Rusya, Ukrayna savaşının ikinci yıldönümünü nasıl kutladı?

Medya başarılara odaklandı. Yeni alanlar üzerindeki kontrolü genişletme çağrıları yapıldı.

Ukrayna savaşının başlamasının ikinci yıldönümüyle eş zamanlı olarak iki polis Kremlin önünde durumu izliyor (AFP)
Ukrayna savaşının başlamasının ikinci yıldönümüyle eş zamanlı olarak iki polis Kremlin önünde durumu izliyor (AFP)
TT

Rusya, Ukrayna savaşının ikinci yıldönümünü nasıl kutladı?

Ukrayna savaşının başlamasının ikinci yıldönümüyle eş zamanlı olarak iki polis Kremlin önünde durumu izliyor (AFP)
Ukrayna savaşının başlamasının ikinci yıldönümüyle eş zamanlı olarak iki polis Kremlin önünde durumu izliyor (AFP)

Ukrayna’daki savaş üçüncü yılına girerken, Rusya’da ülkenin durumunu ters yüz eden, bölgesel çevre ve dünyayla ilişkilerini değiştiren olaya dair herhangi bir anma emaresi olmaması dikkatleri çekti. Hiçbir devlet kuruluşu veya parti olayla ilgili etkinlik düzenlemedi. Batı medyasının Ukrayna’da savaşan bazı Rus askerlerinin eşlerinin tutuklanması haberlerine odaklanması ve bazı gazetecilerin savaştan duyulan memnuniyetsizliği dolaylı olarak göstermeyi amaçlayan bir faaliyet çerçevesinde Meçhul Asker Anıtı’na çiçek buketleri bırakılmasını haber yapması hariç Rus şehirleri, savaşın yıldönümüyle ilgili olaylara veya halk hareketlerine tanık olmadı.

Bu olay, Rusya’nın her yıl 23 Şubat’ta yani komşu ülkeyle savaşın patlak vermesinin yıldönümünden bir gün önce kutladığı Vatan Savunucuları Günü’ne gösterilen büyük ilginin gölgesinde kaldı. Öyle ki bu gün, hükümet medyası tarafından doğrudan savaşın yıldönümüyle ilişkilendirilmeden, ön saflarda savaşan askerleri övmek için kullanıldı.

Ancak Rus medyası, savaşın çıkışını kendi yöntemiyle kutladı. Bazıları, sahada yürütülen uzun haber ve araştırmalarda, Rus ordusunun iki yıl boyunca Ukrayna’da elde ettiği başarıların boyutuna odaklandı. Yeni Rusya’daki saha ilerleme düzeylerine ve Rusya’nın geçen yıl ilhak ettiği dört bölge olan Donetsk, Lugansk, Zaporijya ve Herson bölgelerine dikkat çekilirken, Ukrayna’nın askeri kapasitesindeki düşüşe odaklanıldı. Bir diğer odak noktası ise Batı politikalarının kafa karışıklığı ve Ukrayna’nın silahlandırılması ve ona mali yardım sağlanması konularında Batı kampı içindeki büyük anlaşmazlıkların yanı sıra Avrupa’da sosyal ve ekonomik düzeyde yaşanan iç sorunlar ve ABD’de de iç farklılık ve tartışmaların tırmanmasıydı.

swqeferg
Sivil Savunma’nın iki üyesi, dün Donetsk şehrinin Kostyantynivka bölgesindeki bir tren istasyonunda çıkan yangınla ilgileniyor (AP)

Haberlerin etrafında döndüğü ana eksen, iki yıllık savaşın sona ermesinin Rusya’nın zafere giden yolda kendinden emin bir şekilde durduğunu göstermesi, buna karşılık ‘düşman’ kampının, Ukrayna’yı desteklemeye devam etme yönündeki siyasi gösteriler yoluyla yenilgisini gizlemeye çalışmasıdır.

Çoğunluk mücadelenin devam etmesini destekliyor

Hedeflenen bu kampanyalarla birlikte, Kremlin’e yakın Kamuoyu Araştırma Merkezi’nin yürüttüğü araştırmanın sonuçlarının yayınlanması, bu eğilimi tartışılmaz rakamlar ve verilerle güçlendirdi.

Anket sonuçlarına göre Rusların yarısından fazlası, ‘özel askeri operasyonun’ iyi gittiğine inanıyor.

Rus güçlerinin askeri operasyonu başarılı mı başarısız mı oldu sorusuna yanıt olarak yüzde 65’lik kesim çoğunlukla başarılı, yüzde 15’lik kesim çoğunlukla başarısız olduğunu söylerken, ankete katılanların yüzde 20’si ise cevap vermekte zorlandı.

Ayrıca anketin yazarları, siyasi elitleri ve Rus toplumunu büyük ölçüde rahatsız eden, savaşa gitme kararının ilk etapta doğru olup olmadığı ve toplumun desteğini alıp almadığı sorusunu bir kez daha bilinçli olarak dile getirdi.

Araştırma, Rusların yüzde 68’inin savaş kararını desteklediğini, buna karşı çıkanların ise yalnızca yüzde 19’un olduğunu ortaya koydu. Yüzde 13’lük kesim ise görüş belirtmekten kaçındı.

Bunlar dikkate değer veriler, çünkü eğer doğruysa, çoğunluğu iki yıl önce savaş kararını desteklemeyen Rusların görüşlerinde önemli bir değişiklik olduğu anlamına geliyor.

Savaşın hedeflerine ilişkin olarak katılımcıların yüzde 43’ü Rusya’nın güvenliğini korumaya, Ukrayna’yı silahsızlandırmaya ve komşu ülkenin topraklarına NATO askeri üslerinin konuşlandırılmasını engellemeye odaklandıklarına inanıyor. Sadece yüzde 20’si savaşın amacının Donetsk, Lugansk, Zaporijya ve Herson eyaletlerinde yaşayanları korumak olduğunu inandıklarını söylerken, iki yıl önce savaşın ilan edilen hedefi de buydu. Yüzde 15’i ise Rusya’nın öncelikle Ukrayna’nın siyasi gidişatını değiştirmeyi ve onu ‘Nazilerden temizlemeyi’ istediğini belirtirken, yüzde 6’sı amacın Ukrayna’yı Rusya’ya ilhak etmek olduğuna inanıyor.

Ankette dikkat çeken bir diğer unsur ise toplumu militarize etme ve “Savaş sesinden daha yüksek ses yoktur” söylemine öncelik verme fikri etrafında şekillendi. Bu, son iki yılda güçlü bir şekilde faaliyet gösteren medya ve siyasi seferberlik süreçlerinin başarısının önemli bir göstergesi sayılıyor.

Katılımcıların yüzde 72’si, ‘askeri operasyonun başarılı bir şekilde tamamlanması için her Rus’un gerekli katkıyı sağlaması gerektiği’ fikrini desteklediğini dile getirdi. Yüzde 64’ü ise “’Artık her şey cephe için, her şey zafer için’ prensibiyle yaşamalıyız” dedi.

Anketin rastgele telefon görüşmeleri yoluyla gerçekleştirildiği ve örneklemin Rusya’nın tüm bölgelerinden bin 600 kişiyi kapsadığı belirtildi.

Kırım’ın ilhakının yıldönümü

Sokaklarda bu olayı anma işaretleri olmamasına rağmen Rusya, 2014 yılında Kırım Yarımadası’nın ilhak edilmesinin 10. yıldönümü vesilesiyle yakın zamanda geniş kutlamalara hazırlanıyor. Bu etkinlik, ulusal bir bayram haline geldi. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kırım hakkında ‘Kırım… Antik çağlardan günümüze tarihin sayfaları’ başlıklı kitabın tanıtımına katılarak kutlama etkinliklerinin açılışını yaptı. “Kırım ve Sivastopol, Rusya’nın ayrılmaz bir parçası oldu” diyen Putin, “Gerçekten de 16 Mart 2014, Sivastopol halkı ve Kırımlılar için bir dönüm noktasıydı” değerlendirmesinde bulundu. Ayrıca yarımada halkının ‘o gün kesin bir seçim yaptığını ve sonsuza kadar Rusya’nın yanında olduğunu’ belirterek, “Bugün Kırım ve Sivastopol Rusya Federasyonu’nun ayrılmaz bir parçası haline geldi” şeklinde konuştu.

Kırımlıların anavatana dönüş kutlamalarının doğrudan başlatılması tesadüfi ya da savaşın patlak vermesinin yıldönümüyle alakasız değildi. Çünkü buna Rusya’nın Ukrayna savaşındaki başarılarının bir kısmını yücelten başka bir açıklama eşlik etti. Bu açıklama Zaporijya bölgesindeki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde erken oy verme işleminin başlatıldığıyla ilgiliydi.

Rusya’da seçimler 15-17 Mart tarihleri ​​arasında yapılacak. Rusya’nın Uzak Doğu bölgelerindeki yabancılar veya seçmenler için oy verme faaliyetlerinin erken başlatılması gelenekseldir. Ancak bu yol, Zaporijya da bu geleneğe katıldı. Bu bölgedeki Seçim Komisyonu Başkanı Galina Katyushenko, “İlk oy verecek olanlar genellikle uzak kasabaların yanı sıra temas hatlarına yakın nüfus merkezlerinin sakinleridir. Erken oy kullanma aynı zamanda askeri personeli de içerecektir” dedi.

Saldırının kapsamının genişletilmesi

İlgili düzeyde ve dünyanın savaşın patlak vermesinin yıldönümüne odaklanmasına paralel olarak Rusya’da askeri saldırının ‘Rus’ olarak tanımlanan ve ‘Rusya’ya yeniden ilhak edilmesi gereken’ yeni bölgeleri de kapsayacak şekilde genişletilmesi yönünde sesler yeniden yükseldi. Bu çerçevede sesler, öncelikle Karadeniz’de bulunan Mıkolayiv ve Odessa şehirlerine atıfta bulunuyor. Bunları kontrol etmek, Ukrayna’yı veya ondan geriye kalanları deniz manzarasından tamamen mahrum bırakmak anlamına geliyor.

wevgr
Bir güvenlik görevlisi, Mıkolayiv bölgesi bölgesel idaresinin eski karargahının önünde, tahrip edilmiş Rus tanklarının önünden geçiyor (DPA)

Benzer sesler, savaşın başında da yükselmişti ancak savaş ilerledikçe azaldı. Bu bağlamda Zaporijya eyaleti temsilcisi olarak bu göreve atanan Federasyon Konseyi (Senato) üyesi Dmitriy Rogozin, “Karadeniz’de beliren askeri tehditler göz önüne alındığında, Odessa ve Mıkolayiv eyaletlerinin kurtarılmasının gerekliliği konusunda artık hiçbir şüphe yok” dedi. Rogozin, “Bu, aynı zamanda nüfusunun mutlak çoğunluğunun defalarca referandumlarda Rusya bileşenine ilhak edilmesi lehinde oy kullandığı Pridnestrovian Cumhuriyeti (Moldova’da Rus desteğiyle ayrılmayı amaçlayan bir bölge) ile sınıra ulaşma ihtiyacının da dikte ettiği açık bir gerçektir. Aynı zamanda Karadeniz kıyısındaki birlikleri birleştirirken büyük zorlukların da hesaba katılması gerekiyor. Bir dizi geçilemez nehir ağzı var” değerlendirmesinde bulundu.

Dinyeper Nehri’ni geçme gerekliliğini de unutmayalım. Bu nedende birliklerin doğudan değil kuzeyden Odessa ve Mıkolayiv’e hareket ettirilmesi tercih ediliyor. Bu çerçevede Rogozin, “Bu durumun, Genelkurmay tarafından özel operasyonun geliştirilmesi ve uygulama sırası bağlamında değerlendirildiğinden eminim” dedi.

Bu açıklamayla paralel olarak Savunma Bakanlığı, Rus ticari gemilerinin Karadeniz’de tehlikeye maruz kalma riskinin arttığını dile getirdi.



Rus denizaltı, Britanya sularında gezinmiş

Bir denizaltısavar Merlin Mk2 helikopterinin gemiyi takip ettiği görüldü (Birleşik Krallık Savunma Bakanlığı)
Bir denizaltısavar Merlin Mk2 helikopterinin gemiyi takip ettiği görüldü (Birleşik Krallık Savunma Bakanlığı)
TT

Rus denizaltı, Britanya sularında gezinmiş

Bir denizaltısavar Merlin Mk2 helikopterinin gemiyi takip ettiği görüldü (Birleşik Krallık Savunma Bakanlığı)
Bir denizaltısavar Merlin Mk2 helikopterinin gemiyi takip ettiği görüldü (Birleşik Krallık Savunma Bakanlığı)

Britanya çevresindeki kritik sualtı altyapısını haritalayan casus geminin yanında bir Rus denizaltının görevlendirildiği ortaya çıktı.

Birleşik Krallık Savunma Bakanlığı (MoD), olayın fotoğrafını kamuoyuyla paylaştı. Fotoğrafta, resmi olarak Rus araştırma gemisi diye tanımlanan ve Britanya'yla İrlanda arasındaki doğalgaz boru hattını incelediği bildirilen Yantar'ı bir denizaltının takip ettiği görülüyor. Eşlik eden denizaltının Rusya tarafından özellikle sabotaj için inşa edilmiş denizaltılardan biri olup olmadığı net değil.

Geçen yıl kasımda İrlanda Denizi'nde Yantar'ı takip eden bir denizaltısavar Merlin Mk2 helikopteri ve yakınlarda yüzeye çıkmış bir Britanya denizaltısı da fotoğrafta görülebiliyor.

Sunday Times'a göre, bunun Rus denizaltılarının Yantar'a Britanya Adaları'na yakın sularda eşlik ettiği birkaç operasyondan biri olduğuna inanılıyor.

Kraliyet Donanması Komutanı General Sör Gwyn Jenkins bu ay, son iki yılda "Britanya sularındaki Rus ihlallerinde yüzde 30'luk artış" olduğunu söylemişti.

Bu faaliyetin en belirgin şekilde Birleşik Krallık (BK) sularının yakınında faaliyet gösteren Yantar gibi casus gemilerinin varlığında görüldüğünü belirten yetkili, "Beni en çok endişelendiren şey, dalgaların altında olup bitenler" uyarısında bulundu.

Geçen hafta Sör Gwyn, Rusya'nın GUGI diye bilinen seçkin derin denizaltı birimine yaptığı yatırımı yenilediği konusunda uyarıda bulunmuştu. BK, Rusya'nın sualtı istihbarat toplama operasyonlarının geliştirilmesine öncülük eden Rus askeri teşkilatına bu yıl haziranda yaptırım uygulamıştı.

Savunma Bakanlığı Sözcüsü şunları söyledi:

Savunma Bakanı'nın da söylediği gibi, Başkan Putin'e mesajımız açık: Sizi görüyoruz, ne yaptığınızı biliyoruz ve bu ülkeyi korumak için güçlü bir şekilde harekete geçmekten çekinmeyeceğiz. Rusya'nın hem BK'ye hem de müttefiklerimize ait denizaltı kablolarını, ağlarını ve boru hatlarını haritalama girişimlerini de içeren tehdidinin son derece farkındayız ve bu tehditlerle doğrudan mücadele ediyoruz. Bu nedenle başbakan, Soğuk Savaş'tan bu yana en büyük sürekli savunma harcaması artışını açıkladı; bu artış, Nisan 2027'den itibaren GSYİH'nin yüzde 2,5'ine kadar harcama taahhüdünü ve ekonomik ve mali koşullar elverdiği takdirde bir sonraki parlamentoda GSYİH'nin yüzde 3'üne kadar harcama yapma hedefini içeriyor. Ayrıca, Rusya rejimi altındaki bireylere, kuruluşlara ve gemilere karşı 900 yeni yaptırım uyguladık ve ileri seviye denizaltısavar teknolojisinin geliştirilmesini ve konuşlandırılmasını hızlandırdık.

BK hükümeti, otonom gemileri, yapay zeka destekli sensörleri, savaş gemilerini ve uçakları entegre ederek kritik denizaltı altyapısını gelişen zorluklara karşı korumayı amaçlayan Atlantik Kalesi programının, BK ve NATO için Kuzey Atlantik'i güvence altına alarak Rusya'nın gelişen denizaltı gücünün tehdidine karşı koymaya katkı sunacağına inanıyor.

Independent Türkçe


Trump'la görüşmeye Gazze için alternatif planla giden Netanyahu'nun hedefinde İran var

ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı  (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı  (AFP)
TT

Trump'la görüşmeye Gazze için alternatif planla giden Netanyahu'nun hedefinde İran var

ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı  (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı  (AFP)

Miami’deki Mar-a-Lago’da pazartesi günü yapılması planlanan Donald Trump– Binyamin Netanyahu görüşmesi öncesi İsrail’de kulisler hareketlenirken, siyasi kaynaklar bu zirveyi Netanyahu’nun siyasi kaderini şekillendirecek bir dönüm noktası olarak tanımlıyor. Ancak görüşmenin, Netanyahu’nun Beyaz Saray’ın Gazze planını hayata geçirme konusundaki ivmesini frenleme çabalarını da gündeme taşıması bekleniyor.

Taraflar arasında öncelikler konusunda ciddi bir görüş ayrılığı olduğu belirtiliyor. İsrailli siyasi kaynaklar, “Walla” sitesine yaptıkları değerlendirmede, “ABD yönetimi Netanyahu’dan rahatsız ve onu Trump’ın planını engellemekle suçluyor. Buna karşın Trump, Netanyahu’ya olan güvenini koruyor, onu kolluyor ve azarlamak yerine uzlaşma arayışında olacak. Trump, görüşmenin merkezine Gazze’yi koyarken, Netanyahu öncelikleri değiştirerek gündemi İran’la başlatmak istiyor” ifadelerini kullandı.

İsrailli yetkililer, Netanyahu’nun “İran’a yönelik, özellikle İsrail-ABD ortak bir saldırısının, gelecekteki nükleer anlaşma açısından daha iyi sonuçlar doğuracağı ve hatta Tahran’daki rejimi sarsabileceği” görüşünü savunduğunu aktarıyor.

Şarku’l Avsat’ın Yediot Ahronot gazetesinden aktardığı habere göre İran, Trump’ın girişimlerini boşa çıkarmak amacıyla Hizbullah ve Hamas’a büyük yatırımlar yapıyor. Gazete, bu örgütlerin silahsızlanmayı reddetmesinin Devrim Muhafızları’nın teşvikiyle gerçekleştiğini ileri sürüyor.

Gazze planında değişiklik arayışı

Aynı kaynaklara göre Netanyahu, Gazze dosyasını soğutmayı hedefleyen bir yol haritası önermeye hazırlanıyor. Bu planın, Trump’ın Gazze planını hayata geçirme konusundaki “görünen aceleciliğini” durdurmayı, süreci yavaşlatmayı ve hatta Beyaz Saray’da çizilen yol haritasının yerine İsrail önceliklerini esas alan yeni bir plan koymayı amaçladığı belirtiliyor.

“Maariv” gazetesine göre Trump’a sunulması planlanan İsrail önerisi, Hamas’ın fiilen silahsızlanmasına kadar Gazze Şeridi’nin yüzde 75’ine varan bir alan üzerinde İsrail kontrolü öngörüyor. İsrail’in mevcut anlaşmalar kapsamında şu anda Gazze’nin yüzde 53’ünü kontrol ettiği, son bir ayda bu oranı yüzde 58’e çıkardığı ifade ediliyor.

h
ABD Başkanı Donald Trump'ın planına göre Gazze Şeridi'nden çekilme aşamalarının haritası (Beyaz Saray)

Trump ise Gazze konusunda farklı bir yaklaşım benimsiyor. ABD Başkanı, Gazze’de ilerleme sağlanmasının İran’ı izole edeceğini ve diplomatik sürece yönelteceğini düşünüyor. İsrail değerlendirmelerine göre Trump, silahsızlanma sürecini zamana yayılan bir aşama olarak görüyor ve derhal ikinci aşamaya geçilmesini, yeniden imar sürecine odaklanılmasını istiyor. Bu çerçevede İsrail’den engel çıkarmamasını ve Gazze’de yeni bir çekilmeye hazırlanmasını talep ediyor.

Bu nedenle, Yediot Ahronot Netanyahu’nun, Trump’ın taleplerinin savaşta elde edilen kazanımları aşındıracağı endişesini taşıyan İsrail ordusunu da sürece dâhil ettiğini yazıyor. Netanyahu’nun, “ileri ve önleyici savunmayı da içeren yeni bir güvenlik doktrininin” merkezde yer almasını isteyeceği ve bu yaklaşım için ABD’den siyasi ve askeri destek talep edeceği belirtiliyor. Gazeteye göre Netanyahu ayrıca, Trump çevresinde etkili olan Türkiye ve Katar’ın nüfuzunu dengelemeye çalışacak.

Çatışma endişesi ve temkinli yaklaşım

Netanyahu, bu önerilerin Trump ve ekibiyle ciddi tartışmalara, hatta bir krize yol açabileceğinin farkında. Gazetenin stratejik işler muhabiri Ron Ben-Yişay, İsrail liderliğinin Trump ile Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy arasında Beyaz Saray’da yaşanan “küçük düşürücü” karşılaşmayı hatırladığını ve Trump’ın Netanyahu’ya karşı da ani bir tutum değişikliğine giderek İsrail’i “nankörlükle” suçlayabileceğinden endişe duyduğunu yazıyor.

csdfvgh
Trump ve Netanyahu, 29 Eylül 2025’te Beyaz Saray’daki basın toplantısının sonunda tokalaşırken (AFP)

Haberde, İsrail tarafının son derece temkinli davranmak zorunda olduğunun farkında olduğu vurgulanırken, Netanyahu’nun ikili ilişkiler kapsamında birçok talebi bulunduğu belirtiliyor. Bunlar arasında, önümüzdeki yılları kapsayan çok yıllı güvenlik yardımı planı çerçevesinde İsrail’in niteliksel askeri üstünlüğünün korunması ve bölge ülkelerine gelişmiş silah satışlarına kısıtlamalar getirilmesi de yer alıyor.

Bölgesel başlıklarda ise Türk meselesinin de Mar-a-Lago’daki görüşmede gündeme gelmesi bekleniyor. Netanyahu’nun, Gazze’de ve Suriye’nin orta ve güney kesimlerinde Türkiye’nin askeri varlığına İsrail’de geniş bir karşıtlık bulunduğunu savunacağı, bu varlığın İsrail’in güvenlik tehditlerini bertaraf etme kabiliyetini sınırladığını ileri süreceği belirtiliyor. Ancak Trump’ın bu konuda farklı bir tutum sergileyebileceği ve Netanyahu’nun muhalefetini yumuşatmak zorunda kalabileceği değerlendiriliyor.

İsrailli yorumculara göre Trump, Mar-a-Lago zirvesinde Netanyahu’dan, seçim yılı olması nedeniyle İsrail’deki sağ tabanı rahatsız edebilecek tavizler isteyebilir. Bu nedenle Netanyahu’nun her başlıkta sert bir pazarlık yürütmesi bekleniyor. İsrail basınına göre bu görüşme, Netanyahu için Florida sahillerinde “rahat bir gezinti” olmayacak.


Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud: Ortadoğu’daki çatışmanın topraklarımıza sıçramasına izin vermeyeceğiz

Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud (SONNA)
Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud (SONNA)
TT

Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud: Ortadoğu’daki çatışmanın topraklarımıza sıçramasına izin vermeyeceğiz

Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud (SONNA)
Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud (SONNA)

Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud, bugün yaptığı açıklamada, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Somaliland’ı bağımsız bir devlet olarak tanıma kararının ‘kabul edilemez bir adım, uluslararası normların ihlali ve ülkenin bağımsızlığına açık bir saldırı’ olduğunu söyledi.

İsrail, cuma günü tek taraflı olarak ilan edilen Somaliland’ı ‘bağımsız egemen devlet’ olarak resmen tanıyan ilk ülke oldu.

Bu karar, bölgesel dinamikleri yeniden şekillendirecek, Somali'nin uzun süredir devam eden ayrılıkçılığa karşı muhalefetini sınayacak ve Tel Aviv'e Afrika kıtasının en uzun deniz sınırına sahip ülkede, hassas Afrika Boynuzu bölgesinde bir dayanak noktası oluşturacak.

Somali Cumhurbaşkanı Şeyh Mahmud, parlamentoda yaptığı konuşmada, ‘Ortadoğu’daki çatışmanın ülkemize taşınmasını’ reddettiğini belirterek “Birliği sağlamak için Somaliland ile diyalog konusunda kararlıyız” dedi. Şeyh Mahmud, ülkesinin, saldırıların başlatılabileceği askeri üslerin kurulmasını kabul etmeyeceğini vurguladı.

Arap Birliği'nin olağanüstü toplantısı

Öte yandan Somali'nin Kahire Büyükelçisi ve Arap Birliği (AL) Daimi Temsilcisi Ali Abdi Avari bugün, Tel Aviv’in Somaliland’ı tanımasına atıfla, İsrail'in Filistin halkını topraklarından zorla çıkarmak amacıyla Somali'deki ayrılıkçı bir oluşumu desteklediğini söyledi.

j6y
Hargeisa Savaş Anıtı önünde Somaliland bayrağı taşıyan bir genç (AFP)

Avari, Arap Birliği’nin acil toplantısında “Somali, Filistinlileri topraklarından çıkarmaya yönelik hiçbir girişime taraf olmayacak” dedi.

Bu planları engellemek ve İsrail'in aleni emellerine karşı durmak için çalışacaklarını belirten Avari, İsrail'in Somaliland'ı tanıma kararının ‘tüm Arap ulusal güvenliğini ve Kızıldeniz'deki seyrüseferi etkileyen doğrudan bir saldırı’ olduğunu vurguladı.

Birleşmiş Millerler Güvenlik Konseyi (BMGK), İsrail'in Somaliland'ı bağımsız bir devlet olarak tanımasıyla ilgili olarak pazartesi günü acil bir toplantı düzenleyecek.

Avari, toplantı öncesinde, çoğu Müslüman olan 21 ülke dün geç saatlerde ortak bir bildiri yayınlayarak İsrail'in kararının ‘Afrika Boynuzu'ndaki barış ve güvenlik’ ile daha geniş kapsamda Kızıldeniz bölgesi üzerinde ‘ciddi yansımaları’ olacağı konusunda uyarıda bulundu.

Somali'nin kuzeyinde bulunan ve çoğunluğu Müslümanlardan oluşan nüfusu birkaç milyonu bulan Somaliland, otuz yılı aşkın bir süredir fiilen bağımsız bir bölge.