270 sivil ve siyasi aktivist İran'daki seçimleri boykot edeceğini duyurdu

İran'ın Kum kentinde bir kadın, üzerinde Dini Lider Ali Hamaney'in resminin bulunduğu reklam panosunun önünden geçiyor (AFP)
İran'ın Kum kentinde bir kadın, üzerinde Dini Lider Ali Hamaney'in resminin bulunduğu reklam panosunun önünden geçiyor (AFP)
TT

270 sivil ve siyasi aktivist İran'daki seçimleri boykot edeceğini duyurdu

İran'ın Kum kentinde bir kadın, üzerinde Dini Lider Ali Hamaney'in resminin bulunduğu reklam panosunun önünden geçiyor (AFP)
İran'ın Kum kentinde bir kadın, üzerinde Dini Lider Ali Hamaney'in resminin bulunduğu reklam panosunun önünden geçiyor (AFP)

270'den fazla İranlı sivil ve siyasi aktivist, cuma günü yapılması planlanan parlamento seçimlerini boykot ettiklerini ifade eden bir bildiri yayınlayarak yetkilileri "seçimlere müdahale etmekle" ve "aldatıcı bir manzara" sunmakla suçladı.

Bu seçim, 2022'nin sonlarında ülkeyi sarsan protesto hareketlerinin patlak vermesinden bu yana gerçekleşen ilk seçim olacak. Genç kadın Mahsa Amini'nin başörtüsü takmadığı gerekçesiyle ahlak polisi tarafından tutuklanmasının ardından hayatını kaybetmesiyle ülkede protestolar başlamıştı.

Bu bağlamda uzmanlar, oy kullanmama oranının yüksek olmasını, hatta İslam Cumhuriyeti'nin kurulduğu 1979 yılından bu yana en yüksek seviyesine ulaşmasını bekliyor.

Reformculara yakın "Zeytun" adlı bir sitede yer alan habere göre, aralarında İslam Cumhuriyeti'nin eski yetkilileri ve milletvekillerinin de bulunduğu aktivistler, yaptıkları açıklamada, seçim sürecinin önceki aşamalara göre daha kötü bir durumda gerçekleştiğini belirtti.

Aktivistler, ülkede reform çağrısının çıkmaza girdiğine dikkat çekerek, "eleştirenleri tamamen ortadan kaldıracak bir ameliyattan" söz etti. Özellikle 3 yıl önce İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin kazandığı cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra iktidarların devlet kurumlarını aşırı muhafazakar hareketle sınırlandırma yaklaşımını eleştirdiler.

frvbrf
Belediye çalışanı, Tahran'ın güneyindeki Ebuzer'deki bir caddede seçim kampanyası afişlerinin asılı olduğu panonun önündeki yırtılmış fotoğraflar parçalarını topluyor (AFP)

Muhafız Konseyi'nin reformcu partilerin önde gelen adaylarının taleplerini reddetmesinin ardından seçimleri boykot çağrıları arttı.

Sansür ve seçim denetimi mekanizmalarının kullanılması yoluyla adayların uygunluğuna yönelik geniş bir ret politikası uygulandığını ifade eden aktivistler, bu durumun, farklı güçlerin ve hareketlerin seçimlere katılımını önceki dönemlere kıyasla daha fazla engellediğini belirtti. Aktivistler, şunları ekledi:

Bu nedenle, seçim kampanyasına genel katılımın büyük ölçüde azaldığı, hatta çoğu reformcu çevrenin büyük bir hayal kırıklığına uğradığı ve çekildiği bir durum olmuştur.

Aktivistler, açıklamalarını şöyle sürdürdü:

"Oy vermek temel bir hak ve hukuka dayalı her demokratik sistem için meşruiyet kaynağı. Farklı yönelimlerin ve çeşitliliğin, özellikle de toplumdaki grupların çoğunluğunun taleplerini temsil eden köklü partilerin ve hareketlerin yokluğu, seçimlerin anlamını ve nesnelliğini ortadan kaldırdı ve şu anda da bunu görüyoruz. Halkın genel siyasi haklarına aykırı olduğu açık bir şekilde kurgulanan seçimlere katılmamayı görevimiz olarak görüyoruz ve bu aldatıcı manzaraya boyun eğmeyeceğiz.”

“Mutedil” aday
İran Devrim Muhafızları'na bağlı Tasnim haber ajansı, Tahran'da, Ali Mütahhari'nin liderliğindeki 'Sada-i Millet (Halkın Sesi)' listesinin tanıtıldığı bir basın toplantısına ev sahipliği yaptı. Liste, reformcu ve ılımlı adayların yanı sıra bağımsız adayları da içerdi.

Mütahhari'nın girişimi, muhalefet partilerinin boykot çağrılarına tepki gösteren 'Devrim Muhafızları' ve hükümet medyasının ilgisini çekti. Aynı şekilde adaylarının seçimlerden dışlanmasından memnun olmayan reformcu hareketin de dikkatini çekti. Ajans, yabancı ve yerel medya organlarının basın toplantısına katıldığını belirtti.

Mutahhari önceki parlamento dönemlerinde milletvekiliydi ancak 4 yıl önce Muhafız Konseyi adaylık talebini reddetti. Muhafız Konseyi, onun 2021 başkanlık yarışına katılımını da reddetmişti.

Başörtüsü kanunu başta olmak üzere İranlıları ilgilendiren birçok konuya değinen Mutahhari, “Başörtüsü meselesinin bir yasaya ihtiyacı yok. Başörtüsü ülkenin ana sorunu değil.” dedi.

Web sitelerinin engellenmesi ve sansür uygulanmasına ilişkin sorulara yanıt olarak Mutahhari şunları söyledi:

Mevcut engellemeyi kabul etmeyeceğiz, çünkü bunun insanların haklarını ihlal ettiğini düşünüyoruz.

edrvreb
İran Devrim Muhafızları’na bağlı Tasnim haber ajansı, boykot çağrıları ortasında ılımlı aday Ali Mutahhari için basın toplantısı düzenledi.

Mutahhari, katılım oranının dört yıl önce gerçekleşen seçimlere göre daha yüksek olmasını bekliyor. Önceki seçimlere katılım, ülke genelinde yüzde 42'nin biraz üzerine, başkent Tahran'da ise yaklaşık yüzde 25'e ulaşmıştı. Tahran, İran Parlamentosu'ndaki 290 sandalyenin 30'unu elinde bulunduran en büyük seçim bölgesidir.

Parti figürleri ve liderleriyle hiçbir teması olmadığını belirten Mutahhari, aynı zamanda İtidal ve Kalkınma Partisi (Eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin Partisi), Karkzaran Partisi (Eski Cumhurbaşkanı Ali Ekber Haşimi Rafsancani'nin Partisi), İran'ın dini lideri Ali Hamaney'in danışmanı Kemal Harazi’ye yakın Nida İraniyyan Partisi ve 2011'den bu yana tutuklu olan reformcu din adamı Mehdi Kerrubi tarafından kurulan İtimad Milli Partisi’nin desteğine sahip olduğuna dikkat çekti.

Kerrubi, oğlunun seçim sürecinde kendisini desteklediğine veya desteklemediğine dair açıklama yapmayarak sessiz kaldığını söyledi.

Sandığa gitmekten geri durmanın ve boykotun "ülkenin reformu için bir çözüm olmadığını" söyleyen Mutahhari, şöyle konuştu: “Oy vermemeyi savunanlar bir noktaya kadar haklılar. Çünkü daha önceki Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri tamamen özgür değildi. Rekabetin olmadığı konusunda herkes hemfikir, bazıları da şikayetçi. Ayrıca geçmişte yaşananlar da acıydı ama oy vermemek çözüm değil. Ilımlı bir azınlığın Parlamentoya girmesi, ılımlı ve yetkin bir hükümetin yükselişinin önünü açabilir. Seçimleri boykot etmek, aşırılıkçıların alanını genişletmek anlamına gelir ve bu, ülkenin çıkarına hizmet etmez. İnsanlar bu rejimin kökenini kabul ediyor ama sadece reform talep ediyorlar. Bazılarının rejimi devirmek amacıyla seçimlere katılmama yönündeki açıklamaları bizim istediğimiz bir şey değil. Devrimi desteklemekten vazgeçmemeliyiz. Eksiklikleri telafi edebiliriz. Öte yandan protestolarda göstericilerin öldürülmesi sonucunda halkın yöneticilere olan güveni azaldı. Örneğin Ukrayna uçağı meselesi halkın rejime olan güvenini azalttı” dedi.

Askeri saldırı

AFP, mevcut bölgesel koşullarda özellikle de Gazze Savaşı’nın gölgesinde, seçimleri gölgeleyen boykot çağrılarının aksine İran'daki muhafazakarların ve aşırılık yanlılarının kalesi olan Kum şehrinden seçimlere katılım yönündeki görüşleri takip etti.

AFP’nin raporuna göre, kentte seçim sonuçları "kesinleşmiş görünüyor". İlahiyat öğrencisi Muhammed Hasan Caferi, birçok İranlının "uluslararası öneme sahip" bu seçimlere kayıtsız kalmasından üzüntü duyduğunu söyledi. 27 yaşındaki genç, "İnşallah oy kullanacağım. Çünkü seçimler ülkenin iç ve dış gücünü artırıyor.” dedi.

Ajansın aktardığına göre, Kum şehrinin sokaklarına Dini Lider Ali Hamaney'in "Daha güçlü olalım" sloganıyla insanları oy kullanmaya çağıran pankartlar asıldı.

dsvfd
Fotoğraf:  (AFP)

Bölgedeki gergin jeopolitik durum bağlamında ev hanımı Rehberi (40), cuma günü yapılacak seçimlerin "ülkenin bağımsızlığını" vurgulamak için bir fırsat oluşturduğunu söylüyor. Kum'da yaşayan İranlı çarşaflı kadın, sözlerine şunları ekliyor:

Bölgedeki bu huzursuzluk, düşmanın medya üzerinden saldırıları ve ülkemize yönelik tehditler ışığında, insanlar oy vererek düşmanın tüm komplolarını etkisiz hale getirebilirler.

Muhammed Hasan Caferi de "katılımın zayıf olması halinde İran'a askeri saldırı başlatılması ihtimalinin" "daha güçlü" olacağı konusunda uyarıyor.

79 yaşındaki emekli Mecid Hüseyni, şunları söylüyor:

Bu seçimler İslam Cumhuriyeti'nin bir parçasıdır. Katılmazsak 40 yıllık emek boşa gidecek.



Netanyahu ordunun Gazze'yi işgal etmesini istedi

Gazze'de dün bir yardım kuruluşunun mutfağının önünde yiyecek almak için ağlayarak boş tenceresine uzatan Filistinli çocuk (AFP)
Gazze'de dün bir yardım kuruluşunun mutfağının önünde yiyecek almak için ağlayarak boş tenceresine uzatan Filistinli çocuk (AFP)
TT

Netanyahu ordunun Gazze'yi işgal etmesini istedi

Gazze'de dün bir yardım kuruluşunun mutfağının önünde yiyecek almak için ağlayarak boş tenceresine uzatan Filistinli çocuk (AFP)
Gazze'de dün bir yardım kuruluşunun mutfağının önünde yiyecek almak için ağlayarak boş tenceresine uzatan Filistinli çocuk (AFP)

İsrail kaynakları, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun Gazze işgalini durdurma niyetinde olmadığını ve bu yöndeki açıklamalarına rağmen tutukluların serbest bırakılması için müzakerelerde bulunma konusunda acele etmediğini vurguladı. Hatta Netanyahu, şehrin işgal takviminin hızlandırılması ve operasyonun adının değiştirilmesi konusunda orduyla bile anlaşmazlığa düştü.

İsrail'in Kanal 12 televizyonunun askeri muhabiri Nir Dvori, ordunun Gazze Şehri'ni işgal hazırlıklarına başladığını ve 4 tugayın Gazze Şeridi'ndeki şehir merkezinin dış kesimlerinde ve çevre mahallelerde tatbikatlar yürüttüğünü yazdı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail'in “Maariv” gazetesinden aktardığına göre bir askeri kaynak, “Başbakanın operasyonu sonuna kadar sürdürme konusunda kararlı olduğu izlenimi var, çünkü operasyondan vazgeçerse hükümetin birliğini koruyamayacağını ve hükümetin çökeceğini biliyor” ifadelerini kullandı.

Yaz tatilinin sona ermesinin ardından 2 Eylül'de kuvvetlerin yeniden yapılandırılması ve yedek kuvvetlerin seferber edilmesi, askeri harekâta tamamen hazır olduklarının bir kanıtı olarak değerlendiriliyor.

Resmi İsrail Yayın Kurumu (Kan ordunun, Gazze şehrinin işgaline zemin hazırlamak amacıyla “Gideon 2” planını uygulamaya başladığını ve bu plan kapsamında şehrin kuzey ve güneyindeki Zeytun ve Cibaliye mahallelerinde askeri faaliyetlerini genişlettiğini duyurdu.


Rusya-Ukrayna savaşı: Trump, tarafları uzlaştırmayı başarabilecek mi?

Görsel: Nash
Görsel: Nash
TT

Rusya-Ukrayna savaşı: Trump, tarafları uzlaştırmayı başarabilecek mi?

Görsel: Nash
Görsel: Nash

Akil Abbas

ABD Başkanı Donald Trump, dramatik görüntüler ve üst düzey toplantılarla dolu birkaç günün ardından düşman taraflar arasında güçlü bir arabulucu ve tarih yazan bir kişi olarak öne çıktı. Dünya, İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden bu yana Avrupa'da yaşanan en tehlikeli ve en kanlı savaşın sona ermesine yol açabilecek gelişmelere tanık oldu.

Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i Alaska'da görüşmeye davet etmesiyle başlayan sürprizlerinin hızlı temposu, çeşitliliği ve tanıtımıyla bu açık sahneyi domine etti. Bu görüşme aynı zamanda ABD’nin uzun süredir savaş suçlusu olarak gördüğü Putin için ahlaki bir zafer gibi görünüyordu. ABD, Rusya'nın Ukrayna'ya açtığı savaş nedeniyle Rusya'ya ekonomik yaptırımlar uyguladı. Alaska’daki görüşmeyi üç gün sonra Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy'nin Washington'a yaptığı ziyaret ve ardından Avrupa’nın en güçlü ülkelerinin liderleriyle gerçekleşen geniş kapsamlı toplantı izledi. Şimdi ise Trump, Putin ve Zelenskiy'yi kendisinin de katıldığı bir toplantıda bir araya getirmeye çalışıyor. Önümüzdeki birkaç hafta içinde, duyurular, görüntüler ve toplantılar açısından bu tempo yatışana kadar daha birçok iniş ve çıkışa tanık olacağız. Tüm bunlar, ya ABD’nin arabuluculuğunun gücü sayesinde ulaşılması zor ama yine de mümkün olan bir barışla sonuçlanacak ya da savaş, bin kilometreyi aşan uzun bir savaş cephesinde, nispeten sakin dönemlerle aralıklı olarak karşılıklı saldırılar şeklinde her zamanki gibi devam edecek.

Ukrayna'nın, Rusya'nın 2014 yılında ele geçirdiği Ukrayna topraklarının yaklaşık yüzde 20'sini resmi olarak terk etmesi şartını kabul etmesi zor.

Zorlu barış ve değişen güç dengesi

Duyurular, görüntüler ve toplantılar ekranlarımızı doldurup spekülasyon ve analiz yapma isteğimizi kabartırken, stratejik, askeri, ekonomik ve siyasi gerçekler sağlam bir şekilde yerleşmiş gibi görünüyor. Nihayetinde bu savaşın sonucunu, ABD’nin arabuluculuk becerisi değil, bu gerçekler belirleyecek. Bu gerçeklerden biri, Trump'ın mevcut karmaşık ve çok boyutlu ortamda karşı karşıya olduğu en büyük zorluk. Trump, kendi nedenleriyle, savaşan tarafların kendilerinden daha fazla Ukrayna-Rusya savaşını ciddi olarak sona erdirmek isteyen tek aktör olarak karşımıza çıkıyor. Kısacası, savaşan tarafların kendilerinden daha fazla, kendi nedenleriyle Ukrayna-Rusya savaşını sona erdirmekle ciddi olarak ilgilenen tek aktör Trump. Trump, tarafların sürdürdükleri savaşın henüz sonuçlanmaktan uzak olan ve henüz karşı tarafı yenmek için elinden geleni yaptığına ikna olmayan taraflara ‘barış gündemini’ dayatıyor. Bu yüzden şu anda barışı kabul etmek, acı tavizler vermek anlamına geliyor. Dolayısıyla taraflara göre bu tavizleri kabul etmektense savaşı sürdürmek daha iyi. Ancak her iki taraf da ABD’nin güçlü nüfuzunun onları barış için müzakereye zorladığının farkında. Sonuç olarak taraflara göre barışı reddeden taraf olarak görünerek ABD’yi kaybetmektense, müzakerelere katılmak daha iyi.

gthy
Donetsk bölgesindeki Druzhkivka'da yıkılmış bir binanın önünden bisikletiyle geçen bir adam, 15 Ağustos 2025 (AFP)

Ukrayna, Trump'ın başlangıçta ısrar ettiği belirsiz ekonomik garantiler yerine, herhangi bir barış anlaşması imzalamak için güvenlik garantileri elde etme konusunda ciddi ilerleme kaydetti. Şu an Trump'ın bu garantilerden vazgeçme sürecinde olduğu görülüyor. Ukrayna'nın, başta 2014 yılında ele geçirdiği Kırım olmak üzere Rusya'nın şu an kontrolü ettiği Ukrayna topraklarının yaklaşık yüzde 20'sini (yaklaşık 115 bin kilometre kare) resmen devretmesi şartını kabul etmesi zor olacak. Ancak Rusya, Ukrayna'nın en güçlü savunma hattı olan ve ‘kale kuşağı’ (fortress belt) olarak bilinen bölge üzerindeki kontrolünü sürdürmekte ısrar edeceğine şüphe yok. Donetsk bölgesindeki kuzey ve güney yönünde aralıklı olarak dağılan dört belde ve küçük köyleriyle 50 kilometreye kadar uzanan bu hattın yüzde 75'i Rusya’nın kontrolünde. Bu hat, beton hendekler, tank tuzakları ve mayın tarlaları gibi yoğun ve gelişmiş askeri tahkikatlardan oluşuyor ve savunması elektronik gözetleme sistemi ve hassas topçu silahlarıyla destekleniyor. Rusya ordusu, Ukraynalıların 2014 yılında inşa etmeye başladığı ve yıllarca büyük yatırımlar yaptığı bu hattı aşmak için çok çaba sarf etti, ancak bu hat, Rusya ordusunun birçok kez denemesine rağmen, şimdiye kadar aşılamayan veya geçilemeyen, geçilmez bir savunma hattı olmaya devam ediyor. Bu hat düşerse veya barış anlaşmasının bir parçası olarak Rusya'ya ilhak edilirse, Ukrayna'nın doğu topraklarının büyük bir kısmı gelecekte Rusya’nın herhangi bir askeri ilerleyişine açık hale gelecek.

Batı Avrupa, Rusya'nın savaşta kazandığı zaferi, İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden sonra istikrar kazanan güvenliğinin kalıcı olarak sarsılmasının başlangıcı olarak görüyor.

Öte yandan Trump yönetiminin Ukrayna'ya söz konusu tavizleri vermesi için baskı yapmasına rağmen, Ukrayna'nın Rusya'yı barışı kabul etmeye ikna etmek için gerekli tavizleri vermesinin önünde yasal ve siyasi engeller bulunuyor. Ukrayna Anayasası, devlet başkanının referandum yapmadan Ukrayna topraklarının herhangi bir kısmını devretmesini yasaklıyor. Bununla birlikte Rusya'nın işgaline karşı ülkesini şiddetle savunmasıyla uluslararası saygı kazanan bir lider olarak mevcut Devlet Başkanı Zelenskiy'nin böyle bir konuda referandum çağrısında bulunması da siyasi intihar anlamına geliyor. Ukrayna'nın geri çekilme gibi bir niyeti yok, ancak tam tersi söz konusu. Ukrayna'da ülkenin tüm topraklarını elinde tutma ve 2014 yılında Rusya tarafından işgal edilen Kırım Yarımadası da dahil olmak üzere tüm topraklarını geri alma konusunda, hem siyasi hem de halk arasında anlaşılabilir bir kararlılık hakim. Ukrayna’nın bu ulusal kararlılığı, Avrupa'nın şimdiye kadar verdiği sağlam destekle daha da pekişti. Bu desteğin temelinde, Avrupa'nın kendisini korumak ve Rusya'yı caydırmak için ABD’nin yardımı olmadan (ve Avrupa aslında bu gelişmeyi hızlandırılmış bir şekilde başlattı) askeri kapasitesini geliştirmek zorunda kalsa bile Rusya'nın bu savaştan galip çıkmaması gerektiği fikri yatıyor. Avrupa için, Rusya'nın Ukrayna'da kesin bir zafer kazanması, Putin'in önce Ukrayna'da, sonra da Avrupa'da daha fazla toprak kazanma iştahını kabartacak. Bu endişe, eski Sovyetler Birliği'nin bir parçası olan Litvanya, Letonya ve Estonya gibi Baltık ülkelerinde en yoğun şekilde hissediliyor. Putin, bu ülkeleri ideoloji değil, toprak olarak geri kazanmanın Rusya'nın doğal hakkı olduğunu ve bu hakkı kullandığını açıkça belirtiyor. Tüm bunlar, bu savaşta Rusya'nın zaferini, İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden bu yana istikrarlı olan güvenliğinin kalıcı olarak sarsılmasının başlangıcı olarak gören Batı Avrupa'yı endişelendiriyor.

Rusya'nın güçlü olduğu noktalar

Öte yandan Ruslar, ülkelerinin muazzam ateş gücü (Rusya’daki fabrikalar, Avrupa’daki tüm fabrikaların toplamının beş katı kadar top mermisi üretiyor) ve tank sayısındaki önemli üstünlükleri sayesinde, Ukrayna topraklarını yavaş ve maliyetli olsa da istikrarlı bir şekilde ele geçirdiklerini düşünüyor. Rusya, Ukrayna'yı işgalinin ikinci yılında, devasa savaş makinesini besleyen bir savaş ekonomisi modeline hızla geçiş yaptı.

sdcfrgt
Maxar Technologies tarafından 17 Temmuz 2023 tarihinde çekilen ve yayınlanan bu uydu görüntüsü, Ukrayna ordusunun üstlendiği bir patlamanın ardından Rusya anakarasını Kırım'a bağlayan Kerç Köprüsü'nün hasar gören kısmını gösteriyor (AFP)

Barış zamanı ekonomisi sıradan malların üretimine dayanan Rusya’nın savaş döneminde ekonomisi silah ve teçhizat gibi askeri malzemelerin üretimine ve savaşı uzun vadede sürdürebilmek için gerekli olanlara odaklanıyor. Batı'nın yaptırımları dışında, özellikle Hindistan ve Çin'e indirimli fiyatlarla yapılan petrol ihracatı, Rusya’nın savaş ekonomisini finanse ediyor. Avrupalılar, savaş ekonomisine geçmekte yavaş davrandılar ve gerekli kararları son aylarda, geçtiğimiz mart ayından sonra, Trump'ın ABD başkanı olarak göreve gelmesinin ve eski Başkan Joe Biden yönetiminin Ukrayna'ya sağladığı desteği geri çekmeyi onaylamasının ardından aldılar. Avrupa, bu önlemleri Avrupa Birliği'nin (AB) “Avrupa 2030 Yeniden Silahlanma Girişimi” adı altında beş yıllığına 800 milyar dolarlık devasa bir silahlanma planını onaylayarak aldı. Bu adımlar, Avrupa’nın askeri üretimlerinin hassasiyet ve teknolojik sağlamlık açısından Rusya'nınkinden niteliksel olarak üstün olmasına rağmen atıldı. Avrupalıların, şu anda tüm NATO üyesi Avrupa ülkelerinin bir yılda ürettiği miktarı üç ayda üreten Rusya'yı caydırmak için, Rusya'nın devasa askeri üretimini miktar olarak aşmaları birkaç yıl sürecek. Bu arada Avrupa, Ukrayna için ABD’den silah ve teçhizat satın alarak bu büyük silahlanma açığını kapatmaya çalışsa da bu süreç zaman alıyor ve bu sırada Rusya-Ukrayna cephesi şiddetli çatışmalara sahne oluyor.

Putin, sahadaki güçlü konumunu göz önünde bulundurarak, rakiplerine kendilerini daha iyi silahlandırmaları için zaman tanımaktansa, kendi lehine olan siyasi yöntemlerle savaşı sona erdirecek bir barış anlaşmasını tercih ediyor.

Bu yüzden Putin, Avrupa'ya yeniden silahlanma ve Ukrayna'yı destekleme zamanı tanımak yerine Trump'ın önerdiği ve Ukraynalılar ile Avrupalılar tarafından kabul edilen bir aylık ateşkes gibi kısa süreli bir ateşkes veya geçici barışa bile razı olmuyor. Çünkü böyle bir durumun ardından aylarca sürecek belirsizlik döneminin geleceğini ve bu durumun Avrupa'ya savaş ekonomisine geçişini hızlandırmak için daha fazla zaman kazandıracağını çok iyi biliyor. Bu sırada Rusya, mevcut üstünlüğünü de kullanamayacak. Dolayısıyla Putin, sahadaki güçlü konumunu göz önünde bulundurarak, rakiplerine kendilerini daha iyi silahlandırmaları için zaman tanımaktansa, kendi lehine olan siyasi yöntemlerle savaşı sona erdirecek bir barış anlaşmasını tercih ediyor.

Ancak Rusya, Ukrayna’da halkın sağlam destek verdiği güçlü savaş ruhuyla ve Rusya'nın şimdiye kadar yetişemediği Ukrayna'nın insansız hava aracı (İHA) endüstrisindeki önemli gelişmelerle karşı karşıya kaldı. Bu İHA’lar, Rusya ordusuna ağır kayıplar verdiriyor ve ilerlemesini engelliyor. Ukrayna ayrıca yerli askeri üretimini de artırdı. Ukrayna, 2022'de savaş başladığında askeri ihtiyaçlarının yüzde 10'unu üretiyordu, ancak bu oran bu yılın sonlarında yüzde 50'ye ulaşacak. Bu nedenle Ruslar, Ukrayna'nın savaşma iradesini kırmak ve halkı yormak için, Rusya'nın uzun bir yıpratma savaşına hazırlık durumu çerçevesinde Ukrayna'nın altyapısını, özellikle enerji altyapısını sistematik ve acımasızca hedef alıyor. Ukraynalılar, bu savaşın kendi lehlerine sonuçlanması, yani Rusya'nın savaşta hedeflerine ulaşamaması için daha fazla zamana ve silaha ihtiyaç duyuyor. Ayrıca Batı'nın Rusya üzerinde ekonomik baskı uygulaması da gerekiyor. Ancak ABD’nin silah ve ekonomi alanında önemli bir müdahalesi olmazsa, Ukrayna Rusya'nın amansız saldırıları sonucunda sürekli fedakarlıklar yapmak zorunda kalacak ve bu da Rusya'yı taviz vermeye zorlamayı oldukça güçleştirecek.

ABD Başkanı Trump'ın şahsi talepleri de Ukrayna-Rusya savaşını kalıcı bir barış anlaşmasıyla sona erdirme çabasında rol oynuyor, zira kendisi Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterilmek istiyor.

ABD’nin hesapları

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre ABD’nin hesapları, özellikle büyük bir nefret, güvensizlik ve kan dökme durumunun hakim olduğu iki taraf arasında zorlu bir barışı sağlayabilecek etkili bir arabulucu olma konusundaki güçlü arzusundan dolayı daha çok Başkan Trump ile ilişkili. Ne Rusya ne de Ukrayna kendini önemli tavizler vermek zorunda kalacak kadar zayıf hissediyor. Trump, arabuluculuk çabalarının başarılı olması için Rusya’nın güvenini kazanmalı. Bu amaçla ikinci başkanlık döneminin başlarında ABD’yi Ukrayna'ya destek vermekten uzaklaştırıp Ukrayna'yı savaşın nedeni ve savaşın sona ermesini engelleyen taraf olmakla suçlayarak Ukrayna'dan çok Rusya'ya yakın tutumlar sergiledi. Ukrayna’nın kendisinin daha zayıf taraf olduğunu kabul etmesi ve daha güçlü taraf olan Rusya'ya tavizler vermesi gerektiğini söyledi. Bu tutum, Biden yönetimi tarafından onaylanan gerekli istihbarat ve silahların Ukrayna'ya sağlanmasının geçici olarak durdurulmasına yol açtı, ancak daha sonra taraflar arasında iş birliği yeniden başladı.

Avrupa'nın müdahalesi ve ABD’de perde arkasındaki iç baskı, Trump'ın Rusya'ya yönelik aceleci tutumunu yumuşatmaya yardımcı oldu. Trump, Putin'e karşı genel olarak dostane tavrını ve onunla doğrudan ve dolaylı olarak (ikisi arasındaki telefon görüşmeleri, Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un Rusya'ya gönderilmesi ve son olarak Alaska toplantısı yoluyla) temasta olma istekliliğini sürdürdü. Tüm bunlar Rusya için değerli kazanımlar anlamına geliyor, çünkü Trump'ın yaklaşımı, Rusya'nın siyasi izolasyonunun temel bir yönünü sona erdirerek onu müzakere masasına getirmeye yardımcı oldu. Trump'ın ABD’si, Biden'ın ABD’sinden farklı olarak, Rusya'nın ne düşmanı ne de müttefiki olsa da artık Ukrayna'nın eski yakın müttefiki de değil. Bununla birlikte her ne kadar zor olsa da iki tarafı müzakere masasına oturtmak, nispeten hızlı bir şekilde gerçek barışa yol açmazsa geçici bir başarı gibi görünecek. Trump'ın fazla zamanı yok, çünkü ABD Kongresi, Rusya'ya karşı yeni ve güçlü bir yaptırım paketi kabul etmesi için ona ciddi baskı uyguluyor. Trump, bir yandan savaşı sona erdirmek için son ve güçlü bir girişimde bulunurken diğer yandan Kongre üyelerinden bu paketin onaylanmasını ertelemelerini istedi.

Başkan Trump'ın şahsi talepleri de Ukrayna-Rusya savaşını kalıcı bir barış anlaşmasıyla sona erdirme çabasında rol oynuyor, zira kendisi Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterilmek istiyor. Bunun yanında Trump, bu hedefe ulaşmak için ciddi çabalar sarf etti ve ödülü veren ülke olan Norveç'in Maliye Bakanı Jens Stoltenberg ile telefon görüşmesi yaparak gümrük tarifelerini görüştü. Norveçli kaynaklara göre görüşme sırasında Trump, Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterilme konusunu gündeme getirdi. Bu faktörün Trump'ın bu savaşı sona erdirme çabasında ne kadar önemli olduğu henüz belli değilse de sayısız kez yaptığı açıklamalardan, bu savaşı sona erdirmenin zorluğunun farkında olduğu ve bunun imkansız olduğu ortaya çıkarsa bu çabayı bırakmaya hazır olduğu anlaşılıyor. Trump, son açıklamalardan birinde, bir gazetecinin sorusuna verdiği yanıtta bu konudaki tutumunu belirlemek için birkaç haftaya ihtiyacı olduğunu belirtti. Başkan Trump'ın dünyasında aylarca sürebilecek bu haftalar boyunca, tüm görüntüleri, sevinçleri, hayal kırıklıkları ve beklentileriyle birlikte yüksek düzeydeki drama devam edecek gibi görünüyor.


Gantz, Netanyahu'ya rehinelerin serbest bırakılması için İsrail'de birlik hükümeti kurma çağrısı yaptı

İsrail Eski Savunma Bakanı Benny Gantz (Reuters)
İsrail Eski Savunma Bakanı Benny Gantz (Reuters)
TT

Gantz, Netanyahu'ya rehinelerin serbest bırakılması için İsrail'de birlik hükümeti kurma çağrısı yaptı

İsrail Eski Savunma Bakanı Benny Gantz (Reuters)
İsrail Eski Savunma Bakanı Benny Gantz (Reuters)

İsrail Eski Savunma Bakanı Benny Gantz, Başbakan Binyamin Netanyahu'ya, Gazze Şeridi'ndeki rehinelerin serbest bırakılmasını sağlayacak bir anlaşmaya varmak amacıyla, muhalif isimlerle ulusal birlik hükümeti kurması çağrısında bulundu.

Netanyahu'nun iktidar koalisyonu, Filistin Şeridi'ndeki savaşın sona ermesini veya Hamas ile herhangi bir anlaşmayı reddeden aşırı sağın desteğine dayanıyor.

7 Ekim 2023 saldırısının ardından başlayan savaşın ilk aşamalarında Netanyahu'nun hükümetine katılmasına rağmen Netanyahu ile anlaşmazlık yaşayan Gantz, aşırı sağcı partileri etkisiz hale getirecek ve rehineler konusunda anlaşmaya olanak sağlayacak bir geçiş koalisyonu kurulmasını önerdi.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre eski savunma bakanı ve genelkurmay başkanı, "Sesi duyulmayan rehineler adına buradayım. Çığlık atan askerler için buradayım, ancak bu hükümette kimse dinlemiyor" ifadelerini kullandı.

Gantz, "devletin en önemli görevinin, Yahudilerin ve tüm vatandaşların hayatlarını kurtarmak" olduğunu vurgulayarak, muhalif siyasetçiler Yair Lapid ve Avigdor Lieberman'ı önerisini değerlendirmeye çağırdı ve daha önce mevcut başbakanın liderliğindeki herhangi bir hükümete katılmayı reddettiklerini belirtti.

Netanyahu'nun koalisyonu, Talmud okullarında okuyan öğrencileri askere çağırma kararları konusunda ultra-Ortodoks partilerin desteğini kaybettiği için Knesset'in yaz tatilinin ardından dağılma tehlikesiyle karşı karşıya.

Ulusal Güvenlik Bakanı ve koalisyondaki en önde gelen aşırı sağcı isimlerden Itamar Ben-Gvir, Gantz'ın önerisini hemen reddetti.

Ben Gvir yaptığı açıklamada, “Sağcı seçmenler sağcı bir politika seçti, Gantz'ın politikası değil, orta yol hükümeti değil, (Hamas) ile teslimiyet anlaşmaları değil, mutlak zaferi elde etmek için evet (politikası) seçti” dedi.

Mevcut hükümetin İran, Lübnan, Suriye ve Refah'ta yaptıklarının, Gantz'lı bir hükümet ile Gantz'sız bir hükümet arasındaki farkı gösterdiğini de ifade etti.

Netanyahu hükümeti, savaşı sona erdirmesi için artan iç baskı ve Gazze'de tutulan rehinelerin serbest bırakılması için bir anlaşma talep eden protestolarla karşı karşıya.