Lavrov, ADF’deki etkinliklerin uluslararası yükümlülükleri hatırlattığını bildirdi

Fotoğraf: Mehmet Ali Özcan/AA
Fotoğraf: Mehmet Ali Özcan/AA
TT

Lavrov, ADF’deki etkinliklerin uluslararası yükümlülükleri hatırlattığını bildirdi

Fotoğraf: Mehmet Ali Özcan/AA
Fotoğraf: Mehmet Ali Özcan/AA

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Antalya Diplomasi Forumu'nda (ADF) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katıldığı oturum ve diğer etkinliklerin, uluslararası yükümlülüklere ülkelerin nasıl yaklaşması gerektiğini yeniden düşündürdüğünü söyledi.

Lavrov, Anadolu Ajansının (AA) "Global İletişim Ortağı" olduğu ve Belek Turizm Bölgesi'ndeki NEST Kongre Merkezi'nde düzenlenen ADF sonrasında basın toplantısı düzenledi.

ADF’nin tamamlandığını belirten Lavrov, “Bu, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından başlatılan nispeten yeni bir siyaset bilimi formatıdır.” ifadesini kullandı.

Türkiye'de geçen yıl yaşanan yıkıcı deprem nedeniyle bir araya gelemediklerini dile getiren Lavrov, depremin sonuçlarının aşılması ve mağdurlara yardım edilmesi için tüm çabaların yoğunlaşması gerektiğini anımsattı.

Lavrov, Rusya’nın o dönemde Türkiye’ye yardım eden ilk ülkelerden biri olduğuna dikkati çekerek, deprem bölgesine arama kurtarma ekipleri, inşaat malzemeleri, insani yardım gönderdiklerini aktardı.

Umarım (forumdaki) müzakere faydalı olmuştur

Lavrov, bu seneki ADF’de geçen yılın telafi edildiğini kaydederek, forumda devlet ve hükümet başkanları da dahil olmak üzere 100'den fazla ülkenin temsil edildiğini, dışişleri bakanları düzeyinde çok sayıda katılımcı olduğunu bildirerek, "Bu fırsatı değerlendirerek basın aracılığıyla Türk meslektaşlarımıza misafirperverlikleri ve sıcak karşılamaları için bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.” dedi.

Forumdaki programlar çerçevesinde “ABD öncülüğündeki Kolektif Batı’nın, tüm devletlerin egemen eşitliğine saygı ilkesi ile Birleşmiş Milletler Tüzüğü'nün ilkelerini açıkça hiçe saymasına” dikkati çektiğini söyleyen Lavrov, Batı’nın mevcut uluslararası durumu kendi kurallarını dayatmak için kullandığını belirtti.

Rus Bakan, “Umarım (forumdaki) müzakere faydalı olmuştur. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuştuğu oturum ve diğer panellerde nerede olduğumuz ve uluslararası yükümlülüklerimize nasıl yaklaştığımızı yeniden düşünmemiz gerektiği vurgulandı.” değerlendirmesinde bulundu.



Trump’ın Gazze’yi “devralma” planı, Çin’in Tayvan politikasını nasıl etkiler?

Çin, geçen yıl mayıs ve ekimde, Tayvan'ın etrafında kapsamlı askeri tatbikatlar düzenlemişti (AFP)
Çin, geçen yıl mayıs ve ekimde, Tayvan'ın etrafında kapsamlı askeri tatbikatlar düzenlemişti (AFP)
TT

Trump’ın Gazze’yi “devralma” planı, Çin’in Tayvan politikasını nasıl etkiler?

Çin, geçen yıl mayıs ve ekimde, Tayvan'ın etrafında kapsamlı askeri tatbikatlar düzenlemişti (AFP)
Çin, geçen yıl mayıs ve ekimde, Tayvan'ın etrafında kapsamlı askeri tatbikatlar düzenlemişti (AFP)

Amerikan gazetesi Washington Post (WP), ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze, Grönland ve Kanada’yla ilgili tartışma yaratan açıklamalarının, Tayvan meselesine olası yansımalarını inceledi. 

Trump, Grönland'ı ABD toprağına katmak istediğini söylemiş, bunun için askeri yöntemlere başvurma tehdidinde bulunmuştu. Kanada’yı ABD’nin “51. Eyaleti” haline getirme planı da eleştirilmişti.

Bunlara ek olarak Cumhuriyetçi lider, ABD’nin Gazze Şeridi’ni “devralacağını” ve İsrail bombardımanlarıyla harabeye dönen bölgeyi “Ortadoğu’nun Rivierası’na” dönüştüreceğini söylemesiyle uluslararası kamuoyunun tepkisini çekmişti. 

WP’nin analizinde Trump’ın “emlakçı” yaklaşımının, Çin lideri Şi Cinping’in Tayvan’la “birleşme” planlarında daha agresif davranmasına yol açabileceği değerlendirmesi yapılıyor.

Washington merkezli düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü’nden Ryan Hass şu yorumları paylaşıyor: 

Trump'ın söylemi, Tayvan'da Çin'in ekmeğine yağ sürüyor. Trump'ın, toprak sınırlarının güç ve zor kullanma yoluyla belirlenmemesi gerektiği ilkesini hiçe sayan her açıklaması, Pekin'deki propagandacılar tarafından muhtemelen heyecanla karşılanıyor.

Analizde, Çin’in son üç yıldır Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını artırdığına dikkat çekilirken, Şi’nin de Trump’la benzer söylemleri kullanarak adayı işgal etmeye çalışabileceği ileri sürülüyor. 

Cumhuriyetçi lider, Tayvan’ın ABD’deki yarı iletken çip sektörünü sekteye uğrattığını, üretimin Amerikan firmaları tarafından yürütülmesi gerektiğini ileri sürmüştü. Ayrıca Tayvan’ın kendi savunması için yeterli yatırımı yapmadığını iddia etmişti.

Diğer yandan Dışişleri Bakanı olarak atadığı Marco Rubio ve Ulusal Güvenlik Danışmanı görevine getirdiği Mike Waltz, Çin karşıtı tutumlarıyla tanınıyor. Rubio, Çinli mevkidaşı Wang Yi’yle ocakta telefon görüşmesi yapmış ve Pekin’in Tayvan’a yönelik “zorlayıcı eylemlerinden” endişe duyduklarını iletmişti.

Bunların yanı sıra Trump’ın ek ithalat vergileri de Çin-ABD hattında yeni bir ticaret savaşının sinyallerini veriyor. Öte yandan analizde, Trump ve Şi’nin uzun vadede ticari ilişkileri koparmak yerine geliştirmek isteyeceğine de işaret ediliyor. Böyle bir durumda Trump’ın Tayvan’ı “pazarlık kozu” olarak kullanabileceği yorumu yapılıyor. 

Çin - Tayvan gerginliği

II. Dünya Savaşı sonrasında Çin'de Milliyetçi Parti ve Komünist Parti arasındaki iç savaş Komünist Parti'nin zaferiyle sonuçlanmıştı. Mağlubiyetin ardından Milliyetçi Parti liderleri Tayvan'a sığınmıştı.

Soğuk Savaş nedeniyle Batı'yla ilişkilerini koparan Çin'i 1970'lerin başına kadar Birleşmiş Milletler'de (BM) Tayvan ya da resmi adıyla Çin Cumhuriyeti temsil ediyordu.

BM'nin 1971'de aldığı Çin Halk Cumhuriyeti'ni tanıma kararı gerginliği yeni bir boyuta taşımıştı. Kararın ardından Tayvan, BM'den çıkarılmıştı.

Pekin yönetimi, "tek Çin" ilkesini benimseyerek Tayvan'ın kendi topraklarının parçası olduğunu savunuyor. Buna göre Çin, boğaz ve çevresindeki askeri varlığının yanı sıra Tayvan'ın ülkelerle diplomatik ilişkiler kurmasına, BM'de ve diğer uluslararası kuruluşlarda temsil edilmesine karşı çıkıyor.

Tayvan ise o günden bu yana bağımsızlık arayışını farklı biçimlerde sürdürüyor.

Independent Türkçe, Washington Post, BBC