İsrail ordusu, subaylarına 7 Ekim başarısızlıklarına karşı ‘yasal koruma’ sağlıyor

Netanyahu'nun net bir politika belirlememesi durumunda Nabulsi katliamının tekrarlanabileceği uyarısında bulunuldu.

Hamas'ın 7 Ekim'de Gazze Şeridi'ndeki Kibbutz Beri'ye düzenlediği saldırıyla ilgili delil ve insan kalıntıları bulmaya çalışan İsrail askerleri. (AP)
Hamas'ın 7 Ekim'de Gazze Şeridi'ndeki Kibbutz Beri'ye düzenlediği saldırıyla ilgili delil ve insan kalıntıları bulmaya çalışan İsrail askerleri. (AP)
TT

İsrail ordusu, subaylarına 7 Ekim başarısızlıklarına karşı ‘yasal koruma’ sağlıyor

Hamas'ın 7 Ekim'de Gazze Şeridi'ndeki Kibbutz Beri'ye düzenlediği saldırıyla ilgili delil ve insan kalıntıları bulmaya çalışan İsrail askerleri. (AP)
Hamas'ın 7 Ekim'de Gazze Şeridi'ndeki Kibbutz Beri'ye düzenlediği saldırıyla ilgili delil ve insan kalıntıları bulmaya çalışan İsrail askerleri. (AP)

Tel Aviv'de çok sayıda İsrailli subayın, Hamas'ın Gazze Şeridi'ndeki askeri mevzilere ve Yahudi kasabalarına yönelik saldırısı sırasında ortaya çıkan başarısızlıklarla ilgili iç soruşturmaların başlatılmasıyla, kendilerini adli prosedürlerden korumak için avukatlarla görüştüğü ortaya çıktı.

Şarku’l Avsat’ın Yedioth Ahronoth gazetesinden aktardığı habere göre Askeri Kamu Savunma Birimi, soruşturmaya tabi tutulacak tüm subay ve askerlere, iç soruşturmalar boyunca kendilerine eşlik edecek yedek ve muvazzaf askeri savunma avukatları sağlıyor. Ayrıca savaşa ve ordunun savaş sırasındaki performansına ilişkin resmi bir soruşturma komitesi kurulmasına yönelik hazırlıklar devam ediyor.

fsvdfvdfs
Hamas'ın 7 Ekim'de Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırıda öldürülen veya esir alınan İsraillilerin fotoğrafları (AFP)

İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi, iki hafta önce savaşla ilgili geniş kapsamlı soruşturmaların başlayacağını duyurdu. Söz konusu soruşturmaya tabi tutulacak subaylara askeri savunma avukatları da eşlik edecek.

Yedioth Ahronoth, adımın boyutu ve niteliği itibarıyla alışılmışın dışında olduğuna dikkat çekti. Söz konusu soruşturmada 7 Ekim olaylarına yol açan koşullar ve operasyonlar, güçlerin o günkü performansı ve ardından askeri operasyonların yönetimi ele alınacak.

Soruşturmaların önümüzdeki mayıs ayında tamamlanarak İsrail Genelkurmay Başkanlığı ve kamuoyunun bilgisine sunulması bekleniyor. Bu, ‘hükümeti engellemediği ve oluşumunu geciktirmediği sürece’ bu yıl içinde oluşturulacak resmi bir soruşturma komitesinin temel alacağı bir giriş niteliğinde olacak.

Soruşturmaya tabi tutulacak subay ve askerlerin daha önceki ifadeleri resmi soruşturma komitesinde kendilerine karşı kullanılabilir. Bazı olayların polis tarafından yürütülen kriminal soruşturmalara aktarılması halinde, acil soruşturmalarda verilen ifadeler kriminal soruşturmaya malzeme olarak kullanılacak.

sdvdef
27 Ocak 2024 Cumartesi günü İsrail ordusundan Tuğgeneral Dan Goldfus (solda), İsrail’in Gazze Şeridi’nin Han Yunus şehrinde kara saldırısı sırasında bir Hamas tünelinin yanında poz verdi. (AP)

Savaşın başlangıcında üst düzey subaylar, Askeri İstihbarat Dairesi (AMAN), Güney Komutanlığı, Genelkurmay Başkanlığı ve belki de İsrail İç İstihbarat Servisi Şin-Bet'te (Şabak) karşılıklı suçlamalar beklentisiyle savaşın patlak vermesine yol açan başarısızlıkları araştırmaya başlamayı reddetmişlerdi. Ancak savaşın ilk günlerinde yaşanan olaylar unutulmasın diye ordu birliklerinde iç soruşturmalar yapıldı. Dahili soruşturmalar, Duvdevan Birimi ve Birim 8200’ü de kapsıyordu.

Askeri Kamu Savunma Birimi avukatları, çok yüksek rütbeli subaylar da dahil olmak üzere, özellikle AMAN kökenli yüzlerce subaya hukuki danışmanlık sağlıyor. Ayrıca, 7 Ekim'de İsrail'in güneyine yönelik Hamas saldırısı sırasında görev yapan, sınırı izleyen kadın ve erkek muharebe birimlerinden askerlere de hukuki destek sağlanıyor.

Yedioth Ahronoth gazetesi, ordudaki tahminlerin özellikle savaşın ilk günlerinde ‘ordunun İsrail vatandaşlarını ve Filistinli sivilleri hedef aldığı’ suçlamasıyla sonuçlanan olayların araştırılması sırasında tabur ve tugay komutanları gibi saha birimlerindeki subayların avukatlara ihtiyaç duyacağı yönünde olduğunu belirtti.

tgnthn
Geçen hafta Nabulsi kavşağı yakınlarında meydana gelen İsrail katliamının kurbanlarını taşıyan Filistinliler. (Reuters)

Gazete, askeri kaynakların şu sözlerini aktardı: “Soruşturmaların sonuçları, soruşturmaya konu olan kişi ister Birim 8200’de bir bölüm başkanı, ister Gazze Tümeni'nde bir tabur komutanı, ister istihbarat subayı, ister Tel Aviv'deki ordu karargâhının operasyonlar bölümünde çalışan bir görevli olsun onun geleceğini etkileyecek.” Kaynaklar bu soruşturmaların alt veya üst düzey askeri personelin suçlanabileceği kural ihlalleri konusunda bir Pandora'nın kutusu oluşturduğunu ifade etti.

Söz konusu soruşturmaların ordunun 7 Ekim öncesi ve saldırı sırasındaki çalışmaları ve eksiklikleriyle sınırlı kalacağını belirtmekte fayda var. Zira soruşturmalarda İsrail'in Gazze'ye ve sivil nüfusa yönelik saldırgan savaşı sırasında Filistinlilere yönelik uygulamaları ele alınmıyor.

Kıdemli generallerden uyarı

Diğer yandan İsrail ordu komutanları, Başbakan Binyamin Netanyahu'yu, hükümetin Gazze Şeridi sakinlerine insani yardım dağıtma sorumluluğuna ilişkin net bir politika belirlememesi halinde geçtiğimiz perşembe günü şafak vakti er-Reşid Caddesi'ndeki Nabulsi kavşağında yaşanan katliamın gelecekte de tekrarlanacağı konusunda uyardı.

Haaretz gazetesi dün (pazartesi) İsrailli üst düzey generallerden gelen şu sızıntıları yayınladı: “Sivil konularda Hamas hareketine alternatif olacak otoriter bir yapıya ihtiyaç var. Gazze Şeridi'ne insani yardımın getirilmesi de söz konusu otoritenin sorumlulukları arasında yer alıyor.”

Gazete İsrail ordusunun kıdemli generallerinin, hükümet tarafından Gazze Şeridi'nin kuzeyine yardımın ne şekilde ulaştırılacağı konusunda karar alınmamasının, Gazze'deki savaşın devamına özelde ABD'nin, genel olarak da uluslararası toplumun tanıdığı meşruiyetin azalmasına yol açacağı konusunda siyasileri uyardığını aktardı.

Gazeteye göre bu konu, Savaş Kabinesi ve İsrail hükümetinin genişletilmiş toplantılarında defalarca gündeme getirildi ve bu konu üzerinde ABD, Mısır ve Ürdün ile görüşmeler yapılıyor.



Savaştan kısa bir süre önce

İsrail'in Güney Lübnan'a düzenlediği saldırılardan dumanlar yükseliyor (AFP)
İsrail'in Güney Lübnan'a düzenlediği saldırılardan dumanlar yükseliyor (AFP)
TT

Savaştan kısa bir süre önce

İsrail'in Güney Lübnan'a düzenlediği saldırılardan dumanlar yükseliyor (AFP)
İsrail'in Güney Lübnan'a düzenlediği saldırılardan dumanlar yükseliyor (AFP)

Husam İytani

İsrail'in son saldırısının belki de en kötü sonuçlarından biri, gerçeği kavrama konusunda giderek artan yetersizlik duygusudur. Lübnanlıların her geçen gün daha da perişan hale gelen günlük hayatlarıyla en yakından bağlantılı yerlerde olup bitenlere yabancılaşma duygusudur.

İsrail servislerinin, Hizbullah üyelerinin İsrail’in mutlaka hackleyeceği ve sızacağı cep telefonları yerine daha güvenli olacağını düşünerek kullandıkları çağrı cihazı olarak bilinen iletişim cihazlarını patlatmakta kullandığı gelişmiş ve ileri teknoloji, bırakın sıradan vatandaşları, gözlemciler için bile anlaşılması kolay değil. İsrail'in Lübnan ve Suriye'deki binlerce iletişim cihazına nasıl sızıp patlattığına dair teknik detaylar ve bunların ister Amerikan medyasının bildirdiği gibi birkaç gün önce gelen yeni cihazlar, isterse diğer medya araçlarının belirttiği gibi İsraillilerin bataryalarını ısıtarak patlatmanın bir yolunu bulabildikleri eski cihazlar olması bir yana, bu mesele birçok Lübnanlının istekleri ile yaşamak ve katlanmak zorunda kaldıkları şeyler arasında büyük bir engel oluşturuyor. Patlamalarda ölenler arasında masumların da olduğunu söylemek de yeni bir bilgi değil.

Hizbullah yetkililerinin yaşadığı ve Lübnanlıların sonuçlarına katlandığı paranoya, Hizbullah’ın ülkeyi içine soktuğu bu savaşın ne getireceğini sormaya cüret edenlere karşı üstten bakış, onları ihanetle, teslimiyetle, umutsuzluğu yaymakla suçlamak, artık kendisi için güçlerin seferber edilmesi gereken “büyük hedef” bahanesiyle göz ardı edilebilecek bir şey değil. Çünkü artık sadece özel unsurlarını ikna eden Hizbullah’ın saçmalıkları ve kibri karşısında her gün yüzünde patlayan bir skandala dönüşüyor gibi görünen bir savaşta, Lübnan halkının seferber edeceği bir gücü kalmamış durumda. “Hedef”e gelince, belirsizliği gittikçe artıyor ve Rakka, Deyrizor, Zabadani ve Sana'dan geçtikten sonra yol haritasını anlamak zorlaşıyor.

Bir saatten kısa bir süre içinde 2.800'den fazla “mücahidin” yaralanmış olması, güvenlik operasyonlarıyla ilgilenenlerin dikkatli ve detaylı takibini gerektirebilecek bir konu. Peki ama bu olay Hizbullah kontrolündeki bölgelerde veya yakınında ikamet eden vatandaşlar için ne anlama geliyor? Bunun, belki Filistin için özgürlük isteyen ama çocuklarının yaşamasını tercih eden bölge sakinleri üzerinde ne gibi etkileri olacak? Bu, ahlaki sorgulamaya tabi tutulmaması gereken bir mukayesedir.

İletişim cihazlarının bu kadar büyük çapta bir operasyonla patlatılmasının ve çok sayıda Hizbullah üyesinin ve bazı İranlı diplomatların (ve elbette sivillerin) ölmesinin veya yaralanmasının, bir sonraki savaşın Lübnan'a ne getireceğine dair kötü bir alamet olduğunu söylemek kaçınılmaz. İsrail'in, güneydeki çatışmanın ilk günlerinden bu yana, yüzlerce Hizbullah üyesini avlamasını veya askeri yetkilisi Fuad Şükür’e suikast düzenlenmesini ve hatta Hizbullah'ın Suriye'nin Masyaf bölgesinde bulunan bilimsel bir araştırma merkezine baskın düzenlemesini ve havaya uçurmasını sağlayan büyük güvenlik zaafı,  İsrail'in yalnızca Hizbullah planlamacıları ile askeri ve güvenlik liderlerinin şimdiye kadar aklına gelmeyen alanlara kadar sızdığı anlamına gelmiyor. Aksine bu aynı zamanda beklenen savaşın Lübnanlıların daha önceki savaşlarda görmediği yeni bir savaş türü olacağı anlamına da geliyor.

İletişim cihazlarının bu kadar büyük çapta bir operasyonla patlatılması ve çok sayıda Hizbullah üyesinin ve bazı İranlı diplomatların (ve elbette sivillerin) ölmesi veya yaralanması, bir sonraki savaşın getirebileceklerine dair kötü bir alamettir.

Bu gerçeklere ilaveten, birkaç gün önce bir Hizbullah yetkilisinin Hizbullah’ın onayı olmadan seçilmiş herhangi bir cumhurbaşkanına suikast düzenlemekle ilgili yaptığı tehditler, iç yıkım faktörlerinin, vahşi düşmanların eliyle gerçekleşen dış yıkımla birleştiği ülkeyi neyin beklediğine dair kasvetli bir tablo sunuyor. Lübnan'ın kronik krizlerinden çıkma girişimlerini engelleyen siyasi boşluk, ancak Hizbullah’ın istediği yönde bitecektir. Bu ise yaşamın her alanında sadece daha fazla yıkıma yol açan bir yöndür. Daha fazla yıkım getiren kapalı bir yıkım çemberidir.

Önceki deneyimlerle, özellikle de Hizbullah’ın hemen ardından Lübnan devleti üzerindeki kontrolünü deklare ettiği ve başkent Beyrut'u işgal ettiği Temmuz 2006 savaşıyla karşılaştırıldığında, İsrail'in Lübnan'a yönelik herhangi bir savaşı, Hizbullah'ın toplum, otorite ve devlet üzerindeki kontrolünü artırmasıyla sona erecek gibi görünüyor. Keza yıllardır anlaşılması güç ve anlaşılması zor sonuçlar üreten bir hızla dönen Lübnan'ın yaşanabilir bir versiyonunun üretilmesine yönelik tüm çabaları uzak bir geleceğe erteleyecek gibi görünüyor.

Trajediyi dört dörtlük yapansa, seyirciler, sempatizanlar ya da masumları kurtarmak için müdahale etmeye istekli olanlar olmadan gerçekleşmesidir.

Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.