Mali nasıl Rusya'nın Afrika’ya açılan kapısı oldu?

Bamako'daki askeri cunta, Fransız askerlerini 2022 yılında ülkeden geri çekilmeye zorladı

Halkların ruh halindeki Fransa'yı reddeden değişimle birlikte analistler diğer Afrika ülkelerinin de Rusya'nın kampına katılmasını bekliyor (AFP)
Halkların ruh halindeki Fransa'yı reddeden değişimle birlikte analistler diğer Afrika ülkelerinin de Rusya'nın kampına katılmasını bekliyor (AFP)
TT

Mali nasıl Rusya'nın Afrika’ya açılan kapısı oldu?

Halkların ruh halindeki Fransa'yı reddeden değişimle birlikte analistler diğer Afrika ülkelerinin de Rusya'nın kampına katılmasını bekliyor (AFP)
Halkların ruh halindeki Fransa'yı reddeden değişimle birlikte analistler diğer Afrika ülkelerinin de Rusya'nın kampına katılmasını bekliyor (AFP)

Rusya, 2020 yılının ağustos ayı öncesi Afrika'da şu anki gibi sağlam bir yer sahip olacağını hayal dahi edemezdi. Mali'de o ay, Rusya'ya olağanüstü bir açıklık göstermesine karşın ülkesinin eski sömürgecisi Fransa'ya eşi ve benzeri görülmemiş bir karşıtlık sergileyen Albay Assimi Goita liderliğindeki bir askeri darbe gerçekleşti.

Mali, bu darbeden dört yıl sonra, yani Moskova'nın silahlı isyancı, terörist ve diğerlerinden oluşan silahlı gruplarla mücadelesinde Bamako'ya yardım elini uzattığı yılların ardından güvenlik alanında ‘Rusya sayesinde’ elde ettiği büyük ilerlemeden oldukça memnun.

Mali, başta güvenlik olmak üzere birçok alanda Rusya'ya olan itimadını gizlemiyor (Reuters)
Mali, başta güvenlik olmak üzere birçok alanda Rusya'ya olan itimadını gizlemiyor (Reuters)

Birçok Afrika ülkesi, Rusya ile ittifak kurup Fransa’yı terk etti. Özellikle Burkina Faso, Nijer ve Orta Afrika Cumhuriyeti komşuları olan Mali'yi örnek aldı.

Mali Dışişleri Bakanı Abdoulaye Diop, Mali ordusunun, Tuareg isyancılarının kalesi olan Kidal bölgesinin kontrolünü ele geçirerek ağır darbe indirdiği Tuareg isyancılarına karşı önemli kazanımlar elde etmesinden aylar sonra yaptığı son açıklamada, Mali’nin Rusya ile stratejik ilişkileri güçlendirmekte kararlı olduğunu söyledi.

Öte yandan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Malili mevkidaşı Diop ile görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada, “İki ülke arasında askeri ve teknik iş birliği etkin bir şekilde sürüyor. Eğitmenlerimizin çalışmaları, Malili askerlerin Rusya'da eğitilmesi ve Rus yapımı askeri teçhizatın Mali’ye teslim edilmesi sayesinde Mali'nin savunma yeteneklerinin güçlendirildiğini görüyoruz” ifadelerini kullandı.

Net okuma

Lavrov-Diop ortak basın toplantısını takip eden kimse, Diop'un Rusya'nın bölgedeki durumu net bir şekilde okuduğuna dair sözlerinden etkilenmeden edemez. 

Malili Bakan, açıklamasında, “Rusya'ya Mali'ye karşı özellikle insani yardım ve gıda yardımı konusunda yaptıklarından dolayı ayrıca teşekkür etmeliyim” diye ekledi.

Sudanlı Afrika işleri uzmanı Sadık er-Ruzeyki, Mali’nin, özellikle Fransa'nın Afrika politikasına karşı isyan eden ilk ülke olması nedeniyle, Afrika'yı tamamen Rusya'nın kontrolüne hazırlama sürecinde olduğunu değerlendirdi.

Mali’nin, Fransa’nın nüfuzundan kurtulmak ve diğer ülkelere model oluşturmak için girişimde bulunduğunu söyleyen Ruzeyki, değerlendirmesini şöyle sürdürdü:

“Fransa’nın Mali'de askeri varlığa sahip olduğu sırada Paris, Bamako'nun kendi topraklarında egemenliğini tamamen sağlamasını ve çatışmanın gidişatını belirlemesini engelledi. Fransız politikası, Azavad Ulusal Kurtuluş Hareketi (MNLA) ve radikal hareketlerle yapılan diyaloglarda dahi askeri bir çözüm ve söz konusu silahlı oluşumların ortadan kaldırılması arayışındaydı. Mali'nin, bu politikanın ulusal ve toplumsal dokuyu tehdit ettiğini ve ülkeyi parçalanmaya doğru sürüklediğini hissettiği görülüyor. Mali, askeri darbeden ve meydana gelen büyük değişikliklerden sonra Rusya'nın eski sömürgeciler gibi bir hırsının olmadığını daha ziyade Rus paramiliter Wagner grubunu askeri eğitim, savaşa katılım ve başka yollarla nüfuzunu artırmak için kullanan Rusya ile arasında ortak çıkarlar olduğunu anladı.”

Ne var ki Mali'deki askeri cunta, ülkede isyancı ve radikal gruplarla savaşan Fransız askerlerini 2022 yılında geri çekilmeye zorladı. Ardından 2023 yılında Birleşmiş Milletler (BM) Barışı Koruma Gücü, Mali'den ayrıldı. Mali Dışişleri Bakanı Diop'un açıklamalarına göre ülkesi nihayet pusulasını Rusya'ya çevirdi. Ancak bunun yanında Çin ve Türkiye gibi diğer güçlerle ilişkilerini de güçlendirmeyi hedefliyor.

Her iki ülke içinde yol açık

Öte yandan Afrika'ya yönelik içerikler üreten Fransız Jeune Afrique dergisinin haberine göre Rusya, Mali ve 10 bin asker kapasiteli askeri bir üssünün bulunduğu Orta Afrika Cumhuriyeti gibi ülkelerle olan ilişkilerinden yararlanarak Afrika'daki yerini sağlamlaştırmaya kararlı görünüyor. Rusya’nın Orta Afrika Cumhuriyeti’ndeki askeri üssü, Rusya'ya Batı Afrika bölgesindeki durumu yakından takip etme imkanı gibi çok büyük yetenekler kazandıran bir hamle olarak Güney Afrika Cumhuriyeti'nin en büyük şehri Johannesburg'a yaklaşık 80 kilometre uzaklıktaki başkent Bangui’de inşa edildi.

Malili siyasi analist Hamdy Diouawaara, yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:

“Moskoca, Ukrayna’daki savaş başladığında kuşatılmış haldeydi. Üzerinde büyük bir baskı vardı. Aynı sıralarda Mali de ulusal topraklarını geri kazanmak ve teröristleri etkisiz hale getirmek için Rusya’nın elindeki askeri teçhizata ihtiyaç duyduğu boğucu bir kriz döneminden geçiyordu. Moskova ve Bamako, bu fırsatı değerlendirdi. Böylece iki ülke arasındaki en güçlü ittifak doğdu. Moskova'nın Fransa'nın Ukrayna'daki ağırlığını azaltması için baskı yapması gerekiyordu. Bu yüzden Fransa’ya karşı Mali kartını kullandı. Mali de Fransa'yı kendi topraklarındaki savaşta kendisi için gerçek bir ikilem olarak görüyordu. Böylece Rusya-Mali iş birliği altın tepside sunuldu.”

Her iki ülkenin de önünün açık olduğunu söyleyen Diouawaara, “Moskova, Mali'yi başta BM Güvenlik Konseyi (BMGK) olmak üzere uluslararası örgütlerde korurken Bomako  Fransa ve müttefiklerini Mali'den çıkarıyor” yorumunda bulundu.

Malili siyasi analistin de bahsettiği gibi Rusya, geçtiğimiz ağustos ayında BMGK’da Mali’ye 2017 yılından bu yana uygulanan yaptırımların süresinin uzatılmasını öngören bir karar taslağının geçmesini engellemek için veto yetkisini kullanmıştı. BMGK’nın 15 üyesinden 13'ü karar taslağı için ‘evet’ oyu kullanmıştı. Sonuç, Bamako için güçlü bir diplomatik ve ekonomik kazanç sağladı. Mali’ye uygulanan yaptırımlar kaldırıldı. Rusya, müttefiki Mali’yi BMGK ve diğer uluslararası platformlarda korumakla kalmadı, aynı zamanda cömertçe insani yardım ve gıda yardımı da sağladı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, geçtiğimiz temmuz ayında St. Petersburg’da düzenlenen Rusya-Afrika Zirvesi’nin oturum aralarında Mali’nin başını çektiği altı Afrika ülkesine binlerce ton tahıl tedarik edildiğini açıkladı.

Rusya’nın Afrika’ya açılan kapısı

Rusya'nın Afrika'daki diğer müttefikleri gibi Mali'ye yaptığı teklifler, diğer ülkeleri, artık güvenlik ve askeri alanlardaki iş birlikleriyle sınırlı kalmayıp Ukrayna savaşı nedeniyle kendisine uygulanan uluslararası yaptırımlara rağmen yatırımlar yaparak bunun ötesinde bir varlığa sahip olan Moskova'nın kampına katılmaya teşvik etmesi pek olası değil.

Siyasi analist Diouawaara, Mali ile Rusya arasında başlangıçta karşılıklı çıkarların olduğunu, ancak işlerin birçok alanda daha büyük ortaklıklara doğru ilerlediğini söyledi. Moskova'nın Bamako'yu Afrika'ya, özellikle de Batı Afrika’ya açılan kapısı olarak gördüğünü düşünen Diouawaara, Burkina Faso ve Nijer'in de Mali'nin izinden gittiğini, hatta onları Rusya'ya eğilimli hale getirdiğini değerlendirdi. Moskova'nın bu durumdan memnun olduğunu vurgulayan Diouawaara, “Önümüzdeki günlerde Rusya ile bazı Afrika ülkeleri arasında güçlü ilişkiler kurulacağına inanıyorum” diye konuştu. Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'dan oluşan BRICS grubuna bazı Afrika ülkelerinin katılmasına rağmen Moskova'nın, Mali'nin BRICS üyeliğini diğer Afrika ülkelerini gruba katılmaya teşvik edeceğine inandığına dair güçlü işaretler olduğunu belirten Diouawaara, “Bu da Üçlü İttifak için yeni bir para birimi geliştirilmesi fikrini güçlendirebilir. Eğer hayata geçirilirse bu fikir, Fransa’nın bölgede öldüğünün ilanı olacak” ifadelerini kullandı.

*Bu makale Şarku’ Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.



Estonya, Rusya yanlısı siyasetçileri vatana ihanetten suçlu buldu

NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)
NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)
TT

Estonya, Rusya yanlısı siyasetçileri vatana ihanetten suçlu buldu

NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)
NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)

Kasım 2023'te başlayan dava nihayet sonuçlandı ve Estonya yargısı, aynı yılın mart ayında tutuklanan politikacılar hakkındaki kararını verdi. 

Harju Bölge Mahkemesi'nde geçen perşembe görülen davada muhafazakar Koos partisinin kurucularından Aivo Peterson vatana ihanetten 14 yıl, Dmitri Rootsi ve Andrei Andronov ise 11'er yıl hapis cezasına çarptırıldı. 

Ekim 2022 - Mart 2023'te Estonya devleti ve toplumunun hilafına Rusya'nın politikalarını desteklemekle suçlanan üç siyasetçi bu iddiaları reddediyor. 

Moskova'dan aldıkları emirlerle hareket etme iddialarının hedefindeki üçlü, temyize başvuracaklarını açıkladı. 

Partiden yapılan açıklamada da savcıların Estonya'nın anayasal düzeni ve güvenliğine nasıl zarar verildiğine dair somut kanıt gösteremediği savunuldu.

Estonya'nın Ukrayna'ya yardımına karşı çıkan Koos partisi, bu yıl düzenlenen belediye seçimlerinde ülke genelindeki oyların yalnızca binde 8'ini alabilmişti. 

2022'de kurulan parti, Baltık ülkesinin NATO'dan çıkıp tarafsızlığını ilan etmesini ve yabancı askerlerin ülke topraklarından çekilmesini isterken, diğer ülkeler arasındaki askeri çatışmalara doğrudan ya da dolaylı olarak karışılmasına karşı çıkıyor. 

Öte yandan Aivo Peterson, Ukrayna'dan 2014'te tek taraflı bağımsızlığını ilan eden ve Eylül 2022'de Rusya'ya katılma kararı alan Donetsk Halk Cumhuriyeti'ni 2023'te ziyaret etmişti. 

55 yaşındaki siyasetçi, Şubat 2022'de başlayan Ukrayna savaşına dair bilgi almak için bölgeye gittiğini şu ifadelerle savunmuştu:

Estonya medyasından aldığımız bilgiler tek taraflı. Tüm gazetecilerimiz Kiev'i destekliyor.

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova haziranda yaptığı açıklamada Estonya için "düşmanca davranan ülkeler arasında ilk sıralarda" ifadesini kullanmış, Tallin yönetiminin kendilerini yalanlarla bir tehdit gibi gösterdiğini öne sürmüştü. 

Independent Türkçe, ERR, RT


Barrack, Netanyahu’yu Gazze’de Türkiye’nin rolünü kabul etmeye ikna etmeye çalışıyor

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
TT

Barrack, Netanyahu’yu Gazze’de Türkiye’nin rolünü kabul etmeye ikna etmeye çalışıyor

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)

İsrail basınında yer alan haberlerde, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi ve Ankara Büyükelçisi Tom Barrack ile pazartesi günü Kudüs’te yaptığı görüşmede, Trump yönetiminden “sert ve özel mesajlar” aldığı belirtildi. Görüşmenin, ay sonunda Florida’da yapılması planlanan ABD-İsrail zirvesi öncesinde gerçekleştiği aktarıldı. Barrack-Netanyahu görüşmesinin ana gündem maddelerinin Gazze, Suriye ve Trump’la yapılacak buluşma olduğu kaydedildi.

Gazze’de “kabul edilemez” açıklamalar

Gazze dosyasında, Ekim ayında başlayan kırılgan ateşkesin ikinci aşamasına geçilmesi ele alınırken, Yedioth Ahronoth gazetesi Barrack’ın, Netanyahu’nun Türkiye’nin rolüne ilişkin kaygılarını gidermeye çalıştığını ve Türkiye’nin Gazze’de kurulması öngörülen uluslararası güce katılmasına ikna etmeye çalıştığını yazdı. Haberde, Barrack’ın Türkiye’nin Hamas üzerinde en fazla etkiye sahip ülke olduğunu ve silahsızlanma konusunda Hamas’ı ikna edebilecek en güçlü aktör konumunda bulunduğunu vurguladığı belirtildi.

frt
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şarm el-Şeyh Ortadoğu Barış Bildirgesi'ni imzalarken (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

Şarku’l Avsat’ın Yedioth Ahronoth’tan aktardığı habere göre Barrack, Türkiye’nin Trump planını imzaladığını ve Hamas adına silahların teslimini içeren maddeye taahhüt verdiğini Netanyahu’ya hatırlattı. Türkiye’nin katılımının, şu aşamada çekimser olan birçok ülkeyi de uluslararası güce katılmaya teşvik edeceğini savundu.

Haberde, Barrack’ın “Türkiye’nin dışlanmasının diğer ülkelerin de geri adım atmasına yol açtığını, Başkan Trump’ın bu planın başarısız olmasına izin vermeyeceğini” söylediği aktarıldı. Ayrıca Netanyahu’nun “Hamas’ın silah bırakacağına güvenmediği” yönündeki açıklamalarının ve İsrail’in bunu zorla sağlayabileceğine dair ifadelerinin “kabul edilemez” olduğu ve planı tehdit ettiği uyarısında bulunduğu kaydedildi.

Bu bilgiler, İsrail Kanal 12 televizyonunun aktardıklarıyla da örtüştü. Kanal 12, Beyaz Saray’ın Netanyahu’ya “özel ve sert” bir mesaj gönderdiğini ve Hamas’ın üst düzey askeri isimlerinden Raid Saad’ın öldürülmesinin, Trump arabuluculuğunda varılan ateşkes anlaşmasının ihlali olarak görüldüğünü bildirdi.

Kanal ayrıca, Gazze savaşını sona erdirmeyi amaçlayan anlaşmanın ikinci aşamasına geçiş konusundaki görüş ayrılıkları ve İsrail’in bölgedeki genel politikaları nedeniyle Trump yönetimi ile Netanyahu hükümeti arasında artan bir gerilim yaşandığını aktardı.

ABD’li iki yetkili, Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Beyaz Saray Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve Başkan Trump’ın damadı Jared Kushner’in Netanyahu’nun tutumundan “son derece rahatsız” olduğunu söyledi. Üst düzey bir ABD’li yetkiliye göre Netanyahu’ya verilen net mesajda şu ifadelere yer verildi: “Eğer itibarını zedelemek ve anlaşmalara uymayan bir lider olarak görünmek istiyorsan bu senin tercihin. Ancak Trump’ın arabuluculuğunda sağlanan Gazze anlaşmasının itibarını zedelemene izin vermeyiz.”

Batı Şeria ve bölgesel gerilim

Batı Şeria konusunda da Beyaz Saray’ın, Yahudi yerleşimcilerin Filistinlilere yönelik şiddetinden ve “Arap dünyasında provokasyon olarak algılanan” İsrail adımlarından giderek daha fazla endişe duyduğu belirtildi. ABD’li bir yetkili, Washington’un Netanyahu’dan İsrail’in güvenliğini tehlikeye atmasını değil, İbrahim (Abraham) Anlaşmaları’nın genişletilmesine zarar verecek adımlardan kaçınmasını istediğini söyledi.

Aynı yetkili, Netanyahu’nun son iki yılda uluslararası alanda giderek yalnızlaştığını savunarak, “Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi’nin neden onunla görüşmeyi reddettiğini ve Abraham Anlaşmaları’nın üzerinden beş yıl geçmesine rağmen neden BAE’ye davet edilmediğini kendisine sorması gerekir” dedi. Yetkili, Netanyahu’nun tansiyonu düşürmeye hazır olmaması halinde Washington’un Abraham Anlaşmaları’nı genişletme çabalarına zaman ayırmayacağını da ifade etti.

Beyaz Saray’da Netanyahu’ya öfke

Trump’ın, son dönemde Netanyahu’nun sert eleştirilerine maruz kalan Barrack’ı Kudüs’e göndermesi dikkat çekti. Netanyahu, Barrack için “Amerika’daki Türk büyükelçisi gibi davranıyor” ifadesini kullanmıştı. Barrack’ın İsrail demokrasisine ilişkin sözleri de Netanyahu’nun tepkisini çekmiş, Barrack bu açıklamalar için özür dilemişti.

Yedioth Ahronoth yazarı Nahum Barnea, ABD’li kaynaklara dayandırdığı yazısında, Washington’un Netanyahu’nun Trump’ın barış planını hayata geçirme konusunda samimi olmadığı ve İsrail’in sürekli savaş halinde kalması için çaba gösterdiği kanaatine vardığını yazdı. Barnea, Beyaz Saray’da Netanyahu’ya yönelik sert ve ağır ifadeler kullanıldığını, bunların bir kısmının doğrudan Netanyahu’ya da iletilmiş olabileceğini belirtti.

Suriye’de “kırmızı çizgiler”

İsrail basınına göre Barrack, Netanyahu’ya Suriye konusunda da “kırmızı çizgiler” iletti. Trump yönetiminin, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’yı Washington’un bir müttefiki olarak gördüğü ve ülkenin istikrarı için desteklenmesi gerektiği görüşünde olduğu aktarıldı. ABD’nin, İsrail’in yoğun askeri operasyonlarının Suriye’de yönetimin çökmesine yol açmasından endişe duyduğu ve güvenlik anlaşmasına varılmasını istediği belirtildi.

Lübnan konusunda ise Trump’ın, İsrail’in Hizbullah’a karşı sınırlı baskıyı sürdürmesini desteklediği, ancak geniş çaplı bir savaşa onay vermediği ifade edildi.

İsrailli analistler, Netanyahu’nun Barrack’ın tüm taleplerini reddetmeyeceğini, ancak kesin taahhütlerden kaçınarak Trump’la 29 Aralık’ta Florida’da yapacağı görüşmenin önünü açmaya çalıştığını öne sürdü. Buna karşın Netanyahu’nun, Barrack’ın ofisine ulaşmasından hemen önce Suriye’ye hava saldırısı düzenlenmesi talimatı vererek bağımsız hareket ettiği mesajını da vermekten geri durmadığı kaydedildi.

vgt
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ve İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu Pazartesi günü bir araya geldi (İsrail hükümeti)

Türkiye’ye mesaj olarak yorumlanan bir adımda ise Netanyahu’nun, Yunanistan Başbakanı ve Kıbrıs Rum Yönetimi lideriyle üçlü bir zirve düzenleme kararı aldığı belirtildi. İsrail’de bu toplantı, Türkiye’ye yönelik doğrudan siyasi mesaj olarak değerlendirildi. Barrack ise görüşme sonrasında, temasların “bölgesel barış ve istikrarı hedefleyen yapıcı bir diyalog” olduğunu söyledi.


Bondi Plajı saldırganına müdahale ederken yaralanan Ahmed el-Ahmed, ameliyat edildi

TT

Bondi Plajı saldırganına müdahale ederken yaralanan Ahmed el-Ahmed, ameliyat edildi

Bondi Plajı saldırganına müdahale ederken yaralanan Ahmed el-Ahmed, ameliyat edildi

Bondi Plajı’ndaki saldırganlardan birini etkisiz hâle getirerek silahını alan manav Ahmed el-Ahmed’in, saldırı sırasında yaralanmasının ardından ameliyata alındığı bildirildi. El-Ahmed’in ailesi, oğullarını “kahraman” olarak nitelendirirken, hastanedeki tedavisi sürerken kendisi için başlatılan bağış kampanyasına yoğun destek geldi.

El-Ahmed’in, Avustralya yayın kuruluşu ABC’ye konuşan anne ve babası, oğullarının omzundan dört ila beş kurşunla vurulduğunu, vücudunda hâlâ çıkarılmamış mermiler bulunduğunu söyledi. Ailesi, Ahmed el-Ahmed’in 2006 yılında Avustralya’ya geldiğini, kendilerinin ise Suriye’den Sidney’e yalnızca birkaç ay önce ulaştıklarını ve uzun süredir oğullarından ayrı olduklarını belirtti.

Kuzeni Hozay el-Kenc, pazartesi günü basına yaptığı açıklamada, Ahmed el-Ahmed’in ilk ameliyatının başarıyla tamamlandığını söyledi. El-Kenc, “İlk ameliyatını geçirdi. Durumuna bağlı olarak iki ya da üç ameliyat daha gerekebilir” dedi.

Aileden hükümete çağrı

El-Ahmed’in anne ve babası, yaşlarının ilerlemesi nedeniyle oğullarının iyileşme sürecinde yeterli destek verememekten endişe duyduklarını ifade ederek, Başbakan Anthony Albanese hükümetinden yardım talep etti. Aile, Almanya’da ve Rusya’da yaşayan iki kardeşin Avustralya’ya gelerek destek olabilmesi için vize kolaylığı istediklerini belirtti.

sdfg
Ahmed Al-Ahmed'in babası Muhammed Fateh Al-Ahmed (Videodan alınan ekran görüntüsü).

Anne, “Şu anda yardıma ihtiyacı var çünkü engelli kaldı. Diğer çocuklarımızın buraya gelmesini istiyoruz” dedi. Ahmed el-Ahmed’in, saldırganın mermileri bittiğinde silahını elinden aldığı sırada vurulduğunu da aktardı.

Başbakan Albanese, Ahmed el-Ahmed’in cesaretinin hayatlar kurtardığını söyledi. ABD Başkanı Donald Trump da el-Ahmed’i “çok, çok cesur bir kişi” olarak nitelendirdi.

Bağışlar 750 bin dolara yaklaştı

Reuters’ın aktardığına göre, 43 yaşındaki Ahmed el-Ahmed için başlatılan bağış kampanyasında toplanan miktar yaklaşık 750 bin ABD dolarına ulaştı. GoFundMe üzerinden başlatılan kampanya, bir gün içinde 1,1 milyon Avustralya dolarını (yaklaşık 744 bin ABD doları) aştı.

Ailesinin anlattığına göre el-Ahmed, Bondi’de bir arkadaşıyla kahve içerken silah seslerini duydu. Ağaç arkasına saklanan silahlı kişiyi fark eden el-Ahmed, saldırganın cephanesi tükendiğinde arkadan yaklaşarak silahını almayı başardı.

Hanuka Bayramı dolayısıyla düzenlenen etkinlikte gerçekleşen silahlı saldırıda en az 15 kişi hayatını kaybederken, 42 kişi yaralandı. Saldırının Navid Akram (24) ile babası Sajid Akram (50) tarafından gerçekleştirildiği açıklandı.

Başbakan Chris Minns, hastane ziyaretinin ardından yaptığı paylaşımda, “Ahmed’in gösterdiği cesaret olağanüstüydü. Hayatını büyük bir riske atarak saldırganı etkisiz hâle getirdi” dedi.

El-Ahmed’in, silahlı saldırgana arkadan koşarak uzun namlulu tüfeğini aldığı anlara ait görüntüler dünya genelinde medya kuruluşları tarafından yayımlandı ve sosyal medyada 22 milyondan fazla kez izlendi.