Kremlin'de çeyrek yüzyıl: İçeride tek vücut bir halk ve dışarıda ülkenin etrafını saran ‘düşmanlar’

Rusya’da devlet başkanlığı seçimleri sırasında Moskova'daki bir sandık merkezinde oy kullananlar seçmenler, 15 Mart 2024 (AFP)
Rusya’da devlet başkanlığı seçimleri sırasında Moskova'daki bir sandık merkezinde oy kullananlar seçmenler, 15 Mart 2024 (AFP)
TT

Kremlin'de çeyrek yüzyıl: İçeride tek vücut bir halk ve dışarıda ülkenin etrafını saran ‘düşmanlar’

Rusya’da devlet başkanlığı seçimleri sırasında Moskova'daki bir sandık merkezinde oy kullananlar seçmenler, 15 Mart 2024 (AFP)
Rusya’da devlet başkanlığı seçimleri sırasında Moskova'daki bir sandık merkezinde oy kullananlar seçmenler, 15 Mart 2024 (AFP)

Rusya'da pazar akşamı devlet başkanlığı seçiminde sandıkların kapanmasıyla birlikte Ruslar, ön sonuçların resmi olarak açıklanmasını beklemeye başladılar. Büyük zaferi bozabilecek hiçbir sürpriz beklenmiyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, seçim öncesi anket sonuçlarının da gösterdiği üzere ülkenin yarısının konsensüsüyle başkanlığının yeni bir dönemine başlaması ve en az 2030 yılına kadar Kremlin'deki başkanlık koltuğunda oturmaya devam edeceğinin onaylanması bekleniyor. Böylece Putin de ülkenin çeşitli dalgalanmalara ve iniş-çıkışlara sahne olduğu, içeriden ve dışarıdan en karmaşık zorluklarla karşı karşıya kaldığı uzun yıllar boyu Kremlin’de kalmaya devam eden Rus liderler ve çarlar arasına girecek. Aynı zamanda ilk kez 1999 yılında iktidara gelen Putin, 18’inci yüzyılda Çariçe 2. Katerina’nın saltanatından bu yana tahtta en uzun süre kalan isim olacak.

'Sakin geçen' seçimler

Seçim süreci, rekabetin olmadığı bir ortamda, ülkenin içinde bulunduğu zorluklarla orantısız olarak sakin geçti. Bununla birlikte seçimler, toplumun başkana ve onun başta iki yıl önce Ukrayna'ya karşı başlatılan savaş olmak üzere aldığı önemli kararlarına desteğini gösteren güçlü siyasi ve medya kampanyalarına sahne oldu.

Bazı sandık merkezlerinde, sandıklara yeşil boya dökülmesi ya da oy verme işlemleri sırasında tartışma çıkarılması gibi düzenlenen az sayıdaki protesto gösterisi bile ne toplumda geniş yankı uyandırdı ne de tepki çekti. Seçim, Kremlin'in muhalefet kanadının ötekileştirilmesi ve halk üzerindeki etkisinin zayıflığı üzerine oynağı bahsi kazandığını bir kez daha kanıtladı. Rus muhalif siyasetçi Aleksey Navalny’nin hapishanede ölmesinden iki hafta önce destekçilerine yaptığı, sandık merkezlerini toplanma alanlarına dönüştürme çağrıları da fazla ilgi görmedi.

defvfe
Devlet Başkanı adayı Leonid Slutsky, dün basın mensuplarına konuşurken (EPA)

Sokakta ise ülkenin öyle çok önemli bir dönemden geçtiğine dair herhangi özel bir görüntü yok. Putin'in dev posterlerinin asılı olduğu az sayıdaki yer dışında, seçim propagandası için pankartlar ve adayların resimleri da yok.

Putin'e rakip üç adayın seçim kampanyası ekipleri dahi bunun olacağını tahmin ediyordu. Bu yüzden Putin'in çeyrek yüzyıldır ortaya koyduğu kendinden emin ve kanıtlanmış çözümlerden farklı yenilikçi çözümler ya da vizyonlar sunabileceğini öne süren bir seçim propagandası yapılmadı.

Adayların siyasi söylemlerinde farklılık olup olmadığı anlaşılmıyordu bile. Dış politikada herkes Putin'in yaklaşımını destekliyor ve bunu çağdaş Rusya için tek doğru yol olarak görüyordu. İçeride ise bugün, tıpkı Komünist Parti'nin adayı Nikolai Kharitonov’un da söylediği gibi bütün ülkenin en militarist özellikler taşıyan ve tüm imkanlarını askeri cephenin hizmetine seferber eden yönlendirilmiş ekonomiye doğru yol aldığı bir dönemde kim biraz Sovyetler Birliği havası taşıyan ekonomik planlarının yeniden uygulanmasıyla ilgilenir ki?

Peki ya Devlet Başkanlığına adaylığını koyan genç isim Vladislav Davankov'un adayı olduğu Yeni İnsanlar Partisi tarafından ortaya atılan sınırlı ve biraz da liberal reformlar şu an kimin umurunda? Yoksulluk sınırının altında yaşayan (3 çocuk ve üzeri) büyük ailelerin yüzde 30'unun içinde bulundukları şartlar nasıl iyileştirilecek?

Liberal Demokrat Parti'den milliyetçi aday Leonid Slutsky, Kremlin'in ‘Rusya’ya yeni katılan bölgelere’ yardım edilmesi ve buraların ülke ekonomisine entegre edilmesi gerektiği konusunda iktidara olan desteğini açıklayan ilk isim oldu. Seçim kampanyasını da bu başlık altında yürüttü.

Putin’in bu seçimlerdeki karşısına çıkan adayların hiçbiri onun politikalarına rakip olabilecek, onların doğruluğunu zerre kadar bile sorgulayabilecek hiçbir şey sunmadılar. Hiçbiri bazen Rusları şaşırtan ya da endişelendiren zor sorular bile sormadı.

Putin’in bu seçimlerdeki rakiplerinin hiçbiri onun politikalarıyla rekabet edebilecek ya da politikalarının doğruluğunu zerre kadar sorgulatabilecek bir hipotez sunmadılar. Öyle ki hiçbiri zaman zaman Rusları dahi şaşırtan ya da endişelendiren zor sorulardan sormadı.

Bu atmosferde geçen seçim kampanyası süreci daha çok çizgileri dikkatlice çizilmiş bir dekorasyona benziyordu. Dekorasyondaki en büyük yeri de toplumun tüm kesimlerinden büyük çoğunluğunun ülkenin tüm sorunlarına çözüm bulacağına inandığı tek lider olan Putin işgal ediyordu.

Tek lider Putin

Kremlin’in ‘ülkenin kaderini belirleyici’ seçimlerden iki hafta önce Rusların önünde tercihin kimden yana olduğunu belirlemesi de tesadüf değildi. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, yaptığı açıklamada, ‘mevcut Devlet Başkanına (Putin) alternatif bir isim görmediğini’ söyledi. Rusya’daki son seçimlerin ruhu ve özü buydu. Ruslar sandık başına gitme konusunda bazen tembellik yaparken ve bazen kayıtsız kalırken, eskiler yeni devlet başkanının çeyrek asır önce iktidara gelişmişini ve Rusya’nın 25 yılda nasıl değiştiğini halen dün gibi hatırlıyorlar.

dvdsvd
Dün Rusya’nın Leningrad şehrinki bir sandık merkezinde oyunu kullanan bir seçmen (EPA)

O dönemde ülke parçalanmış ve çökmüş durumda, Batı'ya bağımlılığın sıkıntılarını çekiyordu. Kafkasya'nın bazı bölgelerinde açıktan bazı bölgelerinde ise gizliden sürdürülen ayrılıkçı savaşlarla karşı karşıyaydı. Tıpkı bugün iç ve dış politikasını Kremlin kararlarından bağımsız olarak yöneten ve federal merkezin kontrolünde olan Tataristan’da olduğu gibi. Aynı durum, Kremlin'in kararlarından bağımsız politikaları olan neredeyse tüm federal bölgeler için geçerliydi. Artık topraklarındaki kaynakları kontrol ediyorlardı. Bu durum, ekonomi ve siyaset alanlarındaki kararları kontrol eden bir grup ‘para babasının’ ortaya çıkışıyla kaynakları kontrol etmeye yönelik mekanizmaları tekeline almaya çalışan yeni bir zengin sınıfının oluşmasına neden oldu.

Rus toplumu aşırı yoksullukla ve başta sağlık ve eğitim alanları olmak üzere tüm kamusal hizmetlerdeki az gelişmişlikle karşı karşıyaydı. Yönetim ise giderek daha fazla karmaşık hale geliyordu. Her yıl yaklaşık bir milyon kişi Rusya’yı terk ediyor ve ülke tam bir demografik felaketin eşiğinde görünüyordu. Burada durumun vahametini anlatmak için araştırmaların, 1990'lı yılların ortalarında yeni doğan her üç bebekten yalnızca birinin bir yaşına kadar yaşadığını gösterdiğini söylemek yeterli olacaktır.

Tüm bunlar sonunda toplumda neo-Nazi ve aşırı sağcı eğilimlerle ve sloganlarla intikam almak ve anavatanlarının saygınlığını yeniden tesis etmek isteyen gençler arasında aşırı milliyetçi hareketlerin ortaya çıkmasına neden oldu. Öyle ki o dönem uluslararası düzeyde Rusya'nın hiçbir bölgesel ve küresel dosyada ciddi bir nüfuzu yoktu.

Hal böyle olunca Sovyet gizli istihbarat servisi KGB’nin eski bir ajanı olan Vladimir Putin'in adı duyulmaya başladı. Nihayet zayıf düşen yönetimin kurtarıcısı olarak iktidara gelmesi kararlaştırıldı. KGB'den gelmesi, her ne kadar ilerleyen dönemde politikalarında önemli bir rol oynamasa da güçlü lider havasının yaratılmasını sağlayan medya ve propaganda kampanyasında kullanıldı. Ne var ki Putin de korkunç işleriyle bilinen KGB’de önemli bir rol oynamadığını kabul etmişti. Ancak yaratılan bu güçlü lider havası, ülkeyi yönettiği dönemin her aşamasında ona eşlik etti.

c vcs
Putin, Kremlin'in Alexander Salonu'nda konuşma yaparken, Aralık 2021 (AFP)

Hızlıca çalışmalarına başlayan Putin, kendi yönetiminin temellerini atmaya çalıştı ve bir yıl içinde St. Petersburg Hükümeti'nde görev yaparken yanında olan ve daha sonra da yanında olmaya devam eden sadık insanlardan oluşan güçlü bir ekip kurdu. Rusya’nın tanık olduğu tüm dalgalanmalara rağmen bu insanların hiçbirinden vazgeçmedi.

Ancak Çeçenistan’daki isyanı vahşice bastıran ve kişisel temsilcilerini oraya atayarak Çeçenistan’ın tüm bölgelerinde mutlak kontrolü sağlamak için çeşitli tedbirleri hayata geçiren güçlü Devlet Başkanı Putin, eski Devlet Başkanı Boris Yeltsin’e verdiği söze uydu ve başkanlığının ilk döneminde para babalarının iktidarını devirmek için hiç acele etmedi. Rusya'yı Yeltsin’in nüfuzundan arındırmaya başlamak için birinci döneminin bitmesini (4 yıl) bekledi. O dönemde ülkenin servetini ve kaderini elinde bulunduran oligarklara, ya devletle koordineli olarak çalışabilecekleri ya da siyaset ve yönetim meseleleriyle boğuşmak zorunda kalacakları iki seçenek arasında seçim yapmaları esasına dayalı bir denklem dayatılmıştı. İkinci seçeneği seçenler kendilerini ya tıpkı Boris Berezovski ve İsrail'e ve Batı'ya sığınan bir grup zengin Yahudi iş adamı gibi kendisini sürgün edilmiş halde buldu ya da Mihail Hodorkovski ve büyük bir grup iş adamı gibi kendilerini ‘yozluk’ veya ‘hırsızlık’ gibi suçlamalarla hapishanelere atılmış halde buldu.

Geriye ise Rusya’da devletin oligarşik sınıfla ilişkisine dair yeni düzenlemeyi kabul edenler kaldı. Putin, tüm hayati öneme sahip sektörleri ve ülkenin servetini kontrol eden ve tekeline alan büyük şirketler kurarak ekonomik sektörlerle ilişkileri düzenledi ve her birinin başına kendisine yakın bir ismi yerleştirdi. Gazprom ve diğer dev petrol şirketleri, madencilik şirketleri ve çeşitli sektörleri ele geçiren birçok kurum böyle ortaya çıktı.

“Batı'dan intikam almak”

Putin, 2007 yılına gelindiğinde, ikinci döneminin sonlarına doğru Batı’ya karşı kendi içinde bir intikam operasyonu başlatmaya hazırlanıyordu. Münih Güvenlik Konferansı sırasında Batılı üst düzey isimlerin önünde yaptığı konuşma bu niyetini açıkça ortaya koyuyordu. Ardından NATO genişletilerek Rusya’nın tehdit edildiği suçlamasında bulun Putin, kendisini dünyanın ‘mutlak hakimi’ olarak gördüğünü söyleyerek ABD’yi eleştirdi. Putin, Ukrayna'ya karşı savaşı da aynı gerekçeleri kullanarak açmıştı.

dvdevd
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ARMY-2023 Forumu kapsamında katılımcılara telekonferans aracılığıyla hitap etti, Ağustos 2023 (EPA)

Yeni dönem başlamıştı. Kısa bir süreliğine başbakanlık yapan Putin, bu süre zarfında tüm ekibini yanına aldı ve Kremlin’in tüm siyasi ve ekonomik bölümlerinde kendisini temsil edecek sadık isimleri yerleştirdi. Böylece iktidarının ikinci dönemine Batı'ya karşı tam bir isyan hareketi ilan ederek başladı. Gürcistan'ın 2008 yılı yazında bazı bölgelerinin ayrılması Putin’in, Batı'nın 2014 yılında Ukrayna'ya doğru genişlemesini engelleme ve ertesi yıl da Suriye'ye müdahale etme yeteneğini test etmesi için alan sağladı.

Bu iki olay büyük bir dönüm noktası oluşturdu, çünkü öncesinde Rusya, eski ABD Başkanı Barack Obama'nın söylemekten hoşlandığı gibi ‘önemli bir bölgesel aktör değildi’. Bu ifade Kremlin'i çok kızdırıyordu. Ardından Rusya, süper güç olarak yeteneklerini ve tüm bölgesel ve uluslararası dosyalardaki nüfuzunu geri kazanmaya başladı. Kremlin, Sovyetler Birliği döneminden kalma ‘Moskova olmadan hiçbir sorunun çözümü yoktur’ ifadesinin yeniden kullanılmaya başlamasını sağladı.

Ukrayna ve üçüncü dönem

Ukrayna’ya savaş açma kararı Putin'in aldığı en tehlikeli ve zor kararlardan biri olmaya devam ediyor. Sızdırılan bilgiler ve veriler, kararın Putin tarafından çevresindeki az sayıdaki insana danışılarak alındığını gösterirken karar, Rusya’da halkın yanı sıra siyasi ve ekonomik sınıfın seçkinlerinin büyük bölümü için de sürpriz oldu.

sdcw
Cephede Rus güçlerinin mevzilerine top mermisi ateşleyen Ukraynalı askerler, (Arşiv - Ukrayna Ordusu’nun Telegram hesabı)

Kararın sonuçları Kremlin'in savaşın gidişatı için hazırladığı planlarla zaman zaman çelişkili görünse de kesin olan şu ki karar, alınması, zamanlaması ve içeriği bakımından Putin'in içerideki durumun bütünlüğüne olan güvenini ve çabalarını sekteye uğratacak herhangi bir zayıflık ya da sarsıntı hissetmeden savaşı yönetebildiğini ortaya koydu.

Gelişmeler de bunun doğruluğunu kanıtladı. Rusya’ya karşı daha önce eşi ve benzeri görülmemiş yaptırım paketleri uygulanması ve kısmen kötüleşen hayat şartları nedeniyle ekonomiyi sarsabilecek etkiler, Batı’nın beklediği gibi büyük çöküşlere yol açmadı. Rusya, aralarında finans ve iş dünyasının önde gelen isimlerinin önemli bir kısmının ve çeşitli alanlardaki parlak beyinlerin de bulunduğu yaklaşık bir milyon Rus’un ülkelerini terk ettiğine işaret eden verilere rağmen, genel durumu etkileyebilecek büyük bölünmelere tanık olmadı.

Putin, Ukrayna'nın 2023 yazında Rusya’ya karşı saldırısının başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından Batılıların Ukrayna'ya askeri yardımda bulunmaya devam etme konusunda fikir ayrılığına düşmeleriyle manevra alanının genişlediğini hissetti.

Ancak Rusya Devlet Başkanı, gücüne rağmen halen birçok zorlukla karşı karşıya ve Ukrayna'da zaferden çok uzak. Rus halkının, seçkinlerinin ve ülke ekonomisinin zaman geçtikçe savaş karşısında dayanıp dayanamayacağı sorusu yanıt aramaya devam ediyor.

dscdw
Rus paralı asker grubu Wagner’in geçtiğimiz yaz başlattığı isyanının başlarında sokağa inen bir tankla resim çektiren Rostov sakinleri (AP)

Rusya’da en büyük iç zorluklardan biri Yevgeniy Prigojin liderliğindeki Wagner Grubu'nun isyanıydı. Ancak sorun hızlı bir şekilde çözüldü ve son derece stabil kalan cephede büyük bir etkiye neden olmadı. Muhalif siyasetçi Aleksey Navalny’nin hapishanede ölmesi ve ölüm nedeni ne olursa olsun Rusya’da büyük bir yankı uyandırmaması, Putin'in içerideki durumu dışarıdaki manevra alanını genişleyecek şekilde güçlendirmeyi başardığını gösterdi.

Kremlin, muhalefete tolerans göstermeyeceğini asla gizlemedi. Muhalif isimler artık ya sürgünde ya da mezarda. Ancak vatandaşların çoğunluğunun gözünde Putin, yoksulluk, yolsuzluk ve Batı'ya bağımlılık nedeniyle zayıflayan Rusya'nın ayaklar altına düşen onurunu yerden kaldıran kişi olmaya devam ediyor.

Putin'in seçimlere girerken hissettiği büyük güçle, çeyrek asır önce tükenen ve dağılan ülkenin bu büyük krizi atlattığı göz ardı edilemez. Ancak bu, Putin’in şu an çok büyük ve çok ciddi zorluklarla karşı karşıya olmadığı anlamına gelmiyor.

NATO, Putin'in çeyrek asırlık iktidarı sırasında birkaç kez genişledi. NATO güçleri, şu an Rusya sınırında konuşlanmış durumda. Rusya ile daha önce yapılan ve Rusya’nın asker ve silah konuşlandırmaması karşılığında Ukrayna ve Gürcistan'ın NATO’ya girmemesini öngören güvenlik anlaşmaları etrafında dönen tartışmalar çıkmaza girmeye başladı. Baltık Denizi'nin neredeyse Ruslara kapalı bir NATO havuzuna dönüşmesinin gelecekte tehlikeli sonuçları olacak. Bu tehlikelerin bazı işaretleri, NATO üyesi ülkelerden siyasetçilerin, NATO'nun bu bölgede izole haldeki Rus yerleşim bölgesi Kaliningrad'a kolayca saldırabileceğine dair verdikleri ipuçlarında ortaya çıktı. Ayrıca şu sıralar NATO’nun, onlarca yıl ‘tarafsızlığını’ koruduktan sonra NATO’ya katılan İsveç’in ardından artık Batı'nın yanında ve Rusya'nın karşısında oldukları düşünülen önemli yeteneklere sahip yeni NATO üyeleri Polonya’dan Finlandiya'ya kadar Avrupa ile temas halindeki tüm sınır hatlarına daha fazla güç ve silah konuşlandırılmasından bahsediliyor.

dfvedf
Fransa ve Polonya askerleri, Polonya'nın Korzeniow şehrindeki Vistül Nehri üzerinde NATO üyesi birçok ülkeden gelen askerlerle birlikte ortak askeri tatbikata katıldılar, 4 Mart 2024 (DPA)

Gürcistan, Ukrayna ve Moldova, Rusya’nın yakın çevresinde yer alan muhalifleri haline geldi. Moldova yakında savaşın Rusya’daki bazı çevreler tarafından Ukrayna'nın ayrılıkçı bölgesi Donbas’a benzetilen ayrılıkçı Pridnestrovian Moldavya Cumhuriyeti’ne (Pridnestrovie) doğru genişlediğine tanık olabilir.

Rusya ile müttefik olan diğer Sovyet cumhuriyetleri de Moskova’yı yavaş yavaş terk etmeye başladı. Ermenistan, Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’ne üyelik talebini dondurdu ve ayrılma tehdidinde bulunmaya başladı. Azerbaycan ise Güney Kafkasya'daki yeni durumu Türkiye ile iş birliği içinde yeniden düzenlemekle meşgul. Rusya şu an Orta Asya'da son yıllardaki en az nüfuza sahip ülke haline geldi.

Vladimir Putin başkanlığının yeni dönemine içeride büyük ölçüde uyumlu ve sağlam bir cepheyle kazandığı zaferle girerken Batı’nın tüm baskılarına rağmen güçlü silahlarını elinden bırakmıyor. Öte yandan Putin, dışarıda da kendisi gibi uzun yıllar iktidarda kalan Rus çarlarının karşı karşıya kaldıklarından daha az tehlikeli olmayan çeşitli zorluklarla karşı karşıya.



Estonya, Rusya yanlısı siyasetçileri vatana ihanetten suçlu buldu

NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)
NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)
TT

Estonya, Rusya yanlısı siyasetçileri vatana ihanetten suçlu buldu

NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)
NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)

Kasım 2023'te başlayan dava nihayet sonuçlandı ve Estonya yargısı, aynı yılın mart ayında tutuklanan politikacılar hakkındaki kararını verdi. 

Harju Bölge Mahkemesi'nde geçen perşembe görülen davada muhafazakar Koos partisinin kurucularından Aivo Peterson vatana ihanetten 14 yıl, Dmitri Rootsi ve Andrei Andronov ise 11'er yıl hapis cezasına çarptırıldı. 

Ekim 2022 - Mart 2023'te Estonya devleti ve toplumunun hilafına Rusya'nın politikalarını desteklemekle suçlanan üç siyasetçi bu iddiaları reddediyor. 

Moskova'dan aldıkları emirlerle hareket etme iddialarının hedefindeki üçlü, temyize başvuracaklarını açıkladı. 

Partiden yapılan açıklamada da savcıların Estonya'nın anayasal düzeni ve güvenliğine nasıl zarar verildiğine dair somut kanıt gösteremediği savunuldu.

Estonya'nın Ukrayna'ya yardımına karşı çıkan Koos partisi, bu yıl düzenlenen belediye seçimlerinde ülke genelindeki oyların yalnızca binde 8'ini alabilmişti. 

2022'de kurulan parti, Baltık ülkesinin NATO'dan çıkıp tarafsızlığını ilan etmesini ve yabancı askerlerin ülke topraklarından çekilmesini isterken, diğer ülkeler arasındaki askeri çatışmalara doğrudan ya da dolaylı olarak karışılmasına karşı çıkıyor. 

Öte yandan Aivo Peterson, Ukrayna'dan 2014'te tek taraflı bağımsızlığını ilan eden ve Eylül 2022'de Rusya'ya katılma kararı alan Donetsk Halk Cumhuriyeti'ni 2023'te ziyaret etmişti. 

55 yaşındaki siyasetçi, Şubat 2022'de başlayan Ukrayna savaşına dair bilgi almak için bölgeye gittiğini şu ifadelerle savunmuştu:

Estonya medyasından aldığımız bilgiler tek taraflı. Tüm gazetecilerimiz Kiev'i destekliyor.

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova haziranda yaptığı açıklamada Estonya için "düşmanca davranan ülkeler arasında ilk sıralarda" ifadesini kullanmış, Tallin yönetiminin kendilerini yalanlarla bir tehdit gibi gösterdiğini öne sürmüştü. 

Independent Türkçe, ERR, RT


Barrack, Netanyahu’yu Gazze’de Türkiye’nin rolünü kabul etmeye ikna etmeye çalışıyor

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
TT

Barrack, Netanyahu’yu Gazze’de Türkiye’nin rolünü kabul etmeye ikna etmeye çalışıyor

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)

İsrail basınında yer alan haberlerde, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi ve Ankara Büyükelçisi Tom Barrack ile pazartesi günü Kudüs’te yaptığı görüşmede, Trump yönetiminden “sert ve özel mesajlar” aldığı belirtildi. Görüşmenin, ay sonunda Florida’da yapılması planlanan ABD-İsrail zirvesi öncesinde gerçekleştiği aktarıldı. Barrack-Netanyahu görüşmesinin ana gündem maddelerinin Gazze, Suriye ve Trump’la yapılacak buluşma olduğu kaydedildi.

Gazze’de “kabul edilemez” açıklamalar

Gazze dosyasında, Ekim ayında başlayan kırılgan ateşkesin ikinci aşamasına geçilmesi ele alınırken, Yedioth Ahronoth gazetesi Barrack’ın, Netanyahu’nun Türkiye’nin rolüne ilişkin kaygılarını gidermeye çalıştığını ve Türkiye’nin Gazze’de kurulması öngörülen uluslararası güce katılmasına ikna etmeye çalıştığını yazdı. Haberde, Barrack’ın Türkiye’nin Hamas üzerinde en fazla etkiye sahip ülke olduğunu ve silahsızlanma konusunda Hamas’ı ikna edebilecek en güçlü aktör konumunda bulunduğunu vurguladığı belirtildi.

frt
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şarm el-Şeyh Ortadoğu Barış Bildirgesi'ni imzalarken (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

Şarku’l Avsat’ın Yedioth Ahronoth’tan aktardığı habere göre Barrack, Türkiye’nin Trump planını imzaladığını ve Hamas adına silahların teslimini içeren maddeye taahhüt verdiğini Netanyahu’ya hatırlattı. Türkiye’nin katılımının, şu aşamada çekimser olan birçok ülkeyi de uluslararası güce katılmaya teşvik edeceğini savundu.

Haberde, Barrack’ın “Türkiye’nin dışlanmasının diğer ülkelerin de geri adım atmasına yol açtığını, Başkan Trump’ın bu planın başarısız olmasına izin vermeyeceğini” söylediği aktarıldı. Ayrıca Netanyahu’nun “Hamas’ın silah bırakacağına güvenmediği” yönündeki açıklamalarının ve İsrail’in bunu zorla sağlayabileceğine dair ifadelerinin “kabul edilemez” olduğu ve planı tehdit ettiği uyarısında bulunduğu kaydedildi.

Bu bilgiler, İsrail Kanal 12 televizyonunun aktardıklarıyla da örtüştü. Kanal 12, Beyaz Saray’ın Netanyahu’ya “özel ve sert” bir mesaj gönderdiğini ve Hamas’ın üst düzey askeri isimlerinden Raid Saad’ın öldürülmesinin, Trump arabuluculuğunda varılan ateşkes anlaşmasının ihlali olarak görüldüğünü bildirdi.

Kanal ayrıca, Gazze savaşını sona erdirmeyi amaçlayan anlaşmanın ikinci aşamasına geçiş konusundaki görüş ayrılıkları ve İsrail’in bölgedeki genel politikaları nedeniyle Trump yönetimi ile Netanyahu hükümeti arasında artan bir gerilim yaşandığını aktardı.

ABD’li iki yetkili, Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Beyaz Saray Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve Başkan Trump’ın damadı Jared Kushner’in Netanyahu’nun tutumundan “son derece rahatsız” olduğunu söyledi. Üst düzey bir ABD’li yetkiliye göre Netanyahu’ya verilen net mesajda şu ifadelere yer verildi: “Eğer itibarını zedelemek ve anlaşmalara uymayan bir lider olarak görünmek istiyorsan bu senin tercihin. Ancak Trump’ın arabuluculuğunda sağlanan Gazze anlaşmasının itibarını zedelemene izin vermeyiz.”

Batı Şeria ve bölgesel gerilim

Batı Şeria konusunda da Beyaz Saray’ın, Yahudi yerleşimcilerin Filistinlilere yönelik şiddetinden ve “Arap dünyasında provokasyon olarak algılanan” İsrail adımlarından giderek daha fazla endişe duyduğu belirtildi. ABD’li bir yetkili, Washington’un Netanyahu’dan İsrail’in güvenliğini tehlikeye atmasını değil, İbrahim (Abraham) Anlaşmaları’nın genişletilmesine zarar verecek adımlardan kaçınmasını istediğini söyledi.

Aynı yetkili, Netanyahu’nun son iki yılda uluslararası alanda giderek yalnızlaştığını savunarak, “Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi’nin neden onunla görüşmeyi reddettiğini ve Abraham Anlaşmaları’nın üzerinden beş yıl geçmesine rağmen neden BAE’ye davet edilmediğini kendisine sorması gerekir” dedi. Yetkili, Netanyahu’nun tansiyonu düşürmeye hazır olmaması halinde Washington’un Abraham Anlaşmaları’nı genişletme çabalarına zaman ayırmayacağını da ifade etti.

Beyaz Saray’da Netanyahu’ya öfke

Trump’ın, son dönemde Netanyahu’nun sert eleştirilerine maruz kalan Barrack’ı Kudüs’e göndermesi dikkat çekti. Netanyahu, Barrack için “Amerika’daki Türk büyükelçisi gibi davranıyor” ifadesini kullanmıştı. Barrack’ın İsrail demokrasisine ilişkin sözleri de Netanyahu’nun tepkisini çekmiş, Barrack bu açıklamalar için özür dilemişti.

Yedioth Ahronoth yazarı Nahum Barnea, ABD’li kaynaklara dayandırdığı yazısında, Washington’un Netanyahu’nun Trump’ın barış planını hayata geçirme konusunda samimi olmadığı ve İsrail’in sürekli savaş halinde kalması için çaba gösterdiği kanaatine vardığını yazdı. Barnea, Beyaz Saray’da Netanyahu’ya yönelik sert ve ağır ifadeler kullanıldığını, bunların bir kısmının doğrudan Netanyahu’ya da iletilmiş olabileceğini belirtti.

Suriye’de “kırmızı çizgiler”

İsrail basınına göre Barrack, Netanyahu’ya Suriye konusunda da “kırmızı çizgiler” iletti. Trump yönetiminin, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’yı Washington’un bir müttefiki olarak gördüğü ve ülkenin istikrarı için desteklenmesi gerektiği görüşünde olduğu aktarıldı. ABD’nin, İsrail’in yoğun askeri operasyonlarının Suriye’de yönetimin çökmesine yol açmasından endişe duyduğu ve güvenlik anlaşmasına varılmasını istediği belirtildi.

Lübnan konusunda ise Trump’ın, İsrail’in Hizbullah’a karşı sınırlı baskıyı sürdürmesini desteklediği, ancak geniş çaplı bir savaşa onay vermediği ifade edildi.

İsrailli analistler, Netanyahu’nun Barrack’ın tüm taleplerini reddetmeyeceğini, ancak kesin taahhütlerden kaçınarak Trump’la 29 Aralık’ta Florida’da yapacağı görüşmenin önünü açmaya çalıştığını öne sürdü. Buna karşın Netanyahu’nun, Barrack’ın ofisine ulaşmasından hemen önce Suriye’ye hava saldırısı düzenlenmesi talimatı vererek bağımsız hareket ettiği mesajını da vermekten geri durmadığı kaydedildi.

vgt
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ve İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu Pazartesi günü bir araya geldi (İsrail hükümeti)

Türkiye’ye mesaj olarak yorumlanan bir adımda ise Netanyahu’nun, Yunanistan Başbakanı ve Kıbrıs Rum Yönetimi lideriyle üçlü bir zirve düzenleme kararı aldığı belirtildi. İsrail’de bu toplantı, Türkiye’ye yönelik doğrudan siyasi mesaj olarak değerlendirildi. Barrack ise görüşme sonrasında, temasların “bölgesel barış ve istikrarı hedefleyen yapıcı bir diyalog” olduğunu söyledi.


Bondi Plajı saldırganına müdahale ederken yaralanan Ahmed el-Ahmed, ameliyat edildi

TT

Bondi Plajı saldırganına müdahale ederken yaralanan Ahmed el-Ahmed, ameliyat edildi

Bondi Plajı saldırganına müdahale ederken yaralanan Ahmed el-Ahmed, ameliyat edildi

Bondi Plajı’ndaki saldırganlardan birini etkisiz hâle getirerek silahını alan manav Ahmed el-Ahmed’in, saldırı sırasında yaralanmasının ardından ameliyata alındığı bildirildi. El-Ahmed’in ailesi, oğullarını “kahraman” olarak nitelendirirken, hastanedeki tedavisi sürerken kendisi için başlatılan bağış kampanyasına yoğun destek geldi.

El-Ahmed’in, Avustralya yayın kuruluşu ABC’ye konuşan anne ve babası, oğullarının omzundan dört ila beş kurşunla vurulduğunu, vücudunda hâlâ çıkarılmamış mermiler bulunduğunu söyledi. Ailesi, Ahmed el-Ahmed’in 2006 yılında Avustralya’ya geldiğini, kendilerinin ise Suriye’den Sidney’e yalnızca birkaç ay önce ulaştıklarını ve uzun süredir oğullarından ayrı olduklarını belirtti.

Kuzeni Hozay el-Kenc, pazartesi günü basına yaptığı açıklamada, Ahmed el-Ahmed’in ilk ameliyatının başarıyla tamamlandığını söyledi. El-Kenc, “İlk ameliyatını geçirdi. Durumuna bağlı olarak iki ya da üç ameliyat daha gerekebilir” dedi.

Aileden hükümete çağrı

El-Ahmed’in anne ve babası, yaşlarının ilerlemesi nedeniyle oğullarının iyileşme sürecinde yeterli destek verememekten endişe duyduklarını ifade ederek, Başbakan Anthony Albanese hükümetinden yardım talep etti. Aile, Almanya’da ve Rusya’da yaşayan iki kardeşin Avustralya’ya gelerek destek olabilmesi için vize kolaylığı istediklerini belirtti.

sdfg
Ahmed Al-Ahmed'in babası Muhammed Fateh Al-Ahmed (Videodan alınan ekran görüntüsü).

Anne, “Şu anda yardıma ihtiyacı var çünkü engelli kaldı. Diğer çocuklarımızın buraya gelmesini istiyoruz” dedi. Ahmed el-Ahmed’in, saldırganın mermileri bittiğinde silahını elinden aldığı sırada vurulduğunu da aktardı.

Başbakan Albanese, Ahmed el-Ahmed’in cesaretinin hayatlar kurtardığını söyledi. ABD Başkanı Donald Trump da el-Ahmed’i “çok, çok cesur bir kişi” olarak nitelendirdi.

Bağışlar 750 bin dolara yaklaştı

Reuters’ın aktardığına göre, 43 yaşındaki Ahmed el-Ahmed için başlatılan bağış kampanyasında toplanan miktar yaklaşık 750 bin ABD dolarına ulaştı. GoFundMe üzerinden başlatılan kampanya, bir gün içinde 1,1 milyon Avustralya dolarını (yaklaşık 744 bin ABD doları) aştı.

Ailesinin anlattığına göre el-Ahmed, Bondi’de bir arkadaşıyla kahve içerken silah seslerini duydu. Ağaç arkasına saklanan silahlı kişiyi fark eden el-Ahmed, saldırganın cephanesi tükendiğinde arkadan yaklaşarak silahını almayı başardı.

Hanuka Bayramı dolayısıyla düzenlenen etkinlikte gerçekleşen silahlı saldırıda en az 15 kişi hayatını kaybederken, 42 kişi yaralandı. Saldırının Navid Akram (24) ile babası Sajid Akram (50) tarafından gerçekleştirildiği açıklandı.

Başbakan Chris Minns, hastane ziyaretinin ardından yaptığı paylaşımda, “Ahmed’in gösterdiği cesaret olağanüstüydü. Hayatını büyük bir riske atarak saldırganı etkisiz hâle getirdi” dedi.

El-Ahmed’in, silahlı saldırgana arkadan koşarak uzun namlulu tüfeğini aldığı anlara ait görüntüler dünya genelinde medya kuruluşları tarafından yayımlandı ve sosyal medyada 22 milyondan fazla kez izlendi.