ABD başkanlığı için yarışan iki zayıf aday

9 Mart'ta Georgia eyaletinde düzenlenen seçim mitingi sırasında Başkan Joe Biden aleyhine pankart tutan bir Trump destekçisi. (Reuters)
9 Mart'ta Georgia eyaletinde düzenlenen seçim mitingi sırasında Başkan Joe Biden aleyhine pankart tutan bir Trump destekçisi. (Reuters)
TT

ABD başkanlığı için yarışan iki zayıf aday

9 Mart'ta Georgia eyaletinde düzenlenen seçim mitingi sırasında Başkan Joe Biden aleyhine pankart tutan bir Trump destekçisi. (Reuters)
9 Mart'ta Georgia eyaletinde düzenlenen seçim mitingi sırasında Başkan Joe Biden aleyhine pankart tutan bir Trump destekçisi. (Reuters)

Robert Ford

Demokrat Parti en mutlu günlerini yaşamıyor. ABD ekonomisinin büyümesine, Wall Street borsasının en iyi durumda olmasına ve işsizlik oranının en düşük seviyelerde seyretmesine rağmen Demokratları endişelendiren başka bir şey var. Bu da Başkan Biden'ın birçok ulusal kamuoyu yoklamasında popülaritesinin düşmesi. Geçtiğimiz Şubat ayında The New York Times ve Siena tarafından yapılan bir ankette kayıtlı seçmenlerin yüzde 59'unun Biden hakkında olumsuz görüş bildirmesi de kayda değer endişe kaynaklarından biri.

Tarih, başkan adaylarının seçmenlerin çoğunluğunun kendileri hakkında olumsuz görüşe sahip olduğu durumlarda seçim kazanmalarının çok zor olduğunu gösteriyor. Bahsi geçen ankette seçmenlerin yüzde 65'i ABD'nin yanlış yönde ilerlediğini söyledi. Bu da seçmenlerin yön değiştirme konusunda büyük bir istek duyduğunu gösteriyor ki bu Beyaz Saray'daki başkan için iyiye işaret değil. Son zamanlarda yapılan tüm anketlerde olduğu gibi, söz konusu ankette de seçmenlerin neredeyse dörtte üçü Joe Biden'ın etkili bir başkan olmak için çok yaşlı olduğunu belirtti.

O halde, son zamanlarda yapılan tüm ulusal anketlerin, aradaki fark çok büyük olmasa da, Donald Trump'ı Biden'ın biraz önünde göstermesi şaşırtıcı değil. Times/Siena anketinde Trump yüzde 48’le öndeyken Biden ise yüzde 44’te kaldı. Wall Street Journal'ın Şubat ayının son haftasında yaptığı bir anket de Trump'ın yüzde 47, Biden'ın ise yüzde 45 oy aldığını gösterdi. Mart ayı başında CBS News tarafından yapılan bir diğer anket ise seçmenlerin yüzde 52'sinin Trump'ı desteklediğini, buna karşılık Biden'ın yüzde 48'de kaldığını gösterdi. Anketler ayrıca Trump'ı Arizona, Nevada, Georgia, Kuzey Carolina, Michigan, Wisconsin ve Pensilvanya gibi kararsız eyaletlerde sürekli olarak Biden'ın önünde gösteriyor. Bir analist geçen hafta, Trump'ın Georgia ve Arizona'daki liderliğinin giderek arttığını ve Biden'ın Beyaz Saray'ı elinde tutmak için Kasım ayında Michigan, Wisconsin ve Pensilvanya'da başarılı olmasının kesinlikle gerekli olduğunu belirtti.

Ekonomik koşulların iyileştirilmesi Biden'ın seçmen nezdindeki konumunu güçlendirebilir.

Michigan eyaletinin Biden için yaklaşan seçimlerdeki kritik önemi, özellikle de Arap-Amerikan toplumunun Biden'ın adaylığına ilişkin çekinceleri göz önünde bulundurulduğunda, göz ardı edilemez. Biden'ın 2020'de Michigan'daki kıl payı zaferi (150 bin oy), özellikle de eyaletteki ön seçimlerde 100 bin Demokratın kendisini desteklememeyi tercih ettiği düşünüldüğünde, her bir oyun önemini gözler önüne seriyor. Gazze politikasını değiştirme konusundaki tereddüt, Kasım ayında bu 100 bin seçmeni etkilemeye yardımcı olmayabilir. Demokrat Parti, bazı siyahi ve Latin seçmenlerin giderek Trump'a kaymasından endişe duyuyor. Söz konusu grupların uzun bir süre boyunca partinin ana tabanını oluşturduğu göz önüne alındığında bu endişe verici bir eğilim. Donald Trump'a karşı oy kullanmak ve Biden'ı desteklemek için 2020'de büyük sayılarda ortaya çıkan genç seçmenlerden bahsetmiyorum bile. Michigan gibi eyaletlerde yapılan son anketler ve sahadaki kanıtlar, genç seçmenlerin artık Biden’a oy verme konusunda hevesli olmadığını gösteriyor.

Demokrat Parti'nin alternatifi yok

Biden'ın seçim kampanyasını yönetenler uyandı ve mitinglerde Gazze ile ilgili protestoları dikkate alıp taktiklerini değiştirmeye başladı. NBC News, Biden'ın Gazze protestolarını önlemek için seçmenlerle küçük toplantılarda konuşacağını bildirdi. Ayrıca Başkan'ın Gazze protestolarının sıkça yaşandığı üniversitelere yapacağı ziyaretler de azaltılacak. Bu da Biden'ın genel olarak daha az seçmenle ve örneğin 2016'da Hillary Clinton'a kıyasla daha az genç seçmenle karşılaşacağı anlamına geliyor.

dfvdfev
Donald Trump, 16 Mart'ta Ohio eyaletindeki Vandalia şehrinde düzenlenen Cumhuriyetçi Parti mitinginde konuşuyor. (AFP)

Biden'ın seçim kampanyasının liderliği iyimserliğini koruyor ve seçime daha sekiz ay olduğunu ve iyileşen ekonomik koşulların Biden'ın seçmenler nezdindeki itibarını artırabileceğini ifade ediyor. Buna ek olarak, Demokrat Parti şu anda Biden'a uygun bir alternatif görmüyor. Kongre üyesi Dean Phillips ön seçimlerde bir rakipti, ancak Biden ön seçimlerde kesin zaferler kazanarak partinin muhtemel adayı olarak konumunu sağlamlaştırdı. Zamanlama göz önüne alındığında, yeni bir adayın ortaya çıkması ve yaklaşan ön seçimler için rekabetçi bir kampanya oluşturması için çok geç. Dolayısıyla Biden, 2024'te yeniden seçilme niyetiyle, kampanyasının karşı karşıya olduğu zorluklara ve endişelere rağmen Demokrat Parti'nin adayı olmaya hazırlanıyor.

Kimin çantasında yarım milyar dolar nakit var?

Biden'ın seçim kampanyası, Cumhuriyetçi Parti'nin karşı karşıya olduğu iç zorluklara işaret ederek, özellikle Arizona, Georgia ve Michigan gibi kritik eyaletlerde karşı karşıya olduğu mali kısıtlamaları ve bölünmeleri vurguluyor. Çoğunlukla Trump yanlıları ile ılımlı Cumhuriyetçiler arasında yaşanan bu iç mücadeleler giderek Trump'ın lehine dönüyor. Ancak eyalet düzeyindeki bu bölünmeler, Cumhuriyetçi Parti'nin kongre ve eyalet çapındaki adayları için kampanya fonu toplama çabalarını engelleyebilir. Eyalet düzeyindeki bu bölünmelerin Trump'ın ulusal başkanlık kampanyası üzerinde daha az etkisi olacak. Çünkü kaynak yaratma konusundaki basit yaklaşımı, büyük ölçüde sadık destekçilerden oluşan sağlam bir tabanın çevrimiçi bağışlarına dayanıyor.

Mali baskılar, devam eden hukuk mücadelelerinin ortasında Trump'ın seçim kampanyası için büyük bir zorluk teşkil ediyor.

Bununla beraber Biden tarafı, Trump'ın New York'taki iki davada da mahkûm edilerek büyük mali cezalara çarptırılmasının nakit akışı sorunlarını daha da kötüleştirdiğini ve eski iş adamı Trump'ın nakit sıkıntısı çektiğini iddia ettiğinde haklıydı. Bu cezaların en önemlisi, 355 milyon dolar ve 98 milyon dolar da faizi olmak üzere toplamda yaklaşık 454 milyon dolar ticari dolandırıcılık mahkumiyetine bağlı son ödeme tarihi 25 Mart olan para cezasıdır. Bu ceza vade tarihine kadar da her gün 112 bin dolar artıyor. Buna ek olarak, bir başka mahkeme Trump'ı yazar Jean Carroll'a hakaret ettiği gerekçesiyle 83 milyon dolar tazminata mahkûm etti ve son ödeme tarihini 10 Mart olarak belirlendi. Bu nedenle Trump'ın önümüzdeki haftalarda bu cezaları ödemek için yarım milyar dolardan fazla para bulması gerekiyor. Trump her iki davayı da temyize götürürken, New York yasalarına göre, Carroll'ın davası için ek yüzde 10 da dahil olmak üzere, toplam taahhüdünü 545 milyon dolara çıkaran depozitonun tamamını peşin ödemesi gerekiyor. Bu mali baskılar, Trump'ın devam eden yasal mücadeleleri arasında seçim kampanyası ve kişisel mali durumu için büyük bir zorluk teşkil ediyor.

Trump'ın milyarder olduğu doğru, ancak Amerikalı bir finans analistinin belirttiği gibi Jeff Bezos, Elon Musk ve Donald Trump gibi büyük finansörlerin hiçbiri banka hesabında yarım milyar dolar nakit bulundurmuyor. Trump, Nisan 2023'te yaklaşık 400 milyon dolar nakit paraya sahip olduğunu iddia etti, ancak buna dair kanıt sunmadı. Şubat ayının sonlarında, avukatları dolandırıcılık davasındaki hâkimden ilk ödeme olarak 104 milyon doları kabul etmesini istedi, ancak yargıç 28 Şubat'ta bu talebi reddetti ve Trump'ın 454 milyon doların tamamını ödemesi gerektiğinde ısrar etti. Bu arada, eğer Trump, Carroll davasında 9 Mart'a kadar 91 milyon dolar yatırmazsa, tutarın ödenmesi için Trump'ın mali veya gayrimenkul varlıklarına el koyma süreci başlatılacak. Trump'ın büyük ölçüde gayrimenkule odaklanan iş imparatorluğu büyük bir nakit sorunuyla karşı karşıya ve Mart ayında derhal çözülmesi gerekiyor.

Trump hukuki sorunlarını, ABD yargısı ve Demokrat yönetimin siyasi zulmünün kurbanı olduğunu iddia etmek için kullanıyor.

Bu krizi çözmek için Trump, New York'taki binalar gibi bazı gayrimenkul varlıklarını satmaya çalışabilir. Ancak hızlı bir şekilde satması gerekecek ve alıcıların öncelikle binaların değerine ilişkin doğru değerlendirmelere ihtiyacı olacak. Buna ek olarak, Trump'ın hızlı bir şekilde satma ihtiyacı alıcılara pazarlıklarda avantaj sağlayacak. Trump'ın avukatları, eski başkanın cezaları nakit olarak ödeyemeyeceğini ve bunun yerine bir bono göndermeye çalışacağını kabul ettiler. Bu senet, Trump'ın yasal itirazlarının başarısız olması halinde mahkeme kararının ödeneceğine dair bir finans şirketinden alınan garantidir. Ancak finans şirketleri, sonuçta finans şirketinin mahkemeye ödeme yapması gerekirse, Trump'ın hisse senetleri, devlet tahvilleri, şirket tahvilleri ve nakit gibi hızlı bir şekilde satılabilecek varlıklarına erişim talep edecektir. Finans şirketi mülklerin şartlı tapusunu alabilir. Bu noktada söz konusu mülklerin finansal değerlemesi konunun özünü oluşturacak. Zira finans şirketi yüklü bir ücret talep edecektir. New York Times'ta 1 Mart'ta yayınlanan bir makalede bu ücretin en az yüzde üç olacağı tahmin ediliyor. Bu adli teminatın boyutu normalden çok daha yüksek olduğu için ücretlerin daha da yüksek olması muhtemel. Trump'ın avukatları bu kadar ağır para cezalarının Trump'ın işlerine kalıcı zarar vereceğini düşünüyor.

Trump'ın iş imparatorluğuna zarar veren likidite krizi bununla da kalmayacak ve Trump'ın başkanlık kampanyasına da zarar verecek. ABD seçim yasası uyarınca Trump, kampanyasını çoğunlukla internet üzerinden bağış toplayarak finanse etmek üzere ‘Amerika'yı Kurtar’ ve ‘Amerika'yı Yeniden Büyük Yap’ (MAGA) adlı iki siyasi eylem komitesi kurdu. Bu komiteler 2023 yılının son altı ayında 36 milyon dolardan fazla bağış topladı. Kampanya bağışlarının büyük bir kısmının (24 milyon dolar) yasal masrafları karşılamak üzere yönlendirilmesi, Trump'ın doğrudan kampanya faaliyetlerine kaynak ayırma kabiliyetini kısıtladı. Bu siyasi eylem komiteleri aracılığıyla önemli miktarda fon toplanmasına rağmen, artan yasal zorluklar arasında önemli bir kısmın yasal harcamalara ayrılması, kampanya kaynakları üzerindeki mali baskıyı vurguluyor.

dsfvdfe
ABD Başkanı Joe Biden, 18 Mart'ta Beyaz Saray'da kadın sağlığına ilişkin araştırmaların genişletilmesine yönelik bir kararname imzaladı. (Reuters)

Bu sadece hukuk davalarını ilgilendiren bir konu, ancak ceza davaları başka bir hikâye. Çünkü Trump bu yıl Washington, New York ve Georgia'da dört farklı ceza davasında duruşmalarla karşı karşıya kalacak. Trump hukuki sorunlarını kullanarak Amerikan yargı sistemi ve Demokrat yönetimin siyasi zulmünün kurbanı olduğunu iddia ediyor ve destekçileri de bu iddiaya inanıyor ve ona yardım etmek için milyonlarca dolar bağışlamaya devam ediyor. Ancak hukuki sorunlar Trump'ın kampanya kaynakları üzerinde ciddi bir yük oluşturuyor. Bu noktada Trump'ın Cumhuriyetçi Ulusal Komite'nin başına kendisine sadık birini atadığını belirtmekte fayda var. Cumhuriyetçi Parti ön seçimlerdeki eski rakibi, eski Birleşmiş Milletler (BM) Büyükelçisi Nikki Haley, Trump'ın partinin parasını yalnızca seçim kampanyasına harcamak yerine avukatlarına ödeme yapmak için kullanacağı konusunda uyarmıştı.

Biden'ın geniş çaplı seçim kampanyasını başlatmak için hâlâ bolca vakti var.

ABD seçim kampanyasında sekiz ayın uzun bir süre olduğu doğrudur. Aynı zamanda ABD kamuoyu yoklamalarının seçimlerin kesin sonucunu tahmin etmede güvenilir bir kaynak olmadığı da doğrudur. Çünkü bunlar yalnızca geniş eğilimlerin genel bir göstergesidir. Dolayısıyla Biden'ın, muhtemelen maliyetli reklam çabalarını gerektirecek büyük ölçekli bir kampanya başlatmak için hâlâ bolca vakti var. Ancak yaşıyla ilgili endişeler, Gazze'ye yönelik tutumu ve güney sınırındaki yasadışı göçle ilgili zorluklar, kampanyasının ivme kazanmasında engel teşkil edebilir. Buna karşılık Trump, 6 Ocak 2021'de Kongre Binası'ndaki ayaklanmalarla ilgili tartışmalara rağmen 4 Mart'ta Yüksek Mahkeme'nin tüm eyaletlerde seçime girmesine izin veren kararından iyimserlik duyabilir. Ancak artan mali baskılar, devam eden dört ceza davasındaki mahkûmiyet tehdidiyle birlikte kampanyasını etkileyebilir. Tüm bunların ortasında, ikna edici bir üçüncü taraf adayının yokluğu, birçok ABD’linin yaklaşan seçimlerde Trump ve Biden arasında seçim yapmak zorunda kalmasına neden oluyor.

* Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisi tarafından çevrilmiştir. 



İran'ın nükleer programı aktif... DMO casusları Avrupa fabrikalarında

İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed İslami, geçtiğimiz ay nükleer programla ilgili bir sergide İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'a santrifüj maketlerini gösterdi. (İran Cumhurbaşkanlığı)
İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed İslami, geçtiğimiz ay nükleer programla ilgili bir sergide İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'a santrifüj maketlerini gösterdi. (İran Cumhurbaşkanlığı)
TT

İran'ın nükleer programı aktif... DMO casusları Avrupa fabrikalarında

İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed İslami, geçtiğimiz ay nükleer programla ilgili bir sergide İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'a santrifüj maketlerini gösterdi. (İran Cumhurbaşkanlığı)
İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed İslami, geçtiğimiz ay nükleer programla ilgili bir sergide İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'a santrifüj maketlerini gösterdi. (İran Cumhurbaşkanlığı)

Avusturya istihbaratı, İran Devrim Muhafızları Ordusu'nun (DMO) uzmanlık öğrenmek ve yeni teknolojiler transfer etmek amacıyla Avrupalı şirket ve fabrikalara casus yerleştirme girişimlerinin ardından, İran'ın uzun menzilli füzeler fırlatmak için kullanılabilecek nükleer faaliyetlerine ilişkin farklı bir değerlendirme yaptı.

Fox News'e göre, Avusturyalı yetkililer tarafından toplanan endişe verici istihbarat, ABD istihbaratının değerlendirmesiyle çelişiyor.

ABD Ulusal İstihbarat Direktörü Tulsi Gabbard, Mart 2025'te Senato İstihbarat Komitesi’ne verdiği brifingde, “ABD istihbaratı İran'ın nükleer silah yapmadığını ve Dini Lider Ali Hamaney'in 2003 yılında durdurduğu nükleer programa yeşil ışık yakmadığını değerlendirmeye devam ediyor” dedi.

Avusturya'nın FBI'sı olan Devlet Koruma ve İstihbarat Servisi, bir istihbarat raporunda, "İran, bölgesel siyasi güç elde etme hırslarını dayatmak ve hayata geçirmek için nükleer silahlar kullanarak kapsamlı bir yeniden silahlanma peşinde, rejimi saldırılara karşı bağışık hale getirmek ve Ortadoğu'da ve ötesinde hegemonyasını genişletmek ve sağlamlaştırmak istiyor" ifadeleri yer aldı.

211 sayfalık rapora göre, İran'ın nükleer silah geliştirme programı son derecede ileri düzeyde ve İran, nükleer savaş başlıklarını uzun mesafelere taşıyabilecek balistik füzelerden oluşan ve giderek büyüyen bir cephaneliğe sahip.

Raporda, İran'ın kendisini saldırılara karşı savunmasız bırakmamak için sistematik olarak nükleer silahlanma peşinde olduğu kaydedildi.

 İran Atom Enerjisi Kurumu'na ait bir tesiste bulunan gelişmiş santrifüj örnekleri, Kasım 2019 (AFP)İran Atom Enerjisi Kurumu'na ait bir tesiste bulunan gelişmiş santrifüj örnekleri, Kasım 2019 (AFP)

Sahte şirketler ağı

Rapora göre İran istihbarat servisleri, kriz bölgelerindeki bağlantılarını kullanarak, İsrail ve ABD'nin ele geçirilen ya da yönlendirilen insansız hava araçları (İHA) gibi Batılı askeri teknolojileri elde ediyor. Bu yüksek teknolojili silahlar sökülüp analiz edildikten sonra yeniden üretiliyor ve bunun için genellikle Batı yaptırımlarına tabi olmayan ülkelerdeki ön şirketlerden satın alınan bileşenler gerekiyor.

Avrupalı enstitü ve şirketlerin sahip olduğu bilgi ve teknolojiler, İran'ın askeri sanayisinin gelişmesinde büyük önem taşıyor. Raporda, “İran rejiminin emirleri doğrultusunda istihbarat servisi, İslam Cumhuriyeti'nin emellerini desteklemek amacıyla, kitle imha silahları ve bunların dağıtım sistemlerini inşa etmek için gereken uzmanlığın yanı sıra, çift kullanımlı mallar da dahil olmak üzere teknoloji ve malzeme edinmeye çalışıyor” denildi.

Ukrayna Silahlı Kuvvetleri, Ekim 2022'de İran yapımı Muhacir-6 İHA’yı düşürdükten ve enkazını Karadeniz'den çıkardıktan sonra, İHA’nın motorunun Rotax adlı tanınmış bir Avusturya şirketi tarafından üretildiğini keşfettiklerini ve bunun İran'a yönelik Avrupa Birliği (AB) silah yaptırımlarının ihlal edildiğini gösterdiğini duyurdu.

Ekim 2020'de ABD'nin, DMO ve İran Ulusal Tanker Şirketi de dahil olmak üzere bir dizi İranlı kişi ve kuruluşa yönelik yeni yaptırımlar açıklamasının ardından Avusturyalı İHA motoru tedarikçisi Rotax, DMO’ya motor satışını durdurduğunu açıkladı. Bu hamle, şirketin ABD'nin yeni yaptırımlarına uyumunun bir parçası.

Avusturya Terörle Mücadele Kurumu'nun raporunda, “Nükleer silahların yayılması alanında, İranlıların İran'ın silahlanma programlarını desteklemek üzere hassas bilgiler edinmek amacıyla metalürji ve elektrik mühendisliği sektörlerindeki Avusturyalı şirketlere, giderek artan sayıda iş başvurusunda bulundukları gözlemlenmiştir” ifadesi yer aldı.

Avusturya Yayın Kurumu tarafından yayınlanan bir rapora göre casusluk faaliyetlerinde de bir artış söz konusu. Raporda, “Özellikle Avusturya'daki ekonomi ve araştırma kurumları, ekonomik ve bilimsel bilgi arayan yabancı aktörler için önemli bir hedef haline geldi” denildi.

Daha önce Avrupa ülkeleri İranlı öğrencilerin havacılık ve uzay, nükleer fizik gibi disiplinlerde eğitim almalarına ciddi kısıtlamalar getirmişti.

İran'ın bölgesel çatışmalara müdahalelerine de değinilen raporda, 21. yüzyılın ikinci on yılından bu yana, Suriye ve Filistin'deki savaş ve kriz bölgeleri gibi bir dizi bölgesel çatışmada silah tedariki yoluyla İran'ın etkisinin önemli ölçüde arttığı belirtildi.

İran müzakere ekibi geçtiğimiz hafta cuma günü Umman'ın Roma Büyükelçiliği'nden ayrılırken (Reuters)İran müzakere ekibi geçtiğimiz hafta cuma günü Umman'ın Roma Büyükelçiliği'nden ayrılırken (Reuters)

‘Büyükelçilik istihbarat görevlilerini saklıyor’

Şarku’l Avsat’ın Fox News'ten aktardığına göre Avusturya istihbarat raporunun sonuçları, ABD Başkanı Donald Trump'ın İran'la nükleer krizi çözmek için yürüttüğü müzakereleri zorlaştırabilir. Zira raporda yer alan veriler rejimin nükleer silah arayışından vazgeçmeyeceğini gösteriyor.

İran'ın kapasitesini net bir şekilde ortaya koymasının yanı sıra raporun ilginç yanı, Avusturya'nın İran'ın nükleer faaliyetlerini araştıran Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'na (UAEA) ev sahipliği yapması.

Rapora göre başkent Viyana aynı zamanda İran'ın Avrupa'daki en büyük büyükelçiliklerinden birine ev sahipliği yapıyor ve bu büyükelçilik ‘istihbarat görevlilerini diplomatik kılıf altında saklıyor’.

Raporda, “İran istihbarat servisleri, askeri teçhizat, yayılmaya duyarlı teknolojiler ve kitle imha silahları malzemeleri elde etmek için engelleme stratejileri geliştirmeye ve uygulamaya alışkındır” ifadesi yer aldı.

2021 yılında bir Belçika mahkemesi, Viyana'da çalışan eski İranlı diplomat Esedullah Esedi'yi, 2018 yılında Paris dışında düzenlenen ve on binlerce muhalifin katıldığı bir İran muhalefet mitingini bombalamayı planlamak suçundan mahkûm etti. Trump'ın o dönemdeki kişisel avukatı olan eski New York Belediye Başkanı Rudy Giuliani de katılımcılar arasındaydı.

Avusturya'nın raporu, Alman ve İngiliz değerlendirmeleriyle büyük ölçüde benzerlik gösteriyor. İki hükümet (Almanya ve Birleşik Krallık) 2007 yılında ABD istihbaratına, İran'ın nükleer programının 2003 yılında sona erdiği yönündeki değerlendirmesinin yanlış olduğuna inandıklarını açıkça belirtti.

Alman değerlendirmesi, o dönemde Washington'da bulunan Almanya Federal Haber Alma Servisi Başkanı’ndan geldi. Birleşik Krallık'tan gelen bilgi ise 2007 istihbarat değerlendirmesinin yayınlandığı gün, üst düzey bir nükleer silahların yayılmasını önleme yetkilisinden geldi. Almanlar, ABD'nin ellerindeki verileri yanlış yorumladığını iddia etti.

Planet Labs uydusu tarafından çekilen bir fotoğrafta, İran'ın orta kesimindeki Natanz Nükleer Tesisi yakınlarında yapılan kazılar görülüyor, 14 Nisan 2023. (AP)Planet Labs uydusu tarafından çekilen bir fotoğrafta, İran'ın orta kesimindeki Natanz Nükleer Tesisi yakınlarında yapılan kazılar görülüyor, 14 Nisan 2023. (AP)

‘İran karşıtı atmosfer’

Öte yandan İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Avusturya hükümetinden istihbarat servisinin İran'ın nükleer programıyla ilgili yayınladığı rapora ilişkin resmi bir açıklama talep etti.

Tesnim haber ajansına göre İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi dün yaptığı açıklamada, “İran'ın nükleer programının barışçıl olduğunu sorgulayan rapor, sadece İran'a karşı bir medya atmosferi yaratmak amacıyla üretilmiş, yanlış ve temelsiz bir rapordur. Bu nedenle söz konusu rapor, herhangi bir inandırıcılık ya da güvenilirlikten yoksundur” değerlendirmesinde bulundu.

İran'ın Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması üyeliğine atıfta bulunan Bekayi, “Avusturya istihbarat teşkilatının bu eylemi UAEA'nın güvenilirliğini zayıflatmıştır” dedi.

Bekayi, İsrail'in çeşitli kitle imha silahlarıyla silahlanmasına kasıtlı olarak sessiz kalan Avusturya ve diğer bazı Avrupa ülkelerinin aksine İran'ın nükleer silahlara ve diğer kitle imha silahlarına şiddetle karşı olduğunu ve Batı Asya bölgesinin kitle imha silahlarından arındırılması fikrini güçlü bir şekilde desteklediğini açıkladı.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ise ‘bir anlaşmaya varmanın yolunun medya kampanyalarından değil, müzakere masasından geçtiğini’ ifade etti. ‘İran ve ABD arasındaki diplomasiye ilişkin yanlış söylentiler’ olarak nitelendirdiği haberleri eleştiren Arakçi, “İran'ın ABD politikalarını eleştirenlere saldırmak için bir araç olarak kullanılmasının, İsrail standartlarına göre bile ahlaki bir düşüş olduğunu” vurguladı.