Dünyanın en kirli ülkesi ve başkenti hangisi?

Dünyadaki en kirli 10 şehirden 9’u Hindistan’da

Yeni Delhi’de bir adam kirliliğe bağlı sisle kaplı bir sokakta yürüyor (Reuters)
Yeni Delhi’de bir adam kirliliğe bağlı sisle kaplı bir sokakta yürüyor (Reuters)
TT

Dünyanın en kirli ülkesi ve başkenti hangisi?

Yeni Delhi’de bir adam kirliliğe bağlı sisle kaplı bir sokakta yürüyor (Reuters)
Yeni Delhi’de bir adam kirliliğe bağlı sisle kaplı bir sokakta yürüyor (Reuters)

Hindistan ve tüm Güney Asya sis ve zehirli havayla boğuşmaya devam ederken, Yeni Delhi 2023 yılı için dünyanın en kirli başkenti seçildi.

Şarku’l Avsat’ın Sky News’ten aktardığı habere göre İsviçre merkezli hava kalitesi izleme grubu IQAir’in dünya çapında en kirli şehirlerle ilgili hazırladığı raporda, ilk 10 şehirden dokuzunun Hindistan’da olduğu ortaya çıktı.

Yeni Delhi, metreküp başına 102,1 mikrogram (μg/m³) yıllık ortalama ince parçacık madde konsantrasyonu (PM2,5) ile genel olarak en kirli üçüncü şehir ve en kirli başkent olarak sınıflandırıldı.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), ülkelerin ortalama 5μg/m³ PM2.5 konsantrasyonunu hedeflemesi gerektiğini söylüyor.

Parçacık kirliliğine maruz kalmanın astım, kanser, akciğer hastalığı, felç ve diğer hastalıklarla bağlantılı olduğu belirtiliyor. 

Ayrıca PM2.5’in akciğerleri daha kolay kaplayabildiği ve hatta kan dolaşımına bile girebildiği ifade ediliyor.

Yeni Delhi yıl boyunca kötü hava kalitesiyle karşı karşıya, ancak kış genellikle en kötü dönem oluyor.

dsve
Yeni Delhi’de arabalar sisle kaplanmış bir otoyolda ilerliyor (Reuters)

Okullar ve kolejler, geçen yılın sonlarında zehirli hava nedeniyle birkaç gün kapatıldı.

Kasım ayında Yeni Delhi, hava kirliliğini azaltmak için yollardaki araç sayısına kısıtlamalar getirdi. 

Ancak günler sonra Hindistan, Pakistan ve Bangladeş’teki şehirler yoğun sisten etkilendi ve bazı bölgelerde işletmeler ve okullar kapanmaya zorlandı.

Salgın gibi

Yeni Delhi’den aktaran, Sky News’tan Neville Lazarus yaptığı açıklamada, bu durumun ‘bir salgın gibi’ olduğunu söyledi.

Lazarus açıklamasını şu ifadelerle sürdürdü;

Aktivistler kirliliğin Hindistan’daki beşinci en büyük ölüm nedeni olduğunu söylüyor. Rakamlar çok büyük. Yılda neredeyse 30 bin ölüm oluyor. Yeni Delhi’de her gün 80 kişi hava kirliliği nedeniyle ölüyor. Bu çok endişe verici ve ekonomi üzerinde zararlı bir etkisi var. Gayri safi yurt içi hasılanın neredeyse yüzde 4’ü, aileler için doğrudan hava kirliliğiyle bağlantılı sağlık hizmetlerine harcanıyor. Bu durum onları yoksulluğa itiyor.

IQAir’in raporuna değinen Lazarus, “Bu raporla ilgili endişe verici olan şey, kuzey eyaletindeki Begusarai gibi daha küçük şehirler olan ikinci seviye şehirlerde hava kirliliği görmemizdir” diye ekledi.

sdcer
Tayland’da hava kirliliğinin yüksek olduğu bir dönemde Chiang Mai Uluslararası Havalimanı’ndan kalkan bir uçak şehrin üzerinde uçuyor (AFP)

IQAir’in söz konusu raporu, Hindistan’ın Bihar eyaletindeki Begusarai’nin, yıllık ortalama PM2,5 konsantrasyonu 118,9 μg/m³ ile dünyanın en kirli şehri olduğunu ortaya koydu.

Komşu Pakistan’daki Lahor, ortalama 99,5 μg/m³ ile beşinci sırada yer aldı.

En kirli ülke Bangladeş

Rapor ayrıca Bangladeş’in yıllık 79,9μg/m³ PM2,5 konsantrasyonuyla dünyanın en kirli ülkesi olduğunu da ortaya çıkardı.

Rapora göre, Pakistan 73,7μg/m³ ile ikinci, Hindistan 54,4μg/m³ ile üçüncü, Tacikistan ise 49μg/m³ ile dördüncü sırada yer alıyor.

Bu sonuçlar, Güney Asya bölgesini dünyanın en kirli bölgesi haline getiriyor.

IQAir, WHO’nun yıllık PM2,5 kılavuzunu yalnızca yedi ülkenin, yani Avustralya, Yeni Zelanda, Estonya, İzlanda, Grenada, Mauritius ve Finlandiya’nın karşıladığını belirtti.

Rapor verileri 134 ülke ve bölgede bulunan 30 binden fazla hava kalitesi izleme istasyonundan toplandı.



Filistinli aktivist Mahmud Halil: Trump yönetimi beni susturmaya çalıştı ama bu bana daha büyük bir platform sağladı

 Filistinli aktivist Mahmud Halil, ABD'nin New York şehrindeki evinde, 2 Temmuz 2025 (Reuters)
Filistinli aktivist Mahmud Halil, ABD'nin New York şehrindeki evinde, 2 Temmuz 2025 (Reuters)
TT

Filistinli aktivist Mahmud Halil: Trump yönetimi beni susturmaya çalıştı ama bu bana daha büyük bir platform sağladı

 Filistinli aktivist Mahmud Halil, ABD'nin New York şehrindeki evinde, 2 Temmuz 2025 (Reuters)
Filistinli aktivist Mahmud Halil, ABD'nin New York şehrindeki evinde, 2 Temmuz 2025 (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump'ın seçkin üniversitelerle mücadelesinin başlamasından sadece birkaç gün sonra, federal göçmenlik görevlileri mart ayında New York'taki Columbia Üniversitesi'ndeki yurdunda Filistinli öğrenci Mahmud Halil'i gözaltına aldı.

Trump yönetimi, Filistinlileri destekleyen diğer yabancı öğrencileri gözaltına alarak ve Halil'in en önde gelen aktivistlerinden biri olduğu Filistin yanlısı öğrenci protesto hareketine tanık olan Columbia, Harvard ve diğer özel eğitim kurumlarına verilen milyarlarca dolarlık araştırma hibelerini iptal ederek mücadelesini artırırken, Halil üç aydan fazla bir süre Louisiana kırsalındaki bir gözaltı merkezinde tutuldu.

Şarku’l Avsat’ın Reuters’tan aktardığına göre 30 yaşındaki Halil, “Soykırıma karşı durduğum için hiç pişman değilim… Doğru olanı savunduğum için, yani savaşa karşı çıktığım ve şiddete son verilmesi çağrısında bulunduğum için pişman değilim” ifadelerini kullandı.

Halil, hükümetin kendisini susturmaya çalıştığına ama aksine bunun kendisine daha geniş bir platform sağladığına inanıyor.

Halil serbest bırakıldıktan sonra New York'a döndüğünde havaalanında Trump'ın siyasi muhaliflerinden Temsilci Alexandria Ocasio-Cortez tarafından karşılandı. Gözaltına alındığı için doğumunu kaçırdığı eşi ve küçük oğluyla buluştuğu sırada destekçileri Filistin bayrakları salladı.

İki gün sonra Columbia Üniversitesi'nin Manhattan kampüsü yakınlarındaki katedralin merdivenlerinde düzenlenen bir mitingin yıldızı oldu ve burada üniversite yetkililerini eleştirdi.

Geçtiğimiz hafta, 2025 New York Belediye Başkanlığı seçimleri öncesinde Demokrat Parti ön seçimini kazanan Filistin yanlısı Zohran Mamdani ile birlikte coşkulu kalabalığın karşısına çıktı.

Halil şunları söyledi: “Bu durumda olmayı ben seçmedim; Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Dairesi (ICE) seçti... Bunun elbette hayatım üzerinde büyük bir etkisi oldu. Dürüst olmak gerekirse halen yeni gerçekliğim üzerine düşünmeye çalışıyorum.”

Mayıs ayındaki mezuniyet törenine katılamayan Halil gözaltından işsiz olarak çıktı. Uluslararası bir yardım kuruluşunun siyasi danışman olarak çalışması için yaptığı teklifi geri çektiğini söyledi.

Hükümet temyiz başvurusunu kazanıp onu tekrar gözaltına alabilir. Bu nedenle Halil önceliğinin oğlu ve diş hekimi eşiyle mümkün olduğunca çok zaman geçirmek olduğunu ifade etti.

Suriye'deki bir Filistin mülteci kampında doğan Halil'in eşi Dr. Nur Abdullah ABD vatandaşı. Halil'e geçen yıl ABD'de kalıcı oturma izni verildi.

Yüksek lisans öğrencisi olarak 2022 yılında New York'a taşındı ve Columbia Üniversitesi yönetimi ile üniversitenin İsrail ordusunu destekleyen silah üreticileri ve diğer şirketlere yaptığı yatırımlara son vermesini talep ederek kampüs parkında eylem yapan protestocular arasındaki başlıca öğrenci müzakerecilerinden biri oldu.

Filistinli aktivist Mahmud Halil, ABD'nin New York şehrindeki evinde, 2 Temmuz 2025 (Reuters)Filistinli aktivist Mahmud Halil, ABD'nin New York şehrindeki evinde, 2 Temmuz 2025 (Reuters)

Halil herhangi bir suçla itham edilmedi. Ancak ABD hükümeti geniş kapsamlı bir göçmenlik yasasına dayanarak onun ve diğer bazı Filistin yanlısı uluslararası öğrencilerin ‘yasal ancak tartışmalı’ konuşmalarının ABD'nin dış politika çıkarlarına zarar verebileceği gerekçesiyle sınır dışı edilmeleri gerektiğini savundu.

Davaya bakan federal yargıç, Trump yönetiminin Halil'i sınır dışı etmek için öne sürdüğü temel gerekçenin, ifade özgürlüğü haklarının anayasaya aykırı bir şekilde ihlal edilmesi olduğuna hükmetti. Hükümet karara itiraz ediyor.

Beyaz Saray Sözcüsü Abigail Jackson sorulara cevaben şunları söyledi: “Bu ifade özgürlüğü ile ilgili değil, Hamas teröristlerini desteklemek ve kampüsleri güvensiz hale getiren ve Yahudi öğrencileri taciz eden kitlesel protestolar düzenlemek için ABD'de bulunma hakkı olmayan kişilerle ilgili.”

Columbia Üniversitesi'nin politikasına meydan okuma

Halil, antisemitizm bahanesini kınadı ve Yahudi öğrencileri protesto hareketinin ‘ayrılmaz bir parçası’ olarak tanımladı. Hükümetin, Trump'ın Amerikan karşıtı, Marksist ve ‘radikal sol’ ideolojilerin hâkim olduğunu söylediği Amerikan yüksek öğretimini yeniden şekillendirmek için ‘antisemitizmi’ bahane olarak kullandığını söyledi.

Trump yönetimi Columbia'ya ve diğer üniversitelere, çoğunlukla biyomedikal araştırmalar için verilen federal hibe parasının, hükümet kimi kabul ettikleri, işe aldıkları ve ne öğrettikleri konusunda daha fazla denetime sahip olmadıkça devam etmeyeceğini bildirdi ve ‘daha fazla entelektüel çeşitlilik’ çağrısında bulundu.

Harvard'ın aksine Columbia Üniversitesi, hükümetin hibeleri aniden iptal etmesine itiraz etmedi ve Trump yönetiminin protestolarla ilgili kuralların sıkılaştırılması yönündeki bazı taleplerini, finansmanın yeniden başlatılmasına yönelik müzakerelerin ön koşulu olarak kabul etti.

Halil, Columbia'nın eylemlerini yürek parçalayıcı olarak nitelendirdi. Halil, “Columbia, yükseköğretim kurumlarının nasıl yönetildiğine dair her ayrıntıya müdahale etmesine izin vererek kurumu Trump yönetimine teslim etti” dedi.

Columbia Üniversitesi yönetimi, müzakereler devam ederken akademik özerkliği korumanın ‘kırmızı çizgi’ olduğunu belirtti.

Columbia Üniversitesi Sözcüsü Virginia L. Abrams, üniversite yetkililerinin Halil'in nitelendirmesine ‘kesinlikle katılmadıklarını’ ifade etti.

Abrams yaptığı açıklamada, “Columbia Üniversitesi, Halil de dahil olmak üzere, öğrencilerin güçlü bir şekilde inandıkları konularda konuşma hakkını tanır... Ancak üniversitenin, kampüsteki herkesin ayrımcılık ve tacizden uzak bir kampüs topluluğuna katılabilmesini sağlamak için kurallarına ve politikalarına uyması da önemlidir” ifadelerini kullandı.

Halil, Columbia ve Trump'ın hedefindeki diğer üniversiteleri öğrencilerine kulak vermeye çağırdı.

Halil sözlerini şu ifadelerle noktaladı: “Öğrenciler, bu kampüsün insan hakları ve uluslararası hukuka nasıl uyabileceğine ve tüm öğrencileri nasıl kapsayabileceğine dair net bir plan sundular... Meselelerin neresinde dururlarsa dursunlar herkes kendini eşit hissedecek... Üniversite yönetimi öğrencileri dinlemek yerine siyasi baskıya boyun eğmeyi tercih ediyor.”