Savaşların çalışılmış hesapları ve hesaplanmamış, aksi sonuçlar

Parlak sloganlar arasında ihtiyacımız olan şey “gerçeklerde gerçeği aramaktır.”

İsrail'in Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'u bombalaması sırasında dumanlar yükselirken Refah'ta uçurtmalar uçuşuyor, 29 Mart 2024 (AFP)
İsrail'in Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'u bombalaması sırasında dumanlar yükselirken Refah'ta uçurtmalar uçuşuyor, 29 Mart 2024 (AFP)
TT

Savaşların çalışılmış hesapları ve hesaplanmamış, aksi sonuçlar

İsrail'in Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'u bombalaması sırasında dumanlar yükselirken Refah'ta uçurtmalar uçuşuyor, 29 Mart 2024 (AFP)
İsrail'in Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'u bombalaması sırasında dumanlar yükselirken Refah'ta uçurtmalar uçuşuyor, 29 Mart 2024 (AFP)

Refik Huri

Aksa Tufanı operasyonu, Gazze savaşı ve Hamas’a destek veren açık cepheler, doğrudan oyunculara canlı bir ders verirken, perde arkasındaki oyuncuları da stratejik sonuçlarından muaf tutmadı.

Her şeyin, hatta ilacın bile faydalı etkilerinin yan etkisi vardır. Herhangi bir askeri veya siyasi süreçte de ne kadar doğru olursa olsun hiçbir hesap, bazen belirlenen hedeflere aykırı, hesaplanmamış sonuçlara karşı garanti teşkil etmez. Bu durumda bir süreçte karar alıcı sadece tek bir boyut ile yetinirse ne olur? Yahut süreç, çok sayıda oyuncuya sahip, birden çok hedef ve araç içeren, coğrafyaya yayılmış ve jeopolitik ve stratejik çatışmalara açık bir oyundaki daha geniş ve son derece karmaşık bir süreç ile bağlantılıysa ne olur?

Tarih, özellikle oyuncuların eski Çin düşünürü Sun Tzu'nun "Düşmanını ve kendini tanı" öğüdünü dikkate almadığı savaşlardan kaynaklanan derslerle doludur. Önümüzdeki en yeni iki ders ise Ukrayna savaşı ve Gazze savaşıdır. Başkan Vladimir Putin, Batı'nın ve NATO'nun Rusya kapısına yaklaşmasını önlemek ve Avrasya projesi coğrafyasını geri almak için Ukrayna'yı işgal etti, bunun üzerine Finlandiya ve İsveç NATO'ya yöneldi ve tüm Batı Ukrayna'ya geldi. Başkan Joe Biden ve Avrupalı ​​liderler Rusya'yı bir yıpratma savaşı ile zayıflatmak istediler ama aynı zamanda onlar da yıprandılar ve Kiev'e daha fazla para ve silah sağlamaktan yoruldular.

Aksa Tufanı operasyonu, Gazze savaşı ve Hamas’a destek veren açık cepheler, doğrudan oyunculara canlı bir ders verirken, perde arkasındaki oyuncuları da stratejik sonuçlarından muaf tutmadı. Hamas İsrail'i sarstı ama bunun bedeli Gazze'nin yok edilmesinden daha büyüktü.

Şaron, Gazze Şeridi’ni ve zorluklarını unutmak için 2005 yılında Gazze'den çekilmeyi ve yerleşim yerlerini boşaltmayı seçti, ama Gazze Filistin'i özgürleştirme sloganıyla onun peşini bırakmadı. Netanyahu, Batı Şeria ile Gazze arasındaki bölünme üzerine bahse girdi ve bunu derinleştirmek için mümkün olan her şeyi yaptı. Çünkü Hamas ile el-Fetih liderliğindeki Filistin Otoritesi arasındaki anlaşmazlık, kendisinin 2019'da bloğunun temsilcilerine söylediği gibi "Filistin devletinin kurulmasına karşı bir garantiydi.” Ancak “Hamas'ı ortadan kaldırmaya” yönelik savaş, Filistin devleti meselesini ABD'de, Avrupa'da ve dünyanın geri kalanında yeniden ön plana çıkardı. Filistinli sivilleri vahşetle öldürmek, İsrail'i öyle bir izolasyona itti ki dostları bile kendisini savunmaktan korkar hale geldi.

Hizbullah'ın Hamas'ı desteklemek için güney cephesini açma kararı ve Lübnan'daki her şeyin Gazze savaşının sona erdirilmesine bağlanması, yeni bir denklem içinde başka bir bağlantının ortaya çıkmasına neden oldu; Gazze'de 6 Ekim 2023 öncesine, güneyde ise 8 Ekim öncesine dönüş yok. Buna ek olarak “karşılıklı caydırıcılık” stratejisindeki eksiklikler ortaya çıktı. Caydırıcılık, iç cephede ödeyeceği yüksek bedel korkusuyla düşmanın Lübnan'a saldırmasını engelleyerek Lübnan'ı korur. Ancak düşman, katlanabileceği kayıpları dikkate almadan, savaşta elde ettiği başarının kendisi için gerekli olduğuna karar verirse caydırıcılık ortadan kalkar.

Bugünkü durum budur; İslami direniş, İsrail'de büyük yıkımlara yol açabilecek güce sahip olmasına rağmen Lübnan'ı yıkımdan koruyamaz. Lübnan'ı koruyacak olan, 1701 sayılı kararın tüm maddeleriyle uygulanması ve kararın uygulanmasını aksatmayacak bir tür caydırıcılıktır ve bunların hepsi uluslararası şemsiye altında gerçekleşmelidir. Ancak Lübnan'ın güney cephesini açarak vereceği kayıplar, "direniş ekseni"nin ve bölgesel projesinin kazanımları marjına göre hesaplanıyorsa, Lübnan'ın korunması hesapların dışında demektir ve bu durumda ancak Allah'tan başka güç ve kuvvet yoktur diyebiliriz.

Parlak sloganlar arasında ihtiyacımız olan şey, Deng Şiaoping'in "nehri kayalara dikkat ederek geçmek" sözünün tamamladığı Çince bir ifade olan "gerçeklerde gerçeği aramaktır."

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.



ABD'den tepki çeken plan: 80 bin göçmeni "Amazon gibi" depolayacaklar

ABD Kongresi temmuzda çıkardığı yasayla en az 100 bin kişinin gözaltı merkezlerinde tutulabilmesi için 45 milyar dolarlık ekstra bütçe sağlamıştı (AP)
ABD Kongresi temmuzda çıkardığı yasayla en az 100 bin kişinin gözaltı merkezlerinde tutulabilmesi için 45 milyar dolarlık ekstra bütçe sağlamıştı (AP)
TT

ABD'den tepki çeken plan: 80 bin göçmeni "Amazon gibi" depolayacaklar

ABD Kongresi temmuzda çıkardığı yasayla en az 100 bin kişinin gözaltı merkezlerinde tutulabilmesi için 45 milyar dolarlık ekstra bütçe sağlamıştı (AP)
ABD Kongresi temmuzda çıkardığı yasayla en az 100 bin kişinin gözaltı merkezlerinde tutulabilmesi için 45 milyar dolarlık ekstra bütçe sağlamıştı (AP)

Donald Trump yönetimi, ABD'ye yasadışı yollarla giren göçmenlerin gözaltında tutulması için bir adım daha atıyor.

İç Güvenlik Bakanlığı, büyük sanayi depolarını gözaltı merkezlerine çevirmek için harekete geçti. 

Washington Post'un özel haberine göre yüklenici şirketlere çağrı yapılarak bu işi üstlenmeleri istenecek.

Bu planla toplamda 80 bini aşkın göçmenin elden geçirilecek depolarda tutulması planlanıyor.

Mevcut sistemde hangi tesiste boş yer varsa göçmenler oraya gönderiliyor. 

Yeni planla birlikte 5-10 bin kişi taşıyabilecek 7 dev tesis ya da 1500 kişi kapasiteli 16 merkezden birine hızlıca sevk edilecekler.

Planın savunucuları, yeni planın göçmenlerin daha rahat ve "verimli" bir şekilde sınır dışı edilebilmesini sağlayacağını savunuyor.

Diğer yandan bu plan eleştiri de topluyor. Depoların insanların yaşaması için planlanmadığını vurgulayan insan hakları savunucuları yapılacak tüm değişikliklere rağmen havalandırma, ısıtma, su tesisatı ve hijyende büyük sıkıntılar yaşanabileceğini işaret ediyor. 

National Immigration Project'ten Tania Wolf, göçmenlere insan gibi davranılmayacağını öne sürerek "Daha iyi bir ifade bulamadım ama insanlara sığır muamelesi yapıyorsunuz" dedi. 

ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Dairesi (ICE) Direktör Vekili Todd Lyons'un nisanda düzenlenen bir sınır güvenliği konferansında Amazon depoları örneğini verdiği hatırlatıldı:

Bunu bir iş gibi görmeyi daha iyi becermeliyiz. Prime gibi ama insanlarla yapılanı.

Amerikan gazetesi taslağın nihai halini henüz almadığını ve detayların değişebileceğini bildirdi. 

Washington Post, ay başında ICE'nin 68 bini aşkın göçmeni tesislerinde tuttuğunu ve bunlardan yüzde 48'inin herhangi bir hüküm giymediğini veya suçlamayla karşı karşıya olmadığını belirtti. 

Donald Trump'ın "sınır çarı" diye tanımladığı Tom Homan'ın 2025'te 580 bine yakın kişiyi sınır dışı ettiklerini duyurduğu da anımsatıldı. 

Independent Türkçe, Washington Post, Daily Beast


Myanmar'daki iç savaşta salgın riski: Bulaşıcı hastalıklar sınır tanımaz

Myanmar'da nisanda yaşanan depremlerde, cuntanın sağlık malzemelerinin dağıtımını engellediği öne sürülmüştü (Reuters)
Myanmar'da nisanda yaşanan depremlerde, cuntanın sağlık malzemelerinin dağıtımını engellediği öne sürülmüştü (Reuters)
TT

Myanmar'daki iç savaşta salgın riski: Bulaşıcı hastalıklar sınır tanımaz

Myanmar'da nisanda yaşanan depremlerde, cuntanın sağlık malzemelerinin dağıtımını engellediği öne sürülmüştü (Reuters)
Myanmar'da nisanda yaşanan depremlerde, cuntanın sağlık malzemelerinin dağıtımını engellediği öne sürülmüştü (Reuters)

Myanmar'daki iç savaş, sıtma ve kolera gibi hastalıkların bölgeye yayılmasına neden olabilir.

New York Times'ın haberine göre, yatırımlarda silahlara öncelik veren cunta yönetimleri tarafından Myanmar sağlık sistemi yıllardır ihmal ediliyor.

Sivil hükümet döneminde hastalık kontrolünde bazı ilerlemeler kaydedilmiş olsa da 2021'de ordunun yeniden iktidarı ele geçirmesiyle bunlar tersine döndü.

UNICEF'e göre Myanmar, hiç aşılanmamış çocukların sayısının en fazla olduğu ülkeler arasında. İç savaşla boğuşan ülkedeki doktorlara göre, boğmaca ve difteri gibi önlenebilir hastalıklar artıyor.

Cunta sağlık sistemini korumadığı gibi hastane ve tıbbi tesislere de saldırıyor.

Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre Myanmar ordusu, bu yıl sağlık tesislerine en az 67 saldırı düzenledi.

Myanmar'ın Bangladeş sınırına yakın bir bölgede isyancıların elindeki 300 yataklı hastanenin bu ay bombalanması sonucu en az 34 kişi hayatını kaybetmişti.

Köylüler ve ayrılıkçı örgütler, hava saldırılarından korunmak için sıtma gibi hastalıkları taşıyan sivrisineklerin istila ettiği ormanlarda saklanıyor. Bazı doktorlar 20 defa sıtma geçiren hastaları tedavi ettiklerini söylüyor.

Ayrıca Myanmar'da 2021'deki darbenin ardından Tayland'da da sıtma vakalarının arttığı belirtiliyor.

Çatışmalar nedeniyle, Myanmar-Tayland sınırındaki Mae Sot kasabasında yer alan Mae Sot Genel Hastanesi'ne giden hasta sayısı yaklaşık yüzde 50 arttı.

Ancak hastane müdür yardımcısı Dr. Rojanasak Thongkhamcharoen, gelen Myanmarlı hastaları tedavi etmekten başka seçenekleri olmadığını belirtiyor:

Myanmar'daki sağlık durumunu önemsemezsek, çocuk felci gibi uzun süredir görülmeyen hastalıkların yeniden ortaya çıkmasıyla karşılaşabiliriz. Bulaşıcı hastalıklar sınır tanımaz.

Tayland-Myanmar sınırında çalışan epidemiyolog Dr. Voravit Suwanvanichkij de şu uyarıları paylaşıyor:

Bu kriz insanları geceleri uykusuz bırakmalı. Myanmar'ın çoğu epidemiyolojik bir kör noktaya dönüştü.

Ülkede nisanda yaşanan  7,7 ve 6,4 büyüklüğündeki iki depremde 3 binden fazla kişi hayatını kaybetmiş, halihazırda zaten yetersiz olan sağlık sistemi de iflasın eşiğine gelmişti.

Independent Türkçe, New York Times, Think Global Health


Güney Asya devi, Silikon Vadisi’nin hedefinde: 70 milyar dolarlık yatırım yapılacak

Microsoft CEO'su Satya Nadella, Başbakan Narendra Modi'yle ocak ayında Yeni Delhi'de görüşmüştü (Narendramodi.in)
Microsoft CEO'su Satya Nadella, Başbakan Narendra Modi'yle ocak ayında Yeni Delhi'de görüşmüştü (Narendramodi.in)
TT

Güney Asya devi, Silikon Vadisi’nin hedefinde: 70 milyar dolarlık yatırım yapılacak

Microsoft CEO'su Satya Nadella, Başbakan Narendra Modi'yle ocak ayında Yeni Delhi'de görüşmüştü (Narendramodi.in)
Microsoft CEO'su Satya Nadella, Başbakan Narendra Modi'yle ocak ayında Yeni Delhi'de görüşmüştü (Narendramodi.in)

Amazon, Microsoft ve Google gibi teknoloji devleri Hindistan'a büyük yatırım taahhütleri verdi.

Washington Post'un haberine göre Silikon Vadisi şirketleri, ekimden bu yana Hindistan'da toplam 67,5 milyar dolarlık yatırım yapma sözü verdi. Taahhütlerin yüzde 80'i bu ay açıklandı.

Yatırımların büyük kısmı, yapay zeka destekli sohbet botlarının işlemesini sağlayan devasa veri merkezlerinin inşası için kullanılacak.

Hindistan'daki yazılımcılar için eğitim programları ve küçük işletmeler arasında yapay zeka kullanımının yaygınlaştırılması amacıyla yatırımlar da yapılacak.

ChatGPT'nin yaratıcısı OpenAI ve rakibi Claude'un üreticisi Anthropic, bu yıl Hindistan'da ofisler açtı.

Microsoft CEO'su Satya Nadella ve Intel CEO'su Lip-Bu Tan gibi isimler de bu ay Hindistan Başbakanı Narendra Modi'yle bir araya gelip, yapay zeka ve yarı iletken çip üretimiyle ilgili konuları ele aldı.

Güney Asya ülkesi, şubatta uluslararası bir yapay zeka zirvesine ev sahipliği yapmaya da hazırlanıyor. Hindistan hükümetine göre bu, Küresel Güney'de düzenlenen ilk uluslararası zirve olacak.

Analizde, 1 milyardan fazla internet kullanıcısına sahip Hindistan'ın teknoloji devleri için "kazanılması gereken bir pazara" dönüştüğü ifade ediliyor.

Amerikan finansal hizmet şirketi Wedbush Securities'den Dan Ives, "Silikon Vadisi'nde herkes Hindistan'da büyük bir rekabetin başladığını biliyor" diyor.

Microsoft, Hindistan'da 17,5 milyar dolarlık yatırım yapacağını 9 Aralık'ta duyurmuştu. Firmanın Asya'daki en büyük yatırımı kapsamında, Hindistan'ın Haydarabad şehrinde devasa bir veri merkezi kurulması planlanıyor.

Google da büyük bir veri merkezi için 15 milyar dolarlık yatırım yapacağını ekimde açıklamıştı.

Öte yandan çevreciler, ciddi miktarda enerji ve su gerektiren veri merkezlerinin, halihazırda kaynak sıkıntısı çeken Hindistan için uzun vadede kıtlık gibi sorunlar yaratabileceğine işaret ediyor.

Ekonomistler de yapay zekanın yaygın olarak benimsenmesinin ülkedeki işgücü piyasasını altüst edebileceği uyarısında bulunuyor.

Independent Türkçe, Washington Post, New York Times