İran'ın İsrail'e saldırı düzenlemesinin ardından dünyadan tepkiler art arda geldi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İran'ın İsrail'e saldırı düzenlemesinin ardından dünyadan tepkiler art arda geldi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İran'ın İsrail'e yönelik düzenlediği hava saldırılarının ardından birçok ülke ve uluslararası kuruluştan tepkiler geldi.

AA muhabiri, İran'ın İsrail'e yönelik hava saldırısına ilişkin tepkileri derledi.

ABD Başkanı Joe Biden, İran'ın İsrail'e yönelik saldırılarını en güçlü şekilde kınadığını belirterek, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya "ülkeye desteklerinin tam olduğu" mesajını ilettiğini ve İran'a ortak diplomatik tepki verilmesi için G-7 liderlerini toplayacağını bildirdi.

Biden, yaptığı yazılı açıklamada, "İran ile onun Yemen, Suriye ve Irak'taki bağlantılı örgütleri, bugün İsrail'deki askeri tesislere yönelik benzeri görülmemiş bir hava saldırısı düzenledi. Bu saldırıları en güçlü şekilde kınıyorum." ifadelerini kullandı.

- BM

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu Başkanı Dennis Francis, İran'ın İsrail'e hava saldırısıyla ilgili, tüm taraflara itidal çağrısı yaptı ve olayların bölgesel bir savaşa dönüşmemesi uyarısında bulundu.

Francis, İran'ın İsrail'e yönelik hava saldırısına ilişkin yazılı açıklamasında, Orta Doğu'da zaten hassas olan durumun, son olaylarla daha da kırılgan hale geldiğini belirtti.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, İran'ın İsrail'e yönelik hava saldırılarını kınadı, bölgede saldırganlığın derhal son bulması ve tüm taraflara sükunet çağrısında bulundu.

Guterres, İran'ın İsrail'e yönelik hava saldırılarıyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada, "İran İslam Cumhuriyeti'nin İsrail'e yönelik kapsamlı saldırısıyla ortaya çıkan ciddi gerilimi şiddetle kınıyorum. Bu düşmanlıkların derhal son bulması çağrısında bulunuyorum." değerlendirmesinde bulundu.

- AB
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, AB'nin, İran'ın İsrail'e yönelik saldırılarını şiddetle kınadığını bildirdi.

Borrell, sosyal medya platformu X'ten yaptığı paylaşımda, "AB, İran'ın İsrail'e kabul edilemez saldırısını şiddetle kınıyor. Bu benzeri görülmemiş bir gerilim, bölgesel güvenliğe yönelik ciddi bir tehdittir." değerlendirmesinde bulundu.

AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de "İran'ın İsrail'e yönelik bariz ve haksız saldırısını şiddetle kınıyorum. İran ve vekillerine de bu saldırılara derhal son vermesi çağrısında bulunuyorum. Artık tüm aktörlerin gerilimi daha da artırmaktan kaçınması ve bölgede istikrarın yeniden sağlanması için çalışması gerekiyor." mesajını paylaştı.

Avrupa Parlamentosu (AP) Başkanı Roberta Metsola da mesajında, saldırıların Orta Doğu'da daha fazla kaosu tetikleme riski taşıdığına dikkati çekerek, "AB, saldırıyı mümkün olan en güçlü şekilde kınıyor ve gerilimi azaltmak, durumun daha fazla kan dökülmesine dönüşmesini durdurmak için çalışmaya devam edecek." ifadesine yer verdi.

- İngiltere

İngiltere Başbakanı Rishi Sunak, İran'ın İsrail'e hava saldırısını şiddetle kınadıklarını belirterek, "Müttefiklerimizle durumu istikrara kavuşturmak ve gerilimin daha da tırmanmasını önlemek için acilen çalışıyoruz." ifadesini kullandı.

Sunak, X hesabından yaptığı paylaşımda, "İran rejiminin İsrail'e yönelik pervasız saldırısını en güçlü ifadelerle kınıyorum. İran bir kez daha kendi arka bahçesinde kaos tohumları ekmeye niyetli olduğunu göstermiştir." değerlendirmesinde bulundu.

- Fransa

Fransa Dışişleri Bakanı Stephane Sejourne, İran'ın İsrail'e hava saldırısını sert şekilde kınadıklarını bildirdi.

Sejourne, X hesabından yaptığı açıklamada, "Fransa, İran'ın İsrail'e karşı başlattığı saldırıyı en sert şekilde kınıyor." ifadesini kullandı.

İran'ın attığı bu eşi benzeri görülmemiş adımla istikrarsızlaştırma eylemlerinde yeni bir eşiği aştığını belirten Sejourne, İran'ın bölgede askeri gerilimin artması riskini göze aldığını aktardı.

- Almanya

Almanya Başbakanı Olaf Scholz, İran'ın İsrail'e yönelik hava saldırılarını şiddetle kınadı.

Alman Hükümet Sözcüsü Steffen Hebestreit, yaptığı yazılı açıklamada, "Şansölye Olaf Scholz, Tahran'daki rejimin bu gece İsrail topraklarına başlattığı ağır hava saldırılarını şiddetle kınadı. Bu sorumsuz ve hiçbir şekilde haklı çıkarılmayacak saldırıyla İran bölgede geniş kapsamlı yangını riske ediyor." ifadelerini kullandı.

- İtalya ve Malta

İtalya Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Antonio Tajani, İran'ın İsrail'e insansız hava araçlarıyla (İHA) başlattığı kapsamlı saldırının ardından Orta Doğu'daki gelişmeleri dikkat ve endişeyle izlediklerini bildirdi.

Malta Dışişleri, Avrupa İşleri ve Ticaret Bakanı Ian Borg, İran'ın İsrail'e İHA'larla saldırı başlatmasından derin endişe duyduklarını ve tüm tarafları itidalli olmaya çağırdıklarını belirtti.

- Belçika ve Hollanda

AB Dönem Başkanı Belçika'nın Dışişleri Bakanı Hadja Lahbib de saldırıyı kınadıklarını ifade ederek, "Bu büyük bir gerilimdir ve bölgesel istikrara yönelik bir tehlikedir. Bu saldırı halkı tehlikeye atıyor ve bizi barıştan daha da uzaklaştırıyor." değerlendirmesinde bulundu.

Hollanda hükümeti, İran’ın İsrail’e yönelik hava saldırılarını şiddetle kınadıklarını bildirdi.

Hollanda'da geçici hükümetin Başbakanı Mark Rutte, sosyal medya hesabından, Orta Doğu'daki durumun çok endişe verici olduğunu belirterek, “Bugün erken saatlerde Hollanda ve diğer ülkeler, İran'a İsrail'e saldırmaktan vazgeçmesi yönünde net bir mesaj gönderdi.” paylaşımında bulundu.

- Avusturya ve Çekya

Avusturya ve Çekya yönetimi, İran'ın İsrail'e İHA'larla düzenlediği saldırıyı kınadı.

Avusturya Başbakanı Karl Nehammer, sosyal medya hesabı X'ten yaptığı açıklamada, "İran'ın İsrail'e yönelik saldırılarını en sert şekilde kınıyorum." ifadesini kullandı.

Çekya Başbakanı Petr Fiala, X'ten yaptığı paylaşımda, kararlı bir şekilde destekledikleri İsrail'in, kendini savunma hakkının bulunduğunu kaydetti.

Çekya Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada da İran'a tepki gösterilerek, "İsrail'e saldırmaya karar veren İran ve yandaşlarının istikrarı bozucu davranışlarını sert bir şekilde kınıyor, İsrail'in meşru müdafaa hakkını yineliyoruz." ifadesi kullanıldı.

- Norveç ve Danimarka

Norveç Dışişleri Bakanı Espen Barth Eide de İran'ın İsrail'e yönelik "hukuka aykırı" ve "tehlikeli" saldırısını kınadığını bildirdi.

Danimarka Dışişleri Bakanı Lars Lokke Rasmussen, İran'ın İsrail'e yönelik saldırısını şiddetle kınadıklarını belirtti.

Rasmussen, X sosyal medya platformundan yaptığı paylaşımda, taraflara itidalli davranma ve gerilimi düşürme çağrısında bulundu.

- Polonya

Polonya, İran'ın İsrail'e yönelik başlattığı saldırıları şiddetle kınadığını bildirdi.

Polonya Dışişleri Bakanlığı, X sosyal medya platformundan yaptığı paylaşımda, İran ve müttefiklerine itidalli davranma ve saldırıları acilen durdurma çağrısında bulundu.

Slovenya Dışişleri Bakanı Tanja Fajon, Orta Doğu'da gerginliğin daha da tırmanmasının son derece tehlikeli olduğunu belirtti.

- Yunanistan

Yunanistan hükümetinin, İran'ın İsrail'e yönelik hava saldırısını şiddetle kınadığı bildirildi.

Yunanistan Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, düşmanca tavırların daha fazla yayılmasından kesinlikle kaçınılması gerektiği vurgulandı.

- Suudi Arabistan

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, bölgedeki askeri gerilimin tırmanması ve tehlikeli yansımalarından "büyük endişe duyulduğu" belirtilerek, tüm taraflara azami itidal göstermeleri, bölgeyi ve halklarını savaşın tehlikelerinden uzak tutmaları çağrısında bulunuldu.

- Mısır

Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmed Ebu Zeyd, X sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, taraflardan azami itidalle hareket etmelerini istedi.

Ebu Zeyd, "Mısır, İran'ın İsrail'e insansız hava araçlarıyla saldırı başlatmasından ve son dönemde iki ülke arasındaki tehlikeli tırmanıştan derin endişe duymaktadır." ifadesini kullandı.

- Katar

Katar, İran'ın Suriye'nin başkenti Şam'daki konsolosluk binasını hedef alan İsrail saldırısına, füzeler ve kamikaze İHA'larla karşılık vermesinin ardından ilgili tüm taraflara gerilimi durdurma ve azami itidal çağrısında bulundu.

Katar Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, bölgedeki durumla ilgili derin endişe duyulduğu belirtilerek, tüm taraflardan gerilimi durdurmaları ve azami itidal göstermeleri istendi.

- Çin

Çin, İran'ın İsrail'e düzenlediği hava saldırılarının ardından bölgede gerilimin yükselmesinden duyulan endişeyi dile getirerek taraflara itidal çağrısında bulundu.

Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, gerilimin, Gazze'deki çatışmanın yayılma etkisi olduğu kaydedilerek, savaşa derhal son verilmesi gerektiği belirtildi.

- Japonya

Japonya hükümeti, İran'ın İsrail'e yönelik hava saldırısının ardından, bölgede durumun sakinleştirilmesine yönelik taraflara güçlü bir şekilde çağrıda bulundu.

Japonya Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, "Japonya, bu saldırının Orta Doğu'daki mevcut durumu daha da kötüleştireceğinden derin kaygı duymakta ve bu gerilimi şiddetle kınamakta." ifadesine yer verilerek, Orta Doğu bölgesinde barış ve istikrarın Japonya için son derece önemli olduğu vurgulandı.

- Brezilya

Brezilya, İran'ın İsrail'e yönelik hava saldırısının ardından, taraflara "maksimum itidal" çağrısında bulundu.

Brezilya Dışişleri Bakanlığının açıklamasında, bölgede artan gerilimin düşürülmesi için uluslararası toplumdan çaba göstermesi istendi.

İran'ın insansız hava aracı ve füze saldırısı haberlerinin endişeyle takip edildiği belirtilen açıklamada, Brezilya'nın, Gazze Şeridi'nde çatışmaların başlamasından bu yana, husumetin Batı Şeria, Lübnan, Suriye ve şimdi de İran gibi ülkelere yıkıcı şekilde yayılabileceği konusunda uyarıda bulunduğu da hatırlatıldı.

- Uruguay'dan İran'a kınama

Uruguay hükümetinden yapılan açıklamada ise İran'ın İsrail'e hava saldırısı kınanarak, Orta Doğu'da çatışmanın kötüleşmesinden üzüntü duyulduğu kaydedildi.

- Venezuela

Venezuela, İran'ın İsrail'e hava saldırısının ardından, Orta Doğu'da artan gerilimden endişe duyduklarını bildirdi.

Venezuela Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, Orta Doğu'da artan gerilimin endişeyle takip edildiği belirtilerek, çatışmalara, Birleşmiş Milletlerin işlevsiz kalmasının, Filistin'de yaşanan soykırımın ve İsrail rejiminin mantıksızlığının yol açtığı kaydedildi.

Güney Amerika ülkelerinden Arjantin ve Paraguay, İran'ın İHA'larla saldırı başlatmasının ardından İsrail'e desteğini duyurdu.

Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei'nin sosyal medya hesabından paylaştığı Başkanlık Bildirisi'nde, ülkenin İsrail ile dayanışması ve "sarsılmaz bağlılığı" vurgulandı.

Kolombiya Cumhurbaşkanı Gustavo Petro, İran'ın İsrail'e İHA'larla saldırı başlatmasının ardından "3. Dünya Savaşı uyarısında" bulundu.

Sosyal medya hesabı X'ten açıklamada bulunan Petro, "Tahmin ediliyordu, şu anda insanlık hızlı şekilde iklimi karbondan arındırma hedefine doğru gitmesi gerekirken, 3. Dünya Savaşı'nın eşiğindeyiz. ABD'nin pratik olarak soykırıma destek vermesi dünyayı ateşledi." ifadelerini kullandı.

Körfez İşbirliği Konseyi (KİK), İran'ın İsrail'e yönelik hava saldırısının ardından taraflara itidal çağrısında bulundu.

KİK Genel Sekreteri Casim Muhammed el-Budeyvi, yaptığı yazılı açıklamada, Orta Doğu'da son dönemde yaşanan gelişmeler çerçevesinde bölgesel ve küresel güvenlik ile istikrarın korunmasının önemini vurguladı.

- İran-İsrail gerilimi

İsrail, İran'ın Şam'daki konsolosluk binasına 1 Nisan'da hava saldırısı düzenlemişti. Saldırıda İran Devrim Muhafızları Ordusundan 2'si general 7 kişi ölmüştü.

İran, İsrail'in konsolosluk saldırısının ülkesinin topraklarına saldırı anlamına geldiğini ve misillemede bulunacaklarını duyurmuştu. İsrail ise İran'ın saldırısına karşılık vereceğini bildirmişti.

İran, dün İsrail'e yüzlerce kamikaze insansız hava aracı, balistik ve seyir füzesiyle saldırı başlatmıştı.

İran, bazı askeri hedeflerin vurulduğunu, İsrail ise saldırıların çoğunun hava savunma sistemlerince önlendiğini ancak güneydeki bir askeri üsse füze isabet ettiğini açıklamıştı.



Trump, ‘sonsuz savaşları’ sona erdirmek ile soğuk savaş cephelerini kızıştırmak arasında

ABD Başkanı Donald Trump, 10 Aralık 2025'te Miami'de (DPA)
ABD Başkanı Donald Trump, 10 Aralık 2025'te Miami'de (DPA)
TT

Trump, ‘sonsuz savaşları’ sona erdirmek ile soğuk savaş cephelerini kızıştırmak arasında

ABD Başkanı Donald Trump, 10 Aralık 2025'te Miami'de (DPA)
ABD Başkanı Donald Trump, 10 Aralık 2025'te Miami'de (DPA)

ABD Başkanı Donald Trump, ‘savaşlara hayır’ sloganıyla ikinci görev dönemine başladı. Trump, Rusya-Ukrayna savaşını 24 saat içinde bitirme ve ‘Önce Amerika’ ilkesini hayata geçirme vaadinde bulundu. Irak ve Suriye’den ABD askerlerini çekeceğini söyleyen Trump, sekiz savaşı sona erdirdiğini savundu ve nesiller sonra yeni bir savaş başlatmayan ilk ABD başkanı olmakla övündü.

Ancak çok kutuplu ve karmaşık bir dünyada söylemin eyleme dönüşmesinin kolay olmadığı görüldü. Trump, 2025 yılının sonuna yaklaşırken ve ikinci döneminin birinci yıl dönümüne sayılı günler kala, Rusya-Ukrayna savaşının hâlâ devam ettiği bir tabloyla karşı karşıya. Ortadoğu’da yaşanan önemli gelişmeler, ABD güçlerinin Irak ve Suriye’de yeniden konuşlanmasına yol açarken, Venezuela ile ‘uyuşturucuyla savaş’ başlığı altında yeni cephelerin açılmasıyla dikkatler Latin Amerika’ya çevrildi.

Trump tarzı bir dokunuşla Monroe Doktrini

Bu adımlar, hem içeride hem de dışarıda birçok kesimi şaşırttı. Zira Trump’ın sıkça dile getirdiği ‘Önce Amerika’ politikasıyla büyük ölçüde çelişiyor gibi göründü. Ancak Trump yönetiminin açıkladığı yeni ulusal güvenlik stratejisi, bu sorulara kısmen yanıt verdi. ABD’nin önceliklerini köklü biçimde değiştiren ve Trump’a özgü bir yorumla Monroe Doktrini’nin bazı unsurlarını yeniden gündeme getiren bu strateji, düzensiz göçle mücadele ve sınırların korunmasını güvenlik politikasının temel direkleri olarak öne çıkardı.

dfrg
ABD Başkanı Donald Trump, 15 Aralık 2025'te Beyaz Saray'da bir grup generalle birlikte (AFP)

Trump’a göre bu iki başlık, Venezuela cephesinin açılmasının başlıca nedenleri arasında yer alıyor. ABD’ye kaçak yollarla sokulan ve Amerikalılara zarar veren uyuşturucuyla mücadele de bu yaklaşımın önemli bir parçası olarak sunuluyor. Yönetim, söz konusu hamlelerin tamamının ‘Önce Amerika’ anlayışı çerçevesinde ABD’yi korumayı amaçladığını savunuyor.

Venezuela savaşı ve ‘arka bahçe’

Ancak stratejide öne çıkan unsur, Beyaz Saray’ın ifadesiyle ‘ABD’nin arka bahçesi’ olarak nitelendirilen Latin Amerika’ya verilen ağırlık oldu. Yeni yaklaşım, bu bölgede ABD dışı herhangi bir etkinin genişlemesine kırmızı çizgi çekiyor. Bazı raporlar ise Washington’un hedeflerinin yalnızca uyuşturucuyla ve düzensiz göçle mücadeleyle sınırlı kalmadığını, Venezuela’da Nicolas Maduro yönetiminden başlayarak Küba’daki Castro rejimine kadar uzanan bir yelpazede rejim değişikliğini de kapsadığını ortaya koyuyor. Bu adımlar, geçmiş yönetimlerin rejim değiştirme politikalarını eleştiren ulusal güvenlik stratejisiyle çelişir görünse de, Trump’ın Küba kökenli Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun siyasi vizyonuyla örtüşüyor.

df
New York'ta Venezuela'yla savaşa karşı düzenlenen protesto gösterisinden, 6 Aralık 2025 (Reuters)

Rubio, siyasi kariyerini Latin Amerika’daki solcu ve komünist yönetimlerle mücadele vaadi üzerine inşa etmiş bir isim olarak biliniyor. ABD’nin eski Honduras Büyükelçisi ve daha önce ABD Başkanı’nın Venezuela danışmanı olarak görev yapan Hugo Llorens, bu durumu şöyle değerlendirdi: “Rubio Küba kökenli ve Latin Amerika’daki sol yönetimlere karşı son derece sert. Onun için Venezuela bir düşman ve yönetimde Venezuela’da rejim değişikliğini isteyen isimler arasında yer alıyor. Buna karşılık, örneğin MAGA hareketi içinde bu tür bir çatışmaya girilmesi konusunda uyarıda bulunan isimler de var. Bu nedenle Trump, Venezuela ile askeri bir çatışmaya girmeden, uyuşturucu meselesini öne çıkaran popülist bir söyleme odaklanmayı ve Maduro’ya diplomatik baskı yaparak ülkeyi terk etmesini sağlamayı tercih ediyor.”

Savaş Bakanlığı

‘Barış Başkanı’ olarak anılan Trump, Latin Amerika cephesini açmakla yetinmedi; yönetiminde bir başka tartışmalı değişikliğe daha gitti. Bu kez adres, ikinci döneminde resmen Savaş Bakanlığı olarak adlandırılan ABD Savunma Bakanlığı oldu. Söz konusu adım, Trump’ın savaşları sona erdirme vaatleriyle çelişen mesajlar vermesi nedeniyle Washington’daki siyasi çevrelerde kafa karışıklığına yol açtı. Eski bir Pentagon yetkilisi olan Jim Townsend, bu tür adımların ABD’nin yapması gereken daha önemli işlerden dikkati uzaklaştırdığı uyarısında bulundu. Townsend, bunlar arasında ulusal güvenlik stratejisinin ayrıntılarının net biçimde uygulanması ve ‘içinde yaşadığımız son derece tehlikeli dünyada’ ABD kuvvetlerinin doğru şekilde konumlandırılmasının yer aldığını söyledi.

sdfr
Adının değiştirilmesinden sonra Savaş Bakanlığı'nın yeni amblemi (AP)

Buna karşılık, eski ABD Siyasi-Askeri İşlerden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı emekli Tuğgeneral Mark Kimmitt, Savunma Bakanlığı’nın 1776’dan 1947’ye kadar Savaş Bakanlığı olarak adlandırıldığını hatırlattı. Kimmitt, “Yapılan şey yeni bir isim icat etmek değil, asıl isme geri dönmek. 175 yıl boyunca çok sayıda askeri Savaş Bakanlığı’ndan savaşa gönderdik. İsmin değiştirilmesinde benim için bir sakınca yok” dedi. ABD ordusunun eski istihbaratçısı ve Londra Araştırmalar Merkezi Direktörü Anthony Shaffer da değişikliğin, ABD’nin yeni kimliğini ortaya koymak açısından gerekli olduğunu savundu. Shaffer, bunun ‘meselelere bakışta ve onları ele alışta yeni bir tarzın’ altını çizdiğini belirtti. Bu adımların, Trump’ın sıkça dile getirdiği ve savunduğu ‘güç yoluyla barış’ anlayışını somutlaştırdığı yorumları yapıldı.

Trump ve sekiz savaş

Savunma Bakanlığı’nın isminin değiştirilmesine, Latin Amerika’da yeni bir cephenin açılmasına ve Trump’ın uyuşturucuyla savaş ilanına rağmen, ABD Başkanı ikinci döneminde sekiz savaşı sona erdirmeyi başardığını savunuyor. Trump, bu çabalarının karşılığı olarak Nobel Barış Ödülü’nü alamamış olmasından duyduğu rahatsızlığı da sık sık dile getiriyor. Peki Trump’ın sona erdirdiğini söylediği bu savaşlar hangileri?

fgthy
ABD Başkanı Donald Trump, 4 Aralık 2025'te Washington'da iki ülke arasında imzalanan barış anlaşmasının ardından Kongo ve Ruanda devlet başkanlarıyla birlikte (Reuters)

Trump, Kongo ile Ruanda, İsrail ile İran, Hindistan ile Pakistan, Ermenistan ile Azerbaycan, Kamboçya ile Tayland, Sırbistan ile Kosova, Etiyopya ile Mısır ve Hamas ile İsrail arasındaki çatışmaları örnek gösteriyor. Ancak bu ihtilafların sona erdirildiğine dair iddialar, geniş ve muğlak bulunuyor. Zira söz konusu dosyaların büyük bölümü, kökleri derinlere uzanan, karmaşık ve uzun süreli tarihsel anlaşmazlık niteliği taşıyor. Bu çatışmalar, ABD’nin doğrudan müdahil olduğu ve ‘ebedi savaşlar’ olarak tanımlanan süreçlerle de kıyaslanamıyor. Bunların başında, Irak ve Afganistan savaşlarıyla somutlaşan terörle mücadele geliyor. Bu süreç, Suriye’ye uzanmış, DEAŞ’la mücadele ve örgütün yeniden güç kazanmasının engellenmesi hedefiyle sürdürülmüş ve hâlen de devam eden bir misyon niteliğini koruyor. Bu çerçevede, Trump’ın söz konusu anlaşmazlıkları gerçekten sona erdirip erdirmediği sorusu, Washington ve uluslararası çevrelerde tartışılmaya devam ediyor.

Demokratik Kongo Cumhuriyeti–Ruanda

Trump yönetimi, Haziran 2025’te Demokratik Kongo Cumhuriyeti ile Ruanda arasında onlarca yıllık çatışmayı sona erdirmeyi amaçlayan bir barış anlaşmasının imzalanmasını memnuniyetle karşıladı. Ancak buna rağmen, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ordusu ile M23 silahlı hareketi arasındaki şiddet olayları sahada devam ediyor.

İsrail–İran

İsrail ile İran arasındaki çatışma konusunda ise Trump, İran’daki nükleer tesislere yönelik hava saldırılarıyla Tahran’ı dizginlemeyi başardı. Buna karşın, somut bir barış anlaşmasının yokluğunda iki taraf arasındaki gerilim sürüyor.

Hindistan–Pakistan

Hindistan ile Pakistan arasındaki gerilimde Trump, Mayıs 2025’te ateşkes anlaşmasının imzalanmasını sağlayarak savaşa dönüşebilecek bir tırmanışı durdurdu. Ancak iki nükleer güç arasındaki tarihsel anlaşmazlıklar varlığını koruyor.

Ermenistan–Azerbaycan

8 Ağustos 2025’te Beyaz Saray’da Ermenistan ile Azerbaycan arasında bir barış anlaşması imzalandı. Bu anlaşma, 30 yılı aşkın süredir devam eden çatışmayı ve Dağlık Karabağ üzerindeki ihtilafı sona erdirdi.

Tayland–Kamboçya

2025 yazında Tayland ile Kamboçya arasında sınırda yaşanan çatışmaların ardından Trump, tercih ettiği araçlardan biri olan gümrük tarifelerini devreye sokarak iki ülkeyi geçici bir ateşkese razı etti. 26 Ekim 2025’te Kuala Lumpur’da düzenlenen Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) Zirvesi sırasında, taraflar arasında genişletilmiş bir gerilimi düşürme anlaşması imzalandı.

Sırbistan–Kosova

Trump, 27 Haziran’da Truth Social platformunda yaptığı paylaşımda, “Sırbistan ve Kosova çatışmanın eşiğindeydi ve büyük bir savaş çıkabilirdi. Onlara, eğer çatışırsanız ABD ile ticaret olmaz dedim. Onlar da ‘Peki, belki yapmayız’ dedi” ifadelerini kullandı. Ancak iki ülke arasında uzun süredir devam eden bir ihtilaf bulunmakla birlikte, fiili bir savaş durumu söz konusu değildi. Beyaz Saray, Trump’ın ilk döneminde 2020 yılında Oval Ofis’te imzalanan ve ekonomik ilişkilerin normalleştirilmesini öngören anlaşmaları diplomatik bir başarı olarak hatırlatıyor; ancak o dönemde de iki ülke savaş halinde değildi.

Etiyopya–Mısır

İki ülke arasında sona erdirilecek bir savaş bulunmuyor. Taraflar arasındaki anlaşmazlık, Büyük Rönesans Barajı etrafında yoğunlaşıyor ve bu dosyada şu ana kadar somut bir ilerleme sağlanmış değil.

Hamas–İsrail

Gazze savaşı ve İsrail ile yaşanan çatışma ise son derece karmaşık bir başlık olmayı sürdürüyor. Trump, yoğun çatışmaların ardından ateşkese ulaşılmasını sağladı. Ancak önerilen kapsamlı barış planı ciddi engellerle karşı karşıya ve bölge ülkelerinin talep ettiği iki devletli çözüme herhangi bir atıf içermiyor.

Sudan iç savaşı

Sudan’daki çatışma, Trump ve ekibi açısından çözülemeyen bir dosya olarak öne çıkıyor. ABD Başkanı’nın krizi şahsen çözeceğine dair verdiği sözlere rağmen, iki yılı aşkın süredir devam eden savaşta ateşkes sağlanmasına yönelik girişimler kayda değer bir ilerleme kaydedebilmiş değil.

Barış Başkanı

Trump’ın ikinci döneminde kendisini, savaşları sona erdirmekte kararlı bir ‘Barış Başkanı’ olarak sunma çabası açık biçimde görülüyor. Ancak bu kamuoyuna verilen mesajın arkasında, ABD’nin küresel ölçekteki angajmanını sürdüren pragmatik bir askerî konumlanma öne çıkıyor. Trump, bitmeyen savaşları sona erdirmekten ziyade, ABD’nin bu savaşları nerede ve nasıl yürüteceğini yeniden tanımladı. Bu çerçevede Washington’un dış müdahalelerinin hedefleri de değişti. Demokrasi yayma söyleminin yerini, daha belirgin şekilde ekonomik çıkarlar ve stratejik menfaatler aldı. Böylece Trump yönetimi, ABD’nin küresel rolünü azaltmak yerine, askeri ve siyasi angajmanını farklı öncelikler doğrultusunda yeniden şekillendirmiş oldu.

dfvg
ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 15 Nisan 2025'te Alaska'da (AP)

 


İsrailli yetkililer uyarıyor: İran hakkında medyada yer alan sızıntılar yeni bir savaşı tetikleyebilir

 İsrail hava savunma sistemleri, geçtiğimiz haziran ayında Tel Aviv üzerindeki İran füzelerini önledi. (AP)
İsrail hava savunma sistemleri, geçtiğimiz haziran ayında Tel Aviv üzerindeki İran füzelerini önledi. (AP)
TT

İsrailli yetkililer uyarıyor: İran hakkında medyada yer alan sızıntılar yeni bir savaşı tetikleyebilir

 İsrail hava savunma sistemleri, geçtiğimiz haziran ayında Tel Aviv üzerindeki İran füzelerini önledi. (AP)
İsrail hava savunma sistemleri, geçtiğimiz haziran ayında Tel Aviv üzerindeki İran füzelerini önledi. (AP)

İsrailli istihbarat yetkilileri, son günlerde İsrail’den sızan haberler ve basın brifinglerinin, İran ile olası çatışmaların yeniden başlamasına dair tartışmaların, Tahran tarafından düşüncesiz bir tepkiye yol açabileceği ve daha geniş çaplı bir savaşın çıkmasına neden olabileceği konusunda uyarıda bulundu.

İsrail'den sızan bilgiler gerçek bir savaşı tetikleyecek mi?

İsrail’in Yedioth Ahronoth gazetesinin internet sitesi Ynet, yetkililere dayandırdığı haberinde, “Bu sızdırmalar ve basın brifingleri, genellikle üst düzey bir diplomatik yetkiliye veya Batılı istihbarat kaynaklarına atfediliyor; İsrail’deki diğer önemli konulardan dikkatleri saptırmanın yanı sıra (bunlar arasında 7 Ekim saldırılarına yönelik hükümet soruşturması ve Gazze’de Hamas ile varılan ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasının gecikmesi de bulunuyor) gerçek bir savaş çıkarma riski taşıyor” ifadelerine yer verdi.

Yetkililer ayrıca, İran ile iletişimin yanlış yönetilmesinin, ‘her iki tarafın da şu an göğüslemeyi istemediği yıpratıcı bir çatışmanın fitilini ateşleyebileceği’ konusunda uyardı.

İsrail ordusundaki kıdemli subaylar, özellikle haziran ayında İsrail ile İran arasında patlak veren savaşın ardından, bu yıl defalarca uyarıda bulundu. Subaylar, İran meselesinin yanlış yönetilmesinin, iki ülke arasında düşmanlıkların yeniden başlamasının başlıca kıvılcımı olabileceğini belirtti.

İran'ın önleyici bir saldırı düzenleyebileceği uyarısı

Şu anda İran’ın tehdit değerlendirmeleri büyük ölçüde İsrail medyasına dayandırılıyor. İran istihbarat ajanları, İsrail içinde sahada faaliyet göstermekte giderek daha fazla zorluk yaşıyor. Savaşın başlangıcından bu yana, İsrail içinde 34 casusluk girişimi engellendi.

İsrailli üst düzey güvenlik yetkilileri, “Eğer İranlılar savaş rüzgârlarının tekrar buradan estiğini hissederse, önleyici bir saldırı düzenlemeyi düşünebilirler” uyarısında bulundu.

Yetkililer ayrıca, “Amaç, saldırıları yeniden başlatmak veya mevcut ateşkesi sürdürmekse, medyayı bu tür büyük haberlerle doldurmak yerine sessiz kalmak daha iyidir. Batılı istihbarat ajanslarının İran’da gözlemlediği olağandışı hareketler, kısmen İsrail Telegram kanallarında yayılan ve tırmanış hazırlıklarıyla ilgili temelsiz söylentilerden kaynaklanıyor olabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Yetkililer, İran’ın toparlanmasının herhangi bir engelle karşılaşmadan devam ettiğini vurguladı.

Ayrıca, “Uluslararası bir uygulama mekanizması veya Tahran’ın etkisini sınırlayacak herhangi bir diplomatik düzenleme bulunmadığı için, İran güçleri yazın İsrail ile yaşanan tarihi çatışmanın hemen ardından füze kapasitesini yeniden inşa etmeye başladı. Son aylarda, ileri füze üretim teknikleri ve büyük finansal destek, Yemen’den Lübnan’a İran’ın vekil güçlerine düzenli olarak aktarıldı” denildi.

İsrail ordusundaki yetkililer, bu eğilim devam ederse İran ile yeni bir düşmanlık döneminin olası olduğunu belirtti. İsrail’in yalnızca Tahran belirli sınırları aştığında herhangi bir saldırı düzenlemesi tavsiye edildi.

Ordu, siyasi liderlerin açıklamalarını sorguluyor

Şu anda İsrailli askeri yetkililer, İran’ın belirlenen sınırları henüz aşmadığı görüşünde. İsrail ordusundaki kaynaklar dün, siyasi liderlikten gelen son dönemdeki açıklamalara karşı şüphelerini dile getirdi. Örneğin, bu ay yapılan İran askeri tatbikatlarının, İsrail’e yönelik yakın bir saldırı hazırlığına işaret etmediği kaydedildi.

İsrailli güvenlik yetkilileri, İran’ın bu aşamada İsrail’e karşı stratejik bir çıkarının bulunmadığını düşünüyor. Yetkililer, Tahran’ın ‘yaz dönemindeki başarısızlıklarından ders çıkararak askeri kapasitesini geliştirmeye, istihbarat yeteneklerini güçlendirmeye ve Hizbullah ile Husi güçlerini donatmaya odaklandığını’ belirtti. Ayrıca, İran rejiminin mevcut dönemde intikam arzusundan çok kendi varlığını koruma motivasyonunun öne çıktığı vurgulandı.


İsrail Savunma Bakanı: Gazze Şeridi’nden asla çekilmeyeceğiz

Filistinliler, İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının ardından kalan yıkımın ortasında yürüyor (AP)
Filistinliler, İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının ardından kalan yıkımın ortasında yürüyor (AP)
TT

İsrail Savunma Bakanı: Gazze Şeridi’nden asla çekilmeyeceğiz

Filistinliler, İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının ardından kalan yıkımın ortasında yürüyor (AP)
Filistinliler, İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının ardından kalan yıkımın ortasında yürüyor (AP)

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, bugün salı günü yaptığı açıklamada, İsrail’in “Gazze Şeridi’nden asla çekilmeyeceğini” söyledi. Katz, 2005 yılında İsrail’in Gazze’den çekilmesi kapsamında boşaltılan yerleşimlerin yerine, Gazze’nin kuzeyinde yeni askerî-tarımsal noktalar kurulacağını belirtti.

İsrail basınının aktardığına göre Katz, Beyt El’de düzenlenen bir törende yaptığı konuşmada, “Bunu doğru şekilde ve doğru zamanda yapacağız. Bazıları itiraz edebilir, ancak ipleri elinde tutan biziz” ifadelerini kullandı.

sdcds
İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz (DPA)

Katz’ın açıklamaları, Hamas ile varılan ateşkesin ardından İsrail’in Gazze’ye yönelik uzun vadeli planları hakkında artan spekülasyonların ortasında geldi. Açıklamalar, ABD Başkanı Donald Trump’ın kısa süre önce bu konudaki bir soruya yanıt verirken İsrail’in Batı Şeria’yı ilhak etme ihtimalini dışlamasıyla da aynı döneme denk geldi.

Bu konuya atıfta bulunan Katz, “Bu hükümet bir yerleşim hükümetidir. Egemenliği uygulamak mümkün olursa, bunu uygularız. Şu anda fiili bir egemenlik aşamasındayız. 7 Ekim’deki korkunç felaketin ardından İsrail’in ortaya koyduğu tutum ve güç sayesinde, uzun zamandır görmediğimiz fırsatlar önümüzde duruyor” dedi.

Katz’ın ardından konuşan Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ise, son yıllarda Batı Şeria’da yürütülen “geniş çaplı yerleşim kampanyasıyla” övündü.