Malik el-Usamine
İnsansız hava araçları (İHA) barut tozundan çok siyasi mesajlar taşıyordu. İran topraklarından fırlatılan ve İsrail'deki ‘sır’ hedeflere ulaşmak için Irak ve Ürdün hava sahasını ihlal eden ‘İHA gecesi’, İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney'in ifadesiyle bir ‘tokat’ olarak okunabilir. Bu ‘tokat’, İran İHA’larının İsrail'e ne kadar zarar verdiğiyle ilgili yapılan esprilerde kullanıldı.
Ancak İran’ın İsrail’e karşı bu operasyonu birçok kişinin düşündüğü kadar yüzeysel değildi. İran bu savaşı siyasi bir formatta kullandı ve bunu kamuoyuna askeri bir saldırı şeklinde gösterdi. Perde arkasında ise başta Washington olmak üzere birçok tarafın daha dikkatli okuması gereken siyasi mesajlar gönderildi. İsrail'in İran’ın Şam'daki konsolosluk binasına hava saldırısı düzenlemesinin ve saldırıda İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) önde gelen komutanlarından bazılarının öldürmesinin ardından Tahran’ın saldırının ‘meşru bir misilleme hakkı olduğu’ ve İran’a ‘itibarını geri kazandıracağı’ güvenceleriyle birlikte saldırının kesin tarihlerini belirlemesi ve bunları ‘çekincesiz’ bir şekilde sızdırması bunun açık bir ifadesiydi.
Hesaplamalar
Saldırının yapılacağı gün ve saatin sızdırılması bir iyi niyet göstergesi olarak görülemeyeceği gibi, İsrail hava savunma sistemlerinin bu saldırıya ABD ve İsrail tarafından daha şiddetli ve yıkıcı bir karşı saldırıya neden olabilecek ağır kayıplar verdirmeden ‘kolay’ bir şekilde karşı koyabilmesini sağlayan niyetlerin çerçevelenmesi ve tanımlanması olarak nitelendirilebilir.
Elde edilen verilere göre İran toplamda 185 İHA ve 133 füze fırlattı ve bunların düşürüldü. Saldırı İsrail’de bir kişinin hafif yaralanmasına neden olurken maddi boyutu bir askeri üsse verilen küçük bir hasarın ötesine geçmedi.
Müzakere koşullarının iyileştirilmesi için ‘niyetlerin çerçevelenmesi’ süreci, uluslararası ve bölgesel güçleri kendileri için ideal senaryoyu geliştirmekle meşgul olmalarına neden olan tüm ‘ertesi gün’ denklemlerini de değiştirdi. İran'ın ‘niyetlerinin çerçevelenmesine’ gelince, İran'ın ‘niteliksel olarak garip’ olan askeri operasyonunu doğrudan Gazze ile ilişkilendirmezken İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri tarafından yapılan daha da garip açıklamada saldırı bir ‘uyarı’ olarak nitelendirildi.
Bu durum ‘uyarı’ kavramını karmaşık hale getiriyor. Zira ‘uyarı’ mantıksal sıralamada eylemden önce gelir. Ancak burada İran, İsrail'in kendisine yönelik herhangi bir olası saldırısına karşı ‘uyarıyı’ eylemden sonra yaptı.
İran’ın İsrail’e yönelik bu operasyonu birçok kişinin düşündüğü kadar yüzeysel değildi. İran bu savaşı siyasi bir formatta kullandı ve bunu kamuoyuna askeri bir saldırı şeklinde gösterdi.
Genelkurmay Başkanı Bakıri’nin eylemden sonra gelen uyarısına bu kez New York'taki İran’ın Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilciliği tarafından İran’ın son İHA’sı İsrail hava sahasına ulaşmadan önce yapılan ‘resmi’ bir açıklama eşlik etti. İran'ın BM Daimi Temsilcisi Amir Said İravani, askeri operasyonun sona erdiğini duyurmak için hiç zaman kaybetmedi. İravani, İsrail’in gerilimi tırmandıracak bir adım atmaması halinde konunun ‘kapanmış’ sayılacağını söyledi.
İHA'lı saatler henüz bitmeden gelen bu ‘erken kapanış’, İran'ın İsrail'in Washington'ı bölgesel bir savaşa sürükleyecek olası bir doğrudan gerilim yaratmasından endişelendiğinin bir göstergesiydi.
İsrail’e gelince İran'ın niyetlerini çerçevelemek için yaptığı hesaplar Tel Aviv tarafından aynı niyetle okunmayabilir. İsrail’in askeri hesaplamalarına göre 7 Ekim'de aldığı darbeden sonra gerçekleşen bu saldırı, 1990'lı yılların başlarında Saddam Hüseyin tarafından gerçekleştirilen ‘sefil’ füze saldırısını anımsattı. İsrail'e doğrudan düzenlenen bu saldırı, 1948 yılında kurulduğunun ilan edilmesinden bu yana bekasına yönelik kaygılarla yaşayan İsrail’i ‘saldırılara açık hale getiren’ tehlikeli bir gelişmeydi.
İsrail, İran’a karşılık verebilirdi ve doğrudan karşılık verme olasılığı zamanla azalıyordu. Ancak Washington tüm siyasi gücü ve doğrudan mesajlarıyla İsrail Savaş Kabinesi’nde bu yönde atılacak her türlü adımı frenlemek için baskı yaptı. Bu da Washington'ın Tahran'ın şimşeklerini ‘niyetlerini çerçevelemek’ için kullandığını gösteriyor.
İsrail'in karşı tepkileri
İsrail, DMO'nun Suriye ve Irak'taki üsleri gibi İran’ın çıkarlarını hedef alan ‘niteliksel istihbarat eylemleriyle’ dolaylı olarak misillemede bulunabilir ya da Güney Lübnan’ı ve Hizbullah’ın üslerini hedef alan daha sert bir karşılık verebilir. Öte yandan Hizbullah, Lübnan Kuvvetleri (Ketaib) Partisi'nin önde gelen liderlerinden birinin Suriye ve Hizbullah'ı doğrudan suçlayacak şekilde öldürülmesi ve bu cinayetin Lübnan'daki son derece kırılgan haldeki iç barıştan geriye kalanları da tehdit etmesinin son derece belirsiz yansımaları nedeniyle Lübnan içinde kritik bir güvenlik durumu ve siyasi ikilemle karşı karşıya.
İsrail’in cerrahi askeri güvenlik operasyonları konusunda tecrübeli olduğu biliniyor. Bu da özellikle DMO’nun İran dışındaki komutanlarını hedef alan saldırını sertleştiriyor. Belki İran'ın nükleer tesislerinin hedef alınmasının tüm bölgeye yansıyacak ciddi bir gerilim olabileceği ve bu tür operasyonlarda çok hassas mühendislik hesapları gerektirdiği dikkate alındığında İran topraklarındaki hayati öneme sahip tesislere yönelik faili meçhul sabotaj saldırılarını kısıtlamış da olabilir.
İsrail, DMO'nun Suriye ve Irak'taki üsleri gibi İran’ın çıkarlarını hedef alan ‘niteliksel istihbarat eylemleriyle’ dolaylı olarak misillemede bulunabilir ya da Güney Lübnan’ı ve Hizbullah’ın üslerini hedef alan daha sert bir karşılık verebilir.
Son yıllarda medya hücrelerini büyük bir ustalık ve beceriyle kullanarak tedirgin ve öfkeli olan Arap ‘kamuoyunu’ etkilemeyi başaran İran, operasyon sırasında ve sonrasında sızdırdığı ve daha sonra yalanladığı mesajlarla Ürdün'de endişe yaratmaya çalıştı. Bu durum, İran'ın askeri operasyonunun ilk saatlerinden itibaren Ürdün hava sahasını ihlal eden İran İHA’ların müdahale ederek egemen bir devlet olduğunun altını çizmek için hızlı davranan Amman’ı kızdırdı.
Amman’dan üst düzey bir kaynağa göre Ürdün ister Doğu ister Batı kaynaklı olsun hiçbir gerilimin savaş sahası olmamakta kararlı. Bu cümle, bizim sormadığımız “Ya İsrail'den İran’a saldırı olursa?” sorusuna verilmiş önleyici bir cevap niteliğindeydi.
Ürdün’ün izlediği politikanın Gazze'de acil ateşkes ilan edilmesi gerektiğinin vurgulanmasıyla yetinmeyen bir önceliğe sahip olduğunu söyleyen aynı kaynak, çünkü Gazze'de askeri operasyonların halen devam etmesinin her türlü tehlikeli tırmanışa kapıyı araladığının altını çizdi. Ürdün’ün yıllardır bu konuda uyarıda bulunduğunu belirten kaynak, bölgede herhangi bir savaşın yayılmasının tüm dünyada barışı ve güvenliği tehdit edeceğini de sözlerine ekledi.
Uzlaşılar süreci öncesi verilen mesajlar
Hem İran’ın ‘Nisan Operasyonu’ hem de Tahran’ın ihtiyatlı bir şekilde kendi operasyonuyla doğrudan ilişkilendirilmemeye çalıştığı Hamas'ın 7 Ekim’deki Aksa Tufanı Operasyonu, belki de iki devletli çözümü daha yenilikçi formüllerle yeniden masaya yatırabilecek yeni bir uzlaşılar süreci için heyecan verici mesajlardı. Gazze bu kez uzlaşı dosyalarında bir ‘ek’ değil, gelecekteki olası uzlaşıların adı olacak. Ürdün de bunu iki devletli çözüme ulaşmak için ciddi ve net (Ürdünlü kaynağa göre geri dönüşü olmayan) bir yol haritası çizmek için yakalanan bir fırsat olarak görüyor.
Amman, İran'ın Nisan Operasyonu’na atıfla “Dikkatlerin Gazze'den ve orada devam eden saldırılardan başka yöne çekilmesine izin vermemeliyiz” diyerek hedefin Filistin halkının bağımsız bir devlet kurma hakkını elde etmesini sağlayacak adil bir çözüm olduğunu vurguluyor.
İran, gerçekte sona ermeden bittiği ilan edilen saldırısını kullanmaya devam edecek. İran’ın rejim yanlısı haber ajanslarındaki günlük okumalara göre Tahran, önce İran kamuoyunu etkileyerek kendi medya kazanımlarını elde etmeye çalışacak ardından bu vizyonu genişletmek ve Tahran'ın yeteneklerini gösterip yüceltmek amacıyla Arap dünyasındaki kendisine bağlı platformlara aktararak Arap sokağında, daha sonra bazı başkentlerde güvenlik karışıklıkları yaratmak için kullanılabilecek hayali bir ‘zafer hali’ yaratacaktır.
Bu da İran'ın özellikle Washington'a yönelik niyetlerinin çerçevelenmesinin, bölgede istisnasız herkesin güvenliğini garanti altına alan gerçek çözümlere ulaşmak için daha net bir çerçevelenmeye ihtiyaç duyduğu anlamına geliyor.
*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.