İsrail’den İran denklemini kırmak için “açık ve etkili bir karşılık” verme kararı

Tel Aviv, karşı atağı ile 'kısasa kısas' saldırılarını sona erdirmeyi umuyor ve masada üç senaryo var

İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari, güneydeki Julis Askeri Üssü’nde İran’a ait bir balistik füzenin kalıntıları yanında basın açıklaması yaparken (Reuters)
İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari, güneydeki Julis Askeri Üssü’nde İran’a ait bir balistik füzenin kalıntıları yanında basın açıklaması yaparken (Reuters)
TT

İsrail’den İran denklemini kırmak için “açık ve etkili bir karşılık” verme kararı

İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari, güneydeki Julis Askeri Üssü’nde İran’a ait bir balistik füzenin kalıntıları yanında basın açıklaması yaparken (Reuters)
İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari, güneydeki Julis Askeri Üssü’nde İran’a ait bir balistik füzenin kalıntıları yanında basın açıklaması yaparken (Reuters)

İsrail, İran'ın hafta sonu drone ve füzelerle gerçekleştirdiği benzeri görülmemiş saldırıya "açık ve kararlı" yanıt verme kararı aldı. İsrail merkezli Kanal 12 televizyonunun haberine göre İsrail, İran’ın son günlerde yaratmaya çalıştığı yeni denklemi, İranlıların yaratmasına izin vermediğini ve vermeyeceğini açıkça ortaya koymayı amaçlıyor.

İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın İran'ın İsrail’e saldırısında başarısız olduğunu ve İsrail'i caydırmakta da başarısız olacağını söylediği açıklaması da bu haberi teyit ediyordu. Gallant, açıklamasında “Bizimle savaşacak bir düşman varsa nerede olursa olsun onu nasıl vuracağımızı bileceğiz” ifadelerini kullandı. İsrail Savunma Bakanı, “İranlılar İsrail Devleti'ne karşı farklı bir caydırıcılık denklemi uygulayamayacaklar” dedi.

İsrail'in İran’a ne zaman saldıracağı bilinmiyor. İsrail Savaş Kabinesi'nin İran saldırısından sonra düne kadar beş kez toplandı, İran’ın saldırısına verilecek karşılığın zamanlaması ve nihai şeklini görüştü.

Karşı saldırı başlayana kadar ne zaman olacağı gizli kalacak olsa da İsrail'in İran’ın çıkarlarına zarar vereceği tahmin ediliyor.

İsrail ordusu, İran'ın cumartesi gecesi İsrail’e İHA’lar ve balistik füzelerle gerçekleştirdiği saldırının cezasız kalmayacağını vurguladı. İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari dün (Salı), güneydeki Julis Askeri Üssü’nde İran’a ait bir balistik füzenin kalıntıları yanında gazetecilere yaptığı açıklamada, “Böyle bir saldırıya yanıt vermemek mümkün değil. İran cezasız kalmayacak” şeklinde konuştu. Açıklamasını İngilizce olarak yapan Hagari'ye göre dünya ‘İran'ın nükleer tehdidinden’ bahsederken, İran İsrail'de bir ateş çemberi yaratmak amacıyla alışılagelmiş bir tehdit oluşturuyordu.

fdtbgt
İsrail Genelkurmay Başkanı Orgeneral Herzi Halevi, pazartesi akşamı Nevatim Hava Üssü’nde konuşurken (AFP)

Öte yandan İsrail Genelkurmay Başkanı General Herzi Halevi, pazartesi akşamı İran’ın balistik füzelerinin isabet ettiği Nevatim Hava Üssü’nü ziyaret etti. Halevi, burada yaptığı açıklamada, İsrail'in, topraklarına çok sayıda İHA ve balistik füzeyle yapılan saldırıya karşılık vereceğini söyledi.

“Caydırıcılık mesajı”

İsrail parlamentosu (Knesset) Dış İlişkiler ve Güvenlik Komitesi Başkanı Yuli-Yoel Edelstein, İsrail'in İran saldırısına karşılık verirken hedefinin bir yandan Tahran'a caydırıcı bir mesaj gönderirken, diğer yandan bu düşmanca saldırılara son vermek olacağını vurguladı. İsrail'in karşı saldırı planlarken göz önünde bulundurduğu hususlar arasında Batılı güçlerin savaş konusundaki temkinli tutumunun, İran'a yönelik herhangi bir saldırının uçak mürettebatı için doğuracağı risklerin ve Gazze'ye yönelik yarım yılı aşkın süredir devam eden saldırıya odaklanma ihtiyacının olduğunu söyleyen Edelstein, “Karşılık vermek zorunda kalacağız. İranlılar karşılık verdiğimizi bilecekler. Bunun onlar için bir ders olmasını, bu dersin onlara egemen bir devlete sırf öyle istedikleri için saldıramayacaklarını öğretmesini umuyorum. Bu tür karşılıklı saldırıları sürdürmenin kendi çıkarlarına olmadığını anlamalarını bekliyorum. Topyekûn bir savaş arayışında değiliz. Dediğim gibi, intikam peşinde de değiliz” diye konuştu.

İsrail merkezli Kanal 13 televizyonu tarafından yapılan bir ankete göre İsraillilerin yüzde 29'u İran'ın derhal vurulmasını desteklerken, yüzde 37'si saldırının daha sonraki bir tarihe ertelenmesini istiyor. Yüzde 25'i ise böyle bir eyleme karşı çıkıyor.

Diplomatik seferberlik

İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz, İran'a karşı diplomatik seferberlik başlattığını açıkladı. Katz, İran’ın İHA’lar ve balistik füzelerle düzenlediği saldırıya verilmesi planlanan askeri karşılığın yanı sıra, İran'a karşı atılacak diplomatik bir adıma da öncülük ettiğini söyledi. İsrailli bakan X platformundaki hesabından yaptığı açıklamada, “Bu sabah 32 ülkeye mektup gönderdim ve onlarca dışişleri bakanı ve dünyanın önde gelen isimleriyle görüşerek İran'ın füze programına yaptırım uygulanması ve Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) terör örgütü olarak sınıflandırılması çağrısında bulundum” ifadelerini kullandı. Katz, halihazırda ABD'nin terör örgütleri listesinde yer alan ve Avrupa Birliği (AB) tarafından yaptırım uygulanan DMO'ya yaptırım uygulanmasına hangi hükümetlerin destek verdiğini açıklamaktan kaçındı.

Öte yandan Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, dün İsrail'e yapacağı ziyaret öncesinde yaptığı açıklamada, Tahran'ın hafta sonu İsrail'e düzenlediği saldırının ardından AB’yi İran'ın İHA teknolojisine yeni yaptırımlar uygulamaya çağırdı.

Alman Haber Ajansı'nın (DPA) aktardığına göre İsrail'in Berlin Büyükelçisi Ron Prosor, ülkesinin İran'ın saldırısına yanıt olarak, İran'ın askeri tesislerini hedef alan bir karşı saldırı başlatacağını açıkladı. Berlin'de Almanya’nın Welt televizyon kanalına dün açıklamalarda bulunan Prosor, "İsrail, sivil hedeflere saldırmayacak" dedi. İsrailli büyükelçi, İsrail'in yanıtının ‘mollalar ve Ayetullahlara ait askeri tesislere yönelik olacağını’ belirtti. DPA’nın haberine göre karşı saldırıdan ödün verilemeyeceğini belirten Prosor, “Buna karşılık vermeliyiz. Bu caydırıcılığın çok net olması bölge için de önemli” dedi.

rfrgtfbg
Demir Kubbe Hava Savunma Sistemi’nin Kudüs yakınlarında konuşlu bataryası yanında duran bir İsrail askeri (AFP)

İsrail'in bir karşı saldırı başlatma niyetinde olduğunu vurgulayan, ancak detaylara girmeyen Prosor, “Bunun (karşı saldırının) ne zaman, nerede ve nasıl olacağı savaş konseyimiz tarafından belirlenecek” şeklinde konuştu. İsrailli diplomat ülkesinin müttefiklerine İsrail'in tutumunu anlamaları ve İran'a daha sert yaptırımlar uygulamaları çağrısında bulundu.

Prosor, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Öncelikle -dostlarımız- ABD, İngiltere ve Almanya'yı dinliyoruz, ancak İran'ın herhangi bir provokasyon olmaksızın şimdiye kadar İsrail'e 300'den fazla füze fırlattığını ve İsrailli sivilleri öldürmek için elinden geleni yapmaya çalıştığını hatırlatmak isterim. Biz buna karşılık vermek zorundayız.”

Üç senaryo

Kanal 12 televizyonu, İsrail'in olası karşı saldırısı için sınırlı, ılımlı ve büyük olmak üzere üç senaryonun masada olduğunu bildirdi. Uzmanlar, sınırlı olarak verilecek karşılığın sadece bir siber saldırıdan ibaret olacağını, ılımlı saldırının küçük bir askeri üsse ya da tek bir askeri tesise sınırlı füze saldırısı ile birlikte bir siber saldırı olabileceğini, büyük bir saldırıda ise İsrail’in siber saldırılarla birlikte İran'ın stratejik merkezlerindeki askeri tesisleri doğrudan hedef alabileceğini söylediler.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre alınan karar doğrultusunda, karşı saldırıda en büyük sorumluluğu üstlenmesi beklenen İsrail Hava Kuvvetleri, geçmiş yıllarda prova edilen planlar da dahil olmak üzere tüm hazırlıklarını tamamladı.

İsrail Savaş Kabinesi'nin geçtiğimiz iki gün boyunca yaptığı toplantılarda iki önemli konuya değinildi. Bunlardan birincisi, bölgeyi savaşa sürüklemeyecek şekilde karşılık verilmesi, ikincisi ise ABD’lilerin kabul edebileceği bir karşılık verilmesiydi. Bu karşılığın da tam koordinasyon gerektirmeden ABD’lilerin koyduğu kurallar çerçevesinde olması gerekiyor.

Kanal 12'ye göre Savaş Kabinesi tarafından yapılan toplantılarda gündeme gelen bir diğer konu ise İran saldırısına karşı oluşturulan ittifaktı ve istişareler sonucu, hiçbir koşulda bu ittifaktan ödün verilmemesi konusunda mutabık kalındı.

fvrgbnt
Tahran'ın merkezindeki Valiasr Caddesi üzerinde İsrail'i vurabilecek İran füzelerinin gösterildiği propaganda amaçlı bir duvar resmi (EPA)

İran'ın cumartesiyi pazara bağlayan gece İsrail'i vurmasının ardından İsrail bir karşılık verilmesi gerektiğine karar vermiş, ancak ABD Başkanı Joe Biden'ın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesi sonrası İsrail’in derhal karşılık verme kararı geri çekilmişti.

Biden, İran saldırısının başarısız olduğunu ve bunun da İsrail için zafer olarak görüldüğünü belirterek, Netanyahu'dan bununla yetinmesini istedi. ABD Başkanı, Washington'ın İran'a karşı bir saldırıyı desteklemediğini ve buna dahil olmayacağını da belirtti.

İran'ın saldırısını püskürtme görevini üstlenen uluslararası koalisyona öncülük eden ABD yönetiminin kızdırılmaması meselesi, İsrail'deki tartışmaların düğümlendiği noktalardan biriydi.

İsrail merkezli Yediot Aharonot gazetesi, ABD’lilerin, Tahran’ın İsrail'e saldırarak karşılık verdiği Şam'daki konsolosluk binası saldırısıyla ilgili önceden bilgilendirilmedikleri için zaten kızdın olduklarını, bu yüzden Tel Aviv'in bu kez İran’a verilecek karşılığı önceden bildirme sözü verdiğini aktardı.

ABD, İsrail'in İran topraklarına ‘dar çerçeveli ve sınırlı’ bir saldırı planladığına dair istihbarat bilgisi alsa da İsrail, planın tamamıyla ilgili henüz ABD’yi bilgilendirmedi.

Ancak İsrail'in vereceği karşılığın topyekûn bir savaşa dönüşüp dönüşmeyeceği bilinmiyor.

İsrail Aliya (Yahudi göçü) ve Entegrasyon Bakanı Ofir Sofer, İsrail hükümetinin, bölgesel bir savaşa sürüklenme ihtimalini göz ardı etmediğini söyledi.

Sofer yaptığı açıklamada, “İran saldırısının ardından kabul edilemez bir gerçekle karşı karşıyayız ve bu denklemi değiştirmek zorundayız” ifadelerini kullandı.

İsrail, Ukrayna’daki savaş sırasında Moskova ve Tahran arasında daha da güçlenen iş birliğinin mevcut çatışmalara yansıyan olası sonuçlarından çekiniyor.

İsrailli yetkililer, iki ülke arasındaki askeri teknoloji uzmanlığı alanındaki alışverişin, Tahran'ın savunma kabiliyetlerini geliştireceğinin altını çizdiler.

Yediot Aharonot gazetesi de Kremlin'in yakında Tahran'a modern savaş uçakları ve yeni hava savunma sistemleri teslim edebileceğini yazdı.

İsrail, Moskova-Tahran ilişkilerini, Ukrayna'daki savaştan sonra derinleşen bir stratejik ortaklık olarak görüyor.

İsrail bir yandan askeri hazırlıklarını sürdürürken, diğer yandan İran’a karşı diplomatik bir seferberlik başlatarak 32 ülkeyi DMO'ya ve İran füze programına yaptırım uygulamaya çağırdı.



ABD yapımı ATACMS füzeleri Rusya-Ukrayna savaşında ne kadar etkin?

Rusya'nın Kıtalararası Balistik Füze (ICBM) sistemi RS-24 Yars’ın Plesetsk Kozmodromu’ndan fırlatılması, 25 Ekim 2023 (AFP)
Rusya'nın Kıtalararası Balistik Füze (ICBM) sistemi RS-24 Yars’ın Plesetsk Kozmodromu’ndan fırlatılması, 25 Ekim 2023 (AFP)
TT

ABD yapımı ATACMS füzeleri Rusya-Ukrayna savaşında ne kadar etkin?

Rusya'nın Kıtalararası Balistik Füze (ICBM) sistemi RS-24 Yars’ın Plesetsk Kozmodromu’ndan fırlatılması, 25 Ekim 2023 (AFP)
Rusya'nın Kıtalararası Balistik Füze (ICBM) sistemi RS-24 Yars’ın Plesetsk Kozmodromu’ndan fırlatılması, 25 Ekim 2023 (AFP)

Muhammed Rimal

Ukraynalı yetkililer, Rusya-Ukrayna savaşının başladığı 24 Şubat 2022 tarihinden beri bu çatışmada kendi lehlerine bir gelişme kaydedebilmek için NATO üyesi müttefiklerine ve ABD'ye kendilerine balistik füze sağlamaları için baskı yapıyorlar.

ABD ancak savaşın üzerinden yaklaşık 18 ay geçtikten sonra Ukraynalı yetkililerin bu talebine karşılık verdi ve geçtiğimiz yıl eylül ayında Ukrayna ordusuna ABD yapımı Ordu Taktik Füze Sistemi (Army Tactical Missile System/ATACMS) füzeleri tedarik etti.

Füzeler teslim edildikten bir ay sonra Ukrayna'da test edildi. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, ATACMS füzelerinin Rusya topraklarındaki hedefleri isabetli bir şekilde vurmada etkili olduklarını kanıtladıklarını’ söyledi.

ATACMS füzelerinin Ukrayna'nın elinde olmasına rağmen, ABD'nin bu sistemin kullanımı için izin verdiği menzil, Rusya topraklarının derinliklerinde bulunan hedeflere kadar değil, Ukrayna topraklarında konuşlu Rus güçlerinin mevzilerine kadardı. Bu durum, mevcut savaşta ellerinin kollarının bağlandığını düşünen Ukraynalılar tarafından tepkiyle karşılandı. Ta ki ABD yönetimi, kısa bir süre önce ATACMS füzelerinin kullanım menzilinin genişletilmesine izin verene kadar.

ABD Ordusu ATACMS füzelerine ait bir dosya fotoğrafı (AFP)ABD Ordusu ATACMS füzelerine ait bir dosya fotoğrafı (AFP)

Bu iznin, Ukrayna'nın ATACMS füzeleri almasından bir yıl sonra, Joe Biden'ın görev süresinin bitmesine iki ay kala verilmesi zamanlaması bakımından dikkati çekiyor. ABD desteğinin düzeyi ve niteliği açısından önemli bir gelişme olarak görüldü. Ukrayna, ABD yönetiminden aldığı izni 19 Kasım'da Rusya topraklarına 6 füze fırlatarak hızlı bir şekilde pratiğe döktü.  Bunlardan beşi Rusya’nın hava savunma sistemi tarafından püskürtülürken, altıncısı Rusya'nın Bryansk bölgesine düştü. Peki, ATACMS füzelerinin özellikleri ne ve neden şimdi kullanılmasına izin verildi?

Füzelerin özellikleri ve etkinlikleri

ATACMS füzeleri, başlıklarında bulunan misket bombalarının miktarına ve ulaştıkları menzile göre farklılık gösteren ve bu isimle bilinen karadan karaya taktik füzeler ailesine ait bir silah. Amerikan Lockheed Martin şirketinin fabrikalarında 1983 yılında üretildi. ABD ordusunun envanterinde iki tip ATACMS füzesi bulunuyor. Bunlardan birincisi Irak Savaşı'nda kullanılan ve 300 bomba mermisi taşıyan ve 70 ile 300 kilometre arasında menzile sahip olan M39A1 (Block IA). İkincisi ise ilk kez 2004 yılında kullanılan M57 modeli.

Mevcut ABD yönetimi, görev süresinin sona ermesine yaklaşık iki ay kala Ukrayna'ya ATACMS füzeleriyle Rusya topraklarının derinliklerine saldırma izni verdi.

Ukrayna'da kullanılmasına izin verilen ATACMS füzeleri, 3,98 metre uzunluğunda ve 61 santimetre çapında. Ağırlığı 160 ile 560 kilogram arasında değişen, patlayıcılığı ve tahrip gücü yüksek bir WDU18 savaş başlığı taşıyor. Her biri 0,06 cm çapında ve 0,59 kg ağırlığında küre şeklinde yaklaşık 300 adet M74 bombacığından oluşuyor. Üretim maliyeti yaklaşık bir buçuk milyon ABD dolarını buluyor. ATACMS füzeleri, M270 MLRS fırlatıcısından, yani mobil platformlardan fırlatılır ve yüksek hassasiyetli navigasyon ve GPS teknolojisine dayanan otonom bir güdüm sistemi tarafından yönlendirilerek hassas vuruşlar yapmalarını sağlar.

Füze, 3 Mach üzerindeki (1 Mach saat başına bin 225 kilometredir) yüksek hızlara ulaşabilir ve nihai menzili olan 300 kilometreye 5 dakika içinde ulaşır. Yüksek hızı nedeniyle, kara savunma sistemleri tarafından yakalanması oldukça güçtür. Bu hız aynı zamanda kara kuvvetlerinin hareketliliğini de engeller ve sınırlar.

ATACMS füzeleri ilk kez 1990'lı yılların başlarında İkinci Körfez Savaşı'nda kullanıldı. Bu savaşta M270 füze rampasından 32 adet ATACMS füzesi fırlatıldı. Daha sonra 2003 yılında Irak’ın işgali sırasında 450'den fazla, 2015 yılından bu yana dünya genelinde 560'ın üzerinde ATACMS füzesi ateşlendi. Halihazırda başta Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn, Türkiye, Yunanistan, Güney Kore ve Romanya olmak üzere birçok ülkenin ordularının envanterinde yer alıyor. Ancak 1990'lardan bu yana sadece ABD ve Güney Kore, ATACMS füzelerini savaşta, eğitimde ve tatbikatlarda kullanıyor.

Saldırı amaçlı olarak menzil içindeki hedeflerine ulaşıp onları isabetli bir şekilde vurabilen ATACMS füzeleri, bu derinliğe ulaşarak Ukrayna'nın saldırı kabiliyetini arttırıyor. ATACMS füzeleri kamu binaları ve hava üsleri gibi Rusya’nın hayati öneme sahip tesislerini, cepheden uzaktaki ikmal hatlarını, bu füzelerin menzili içindeki altyapı, ulaşım ve iletişim ağlarını hedef alabilir ve bazı haberlere göre Kuzey Kore’den askerlerin konuşlandırıldığı Kursk bölgesine ulaşabilir. Rusya’nın savunma sistemini delemeyecek olsa da en azından Ukrayna içinde konuşlu Rus askerlerine destek sağlayan lojistik merkezlerinde işleri sekteye uğratacak olan ATACMS füzeleri, ayrıca ilerleyen güçlere de ateş desteği sağlayabilir.

ABD kararının nedenleri

Mevcut ABD yönetimi, görev süresinin sona ermesine yaklaşık iki ay kala Ukrayna'ya ATACMS füzeleriyle Rusya topraklarının derinliklerine saldırma izni verdi. Peki ama ATACMS füzelerinin neden şimdi kullanılmasına izin verildi?

Mevcut ABD yönetimi kararının Rusya-Ukrayna savaşının seyrinde niteliksel bir değişikliğe yol açacağını ve kendisini bu savaşın içinde doğrudan ve aktif bir taraf haline getireceğini, savaşın niteliğindeki herhangi bir değişikliğin uluslararası dengede ya da en azından bölgede bir değişikliğe yol açacağını düşünmüyor. Aksine ATACMS füzelerinin gönderilmesinin savaşın gidişatı üzerinde önemli bir etkisi olmayacağını ve bu füzelerin bölgedeki oyunun kurallarını değiştirebilecek sihirli bir değnek olmadığını, ancak en azından Ukrayna'ya destek sağlayacağını düşünüyor. Bu desteği de Rus ordusunun arka üslerini bu füzelerin menziline dahil ederek veriyor.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukraynalıların ATACMS füzelerini kendi başlarına kullanamayacaklarını, ABD'li danışmanların uzmanlığına ve yardımına ihtiyaç duyduklarını, bunun da Ukrayna topraklarında ABD askerinin konuşlandırılmasını gerektirdiğini, bu durumun tıpkı NATO birliklerinin Ukrayna'da konuşlanması gibi Rusya için bir tehdit oluşturduğunu söyledi.

Emekli ABD Hava Kuvvetleri Albayı Cedric Leighton’a göre ABD bu kararı, Kuzey Kore askerlerinin Rusya ordusuyla birlikte savaşmak üzere bölgeye geldiğine ilişkin bilgilere misilleme olarak aldı.

Peki, siyaset sahnesinde Biden yönetimi Cumhuriyetçileri Rusya, NATO, Çin ve Kuzey Kore'nin dahil olduğu küresel bir krizin ortasına nükleer silahlar olmadan sokmak için topu Cumhuriyetçilerin sahasına mı atmaya çalışıyor?

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Kiev'de düzenlediği basın toplantısında, 19 Kasım 2024 (AFP)Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Kiev'de düzenlediği basın toplantısında, 19 Kasım 2024 (AFP)

Biden yönetimi tarafından alınan bu karar, sadece Washington'ın Ukraynalılara daha önce verdiği taahhütlerin yerine getirilmesi mi, yoksa ABD iç siyasetinde Biden döneminde uluslararası çatışmaların Trump dönemindekinden daha az olduğunu iddia etmek amacıyla kullanılacak küresel gerilimlere doğru bir ittirme hamlesi mi?

Rusya'nın Güney Lübnan'da durumu izleme misyonuna katılması henüz kararlaştırılmamış ve büyük olasılıkla gerçekleşmeyecek olsa da jeopolitik düzeyde Rusya üzerindeki baskının hafifletilmesi yönünde bir eğilim olduğu kesin

Trump'ın seçim kampanyası hem ABD içinde hem de dışında ekonomik boyuta öncelik vermek üzerine kuruluydu. Bu da ABD'nin küresel piyasalardaki en büyük rakibi olan Çin'e doğru yönelmek istediği, bunun için de Ortadoğu ve Rusya'daki savaş sahalarının sakinleştirilmesi gerektiği anlamına geliyor. Trump'ın seçim kampanyası, Demokrat Partili yönetimin neden olduğu ve ABD Hazinesinin çatışma bölgelerindeki müttefiklerine sağladığı mali destek ya da ABD ekonomisinin çeşitli yerlerdeki savaşların gerekliliklerini karşılamak için silah üretimine yaptığı harcamalar nedeniyle daha da kötüleşen ekonomik sorunlar, göç, işsizlik, Amerikan vatandaşlarının yararlandığı sosyal hizmetler ve diğer konulara öncelik vermeye yönelikti.

Biden yönetimi, Cumhuriyetçiler arasında Rusya üzerindeki baskıyı hafifletme ve Ukrayna meselesinin arka planında onunla olan çatışmayı azaltma eğilimi olduğunun farkına vardı. Lübnan'da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 1701 sayılı kararının uygulanması için uluslararası izleme organına katılması önerilen ülke olarak Rusya'nın adı öne sürüldü. Bu durum, kararın Suriye üzerinden Hizbullah'a silah geçişinin engellenmesiyle ilgili kısmının uygulanmasının Rusya tarafından garanti edilmesi karşılığında, Rusya'nın bölgedeki rolünün kısmen de olsa yeniden canlandırılması olarak yorumlandı. Bu da Rusya'ya Suriye toprakları içerisinde, en azından Lübnan'a komşu bölgelerde daha geniş bir kontrol alanı vermek anlamına geliyor. Şarku’l Avsat’ın Majalla'dan aktardığı analize  göre bu bölge, ABD ve NATO tarafından çeşitli yaptırımlar uygulanan Rusya'nın ihtiyaç duyduğu ekonomik boyutlara sahip. Rusya'ya bu rolün verilmesi kaçınılmaz olarak İran ve Türkiye'nin Suriye'deki varlığı pahasına olacak bir hamle. ABD böylece İran'ın Suriye'deki varlığını ve nüfuzunu büyük ölçüde azaltmış olacak, bu da Lübnan'daki bu etkinin boyutuna ve Lübnan'a silah girişine yansıyacak.

Rusya'nın Güney Lübnan'da durumu izleme misyonuna katılması henüz kararlaştırılmamış ve büyük olasılıkla gerçekleşmeyecek olsa da jeopolitik düzeyde gerek Ukrayna ile arasındaki gerginliği yatıştırarak gerekse kendisine yönelik mali cezai tedbirleri hafifleterek ve Suriye'de daha fazla nüfuz alanı tanıyarak olsun, Rusya üzerindeki baskının hafifletilmesi yönünde bir eğilim olduğu kesin.

Tüm bu senaryolar, yeni ABD yönetiminin bölgedeki sıcak meselelere ilişkin yönelimlerinin ve yeni dönemde dünyanın geleceğine ilişkin görüşünün sonucunu beklemeye devam ediyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.