Irak Başbakanı Sudani’nin ABD ziyaretinin ardından: Ortaklık konusunda anlaşma, uygulama konusunda anlaşmazlık söz konusu

ABD Başkanı Joe Biden, Beyaz Saray’daki görüşmelerinin başında Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ile tokalaşırken, 15 Nisan 2024 (AFP)
ABD Başkanı Joe Biden, Beyaz Saray’daki görüşmelerinin başında Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ile tokalaşırken, 15 Nisan 2024 (AFP)
TT

Irak Başbakanı Sudani’nin ABD ziyaretinin ardından: Ortaklık konusunda anlaşma, uygulama konusunda anlaşmazlık söz konusu

ABD Başkanı Joe Biden, Beyaz Saray’daki görüşmelerinin başında Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ile tokalaşırken, 15 Nisan 2024 (AFP)
ABD Başkanı Joe Biden, Beyaz Saray’daki görüşmelerinin başında Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ile tokalaşırken, 15 Nisan 2024 (AFP)

İyad Amber

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani'nin Washington’a gerçekleştirdiği son ziyaret, Irak’ta 2003 yılındaki rejim değişikliğinden sonra Irak başbakanları tarafından ABD’ye gerçekleştirilen ziyaretlerden çok farklıydı. Bu farklılığın en önemli nedenlerinden biri, Sudani hükümetinin kurulmasının arkasında Şii siyasi güçleri olmasıydı. Irak’taki Şii siyasi güçlerin bazıları açıkça ABD karşıtıyken, bazıları siyasi sloganlarında halen ABD’nin Irak'taki askeri varlığına karşı direnişin bir işareti olarak silahlarını hava kaldırıyorlar.

Ziyaret, zamanlama açısından da eski ziyaretlerden farklı. Sudani ile ABD Başkanı Joe Biden arasında Beyaz Saray'da yapılan görüşme, İran'ın İsrail tarafından Şam'daki konsolosluğunun hedef alınmasına misilleme olarak Irak hava sahasından İsrail'e yüzlerce insansız hava aracı (İHA) ve balistik füzeyle hava saldırısı gerçekleştirdiği güne denk geldi. İsrail ve İran arasındaki bu askeri gerilim, Sudani ile görüşmesinin başında ‘ABD’nin İsrail’in güvenliğine olan bağlılığını’ vurgulayan Başkan Biden'ın açıklamalarında da yer aldı. Irak Başbakanı’nın yanıtı diplomatik bir tona sahipti. Ortadoğu’da olup bitenleri (açık sözlülükle ve ortaklık ruhuyla) değerlendirmedeki farklılığa dikkati çeken Sudani, uluslararası hukuk ilkeleri üzerinde mutabık kalındığını, sivillere yönelik saldırıların reddedildiğini ve diplomatik misyonların korunmasında uluslararası kanunlara ve normlara bağlı kalınması çağrısında bulunulduğunu söyledi.

Ziyarette gözlemlenen bir diğer farklılık ise Irak ile ABD arasındaki ilişkinin niteliğini tanımlamak üzere ‘ortaklık’ başlığı üzerinde anlaşmaya varılması oldu. Bu anlaşma, her ne kadar yeni değilse de ABD'nin Bağdat Büyükelçisi Alina Romanowski’nin ‘gelecekteki Irak-ABD stratejik ortaklığı’ etiketiyle Iraklı siyasetçilerle görüşmeler başlattığından beri üzerinde çalıştığı meselelerden sonra ABD-Irak ilişkilerinin başlığı olarak vurgulanması onu yeni bir kimliğe bürüdü. Sudani hükümeti de bu ortaklığı gerçekleştirme ve ufkunu genişletme yolunda ilerliyor gibi görünüyor.

Sonuç olarak Sudani’nin Başkan Biden ile Beyaz Saray'da bir araya gelmesi, Irak Başbakanı’na rahat bir nefes aldırttı. Çünkü kısa süren görev süresi boyunca ABD’lilerle ilişkileri en ılımlı ve en gergin ilişkiler içinde olan ve Washington'a davet edilmeyen eski Başbakan Adil Abdulmehdi senaryosunun tekrarlanması tehlikesini ortadan kaldırdı. Kişisel düzeyde Sudani, bölgedeki gergin ortamın ve hükümetini kuran güçlerin açıkça ABD karşıtı tutumlarının benzerliğine rağmen Abdulmehdi’nin ABD’lilerle yaşadığı karmaşayı çözmeyi başardı.

Genişletilen güvenlik ortaklığı

Irak hükümetinden ABD’ye giden heyette güvenlik birimlerinin yetkilileri de yer aldı. Ancak Washington ziyaretinin ana hedefleri arasında, özellikle Irak'ta DEAŞ’a karşı savaşan Uluslararası Koalisyonun misyonunu sona erdirmek için müzakerelerin başlamasından sonra, güvenlik ortaklığının yeniden başlatılması konusu yoktu. Yine de Sudani'nin ziyaretinde Bağdat ve Washington arasındaki güvenlik alanındaki iş birliğinde bir dönüşüm olduğunun sinyalleri güçlü bir şekilde görüldü.

Biden'ın Sudani ile görüşmesinde ABD kuvvetlerinin Irak'tan ‘çekilmesi’ kelimesi geçmedi. Aksine ABD Başkanı, Irak'ın topraklarının ve halkının güvenliği için Iraklı güvenlik güçlerinin kabilyetlerini güçlendirmekte kararlı olduklarını vurguladı. Beyaz Saray'dan yapılan açıklamaya göre hem Sudani hem de Biden, Yüksek Askeri Komisyon'un devam eden çalışmalarının yanı sıra ‘DEAŞ tehdidinin devam etmesi, operasyonel ve çevresel ihtiyaçlar ve Irak güvenlik güçlerinin kabiliyetlerinin arttırılmasını’ değerlendirecek olan üç çalışma grubunun çalışmalarına ve bu çalışmaların sonuçlarına bağlılıklarını ifade ettiler. Söz konusu gruplar, Uluslararası Koalisyon güçlerinin, Irak'taki rolünün ne zaman ve nasıl sona ereceğini belirlemenin yanında Irak Anayasası ve ABD-Irak Stratejik Çerçeve Anlaşması uyarınca sürdürülebilir güvenlik ortaklıklarına geçişin organize edilmesi için yukarıdaki faktörleri gözden geçirecekler.

Irak ve ABD arasında güvenlik ortaklığına geçişin en önemli göstergesi, Başkan Biden ve Başbakan Sudani’nin, güvenlik ortaklığının geleceğini konuşmak üzere bu yıl içinde ABD ve Irak arasında ikili bir güvenlik diyaloğu başlatma niyetinde olduklarını açıklamaları oldu. Bu tür niyetler her ne kadar ABD'deki başkanlık seçimlerinin sonucuna bağlı olsa da Bağdat ve Washington arasındaki güvenlik ortaklığının geleceği konusunda iki taraf arasındaki ilk anlaşmayı yansıtıyor.

xcdfrg
Bağdat'taki Irak Merkez Bankası'nın girişi, 25 Mart 2024 (AFP)

Sudani'nin ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ile görüşmesi daha çok güvenlik ortaklığının ayrıntılarıyla ilgiliydi. ABD Savunma Bakanlığı’ndan (Pentagon) Sudani- Austin görüşmesiyle ilgili yapılan açıklamada, ‘yabancı bir ülkeye’ askeri malzeme satışlarının yanında güvenlik güçlerini destekleyen ve DEAŞ’la Mücadele Eğitim ve Donatım Fonu aracılığıyla finanse edilen çok çeşitli eğitim ve donatım faaliyetleriyle Iraklı güvenlik güçlerinin modernizasyonuna ve askeri kabiliyetlerinin arttırılmasına yönelik çabaların ele alındığı belirtildi. Açıklamada ayrıca – ABD Dışişleri Bakanlığı adına profesyonel askeri eğitim kursları olan Yabancı Askeri Finansman (FMF) ve Uluslararası Askeri Eğitim ve Talim Programları (IMET) aracılığıyla finanse edilen savunma hizmetleri de sunulduğu kaydedildi.

İsrail ve İran arasındaki askeri gerilim, ‘ABD’nin İsrail’in güvenliğine olan bağlılığını’ vurgulayan Başkan Biden'ın açıklamalarında da yer aldı. Irak Başbakanı Sudani’nin yanıtı ise diplomatik bir tondaydı.

Öte yandan Irak'ın esnek ödeme mekanizması Kredi Garantili Ödeme Planı’nı (Credit Assured Payment Schedule/CAPS) kullanarak yaklaşık 550 milyon dolarlık kredi çekmesini öngören bir ortak çalışma protokolü imzalandı. Irak, tüm ödemeyi peşin yapmak yerine taksitlere bölerek yapmasına izin veren bu mekanizmayı kullanma fırsatından yararlanan ilk ülke olacak. Pentagon'dan yapılan açıklamada çalışma protokolünün imzalanmasının Irak ve ABD arasındaki güvenlik ortaklığının şimdi ve gelecekteki gücüne işaret ettiği belirtildi.

Güvenlikten ekonomiye

Muhammed Şiya es-Sudani, beraberinde çok sayıda Iraklı işadamıyla Washington'ı ziyaret eden ya da ABD’li şirketlerle sözleşmeler imzalanmasına öncülük eden ilk Irak başbakanı değil. Ancak Başbakan Sudani, ekonomik ortaklığa giden yolun ABD’lilerle ilişkilerin güçlendirilmesinde güvenilebilecek yeni ufkun enerji alanında yatırım kapılarının açılmasından geçtiğini anlamış gibi gibi görünüyor.

Irak, ekonomisi petrole dayalı bir ülke olduğundan doğalgaz alanında yatırım yapma niyetinde. Bu yüzden de petrol ve doğalgaz alanında faaliyet gösteren ABD’li şirketlerle çeşitli görüşmeler ve Houston, Teksas'taki Baker Enerji Çalışmaları ve Araştırmaları Enstitüsü'nden bir heyetle toplantı yapıldı. 

ABD merkezli General Electric, Honeywell, Transatlantic Petroleum ve diğer bazı şirketlerle elektrik, petrol ve doğalgaz alanlarında 14 ayrı mutabakat zaptı ve ortaklık sözleşmesi imzalandı.

Bu mutabakatlar, ABD ile stratejik ortaklığın yeniden yapılandırılması ve bu ortaklığın güvenlik alanından ekonomik ortaklığa taşınması için yeni bir yol haritası olabilir. Ancak ekonomik ortaklığa geçiş sadece mutabakatlar yeterli değil. Gerek ABD ile ilişkileri tamamen reddeden bazı siyasi güçlerin varlığı olsun gerek devleti etkisi altına alan yolsuzluk vakaları olsun, gerek bürokratik engeller olsun gerekse hükümetin güvenliği sağlamada zayıf kaldığı petrol ve doğalgaz sahaları ile elektrik tesislerinin bulunduğu coğrafi bölgelerin devletin kontrolü dışındaki silah gruplarının varlığı olsun, söz konusu anlaşmaların, sözleşmelerin ve mutabakatların uygulanmasını engelleyen çeşitli iç zorluklarla yüzleşmeye karar verilmesi gerekiyor.

Sudani hükümetinin, ABD ile ekonomik ortaklığa geçişte tüm bu konuları ele alması, doğrudan eyleme geçmesi ve mutabakatlarla sözleşmelerin uygulanmasını takip etmesi gerekiyor. ABD’lilerle yeni bir ilişki biçimine doğru cesur ve net kararlar almazsa Sudani’nin güvenilirliği tehlikeye girmesi işten bile değil.

En büyük kazanan IKBY oldu

Öte yandan Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesrur Barzani'nin Başbakan Sudani'den önce gerçekleştirdiği ABD ziyareti, Irak Yüksek Federal Mahkemesi’nin kararları nedeniyle Bağdat ile Erbil arasında yaşanan gerilimi, Sudani’nin Washington ziyareti sırasında ele alınacak önceliklerden biri haline getirmeyi başarmış gibi görünüyor.

xcdsrg
ABD saldırısında ölen bir arkadaşlarını cenaze törenine katılan Haşdi Şabi üyeleri, 26 Aralık 2023 (AFP)

Bu yüzden Biden-Sudani görüşmesinde IKBY’ye değinilmesi son derece önemliydi. Beyaz Saray'dan yapılan açıklamaya göre Biden ve Sudani, IKBY’nin istikrarlı ve refah içinde bir Irak'ın ayrılmaz bir parçası olduğunu vurguladılar. Biden’ın Başbakan Sudani ve hükümetinin IKBY ile devam eden sorunları çözecek kalıcı anlaşmalara ulaşma çabalarını överken daha fazla ilerleme kaydedilmesi için cesaretlendirdiği belirtilen açıklamada, ayrıca ABD’nin IKBY’de özgür, adil ve şeffaf seçimler yapılması başta olmak üzere Irak'ta demokrasinin güçlendirilmesini desteklediğini bir kez daha teyit ettiği aktarıldı.

Beyaz Saray açıklamasında Biden ve Sudani görüşmesinde IKBY’nin istikrarlı ve refah içinde bir Irak'ın ayrılmaz bir parçası olduğunun vurgulandığı belirtildi.

ABD merkezli bazı haber siteleri ve araştırma merkezleri, ABD'nin Erbil ile yaşanan ve Başbakan Sudani’nin IKBY’ye karşı tutumunu sertleştirmesinden ziyade Yüksek Federal Mahkeme'nin Erbil aleyhine aldığı kararların bir sonucu olan krizleri çözmesi için Sudani hükümetine baskı yapmasının önemini vurguladı.

Irak’taki dolar krizine çözüm getirmeyen ortaklık

Washington’a giden Irak heyetinde yer alan Irak Merkez Bankası Başkanı’nın açıklamaları, Irak’ın ABD Merkez Bankası (Fed) ile olan sorunlarının ele alındığına dair herhangi bir işaret taşımıyordu. Merkez Bankası Başkanı’nın açıklamaları Irak’ın Hazine Bakanlığı ve ABD Merkez Bankası ile olan sorunlarının ele alındığına dair herhangi bir izlenim vermiyordu. Merkez Bankası Başkanı, daha ziyade ortak komitelerin kurulmasına ilişkin daha önce yaptığı bir tekrarını yaparken Irak'ın mali geçiş süreçleri konusunda aldığı tedbirlere övgüde bulundu. Merkez Bankası Başkanı’nın açıklamalarına göre ABD’den bir heyetin Irak Merkez Bankası'nın aldığı söz konusu tedbirleri görüşmek üzere Irak'ı ziyaret etmesi bekleniyor.

Bunun yanında Sudani hükümeti ve Irak Merkez Bankası yönetiminin Irak'tan yapılan dolar kaçakçılığı, kara para aklama ve ABD'nin yaptırım uyguladığı ülkelere finansman sağlanması gibi konuların ele alınmasına yönelik açık bir gündemi ve hatta bankacılık sektöründeki ihlallere ilişkin net bir stratejisi olmadığı görülüyor. Ayrıca doların resmi kur değeri ile kara borsadaki fiyatı arasındaki uçuruma çözüm bulacak bir mali politika taslağı dahi yok.

Irak Başbakanı ve Merkez Bankası Başkanı, ülkedeki dolar krizi ve yerel bankalara uygulanan yaptırımlar konusunda yeni bir vizyona ya da plana sahip olmadıkları aşikar. Bu yüzden ABD Hazine Bakanlığı’dan bir heyetle yapılan görüşmede, ABD'nin Irak’taki bankacılık sektörüne ve dolar kaçakçılığına karşı daha önceki itirazlarını yeniden dinlemekle yetindiler. Bu ziyarette yeni olarak yalnızca Irak'taki bankacılık ve finans sistemine yardımcı olmak için geliştirilmiş interaktif bir plan sunuldu. Söz konusu plan, Irak Merkez Bankası’nın para transferi konularındaki politikasının daha fazla incelenmesinin ve gözden geçirilmesinin yanı sıra Irak’taki bankacılık sektörüne yeni şartların getirilmesini de içerebilir. Ancak bunun, sorunu çözmekten ziyade daha da karmaşık hale getireceği kesin.

*Bu makale Şarkul Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Avrupalıların yarısı Trump’ı düşman olarak görüyor

İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)
İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)
TT

Avrupalıların yarısı Trump’ı düşman olarak görüyor

İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)
İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)

Avrupa Birliği'nde (AB) yapılan ankete göre vatandaşların yarısı, ABD Başkanı Donald Trump'ı Avrupa'nın düşmanı olarak görüyor. 

Fransız politika dergisi Le Grand Continent'te yayımlanan ankete Belçika, Fransa, İspanya, İtalya, Hollanda, Almanya, Portekiz, Hırvatistan ve Polonya'dan yaklaşık 10 bin kişi katıldı. 

Katılımcıların yüzde 48'i Trump'ı kesin düşman gördüğünü belirtti. Bu oran Belçika'da yüzde 62, Fransa'da yüzde 57, Hırvatistan'da yüzde 37, Polonya'daysa yüzde 19 oldu.

Öte yandan Avrupalılar, ABD'yle ilişkileri stratejik açıdan önemli görüyor. AB'nin ABD yönetimine karşı hangi tutumu benimsemesi gerektiği sorulduğunda "uzlaşma" seçeneği yüzde 48'le en popüler tercih oldu. 

AB vatandaşlarının yüzde 51'i gelecek yıllarda Rusya'yla doğrudan savaş riskinin olduğunu düşünüyor. Bunun çok ciddi bir risk olduğunu savunanların oranıysa yüzde 18. 

Ülkelerin Rusya'ya coğrafi yakınlık derecesine göre görüşler büyük farklılık gösterdi. Polonyalı katılımcıların yüzde 77'si savaş riskinin yüksek olduğunu düşünürken, bu oran Fransa'da yüzde 54, Almanya'da yüzde 51, Portekiz'de yüzde 39 ve İtalya'da yüzde 34 oldu. 

Çoğu kişi AB'nin muhtemel savaşa karşı yeterince hazır olmadığını da düşünüyor. Katılımcıların yüzde 69'u ülkelerinin Rusya'ya karşı savunma kapasitesinin "zayıf kaldığını" ya da "hiç olmadığını" söyledi.

Rusya'dan gelebilecek tehditler arasında teknoloji ve dijital güvenliği etkileyecek saldırılar yüzde 28'le en üst sırada yer aldı. Askeri güvenlikse bunun ardından yüzde 25 oranındaydı.

Katılımcıların yüzde 69'u muhtemel savaş durumunda AB'nin birliğini pekiştirerek koruyucu bir rol oynaması gerektiğini söyledi.

9 ülkedeki katılımcıların büyük çoğunluğu AB üyeliğini destekledi, vatandaşların yüzde 74'ü ülkelerinin blokta kalmasını istediğini belirtti. 

Bu oran yüzde 90'la Portekiz ve yüzde 89'la İspanya'da en yüksek seviyedeyken, yüzde 68'le Polonya'da ve yüzde 61'le Fransa'da en düşük orandaydı.

Anketi düzenleyen Cluster 17 şirketinin kurucusu Jean-Yves Dormagen, AB'de "Trumpçılığın düşmanca bir güç olarak görüldüğünü" belirterek şöyle devam ediyor: 

Avrupa sadece artan risklerle karşı karşıya değil, aynı zamanda kendi tarihsel, jeopolitik ve siyasi yapısında da dönüşüm geçiriyor. Ankette çıkan genel tablo, endişeli, kendi kırılganlıklarının çok iyi farkında olan ve olumlu bir geleceği düşünebilmek için mücadele eden bir Avrupa'yı gösteriyor.

Independent Türkçe, Guardian, La Voce di New York


Maduro’nun iktidarı bırakmak için yaptığı teklif ortaya çıktı

Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)
Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)
TT

Maduro’nun iktidarı bırakmak için yaptığı teklif ortaya çıktı

Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)
Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)

Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)

Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'yla ABD Başkanı Donald Trump'ın telefon görüşmesinin detayları ortaya çıktı. 

Kimliğinin açıklanmaması şartıyla Telegraph'a konuşan kaynaklar, Maduro'nun iktidarı bırakmak için belirli şartlar sunduğunu ancak Trump'ın bunları kabul etmediğini savunuyor.

Buna göre Maduro, 200 milyon dolarlık servetini korumayı, kendisine yakın yaklaşık 100 kişi hakkında hiçbir işlem yapılmamasını ve dost bir ülkeye sığınmasının sağlanmasını istemiş.

Kaynaklar, Washington'ın özellikle üst düzey yetkililer hakkında herhangi bir işlem yapılmaması talebine yanaşmadığını belirtiyor. 

15 dakikalık telefon konuşmasında iki liderin, Venezuela'da olası bir geçiş hükümetinin nasıl kurulacağına veya Maduro'nun nereye gönderileceğine dair de anlaşmaya varamadığı ifade ediliyor. 

Trump'ın, Maduro'nun gidebileceği ülkeler arasında Rusya ve Çin'i gösterdiği öne sürülüyor. Ayrıca Katar'ın da bir seçenek olarak değerlendirildiği iddia ediliyor. 

Washington Post'un 27 Kasım'daki haberinde, Venezuela liderinin Türkiye'ye kaçabileceği de ileri sürülmüştü. 

Telegraph'ın haberinde, Maduro'nun kendisine yakın isimlerin geçiş hükümetinde rol oynamasını istediği ancak Beyaz Saray'ın bunu kabul etmediği yazılıyor.

Kaynaklardan biri, Venezuela liderinin "iki arada bir derede" kaldığını söylüyor. İktidardaki müttefikleri hakkında işlem yapılmasını kabul etmesi halinde Maduro'nun Venezuela'daki üst düzey isimler tarafından "hedef alınabileceği" belirtiliyor. 

ABD Dışişleri Bakanlığı, uyuşturucu kaçakçılığından sorumlu tuttuğu Güneşler Karteli'ni (Cartel de los Soles) terör örgütü ilan etmiş, liderinin Maduro olduğunu öne sürmüştü.

Haberde, Maduro'nun af istediği üst düzey askeri ve siyasi isimlerin, ABD tarafından hedef alınan bu örgüte üye olduğu savunuluyor. 

Diğer yandan Karakas yönetimi, böyle bir örgütün varlığını defalarca reddetmişti. Venezuela Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, ABD'nin Güneşler Karteli'yle ilgili açıklamasının "asılsız ve gerçek dışı" olduğu savunulmuştu. 

Beyaz Saray'ın örgütün en üst isimlerinden biri olduğunu öne sürdüğü Venezuela İçişleri, Adalet ve Barış Bakanı Diosdado Cabello da karteli "uydurma" diye nitelemişti.

Maduro, Trump'la telefon görüşmesi hakkunda dün yaptığı açıklamada, "Görüşmenin saygı çerçevesinde tamamlandığını ifade etmek isterim" demişti. Trump ise Maduro'yla konuşmasına ilişkin "Görüşmenin iyi ya da kötü geçtiğine dair bir şey söyleyemem" ifadelerini kullanmıştı. 

ABD'nin Karayipler'deki askeri yığınağı

Trump yönetimi uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle Güney Mızrağı Operasyonu'nu başlattığını bu ay duyurmuştu. Amerikan ordusu, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un da aralarında bulunduğu çok sayıda savaş gemisiyle birlikte 15 bin askerini bölgeye sevk etmişti.

Bölgede eylülden bu yana en az 21 operasyon düzenleyen Amerikan ordusu, uyuşturucu kaçakçılığına karıştığını iddia ettiği 83 kişiyi öldürdü. 

Independent Türkçe, Telegraph, BBC


Putin, 4 yıl sonra Hindistan’da: Modi’yle toplantıda neler konuşulacak?

Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)
Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)
TT

Putin, 4 yıl sonra Hindistan’da: Modi’yle toplantıda neler konuşulacak?

Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)
Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le Hindistan Başbakanı Narendra Modi'nin görüşmesi özellikle ABD tarafından yakından takip ediliyor.

Rus lider bugün Yeni Delhi'ye vardı, Modi'yle birebir görüşmeninse yarın düzenlenmesi planlanıyor. 

New York Times'ın (NYT) haberinde, ABD Başkanı Donald Trump'ın Rus petrolünü almaması için Modi'ye baskı yaptığı hatırlatılıyor. 

Yeni Delhi yönetimi, Washington'ın taleplerine bir süre direnmiş ancak ABD'nin geçen ay Rus petrol devlerine uyguladığı yaptırımların ardından satın alımları büyük ölçüde durdurmak zorunda kalmıştı. 

BBC'nin analizinde, 2022'de patlak veren Ukrayna savaşından beri ilk kez Hindistan'ı ziyaret edecek Putin'in petrol satın alımlarının tekrar artırılması için Modi'ye baskı yapabileceğine dikkat çekiliyor. 

İkili zirvede, Hindistan ve Rusya'nın Sovyet döneminden beri süren ilişkilerine bağlı oldukları mesajı verilecek. 

NYT'nin haberinde, aynı zamanda görüşmenin Putin için "küresel öneme sahip bir ortağı olduğunu dünyaya gösterme fırsatı" sunacağı ifade ediliyor.

Toplantıda Modi yönetiminin Rus menşeli gübre ürünlerine yatırımını artırması ve Hindistan'da Rusya işbirliğiyle inşa edilecek nükleer santrallerle ilgili konuların ele alınacağı aktarılıyor. 

Ayrıca iş sektöründe ortaklığın da artırılması öngörülüyor. Ukrayna savaşı nedeniyle eleman kıtlığı yaşayan Rus şirketlerin Hindistanlı işçileri kadrolarına katmak istediği belirtiliyor. 

Bu, Putin'in 2021'den beri Hindistan'a yaptığı ilk ziyaret olacak. Diğer yandan iki lider eylülde Çin'de düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü toplantısında bir araya gelmiş, geçen yıl da Moskova'da görüşmüştü. 

"Denge politikası sınanıyor"

Diğer yandan görüşmenin, Modi'nin hem Rusya hem de Batı'yla ilişkilerini dengede tutmakta zorlandığı bir dönemde yapıldığına işaret ediliyor. Yeni Delhi merkezli düşünce kuruluşu Global Trade Research Initiative'in (GTRI) görüşme hakkındaki analizinde şu ifadelere yer veriliyor: 

Hindistan için zor olan mesele stratejik dengeyi korumaktır. Washington'dan gelen baskı ve Moskova'ya bağımlılığı yönetirken özerkliği de koruyabilmektir.

CNN'in analizinde de Hindistan'ın denge politikasının son dönemde sınandığı belirtiliyor. Yeni Delhi yönetiminin, Soğuk Savaş'ta kurulan dostluk, askeri işbirliği ve ucuz petrol fırsatı nedeniyle Kremlin'e bağımlı olduğu, diğer yandan da teknoloji, ticaret ve yatırım konusunda Amerika'yla işbirliğinden vazgeçmek istemediği yazılıyor. 

"Yeni S-400 anlaşması gelebilir"

İki ülke arasında savunma sektöründe de kuvvetli bağlar var. Hindistan yönetimi, Çin ve Pakistan'la sınırlarını korumak için askeri ekipmana on milyarlarca dolar harcıyor. 

Hindistan ordusunun elindeki hava savunma sistemleri, savaş uçakları, tüfekler ve füzelerin çoğu da ülkenin en büyük silah tedarikçisi Rusya tarafından üretiliyor.  

Hindistan medyasında yer alan haberlere göre, Modi yönetimi Rus menşeli S-400 hava savunma sistemi için yeni bir anlaşma yapabilir.

S-400 ve Rusya-Hindistan ortak üretimi uzun menzilli BrahMos füzeleri, Hindistan'la Pakistan arasında mayısta patlak veren 4 günlük çatışmalarda önemli rol oynamıştı.

Independent Türkçe, CNN, BBC, New York Times