Ermenistan doğruladı: Londra, sığınmacı planı için bizle temas kurdu

Ermenistan hükümeti, Londra ilk temasları kurmuş olsa da böyle bir anlaşmanın kabul edilmesinin pek mümkün olmadığını ve "asıl müzakerelerin" gerçekleşmediğini belirtiyor

Birleşik Krallık Başbakanı Rishi Sunak (Reuters)
Birleşik Krallık Başbakanı Rishi Sunak (Reuters)
TT

Ermenistan doğruladı: Londra, sığınmacı planı için bizle temas kurdu

Birleşik Krallık Başbakanı Rishi Sunak (Reuters)
Birleşik Krallık Başbakanı Rishi Sunak (Reuters)

Ermenistan'daki üst düzey yetkililer, Birleşik Krallık'tan (BK) sınır dışı edilen sığınmacıları barındırmak için Ruanda tarzı bir anlaşma konusunda Britanya'nın kendileriyle temas kurduğunu ancak görüşmelerin hiçbir zaman başlamadığını açıkladı.

Giderek daha umutsuz hale gelen ülke arayışında Rishi Sunak hükümetinin Ruanda dışında 4 ülkeyi daha seçtiği söyleniyor. BK Dışişleri Bakanlığı'nın yaptığı kapsamlı bir araştırmanın ardından "üçüncü ülke sığınma işlemleri anlaşmaları" için hazırladığı son listede Fildişi Sahili, Kosta Rika ve Botsvana'yla birlikte Ermenistan'ın da yer aldığı ve ilgili ülkelerle görüşmeler yapıldığı bildirildi.

The Times şöyle aktamıştı: 

[BK] hükümeti bu ülkelerin temsilcileriyle benzer bir BK-Ruanda anlaşması üzerinde uzlaşmaya varmak üzere görüşmelere başladı ancak Ruanda anlaşmasında süregelen sorunlar nedeniyle dördüyle de ilerleme kaydedilemedi.

Ancak Ermenistan hükümeti Londra'nın ilk temasları kurmasına rağmen bunların takibini kayda değer bir şekilde yapmadığını ve böyle bir anlaşmanın kabul edilme ihtimalinin çok düşük olduğunu belirtti. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ani Badalyan, "Konuyla ilgili herhangi bir asıl ya da teknik müzakere yapılmadı" dedi.

İçişleri Bakanlığı Göç ve Yurttaşlık Servisi Başkan Yardımcısı Nelly Davtyan da böyle bir anlaşmanın müzakere edildiğine dair bilgilerinin olmadığını söyledi: 

İçişleri Bakanlığı, özellikle de Göç ve Yurttaşlık Servisi, bu tür müzakerelere dahil değildir ve hiçbir zaman da olmamıştır.

Dışişleri Bakan Yardımcısı Vahan Kostanyan, Ermenistan'ın komşu Azerbaycan'la girdiği son savaş ve Dağlık Karabağ bölgesinin kaybedilmesinin ardından yerinden edilen muazzam sayıda insanla birlikte ciddi bir mülteci kriziyle karşı karşıya olduğunu belirtti.

Başkent Erivan'da yaptığı açıklamada şunları söyledi: 

Ermenistan'daki insani durum, 108 binden fazla Ermeni'nin atalarının topraklarından zorla göç ettirildiği ve Ermenistan'a sığındığı Dağlık Karabağ'daki etnik temizliğe kadar uzanıyor. Size tek bir rakam vermek gerekirse, sadece bu insanların barınma sorunları için 1,5 milyar euroya ihtiyacımız olacak. Şimdi bunun için farklı özel doktorlar ve bankalarla görüşüyoruz. Bu insanlara mali destek için 100 milyon euro ayırıyoruz ve Dağlık Karabağ'dan üniversite için gelen öğrencilerin eğitim ücretlerini karşılıyoruz. Tüm bunlar çok fazla sorunumuz olduğu anlamına geliyor.

Independent Türkçe



İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

Hüda Rauf

İran ile ABD arasındaki müzakereler, her iki müzakereci ve arabulucu tarafın iyimser ve olumlu açıklamalarıyla ilerleyen üç turdan sonra durdu. Dördüncü turun ertelenmesi, ABD-İran arasında geçici veya kalıcı bir anlaşmaya varılma şansı konusunda soru işaretlerine yol açtı.

Donald Trump'ın göreve gelmesinden bu yana tüm göstergeler, hem İran hem de Amerikan tarafının bir anlaşma imzalamaya hazır ve niyetli olduğuna işaret etse de, şimdilik görüşmelerin üçüncü turda durmasının -ama bu geçici ve yakında dördüncü turla devam edecek gibi görünüyor- her bir tarafın istediği şeyin teknik ayrıntılarından ibaret olmayan başka nedenleri de vardı. Nitekim Washington'daki bazı taraflar İran'ın nükleer programının tamamen ortadan kaldırılmasından bahsederken, diğerleri ise sıfır zenginleştirmeden bahsediyor ve İran her ikisini de reddediyor.

Trump yönetiminin İran ile müzakerelerdeki temsilcisi Steve Witkoff, Tahran'ın uranyumu yüzde 3.67 oranında zenginleştirme hakkı olduğunu söylese de, ertesi gün İran'ın uranyum zenginleştirmemesi gerektiğini açıkladı. Ardından Dışişleri Bakanı Marco Rubio, İran'ın uranyum zenginleştiren tek nükleer olmayan ülke olmak istediğini söyledi.

Öte yandan İran'ın yüzde 3.67 oranında uranyum zenginleştirme imkânına sahip olması durumunda bu oranın barışçıl amaçlarla uyumlu olmadığı belirtiliyor. Zira birkaç hafta içinde yüzde 20, sonra yüzde 60 ve en sonunda da yüzde 90 zenginleştirme oranına ulaşabilir ki bu da silah üretmek için gereken oran.

Her iki taraftan gelen belirsiz açıklamalara rağmen İran ve Washington'un çok yakında bir anlaşmaya varma noktasında olduğu kesin. Ancak görüşmelerdeki duraklamanın bölgesel bir başka gelişmeyle bağlantılı olduğu anlaşılıyor. İran'da Recai Limanı’nda ağır kayıplara yol açan ve etkileri halen devam eden bir patlama meydana gelirken, Husilerin İsrail hedeflerine yönelik saldırısı gerçekleşti. Husilere ait bir insansız hava aracı İsrail'deki enerji merkezini çevreleyen köprünün yakınına düşerek geniş çaplı bir hasara yol açtı. İsrail güvenlik birimlerinin yaptığı değerlendirmelerde, Husilerin Ben Gurion Havalimanı'na yeni tip bir füze fırlattığı belirtiliyor. Saldırı üzerine İsrail, İran’ı hedef alma ve eleştirme bahanesi bulma fırsatını kaçırmayarak, Tahran’ı Husi saldırısının arkasında olmakla suçladı.

İran'ın yıllardır Husilere askeri, mali ve lojistik destek sağladığı biliniyor. Ancak İsrail, bu olayı İran'ı eleştirmek ve Washington ile yürüttüğü müzakereler kapsamında ona baskı yapmak için kullandı. Öte yandan İran da Husi saldırılarını, Washington'u Kızıldeniz'deki saldırıları durdurmaları için Husileri etkileme gücüne sahip olduğuna ikna etmek amacıyla kullanıyor ve bu, İran'ın bilinen meseleleri birbirine bağlama politikasıyla örtüşüyor.

Daha sonra üçüncü tur görüşmelerin ardından müzakereler durdu, ama dördüncü tur görüşmeler yakın. Trump da Husiler ile Kızıldeniz'de ABD gemilerine yönelik saldırıların durdurulması ve ABD’nin Yemen'deki Husilere yönelik saldırılarının durması konusunda anlaşmaya vardıklarını duyurdu.

Bilhassa saldırılardan zarar gören Mısır ve Suudi Arabistan gibi Kızıldeniz'e kıyısı olan bölge ülkeleri olduğu için, iki taraf arasındaki saldırıların durması, bölgede sükunetin sağlanması ve gerginliğin azalması için olumlu bir gösterge. Suudi Arabistan, Yemen'de gerginliğin azaltılması ve Yemen krizinin barışçıl bir şekilde çözülmesi amacıyla bu anlaşmaya mutlaka destek verecektir. Ancak anlaşma diğer yandan, Trump'ın övünebileceği herhangi bir başarı elde etmek isteyen Washington'a baskı yaparak, İran ve İsrail'in çıkarları doğrultusunda birbirlerini nasıl kullandıklarını da ortaya koydu.

Kaldı ki Washington ile Husiler arasındaki anlaşmaya ilişkin soru işaretleri de gündemde; anlaşma Trump'ın bölge ziyareti bitene kadar geçici mi olacak, yoksa devam mı edecek? Yemenli isyancılar sadece İsrail gemilerine saldırmaya devam ederse ne olacak? Bu durum İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının durmasına yol açacak mı? Tüm bunlar önümüzdeki ziyaretten sonra cevapları daha da netleşebilecek sorular.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre İran, İsrail ve Husiler, mevcut süreçte çıkarlarını korumak için Amerikan rolünü kullanmayı, ondan faydalanmayı başardılar. Ancak gelişmeler henüz şekillenme aşamasında ve bunların kısa sürede çökecek geçici düzenlemelerle mi yoksa daha uzun süre devam edecek düzenlemelerle mi sonuçlanacağı belirsiz.