Güney Lübnan'da bombardıman devam ediyor... Mısır heyeti Gazze ateşkes görüşmelerini ilerletmek için İsrail'e gidiyor

İsrail hava saldırıları sonucu yıkılan mezarları inceleyen Filistinliler (DPA)
İsrail hava saldırıları sonucu yıkılan mezarları inceleyen Filistinliler (DPA)
TT

Güney Lübnan'da bombardıman devam ediyor... Mısır heyeti Gazze ateşkes görüşmelerini ilerletmek için İsrail'e gidiyor

İsrail hava saldırıları sonucu yıkılan mezarları inceleyen Filistinliler (DPA)
İsrail hava saldırıları sonucu yıkılan mezarları inceleyen Filistinliler (DPA)

Mısırlı bir heyetin ateşkes ve Gazze Şeridi'ndeki esirlerin serbest bırakılması görüşmelerini ilerletmek umuduyla İsrail'e gelmesi beklenirken, İsrail ordusu ile Hizbullah arasında perşembeyi cumaya bağlayan gece karşılıklı roket ateşi gerçekleşti.

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığı habere göre İsrail ordusu, gece boyunca Lübnan'dan İsrail'in kuzeyine ‘iki tanksavar füze’ atıldığını ve topçu ateşiyle ‘bu saldırıların kaynaklarını’ hedef aldığını bildirdi.

rftn6tnm
İsrail'in Lübnan'ın güneyindeki Alma eş-Şaab köyünü bombalaması sonucu dumanlar yükseliyor. (AFP)

İsrail ordusundan yapılan açıklamada, askeri uçakların Kafr Şuba bölgesindeki Hizbullah ‘altyapısını’ bombaladığı belirtildi.

Hizbullah ise yaptığı açıklamada, sınırda İsrail güçlerini vuran silahlı saldırıların sorumluluğunu üstlendi.

İsrail ordusu Çarşamba günü, Hizbullah'ın İsrail ordusuna karşı saldırılar düzenlediği Güney Lübnan'da ‘karşı saldırı operasyonları’ yürüttüğünü duyurdu.

Buna paralel olarak İsrail ordusu, başta müttefiki ABD olmak üzere uluslararası toplumun uyarılarına rağmen Hamas'a karşı yürüttüğü savaşın bir parçası olarak Refah'ta bir kara harekâtı başlatmaya hazırlanıyor.

Yok etmek ya da özgürleştirmek

Çok sayıda yabancı başkent ve insani yardım kuruluşu, İsrail'in kuşatma altındaki Gazze Şeridi'nin güneyinde yer alan ve çoğu yerinden edilmiş 1,5 milyondan fazla insana ev sahipliği yapan Refah kentine saldırması halinde çok sayıda insanın hayatını kaybedeceğinden endişe duyduklarını ifade ediyor.

Söz konusu gelişme, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun haftalardır bu operasyonun Hamas'ı ortadan kaldırmak için gerekli olduğunu vurguladığı ve Refah'ın Hamas’ın Gazze Şeridi'ndeki son büyük kalesi olduğuna dikkat çektiği bir dönemde geldi.

fbrtbr5
İsrail'in Gazze Şeridi ile olan güney sınırında, Refah yakınlarındaki bir depolama alanında bulunan İsrail zırhlı personel taşıyıcıları (EPA)

İsrail Hükümet Sözcüsü David Manser dün (Perşembe) yaptığı açıklamada, Savaş Kabinesi’nin ‘son Hamas birimlerini yok etmenin yollarını görüşmek üzere’ toplandığını duyurdu.

Ancak bazı İsrail medya kuruluşları, isimlerinin açıklanmasını istemeyen yetkililere dayanarak, hükümetin Mısırlı bir heyetin beklenen ziyareti öncesinde esirlerin serbest bırakılmasını da içeren yeni bir ateşkes önerisini görüştüğünü aktardı.

Walla internet sitesinin ismini vermediği üst düzey bir İsrailli yetkiliye dayandırdığı habere göre, görüşmeler özellikle ‘insani’ vaka olarak değerlendirilen 20 esirin ilk etapta serbest bırakılmasını öngören bir teklif üzerinde yoğunlaştı.

Hamas Siyasi Büro üyesi Gazi Hamad Katar'da AFP'ye yaptığı açıklamada, İsrail'in Refah'a olası bir askeri saldırısında ‘istediğini’ elde edemeyeceğini söyledi.

Hamad, “İster Mısır'daki, ister Katar'daki kardeşlerimiz olsun, ister Arap ve uluslararası taraflar olsun, mevcut çatışmaya dahil olan tüm taraflarla Refah'ı işgal etmenin tehlikesini ve İsrail'in yeni katliamlar ve soykırımlar yapmaya doğru gittiğini konuştuk” şeklinde konuştu.

‘Esir değişimi anlaşması hemen şimdi’

Bu arada İsrailli esirlerin yakınları Tel Aviv'deki Savunma Bakanlığı önünde gösteri düzenleyerek Gazze Şeridi'nde kaçırılanların serbest bırakılması için İsrail hükümetine baskı yapmaya devam etti.

Bazı protestocular ellerini bağlayıp kırmızıya boyarken ağızlarını da 7 Ekim'den bu yana geçen gün sayısına atıfta bulunan ‘202’ rakamlı bir çıkartmayla kapattı. Bazıları ‘Esir değişimi anlaşması hemen şimdi’ yazılı bir pankart taşıdı.

Bu gelişme, Hamas'ın geçtiğimiz Çarşamba günü, 7 Ekim'de İsrail topraklarına düzenlediği saldırı sırasında kaçırılan esirlerden birini gösteren bir video yayınlamasının ardından geldi.

Videoda 23 yaşındaki İsrailli Hirsch Goldberg Pauline, İsrail Başbakanı’nı ve hükümet üyelerini esirleri ‘terk etmekle’ suçladı.

Diğer yandan aralarında ABD, Fransa, İngiltere ve Almanya'nın da bulunduğu 18 ülkenin liderleri ortak bir metin yayınlayarak ‘Gazze Şeridi'nde Hamas tarafından tutulan tüm esirlerin derhal serbest bırakılması’ çağrısında bulundu.

Beyaz Saray tarafından yayınlanan metinde ‘esirlerin serbest bırakılması için masada bulunan anlaşmanın Gazze Şeridi'nde acil ve uzun süreli bir ateşkese olanak sağlayacağı’ vurgulandı.

Savaş 7 Ekim'de Hamas'ın İsrail'e karşı benzeri görülmemiş bir saldırı başlatması ve bu saldırı sırasında 250'den fazla kişiyi kaçırmasının ardından patlak verdi. İsrailli yetkililere göre 34'ü muhtemelen ölü olmak üzere 129 kişi halen Gazze Şeridi'nde tutuluyor.

Buna karşılık İsrail, 2007'den beri Gazze Şeridi'nde iktidarda olan ve İsrail, ABD ve Avrupa Birliği (AB) tarafından terör örgütü olarak tanımlanan Hamas'ı yok etme sözü verdi.

Hamas’a bağlı Sağlık Bakanlığı'na göre İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki büyük askeri operasyonu çoğu sivil 34 bin 305 kişinin ölümüne neden oldu.

‘Artık çok ileri gidildi’

Görgü tanıkları, perşembeyi cumaya bağlayan gece Gazze Şeridi'nde, özellikle de saldırıların ardından enkaz altından eşyalarını kurtarmaya çalışan insanların yaşadığı Refah bölgesinde bombardıman yaşandığını bildirdi.

Bunlardan biri olan Semir, enkaz yığınları arasında şunları söyledi: “Yeter bu kadar yıkım, yeter bu kadar savaş! Yeter bu kadar çocuk, kadın, yaşlı ve savunmasız sivillerin kanının içilmesi! Artık çok ileri gidildi, yeter artık!”

Gazze Şeridi'nin 2,4 milyon sakini korkunç bir insani durumla karşı karşıya kalırken, ABD dün Gazze Şeridi açıklarında askeri ve sivil gemilerin yardım boşaltmasına olanak sağlayacak geçici bir liman ve iskele inşa etmeye başladığını duyurdu.

ABD Başkanı Joe Biden, İsrail'in uyguladığı sıkı kontrol ve denetimler nedeniyle Mısır'dan karayoluyla yardım ulaştırmanın zorluğunu göz önünde bulundurarak Mart ayı başında söz konusu inşaatı duyurmuştu.

Bu gelişmelerin ortasında, Gazze Şeridi'ndeki savaşa karşı gösterilerin arttığı, yüzlerce kişinin gözaltına alındığı ve çevik kuvvet polisinin öfkeli öğrencilerle karşı karşıya geldiği ABD üniversitelerinde tansiyon yüksek seviyede seyretmeye devam ediyor.

Los Angeles'tan New York, Austin, Boston, Chicago ve Atlanta'ya, Filistin yanlısı ABD öğrenci hareketi genişliyor. Harvard, Yale, Columbia ve Princeton gibi dünyaca ünlü üniversitelerde protestolar düzenleniyor.



İsrail-İran savaşı: Neden ve nereye?

İsrail-İran savaşı: Neden ve nereye?
TT

İsrail-İran savaşı: Neden ve nereye?

İsrail-İran savaşı: Neden ve nereye?

Hüda Rauf

İran-İsrail arasındaki savaşın nasıl sonuçlanacağına dair bir sonuca varmak için henüz çok erken olabilir, özellikle de savaş hâlâ devam ediyorken ve her dakika yeni gelişmeler yaşanırken. Ama savaşın neden başladığını, İsrail ve İran'ın ne düşündüğünü, her iki tarafın hedeflerinin ne olduğunu anlayabiliriz.

İsrail, İran’ı Irak ile savaşından bu yana tanık olmadığı bir saldırıyla şaşırttı; üst düzey askeri ve güvenlik liderleri ile çok sayıda nükleer bilimcisini hedef aldı. Ayrıca nükleer ve askeri tesislerine saldırılar düzenledi. İsrail'in saldırısı, İran-ABD müzakerelerinin altıncı turu öncesinde beklenmedik bir anda gerçekleşti. Görüşmelerin önceki turlarında her iki taraftan da olumlu tepkiler gelmişti, ta ki ABD'nin sıfır zenginleştirme talebi ile İran'ın ülke içinde zenginleştirme konusunda garanti talebi arasındaki anlaşmazlık açığa çıkana kadar.

ABD Başkanı, iki ay boyunca İsrail'in İran'ın nükleer tesislerine yönelik saldırısına açıkça karşı çıktı. Ancak İsrail, Trump'ın Tahran'a verdiği iki aylık süre dolduktan sonra 61'inci günde, geniş çaplı ve yoğun bir operasyon gerçekleştirdi.

Bu saldırı, İran'a ait bir başarısızlıklar listesi ortaya çıkardı ve bunların en büyüğü güvenlik alanındaki istihbarat zaafıydı. Zira Mossad İran'da uyuyan hücreler oluşturmayı başarmıştı ve bunu yapmak mutlaka yıllarını almıştı. İsrail'in ayrıca Spike tanksavar füzesi gibi gelişmiş ekipmanları İran'a sokmak için yeterli sayıda işbirlikçisi de vardı. Son anda ise Tzomet biriminden Mossad ajanları, diğer özel kuvvet mensuplarıyla birlikte, İran'ın radarlarına ve SAM füzelerine yönelik saldırıları koordine etmek üzere İran'a indirildi veya gizlice sokuldu. İsrail'in İran'ın orta ve uzun menzilli hava savunma sistemlerini etkisiz hale getirmesi uzun sürmedi.

Bu bağlamda İran'ın, rejimin üst düzey lider ve komutanlarının hedef alınmasının ardından hâlâ yanıt verecek askeri kapasiteye sahip olduğunu, kararlar alabileceğini ve liderlik yapısını yeniden inşa edebileceğini kanıtlamak için hızla harekete geçmesi gerekiyordu. İran ayrıca İsrail ile kapsamlı bir çatışmadan kaçınmak için Washington ile derhal görüşmelere dönmek istiyordu. Ama İsrail'e askeri bir karşılık vermeden de masaya geri dönemezdi, aksi takdirde masaya yenilmiş bir konumda dönmüş olacaktı.

İran, bu gelişmeler yaşanırken müzakerelere kapıyı kapatmadı ve Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, Dışişleri Bakanı ve Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü saldırıların durması halinde müzakerelere geri döneceklerini duyurdular. Ancak Trump, İsrail saldırılarını onayladığını gösterdi. Belki de Trump İsrail'in kendisine, teslim olmuş, yenilmiş ve uranyum zenginleştirmeyi garanti altına almak için değil, rejimin bekası için müzakere eden bir Tahran ile müzakereler yürütme fırsatı sağlayacağını düşünüyor. Trump, İran'ın Dini Lideri’nin nerede olduğunu bildiğini ancak onu hedef almayacağına dair bir tweet paylaşarak, gerçekten böyle düşündüğünü gösterdi.

Amerikan anlaşmasının hatlarından, İran'ın nükleer programının tasfiyesi, mevcut rejimin bekası için elinde bulundurduğu balistik füze ve insansız hava araçları cephaneliğinden kurtulmasına ilişkin ABD taleplerine boyun eğmesinin istendiği sonucu çıkarılabilir.

Bu nedenle İsrail saldırıları, sivil tesislerin yanı sıra nükleer ve füze gücüne ait askeri tesisleri de hedef aldı. Sivil tesislerin hedef alınmasının amacı sivil kayıpları artırmak ve rejime karşı isyan için halk baskısı doğurmak. Bu nedenle İsrail, gösteriler sırasında vatandaşları tutuklamakla görevli olan Besic güçlerini de hedef aldı.

Netanyahu'nun Trump'ı savaşa sokma girişimleri karşısında İran gerilimi tırmandırıyor ve ABD Başkanı'na, İsrail'in yanında savaşa girmesinin askeri bir tırmandırmaya yol açacağı uyarısında bulunuyor. İran, Washington'un İsrail safında savaşa girmesinin, savaşı kendi çıkarlarına aykırı bir şekilde sonlandıracağını, askeri ve nükleer kapasitesini yok edeceğini ve muhtemelen rejimin çökmesine yol açacağını biliyor. Bu nedenle İsrail'e vereceği yanıta ilişkin seçenekleri sınırlı. Füze kapasitesini kademeli olarak kullanıyor, yani Washington'un savaşa dahil olması halinde ihtiyaç duyabileceği stoklarını tüketmeyecek şekilde kullanıyor. Bu konuda ayrıca İsrail'in İran hava sahasındaki egemenliği ve İsrail'in çok sayıda füze fırlatma platformuna yönelik saldırılarından kaynaklanan bazı operasyonel kısıtlamalar da bulunuyor. Yeterli sayıda rampa yoksa füze stokunun da bir anlamı yok.

Öte yandan İran'ın balistik füzeleri İsrail içinde kayıplara yol açsa da bu kayıplar İsrail'in İran'a yönelik saldırıları kadar büyük değil. Ancak İran, bir yandan ABD'nin de savaşa dahil olarak Netanyahu'nun amacına ulaşmasını istemediği, diğer yandan İsrail'in hava savunma sistemi olduğu için ihtiyatlı bir biçimde karşılık vermek zorunda.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre İran, kendi imkânlarını ve İsrail'in imkânlarını tüketme aşamasına gelmek için askeri yön de dahil olmak üzere birden fazla yönde hareket ediyor. Diplomasi kanalını ilerletmek için Körfez ülkeleri, Mısır ve Türkiye gibi komşularıyla diplomatik kanal ve iletişimini sürdürüyor. Bu ülkeler, iyi komşuluk, başka ülkelerin egemenlik haklarının ihlal edilmemesi ilkesi, İran'ın nükleer ve balistik füze meselesinin, bölge ülkelerine huzursuzluk ve istikrarsızlık getirecek askeri kanallardan ziyade diplomatik kanallardan ele alınmasının daha doğru olduğu temelinde İsrail saldırısını kınadılar. Bu ülkeler, saldırıyı durdurmak için Fransa ve İngiltere ile görüşmeleri ve diplomatik süreçleri yoğunlaştırabilir, belki de bir bütün olarak bölgedeki nükleer yayılma sorununu ele alma konusunda bölgesel müzakereler başlatabilirler. İran'ın müttefikleri olan Çin ve Rusya'nın da oynayabilecekleri roller var.

Bu süreçler gölgesinde İran, artık mücadelesinin birincil hedefinin rejimin korunması olduğunun farkında. Dolayısıyla İsrail ile çatışmalar, her iki tarafın da kapasiteleri tükenene kadar devam edecek, daha sonra Washington müdahale ederek saldırıyı durduracaktır.

Washington'un İran'ı, özellikle de Fordo tesisini vurmak için müdahale etmesi halinde, Tahran elindeki baskı kartlarını kullanacaktır. Bu kartlar arasında Hürmüz Boğazı gibi su yollarında seyrüseferi tehdit etmek veya Husileri Babu’l Mendeb ve Afrika Boynuzu'nda gerginlik yaratmaya itmek de bulunuyor. Burada amaç küresel enerji piyasalarında ve fiyatlarında bozulmalar yaratarak finans piyasalarını etkilemektir.

Buna ilave olarak bölgedeki bazı Amerikan varlıklarını, çıkarlarını ve üslerini hedef alması da mümkün. İsrail'in kendisine karşı savaşından sonra henüz toparlanma aşamasında olmasına, ayrıca Lübnan liderliğinin olup bitenlerden uzak durma isteği onu kısıtlamasına rağmen, Hizbullah gibi vekillerini de müdahale etmeye zorlayabilir. Hizbullah, tüm bunlara rağmen Iraklı milis gruplar için geçerli olduğu gibi, İran rejiminin bekası tehdit altındaysa savaşa dahil olabilir.

Keza İran Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'ndan çekilme tehdidinde de bulundu ancak İsrail'e Tahran'ın nükleer silahlara sahip olduğu bahanesiyle tüm tesislerini vurma gerekçesi sunacak bu adımı atması pek olası görünmüyor. Dahası halen uluslararası meşruiyet çerçevesinde kaldığını, tesislerine yönelik saldırılara karşı hukuki ve siyasi güvencelere sahip olduğunu, uluslararası müfettişlerin bu tesislere erişebileceğini göstermek istiyor. Bu sebeple İran Şura Meclisi bu adımdan geri adım atarak bir dizi koşul ve tedbir önerdi ve bunlar yerine getirilmezse İran'ın anlaşmadan çekileceğini söyledi. Önerilen koşullar arasında İran'daki müfettiş sayısı da bulunuyor, zira müfettiş sayısı izin verilen sayıyı aşıyor ya da UAEK'nun kendilerine yetki verdiği bazı görevler, uluslararası hukukun kendilerine verdiği görevlerin ötesine geçiyor.

Genel olarak bakıldığında, İran ve İsrail arasındaki tırmanan gerilimin sonucu henüz belli olmasa da rejim iktidarda kaldığı sürece İsrail'in Tel Aviv ve Hayfa'ya ulaşan ve bazı kayıplara neden olan füze gücünü ortadan kaldırma yönündeki birincil hedefinden vazgeçmeyeceği kesin. İran da silah kapasitesini yeniden inşa edecek ve savaş uçağı satın almak yerine Rusya ve Çin'den SAM füzeleri satın almaya daha fazla odaklanacaktır. Ayrıca ülke içindeki istihbarat ve güvenlik zaaflarını giderecek, ajan ağının varlığını ortadan kaldıracak şekilde güvenlik teşkilatını yeniden yapılandırmak için çalışacaktır. Bu da daha fazla içe kapanma, vatandaşların daha fazla baskı altına alınması, vatandaşla rejim arasındaki uçurumun daha da açılması anlamına gelmektedir.