İran ile İsrail arasında sırada ne var?

John Bolton, Tahran ile Tel Aviv arasındaki çatışmanın sonuçlarını Independent Arabia için yazdı ve önümüzdeki altı aya ilişkin çok önemli bir uyarıda bulundu.

İran ve vekilleri büyük bir askeri harekâta mı girişecekleri yoksa yeni bir başkan göreve başlayana kadar mı bekleyecekleri konusunda kendi kararlarını vermek zorunda kalacaklar (Independent Arabia)
İran ve vekilleri büyük bir askeri harekâta mı girişecekleri yoksa yeni bir başkan göreve başlayana kadar mı bekleyecekleri konusunda kendi kararlarını vermek zorunda kalacaklar (Independent Arabia)
TT

İran ile İsrail arasında sırada ne var?

İran ve vekilleri büyük bir askeri harekâta mı girişecekleri yoksa yeni bir başkan göreve başlayana kadar mı bekleyecekleri konusunda kendi kararlarını vermek zorunda kalacaklar (Independent Arabia)
İran ve vekilleri büyük bir askeri harekâta mı girişecekleri yoksa yeni bir başkan göreve başlayana kadar mı bekleyecekleri konusunda kendi kararlarını vermek zorunda kalacaklar (Independent Arabia)

John Bolton

İran'ın tercihi ne olursa olsun, İsrail'in Hamas'a karşı kazanacağı kesin zaferin Tahran'ın bölgesel konumunu onarılamaz biçimde zayıflatacağını göz ardı edemez.

İran'ın İsrail topraklarına yönelik ilk açık saldırı devresi, İran topraklarına yönelik ilk açık saldırıyı oluşturan İsrail'in verdiği yanıt ile birlikte artık sona erdi. Ancak tüm bunlara rağmen, Tahran Mollalarının Ortadoğu'da ve Müslümanlar arasında hegemonya kurma yönündeki büyük stratejisinden vazgeçtiğini, İsrail'e karşı uzun süredir devam eden gizli savaşında yatışıp geri çekileceğini kimse düşünmesin. Ancak şimdilik odak noktamız İsrail'in Hamas'ı askeri ve siyasi olarak ortadan kaldırmaya yönelik yakın çabaları ve İran'ın "ateş çemberi" savaş planının geleceği olmalıdır.

İran'ın, Hamas'ın 7 Ekim 2023'teki barbar saldırısı sırasında tam bir "ateş çemberi" stratejisi başlatmayı isteyip istemediği henüz belli değil ve belki de bu konu bir süre daha bilinmez olarak kalacak. İran'ın hedefleri ne olursa olsun, İsrail'in sert tepkisi Hamas'ın konvansiyonel savaş yeteneklerini felce uğrattı. Buna ek olarak, Gazze halkı, Hamas’ın aleyhine dönmeye başladı ki bu hem İsrail hem de Arap dünyası için büyük önem taşıyor. Tahran'ın, 7 Ekim 2023 olaylarıyla ilgili olarak İsrail'in iç siyasi istikrarını ve küresel tepkiyi yanlış değerlendirdiğine şüphe yok. Aynı zamanda İslam Devrimi'nin Dini Lideri Hamaney, Hamas'ın her halükarda kaderine terk edilebileceğine inanıyordu. Ancak İran'ın kendisi ve diğer terörist vekilleri (Husiler, Hizbullah ile Iraklı ve Suriyeli Şii milisler) çok az zarar görmüş olsa da, Hamaney Hamas'ın uğradığı yıkım konusunda endişelenmeli.

Şu anda İran bu yatırımlarından daha fazlasını kaybetme riskini göze almak istemiyor gibi görünüyor. Çoğu Amerikalının kaçınılmaz olarak bildiği gibi Mollaların da Biden yönetiminin iç siyasi zayıflığının boyutunun zaten farkında olmaları muhtemel. Biden'ın ikinci dönem için yeniden seçilmesi konusunda şüpheler hakimken, İran Ayetullahı’nın, Biden'ın İsrail'e destek göstermeye çalıştığı bir dönemde, İsrail'e doğrudan veya müttefik terörist gruplar aracılığıyla yapılacak herhangi bir saldırının ABD'nin güçlü bir tepkisine yol açabileceğinden endişelenmesi haklı ve mantıklı olabilir. ABD seçim kampanyasının beklenmedik sonucu ve Trump'ın ikinci dönem başkanlığının neler getirebileceği, belki de İran tarafında görülen kısa vadeli, geçici duraklamanın açıklaması olabilir. Ayrıca Binyamin Netanyahu hükümetinin düşmesini beklemek de İran için bir hediye olabilir. Zira başka hiçbir İsrailli lider, İran tehdidini bu kadar net bir şekilde anlayamıyor ya da hiçbiri Netanyahu'nun, İsrail'in selefi Ariel Şaron'un "nükleer soykırım" olarak adlandırdığı şeyin kurbanı olmaması konusundaki kararlılığına sahip değil.

Ancak İran'ın tercihi ne olursa olsun, İsrail'in Hamas'a karşı kazanacağı kesin zaferin Tahran'ın bölgesel konumunu onarılamaz biçimde zayıflatacağını göz ardı edemez. Biden yönetimindeki Beyaz Saray bu yaklaşımı izlese bile İsrail kesinlikle sadece saldırılara karşı koyan veya bu bağlamda yanıt verme ile yetinen bir oyuncu değil. Gerçekten de İsrail bundan sonra Hizbullah'ın devasa füze stokunu ve onun oluşturduğu neredeyse varoluşsal tehdidi hedef alabilir. İsrail, İran'ın doğrudan Amerikan müdahalesinden yeterince korktuğuna inanıyorsa, İran'ın büyük karşı saldırılarından korkmadan Hizbullah'ın cephaneliğine karşı kararlı eylemlerde bulunabilir.

Daha da önemlisi, 5 Kasım'da yapılması planlanan ABD seçimleriyle ilgili belirsizlik durumu Tahran'a (gidişat hakkında) net bir yön vermiyor. Trump'ın Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'ye suikast emri vermesine rağmen Emmanuel Macron, Biarritz'deki G7 zirvesinde Trump'ı dönemin İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif ile görüşmeye neredeyse ikna etmişti. Dolayısıyla, Biden yönetimine hakim olan görünürdeki zayıflık ve tereddütlere rağmen İran Mollaları, ABD'nin temel ulusal güvenlik çıkarlarına ilişkin sınırlı anlayışı ile Trump'ın yeniden başkanlığa dönüşünü beklemeye karar verebilirler. İran’ın 5 Kasım'dan önce büyük yeni askeri girişimlerde bulunmayı reddetmesi, Husilerin, Hizbullah'ın, Şii milislerin ve hatta bizzat İran'ın İsrail veya ABD’nin ceza niteliğindeki saldırılarına maruz kalmasını önleyecektir.

Bu bağlamda İran, hızla büyüyen Çin-Rusya ekseniyle artan uyumunu ve yakınlaşmasını da dikkate alıyor. Söz konusu eksen, Soğuk Savaş sırasındaki Çin-Sovyet ittifakının çağdaş bir versiyonu ve Pekin büyük ortağı, Moskova ise ona bağlı tarafı oluşturuyor. İran, Ukrayna'ya karşı kullanılmak üzere Rusya'ya insansız hava araçları satıyor. Çin ise Rusya'dan petrol ve doğalgaz alımını artırdı. Çin, Rusya'nın uluslararası mali yaptırımlardan kaçmasını kolaylaştırıyor ve belki de ABD seçimlerinden önce Tayvan'a karşı kararlı bir adım atıp atmamayı düşünüyor. Buna karşılık Pekin'in (ve Moskova'nın) ABD seçimlerinin sonuçları belli olana kadar beklemeye veya bu tarihten önce büyük adımlar atmaya ilişkin bakış açısı, her iki durumunda olumlu ve olumsuz noktaları olduğu için hâlâ belirsiz. Bunun ABD başkanlık seçimleri kampanyaları sırasında partiler düzeyinde şiddetli ve hararetli bir tartışmanın konusu olması bile son derece tehlikeli ve belirsiz, Rusya, Çin ve İran açısından önemli bir kararsızlık faktörüdür.

Bu arada İran ile Pekin-Moskova eksenindeki Kuzey Kore gibi diğer ortaklar arasındaki aleni koordinasyon da netleşti. İran ve Kuzey Kore, nükleer silahlar ve balistik füze programları konusunda uzun süredir yakın iş birliği içindeydi, ancak bu iş birliği bariz nedenlerden dolayı gizli tutuluyordu. Dolayısıyla ilişkilerine ilişkin her türlü gizlilik iddiasından vazgeçmeleri, nükleer silahları yaymaya çalışan bu iki haydut devletin kendilerine olan güveninin arttığının bir göstergesidir. Ne yazık ki, ABD'nin düşmanlarının hepsi, Trump'ın ülkesinin düşmanlarıyla "büyük anlaşmalar" yapma arzusunun, Amerikan ulusal çıkarlarına ilişkin her türlü rasyonel hesaplara üstün gelebileceğinin ve kolaylıkla onları geçersiz kılabileceğinin farkındalar.

Önümüzdeki altı ay için en olası senaryo şu; İsrail saldırıları Hamas'ı köhne bir terör ağı olarak bırakacak ve yine İsrail, Batı Şeria ve Gazze'de terör ile bağlantılı olduğundan şüphelendiği kişilere karşı saldırılarını artıracak. Keza Lübnan sınırında İsrail ile Hizbullah arasındaki gerginlik de yükselebilir. 5 Kasım yaklaştıkça ve seçim sonuçları ve genel tablo netleştikçe, İran ve vekilleri büyük bir askeri harekâta mı girişecekleri yoksa yeni bir başkan göreve başlayana kadar mı bekleyecekleri konusunda kendi kararlarını vermek zorunda kalacaklar. Kimse önümüzdeki altı ayın sakin geçeceğini düşünmesin.

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.



Somali güvenlik güçleri, Eş-Şebab'ın Mogadişu hapishanesine düzenlediği saldırıyı püskürttü

Mogadişu'daki terör saldırısının ardından güvenlik görevlileri (AFP)
Mogadişu'daki terör saldırısının ardından güvenlik görevlileri (AFP)
TT

Somali güvenlik güçleri, Eş-Şebab'ın Mogadişu hapishanesine düzenlediği saldırıyı püskürttü

Mogadişu'daki terör saldırısının ardından güvenlik görevlileri (AFP)
Mogadişu'daki terör saldırısının ardından güvenlik görevlileri (AFP)

Güvenlik kaynaklarına göre dün, Somali'nin başkenti Mogadişu'da yüksek güvenlikli bir hapishaneye Eş-Şebab militanları tarafından düzenlenen saldırıda en az yedi kişi öldü.

Eş-Şebab tarafından yapılan açıklamada saldırının sorumluluğu üstlenilirken, “Savaşçılar Mogadişu'daki Gudka Jilakow olarak bilinen cezaevine bir operasyon başlattı” denildi.

Üst düzey güvenlik yetkilisi Abdulhamid Dehencad, Alman haber ajansı DPA'ya verdiği demeçte, saldırganlardan dördünün cezaevi gardiyanlarıyla çıkan çatışmada öldürüldüğünü söyledi.

Bir mahkûm ve iki güvenlik görevlisinin öldürüldüğünü ifade eden Dehencad, Mogadişu'nun Bondhere semtindeki Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın yakınında bulunan Gudka Jilakow hapishanesinde üç silahlı saldırganın halen kaçak olduğunu belirtti.

Görgü tanıkları AFP'ye, Mogadişu'da büyük bir patlama sesi duyulduğunu, ardından Eş-Şebab militanlarının sorgulandığı Somali istihbarat merkezinin yakınında silah sesleri işitildiğini bildirdi.

Görgü tanıklarından Cemal Nur şunları söyledi: “Büyük bir patlama duyduk, ben de yaşadığım binanın çatısına çıktım. Somali Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın bitişiğindeki istihbarat merkezi tarafından yoğun bir duman bulutu yükseldiğini gördüm ve şiddetli silah sesleri geldiğini işittim. Güvenlik güçlerinin takviye ekipleri olay yerine geldi.”

Şarku’l Avsat’ın Somali resmi haber ajansı SONNA’dan aktardığına göre güvenlik güçleri dün, Mogadişu'daki güvenlik ve istihbarat servislerine ait bir komplekse Eş-Şebab'ın düzenlediği saldırıya müdahale etti.

SONNA, saldırının, istihbarat aracına benzetilmiş ve intihar bombacısı tarafından sürülen bir arabanın patlatılmasıyla başladığını, ardından karargâhın güvenlik önlemlerini aşmak için yoğun silah seslerinin duyulduğunu açıkladı.

SONNA, güvenlik güçlerinin şu anda ‘kalan saldırganları bulmak ve tesisin tamamen güvenli olmasını sağlamak’ için bölgede geniş çaplı bir tarama yaptığını bildirdi.

Eş-Şebab militanları, yılın başında başlattıkları saldırı ile onlarca kasaba ve köyün kontrolünü ele geçirdiler ve Somali hükümetinin 2022 ve 2023 yıllarında askerî harekât sırasında kaydettiği ilerlemeyi tersine çevirdiler.

AFP'ye konuşan güvenlik kaynakları, dün saat 16:45 civarında, Somali Ulusal Güvenlik ve İstihbarat Teşkilatı'nın kullandığı bir gözaltı merkezine silahlı militanlar tarafından gerçekleştirilen saldırı ve ardından bir patlama meydana geldiğini bildirdi. Bu merkezde, çoğunlukla Eş-Şebab'a mensup şüpheliler yargılanmadan önce gözaltında tutuluyor.

Bir AFP muhabiri, saldırı mahallinden yaklaşık iki kilometre uzaktayken patlamayı hissetti. Yarım saat sonra olay yerine vardığında, gözaltı merkezinde birkaç patlama ve yoğun silah sesleri duydu. Merkezin çevresindeki sakinlerin bölgeden kaçmak için acele ettiklerini gözlemledi.

Mahalle sakini Ahmed Ali, AFP'ye telefonla verdiği demeçte, saat 20:00 civarında halen ara sıra silah sesleri duyduğunu belirterek, “Bütün bölge kordon altına alındı ve takviye kuvvetler az önce geldi” dedi.

Somali hükümeti ise ‘Gudka Jilakow olarak bilinen cezaevine yönelik intihar saldırısından’ bahsetti.

Hükümet tarafından yapılan kısa bir açıklamada, ‘saldırganların istihbarat servisinin kullandığına benzer bir araç kullandıkları’ belirtilerek, ‘birkaç düşman milis üyesinin öldürüldüğü ve kalan saldırganları öldürmek için son operasyonların devam ettiği’ ifade edildi.

Somali yetkilileri, 2000'li yılların ortasından beri Eş-Şebab ile mücadele ediyor. Ancak, güvenlik durumu bu yıl önemli ölçüde kötüleşti.

18 Mart'ta Eş-Şebab, Cumhurbaşkanı’nın konvoyunu vurmaya ramak kalan bir bombalı saldırının sorumluluğunu üstlendi. Nisan ayı başında ise Mogadişu Havaalanı yakınlarına düşen füzeler ateşledi.

Temmuz ayında, Somali'nin başkentinin güneyindeki bir askeri akademiye intihar saldırısı düzenlendi. Hükümet saldırıyla ilgili herhangi bir rakam açıklamadı.

Ağustos başında, Afrika Birliği Somali Misyonu (AMISOM), Somali'nin başkentinin 100 kilometre batısındaki Bas-Shabelle bölgesindeki Bariri kasabasının kontrolünü geri almak için ‘büyük bir saldırı’ başlattı.

Bariri’de büyük bir askeri üs bulunuyor. Ordunun çekilmesinin ardından mart ayında üs, Eş-Şebab savaşçılarının eline çatışmasız geçti. Somali'de 10 binden fazla Afrika Birliği (AfB) askeri konuşlu. Ancak bu, Eş-Şebab'ın saldırılarına devam etmesini engellemedi.

Bu çalkantılı askeri duruma rağmen, Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud, gelecek yıl ilk doğrudan genel seçimlerin yapılmasını istiyor.


ABD'li bir yargıç, Trump yönetiminin Portland'a Ulusal Muhafızları konuşlandırmasını geçici olarak engelledi

ABD Başkanı Donald Trump (AP)
ABD Başkanı Donald Trump (AP)
TT

ABD'li bir yargıç, Trump yönetiminin Portland'a Ulusal Muhafızları konuşlandırmasını geçici olarak engelledi

ABD Başkanı Donald Trump (AP)
ABD Başkanı Donald Trump (AP)

Bir federal yargıç, ABD Başkanı Donald Trump'ın hamlesine karşı açılan dava sonuçlanana kadar, Trump'ın Oregon eyaletinin Portland şehrine 200 kişilik Ulusal Muhafız birliği konuşlandırmasını geçici olarak yasaklayan bir karar verdi.

Portland Bölge Mahkemesi Yargıcı Karin Immergut'un kararı, Cumhuriyetçi başkanın, Demokrat liderlerin muhalefetine rağmen, kanunsuz olarak nitelendirdiği şehirlere askeri birlikler gönderme girişiminde yaşadığı son aksilik oldu.

Oregon Başsavcısı Dan Rayfield'in ofisi, Trump'ın federal göçmenlik tesislerini ‘iç teröristlerden’ korumak için Portland'a asker gönderme niyetini açıklamasının ertesi günü, 28 Eylül'de dava açtı.

Dava ilk olarak eski Demokrat Başkan Barack Obama tarafından atanan ABD Bölge Yargıcı Michael Simon'a havale edildi. Ancak Trump yönetimi, askerlerin konuşlandırılmasını eleştiren kongre üyesi eşi hakkında endişelerini dile getirdikten sonra Simon davadan çekildi.

sdfg
ABD güvenlik güçleri, Oregon eyaletinin Portland kentinde protestocularla çatıştı. (AFP)

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre dava, Trump'ın ilk döneminde atanan Yargıç Immergut'a geri gönderildi.

Oregon eyaleti, Trump'ın göçmenlik politikalarına karşı protestoların tehdidini abartıp eyaletin Ulusal Muhafız birimlerini yasadışı olarak kontrol altına almayı meşrulaştırdığını belirterek, mahkemeden askerlerin konuşlandırılmasını yasadışı ilan etmesini istedi.

Trump şehri ‘savaştan harap olmuş’ olarak tanımlarken, Oregon eyaleti, Portland'daki protestoların ‘küçük ve barışçıl’ olduğunu ve haziran ortasında sadece 25 kişinin tutuklandığını, 19 Haziran'dan bu yana geçen üç buçuk ayda ise hiçbir tutuklama kaydedilmediğini belirtti.

Davada, Trump'ın, Fox News'in 2020'de Portland'da ‘daha büyük ve daha yıkıcı protestoların’ görüntülerini yayınlamasının ardından askerlerin konuşlandırıldığını duyurduğu belirtildi.

Yargıç Immergut'un huzurunda yapılan duruşma sırasında, iki taraf arasında sahadaki durumun tanımlanması konusunda önemli bir görüş ayrılığı olduğu görüldü.

Adalet Bakanlığı avukatı Eric Hamilton, ‘acımasız aşırılık yanlılarının’ Portland'daki ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Bürosu merkezini kuşattığını ifade etti.

Hamilton, Los Angeles'taki protestolara müdahale etmek için gönderilen asker sayısının sadece yüzde 5'i olan 200 asker gönderme kararının itidalli bir karar olduğunu da bildirdi.

Portland Temsilcisi Caroline Turco ise aylardır ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Bürosu görevlilerine yönelik herhangi bir şiddet olayının yaşanmadığını ve Trump'ın şehri savaş bölgesi ilan etmeden önceki hafta boyunca protestoların ‘barışçıl’ geçtiğini söyledi.

Turco, “Başkanın Portland'da olanlara ilişkin algısı, sahadaki gerçekliği yansıtmıyor. O bunu İkinci Dünya Savaşı gibi görüyor. Gerçekte ise burası, durumu idare edebilecek sofistike bir polis gücüne sahip güzel bir şehir” şeklinde konuştu.


Trump: İsrail ilk geri çekilme hattını kabul etti ve bunu Hamas ile paylaştık

ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray bahçesinde bir konuşma yapıyor. (Beyaz Saray)
ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray bahçesinde bir konuşma yapıyor. (Beyaz Saray)
TT

Trump: İsrail ilk geri çekilme hattını kabul etti ve bunu Hamas ile paylaştık

ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray bahçesinde bir konuşma yapıyor. (Beyaz Saray)
ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray bahçesinde bir konuşma yapıyor. (Beyaz Saray)

ABD Başkanı Donald Trump dün akşam yaptığı açıklamada, İsrail'in müzakereler sonucunda Gazze Şeridi'ndeki ilk geri çekilme hattını kabul ettiğini söyledi. Trump, “Bunu Hamas'a gösterdik ve onlarla paylaştık” dedi.

Trump, sosyal medya platformu Truth Social üzerinden yaptığı paylaşımda, Hamas'ın bu çizgiye onay verdiğini teyit ettiğinde ateşkesin derhal yürürlüğe gireceğini ve esir takasının başlayacağını bildirdi.

İsrail medyası, Trump'ın Gazze Şeridi'ndeki ilk geri çekilme hattını gösteren haritasının, Refah, Beyt Hanun ve Philadelphia Koridoru’nun İsrail kontrolü altında kalacağını gösterdiğini belirtti.

Trump, Gazze'deki barış planının uygulanmasında ‘Hamas'ın herhangi bir gecikmesini’ veya ‘Gazze'yi yeniden bir tehdit haline getirecek herhangi bir sonucu’ tolere etmeyeceğini vurguladı. “Bunu çabucak halledelim, aksi takdirde ne olacağını tahmin edemeyiz” diyen Trump, harekete ‘hızlı hareket etmesini, aksi takdirde tüm olasılıkların masada olduğunu’ söyledi.

Trump, bombardıman durmamış olmasına rağmen, ‘İsrail'in rehinelerin serbest bırakılmasına fırsat vermek için Gazze'ye yönelik bombardımanı geçici olarak durdurmasını’ övdü.

Geçtiğimiz cuma günü Trump, Hamas'ın silahsızlanma konusuna değinmeden, savaşı sona erdirmek için hazırladığı plana göre Gazze Şeridi'nde tutulan tüm rehineleri serbest bırakmayı kabul ettiğini açıklamasının hemen ardından İsrail'e Gazze'yi bombalamayı ‘derhal’ durdurması çağrısında bulundu.

Hamas, tüm rehineleri serbest bırakmayı ve Gazze'nin yönetimini ‘bağımsızlardan’ oluşan bir kuruma devretmeyi kabul ettiğini doğruladı. Bu iki nokta, İsrail'in de desteklediği ABD Başkanı’nın planında yer alıyor. Ancak Hamas, teklifte yer alan ‘Gazze Şeridi'nin geleceği’ ile ilgili diğer noktaların müzakere edilmesi gerektiğini vurguladı.

dfgt
Gazze şehrindeki Ürdün Sahra Hastanesi’nin yakınından geçen İsrail zırhlı personel taşıyıcısı (AFP)

Trump, Truth Social'de şunları yazdı: “Hamas'ın yaptığı açıklamaya dayanarak, onların kalıcı bir barışa hazır olduklarına inanıyorum. İsrail, rehineleri güvenli ve hızlı bir şekilde kurtarabilmemiz için Gazze'ye yönelik bombardımanı derhal durdurmalı!”

Trump daha sonra Truth Social'de yayınladığı kısa bir videoda, barış planı kapsamında tüm tarafların ‘adil’ bir şekilde muamele göreceğini taahhüt etti.

İsrail dün Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarının hızını yavaşlattı. Günün başlangıcı önceki haftalara göre nispeten daha sakin geçse de, Trump'ın cuma günü geç saatlerde İsrail'e saldırılarını durdurması çağrısında bulunmasından bu yana, yıkıma uğramış Filistin topraklarında en az 21 kişi bombardıman ve hava saldırılarında hayatını kaybetti.

Sağlık görevlileri, ayrı saldırılarda 11 kişinin yaşamını yitirdiğini, Gazze şehrinin et-Tuffah mahallesindeki bir eve düzenlenen İsrail saldırısında ise çocuklar da dahil olmak üzere 10 kişinin hayatını kaybettiğini ve çok sayıda kişinin yaralandığını bildirdi. Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre saldırı, yakınlardaki birkaç binaya da zarar verdi.

Gazze Şeridi’ndeki Sağlık Bakanlığı daha önce, İsrail'in ateş açması sonucu son 24 saat içinde Gazze Şeridi'nde en az 66 Filistinlinin hayatını kaybettiğini açıklamıştı.

Kahire el-İhbariyye televizyonu, bir Filistinli ve bir İsrailli heyetin Trump'ın planı hakkında ‘dolaylı görüşmeler’ için Mısır'a geleceğini duyurdu.

Hamas'ın plana verdiği yanıt, dünya liderlerinden 1948'deki kuruluşundan bu yana İsrail ile yaşanan en kanlı çatışmanın sona ermesi ve Gazze Şeridi'nde halen tutulan İsraillilerin serbest bırakılması çağrısında bulunan bir dizi iyimser açıklamaya yol açtı.

Barış umutlarına bir başka potansiyel destek, İran destekli İslami Cihad Hareketi'nin yaptığı destek açıklamasıyla geldi. Hamas'tan daha küçük bir grup olan bu örgüt, daha militan olarak görülüyor.

Rehinelerin bir kısmını elinde bulunduran İslami Cihad Hareketi, dün Hamas'ın yanıtını onaylayarak, her iki tarafın elinde tuttuğu İsraillilerin serbest bırakılmasına zemin hazırlayabilecek bir adım attı.

Bir umut ışığı

Hamas'ın tutumu ve İslami Cihad'ın desteği, birbiri ardına çöken ateşkeslerden mustarip olan Gazze sakinlerinin moralini yükseltebilir. İsrail'in bombardımanı, son iki yıldır bölgeyi harap etti, büyük bir insani krize yol açtı ve nüfusun çoğunu kaçmaya zorladı.

İşgal altındaki Batı Şeria'nın El Halil kentinde yaşayan Şerif el-Fahuri, “Allah Gazze halkını bu felaketten kurtarsın... Gazze halkı dünyadaki en savunmasız halklardan biri ve bu halk için en ufak bir umut ışığı bile bir zaferdir” ifadelerini kullandı.

Bu iyimserliğin ortasında, Hamas'ın İsrail'in temel taleplerinden biri olan silahlarını bırakmayı kabul edip etmeyeceği gibi birçok konu halen çözümsüz kalıyor.

Diğer Filistinliler ise İsrail tarihinin en sağcı hükümetinin başbakanı olan Binyamin Netanyahu'nun, savaşı sona erdirmek için yapılan herhangi bir plandan sonunda vazgeçeceğinden korkarak ihtiyatlı davranıyor.

Kudüs sakini Cemal Şehade, “Önemli olan Netanyahu'nun bunu mahvetmemesi. Çünkü Hamas kabul ettikten sonra, her zamanki gibi reddedebilir” dedi.

‘Korkunç savaşı’ sona erdirmek için küresel destek

Netanyahu'nun ofisi bu sabah erken saatlerde, İsrail'in Hamas'ın yanıtının ardından Trump'ın Gazze planının ilk aşamasını ‘derhal uygulamaya’ hazırlandığını açıkladı.

Kısa bir süre sonra İsrail medyası, İsrail'in siyasi liderliğinin orduya Gazze'deki saldırı faaliyetlerini azaltması talimatını verdiğini bildirdi.

Kendisini Gazze Şeridi'nde ateşkes sağlayabilecek tek kişi olarak gösteren Trump, on binlerce kişinin hayatına mal olan ve ABD'nin müttefiki İsrail'i uluslararası sahnede giderek daha fazla izole eden iki yıllık savaşı sona erdirmek için önemli siyasi kaynaklar harcadı.

İsrail'de ise Netanyahu, rehinelerin aileleri ve çatışmadan bıkmış İsrailliler tarafından savaşı sona erdirmesi yönünde artan baskı ile Gazze Şeridi'ndeki harekâtı sürdürmekte ısrar eden aşırı sağcı koalisyon hükümetinin sertlik yanlısı üyelerinin talepleri arasında sıkışmış durumda.

İsrail, 7 Ekim 2023'te Hamas'ın İsrail’in güney yerleşimlerine düzenlediği saldırının ardından Gazze Şeridi’ne yönelik askerî harekât başlattı. İsrail verilerine göre, saldırıda yaklaşık bin 200 kişi öldü ve 251 kişi Gazze Şeridi’ne kaçırıldı. İsrail, kalan 48 rehineden 20'sinin hayatta olduğunu söylüyor.

Gazze Şeridi'ndeki sağlık yetkililerine göre, İsrail'in askerî harekâtı Gazze Şeridi'nde çoğu sivil olmak üzere 67 binden fazla kişinin hayatını kaybetmesine neden oldu.

Gazze Şeridi'nde tutulan rehinelerin ailelerinin oluşturduğu Rehineler ve Kayıp Aileleri Forumu üyesi ve ocak ayında serbest bırakılan rehine Gadi Musa'nın akrabası Efrat Machikawa şunları söyledi: “Bu korkunç savaşı sona erdirip tüm rehineleri evlerine döndürmenin zamanı geldi. Yeniden inşa ve rehabilitasyonun yanındayız. Savaştan bıktık. İntikam istemiyoruz. Hayata odaklanmak istiyoruz.”