Türkiye-ABD ilişkileri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ertelenen ABD ziyaretinin önemi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Joe Biden, 11 Temmuz'da Vilnius'ta düzenlenen NATO Zirvesi sırasında bir araya geldiler (AFP)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Joe Biden, 11 Temmuz'da Vilnius'ta düzenlenen NATO Zirvesi sırasında bir araya geldiler (AFP)
TT

Türkiye-ABD ilişkileri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ertelenen ABD ziyaretinin önemi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Joe Biden, 11 Temmuz'da Vilnius'ta düzenlenen NATO Zirvesi sırasında bir araya geldiler (AFP)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Joe Biden, 11 Temmuz'da Vilnius'ta düzenlenen NATO Zirvesi sırasında bir araya geldiler (AFP)

Ömer Önhon

Her şey Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi İletişim Danışmanı John Kirby’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 9 Mayıs'ta Washington'a gerçekleştireceği ve Başkan Joe Biden ile resmi görüşmelerde bulunacağı resmi ziyaretle ilgili olarak “Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ziyaretine ilişkin programlanmış bir şey yok” açıklamasıyla başladı.

Buna karşın kimliği ismi açıklanmayan resmi Türk kaynakları ve ABD'nin Ankara Büyükelçisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Washington ziyaretinin planlandığını teyit ettiler. Ancak iki gün süren belirsizliğin ardından Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 9 Mayıs'ta ABD'ye planlanan ziyaretinin, programların uyuşmaması nedeniyle ileri bir tarihe ertelendiğini açıkladı.

Kim bilir belki de dünya gerçekten de telaşlı bir yerdir. Gerçekten de programlar uyuşmamıştır. Ancak bazı çevreler, ziyaretin ertelenmesinin arkasında daha derin siyasi boyutlar olabileceğini düşünüyorlar. Dolayısıyla, ziyaretin söz konusu tarihte gerçekleşmeyeceğini artık biliyor olsak da bunun arkasındaki nedenler halen netleşmiş değil ve her türlü spekülasyona açık.

Ziyaret, Joe Biden'ın göreve gelmesinden bu yana Ukrayna’daki ve Gazze'deki yıkıcı savaşlar da dahil olmak üzere uluslararası sahnede yaşanan kritik gelişmelerin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Washington'a gerçekleştirdiği ilk resmi ziyaret olacaktı. Ziyaret aynı zamanda birtakım zorluklarla boğuşan Türkiye-ABD ilişkilerinin yeniden yönlendirilmesi gereken bir döneme denk geliyordu.

Erdoğan ve Biden, sonuncusu 2023 yılında Vilnius'ta yapılan NATO Zirvesi’nin oturum aralarında olmak üzere iki ya da üç kez bir araya geldiler, birkaç kez telefon görüşmesi gerçekleştirdiler. Bu yüzden iki lider arasındaki ilişkiler zaman zaman samimi olarak tanımlanabilir.

Türkiye, 1952 yılında Sovyetler Birliği'nin sınırlarına doğru genişlemesinin bir sonucu olarak NATO'ya üye olup ABD ile çok yakın bir ittifak kurdu. O tarihten bu yana iki ülke arasındaki ilişkiler, ABD’nin Türkiye'nin 1974 yılında Kıbrıs adasına askeri müdahalesi sebebiyle uyguladığı ve birkaç yıl süren silah ambargosu gibi ara sıra gerginliklere sahne olduysa da hiçbir zaman son on yıldaki kadar soğuk ve çalkantılı olmamıştı.

dfbgnthyum
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani Bağdat'ta bir araya geldiler, 22 Nisan 2024 (AFP)

Son yıllarda Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin tarihine bakıldığında, sorunlu bir dönem yaşandığı görülüyor. İlişkilerdeki bozulma muhtemelen Körfez krizi sırasında, 2003 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) ABD’nin Türkiye'de asker konuşlandırma ve Irak'ta bir kuzey cephesi açma talebine karşı oy kullanmasıyla başladı.

Türkiye-ABD ilişkilerindeki en önemli dönüm noktası 15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye'de yaşanan darbe girişimi oldu. ABD, Ankara'nın darbenin arkasında terörist bir grup olarak gördüğü ve 1999 yılından bu yana Pensilvanya'daki malikanesinde yaşayan Fethullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) lideri Fethullah Gülen'in iadesine ilişkin Türkiye'nin talebini görmezden geldi.

Türkiye’nin Rusya ile gelişen ilişkileri ve 2019 yılında Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi satın alması ise ABD'nin Türkiye'yi F-35 programından çıkarmasına yol açtı.

Türkiye-ABD ilişkilerindeki en önemli dönüm noktası 15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye'de yaşanan darbe girişimi oldu. ABD, Fethullah Gülen'in iadesine ilişkin Türkiye'nin talebini görmezden geldi.

ABD Kongresi’nin Türkiye'ye F-16 savaş uçağı satışını engelleme kararının ve Türkiye’nin İsveç'in NATO’ya üyeliğini engellemesinin ardından ilişkilerdeki gerginlik daha arttı.

ABD'nin Suriye'de Halk Koruma Birlikleri’ne (YPG) verdiği destek, Ankara’nın ABD'nin DEAŞ'a karşı mücadeledeki yerel ortağını (Türkiye ve ABD'nin terör örgütü olarak tanımladığı) PKK'nın Suriye'deki uzantısı olarak görmesi nedeniyle iki ülke arasındaki temel anlaşmazlık noktası oldu.

sdfbth
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 31 Ocak'ta Romanya'nın başkenti Bükreş'i ziyareti sırasında (AP)

Türkiye ile ABD arasındaki anlaşmazlıkların listesi böyle uzayıp gidiyor. Fakat tüm bunlara rağmen siyasi gerçekçilik, ortak stratejik çıkarlar ve NATO içindeki dayanışma, iki ülke arasındaki ilişkilerin tamamen çökmesini engelledi. Her iki taraf da aradaki uçurumu kapatmayı sağlayacak yollar bulmaya çalıştı.

İki taraf arasındaki görüşmeler sonunda ABD ile Türkiye arasında bir soruna dönüşen İsveç'in NATO’ya üyeliği meselesi çözüme kavuşturuldu. ABD Kongresi de Türkiye'ye F-16 satışının yeniden başlatılmasına yeşil ışık yaktı.

Diğer tüm sorunların devam etmesine rağmen, her iki ülke de geçtiğimiz mart ayında Washington'da düzenlenen ABD-Türkiye Stratejik Mekanizma Toplantısı’nın sonunda yayınlanan ortak bildiride vurgulanan ‘ortak hedeflere ve olumlu bir ikili gündeme ulaşmaya’ karar verdiler.

Erdoğan, ABD ziyaretini mart ayındaki yerel seçimlerde partisinin tarihinin en ağır yenilgisini almasının ardından gerçekleştirecekti. Erdoğan, bir yandan bu yenilginin ardından toparlanmaya çalışırken ekonomi en önemli konu olmaya devam ediyor. Bu yüzden ABD ile ilişkiler, yeni yatırımlar, ticaret ve olumlu referanslar açısından büyük önem taşıyor.

Öte yandan Biden, önümüzdeki kasım ayında yapılması planlanan ve sonucu önceden kestirilemeyen çok kritik bir seçimle, başkanlık seçimleriyle karşı karşıya.

Biden'ın siyasi görüşüne göre Türkiye kriz yönetiminde bölgesel açıdan büyük önem taşıyor.

Erdoğan’ın 9 Mayıs'taki Washington ziyaretinin ertelenmesinin başlıca sebebi, Gazze’deki savaş ve çevresindeki gelişmeler oldu. Türkiye, uluslararası toplumun çoğunluğu gibi, Gazze'deki savaşın derhal durdurulması gerektiğine ve kalıcı barışın ancak iki devletli bir çözümle sağlanabileceğine inanıyor.

Türkiye’yi diğer ülkelerden ayıransa Hamas'ı bir terör örgütü olarak değil, Filistin’in kurtuluşu için mücadele eden bir direniş örgütü olarak görmesi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kısa bir süre önce Hamas’ın Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye ve beraberindeki heyeti sıcak bir şekilde ağırlarken konuşmasında Hamas'ı Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra İtilaf Devletleri’nin Türk topraklarını işgaline karşı kurulan direniş örgütü Kuvayi Milliye'ye benzetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ekibi, dünyayı Hamas'ın bir muhatap olarak kabul edilmesi gerektiğine ikna etmek için çok çalışıyor gibi görünüyorlar.

Türkiye’nin Hamas'ı bir terör örgütü olarak değil, Filistin’in kurtuluşu için mücadele eden bir direniş örgütü olarak görmesi onu diğer ülkelerden ayırıyor.

Erdoğan'ın, ABD’nin Filistin devletinin tanınmasını engellemesi ve ABD Kongresi'nin kısa bir süre önce İsrail'e 26 milyar dolarlık yeni bir yardım paketini onaylamasının yanında İsrail'i durdurmak için ciddi adımlar atmaması karşısında kızgın olduğu herkesçe biliyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın görüşlerini ve politikalarını içerideki önemli meseleler de şekillendiriyor. Yerel seçimlerde Gazze için yeterince çaba sarf etmediği için oylarını başka bir muhafazakar partiye kaptırdığına inanan Erdoğan, bu imajın üzerine yapışmasını istemiyor.

ABD’nin ve Türkiye'nin Gazze krizi çerçevesinde bir ateşkese ulaşılmasını sağlamak ve İran ile İsrail arasındaki krizi yatıştırmak için iş birliği yaptığı bildiriliyor. Ancak İsrail ve Türkiye arasında artan gerilim, eğer gerçekten böyle bir çaba varsa bu ortak çabaya gölge düşürdü.

Bununla birlikte Türkiye'nin İsrail'e ihraç edilen bazı mallara ticari ambargo uygulama kararı tepkilere neden oldu. İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz, ülkesinin Türkiye’ye aynı şekilde karşılık vereceğini açıkladı. Katz, ayrıca ‘ABD Kongresi'ndeki dostlarına’ Türkiye'ye karşı yaptırım uygulamayı düşünmeleri çağrısında bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Netanyahu'yu ve İsrail'in Gazze'deki savaşını eleştirmeye devam etmesiyle Türkiye ile İsrail arasındaki gerilim de giderek artıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, son olarak İstanbul'da düzenlenen Parlamenterler Arası Kudüs Platformu 5. Konferansı’nda İsrailli yetkilileri ‘modern zaman firavunları, Hitler ve Naziler’ olarak tanımladı. İsrail Dışişleri Bakanı Katz, bu tanımlamalara sosyal medya platformu X hesabından yaptığı paylaşımda Erdoğan'ı hedef alan alaycı ifadelerle karşılık verdi.

Diğer taraftan Türkiye’nin ve ABD'nin enine boyuna tartışması gereken bir diğer konu da Suriye. Basında yer alan bazı haberlerde her iki tarafın da endişelerini gidererek ilişkileri yeniden tesis edecek ve Suriye'deki Türkiye-ABD iş birliğinde yeni bir dönem başlatacak bir anlaşmadan bahsedildi. Ancak sahadaki durum ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD ziyaretiyle ilgili gelişmeler göz önüne alındığında bunu düşünmek aşırı iyimserce olabilir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 12 yıl aradan sonra Irak'a yaptığı resmi ziyaretin ardından Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier ve NATO Genel Sekreterliğine aday olan Hollanda Başbakanı Mark Rutte arka arkaya Ankara'yı ziyaret ettiler. Bu yoğun diplomasi trafiğiyle Türkiye’nin uluslararası sahnede önemli bir oyuncu olarak gösterilmesi amaçlanırken ABD ziyaretinin ertelenmesi bu imaja ters düştü.

Belki de önümüzdeki günlerde ziyaretin ertelenmesinin nedenleri ve ilişkilerin durumu daha iyi açıklanabilecek hale gelir. Eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan, Washington ziyaretini yeniden planlayamazsa Erdoğan ve Biden, önümüzdeki temmuz ayında Washington'da yapılması planlanan NATO Zirvesi’nde bir araya gelme fırsatı yakalayabilirler.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Japonya, Avustralya, ABD ve Hindistan'dan Çin tehdidine karşı ortak devriye planı

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Japonya, Avustralya, ABD ve Hindistan'dan Çin tehdidine karşı ortak devriye planı

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

ABD, Japonya, Avustralya ve Hindistan; Çin'i hakimiyet ve saldırganlık sergilemekle suçladıkları Hint-Pasifik sularında, gemileri denetlemek üzere ortak devriyeler düzenlemeyi planlıyor.

Japonya'daki Kyodo News, diplomatik kaynakları alıntılayarak Quad diye adlandırılan ittifaka bağlı 4 ülkeye ait sahil güvenlik güçleri devriyelerinin, bu sularda yasadışı balıkçılığı da önlemeyi amaçladığını aktardı.

Planı detaylandıran ortak bir bildirinin cumartesi günü Delaware'deki Quad zirvesinde açıklanması bekleniyor. Zirvede ABD Başkanı Joe Biden, Japonya Başbakanı Fumio Kişida, Avustralya Başbakanı Anthony Albanese ve Hindistan Başbakanı Narendra Modi'yi kendi eyaletinde ağırlayacak.

Beyaz Saray, Biden'ın "Quad liderlerinin her biriyle olan derin kişisel ilişkisinin ve Quad'ın tüm ülkeler için öneminin bir yansıması" olarak liderleri Wilmington'da ağırlayacağını açıkladı.

Beyaz Saray Sözcüsü Karine Jean-Pierre, zirvenin "ülkeleri arasındaki stratejik yakınlaşmayı güçlendirmeye, özgür ve açık bir Hint-Pasifik bölgesi için ortak vizyonlarını ilerletmeye ve ortaklara Hint-Pasifik'in kilit noktalarında somut faydalar sağlamaya odaklanacağını" belirtti.

Quad'ın sahil güvenlik güçlerine ait gemilerin ortak devriyeleri, Çin'in Tayvan ve Filipinler gibi komşularıyla çatışmaya yol açan egemenlik iddialarının odağındaki Güney Çin Denizi'ne ve çevresindeki sulara yoğunlaşacak. Son zamanlarda Çin'in sahil güvenliği, Filipinli gemileri, iki ülkenin de egemenlik iddiaları öne sürdüğü Güney Çin Denizi sığlıklarından uzak tutmak için güç kullanıyor.

Pekin, Güney Çin Denizi'nin büyük bölümü üzerinde egemenlik iddia ediyor. Bu iddialar Brunei, Endonezya, Malezya, Vietnam ve Filipinler'in iddialarıyla çakışıyor.

Dönüşümlü gerçekleştirilecek devriyelerin gelecek sene başlaması bekleniyor.

Bu zirve, görev sürelerini tamamladıktan sonra pozisyonlarından ayrılacak olan Biden ve Kişida'nın son Quad toplantısı. Dolayısıyla Delaware zirvesi, ABD ve Japonya'nın bir sonraki liderlerine hazırlık amacı da taşıyor.

İlk başta, 2004'te Hint Okyanusu'ndaki tsunaminin ardından insani yardım ve destek koordinasyonunu sağlamak için kurulan Quad, hızla yükselen Çin'e karşı stratejik bir ittifak olarak 2017'de yeniden hayata geçmişti.

4 ülke, kamuya yaptıkları açıklamalarda tehdidi tanımlamak için yumuşatılmış bir dil kullansa da Çin'den gelen bir tehditle karşı karşıya kaldığını daha önce belirtmişti.

Hindistan ve Çin, Himalaya sınırları boyunca çatışmalar yaşamıştı ve Çin'le Japonya Doğu Çin Denizi'ndeki toprak iddiaları yüzünden süregelen bir anlaşmazlık içinde.
Independent Türkçe