Yakuzaların tahtını ele geçiren Tokuryu, Japon polisine ter döktürüyor

Yakuzalar genellikle tüm vücutlarını kaplayacak şekilde yaptırdıkları dövmeleriyle tanınıyor (AFP)
Yakuzalar genellikle tüm vücutlarını kaplayacak şekilde yaptırdıkları dövmeleriyle tanınıyor (AFP)
TT

Yakuzaların tahtını ele geçiren Tokuryu, Japon polisine ter döktürüyor

Yakuzalar genellikle tüm vücutlarını kaplayacak şekilde yaptırdıkları dövmeleriyle tanınıyor (AFP)
Yakuzalar genellikle tüm vücutlarını kaplayacak şekilde yaptırdıkları dövmeleriyle tanınıyor (AFP)

Japonya'da yakuzalar güç kaybederken, "tokuryu" adı verilen yeni bir suç yapılanması onların yerini almaya başladı. 

Birleşik Krallık'ın önde gelen gazetelerinden Guardian, yakuzalara kıyasla tokuryuların daha dağınık ve katı hiyerarşiden uzak şekilde faaliyet gösterdiğini aktardı. 

Hırsızlık, dolandırıcılık, silahlı saldırı ve cinayet gibi farklı suçlar işleyen tokuryular, genellikle emirlerin nereden geldiğini ve operasyonları kimin yönettiğini bilmiyor. 

Japonya Ulusal Polis Ajansı'nın verilerine göre Eylül 2021-Şubat 2023 arasında en az 10 bin tokuryu yakalandı. 

Polis ayrıca artan tokuryu tehdidine karşı, Kuyshu adasındaki Fukuoka bölgesinde geçen ay 100 kişilik yeni bir güvenlik birimi kurdu. Söz konusu bölge eskiden yakuzaların kalelerinden biri olarak görülüyordu.

Başkent Tokyo'nun Ginza bölgesinde geçen yıl mayısta yaşanan bir olayda, maskeli kişiler lüks saat dükkanına gündüz vakti müşteriler içerideyken girip soygun düzenlemişti. 

Polisin operasyonuyla yakalanan dört hırsızdan ikisi 19, biri 18 diğeriyse 16 yaşındaydı. Yapılan incelemelerde suçluların, internetteki bazı ilanlara başvurarak soygunu düzenlemeleri için işe alındığı tespit edilmişti.

Tokyo'nun Tochigi bölgesinde 16 Nisan'da yaşanan bir olaydaysa 55 yaşındaki Ryutaro Takarajima ve 56 yaşındaki eşi Sachiko Takarajima'nın yanmış cesetleri bir nehir kenarında bulunmuştu. Restoran sahibi çiftin ölümüyle ilgili 6 kişi gözaltına alınmış, şüphelilerin birbirlerini tanımadığı tespit edilmişti.

Japon polisine göre aynı suçu işlemesi için tutulan tokuryular, genellikle birbirlerini tanımıyor. Faaliyetleriyse kimliği belirsiz kişiler tarafından internet üzerinden koordine ediliyor.

Tokuryuların sadece Japonya'da değil, yakuzaların faaliyet gösterdiği Kamboçya, Tayland ve Vietnam'da da son dönemde etkisini artırdığı aktarıldı. 

En etkili dönemini 1960'larda yaşayan yakuzaların sayısı o dönemde 180 bine ulaşmıştı. Ancak son 30 yıldır Japon güvenlik güçlerinin operasyonları ve yakuza karşıtı yasalarla gangsterlerin sayısı geçen yıl itibarıyla 20 bin 400'e geriledi. 

Yasalar kapsamında yakuzaların banka hesabı açmalarına, kredi kartı almalarına veya sigorta poliçesi yaptırmalarına izin verilmiyor.

Independent Türkçe, Guardian, Japan Times



İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

Hüda Rauf

İran ile ABD arasındaki müzakereler, her iki müzakereci ve arabulucu tarafın iyimser ve olumlu açıklamalarıyla ilerleyen üç turdan sonra durdu. Dördüncü turun ertelenmesi, ABD-İran arasında geçici veya kalıcı bir anlaşmaya varılma şansı konusunda soru işaretlerine yol açtı.

Donald Trump'ın göreve gelmesinden bu yana tüm göstergeler, hem İran hem de Amerikan tarafının bir anlaşma imzalamaya hazır ve niyetli olduğuna işaret etse de, şimdilik görüşmelerin üçüncü turda durmasının -ama bu geçici ve yakında dördüncü turla devam edecek gibi görünüyor- her bir tarafın istediği şeyin teknik ayrıntılarından ibaret olmayan başka nedenleri de vardı. Nitekim Washington'daki bazı taraflar İran'ın nükleer programının tamamen ortadan kaldırılmasından bahsederken, diğerleri ise sıfır zenginleştirmeden bahsediyor ve İran her ikisini de reddediyor.

Trump yönetiminin İran ile müzakerelerdeki temsilcisi Steve Witkoff, Tahran'ın uranyumu yüzde 3.67 oranında zenginleştirme hakkı olduğunu söylese de, ertesi gün İran'ın uranyum zenginleştirmemesi gerektiğini açıkladı. Ardından Dışişleri Bakanı Marco Rubio, İran'ın uranyum zenginleştiren tek nükleer olmayan ülke olmak istediğini söyledi.

Öte yandan İran'ın yüzde 3.67 oranında uranyum zenginleştirme imkânına sahip olması durumunda bu oranın barışçıl amaçlarla uyumlu olmadığı belirtiliyor. Zira birkaç hafta içinde yüzde 20, sonra yüzde 60 ve en sonunda da yüzde 90 zenginleştirme oranına ulaşabilir ki bu da silah üretmek için gereken oran.

Her iki taraftan gelen belirsiz açıklamalara rağmen İran ve Washington'un çok yakında bir anlaşmaya varma noktasında olduğu kesin. Ancak görüşmelerdeki duraklamanın bölgesel bir başka gelişmeyle bağlantılı olduğu anlaşılıyor. İran'da Recai Limanı’nda ağır kayıplara yol açan ve etkileri halen devam eden bir patlama meydana gelirken, Husilerin İsrail hedeflerine yönelik saldırısı gerçekleşti. Husilere ait bir insansız hava aracı İsrail'deki enerji merkezini çevreleyen köprünün yakınına düşerek geniş çaplı bir hasara yol açtı. İsrail güvenlik birimlerinin yaptığı değerlendirmelerde, Husilerin Ben Gurion Havalimanı'na yeni tip bir füze fırlattığı belirtiliyor. Saldırı üzerine İsrail, İran’ı hedef alma ve eleştirme bahanesi bulma fırsatını kaçırmayarak, Tahran’ı Husi saldırısının arkasında olmakla suçladı.

İran'ın yıllardır Husilere askeri, mali ve lojistik destek sağladığı biliniyor. Ancak İsrail, bu olayı İran'ı eleştirmek ve Washington ile yürüttüğü müzakereler kapsamında ona baskı yapmak için kullandı. Öte yandan İran da Husi saldırılarını, Washington'u Kızıldeniz'deki saldırıları durdurmaları için Husileri etkileme gücüne sahip olduğuna ikna etmek amacıyla kullanıyor ve bu, İran'ın bilinen meseleleri birbirine bağlama politikasıyla örtüşüyor.

Daha sonra üçüncü tur görüşmelerin ardından müzakereler durdu, ama dördüncü tur görüşmeler yakın. Trump da Husiler ile Kızıldeniz'de ABD gemilerine yönelik saldırıların durdurulması ve ABD’nin Yemen'deki Husilere yönelik saldırılarının durması konusunda anlaşmaya vardıklarını duyurdu.

Bilhassa saldırılardan zarar gören Mısır ve Suudi Arabistan gibi Kızıldeniz'e kıyısı olan bölge ülkeleri olduğu için, iki taraf arasındaki saldırıların durması, bölgede sükunetin sağlanması ve gerginliğin azalması için olumlu bir gösterge. Suudi Arabistan, Yemen'de gerginliğin azaltılması ve Yemen krizinin barışçıl bir şekilde çözülmesi amacıyla bu anlaşmaya mutlaka destek verecektir. Ancak anlaşma diğer yandan, Trump'ın övünebileceği herhangi bir başarı elde etmek isteyen Washington'a baskı yaparak, İran ve İsrail'in çıkarları doğrultusunda birbirlerini nasıl kullandıklarını da ortaya koydu.

Kaldı ki Washington ile Husiler arasındaki anlaşmaya ilişkin soru işaretleri de gündemde; anlaşma Trump'ın bölge ziyareti bitene kadar geçici mi olacak, yoksa devam mı edecek? Yemenli isyancılar sadece İsrail gemilerine saldırmaya devam ederse ne olacak? Bu durum İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının durmasına yol açacak mı? Tüm bunlar önümüzdeki ziyaretten sonra cevapları daha da netleşebilecek sorular.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre İran, İsrail ve Husiler, mevcut süreçte çıkarlarını korumak için Amerikan rolünü kullanmayı, ondan faydalanmayı başardılar. Ancak gelişmeler henüz şekillenme aşamasında ve bunların kısa sürede çökecek geçici düzenlemelerle mi yoksa daha uzun süre devam edecek düzenlemelerle mi sonuçlanacağı belirsiz.