Eski FBI Direktörü James Comey: Trump'ın sus payı davasından beraat şansı sıfır

Eski savcı, Manhattan Bölge Savcılığı'nın Donald Trump'ı mahkum etme hususunda "ezici bir şansa" sahip olduğunu belirtti.

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Eski FBI Direktörü James Comey: Trump'ın sus payı davasından beraat şansı sıfır

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Eski FBI Direktörü James Comey, Donald Trump'ın New York'taki sus payı davasında jüri tarafından beraat ettirilme ihtimalinin "sıfır" olduğunu söyledi.

2013'ten 2017'ye kadar FBI Direktörü olarak görev yapan Comey, savcıların iddialarını kanıtlamak için belgeler, çekler, telefon görüşmeleri, mesajlar ve Trump'ın sözleri gibi kanıtları bir araya getirerek "çok güçlü bir dolaylı kanıtlara dayalı dava" oluşturduklarını söyledi.

Comey çarşamba günü NewsNation sunucusu Dan Abrams'a verdiği röportajda, "Mahkumiyet için ezici bir şans ve jürinin karar çoğunluğunu sağlayamaması için kayda değer ama çok daha küçük bir şans var; beraat etmesi için hiç şans yok" dedi.

Haftalar boyunca 20 farklı tanığın ifade vermesinin ardından pazartesi günü eski Başkan aleyhindeki davada delil sunumu tamamlandı. 

Comey, "En azından benim pek çok davaya bakma deneyimime göre bu dolaylı kanıtlara dayalı dava, jüri için çok ama çok güçlü etkiye sahip" diye ekledi.

Comey'nin geçen sene iddianame açıklandığındaki davayla ilgili düşünceleriyle şu anki tahmini arasında kayda değer bir farklılık var.

Eski FBI Direktörü James @Comey #DanAbramsLive'a katılarak radikal sağcı “Trump'ı öldür” komplo teorisini, FBI'ın siyasallaştığı iddialarını ve Trump'ın sus payı davasında “mahkumiyet şansının çok yüksek olduğuna” neden inandığını anlatıyor. 

Abrams'a yaptığı açıklamada "Ben bu iddianameyi okuyunca davayı açıp açmayacağıma karar veremezdim" dedi.

Comey, Bush yönetimi sırasında New York Güney Bölgesi'nde (SDNY) ABD savcısı olarak görev yapıyordu.

Comey, "Ancak şimdi davayı gördükten sonra bunu araştırıp nasıl mahkemeye taşımayabilirler diyorum" diye ekledi. 

Eski FBI Direktörü, Manhattan savcılarının kendisinin hayal ettiğinden "çok daha güçlü bir davaya" sahip olduğunu söyledi.

Trump'a ticari kayıtlarda tahrifat yapma suçundan New York'ta 34 ayrı suç isnat edildi. Savcılar, Trump'ın 2016 başkanlık seçimleri öncesinde bir porno film yıldızına sus payı olarak ödediği paraları örtbas etmeye çalıştığını ve bu sayede yıldızın iddia edilen kaçamak ilişkiyi anlatmasını önlemeye çalıştığını iddia ediyor.

Bu kaçamak ilişkiyi reddeden Trump, tüm suçlamalara karşı suçsuz olduğunu savundu. 

Kapanış konuşmalarının önümüzdeki hafta başlaması bekleniyor. Ardından jüri müzakereleri başlayacak ve Trump'ın ticari kayıtlarda tahrifat yapmaktan suçlu olup olmadığına karar verilecek.

Independent Türkçe



Nuseyrat Kampı kurbanları ve dünyamız

İsrail askeri operasyonunun ardından Nuseyrat Mülteci Kampı’nda meydana gelen yıkımdan (Reuters)
İsrail askeri operasyonunun ardından Nuseyrat Mülteci Kampı’nda meydana gelen yıkımdan (Reuters)
TT

Nuseyrat Kampı kurbanları ve dünyamız

İsrail askeri operasyonunun ardından Nuseyrat Mülteci Kampı’nda meydana gelen yıkımdan (Reuters)
İsrail askeri operasyonunun ardından Nuseyrat Mülteci Kampı’nda meydana gelen yıkımdan (Reuters)

Husam İytani

İsrail askerlerinin kurşunlarıyla 274 sivilin öldüğünün, yüzlerce kişinin de yaralandığının açıklanmasından sonra, BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Ofisi'ne göre, Nuseyrat Kampı’nda 4 İsrailli rehineyi kurtarma operasyonu, İsrail ve "silahlı Filistinli örgütler" tarafından işlenen savaş suçlarının tümünü kapsamış olabilir.

Nuseyrat kurbanları, İsraillilerin 1.200 İsraillinin öldürüldüğü, 230 kadarının da rehin alındığı Aksa Tufanı eylemine karşı operasyonlarının başlamasından bu yana hayatını kaybeden yaklaşık 40 bin Filistinliye eklendi.

Geçen yılın Ekim ayının 7'sinden bu yana Gazze ve Batı Şeria'da olup bitenlere ilişkin uluslararası kararları ve raporları yeniden hatırlatmaya gerek yok.  Filistinlilerin yaşadığı trajedinin dayanılmaz olduğu ve 8 aydaki can kayıplarının daha önceki uzun savaşlardaki kayıplardan daha fazla olduğu konusunda hepsinin hemfikir olduğunu söylemeye de gerek yok.. Tüm raporlar aynı ihmal kaderini paylaşıyorlar.

Ancak dünyanın hâlâ soykırım olarak adlandırmayı reddettiği Filistin halkının başına gelen insani felakete yeni bir gözle bakılmalı çünkü Filistinli sivillerin maruz kaldıklarını yansıttığı ölçüde İsrail hükümetinin, ordusunun ve toplumunun bir resmini çiziyor ve bu resim dünya tarafından da onaylanıyor.

Geçmişteki bu tür davaların belki de en ünlüsü, Alman-Amerikalı filozof Hannah Arendt'in hakkında ünlü "Eichmann Kudüs'te" kitabını yazdığı Nazi subayı Adolf Eichmann'ın davası, Balkan savaşlarında, özellikle de 1990'larda Bosna-Hersek'te yaşanan savaştaki katliamlar ile Ruanda katliamının sorumlularının davalarıdır. Davaların sunulan ifadelere ve belgelere dayanarak Nazi Almanyası, eski Yugoslavya ve Ruanda'daki sosyal yapılar hakkında ortaya çıkardıklarının önemi, hukuki icraatları ve mahkemelerin sanıklara verdiği cezaları gölgede bırakmıştı. Nitekim 3 aydan kısa bir süre içinde 1 milyon insanın ölümünden sorumlu olanların yargılanması sırasında ortaya çıkan bilgilere göz atmadan, yüz binlerce Hutu'nun 1994 yılında nasıl Tutsi yurttaşlarını öldürmeye giriştiklerini anlamak mümkün değil.

Aynı şey Nuseyrat'ta, Batı Şeria'da ve Gazze Şeridi'ndeki onlarca okul ve hastanede yaşananlar için de geçerli. İsrail'in sivillerin varlığını göz ardı etme ve savaşçıların bulunduğu bahanesi ile yıkıcı bombardımana başvurma konusundaki ısrarı, İsrailli yetkililerin Filistinli sivillere verdiği değeri, yani onları bir hiç olarak gördüklerini gösteriyor.

Dünyanın hâlâ soykırım olarak adlandırmayı reddettiği, Filistin halkının başına gelen insani felakete yeni bir gözle bakılmalı çünkü Filistinli sivillerin maruz kaldıklarını yansıttığı ölçüde İsrail hükümetinin, ordusunun ve toplumunun bir resmini çiziyor.

Dört İsrailli rehinenin dönüşüne sevinmek ve İsrail propagandasına göre “dünyanın en ahlaklı ordusunun” askerlerinin kurşunlarıyla can veren 274 Filistinliyi tamamen görmezden gelmek, Gazze ve Batı Şeria'nın ötesinde düşünmeyi gerektiriyor. Bir İsrailliye, 4 vatandaşı için sınırsız sayıda kişiyi öldürmesi yönünde bu açık çeki vermek, bir halk olarak Filistinlilere ve ganimet olarak topraklarına karşı davranışlarda da aynı düşünce modelinin hakim olduğunu söylememize olanak tanıyor. Bu durumda İsrail, kendisini korumak adına başkalarına zarar vermek için aynı yöntemleri, hem de aynı oranlarda kullanabilir. Çoğu çocuk ve kadın olmak üzere 40 bin ölü Filistinli ile Aksa Tufanı’nda öldürülenler karşılaştırıldığında görülen büyük resim, hükümeti, ordusu ve kurumlarıyla birlikte İsrail'in bu katliamın küresel çapta kabul görmesinden, Filistin toplumunu yok etme ve ona ilkinden çok daha büyük etki yaratabilecek ikinci bir felaket yaşatma çabasına verilen uluslararası desteğin devam etmesinden, kendini güvende hissettiğini söylüyor.

İsrail, dünyanın yüksek sesle söylemek istemediği bir gerçeğe dayanıyor ve bu gerçek özetle; insanların eşit olmadıkları, bazılarının hayattan keyif almaya diğerlerinden daha fazla hakkı olduklarıdır. Egemen güçler tarafından temsil edilen uluslararası toplumun, 40 bin sivilin ölümü pahasına bile olsa İsrail’in kendisini koruması için ona silah ve para sağlamaya çalışmaya devam etmeleri gerektiğidir. Nuseyrat katliamı da bu arka planda gerçekleşti. Gelecekte de aynı arka planda daha birçok katliam yaşanacak.

Ne yazık ki bu gerçeğe karşı çıkanların, boğulmadan önce insanın tutunduğu son dal olan umut dışında bu gerçeği değiştirebilecekleri bir araçları yok.