Al Majalla Refah’ta: İsrail tankları ve bilinmezlik arasında kalan yerinden edilmiş Filistinliler

İsrail ordusu, bir yandan ilerlerken diğer yandan daha fazla bölgenin tahliye edilmesi emri verdi

Refah'ın güneybatı sınırında tahliye edilmeden önce görülen yerinden edilen kişilerin çadırları, 7 Mayıs 2024 (Salim er-Reyyis)
Refah'ın güneybatı sınırında tahliye edilmeden önce görülen yerinden edilen kişilerin çadırları, 7 Mayıs 2024 (Salim er-Reyyis)
TT

Al Majalla Refah’ta: İsrail tankları ve bilinmezlik arasında kalan yerinden edilmiş Filistinliler

Refah'ın güneybatı sınırında tahliye edilmeden önce görülen yerinden edilen kişilerin çadırları, 7 Mayıs 2024 (Salim er-Reyyis)
Refah'ın güneybatı sınırında tahliye edilmeden önce görülen yerinden edilen kişilerin çadırları, 7 Mayıs 2024 (Salim er-Reyyis)

Salim er-Reyyis

İsrail'in Refah'taki kara harekâtının başlamasından ve İsrail ordusunun Refah Sınır Kapısı’nı yeniden işgal etmesinden üç hafta sonra, İsrail ordusu 7 Mayıs'tan bu yana kapalı olan sınır kapısının kontrolünü halen elinde tutuyor.

İsrail ordusu, Refah’a kara saldırısının başlamasından bu yana Refah Sınır Kapısı’nın yanı sıra İsrail’in Gazze’deki savaşı başlatmasından bu yana geçen yedi aydan uzun bir süredir malların ve hatta insani yardımların ana giriş noktası olan Kerem Şalom Sınır Kapısı’nın da bulunduğu Refah’ın güneydoğu bölgesine odaklandı ve böylece Gazze’ye gıda, tıbbi yardım ve yakıt tedarikini durdurdu. İsrail, ABD'nin baskısı üzerine sebze, meyve ve gıda maddesi yüklü bazı tırların sadece Gazze Şeridi'nin güneyine girmesine izin verirken, Gazze'nin merkezindeki ve güneyindeki pazarlarda satılan malların girişine ise izin vermedi.

ABD ordusu, sınır kapılarının kapatılmasını haklı göstermek ve yardım akışını durdurmak için Gazze Şehri'nin güneybatısında bir yüzer liman inşa etti. Bu liman Yunanistan'daki bir limandan gelen ve İsrail'in denetiminden ve gözetiminden sonra yüklerini boşaltmalarına izin verilen yardım gemilerini kabul etmeye başladı. Uluslararası kuruluşlar ve BM kurumları, Gazze Şeridi'nin güneyine ulaştırılmak üzere tonlarca gıda yardımını teslim almaya başlarken, İsrail ordusu, liman Gazze Şehri'nin merkezinden birkaç kilometre uzakta olmasına rağmen Gazze şehri ve Gazze Şeridi'nin kuzeyinde yaşayanların gıda yardımı almasını kasıtlı olarak engelliyor.

İsrail’in kara saldırısı başlamadan önce Refah’ın üçte ikisinden fazlası Gazze Şeridi'ndeki çeşitli şehirlerden ve mülteci kamplarından yerinden edilen yaklaşık 1,2 milyon Gazzeliye ev sahipliği yapıyordu. ABD, yerinden edilenlerin de aralarında olduğu yoğun bir nüfusa sahip olması nedeniyle kara saldırısını onaylamadığını ifade etmişti. Ancak İsrail ordusunun kara saldırısının başlangıcında doğu bölgelerinde yaşayanlardan bölgeyi boşaltmalarını talep etmesi ve birkaç gün sonra da Refah'ın merkezine kadar uzanan yeni meydanların ve mahallelerin boşaltılmasını istemesiyle birlikte 700 ile 800 bin arasında Gazzeli bölgeyi terk etmek ve Nuseyrat Mülteci Kampı’na, Gazze’nin merkezindeki Deyr el-Beleh semtine ve bir önceki kara saldırısında yerle bir olan Han Yunus'un batısına kaçmak zorunda kaldı.

Ben de yaklaşık beş ay kaldığım Refah'tan kaçmak ve Han Yunus'a sığınmak zorunda kaldıktan birkaç gün sonra Refah'ın batısına dönmeye karar verdim. Yolda, savaş sırasında Nuseyrat Mülteci Kampına yerleştirilen ve daha sonra Refah'a geri dönmek zorunda kalan Gazzeli Atiya Hamid (54) ile tanıştım.

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'a yönelik askeri operasyonun başlamasıyla, ailesiyle birlikte Han Yunus'un batısındaki Mevasi bölgesine gitmek zorunda kalan Hamid, “Çadırımızı nereye kuracağımızı bilmiyoruz. Her seferinde yeni bir yere taşınmak zorunda kalıyoruz. Taşınmanın ve yeni başlangıçların maliyetine katlanmak zorundayız. İsrail siviller olarak hayatlarımızı koruma bahanesiyle bizim bir noktada istikrarlı olmamızı istemiyor” ifadelerini kullandı.

700 ile 800 bin arasında Gazzeli bölgeyi terk etmek ve Nuseyrat Mülteci Kampı’na, Gazze’nin merkezindeki Deyr el-Beleh semtine ve bir önceki kara saldırısında yerle bir olan Han Yunus'un batısına kaçmak zorunda kaldı.

Kişisel kullanım ve içmek için su temininde pek çok sorun ve krizle karşılaşan Hamid, çocuklarıyla birlikte yeni yaşam alanlarını düzenledikten sonra Mevasi’de her şeye sıfırdan başladı. Hamid, burası Han Yunus’tan daha kalabalık, çadır kuramıyorsunuz ve oturacak yer yok. Sıcaktan ve nemden çadırda bile oturamıyoruz. Nereye gideceğimizi ya da ne yapacağımızı bilmiyoruz, yavaş yavaş ölüyoruz” dedi.

xcdvfr
İsrail ordusunun emriyle yerinden edilen kişilerin Refah'tan tahliye edilmesinin ardından Refah'ın güneybatı sınırı, 23 Mayıs 2024 (Salim er-Reyyis)

Hamid’in aksine Yahya Abdusselam (47) hala ailesiyle birlikte Refah'ın batısındaki çadırında yaşıyor ve şimdilik ayrılmayı düşünmüyor. Kendisiyle konuştuğumda bana gidecek başka bir yeri ve bunu yapacak parası olmadığını söyleyen Abdusselam, “Nereye gideceğimizi bilmiyoruz. Henüz Refah'ın batısındaki bölgeyi boşaltmamız söylenmedi. Ordu her an tahliye etmemizi isteyebilir. Ancak gerçekte nereye gideceğimizi bilmiyoruz. Çünkü ordunun bize gitmemizi söylediği bölgelerde yerinden edilenlerin çadırları yığılmış durumda” diye konuştu. Abdusselam nakliye ve yeni bir çadır için 500 dolardan fazla paraya ihtiyacı olduğunu, ancak artık boyacı olarak çalışamadığı için taşınma masraflarını karşılayamadığını belirtti.

İsrail ordusu, askeri ilerleyişini Gazze Şeridi ile Mısır'ın Sina Yarımadası arasındaki sınır şeridinde yoğunlaştırırken İsrail Ordu Radyosu, ordunun yaklaşık 14 kilometre uzunluğunda olduğu tahmin edilen Philadelphia (Salahaddin) Koridoru'nun üçte ikisini kontrol ettiğini duyurdu.

İsrail ordusunun bulunduğu noktaya yakın noktalara ulaşmak için hayatlarını tehlikeye atan diğer gazetecilere göre Kara saldırısının başlamasının ikinci haftasının sonunda ağır topçu ateşi ve hava saldırılarının ardından Refah'ın güneyindeki Brezilya Mahallesi’ne kadar ilerleyen İsrail ordusu tankları ve buldozerleriyle ilerleyerek evleri yıktı, sokakları talan etti ve bölgedeki altyapıyı tahrip etti.

Refah'ın coğrafi yapısı nedeniyle kentin merkezi batısından birkaç metre daha yüksekte yer alıyor. Bu da kentin merkezinde konuşlanan İsrail ordusunun kentin batısında 6 kilometreden daha fazla bir alanı gözetlemesine olanak sağlıyor. Burası aynı zamanda Akdeniz'e bakan deniz sınırıdır. Yüzlerce aile, ordu tarafından tahliye edilmeleri istenmeksizin çeşitli yerleşim yerlerinden sürüldü. Bunun tek nedeni ordunun yaklaşmasından ve ilerlemesinden, Gazze şehri ve Gazze Şeridi'nin kuzeyinde neden olduğu ve olmaya devam ettiği yıkım ve ölüm manzaralarından duyulan korkuydu. İsrail ordusunun Refah'a kara saldırısı çerçevesinde Cibaliye Mülteci Kampı’na karadan girmesi Cibaliye sakinlerini kaçmaya zorladı.

Refah sakinlerinden biri, Han Yunus'ta daha önce kendisiyle görüştüğümde, ailesinin can güvenliği için onlarla birlikte erkenden kaçmak zorunda kaldığını söyledi. Refahlı adam, “Ben çocuklarımı sokakta bulmadım. Onları enkaz altından çıkarmak için de büyümedim ve onlar için çok çalıştım. Gazze Şeridi'nde güvenli bir yer yok, ama Refah'ta evde kalırken kendimi rahat hissetmiyordum” dedi.

Gazze Şeridi'nde askeri operasyonlara katılan İsrail ordusunun on tugayından beşi Refah'ta eş zamanlı olarak çeşitli bölgelerde hareket ediyor. İsrail ordusu, Refah’taki kara saldırısına odaklandığından şehrin doğusunda ve güneydoğusunda tüneller olduğu ve buralardan roketatarlar fırlatıldığı iddia edilen çok sayıda video ve fotoğraf yayınladı. İsrail ordusu ayrıca Filistinli silahlı örgütlerin üyelerinin okullarda ve BM merkezlerinde faaliyet gösterdiğini iddia eden videolar yayınlayarak askerlerine herhangi bir kısıtlama ya da yasaklama olmaksızın tüm yerleri hedef alması için yeşil ışık yaktı.

Refah'ın en güneybatı kısmından, Mısır sınırındaki caddeden geçmeye çalıştım. Doğuya doğru gitmeye niyetliydim, ancak oraya vardığımda korktum. Çünkü bölge, savaş sırasında yaklaşık beş ay boyunca orada kalan ailelerin terk edilmiş çadırlarıyla doluydu. Yoluma devam etmeyip geri dönmeye karar verdim. Ana caddeden geçerek şehir merkezine yakın eş-Şabura Mahallesi’ndeki Kuveyt Hastanesi'ne doğru gittim.

Yerinden edilen Gazzelilerden biri olan Hamid, kişisel kullanım ve içmek için su bulmakta birçok sorunla ve krizle karşılaşmış ve çocuklarıyla birlikte yeni bir düzen kurduktan sonra  herşeye sıfırdan başlamak üzere Han Yunus'un batısındaki Mevasi bölgesine gitmek zorunda kaldı.

Şehrin içlerine doğru ilerlerken yolda yayalar, araba kornaları, satıcılar ve yerlerinden edilen Gazzelileri taşıyan hayvan arabaları yoktu. Görünmeyen hedeflere ateş eden tankların sesleri arasında hastaneye vardım. Vardığımda hastane neredeyse boştu. Ne doktorlar ne hemşireler ne de hastalar vardı. Sadece birkaç personel ve birkaç yatak bulunuyordu. Hastane sadece cenazeleri kabul ediyordu. Sadece ilk yardımda bulunulan yaralılar, Refah'ın batısında Sağlık Bakanlığı tarafından Gazze'de kurulan sahra hastanelerine naklediyordu.

dcvfrb
Refah'ın Tel el-Sultan bölgesindeki bir sağlık merkezinde İsrail bombardımanında vefat edenler için yas tutan kadınlar ve çocuklar, 26 Mayıs 2024 (AFP)

Hastanenin sağlık personelinden biri bana özel bir hastane olduklarını ve savaş nedeniyle şu an daha önce kabul ettikleri vakaları kabul edemediklerini söyledi. Ancak Refah'ın doğusunda bulunan ve Gazze'deki Sağlık Bakanlığı'na bağlı olan Ebu Yusuf en-Neccar Hastanesi, şehre yönelik askeri kara harekatının başlamasından bu yana kapalı kalmaya devam ediyor. Hastanenin sağlık personeli, tıbbi hizmet vermek için çalışmalarını kısmen sürdürmek zorunda kalırken ancak hastaneye ait ambulanslar, İsrail ordusunun savaş sırasında diğer bölgelerde ambulansları, sağlık personelini ve hatta hastaneleri hedef alındığı gibi burada da hedef alınması korkusuyla şehrin derinliklerine ulaşamıyor.

Refah'ın batısında beş saat geçirdikten sonra daha fazla kalamayacağım için hava kararmadan önce Han Yunus'a döndüm. Başka mahallelerin ve yerleşim yerlerinin tahliye edilmesini istemesi beklenen İsrail ordusunun ilerleyişini izliyor ve takip ediyordum. Mahalleler çoğunlukla boştu. Sadece birkaç mahalle sakini vardı. Öte yandan İsrail ordusu ve komutanları, geçtiğimiz aylarda Gazze Şeridi'ndeki diğer şehirlerde ve kamplarda yaptıkları gibi Hamas ve üyelerini ortadan kaldırmaya çalıştıkları iddiasıyla Refah’ı yok etmek ve kontrolünü ele geçirmek için ilerlemekte kararlı görünüyorlar.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



"Sarhoş bir komünist" az kalsın Thatcher'ı öldürüyormuş

Uzun süre başbakanlık yapan Margaret Thatcher, 2013'te 87 yaşındayken ölmüştü (AP)
Uzun süre başbakanlık yapan Margaret Thatcher, 2013'te 87 yaşındayken ölmüştü (AP)
TT

"Sarhoş bir komünist" az kalsın Thatcher'ı öldürüyormuş

Uzun süre başbakanlık yapan Margaret Thatcher, 2013'te 87 yaşındayken ölmüştü (AP)
Uzun süre başbakanlık yapan Margaret Thatcher, 2013'te 87 yaşındayken ölmüştü (AP)

Birleşik Krallık Ulusal Arşivleri'ndeki gizlilik kararı yeni kaldırılan belgeleri inceleyen Daily Mail, 1979-1990'da ülkeyi yöneten Margaret Thatcher'ın atlattığı büyük tehlikeyi dünya kamuoyuna açıkladı.

1989 baharında Afrika turuna çıkan Muhafazakar Partili siyasetçi, o dönem hapiste olan Nelson Mandela'nın serbest bırakılması ve Güney Afrika'daki apartheid rejiminin sonlandırılması için kıtayı dolaşıyordu. 

30 Mart'ta Zimbabve'den Malavi'ye gitmek üzere Mozambik hava sahasından geçen Thatcher'ın bindiği Vickers VC-10'a yerden havaya atılan füzelerin gönderildiği ortaya çıktı. 

Füzelerin hepsinin Kraliyet Hava Kuvvetleri'ne ait uçağı ıskalamasıyla birlikte Margaret Thatcher saldırıdan kıl payı kurtulmuş.

Bu olay üzerine, o dönem iktidardaki Marksist-Leninist Mozambik Kurtuluş Cephesi'yle (FRELIMO) Güney Afrika destekli Mozambik Milli Direnişi (RENAMO) arasında iç savaşın sürdüğü ülkenin yöneticilerinden resmi açıklama talep edilmiş. 

Kasım 1989'da Mozambikli yetkililer, sarhoş bir uçaksavar bataryası komutanının füzeleri kazara ateşlediği yanıtını vermiş. 

Birleşik Krallık, RENAMO'ya karşı destekledikleri Mozambik ordusuna 1980'lerde askeri eğitim yardımı vermişti.

Demir Leydi lakaplı siyasetçi, 1984'te kendi ülkesinde İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA) tarafından hedef alınmıştı.

Muhafazakar Parti konferansının düzenlendiği Brighton'daki Grand Hotel'i bombalayan ayrılıkçı örgüt, 5 kişinin ölümüne, 31 kişininse yaralanmasına yol açmıştı.

Eski Sinn Fein lideri Gerry Adams, bu saldırı sırasında Margaret Thatcher ölseydi, Birleşik Krallık'ın bazı bölgelerinde "çok az gözyaşı" döküleceğini iddia ederek önceki yıllarda gündem olmuştu.

Independent Türkçe, Telegraph, Daily Mail


İranlı göçmenlerle dolu bir uçak daha ABD'den kalktı

Eylülde ülkelerine gönderilen İranlılar, Devrim Muhafızları'nın kendilerini sorguladığını söylemişti (Reuters)
Eylülde ülkelerine gönderilen İranlılar, Devrim Muhafızları'nın kendilerini sorguladığını söylemişti (Reuters)
TT

İranlı göçmenlerle dolu bir uçak daha ABD'den kalktı

Eylülde ülkelerine gönderilen İranlılar, Devrim Muhafızları'nın kendilerini sorguladığını söylemişti (Reuters)
Eylülde ülkelerine gönderilen İranlılar, Devrim Muhafızları'nın kendilerini sorguladığını söylemişti (Reuters)

Eylül sonunda Tahran'la anlaşarak onlarca İranlıyı sınır dışı eden ABD, bir uçağı daha doldurdu. 

New York Times'ın (NYT) iki İranlı yetkiliye dayandırdığı habere göre, pazar günü Arizona'nın Mesa kentinden havalanan uçakta 50'ye yakın İran yurttaşıyla birlikte Arap ülkelerinin veya Rusya'nın pasaportlarını taşıyıp da sınır dışı edilenler de var.

Ad ve görevlerinin gizlenmesini isteyen yetkililer, kiralanan uçağın Mısır ve Kuveyt'e gideceğini söyledi. 

Ruslar ve Arapların Kahire'de ineceği, İranlılarınsa Kuveyt'te bir başka uçağa binerek ülkelerine döneceği aktarıldı. 

Uçaktaki kişilerin kimlikleri açıklanmadı. ABD'den gönüllü mü zorla mı ayrıldıkları da bilinmiyor. 

Yaklaşık 2 bin İranlının ABD'de kaçak statüsünde olduğu tahmin ediliyor. Geçmişte ABD, sınır dışı ettiği İranlıları ticari uçaklarla ülkelerine gönderiyordu. 

Washington ve Tahran arasında aylardır yürütülen görüşmelerin ardından iki ülke eylülde nadir görülen bir işbirliğine imza atmıştı. 

İran Dışişleri Bakanlığı'nın kendi vatandaşlarının dönüşünü koordine ettiği ve bu kişilerin herhangi bir sorunla karşılaşmayacağı güvencesini verdiği yine NYT tarafından bildirilmişti. 

Ancak uçaktaki 45 kişiden en az 8'i zorla gönderildiğini ve hayatından endişe ettiğini de söylemişti. 

ABD Başkanı Donald Trump, sınır dışı edilen kaçak göçmen sayısında rekor kırmayı planlıyor.

79 yaşındaki Cumhuriyetçi, Demokrat Partili selefi Joe Biden döneminde çok fazla kişinin yasadışı yollarla ABD sınırlarından girdiğini ve bu durumun düzeltilmesi gerektiğini savunuyor. 

Ancak Trump yönetimi yeni yollar bulsa da bu hedefi gerçekleştirmekte zorlanıyor. 

Kaçak yollarla ABD'ye giden göçmenlerin, yurttaşları olmadıkları ülkelere gönderilmesi de bu yeni yöntemlerden biri. 

Bu hamleler, insan hakları örgütlerinin tepkisini çekiyor. Göçmenlerin gönderildikleri yerlerde zor durumlara düşmesinin önemsenmediği vurgulanıyor. 

Independent Türkçe, New York Times, Reuters


Hindistan'ın stratejik bağımsızlığı ve Moskova ile Washington arasında denge kurma çabası

Yeni Delhi'de Hindistan Başbakanı Narendra Modi ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in fotoğraflarının önünde bisiklet süren bir adam, 4 Aralık 2025 (Reuters)
Yeni Delhi'de Hindistan Başbakanı Narendra Modi ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in fotoğraflarının önünde bisiklet süren bir adam, 4 Aralık 2025 (Reuters)
TT

Hindistan'ın stratejik bağımsızlığı ve Moskova ile Washington arasında denge kurma çabası

Yeni Delhi'de Hindistan Başbakanı Narendra Modi ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in fotoğraflarının önünde bisiklet süren bir adam, 4 Aralık 2025 (Reuters)
Yeni Delhi'de Hindistan Başbakanı Narendra Modi ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in fotoğraflarının önünde bisiklet süren bir adam, 4 Aralık 2025 (Reuters)

Samir İlyas

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Hindistan ziyareti, Yeni Delhi'nin çok kutuplu dünyada ‘Önce Hindistan’ çerçevesinde süper güçlerle ilişkilerinde ‘stratejik bağımsızlık’ ilkesini ısrarla sürdürdüğünü bir kez daha gösterdi.

Putin, Ukrayna'daki savaşın başlamasından bu yana Yeni Delhi'ye gerçekleştirdiği bu ilk ziyaretinde sıcak bir şekilde karşılandı. Havaalanında kendisini bekleyen Hindistan Başbakanı Narendra Modi tarafından gayri resmi bir toplantı için konutuna götürüldü. Ertesi gün, iki lider ikili bir toplantı ve her iki ülkenin heyetleriyle başka görüşme gerçekleştirdi. Rus ve Hint iş adamları için bir ekonomi forumuna katıldı.

Ziyaretin sonunda yayınlanan ortak bildiride, atom enerjisi ve silahlanma dahil olmak üzere ekonomi, ticaret ve enerji alanlarında ilişkilerin geliştirilmesine odaklanıldı. İki ülke, Sovyet döneminden beri güçlü olan ikili ilişkilerini güçlendirmek için 29 anlaşma ve iş birliği mutabakatı imzaladı.

Putin ve Modi'nin açıklamalarında ekonomik iş birliği ve ticaretin mümkün olan en kısa sürede 100 milyar dolara çıkarılmasının planlandığı öğrenilirken, savunma ve güvenlik konuları da müzakere masasındaydı. Ziyaret öncesinde ve sırasında bazı önemli anlaşmaların imzalandığı duyuruldu. Putin, ülkesinin güvenilir bir enerji kaynağı olduğunu ve Hindistan'ın tüm ihtiyaçlarını karşılamaya devam edeceğini vurguladı. Hindistan'ın Rusya'ya ihracatını artırmayı ve ticaretteki dengesizliği azaltmayı istediklerine işaret eden Modi, ülkesinin dünyanın önde gelen ilaç üreticilerinden biri olduğunu belirtirken, ülkesinin diğer birçok sektördeki ilerlemesini övdü.

Trump, Hindistan'ı Rusya'dan petrol satın aldığı için cezalandırmak amacıyla gümrük vergilerini yüzde 50'ye çıkardı ve Yeni Delhi'ye daha fazla Amerikan silahı satın alması için baskı yaptı.

Bu ziyaret, Rusya’nın Batı’nın izolasyon iddialarını çürütmesine olanak sağlarken, Hindistan'a da ABD ile devam eden ticaret anlaşması müzakerelerinde ilave bir koz verdi.

Öte yandan Putin'in Hindistan’da sıcak bir şekilde karşılanması ve tüm alanlarda Rusya ile daha derin bir iş birliği yapılacağına dair yapılan açıklamalar, Hindistan'ın dünya güçleriyle ilişkilerinde ‘stratejik bağımsızlık’ ilkesini sürdüreceği yönünde Donald Trump yönetimine güçlü bir mesaj gönderdi. Ziyaretin sonuçları, Yeni Delhi’den Trump yönetimine yeni bir meydan okumayı temsil ediyordu. Bu durum, daha önce Rusya-Hindistan askeri iş birliği ve Rusya'nın Hindistan'a petrol ihracatının artmasından duyduğu memnuniyetsizliği açıkça gösteren Trump yönetimi ile Yeni Delhi arasındaki gerilimi tırmandırabilir.

Geçen mayıs ayında Hindistan ve Pakistan arasında yaşanan kısa süreli savaşın ardından Trump yönetimi ile Yeni Delhi arasındaki ilişkilerin tarihinin en düşük noktasına ulaştı. Bununla birlikte Washington İslamabad ile yakınlaştı ve Trump, Hindistan'ın Rusya'dan petrol almasını cezalandırmak için Hindistan'a uygulanan gümrük vergilerini yüzde 50'ye çıkararak, Yeni Delhi'ye daha fazla ABD silahı satın alması için baskı yaptı. Washington, Hindistan'ı Rus petrolü alımlarını artırarak Rusya’nın Ukrayna'ya karşı savaşını desteklemekle suçluyor.

Ancak Hindistan, Ukrayna'daki savaşa karşı temkinli bir tutum sergileyerek, müzakere yoluyla savaşın sona erdirilmesi çağrısında bulunurken, Moskova'yı kınamayı reddediyor ve onunla ilişkilerini güçlendirmeye istekli davranıyor. Hatta Hindistan, Birleşmiş Milletler'de (BM) savaşı kınayan kararların oylamasında çekimser kaldı.

frg
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Yeni Delhi'deki resmi karşılama töreninde Hindistan Cumhurbaşkanı Droupadi Murmu ile Başbakan Narendra Modi arasında, 5 Aralık 2025 (Sputnik/Reuters)

Rusya, ucuz ham petrol fiyatlarından yararlanan Hindistan ile petrol ticaretini sürdüreceğini düşünürken, Hindistan ucuz ham petrol ihtiyacını ABD'nin gümrük vergileri ve yaptırımlarından kaçınma çabasıyla dengelemek zorunda kalıyor.

Hindistan, tarihsel olarak Rus petrolünün önemli bir ithalatçısı olmamıştır ve Rusya'nın Ukrayna'daki savaşından önce Rus petrol ihracatındaki payı %2,5'i geçmemiştir. 2022'de savaşın başlamasının ardından Hindistan, Rusya’dan deniz yoluyla taşınan petrolün en büyük alıcısı haline geldi.

Enerji ve Temiz Hava Araştırmaları Merkezi'nin (CREA) 13 Aralık tarihli raporuna göre geçtiğimiz ay Rusya'nın petrol ihracatında Çin yüzde 47 ile ilk sırada yer alırken, onu yüzde 38 ile Hindistan izledi. Türkiye ve Avrupa Birliği (AB) ise yüzde 6 ile üçüncü sırayı paylaştı.

İki ülkenin enerji ve silah alanlarının ötesinde iş birliğini artırmak için bu ziyareti kullanma isteğinin bir göstergesi olarak, Modi ve Putin geçtiğimiz cuma günü özel şirketleri çekmek için bir iş forumuna katıldı. Putin ve Modi, ikili ticaretin hacmini yıllık 68 milyar dolardan 2030 yılına kadar 100 milyar dolara çıkarmayı ve yerel para birimleriyle ödeme sistemlerini iyileştirmeyi hedeflediklerini açıkladılar. Putin, iki ülke arasındaki ikili ticaretin yüzde 96’sının yerel para birimleriyle yapıldığını belirtti.

Yerel para birimleriyle ticaret hacminin artırılması, Moskova'ya Hindistan şirketlerine petrol satışlarından elde ettiği gelirle Hindistan rupisi cinsinden Hindistan ürünleri satın alma fırsatı veriyor. Rusya'nın en büyük ikinci bankası VTB, ziyaretin yan etkinliği olarak Yeni Delhi'de bir şube açtı ve Ruslar, banka şubesinin açılmasının SWIFT sistemine alternatif transfer sistemleri aracılığıyla iki ülke arasındaki ikili ticareti ve şirketler arasındaki hesapları artırmaya katkıda bulunacağını umuyor.

Savaşın başlamasından bu yana ticarette istikrarlı bir büyüme olmasına rağmen, ticaret dengesi büyük ölçüde Rusya'nın lehine. Geçen yılın mali tablosuna göre Rusya Hindistan'a yaklaşık 60,8 milyar dolarlık ürün ihraç ederken, Hindistan'dan 4,2 milyar dolarlık ilaç, pirinç, çay ve diğer malları ithal etti.

Moskova'nın Hindistan'a gerekli silahları tedarik etmeye açık olmasına rağmen, yeni anlaşmaların tamamlanması gecikebilir. İki ülke arasındaki ikili ticaret, 2020'de sadece 8,1 milyar ABD doları iken, bu yılın mart ayı sonlarında 68 milyar ABD dolarına yükseldi. Bu keskin artış, Hindistan'ın indirimli Rus petrolü alımlarındaki yükselişten kaynaklanıyor.

Bu durum, dengeleri önemli ölçüde Rusya'nın lehine çevirdi. Bu durumu düzeltmeye çalışan Modi, ABD’nin gümrük vergilerinden etkilenen Hint ihracatçıların, Rusya pazarına erişimini artırmak amacıyla Hindistan’ın deniz ürünleri ve gıda ürünlerinin yanı sıra teknoloji, giyim ve diğer malların ihracatını artırmayı umuyor. Hindistan’ın umutlarına rağmen, Rusya pazarına erişim kolay olmayacak. Yerli ürünler ve Çin malları rekabetçi fiyatlarla piyasada yaygın olarak bulunuyor ve Hint ihracatçılar için pazarlanabilir ürünlerin listesi oldukça daralıyor.

Savunma

Silah alımı, geçtiğimiz yüzyıldan bu yana iki ülke arasındaki geleneksel iş birliğinin en önemli alanlarından biri olsa da son yıllarda bu alanda bir düşüş görülüyor. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü'nün (SIPRI) raporuna göre Rusya'nın Hindistan'ın savunma alımlarındaki payı, 2010 ile 2015 yılları arasında zirveye ulaşarak savunma alım portföyünün yüzde 72'sini oluşturduktan sonra düşmeye devam etti. SIPRI’ye göre Hindistan'ın Rusya'dan silah ithalatı 2020 ile 2024 yılları arasında toplam alımların yüzde 36'sına geriledi.

Hindistan, silahlanma konusunda ABD, Fransa ve İsrail'e olan bağımlılığını artırdı ve son yıllarda Rusya ile önemli bir silah anlaşması imzalamadı.

Bu düşüş, büyük ölçüde Hindistan'ın savunma portföyünü çeşitlendirme ve yerel üretimi teşvik etme çabasının bir sonucu olsa da Hindistan savunması büyük ölçüde Rus yapımı S-400 savunma sistemlerine bağımlı. Hindistan Hava Kuvvetleri'nin birçok filosu MiG-29 ve Suhoy Su-30 uçaklarını kullanıyor. Hindistan'ın, güncellenmiş S-500 savunma sistemleri ve beşinci nesil Su-57 savaş uçağı satın almakla ilgilendiği bildiriliyor. Geçtiğimiz bahar Pakistan ile yaşanan kısa süreli çatışmadan alınan dersler, Hindistan'ı Rusya ile askeri iş birliğini artırmaya itmiş olabilir.

Moskova, Hindistan'a ihtiyaç duyduğu silahları tedarik etmeye açık olsa da yeni anlaşmaların tamamlanması gecikebilir. Rusya, Batı'nın yaptırımları ve Ukrayna’daki savaş nedeniyle hava savunma sistemleri ve uçakların üretimi için gerekli olan önemli bileşenlerde sıkıntı yaşıyor. Raporlara göre bazı S-400 savunma sistemi birimlerinin teslimatı için verilen son tarih 2026'ya ertelendi.

2022 yılında 300 bin yedek askerin kısmi seferberliği, askere alınmaktan korkan gençlerin kitlesel göçüne yol açtı ve bu da krizi daha da şiddetlendirdi.

İki ülke, havacılık ve hava savunma alanındaki iş birliğinin yanında denizcilik alanında da iş birliğini geliştirmeye çalışıyor. Bloomberg, geçtiğimiz perşembe günü bilgili kaynaklardan aktardığı haberde, Hindistan'ın Rusya’dan nükleer enerjili bir denizaltıyı kiralamak için 2 milyar dolar ödemeyi kabul ettiğini ve Hindistan'ın denizaltıyı 2028 yılında teslim alacağını bildirdi. Bloomberg'in bilgili olarak nitelendirdiği kaynaklar, Rusya'dan saldırı denizaltısını kiralamak için yapılan görüşmelerin fiyat müzakereleri nedeniyle yıllardır durma noktasına geldiğini söyledi. Hindistan hükümeti daha sonra sözleşmenin 2019 mayısında imzalandığını, ancak teslimatın ertelendiğini ve geminin artık 2028'de teslim edilmesinin planlandığını açıkladı. Bloomberg’in kaynaklarına göre Rusya, Rus saldırı denizaltısının savaşta kullanılmamasını şart koştu.

sdfg
Hindistan Başbakanı Narendra Modi ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Yeni Delhi'deki görüşmeleri öncesinde kameralara poz verirken, 5 Aralık 2025 (Sputnik/Reuters)

Rusya ve Hindistan arasındaki askeri iş birliğinin artmasına ABD ile Avrupa'nın tepkisinin yanı sıra, Hindistan'a gelişmiş silahlar sağlanması Çin'i kışkırtıyor. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre Rusya ve Hindistan'ın belirli türdeki gelişmiş silahları ortaklaşa geliştirmesi halinde, Rusya-Çin ilişkileri zarar görebilir.

Hindistan’ın işgücü

İki lider, yasadışı göçle mücadele etmek ve her iki ülkenin vatandaşları için diğer ülkede istihdam fırsatlarını teşvik etmek amacıyla bir anlaşma imzaladı.

Modi, ziyaretin sonunda yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Hindistan, sanayi ve diğer alanlarda yüksek vasıflı insan kaynağı ihraç etme potansiyeline sahip. Rusya’daki demografik önceliklerden bahsederken, vatandaşlarımızın Rusça öğrenmesine izin verebilir ve her iki ülkenin refahına katkıda bulunabiliriz.”

Anlaşmanın öncelikle daha fazla Hint işçiyi Rusya'ya çekmeyi amaçladığı açık. Anlaşma çerçevesinde bazı Rus şirketleri, 2024 ilkbaharında Moskova'daki Crocus City Hall'da meydana gelen terör saldırısı ve ardından çoğunluğu Müslüman ülkelerin vatandaşlarına yönelik uygulanan baskılar nedeniyle, Orta Asya'dan gelen işgücündeki azalmayı telafi etmek için belirli alanlarda Hint işçiler ve iş profesyonellerini istihdam etmeye başladı.

Rusya’nın Hint işçilere kapılarını açması, ciddi bir işgücü eksikliğinden kaynaklanıyor. 2022 yılında 300 bin yedek askerin kısmi seferberliği, askere alınmaktan korkan gençlerin kitlesel göçüne yol açtı ve bu da krizi daha da şiddetlendirdi. Rusya Çalışma Bakanlığı'nın tahminlerine göre ülkenin 2030 yılına kadar 3,1 milyon işçi açığı ile karşı karşıya kalması bekleniyor.

Rus şirketleri teknik eğitimli işçiler arıyor. Orta Asya vatandaşlarının aksine, Hintler tek bir bölgedeki tek bir işverenle sözleşme yaparlar ve daha yüksek ücretler için sık sık iş değiştirme özgürlüğüne sahip olmazlar.

Hindistan iş gücünün artması, Rusya'dan Hindistan'a para transferleri için yeni bir kanal açarak, yurt içi işsizlik baskısını hafifleterek ve Hindistan'ın Rusya’nın Uzak Doğu ve Arktik bölgelerindeki projelere katılımını genişleterek, ikili ticaret dengesizliğini düzeltmeye yardımcı olabilir.

Rus ve Hint yetkililerin açıklamalarında, ABD'nin Hindistan'a, özellikle enerji ve savunma sektörlerinde Rusya ile iş birliğini azaltması için yaptığı baskıdan bahsetmemeleri dikkati çekti.

Ancak ziyaretin sonuçları, Modi'nin ülkesinin Rusya ve ABD ile ilişkilerini dengeleme çabalarını baltalayabilir. Hindistan, Rusya’nın petrol fiyatlarındaki büyük indirimlerden yararlanırken, Rusya Hindistan'a yeni bir pazar sağlıyor ve Pakistan ile kısa süreli çatışmanın ardından savunmasını güçlendirmesine yardımcı oluyor. Yeni Delhi, Moskova ile ‘özel ve ayrıcalıklı stratejik ortaklığını’ sürdürmeye çalışıyor.

Bunun yanında ABD ile gergin olan ilişkileri düzeltmek, bir ticaret anlaşması imzalamak ve mallarına uygulanan yüzde 50'lik yüksek gümrük vergilerinden muafiyet elde etmek için çalışıyor. Hindistan ayrıca Çin'e baskı uygulamak isteyen ABD'nin politikalarına da uyum sağlıyor.

Putin'in ziyareti sırasında imzalanan anlaşmalar ve oluşan olumlu atmosfere rağmen, pratik sonuçlar büyük ölçüde Trump yönetiminin tepkisinin niteliğine bağlı olmaya devam ediyor.

Putin'in ziyareti sırasında imzalanan anlaşmalar ve oluşan olumlu atmosfere rağmen, pratik sonuçlar büyük ölçüde Trump yönetiminin tepkisinin niteliğine bağlı olmaya devam ediyor. Beyaz Saray'ın Hindistan ile ticaret müzakerelerinde sergilediği katı tutum ve Hindistan-Rusya yakınlaşmasının hızını frenlemek için verdiği tavizler, Modi'yi pragmatik yaklaşımla çözülemeyecek zor bir duruma sokabilir. Zira bu durumda ikisi arasında yapılacak olan seçim karmaşık jeopolitik ve ekonomik hesaplamalara tabi olacaktır.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.