Ukrayna'da yeni askeri strateji: Savaşı bitirmek için bir yol haritası var mı?

Ukrayna-Rusya savaşında önemli bir gelişme

Bahmut yakınlarındaki Rus mevzilerine doğru Grad füze sisteminden bir füze ateşleyen Ukraynalı asker (AFP)
Bahmut yakınlarındaki Rus mevzilerine doğru Grad füze sisteminden bir füze ateşleyen Ukraynalı asker (AFP)
TT

Ukrayna'da yeni askeri strateji: Savaşı bitirmek için bir yol haritası var mı?

Bahmut yakınlarındaki Rus mevzilerine doğru Grad füze sisteminden bir füze ateşleyen Ukraynalı asker (AFP)
Bahmut yakınlarındaki Rus mevzilerine doğru Grad füze sisteminden bir füze ateşleyen Ukraynalı asker (AFP)

Ömer Önhon

Rusya-Ukrayna savaşında denge bir nebze Rusya'nın lehine olmak üzere değişmiş gibi görünüyor. Rus ordusu, özellikle Ukrayna'nın doğusundaki kritik öneme sahip temas noktalarında Ukrayna güçlerini geri çekilmeye zorlarken Avdiyivka ile Bahmut'un kontrolünü ele geçirdi.

Rusya 2022 yılının şubat ayında Kiev'de kendisine dost bir hükümet kurmak ve Ukrayna'nın NATO'ya üye olma ihtimalini ortadan kaldıracak idari ve bölgesel düzenlemeler yapmak için Ukrayna'yı işgale başladığında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in hızla zafere ulaşmayı planlamış olduğuna şüphe yok.

Gözlemcilerin çoğu, Putin'i 2022 yılında Ukrayna'ya karşı harekete geçmeye cesaretlendirenin, Rusya'nın 2014 yılında Kırım'ı ilhak etmesinin ardından Batı'dan gelen ılımlı tepki olduğunu düşünüyor.

Bu kez, Ukrayna'nın destekçileri egemenliğini ve toprak bütünlüğünü savunmaya kararlı olsa da uzun süren çatışma, Batılı müttefikler arasında askeri yardım ve genel siyasi strateji konusunda giderek çoğalan anlaşmazlıklar olduğunu ortaya koyuyor.

NATO müttefikleri Ukrayna’nın üyeliği konusunda anlaşmış olsalar da üyeliği henüz tamamlanmadı. Çünkü Ukrayna’nın mevcut koşullar altında NATO’ya üye olması NATO ülkelerini savaşa girmeye zorlayan 5’inci maddenin uygulanmasını gerektirecek.

Ukrayna'nın ABD’li ve Avrupalı dostları, geçtiğimiz iki yıl boyunca Rus güçlerine karşı sadece Ukrayna'nın işgal altındaki topraklarında kullanılması şartıyla savunma silahı yardımında bulundular.

Savunma silahı için dış yardıma muhtaç olan Ukrayna’nın silah ihtiyaçlarının neredeyse tamamını NATO üyeleri karşılıyor. NATO'nun açıklamasına göre NATO, ‘yardım taleplerini koordine ederek ve insani ve ölümcül olmayan yardımların ulaştırılmasında müttefiklerini destekleyerek’ Ukrayna'nın kendini savunmasına yardımcı oluyor. NATO üyeleri bireysel olarak Ukrayna'ya silah ve mühimmat gönderirken Ukrayna ordusunu da bu silahların kullanımı konusunda eğitiyor.

Ancak Ukrayna'nın ABD’li ve Avrupalı dostları, Rus güçlerine karşı sadece Ukrayna'nın işgal altındaki topraklarında kullanılması, Rusya'ya kendi topraklarında saldırılmaması şartıyla savunma silahı yardımında bulunuyorlar.

Bu kısıtlayıcı politika Ukrayna'nın savaş çabalarını engelliyor. Çünkü Rus ordusu, Ukrayna topraklarını, özellikle de Harkiv’in çevresini Rusya topraklarından bombalıyor. Rusya ordusunun cephaneliği ve ikmal hatlarının tamamı kendi topraklarında bulunuyor. Rus askerleri çatışmaların ardından yakınlardaki Rus topraklarına geri dönüp yeniden toplanıyor ve toparlanmış olarak savaşa dönüyorlar.

Değişen askeri strateji

Ukrayna, bu gerçeklere dayanarak makul bir argüman ortaya koyabildi ve savaş sahasındaki son gerilemeler de müttefiklerini izledikleri politikayı yeniden gözden geçirmeye itti. Giderek sayıları artan Batılı ülkeler artık politikalarını, bu silahların nerede ve nasıl kullanılacağının askeri ihtiyaçlar temelinde Ukraynalı komutanların takdirine bağlı olacak şekilde düzenliyor.

Bu ülkeler arasında Kanada, Fransa, Almanya, Polonya, Fransa, Fransa, Almanya, Polonya ve Birleşik Krallık yer alırken ABD de onlara katıldı.

ABD Başkanı Joe Biden, Ukrayna'nın Rusya topraklarına yönelik saldırılarda ABD yapımı silahları kullanmasına onay verdi, ancak bu onay tüm silahları kapsamıyor. ABD taktik füzelerin ya da uzun menzilli saldırıların kullanımını kısıtlamaya devam ediyor.

Rusya bu politika değişikliğine karşılık vereceğini açıklasa da nasıl karşılık vereceğine dair herhangi bir detaya değinmedi. En kötü senaryolardan biri Rusya'nın taktik nükleer silahlara başvurması. Ancak böylesi aşırı bir eylem Rusya'nın zaferini garanti etmeyecek, aksine, dünya genelinde kınamalara yol açacak ve muhtemelen Rusya müttefiki Çin'i kaybedecek.

zxsdcfvrgb
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Herson şehrinde yetkililerle koordinasyon toplantısında (Reuters)

Gerçekçi olsun ya da olmasın taktik nükleer silahlar bir seçenek olmaya devam ederken Putin’in Rusya için ciddi bir sıkıntı olması halinde nasıl tepki vereceğinin bilinmesi imkansız.

Ukraynalı yetkililer sık sık Ukrayna’nın düşmesi halinde Kafkasya ve Orta Asya'nın da bundan zarar göreceğini, tüm Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri ile Baltık ülkeleri NATO üyesi olsalar bile sürekli tehdit altında olacaklarını vurguluyorlar.

Ukrayna, neredeyse iki buçuk yıldır Rus güçlerine karşı direnerek büyük bir cesaret ve vatanseverlik örneği gösterdi. On binlerce Rus askeri ortadan kayboldu. Ancak bu yıpratma savaşında denge, insan gücü ve üretim kapasiteleri açısından matematiksel olarak Rusya'nın lehine seyrediyor.

Ukrayna kısa bir süre önce, 15-16 Haziran tarihlerinde İsviçre'de düzenlenecek olan Dünya Barış Zirvesi'nin temasını oluşturacak olan ‘Barış Formülü’ başlıklı diplomatik bir girişim başlattı.

Hem Ukrayna hem de Rusya üst düzey savunma ve güvenlik bürokratlarını izole etmiş durumda. Bu durum her iki tarafın da işlerin gidişatından duyduğu memnuniyetsizliğe bağlanabilir.

Rusya, son iki aydır Ukrayna’nın altyapısına ve konutlar ve pazarlar da dâhil olmak üzere sivil alanlara yönelik saldırılarını yoğunlaştırdı. Rusya, bununla Ukrayna halkının moralini bozmayı ve mümkün olduğunca çok ekonomik altyapıyı yok etmeyi amaçlıyor.

Rusya yaklaşık 38 milyon nüfuslu bir ülkeyi ne yutabilir ne de yeryüzünden silebilir. Ancak yüzölçümünü küçülterek ve belirli bölgelerini kontrolü altına alarak kendisiyle yan yana yaşayabilecek ‘güvenilir bir devlet’ haline getirmeye çalışabilir. Rusya, Ukrayna'nın kuzeydoğusundaki Harkiv'den Kırım Yarımadası’na kadar uzanan ve merkezinde Donbass bölgesinin yer aldığı hilal şeklindeki bir alanı kontrol etmek istiyor.

Diplomatik alana gelince, Rusya bu koşullar altında diplomatik cepheyi iyi yönetti. Çin ile olan önemli ilişkilerini sürdürdü. Savaşın mağdur tarafı olan Ukrayna uluslararası toplumdan geniş çaplı bir destek aldı, ancak bu destek Rusya'ya geri adım atmasını sağlayacak baskıyı yaratmaya yetmedi.

Barış Formülü girişimi

Ukrayna geçtiğimiz günlerde, 15-16 Haziran tarihlerinde İsviçre'de devlet ve hükümet başkanları düzeyinde düzenlenecek Dünya Barış Zirvesi'nin temasını oluşturacak ‘Barış Formülü’ başlıklı diplomatik bir girişim başlattı. Nükleer güvenlik, gıda güvenliği ve insani meselelerin başlıca gündem maddeleri olacağı zirveye 80 ile 100 arasında ülkenin katılması bekleniyor.

Ukraynalı üst düzey bir yetkili, Dünya Barış Zirvesi'nin barış sürecini başlatacak bir toplantı olarak görülebileceğini, ancak çatışmanın tarafları arasındaki müzakerelerden farklı olarak, gelecekteki olası bir çözümün temel ilkelerini ve unsurlarını uluslararası toplumun belirleyeceğini söyledi. Bir sonraki toplantıya Rusya da davet edilecek.

Öte yandan Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy Çin'i Rusya adına zirveye karşı lobi yapmakla eleştirdi. Çin'in politikası ve Rusya ile ilişkileri Ukrayna ve müttefikleri tarafından hoş karşılanmıyor. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, NATO üyesi ülkelerin dışişleri bakanlarının Prag'daki gayrı resmi toplantısının ardından yaptığı açıklamada, ‘Çin’in Rusya’nın savaş ekonomisini desteklediğini ve Rusya'nın Çin'in desteği olmadan Ukrayna'ya karşı savaşını yürütemeyeceğini’ belirtti.

Rusya’nın Ukrayna’ya başlattığı savaşın ilk aşamalarında, Ukrayna Rusların hızla yenilgiye uğratılacağını propagandası yaptı. Ancak şimdi durumun böyle olmadığı görülüyor.

İki ülkenin siyaset sahnelerine gelince Rusya’da Putin altı yıllığına bir kez daha devlet başkanı olarak seçilirken, Ukrayna'da seçimler Rus işgali ve sıkıyönetim nedeniyle savaşın bitimine kadar ertelendi. Ancak her iki ülkede de savaş sırasında iktidarda olan üst düzey siyasetçiler, Putin'in tartışmasız otoriter rejimi altında olanlar bile hem yaptıklarından hem de yapmadıklarından sorumlu tutulacaklar.

Tarafların -bu fikirleri akıllarında tutarak ve savaşı kazanmak için planlar yaparak- bu oyuna bir son vermek için çalışmaları ve ‘zaferlerini’ kendi halklarına ve daha geniş çapta bir kamuoyuna açıklamaya hazırlanmaları gerekiyor.

* Bu yazı Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Anket: Amerikalıların çoğu ülkelerin Filistin'i tanıması gerektiğine inanıyor

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarından dumanlar yükseliyor (Reuters)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarından dumanlar yükseliyor (Reuters)
TT

Anket: Amerikalıların çoğu ülkelerin Filistin'i tanıması gerektiğine inanıyor

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarından dumanlar yükseliyor (Reuters)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarından dumanlar yükseliyor (Reuters)

Reuters-Ipsos tarafından yapılan yeni bir kamuoyu araştırması, İsrail ve Hamas'ın yaklaşık iki yıldır devam eden savaşta ateşkesi değerlendirdiği bir dönemde, Amerikalıların yüzde 58'i Birleşmiş Milletler'e üye tüm ülkelerin Filistin devletini tanıması gerektiğine inanıyor.

Katılımcıların yaklaşık %33'ü Filistin devletinin tanınması gerekliliğine katılmadığını belirtirken, %9'u ise yanıt vermedi.

Altı gün süren ve pazartesi günü sona eren anket, Demokrat ve Cumhuriyetçi partilerin destekçileri arasında bu konuda açık bir bölünme olduğunu gösterdi. Demokratların yüzde 78'i bu fikri desteklerken, ABD Başkanı Donald Trump’ın da üyesi olduğu Cumhuriyetçiler arasında bu destek yüzde 41 ile çok daha düşük.

Cumhuriyetçilerin %53 gibi küçük bir çoğunluğu, tüm BM üye devletlerinin bir Filistin devletini tanıması gerektiği fikrine karşı çıktı.

İsrail, her zaman en güçlü müttefiki olan ABD'ye, yıllık milyarlarca dolarlık askeri yardım ve uluslararası diplomatik destek konusunda güveniyor.

Amerikan kamuoyunda azalan destek, Gazze Şeridi'nde Hamas ile savaşan ve bölgedeki baş düşmanı İran ile çözümsüz bir çatışmayla karşı karşıya olan İsrail için endişe verici bir işaret.

İsrail hükümetinden yapılan açıklamada, geniş çapta kınanan ve işgal altındaki Batı Şeria'yı bölecek olan İsrail yerleşim planının dün nihai onay aldığı belirtildi.

Anket, üç ABD müttefikinin (Kanada, İngiltere ve Fransa) Filistin Devleti'ni tanıma niyetlerini açıklamasından birkaç hafta sonra gerçekleştirildi. Gazze'de açlık yayıldıkça İsrail üzerindeki baskı da arttı.

Anket ayrıca, İsrail ile Hamas arasında çatışmaların sona ermesini, bazı rehinelerin serbest bırakılmasını ve insani yardım sevkiyatlarının girişini kolaylaştıracak ateşkes anlaşması umutlarının olduğu bir dönemde gerçekleşti.

İngiltere, Kanada, Avustralya ve bazı Avrupalı ​​müttefikleri geçen hafta, savaştan zarar görmüş Filistin topraklarındaki insani krizin "hayal edilemez seviyelere" ulaştığını açıklarken, yardım kuruluşları Gazzelilerin kıtlığın eşiğinde olduğu konusunda uyarıda bulundu.

BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri salı günü yaptığı açıklamada, İsrail'in Gazze Şeridi'nde yaygın açlığı önlemek için yeterli miktarda yardım malzemesi girmesine izin vermediğini söyledi. İsrail, Gazze'deki kıtlıktan sorumlu olmadığını belirterek, Hamas'ı yardım sevkiyatlarını çalmakla suçluyor. Hamas ise bu iddiayı reddediyor.

Açlıkla mücadeleye destek

Reuters-Ipsos anketine katılanların büyük çoğunluğu (%65), ABD'nin Gazze'de açlıkla karşı karşıya kalan halka yardım etmek için harekete geçmesi gerektiğini söylerken, %28'i buna karşı çıktı. Bu karşı çıkanlar arasında Cumhuriyetçilerin %41'i de vardı.

Trump ve partisinin birçok üyesi, uluslararası ilişkilerde “Önce Amerika” yaklaşımını benimsiyor, ABD'nin uluslararası gıda ve tıbbi yardım programlarında keskin kesintileri destekliyor ve ülkelerinin parasının sınırları içindeki Amerikalılara yardım etmek için kullanılması gerektiğini düşünüyor.

Gazze'deki savaş, Hamas militanlarının 7 Ekim 2023'te İsrail'e saldırması, bin 200 kişiyi öldürmesi ve 251 kişiyi rehin almasıyla başladı (İsrail istatistiklerine göre). O zamandan beri, Gazze'ye yönelik İsrail saldırısı, Şarku’l Avsat’ın Gazze Şeridi'ndeki sağlık yetkililerinden aktardığına göre 62 binden fazla Filistinlinin ölümüne yol açtı ve insani krize neden olarak nüfusun çoğunu yerinden etti.

Reuters-Ipsos tarafından yapılan anket, Amerikalıların %59'unun İsrail'in Gazze'ye yönelik askeri müdahalesinin aşırı olduğunu düşündüğünü, katılımcıların %33'ünün ise buna katılmadığını gösterdi.

Şubat 2024'te gerçekleştirilen benzer bir Reuters-Ipsos anketinde, katılımcıların %53'ü İsrail'in tepkisinin abartılı olduğunu kabul ederken, %42'si bu görüşe katılmamıştı.

Washington'daki İsrail Büyükelçiliği ve Birleşmiş Milletler'deki İsrail misyonundan yetkililer, anketle ilgili değerlendirme taleplerine henüz yanıt vermedi.

Son Reuters-Ipsos anketi çevrimiçi olarak gerçekleştirildi ve ülke genelinde 4 bin 446 Amerikalı yetişkinden görüş alındı. Anketin hata payı ise yaklaşık yüzde 2 olarak açıklandı.