Rusya ve Sudan’daki savaş: Deniz diplomasisinin değişkenleri

Kızıldeniz’deki deniz üssü ve Moskova'nın stratejik kazanımları

Sudan'ın güneydoğusundaki Gadarif şehrinde yapılan bir mezuniyet töreni sırasında Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan’a bağlı güçler, 27 Mayıs 2024 (AFP)
Sudan'ın güneydoğusundaki Gadarif şehrinde yapılan bir mezuniyet töreni sırasında Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan’a bağlı güçler, 27 Mayıs 2024 (AFP)
TT

Rusya ve Sudan’daki savaş: Deniz diplomasisinin değişkenleri

Sudan'ın güneydoğusundaki Gadarif şehrinde yapılan bir mezuniyet töreni sırasında Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan’a bağlı güçler, 27 Mayıs 2024 (AFP)
Sudan'ın güneydoğusundaki Gadarif şehrinde yapılan bir mezuniyet töreni sırasında Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan’a bağlı güçler, 27 Mayıs 2024 (AFP)

Emced Ferid et-Tayyib

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Orta Doğu ve Afrika Özel Temsilcisi ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov, 27 Nisan 2024 tarihinde Port Sudan’ı ziyaret etti. Bu ziyaret, Sudan'da ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki savaşın patlak vermesinden bu yana bir ilkti.

Bu ziyaretin ardından Sudan'ın Kızıldeniz’e bakan kıyısında Rusya tarafından bir deniz üssü kurulmasına ilişkin anlaşmadan söz edilmeye başlandı. Söz konusu üsle ilgili tartışmalar, Sudan’ın devrik Devlet Başkanı Ömer el-Beşir'in 2017 yılında Rusya'ya yaptığı ziyaretin ardından başlamıştı. Beşir, ziyareti sırasında üssün kurulması için Rusya Devlet Başkanı Putin ile bir anlaşma imzalamıştı. Anlaşma, 2019 yılının nisan ayında Beşir rejimini düşüren Sudan Devrimi’nin 2018 yılının aralık ayında patlak vermesiyle kesintiye uğradı.

Devrim sonrası kurulan hükümet, anlaşmanın gerçekleşmesini engelledi. Öyle ki 25 Ekim 2021 darbesine kadar ne bu anlaşmadan ne de Rusya’nın deniz üssünün kurulmasından bahsedildi.

Darbeden sonra HDK Komutanı Muhammed Hamdan Dagalu (Hamideti) Rusya'yı ziyaret ederek Rusya'nın Ukrayna'yı işgalini destekledi. Hamideti, ülkesine döndükten sonra, Sudan'ın Kızıldeniz kıyısında Rusya tarafından bir deniz üssü kurulmasına destek verdiğini açıkladı. Bunun üzerine Rusya’nın deniz üssüyle ilgili tartışmalar yeniden alevlendi.

HDK Komutanı’nın açıklamaları, Libya, Çad ve Orta Afrika'daki faaliyetleri için HDK'nın desteğine ihtiyaç duyan ve Batı Afrika'dan Gana ve Mali'ye faaliyet göstermeye başlayan Rus paramiliter grup Wagner ile HDK arasındaki ortaklığı pekiştirdi.

“Sudan’da 2023 yılının nisan ayı ortalarında savaşın patlak vermesinden bu yana, etkileri Sudan sınırlarını aşan yakın bir ilişkinin uzantısı olan HDK milislerine yönelik Rus desteğinin boyutları ortaya çıktı.

Bu ortaklık askeri boyutlarla sınırlı kalmayıp, başta altın arama olmak üzere ekonomik faaliyetlere de yayıldı. Rusya merkezli şirket Kush, 2017 yılının temmuz ayında Kızıldeniz'deki Blok 30'da çalışma yapması için ruhsat almasının yanı sıra 14 yeni blokta altın aramak üzere HDK'ya bağlı bir altın madenciliği şirketi olan Al Junaid ile anlaştığını duyurdu. Eski Devlet Başkanı Ömer el-Beşir'in 2017 yılında Rusya'ya yaptığı ziyaret sırasında, Sudan'da altın arama çalışmaları için Kuch şirketine yeni bloklar verilmesini öngören bir anlaşma imzalanmış, blokların sayısı açıklanmamıştı.

ABD ve Avrupa Birliği (AB) daha önce HDK himayesinde Sudan'da faaliyet gösteren altın madenciliği şirketlerine Wagner ile olan ilişkileri ve bağlantıları nedeniyle ekonomik yaptırım uygulama kararı almış ve bu şirketleri aslında Wagner’e bağlı gölge şirketler olmakla suçlamıştı. Bu şirketler, 2021 yılının şubat ayında Sudan'dan Rusya'ya Suriye'deki Lazkiye Havaalanı üzerinden altın kaçıran 16 Rus uçağı gibi etkili bir ekonomik faaliyete sahipti.

Sudan'ın Omdurman şehrinde yıkıma uğrayan dükkanları gösteren bir fotoğraf, 30 Mayıs 2024 (AFP)Sudan'ın Omdurman şehrinde yıkıma uğrayan dükkanları gösteren bir fotoğraf, 30 Mayıs 2024 (AFP)

Bu şirketler, çalışmalarını açıktan sürdürdüler. Hatta HDK’nın himayesinde işlettikleri bazı maden sahalarında eski Sovyetler Birliği bayrağı dalgalanıyordu. Wagner'in eski lideri Yevgeniy Prigojin bir açıklamasında, Sudan’da Wagner’in teknik danışmanlarının olduğunu teyit etmişti. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Sudan’daki savaşın patlak vermesinden haftalar önce, yani 2023 yılının ocak ayında Hartum'a yaptığı ziyaret sırasında, Wagner'i ve Sudan'daki varlığını açıkça savunmaktan çekinmedi.

Sudan’daki savaşın başından itibaren Rusya'nın HDK milislerine verdiği desteğin boyutları ortaya çıktı. Bu destek, Wagner'in Libya ve Afrika'nın Sahel bölgesindeki varlığına lojistik destek sağlamayı da içerecek şekilde Sudan sınırlarının ötesinde, Batı Afrika'ya kadar uzanan yakın bir ilişki çerçevesinde veriliyor. (Prigojin’in isyanının sona ermesinden ve geçtiğimiz yıl ağustos ayında ölümünden sonra Afrika Kolordusu olarak yeniden adlandırılan) Wagner, HDK saflarında Sudan savaşına katıldı. O dönemde ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Wagner'in Sudan'daki faaliyetlerine ilişkin olarak ‘derin endişelerini’ dile getirmiş ve Wagner'i faaliyet gösterdiği her yere ‘daha fazla ölüm ve yıkım getirmekle’ suçlamıştı.

“ABD’nin, Wagner'in müttefiki HDK'nın işlediği suçlara karşı tutumu şaşırtıcı derecede esnek olmaya devam etti. Öyle ki bu tutum, paralı askerler tarafından işlenen suçları kamufle etmeye kadar gitti.

Wagner ile HDK arasındaki ilişki geçtiğimiz yıl nisan ayında savaşın patlak vermesinden sonra güçlendi. CNN, uydu görüntüleriyle desteklediği bir haberinde, Wagner'in HDK'nın silahlandırılmasına ve komşu ülke Libya'dan karadan havaya füzeler tedarik edilmesine karıştığını ortaya çıkardı. Wagner'in önemli bir nüfuza sahip olduğu Libya'nın doğusundan ve Orta Afrika'dan HDK’ya yakıt, silah ve savaşçı sağlandığına dair haberler basında yer almaya devam etti. Wagner'in kurucusu Prigojin, Moskova yakınlarında içinde bulunduğu özel jetin kazaya uğraması sonucu ölmesinden birkaç gün önce, Orta Afrika'da Hamideti’nin temsilcileriyle bir araya gelmişti. Daha sonra Ukrayna basınında yer alan haberlerde Ukrayna ordusunun HDK milisleriyle birlikte savaşan bazı Wagner üyelerini tutukladığı bildirildi.

Bu arada ABD’nin Wagner’in müttefiki HDK’nın suçlarına karşı tutumu da şaşırtıcı olmaya devam etti. Bu tutum, milislerin paralı askerleri tarafından işlenen suçları kamufle edecek kadar ileri gitti ve HDK’ya askerleri tarafından işlenen suçlar için kurumsallaşmış bir siyasi dokunulmazlık görüntüsü verdi.

ABD’nin Wagner'in müttefiki HDK'nın işlediği suçlara karşı tutumu şaşırtıcı derecede esnek olmaya devam etti. Öyle ki bu tutum, HDK’nın paralı askerleri tarafından işlenen suçları örtbas etmeye kadar gitti. Bu da HDK'ya üyeleri tarafından işlenen suçlar için kurumsallaşmış bir siyasi dokunulmazlık imajı verdi. Putin'in Prigojin'den kurtulması ve Wagner'in Afrika’daki varlığını, çalışmalarının içeriğini ve yeni görevlerini yansıtacak şekilde Afrika Kolordusu olarak yeniden adlandırılması, durumun tuhaflığını daha da arttı. Bu durum, Sudan’daki savaşta HDK’nın zafer kazanmasının imkânsız olduğu herkes tarafından anlaşıldıktan sonra, uzun süre Batı kampını bekleyen Sudan ordusunun komuta kademesinin Rusya’ya yönelmesine neden olmuş gibi görünüyor.

Rusya’nın Kızıldeniz kıyısında deniz üssü kurması konusunun yeniden gündeme gelmesiyle birlikte, Rusların ellerini taşın altına koymaya ve Sudan'daki çatışmanın her iki tarafıyla da uzlaşı kanalları açmaya istekli oldukları görülüyor. Sudan Ordusu Komutan Yardımcısı Yasir el-Ata üssün kurulmasına ilişkin anlaşmanın imzalanmaya hazır olduğunu açıkladı. Ata, Sudan ordusunun bunu yapmak isteyen tüm uluslararası güçlerle iş birliğine hazır ve açık olduğunu belirtti.

“Henüz imzalanmamış olan anlaşma taslağı, nükleer güçle çalışan dört savaş gemisine ev sahipliği yapabilecek bir lojistik tedarik üssünün kurulmasını öngörüyor.

Hiçbir zaman büyük ya da ciddi anlamda etkili bir deniz gücüne sahip olmayan Rusya’nın kara sınırları dışında sahip olduğu tek deniz üssü, Suriye'nin Akdeniz kıyısındaki Tartus'ta bulunuyor. Ancak Sudan’ın Kızıldeniz kıyılarında bir deniz üssünün kurulması, Rusya’ya Kızıldeniz’deki küresel ticaret trafiğini kontrol etme ve herhangi bir küresel çatışma durumunda bunu durdurabilmesi açısından stratejik üstünlük sağlıyor. Sudan kıyılarının Babu’l-Mendeb Boğazı ile Süveyş Kanalı arasında bulunması ve Kızıldeniz’deki seyrüsefer rotasının görece dar olması da bu avantajda önemli rol oynuyor.

Henüz imzalanmamış olan anlaşma taslağı, nükleer güçle çalışan dört savaş gemisine ev sahipliği yapabilecek bir lojistik tedarik üssünün kurulmasını öngörüyor. Taslağa göre lojistik görevler için bir kara mürettebatı konuşlandırılacak ve aynı anda en fazla 300 Rus askeri burada görev yapabilecek. Taraflardan herhangi birinin isteğine bağlı olarak anlaşmanın her an iptal edilebilmesine imkân tanıyan bir maddeyi de içeren anlaşmanın süresi ise 25 yıl.

Kerma şehrinde Sudanlı bir asker, 19 Mayıs 2024 (AFP)Kerma şehrinde Sudanlı bir asker, 19 Mayıs 2024 (AFP)

Öte yandan Şarku’l Avsat’ın Majalla’dan aktardığı analize göre kaynaklar, Sudan ordusuna Rus silahlarının tedarikiyle ilgili ayrı bir anlaşma yapıldığını bildirirken, Sudan Ordusu Başkomutan Vekili Orgeneral Şemseddin Kebbaşi, 5 Haziran'da başta Rusya'nın büyük ölçüde nüfuz sahibi olduğu Mali ve Nijer olmak üzere, Batı Afrika ülkelerine ziyaret turuna başladı. Kebbaşi’nin ziyaret turu, Sahel bölgesinde HDK’ya silah ve asker desteğini kesmeyi amaçlayan bir hamle olarak görülürken, Rusya'nın tutumundaki önemli değişikliği de yansıttı.

Öte yandan Sudan Egemenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Malik Agar, 4 Haziran’da Rusya’ya gitti. Agar'ın ziyareti sırasında Rusya Devlet Başkanı Putin'e doğrudan bir mesaj ileteceği ile ilgili haberler dolaştı.

Rusya’nın Sudan kıyılarında bir deniz üssü kurmasına ilişkin müzakerelerin yeniden canlandırılmasından bahsediliyor. Bu arada ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan’ı arayarak Cidde’de HDK ile müzakere masasına yeniden oturmaya çağırdı. Ancak telefon görüşmesi verimli geçmedi. Öyle ki; ABD'li diplomat Susan Page, ABD Dışişleri Bakanı'nın üslubunu ‘uygunsuz’ olarak nitelendirdi. ABD'li analist Cameron Hudson, ABD'nin Sudan'a yönelik diplomatik hamlelerini tiye alarak, Blinken'ın yılda bir kez yaptığı geçici müdahalelerden hiçbir sonuç beklenemeyeceğini söyledi. Hudson, ABD'nin Sudan'a yönelik diplomasisini ‘kötü bir televizyon dizisi’ olarak tanımladı.

ABD Kongresi, HDK üyelerini destekleyen bazı zengin ülkelere silah satışının yasaklanmasını öngören bir yasa tasarısı önerdi.

Bu eleştiriler ABD yönetiminde, özellikle de ABD'nin Afrika İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısının, Libya'nın doğusundaki güçlerin komutanı Mareşal Halife Hafter'den Orta Afrika'ya ve Burkina Faso'ya kadar ABD'nin bölgedeki düşmanlarıyla aynı safta yer alan HDK'ya yönelik yumuşaklığı nedeniyle Sudan’ın yüzünü doğuya, daha da önemlisi Moskova'ya dönmesine neden olan politikasına karşı Savunma Bakanlığı (Pentagon) çevrelerinin eleştirilerini yansıtıyor gibi görünüyor.

Diğer taraftan HDK, Sudan halkına karşı suç işlemeyi ve zulümlerini sürdürürken uçaksavar füzeleri de dahil gelişmiş ABD yapımı silahlar, HDK’ya kendisini destekleyen ülkeler aracılığıyla ulaşmaya devam ediyor. Bu yüzden ABD Kongre Üyesi Sarah Jacob, kısa süre önce HDK'yı destekleyen bazı zengin ülkelere silah satışını yasaklayan bir yasa teklifinde bulundu.

Sudan savaşındaki gelişmeler göz önüne alındığında Sudan ordusunun Rusya’ya yönelmesi ve Rusya tarafından Kızıldeniz'de bir deniz üssünün kurulmasının yeniden gündeme gelmesi, Sudan’daki savaşın gidişatından çok daha büyük etkilere sahip olacağı şüphesiz. Kızıldeniz’de deniz üssü kurulması hamlesi, aynı zamanda Kızıldeniz’deki çakışan güvenlik durumunun dengelerini de yansıtıyor. Söz konusu deniz üssü, bir yandan Rusya'ya uluslararası ticaret ve küresel petrol ihracatı için kritik bir rotayı kontrol etmede önemli ve uzun vadeli bir avantaj sağlarken, diğer yandan ABD dış politikasının Ortadoğu’daki ve Afrika'daki jeopolitik gerçekliklerdeki değişimleri okuma ve analiz etme konusundaki büyük başarısızlığını da ortaya koyuyor.

* Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Netanyahu, seçim sicilini temize çıkaracak bir af istiyor

Netanyahu, Tel Aviv Bölge Mahkemesi'ndeki yolsuzluk davasında ifade vermeden önce- Aralık 2024 (EPA)
Netanyahu, Tel Aviv Bölge Mahkemesi'ndeki yolsuzluk davasında ifade vermeden önce- Aralık 2024 (EPA)
TT

Netanyahu, seçim sicilini temize çıkaracak bir af istiyor

Netanyahu, Tel Aviv Bölge Mahkemesi'ndeki yolsuzluk davasında ifade vermeden önce- Aralık 2024 (EPA)
Netanyahu, Tel Aviv Bölge Mahkemesi'ndeki yolsuzluk davasında ifade vermeden önce- Aralık 2024 (EPA)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, yargılanmasının başlamasından yaklaşık beş yıl sonra dün Cumhurbaşkanı Isaac Herzog'dan af talep ederek hem siyasi hem de hukuki arenada şaşkınlık yarattı.

İsrailli analistler ve politikacılar, Netanyahu'nun bu hamlesini Ekim 2026'da yapılacak İsrail parlamento seçimlerine hazırlıkla ilişkilendirerek, seçim öncesinde seçimlerdeki konumunu iyileştirmek istediğini öne sürdüler.

Netanyahu suçunu kabul etmedi ancak bu talebi, ABD Başkanı Donald Trump'ın Herzog'a aynı dileği dile getiren mektubundan yaklaşık iki hafta sonra geldi.

İsrail Yayın Kurumu'nun siyasi muhabiri Gili Cohen, "Netanyahu, af talebi sayesinde bir sonraki seçimlerde yargılanmadan aday olmak istiyor" görüşünde.

Herzog'un ofisi ise talebin istisnai olduğunu anladıklarını ve tüm görüşleri aldıktan sonra "sorumlu bir şekilde değerlendireceklerini" belirtti. Ancak muhalefet lideri Yair Lapid, Herzog'a hitaben, "Netanyahu'ya suçunu kabul etmeden, pişmanlık duymadan ve siyasi hayattan çekilmeden af ​​veremezsiniz" ifadelerini kullandı.


Erdoğan, Terörsüz Türkiye sürecine desteğini yineledi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Kasım gecesi İstanbul'da yaptığı konuşmada, ‘çözüm sürecini’ başarıya ulaştırma kararlılığını vurguladı. (Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Kasım gecesi İstanbul'da yaptığı konuşmada, ‘çözüm sürecini’ başarıya ulaştırma kararlılığını vurguladı. (Cumhurbaşkanlığı)
TT

Erdoğan, Terörsüz Türkiye sürecine desteğini yineledi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Kasım gecesi İstanbul'da yaptığı konuşmada, ‘çözüm sürecini’ başarıya ulaştırma kararlılığını vurguladı. (Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Kasım gecesi İstanbul'da yaptığı konuşmada, ‘çözüm sürecini’ başarıya ulaştırma kararlılığını vurguladı. (Cumhurbaşkanlığı)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kürt tarafının ‘barış ve demokratik toplum süreci’ olarak adlandırdığı ve terör örgütü PKK’nın tasfiyesi ile silahsızlanmasını öngören ‘terörden arındırılmış Türkiye’ hedefini başarıya ulaştırma kararlılığını dile getirdi.

Bu açıklama, PKK yönetiminin, cezaevinde bulunan örgüt lideri Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması ve hükümetin Kürtlerin haklarını genişletecek ciddi yasal adımlar atması yönündeki talepleri karşılanmadığı takdirde sürece dair yeni bir adım atmayacaklarını söylemesinin ardından geldi.

Erdoğan, “Türkiye, terörün ortadan kalktığı; kardeşliğin ve istikrarın her karış toprağa hâkim olduğu bir döneme doğru ilerliyor” dedi.

Farklı tutumlar

Erdoğan, İstanbul’daki Atatürk Kültür Merkezi’nde (AKM) düzenlenen 4. İlim Yayma Ödülleri töreninde yaptığı konuşmada, “Terörden arındırılmış Türkiye hedefine yaklaştıkça, sabotaj girişimleri, medya kampanyaları ve siyasi-sosyal mühendislik faaliyetleri artıyor” ifadelerini kullandı.

cdf
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Kasım gecesi İstanbul'da düzenlenen İlim Yayma Ödülleri töreninde konuştu. (Cumhurbaşkanlığı)

Erdoğan, “Terörsüz Türkiye sürecinin başarısı için iktidarımızın da, ittifakımızın da, devletimizin de kararlılığının tam olduğunun bilinmesini isterim” dedi.

Aynı dönemde PKK yönetimi, Abdullah Öcalan serbest bırakılmadığı ve Ankara somut, kapsamlı yasal adımlar atmadığı sürece ‘çözüm süreci’ kapsamında yeni bir adım atmayacağını belirterek tehditlerini artırdı. PKK, geçtiğimiz mayıs ayında, Öcalan’ın 27 Şubat’ta İmralı Cezaevi’nden yaptığı ‘barış ve demokratik toplum’ çağrısına yanıt olarak kendini feshettiğini duyurmuştu.

xcdf
Terör örgütü PKK’nın 11 Temmuz'da Irak'ın kuzeyindeki Kandil Dağı'nda düzenlenen silah yakma töreninden (Reuters)

PKK’lı 30 militanın 11 Temmuz’da Kandil Dağı’nda düzenlenen sembolik bir törenle silah bırakmasının ardından, örgüt 26 Ekim’de tüm mensuplarını Türkiye’den Kuzey Irak’a çektiğini açıkladı. Ardından örgütün Zap bölgesindeki güçleri de olası çatışmaları önlemek amacıyla geri çekildiğini duyurdu. Bu adımların tamamı, örgüt lideri Abdullah Öcalan’ın talimatları doğrultusunda PKK tarafından tek taraflı olarak atılmıştı. Ancak PKK yöneticilerinden Amed Malazgirt cumartesi günü AFP’ye yaptığı açıklamada, Öcalan’ın öncülüğünde atılan bu adımlara rağmen örgütün ‘çözüm süreci’ kapsamında artık yeni bir adım atmayacağını söyledi. Malazgirt, Ankara’nın iki temel şartı karşılamaması halinde sürecin ilerlemeyeceğini vurguladı: ‘Öcalan’a özgürlük’ ve ‘Türkiye’de Kürt halkının anayasal olarak tanınması’.

Bu açıklamalar, KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Bese Hozat’ın, Türkiye’nin Kürt meselesi demokratik temelde çözülmediği ve Öcalan ‘baş müzakereci’ olarak muhatap alınmadığı takdirde ‘ciddi risklerle’ ve bir ‘beka sorunu’ ile karşı karşıya kalacağı yönündeki uyarılarının üzerinden sadece birkaç gün sonra geldi.

Kürt televizyonlarından birine konuşan Bese Hozat, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) geçtiğimiz ağustos ayında kurduğu Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu üyelerinin 24 Kasım’da İmralı’da Öcalan ile gerçekleştirdiği görüşmeyi ‘olumlu ve iyi bir adım’ olarak nitelendirdi, ancak ‘güçlü bir adım olarak değerlendirilemeyeceğini’ söyledi.

PKK yöneticisi Hozat, aynı röportajda, “Türkiye, Kürt meselesini demokratik bir zeminde çözmezse; Kürtlerin varlığını ve kimliğini tanımazsa, köklü yasal reformlar ve değişiklikler yapmazsa, ülkenin geleceği gerçekten karanlık olur” ifadelerini kullandı.

xcvfg
Terör örgütü PKK’nın silahsızlandırılması için yasal bir çerçeve oluşturmakla görevli Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu 4 Aralık'ta toplanacak. (Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin resmi X hesabı)

Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda yer alan siyasi partiler, sürecin işleyişine ilişkin raporlarını hazırlayarak 4 Aralık’ta yapılması planlanan toplantıda sunmak üzere çalışıyor. Öcalan’ı ziyaret eden heyetin (AK Parti, MHP ve DEM Parti’den üç milletvekili) görüşmeye dair bir bilgilendirme yapması bekleniyor.

Barzani’den destek

Diğer yandan Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) lideri Mesud Barzani, Türkiye’deki çözüm sürecine destek verdiğini açıkladı. Barzani, “Bizden ne istenirse yapmaya hazırız” dedi.

Şırnak’ın Cizre ilçesinde yaptığı konuşmada Barzani, Türkiye’deki çözüm sürecini ‘bölge için köklü bir değişim’ olarak nitelendirdi.

dfgr
Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) lideri Mesud Barzani, 29 Kasım'da Şırnak'ta düzenlenen bir etkinlikte konuştu. (Türk medyası)

Barzani, 2013’te başlayan ve 2015’te sona eren barış sürecine daha önce de destek vermiş bir lider olarak, bu kez sürecin halkın, parlamentonun ve siyasi partilerin devlete verdiği destek sayesinde ‘daha organize bir şekilde’ yürütüldüğünü söyledi.

Kürt lider, Türkiye’de barış kapısının açılmasına katkıları nedeniyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, TBMM’ye ve Türk halkına teşekkür ederken, süreç kapsamında attığı olumlu adımlar nedeniyle Öcalan’a da teşekkür etti. Barzani, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) sürece ‘tüm gücüyle destek vereceğini’ vurguladı.


Washington, İsrail ile Suriye arasındaki gerginliği yatıştırmak için müdahale etti: ABD temsilciler gönderebilir

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar (sağda) ve Danimarka Dışişleri Bakanı Lars Løkke Rasmussen (solda) dün Kudüs'te bir araya geldiler (EPA)
İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar (sağda) ve Danimarka Dışişleri Bakanı Lars Løkke Rasmussen (solda) dün Kudüs'te bir araya geldiler (EPA)
TT

Washington, İsrail ile Suriye arasındaki gerginliği yatıştırmak için müdahale etti: ABD temsilciler gönderebilir

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar (sağda) ve Danimarka Dışişleri Bakanı Lars Løkke Rasmussen (solda) dün Kudüs'te bir araya geldiler (EPA)
İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar (sağda) ve Danimarka Dışişleri Bakanı Lars Løkke Rasmussen (solda) dün Kudüs'te bir araya geldiler (EPA)

İsrail Yayın Kurumu KAN, ABD'nin Şam kırsalındaki Beyt Cin köyünde meydana gelen son olayın ardından İsrail ile Suriye arasındaki gerilimi azaltmak için çaba gösterdiğini ve Tel Aviv'e durumu yatıştırması yönünde bir mesaj ilettiğini bildirdi. Washington, bölgesel istikrarı desteklemek için önümüzdeki hafta aralarında Morgan Ortagus’un da olduğu temsilcilerini göndermeyi düşünüyor.

h
Suriye sivil savunma personeli, Suriye'nin güneyindeki Beyt Cin köyünde İsrail hava saldırısı sırasında yıkılan bir evi incelerken (AP)

KAN'a göre mektup, İsrail ordusu tarafından Suriye'nin güneyindeki Beyt Cin köyünde İslamcı bir grubun üyelerinin tutuklanmasına ilişkin bilgi sahibi olan bölgedeki ülkelerden birindeki bir kaynak tarafından açıklandı. Aktarılan bilgilere göre tutuklular soruşturma sırasında Hamas, İran ve Hizbullah ile bağlantıları olduğunu ve söz konusu taraflardan silahlandırılmaları ve İsrail'e karşı eylemlerde bulunmaları amacıyla finansman aldıklarını itiraf ettiler.

Lübnan merkezli İslamcı grup, tutuklamaların açıklanmasının ardından Suriye topraklarında faaliyetleri olduğu iddialarını ise reddetti.

r
İsrail'in saldırı düzenlediği Suriye'nin Beyt Cin köyündeki bir sokakta yanmış bir askeri araç (AFP)

İsrail televizyonu Kanal 12, perşembe gecesi ve cuma sabahı Suriye topraklarında gerçekleştirilen İsrail operasyonunun, İslamcı gruba askeri takviye sağlamayı engellemeyi amaçladığını bildirdi. İsrail ordusundan kaynaklara göre operasyonun amacı, grubun İsrail topraklarına fırlatılmaya hazır füzeler elde etmesini önlemekti.

Kanal 12, İslamcı grubun Sünni bir örgüt olduğunu, ancak Hizbullah ile iş birliği yaptığını belirtti. Kanal 12’ye göre İsrail, bu grubu artık görmezden gelemeyeceğine karar verdi.

dfrg
55. Paraşütçü Tugayı’ndan yedek askerler Suriye'nin güneyinde konuşlandırıldı, 21 Kasım 2025 (İsrail Savunma Kuvvetleri)

Kanal 12’nin haberine göre son aylarda, çeşitli örgütler tarafından Suriye Golan Tepeleri'nde tampon bölgedeki IDF güçlerini veya İsrail yerleşimlerini tehdit edebilecek altyapı kurma girişimleri arttı. İsrail ordusu da bu yüzden Suriye'nin iç kesimlerinde aktif olarak faaliyet gösteriyor ve aynı bölgede birkaç kez daha aktif olacağı tahmin ediliyor.

Terör örgütlerinin güçlerini artırma girişimlerine yanıt olarak İsrail'in çeşitli ülkeler aracılığıyla Suriye rejimine, bu gelişmelere göz yummaya devam edemeyeceğini belirten mesajlar gönderdiğini de sözlerine ekledi. İsrail, Suriye’nin kararlı adımlar atmasını bekliyor, aksi takdirde İsrail, Suriye’nin Golan Tepeleri'ndeki operasyonlarını yoğunlaştıracak.

Suriye'den gözaltına alınanların İsrail'e karşı terör eylemi planları yaptıklarını ve soruşturma için İsrail'e nakledildiklerini bildiren Kanal 12’ye göre bunlar arasında biri patlayıcı cihazlar yerleştirmiş ve yüksek bir yerden ordu güçlerine ateş açmış olan iki kardeş de bulunuyor. Bilgi, Yedioth Ahronoth gazetesi tarafından da doğrulandı.

Gazete, İsrail'in olayın ardından Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara rejimine ciddi mesajlar gönderdiğini ve misilleme hazırlıklarına başladığını yazdı. Güvenlik kaynakları, Şara'ya bağlı güvenlik unsurlarının olayda herhangi bir rol oynadığının henüz tespit etmediklerini belirtti.

drfgt
Suriye'nin güneyindeki Beyt Cin köyünde İsrail ordusunun operasyon düzenlediği bölgede toplanan Suriyeliler (AFP)

Kaynaklar, bu ciddi olayın İsrail'in düşman unsurların kendi çevresinde yerleşmesine izin vermemesi gerektiğini gösterdiğini ve Suriye'nin istikrarsız bir ülke olması nedeniyle şu anda herhangi bir anlaşmaya varılamayacağını vurguladı.

Kaynaklar şunları ekledi:

“Her şeyden önce, bu olay, devlet olarak ele geçirdiğimiz topraklardan, özellikle Şeyh (Hermon) Dağı'ndan çekilmememiz gerektiğini gösteriyor.”

Kanal 12'nin ikinci bir haberinde, Şam hükümetine yakın bir kaynak, bunun münferit bir olay olduğunu doğruladı ve İslamcı unsurların İsrail'e karşı kaydedilen ilerlemeyi baltalamaya çalıştığı uyarısında bulundu.

Kanal 12 şunları aktardı:

“İsrail ile güvenlik anlaşması hazırlıkları sırasında Batı ülkeleriyle anlaşmazlığa düşmek Şeriat rejiminin çıkarına değildir. Burada Amerika'nın desteği var ve bu konuda ciddi çalışmalar yapılıyor. Güvenlik anlaşmasına varmak, herhangi bir gerginlikten çok daha önemli.”

Kanal 12’nin haberine göre gerginlik, Suriye'nin güneyinde hala direniş çizgisinin etkisi altında olan ve şiddeti kışkırtan unsurların varlığından kaynaklanıyor ve bu yüzden diğer olaylar gibi münferit olaylar meydana gelebilir.

y6tj
İsrail güçleri, Suriye'nin güneyindeki Kuneytra kırsalındaki Sayda beldesine ilerliyor (Arşiv - SANA)

İran'ı bu olaya karışmakla suçlayarak Kanal 12 haberinde “(İran) Anlaşmayı istemiyor ve bu nedenle onu sabote etmekle ilgileniyor. Belki de İranlılar ve diğer terörist unsurlar, İslamcı gruplarla birlikte bu işin içindedir” diye ekledi.

İslamcıların genel olarak birbirleriyle iş birliği yapmalarının sorun olduğu belirtilen haberde, İran, Hamas ve Hizbullah’ın Suriye ile İsrail arasında bir anlaşmaya varılmasını istemedikleri kaydedildi. Bu, Suriye hükümetine yakın bir kaynak tarafından da doğrulandı.

Kaynağa göre bazen sahadaki durum buna izin veriyor. Bu bölgede gerçek bir devlet yok, daha çok bir kaos durumu var ve bu nedenle her şey mümkün.

Hükümet Suriye’nin güneyine girerse, sınırlı imkanlarına rağmen durumu kontrol altına alabileceğini söyleyen kaynak, “Bugün, yeni yönetim, tüm dünya ülkeleriyle ilişkiler kurmayı ve yatırım yapmayı amaçlayan ekonomik ve ticari bir yaklaşım benimsedi. İslamcıların kendi iktidarına tehdit oluşturduğunun farkında. Bu yüzden Suriye'deki tüm radikal unsurlar kısıtlanıyor ve bunlarla mücadele ediliyor” dedi.