Rusya ve Sudan’daki savaş: Deniz diplomasisinin değişkenleri

Kızıldeniz’deki deniz üssü ve Moskova'nın stratejik kazanımları

Sudan'ın güneydoğusundaki Gadarif şehrinde yapılan bir mezuniyet töreni sırasında Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan’a bağlı güçler, 27 Mayıs 2024 (AFP)
Sudan'ın güneydoğusundaki Gadarif şehrinde yapılan bir mezuniyet töreni sırasında Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan’a bağlı güçler, 27 Mayıs 2024 (AFP)
TT

Rusya ve Sudan’daki savaş: Deniz diplomasisinin değişkenleri

Sudan'ın güneydoğusundaki Gadarif şehrinde yapılan bir mezuniyet töreni sırasında Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan’a bağlı güçler, 27 Mayıs 2024 (AFP)
Sudan'ın güneydoğusundaki Gadarif şehrinde yapılan bir mezuniyet töreni sırasında Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan’a bağlı güçler, 27 Mayıs 2024 (AFP)

Emced Ferid et-Tayyib

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Orta Doğu ve Afrika Özel Temsilcisi ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov, 27 Nisan 2024 tarihinde Port Sudan’ı ziyaret etti. Bu ziyaret, Sudan'da ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki savaşın patlak vermesinden bu yana bir ilkti.

Bu ziyaretin ardından Sudan'ın Kızıldeniz’e bakan kıyısında Rusya tarafından bir deniz üssü kurulmasına ilişkin anlaşmadan söz edilmeye başlandı. Söz konusu üsle ilgili tartışmalar, Sudan’ın devrik Devlet Başkanı Ömer el-Beşir'in 2017 yılında Rusya'ya yaptığı ziyaretin ardından başlamıştı. Beşir, ziyareti sırasında üssün kurulması için Rusya Devlet Başkanı Putin ile bir anlaşma imzalamıştı. Anlaşma, 2019 yılının nisan ayında Beşir rejimini düşüren Sudan Devrimi’nin 2018 yılının aralık ayında patlak vermesiyle kesintiye uğradı.

Devrim sonrası kurulan hükümet, anlaşmanın gerçekleşmesini engelledi. Öyle ki 25 Ekim 2021 darbesine kadar ne bu anlaşmadan ne de Rusya’nın deniz üssünün kurulmasından bahsedildi.

Darbeden sonra HDK Komutanı Muhammed Hamdan Dagalu (Hamideti) Rusya'yı ziyaret ederek Rusya'nın Ukrayna'yı işgalini destekledi. Hamideti, ülkesine döndükten sonra, Sudan'ın Kızıldeniz kıyısında Rusya tarafından bir deniz üssü kurulmasına destek verdiğini açıkladı. Bunun üzerine Rusya’nın deniz üssüyle ilgili tartışmalar yeniden alevlendi.

HDK Komutanı’nın açıklamaları, Libya, Çad ve Orta Afrika'daki faaliyetleri için HDK'nın desteğine ihtiyaç duyan ve Batı Afrika'dan Gana ve Mali'ye faaliyet göstermeye başlayan Rus paramiliter grup Wagner ile HDK arasındaki ortaklığı pekiştirdi.

“Sudan’da 2023 yılının nisan ayı ortalarında savaşın patlak vermesinden bu yana, etkileri Sudan sınırlarını aşan yakın bir ilişkinin uzantısı olan HDK milislerine yönelik Rus desteğinin boyutları ortaya çıktı.

Bu ortaklık askeri boyutlarla sınırlı kalmayıp, başta altın arama olmak üzere ekonomik faaliyetlere de yayıldı. Rusya merkezli şirket Kush, 2017 yılının temmuz ayında Kızıldeniz'deki Blok 30'da çalışma yapması için ruhsat almasının yanı sıra 14 yeni blokta altın aramak üzere HDK'ya bağlı bir altın madenciliği şirketi olan Al Junaid ile anlaştığını duyurdu. Eski Devlet Başkanı Ömer el-Beşir'in 2017 yılında Rusya'ya yaptığı ziyaret sırasında, Sudan'da altın arama çalışmaları için Kuch şirketine yeni bloklar verilmesini öngören bir anlaşma imzalanmış, blokların sayısı açıklanmamıştı.

ABD ve Avrupa Birliği (AB) daha önce HDK himayesinde Sudan'da faaliyet gösteren altın madenciliği şirketlerine Wagner ile olan ilişkileri ve bağlantıları nedeniyle ekonomik yaptırım uygulama kararı almış ve bu şirketleri aslında Wagner’e bağlı gölge şirketler olmakla suçlamıştı. Bu şirketler, 2021 yılının şubat ayında Sudan'dan Rusya'ya Suriye'deki Lazkiye Havaalanı üzerinden altın kaçıran 16 Rus uçağı gibi etkili bir ekonomik faaliyete sahipti.

Sudan'ın Omdurman şehrinde yıkıma uğrayan dükkanları gösteren bir fotoğraf, 30 Mayıs 2024 (AFP)Sudan'ın Omdurman şehrinde yıkıma uğrayan dükkanları gösteren bir fotoğraf, 30 Mayıs 2024 (AFP)

Bu şirketler, çalışmalarını açıktan sürdürdüler. Hatta HDK’nın himayesinde işlettikleri bazı maden sahalarında eski Sovyetler Birliği bayrağı dalgalanıyordu. Wagner'in eski lideri Yevgeniy Prigojin bir açıklamasında, Sudan’da Wagner’in teknik danışmanlarının olduğunu teyit etmişti. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Sudan’daki savaşın patlak vermesinden haftalar önce, yani 2023 yılının ocak ayında Hartum'a yaptığı ziyaret sırasında, Wagner'i ve Sudan'daki varlığını açıkça savunmaktan çekinmedi.

Sudan’daki savaşın başından itibaren Rusya'nın HDK milislerine verdiği desteğin boyutları ortaya çıktı. Bu destek, Wagner'in Libya ve Afrika'nın Sahel bölgesindeki varlığına lojistik destek sağlamayı da içerecek şekilde Sudan sınırlarının ötesinde, Batı Afrika'ya kadar uzanan yakın bir ilişki çerçevesinde veriliyor. (Prigojin’in isyanının sona ermesinden ve geçtiğimiz yıl ağustos ayında ölümünden sonra Afrika Kolordusu olarak yeniden adlandırılan) Wagner, HDK saflarında Sudan savaşına katıldı. O dönemde ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Wagner'in Sudan'daki faaliyetlerine ilişkin olarak ‘derin endişelerini’ dile getirmiş ve Wagner'i faaliyet gösterdiği her yere ‘daha fazla ölüm ve yıkım getirmekle’ suçlamıştı.

“ABD’nin, Wagner'in müttefiki HDK'nın işlediği suçlara karşı tutumu şaşırtıcı derecede esnek olmaya devam etti. Öyle ki bu tutum, paralı askerler tarafından işlenen suçları kamufle etmeye kadar gitti.

Wagner ile HDK arasındaki ilişki geçtiğimiz yıl nisan ayında savaşın patlak vermesinden sonra güçlendi. CNN, uydu görüntüleriyle desteklediği bir haberinde, Wagner'in HDK'nın silahlandırılmasına ve komşu ülke Libya'dan karadan havaya füzeler tedarik edilmesine karıştığını ortaya çıkardı. Wagner'in önemli bir nüfuza sahip olduğu Libya'nın doğusundan ve Orta Afrika'dan HDK’ya yakıt, silah ve savaşçı sağlandığına dair haberler basında yer almaya devam etti. Wagner'in kurucusu Prigojin, Moskova yakınlarında içinde bulunduğu özel jetin kazaya uğraması sonucu ölmesinden birkaç gün önce, Orta Afrika'da Hamideti’nin temsilcileriyle bir araya gelmişti. Daha sonra Ukrayna basınında yer alan haberlerde Ukrayna ordusunun HDK milisleriyle birlikte savaşan bazı Wagner üyelerini tutukladığı bildirildi.

Bu arada ABD’nin Wagner’in müttefiki HDK’nın suçlarına karşı tutumu da şaşırtıcı olmaya devam etti. Bu tutum, milislerin paralı askerleri tarafından işlenen suçları kamufle edecek kadar ileri gitti ve HDK’ya askerleri tarafından işlenen suçlar için kurumsallaşmış bir siyasi dokunulmazlık görüntüsü verdi.

ABD’nin Wagner'in müttefiki HDK'nın işlediği suçlara karşı tutumu şaşırtıcı derecede esnek olmaya devam etti. Öyle ki bu tutum, HDK’nın paralı askerleri tarafından işlenen suçları örtbas etmeye kadar gitti. Bu da HDK'ya üyeleri tarafından işlenen suçlar için kurumsallaşmış bir siyasi dokunulmazlık imajı verdi. Putin'in Prigojin'den kurtulması ve Wagner'in Afrika’daki varlığını, çalışmalarının içeriğini ve yeni görevlerini yansıtacak şekilde Afrika Kolordusu olarak yeniden adlandırılması, durumun tuhaflığını daha da arttı. Bu durum, Sudan’daki savaşta HDK’nın zafer kazanmasının imkânsız olduğu herkes tarafından anlaşıldıktan sonra, uzun süre Batı kampını bekleyen Sudan ordusunun komuta kademesinin Rusya’ya yönelmesine neden olmuş gibi görünüyor.

Rusya’nın Kızıldeniz kıyısında deniz üssü kurması konusunun yeniden gündeme gelmesiyle birlikte, Rusların ellerini taşın altına koymaya ve Sudan'daki çatışmanın her iki tarafıyla da uzlaşı kanalları açmaya istekli oldukları görülüyor. Sudan Ordusu Komutan Yardımcısı Yasir el-Ata üssün kurulmasına ilişkin anlaşmanın imzalanmaya hazır olduğunu açıkladı. Ata, Sudan ordusunun bunu yapmak isteyen tüm uluslararası güçlerle iş birliğine hazır ve açık olduğunu belirtti.

“Henüz imzalanmamış olan anlaşma taslağı, nükleer güçle çalışan dört savaş gemisine ev sahipliği yapabilecek bir lojistik tedarik üssünün kurulmasını öngörüyor.

Hiçbir zaman büyük ya da ciddi anlamda etkili bir deniz gücüne sahip olmayan Rusya’nın kara sınırları dışında sahip olduğu tek deniz üssü, Suriye'nin Akdeniz kıyısındaki Tartus'ta bulunuyor. Ancak Sudan’ın Kızıldeniz kıyılarında bir deniz üssünün kurulması, Rusya’ya Kızıldeniz’deki küresel ticaret trafiğini kontrol etme ve herhangi bir küresel çatışma durumunda bunu durdurabilmesi açısından stratejik üstünlük sağlıyor. Sudan kıyılarının Babu’l-Mendeb Boğazı ile Süveyş Kanalı arasında bulunması ve Kızıldeniz’deki seyrüsefer rotasının görece dar olması da bu avantajda önemli rol oynuyor.

Henüz imzalanmamış olan anlaşma taslağı, nükleer güçle çalışan dört savaş gemisine ev sahipliği yapabilecek bir lojistik tedarik üssünün kurulmasını öngörüyor. Taslağa göre lojistik görevler için bir kara mürettebatı konuşlandırılacak ve aynı anda en fazla 300 Rus askeri burada görev yapabilecek. Taraflardan herhangi birinin isteğine bağlı olarak anlaşmanın her an iptal edilebilmesine imkân tanıyan bir maddeyi de içeren anlaşmanın süresi ise 25 yıl.

Kerma şehrinde Sudanlı bir asker, 19 Mayıs 2024 (AFP)Kerma şehrinde Sudanlı bir asker, 19 Mayıs 2024 (AFP)

Öte yandan Şarku’l Avsat’ın Majalla’dan aktardığı analize göre kaynaklar, Sudan ordusuna Rus silahlarının tedarikiyle ilgili ayrı bir anlaşma yapıldığını bildirirken, Sudan Ordusu Başkomutan Vekili Orgeneral Şemseddin Kebbaşi, 5 Haziran'da başta Rusya'nın büyük ölçüde nüfuz sahibi olduğu Mali ve Nijer olmak üzere, Batı Afrika ülkelerine ziyaret turuna başladı. Kebbaşi’nin ziyaret turu, Sahel bölgesinde HDK’ya silah ve asker desteğini kesmeyi amaçlayan bir hamle olarak görülürken, Rusya'nın tutumundaki önemli değişikliği de yansıttı.

Öte yandan Sudan Egemenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Malik Agar, 4 Haziran’da Rusya’ya gitti. Agar'ın ziyareti sırasında Rusya Devlet Başkanı Putin'e doğrudan bir mesaj ileteceği ile ilgili haberler dolaştı.

Rusya’nın Sudan kıyılarında bir deniz üssü kurmasına ilişkin müzakerelerin yeniden canlandırılmasından bahsediliyor. Bu arada ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan’ı arayarak Cidde’de HDK ile müzakere masasına yeniden oturmaya çağırdı. Ancak telefon görüşmesi verimli geçmedi. Öyle ki; ABD'li diplomat Susan Page, ABD Dışişleri Bakanı'nın üslubunu ‘uygunsuz’ olarak nitelendirdi. ABD'li analist Cameron Hudson, ABD'nin Sudan'a yönelik diplomatik hamlelerini tiye alarak, Blinken'ın yılda bir kez yaptığı geçici müdahalelerden hiçbir sonuç beklenemeyeceğini söyledi. Hudson, ABD'nin Sudan'a yönelik diplomasisini ‘kötü bir televizyon dizisi’ olarak tanımladı.

ABD Kongresi, HDK üyelerini destekleyen bazı zengin ülkelere silah satışının yasaklanmasını öngören bir yasa tasarısı önerdi.

Bu eleştiriler ABD yönetiminde, özellikle de ABD'nin Afrika İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısının, Libya'nın doğusundaki güçlerin komutanı Mareşal Halife Hafter'den Orta Afrika'ya ve Burkina Faso'ya kadar ABD'nin bölgedeki düşmanlarıyla aynı safta yer alan HDK'ya yönelik yumuşaklığı nedeniyle Sudan’ın yüzünü doğuya, daha da önemlisi Moskova'ya dönmesine neden olan politikasına karşı Savunma Bakanlığı (Pentagon) çevrelerinin eleştirilerini yansıtıyor gibi görünüyor.

Diğer taraftan HDK, Sudan halkına karşı suç işlemeyi ve zulümlerini sürdürürken uçaksavar füzeleri de dahil gelişmiş ABD yapımı silahlar, HDK’ya kendisini destekleyen ülkeler aracılığıyla ulaşmaya devam ediyor. Bu yüzden ABD Kongre Üyesi Sarah Jacob, kısa süre önce HDK'yı destekleyen bazı zengin ülkelere silah satışını yasaklayan bir yasa teklifinde bulundu.

Sudan savaşındaki gelişmeler göz önüne alındığında Sudan ordusunun Rusya’ya yönelmesi ve Rusya tarafından Kızıldeniz'de bir deniz üssünün kurulmasının yeniden gündeme gelmesi, Sudan’daki savaşın gidişatından çok daha büyük etkilere sahip olacağı şüphesiz. Kızıldeniz’de deniz üssü kurulması hamlesi, aynı zamanda Kızıldeniz’deki çakışan güvenlik durumunun dengelerini de yansıtıyor. Söz konusu deniz üssü, bir yandan Rusya'ya uluslararası ticaret ve küresel petrol ihracatı için kritik bir rotayı kontrol etmede önemli ve uzun vadeli bir avantaj sağlarken, diğer yandan ABD dış politikasının Ortadoğu’daki ve Afrika'daki jeopolitik gerçekliklerdeki değişimleri okuma ve analiz etme konusundaki büyük başarısızlığını da ortaya koyuyor.

* Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Amerikan bankalarından Arjantin'e soğuk duş

Milei - Trump yakınlığının ekonomik boyuta taşınması, Arjantin'de "ABD içişlerimize karışacak" korkusunu büyüttü (AFP)
Milei - Trump yakınlığının ekonomik boyuta taşınması, Arjantin'de "ABD içişlerimize karışacak" korkusunu büyüttü (AFP)
TT

Amerikan bankalarından Arjantin'e soğuk duş

Milei - Trump yakınlığının ekonomik boyuta taşınması, Arjantin'de "ABD içişlerimize karışacak" korkusunu büyüttü (AFP)
Milei - Trump yakınlığının ekonomik boyuta taşınması, Arjantin'de "ABD içişlerimize karışacak" korkusunu büyüttü (AFP)

Wall Street Journal'ın (WSJ) özel haberine göre JPMorgan Chase, Bank of America ve Citigroup, Arjantin'e 20 milyar dolarlık kredi vermekten vazgeçti.

Amerikan gazetesinin kaynakları, Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei'yi desteklemek isteyen Donald Trump yönetiminin çağrısıyla harekete geçen bankaların bunun yerine daha küçük bir paket hazırladıklarını söyledi. 

WSJ, geçen ay ad ve görevlerini açıklamadığı kaynaklara dayandırdığı haberde bankaların kendilerini riske atmadan kredi vermeye çalıştığını bildirmişti. 

Normalde bu tarz işlemleri kendileri yürüten bankaların ABD Hazine Bakanlığı'na Buenos Aires yönetiminin kendilerine nasıl bir teminat verebileceğini sorduğu ve yeterli güvenceyi alamazlarsa ekonomik istikrarsızlığın sürdüğü Arjantin'e kredinin çıkmayabileceği aktarılmıştı. 

WSJ'nin yeni haberinde 20 milyar dolarlık krediden vazgeçen üç bankanın yaklaşık 5 milyar dolarlık bir repo anlaşması hazırladığı ve bu parayı birkaç ay içinde geri almayı planladığı belirtildi. 

Ancak müzakerelerin daha başlangıç aşamasında olduğu ve koşulların değişebileceği ya da anlaşmanın hiç yapılmayabileceği de vurgulandı. 

Buenos Aires yönetiminin ocakta ödemesi gereken 4 milyar dolarlık borcunu bu anlaşmayla kapaması bekleniyor. 

Arjantin, ABD Hazine Bakanlığı'yla yaptığı döviz takası anlaşmasıyla 20 milyar dolara erişmişti. Bu miktarın ne kadarının kullanıldığı net değil. 

ABD Hazine Bakanlığı'ndan WSJ'ye yapılan açıklamada "Birleşik Devletler, Başkan Milei ve Bakan Caputo'nun Arjantin'i Yeniden Harika Yapma konusundaki temel prensiplere bağlılığına güvenmeyi sürdürüyor" dendi. 

Diğer yandan Hazine Bakanlığı'nın bazı eski yetkilileri, ABD'nin Arjantin'e maddi desteğinin boyutlarının net bir şekilde kamuoyuna açıklanmadığını söylüyor. 

Barack Obama dönemi yetkililerinden Brad Setser da bunlardan biri:

Esasen bu paranın nasıl kullanıldığına dair hiçbir bilgi yok. Vergi mükelleflerinden alınan paranın verildiği düşünüldüğünde, bu sıradışı bir durum.

Independent Türkçe, WSJ, AP


Çin'in Japonya'ya öfkelenmesinin asıl sebebi ne?

Çin lideri Şi Cinping, göreve geldiğinden beri orduyu modernize etmeye çalışıyor (Reuters)
Çin lideri Şi Cinping, göreve geldiğinden beri orduyu modernize etmeye çalışıyor (Reuters)
TT

Çin'in Japonya'ya öfkelenmesinin asıl sebebi ne?

Çin lideri Şi Cinping, göreve geldiğinden beri orduyu modernize etmeye çalışıyor (Reuters)
Çin lideri Şi Cinping, göreve geldiğinden beri orduyu modernize etmeye çalışıyor (Reuters)

Çin'le Japonya arasında Tayvan meselesi nedeniyle çıkan gerginlik sürüyor. 

Pekin ve Tokyo'yu karşı karşıya getiren gerginlik, Japonya Başbakanı Sanae Takaiçi'nin Parlamento'da 7 Kasım'da düzenlenen oturumda yaptığı açıklamayla patlak vermişti. 

Takaiçi, Tayvan Boğazı'na yönelik muhtemel müdahaleyi "ülkesini tehdit eden bir hareket" olarak göreceğini, böyle bir durumda askeri güç kullanılabileceğini belirtmişti. Böylelikle ilk kez bir Japon başbakanı, Tayvan'ın işgali halinde ülkenin askeri müdahalede bulunacağını açıkça söylemişti. 

Pekin yönetimiyse Takaiçi'den sözlerini geri almasını istemiş, başbakan bunu reddedince Japonya'nın Pekin Büyükelçisi Kenji Kanasugi'yi çağırarak Tokyo'ya protesto notası vermişti.

Çin Dışişleri Bakanlığı, güvenlik koşullarının uygun olmadığı gerekçesiyle Japonya'ya seyahat uyarısı da yayımlamıştı. Çin Eğitim Bakanlığı da öğrencilere, güvenlik riskleri nedeniyle Japonya'da "eğitim koşullarının uygun olmadığı" uyarısında bulunmuştu.

Pekin'in Osaka Başkonsolosu Şüe Cien'in "kendilerine saldıran kirli bir boynu tereddüt etmeden kesmeleri gerekeceğini" yazdığı sosyal medya gönderisi de krizi körüklemişti. Japonya, diplomatın "gönüllü olarak ülkesine dönmesini" talep etmişti. 

Ancak CNN'in analizinde, Pekin'in asıl "Asya'daki askeri dengelerin değişme olasılığından endişelendiği" yorumu yapılıyor. 

Tokyo yönetimi, II. Dünya Savaşı'nda 1937-1945'te Çin'i işgal etmişti. İmparatorluk Ordusu, 1895-1945'te de Tayvan'ı da kolonileştirmişti. 

Geçen ay göreve gelen Takaiçi, Japonya'nın savunma harcamalarını marta kadar Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'nın (GSYH) yüzde 2'sine çıkaracaklarını duyurmuştu. Merkez sağ Liberal Demokrat Parti (LDP) lideri, Parlamento'da yaptığı ilk konuşmada Asya-Pasifik bölgesinde Çin, Kuzey Kore ve Rusya'yla artan gerilimlere dikkati çekmişti. 

Analizde, Pekin yönetiminin "Japonya'nın Çin'in yükselişini tehdit edebilecek askeri emelleri olduğunu" düşündüğüne dikkat çekiliyor. 

Çin Komünist Partisi'nin (ÇKP) resmi gazetesi Halkın Günlüğü'nde 17 Kasım'da yayımlanan bir köşe yazısında şu ifadeler kullanılmıştı: 

İlk kez bir Japon lider Tayvan'a silahlı müdahale niyetini dile getirdi ve Çin'e karşı askeri tehditte bulundu. Bunun arkasında, Japonya'nın sağcı güçlerinin pasifist Anayasa'nın kısıtlamalarından kurtulup ‘askeri güç' statüsü elde etme yönündeki tehlikeli girişimi yatıyor.

CNN'in analizinde, Takaiçi'nin savunma bütçesini artırdığı gibi ABD Başkanı Donald Trump'la daha yakın ilişkiler kurmayı hedeflediğine de dikkat çekiliyor. 

Singapur Ulusal Üniversitesi'nden Chong Ja Ian, Çin'in "ilk baştan Takaiçi'yi köşeye sıkıştırmayı" hedeflediğini ve Japonya'ya savunma harcamalarını artırmaması için gözdağı vermeyi istediğini söylüyor. 

Independent Türkçe, CNN, Reuters


ABD’nin Ukrayna barış planında “tam af” detayı

Ukrayna'nın baştan beri yanaşmadığı toprak tavizi seçeneğini kabul edip etmeyeceği henüz belli değil (AFP)
Ukrayna'nın baştan beri yanaşmadığı toprak tavizi seçeneğini kabul edip etmeyeceği henüz belli değil (AFP)
TT

ABD’nin Ukrayna barış planında “tam af” detayı

Ukrayna'nın baştan beri yanaşmadığı toprak tavizi seçeneğini kabul edip etmeyeceği henüz belli değil (AFP)
Ukrayna'nın baştan beri yanaşmadığı toprak tavizi seçeneğini kabul edip etmeyeceği henüz belli değil (AFP)

ABD'nin Rusya-Ukrayna savaşını sonlandırmak için hazırladığı 28 maddelik plan, Kiev yönetiminin birçok taviz vermesini öngörüyor. 

Wall Street Journal'ın (WSJ) incelediği taslak metne göre Ukrayna'dan işgal altındaki Donbas bölgesini Rusya'ya vermesi isteniyor. Ayrıca Ukrayna ordusunun 600 bin personelle sınırlandırılması ve ülkenin NATO'ya katılımının rafa kaldırılması talep ediliyor. 

Planın kabul edilmesi halinde Rusya'nın birçok talebi de gerçekleştirilmiş olacak. 

Bu hafta ABD heyetiyle toplantı yapan Ukrayna lideri Volodimir Zelenski, adil bir barış talep ettiklerini belirterek, "Bağımsızlığımıza, egemenliğimize ve Ukrayna halkının onuruna saygılı koşullar sağlayan değerli bir barış istiyoruz" demişti.

Ukrayna lideri 18 Kasım'da Ankara'yı da ziyaret ederek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la görüşmüştü. Zelenski "Acil bir barış ve bunun için güvenlik garantisi sağlanmasını istiyoruz" demiş, Erdoğan da "Adil ve kalıcı barışın önünü açacak önerileri Rusya'yla da ele almakta kararlıyız" ifadelerini kullanmıştı.

Diğer yandan WSJ'nin aktardığına göre anlaşmada son dönemde Ukrayna'yı çalkalayan yolsuzluk soruşturmasıyla ilgili bir maddede yer alıyor. Kimliğinin paylaşılmaması şartıyla gazeteye konuşan üst düzey bir ABD'li yetkili, basına sızan taslak metinde Kiev yönetiminin sonradan önemli bir değişikliğe gittiğini belirtiyor. 

Buna göre taslakta yolsuzluk iddialarının detaylandırılması amacıyla, "Ukrayna, aldığı tüm yardımları kapsamlı denetime tabi tutacak ve hataları düzeltmek ya da savaştan yasadışı kazanç sağlayanları cezalandırmak için yasal bir mekanizma oluşturacak" maddesi yer alıyordu. 

Kiev'in bu maddenin "savaştaki tüm taraflar savaş sırasındaki eylemleri için tam af alacak ve gelecekte herhangi bir talepte veya bulunmayacaklarını kabul edecekler" şeklinde değiştirilmesini istediği aktarılıyor. 

Ayrıca Rusya'nın büyük kısmı Avrupa bankalarında yer alan 300 milyar dolarlık dondurulmuş varlıklarının akıbetinin de anlaşma çerçevesinde belirlenmesi bekleniyor. 

ABD'nin öncülüğünde hazırlanan plana Avrupa'dan tepkiler de geldi. Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot dünkü açıklamasında "Barış, teslimiyet anlamına gelemez. Ukrayna'nın teslimiyetini istemiyoruz" dedi. 

Polonya Dışişleri Bakanı Radoslaw Sikorski de Ukrayna ordusuna sınırlandırma getirilmemesi gerektiğini belirterek, bunun yerine Rusya'nın "saldırgan potansiyelinin" törpülenmesi çağrısında bulundu. 

Independent Türkçe, Wall Street Journal, CNN, New York Post, Washington Post