Rusya ve Sudan’daki savaş: Deniz diplomasisinin değişkenleri

Kızıldeniz’deki deniz üssü ve Moskova'nın stratejik kazanımları

Sudan'ın güneydoğusundaki Gadarif şehrinde yapılan bir mezuniyet töreni sırasında Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan’a bağlı güçler, 27 Mayıs 2024 (AFP)
Sudan'ın güneydoğusundaki Gadarif şehrinde yapılan bir mezuniyet töreni sırasında Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan’a bağlı güçler, 27 Mayıs 2024 (AFP)
TT

Rusya ve Sudan’daki savaş: Deniz diplomasisinin değişkenleri

Sudan'ın güneydoğusundaki Gadarif şehrinde yapılan bir mezuniyet töreni sırasında Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan’a bağlı güçler, 27 Mayıs 2024 (AFP)
Sudan'ın güneydoğusundaki Gadarif şehrinde yapılan bir mezuniyet töreni sırasında Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan’a bağlı güçler, 27 Mayıs 2024 (AFP)

Emced Ferid et-Tayyib

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Orta Doğu ve Afrika Özel Temsilcisi ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov, 27 Nisan 2024 tarihinde Port Sudan’ı ziyaret etti. Bu ziyaret, Sudan'da ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki savaşın patlak vermesinden bu yana bir ilkti.

Bu ziyaretin ardından Sudan'ın Kızıldeniz’e bakan kıyısında Rusya tarafından bir deniz üssü kurulmasına ilişkin anlaşmadan söz edilmeye başlandı. Söz konusu üsle ilgili tartışmalar, Sudan’ın devrik Devlet Başkanı Ömer el-Beşir'in 2017 yılında Rusya'ya yaptığı ziyaretin ardından başlamıştı. Beşir, ziyareti sırasında üssün kurulması için Rusya Devlet Başkanı Putin ile bir anlaşma imzalamıştı. Anlaşma, 2019 yılının nisan ayında Beşir rejimini düşüren Sudan Devrimi’nin 2018 yılının aralık ayında patlak vermesiyle kesintiye uğradı.

Devrim sonrası kurulan hükümet, anlaşmanın gerçekleşmesini engelledi. Öyle ki 25 Ekim 2021 darbesine kadar ne bu anlaşmadan ne de Rusya’nın deniz üssünün kurulmasından bahsedildi.

Darbeden sonra HDK Komutanı Muhammed Hamdan Dagalu (Hamideti) Rusya'yı ziyaret ederek Rusya'nın Ukrayna'yı işgalini destekledi. Hamideti, ülkesine döndükten sonra, Sudan'ın Kızıldeniz kıyısında Rusya tarafından bir deniz üssü kurulmasına destek verdiğini açıkladı. Bunun üzerine Rusya’nın deniz üssüyle ilgili tartışmalar yeniden alevlendi.

HDK Komutanı’nın açıklamaları, Libya, Çad ve Orta Afrika'daki faaliyetleri için HDK'nın desteğine ihtiyaç duyan ve Batı Afrika'dan Gana ve Mali'ye faaliyet göstermeye başlayan Rus paramiliter grup Wagner ile HDK arasındaki ortaklığı pekiştirdi.

“Sudan’da 2023 yılının nisan ayı ortalarında savaşın patlak vermesinden bu yana, etkileri Sudan sınırlarını aşan yakın bir ilişkinin uzantısı olan HDK milislerine yönelik Rus desteğinin boyutları ortaya çıktı.

Bu ortaklık askeri boyutlarla sınırlı kalmayıp, başta altın arama olmak üzere ekonomik faaliyetlere de yayıldı. Rusya merkezli şirket Kush, 2017 yılının temmuz ayında Kızıldeniz'deki Blok 30'da çalışma yapması için ruhsat almasının yanı sıra 14 yeni blokta altın aramak üzere HDK'ya bağlı bir altın madenciliği şirketi olan Al Junaid ile anlaştığını duyurdu. Eski Devlet Başkanı Ömer el-Beşir'in 2017 yılında Rusya'ya yaptığı ziyaret sırasında, Sudan'da altın arama çalışmaları için Kuch şirketine yeni bloklar verilmesini öngören bir anlaşma imzalanmış, blokların sayısı açıklanmamıştı.

ABD ve Avrupa Birliği (AB) daha önce HDK himayesinde Sudan'da faaliyet gösteren altın madenciliği şirketlerine Wagner ile olan ilişkileri ve bağlantıları nedeniyle ekonomik yaptırım uygulama kararı almış ve bu şirketleri aslında Wagner’e bağlı gölge şirketler olmakla suçlamıştı. Bu şirketler, 2021 yılının şubat ayında Sudan'dan Rusya'ya Suriye'deki Lazkiye Havaalanı üzerinden altın kaçıran 16 Rus uçağı gibi etkili bir ekonomik faaliyete sahipti.

Sudan'ın Omdurman şehrinde yıkıma uğrayan dükkanları gösteren bir fotoğraf, 30 Mayıs 2024 (AFP)Sudan'ın Omdurman şehrinde yıkıma uğrayan dükkanları gösteren bir fotoğraf, 30 Mayıs 2024 (AFP)

Bu şirketler, çalışmalarını açıktan sürdürdüler. Hatta HDK’nın himayesinde işlettikleri bazı maden sahalarında eski Sovyetler Birliği bayrağı dalgalanıyordu. Wagner'in eski lideri Yevgeniy Prigojin bir açıklamasında, Sudan’da Wagner’in teknik danışmanlarının olduğunu teyit etmişti. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Sudan’daki savaşın patlak vermesinden haftalar önce, yani 2023 yılının ocak ayında Hartum'a yaptığı ziyaret sırasında, Wagner'i ve Sudan'daki varlığını açıkça savunmaktan çekinmedi.

Sudan’daki savaşın başından itibaren Rusya'nın HDK milislerine verdiği desteğin boyutları ortaya çıktı. Bu destek, Wagner'in Libya ve Afrika'nın Sahel bölgesindeki varlığına lojistik destek sağlamayı da içerecek şekilde Sudan sınırlarının ötesinde, Batı Afrika'ya kadar uzanan yakın bir ilişki çerçevesinde veriliyor. (Prigojin’in isyanının sona ermesinden ve geçtiğimiz yıl ağustos ayında ölümünden sonra Afrika Kolordusu olarak yeniden adlandırılan) Wagner, HDK saflarında Sudan savaşına katıldı. O dönemde ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Wagner'in Sudan'daki faaliyetlerine ilişkin olarak ‘derin endişelerini’ dile getirmiş ve Wagner'i faaliyet gösterdiği her yere ‘daha fazla ölüm ve yıkım getirmekle’ suçlamıştı.

“ABD’nin, Wagner'in müttefiki HDK'nın işlediği suçlara karşı tutumu şaşırtıcı derecede esnek olmaya devam etti. Öyle ki bu tutum, paralı askerler tarafından işlenen suçları kamufle etmeye kadar gitti.

Wagner ile HDK arasındaki ilişki geçtiğimiz yıl nisan ayında savaşın patlak vermesinden sonra güçlendi. CNN, uydu görüntüleriyle desteklediği bir haberinde, Wagner'in HDK'nın silahlandırılmasına ve komşu ülke Libya'dan karadan havaya füzeler tedarik edilmesine karıştığını ortaya çıkardı. Wagner'in önemli bir nüfuza sahip olduğu Libya'nın doğusundan ve Orta Afrika'dan HDK’ya yakıt, silah ve savaşçı sağlandığına dair haberler basında yer almaya devam etti. Wagner'in kurucusu Prigojin, Moskova yakınlarında içinde bulunduğu özel jetin kazaya uğraması sonucu ölmesinden birkaç gün önce, Orta Afrika'da Hamideti’nin temsilcileriyle bir araya gelmişti. Daha sonra Ukrayna basınında yer alan haberlerde Ukrayna ordusunun HDK milisleriyle birlikte savaşan bazı Wagner üyelerini tutukladığı bildirildi.

Bu arada ABD’nin Wagner’in müttefiki HDK’nın suçlarına karşı tutumu da şaşırtıcı olmaya devam etti. Bu tutum, milislerin paralı askerleri tarafından işlenen suçları kamufle edecek kadar ileri gitti ve HDK’ya askerleri tarafından işlenen suçlar için kurumsallaşmış bir siyasi dokunulmazlık görüntüsü verdi.

ABD’nin Wagner'in müttefiki HDK'nın işlediği suçlara karşı tutumu şaşırtıcı derecede esnek olmaya devam etti. Öyle ki bu tutum, HDK’nın paralı askerleri tarafından işlenen suçları örtbas etmeye kadar gitti. Bu da HDK'ya üyeleri tarafından işlenen suçlar için kurumsallaşmış bir siyasi dokunulmazlık imajı verdi. Putin'in Prigojin'den kurtulması ve Wagner'in Afrika’daki varlığını, çalışmalarının içeriğini ve yeni görevlerini yansıtacak şekilde Afrika Kolordusu olarak yeniden adlandırılması, durumun tuhaflığını daha da arttı. Bu durum, Sudan’daki savaşta HDK’nın zafer kazanmasının imkânsız olduğu herkes tarafından anlaşıldıktan sonra, uzun süre Batı kampını bekleyen Sudan ordusunun komuta kademesinin Rusya’ya yönelmesine neden olmuş gibi görünüyor.

Rusya’nın Kızıldeniz kıyısında deniz üssü kurması konusunun yeniden gündeme gelmesiyle birlikte, Rusların ellerini taşın altına koymaya ve Sudan'daki çatışmanın her iki tarafıyla da uzlaşı kanalları açmaya istekli oldukları görülüyor. Sudan Ordusu Komutan Yardımcısı Yasir el-Ata üssün kurulmasına ilişkin anlaşmanın imzalanmaya hazır olduğunu açıkladı. Ata, Sudan ordusunun bunu yapmak isteyen tüm uluslararası güçlerle iş birliğine hazır ve açık olduğunu belirtti.

“Henüz imzalanmamış olan anlaşma taslağı, nükleer güçle çalışan dört savaş gemisine ev sahipliği yapabilecek bir lojistik tedarik üssünün kurulmasını öngörüyor.

Hiçbir zaman büyük ya da ciddi anlamda etkili bir deniz gücüne sahip olmayan Rusya’nın kara sınırları dışında sahip olduğu tek deniz üssü, Suriye'nin Akdeniz kıyısındaki Tartus'ta bulunuyor. Ancak Sudan’ın Kızıldeniz kıyılarında bir deniz üssünün kurulması, Rusya’ya Kızıldeniz’deki küresel ticaret trafiğini kontrol etme ve herhangi bir küresel çatışma durumunda bunu durdurabilmesi açısından stratejik üstünlük sağlıyor. Sudan kıyılarının Babu’l-Mendeb Boğazı ile Süveyş Kanalı arasında bulunması ve Kızıldeniz’deki seyrüsefer rotasının görece dar olması da bu avantajda önemli rol oynuyor.

Henüz imzalanmamış olan anlaşma taslağı, nükleer güçle çalışan dört savaş gemisine ev sahipliği yapabilecek bir lojistik tedarik üssünün kurulmasını öngörüyor. Taslağa göre lojistik görevler için bir kara mürettebatı konuşlandırılacak ve aynı anda en fazla 300 Rus askeri burada görev yapabilecek. Taraflardan herhangi birinin isteğine bağlı olarak anlaşmanın her an iptal edilebilmesine imkân tanıyan bir maddeyi de içeren anlaşmanın süresi ise 25 yıl.

Kerma şehrinde Sudanlı bir asker, 19 Mayıs 2024 (AFP)Kerma şehrinde Sudanlı bir asker, 19 Mayıs 2024 (AFP)

Öte yandan Şarku’l Avsat’ın Majalla’dan aktardığı analize göre kaynaklar, Sudan ordusuna Rus silahlarının tedarikiyle ilgili ayrı bir anlaşma yapıldığını bildirirken, Sudan Ordusu Başkomutan Vekili Orgeneral Şemseddin Kebbaşi, 5 Haziran'da başta Rusya'nın büyük ölçüde nüfuz sahibi olduğu Mali ve Nijer olmak üzere, Batı Afrika ülkelerine ziyaret turuna başladı. Kebbaşi’nin ziyaret turu, Sahel bölgesinde HDK’ya silah ve asker desteğini kesmeyi amaçlayan bir hamle olarak görülürken, Rusya'nın tutumundaki önemli değişikliği de yansıttı.

Öte yandan Sudan Egemenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Malik Agar, 4 Haziran’da Rusya’ya gitti. Agar'ın ziyareti sırasında Rusya Devlet Başkanı Putin'e doğrudan bir mesaj ileteceği ile ilgili haberler dolaştı.

Rusya’nın Sudan kıyılarında bir deniz üssü kurmasına ilişkin müzakerelerin yeniden canlandırılmasından bahsediliyor. Bu arada ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan’ı arayarak Cidde’de HDK ile müzakere masasına yeniden oturmaya çağırdı. Ancak telefon görüşmesi verimli geçmedi. Öyle ki; ABD'li diplomat Susan Page, ABD Dışişleri Bakanı'nın üslubunu ‘uygunsuz’ olarak nitelendirdi. ABD'li analist Cameron Hudson, ABD'nin Sudan'a yönelik diplomatik hamlelerini tiye alarak, Blinken'ın yılda bir kez yaptığı geçici müdahalelerden hiçbir sonuç beklenemeyeceğini söyledi. Hudson, ABD'nin Sudan'a yönelik diplomasisini ‘kötü bir televizyon dizisi’ olarak tanımladı.

ABD Kongresi, HDK üyelerini destekleyen bazı zengin ülkelere silah satışının yasaklanmasını öngören bir yasa tasarısı önerdi.

Bu eleştiriler ABD yönetiminde, özellikle de ABD'nin Afrika İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısının, Libya'nın doğusundaki güçlerin komutanı Mareşal Halife Hafter'den Orta Afrika'ya ve Burkina Faso'ya kadar ABD'nin bölgedeki düşmanlarıyla aynı safta yer alan HDK'ya yönelik yumuşaklığı nedeniyle Sudan’ın yüzünü doğuya, daha da önemlisi Moskova'ya dönmesine neden olan politikasına karşı Savunma Bakanlığı (Pentagon) çevrelerinin eleştirilerini yansıtıyor gibi görünüyor.

Diğer taraftan HDK, Sudan halkına karşı suç işlemeyi ve zulümlerini sürdürürken uçaksavar füzeleri de dahil gelişmiş ABD yapımı silahlar, HDK’ya kendisini destekleyen ülkeler aracılığıyla ulaşmaya devam ediyor. Bu yüzden ABD Kongre Üyesi Sarah Jacob, kısa süre önce HDK'yı destekleyen bazı zengin ülkelere silah satışını yasaklayan bir yasa teklifinde bulundu.

Sudan savaşındaki gelişmeler göz önüne alındığında Sudan ordusunun Rusya’ya yönelmesi ve Rusya tarafından Kızıldeniz'de bir deniz üssünün kurulmasının yeniden gündeme gelmesi, Sudan’daki savaşın gidişatından çok daha büyük etkilere sahip olacağı şüphesiz. Kızıldeniz’de deniz üssü kurulması hamlesi, aynı zamanda Kızıldeniz’deki çakışan güvenlik durumunun dengelerini de yansıtıyor. Söz konusu deniz üssü, bir yandan Rusya'ya uluslararası ticaret ve küresel petrol ihracatı için kritik bir rotayı kontrol etmede önemli ve uzun vadeli bir avantaj sağlarken, diğer yandan ABD dış politikasının Ortadoğu’daki ve Afrika'daki jeopolitik gerçekliklerdeki değişimleri okuma ve analiz etme konusundaki büyük başarısızlığını da ortaya koyuyor.

* Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Avrupalıların yarısı Trump’ı düşman olarak görüyor

İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)
İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)
TT

Avrupalıların yarısı Trump’ı düşman olarak görüyor

İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)
İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)

Avrupa Birliği'nde (AB) yapılan ankete göre vatandaşların yarısı, ABD Başkanı Donald Trump'ı Avrupa'nın düşmanı olarak görüyor. 

Fransız politika dergisi Le Grand Continent'te yayımlanan ankete Belçika, Fransa, İspanya, İtalya, Hollanda, Almanya, Portekiz, Hırvatistan ve Polonya'dan yaklaşık 10 bin kişi katıldı. 

Katılımcıların yüzde 48'i Trump'ı kesin düşman gördüğünü belirtti. Bu oran Belçika'da yüzde 62, Fransa'da yüzde 57, Hırvatistan'da yüzde 37, Polonya'daysa yüzde 19 oldu.

Öte yandan Avrupalılar, ABD'yle ilişkileri stratejik açıdan önemli görüyor. AB'nin ABD yönetimine karşı hangi tutumu benimsemesi gerektiği sorulduğunda "uzlaşma" seçeneği yüzde 48'le en popüler tercih oldu. 

AB vatandaşlarının yüzde 51'i gelecek yıllarda Rusya'yla doğrudan savaş riskinin olduğunu düşünüyor. Bunun çok ciddi bir risk olduğunu savunanların oranıysa yüzde 18. 

Ülkelerin Rusya'ya coğrafi yakınlık derecesine göre görüşler büyük farklılık gösterdi. Polonyalı katılımcıların yüzde 77'si savaş riskinin yüksek olduğunu düşünürken, bu oran Fransa'da yüzde 54, Almanya'da yüzde 51, Portekiz'de yüzde 39 ve İtalya'da yüzde 34 oldu. 

Çoğu kişi AB'nin muhtemel savaşa karşı yeterince hazır olmadığını da düşünüyor. Katılımcıların yüzde 69'u ülkelerinin Rusya'ya karşı savunma kapasitesinin "zayıf kaldığını" ya da "hiç olmadığını" söyledi.

Rusya'dan gelebilecek tehditler arasında teknoloji ve dijital güvenliği etkileyecek saldırılar yüzde 28'le en üst sırada yer aldı. Askeri güvenlikse bunun ardından yüzde 25 oranındaydı.

Katılımcıların yüzde 69'u muhtemel savaş durumunda AB'nin birliğini pekiştirerek koruyucu bir rol oynaması gerektiğini söyledi.

9 ülkedeki katılımcıların büyük çoğunluğu AB üyeliğini destekledi, vatandaşların yüzde 74'ü ülkelerinin blokta kalmasını istediğini belirtti. 

Bu oran yüzde 90'la Portekiz ve yüzde 89'la İspanya'da en yüksek seviyedeyken, yüzde 68'le Polonya'da ve yüzde 61'le Fransa'da en düşük orandaydı.

Anketi düzenleyen Cluster 17 şirketinin kurucusu Jean-Yves Dormagen, AB'de "Trumpçılığın düşmanca bir güç olarak görüldüğünü" belirterek şöyle devam ediyor: 

Avrupa sadece artan risklerle karşı karşıya değil, aynı zamanda kendi tarihsel, jeopolitik ve siyasi yapısında da dönüşüm geçiriyor. Ankette çıkan genel tablo, endişeli, kendi kırılganlıklarının çok iyi farkında olan ve olumlu bir geleceği düşünebilmek için mücadele eden bir Avrupa'yı gösteriyor.

Independent Türkçe, Guardian, La Voce di New York


Maduro’nun iktidarı bırakmak için yaptığı teklif ortaya çıktı

Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)
Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)
TT

Maduro’nun iktidarı bırakmak için yaptığı teklif ortaya çıktı

Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)
Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)

Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)

Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'yla ABD Başkanı Donald Trump'ın telefon görüşmesinin detayları ortaya çıktı. 

Kimliğinin açıklanmaması şartıyla Telegraph'a konuşan kaynaklar, Maduro'nun iktidarı bırakmak için belirli şartlar sunduğunu ancak Trump'ın bunları kabul etmediğini savunuyor.

Buna göre Maduro, 200 milyon dolarlık servetini korumayı, kendisine yakın yaklaşık 100 kişi hakkında hiçbir işlem yapılmamasını ve dost bir ülkeye sığınmasının sağlanmasını istemiş.

Kaynaklar, Washington'ın özellikle üst düzey yetkililer hakkında herhangi bir işlem yapılmaması talebine yanaşmadığını belirtiyor. 

15 dakikalık telefon konuşmasında iki liderin, Venezuela'da olası bir geçiş hükümetinin nasıl kurulacağına veya Maduro'nun nereye gönderileceğine dair de anlaşmaya varamadığı ifade ediliyor. 

Trump'ın, Maduro'nun gidebileceği ülkeler arasında Rusya ve Çin'i gösterdiği öne sürülüyor. Ayrıca Katar'ın da bir seçenek olarak değerlendirildiği iddia ediliyor. 

Washington Post'un 27 Kasım'daki haberinde, Venezuela liderinin Türkiye'ye kaçabileceği de ileri sürülmüştü. 

Telegraph'ın haberinde, Maduro'nun kendisine yakın isimlerin geçiş hükümetinde rol oynamasını istediği ancak Beyaz Saray'ın bunu kabul etmediği yazılıyor.

Kaynaklardan biri, Venezuela liderinin "iki arada bir derede" kaldığını söylüyor. İktidardaki müttefikleri hakkında işlem yapılmasını kabul etmesi halinde Maduro'nun Venezuela'daki üst düzey isimler tarafından "hedef alınabileceği" belirtiliyor. 

ABD Dışişleri Bakanlığı, uyuşturucu kaçakçılığından sorumlu tuttuğu Güneşler Karteli'ni (Cartel de los Soles) terör örgütü ilan etmiş, liderinin Maduro olduğunu öne sürmüştü.

Haberde, Maduro'nun af istediği üst düzey askeri ve siyasi isimlerin, ABD tarafından hedef alınan bu örgüte üye olduğu savunuluyor. 

Diğer yandan Karakas yönetimi, böyle bir örgütün varlığını defalarca reddetmişti. Venezuela Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, ABD'nin Güneşler Karteli'yle ilgili açıklamasının "asılsız ve gerçek dışı" olduğu savunulmuştu. 

Beyaz Saray'ın örgütün en üst isimlerinden biri olduğunu öne sürdüğü Venezuela İçişleri, Adalet ve Barış Bakanı Diosdado Cabello da karteli "uydurma" diye nitelemişti.

Maduro, Trump'la telefon görüşmesi hakkunda dün yaptığı açıklamada, "Görüşmenin saygı çerçevesinde tamamlandığını ifade etmek isterim" demişti. Trump ise Maduro'yla konuşmasına ilişkin "Görüşmenin iyi ya da kötü geçtiğine dair bir şey söyleyemem" ifadelerini kullanmıştı. 

ABD'nin Karayipler'deki askeri yığınağı

Trump yönetimi uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle Güney Mızrağı Operasyonu'nu başlattığını bu ay duyurmuştu. Amerikan ordusu, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un da aralarında bulunduğu çok sayıda savaş gemisiyle birlikte 15 bin askerini bölgeye sevk etmişti.

Bölgede eylülden bu yana en az 21 operasyon düzenleyen Amerikan ordusu, uyuşturucu kaçakçılığına karıştığını iddia ettiği 83 kişiyi öldürdü. 

Independent Türkçe, Telegraph, BBC


Putin, 4 yıl sonra Hindistan’da: Modi’yle toplantıda neler konuşulacak?

Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)
Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)
TT

Putin, 4 yıl sonra Hindistan’da: Modi’yle toplantıda neler konuşulacak?

Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)
Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le Hindistan Başbakanı Narendra Modi'nin görüşmesi özellikle ABD tarafından yakından takip ediliyor.

Rus lider bugün Yeni Delhi'ye vardı, Modi'yle birebir görüşmeninse yarın düzenlenmesi planlanıyor. 

New York Times'ın (NYT) haberinde, ABD Başkanı Donald Trump'ın Rus petrolünü almaması için Modi'ye baskı yaptığı hatırlatılıyor. 

Yeni Delhi yönetimi, Washington'ın taleplerine bir süre direnmiş ancak ABD'nin geçen ay Rus petrol devlerine uyguladığı yaptırımların ardından satın alımları büyük ölçüde durdurmak zorunda kalmıştı. 

BBC'nin analizinde, 2022'de patlak veren Ukrayna savaşından beri ilk kez Hindistan'ı ziyaret edecek Putin'in petrol satın alımlarının tekrar artırılması için Modi'ye baskı yapabileceğine dikkat çekiliyor. 

İkili zirvede, Hindistan ve Rusya'nın Sovyet döneminden beri süren ilişkilerine bağlı oldukları mesajı verilecek. 

NYT'nin haberinde, aynı zamanda görüşmenin Putin için "küresel öneme sahip bir ortağı olduğunu dünyaya gösterme fırsatı" sunacağı ifade ediliyor.

Toplantıda Modi yönetiminin Rus menşeli gübre ürünlerine yatırımını artırması ve Hindistan'da Rusya işbirliğiyle inşa edilecek nükleer santrallerle ilgili konuların ele alınacağı aktarılıyor. 

Ayrıca iş sektöründe ortaklığın da artırılması öngörülüyor. Ukrayna savaşı nedeniyle eleman kıtlığı yaşayan Rus şirketlerin Hindistanlı işçileri kadrolarına katmak istediği belirtiliyor. 

Bu, Putin'in 2021'den beri Hindistan'a yaptığı ilk ziyaret olacak. Diğer yandan iki lider eylülde Çin'de düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü toplantısında bir araya gelmiş, geçen yıl da Moskova'da görüşmüştü. 

"Denge politikası sınanıyor"

Diğer yandan görüşmenin, Modi'nin hem Rusya hem de Batı'yla ilişkilerini dengede tutmakta zorlandığı bir dönemde yapıldığına işaret ediliyor. Yeni Delhi merkezli düşünce kuruluşu Global Trade Research Initiative'in (GTRI) görüşme hakkındaki analizinde şu ifadelere yer veriliyor: 

Hindistan için zor olan mesele stratejik dengeyi korumaktır. Washington'dan gelen baskı ve Moskova'ya bağımlılığı yönetirken özerkliği de koruyabilmektir.

CNN'in analizinde de Hindistan'ın denge politikasının son dönemde sınandığı belirtiliyor. Yeni Delhi yönetiminin, Soğuk Savaş'ta kurulan dostluk, askeri işbirliği ve ucuz petrol fırsatı nedeniyle Kremlin'e bağımlı olduğu, diğer yandan da teknoloji, ticaret ve yatırım konusunda Amerika'yla işbirliğinden vazgeçmek istemediği yazılıyor. 

"Yeni S-400 anlaşması gelebilir"

İki ülke arasında savunma sektöründe de kuvvetli bağlar var. Hindistan yönetimi, Çin ve Pakistan'la sınırlarını korumak için askeri ekipmana on milyarlarca dolar harcıyor. 

Hindistan ordusunun elindeki hava savunma sistemleri, savaş uçakları, tüfekler ve füzelerin çoğu da ülkenin en büyük silah tedarikçisi Rusya tarafından üretiliyor.  

Hindistan medyasında yer alan haberlere göre, Modi yönetimi Rus menşeli S-400 hava savunma sistemi için yeni bir anlaşma yapabilir.

S-400 ve Rusya-Hindistan ortak üretimi uzun menzilli BrahMos füzeleri, Hindistan'la Pakistan arasında mayısta patlak veren 4 günlük çatışmalarda önemli rol oynamıştı.

Independent Türkçe, CNN, BBC, New York Times