Nuseyrat Kampı kurbanları ve dünyamız

İsrail askeri operasyonunun ardından Nuseyrat Mülteci Kampı’nda meydana gelen yıkımdan (Reuters)
İsrail askeri operasyonunun ardından Nuseyrat Mülteci Kampı’nda meydana gelen yıkımdan (Reuters)
TT

Nuseyrat Kampı kurbanları ve dünyamız

İsrail askeri operasyonunun ardından Nuseyrat Mülteci Kampı’nda meydana gelen yıkımdan (Reuters)
İsrail askeri operasyonunun ardından Nuseyrat Mülteci Kampı’nda meydana gelen yıkımdan (Reuters)

Husam İytani

İsrail askerlerinin kurşunlarıyla 274 sivilin öldüğünün, yüzlerce kişinin de yaralandığının açıklanmasından sonra, BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Ofisi'ne göre, Nuseyrat Kampı’nda 4 İsrailli rehineyi kurtarma operasyonu, İsrail ve "silahlı Filistinli örgütler" tarafından işlenen savaş suçlarının tümünü kapsamış olabilir.

Nuseyrat kurbanları, İsraillilerin 1.200 İsraillinin öldürüldüğü, 230 kadarının da rehin alındığı Aksa Tufanı eylemine karşı operasyonlarının başlamasından bu yana hayatını kaybeden yaklaşık 40 bin Filistinliye eklendi.

Geçen yılın Ekim ayının 7'sinden bu yana Gazze ve Batı Şeria'da olup bitenlere ilişkin uluslararası kararları ve raporları yeniden hatırlatmaya gerek yok.  Filistinlilerin yaşadığı trajedinin dayanılmaz olduğu ve 8 aydaki can kayıplarının daha önceki uzun savaşlardaki kayıplardan daha fazla olduğu konusunda hepsinin hemfikir olduğunu söylemeye de gerek yok.. Tüm raporlar aynı ihmal kaderini paylaşıyorlar.

Ancak dünyanın hâlâ soykırım olarak adlandırmayı reddettiği Filistin halkının başına gelen insani felakete yeni bir gözle bakılmalı çünkü Filistinli sivillerin maruz kaldıklarını yansıttığı ölçüde İsrail hükümetinin, ordusunun ve toplumunun bir resmini çiziyor ve bu resim dünya tarafından da onaylanıyor.

Geçmişteki bu tür davaların belki de en ünlüsü, Alman-Amerikalı filozof Hannah Arendt'in hakkında ünlü "Eichmann Kudüs'te" kitabını yazdığı Nazi subayı Adolf Eichmann'ın davası, Balkan savaşlarında, özellikle de 1990'larda Bosna-Hersek'te yaşanan savaştaki katliamlar ile Ruanda katliamının sorumlularının davalarıdır. Davaların sunulan ifadelere ve belgelere dayanarak Nazi Almanyası, eski Yugoslavya ve Ruanda'daki sosyal yapılar hakkında ortaya çıkardıklarının önemi, hukuki icraatları ve mahkemelerin sanıklara verdiği cezaları gölgede bırakmıştı. Nitekim 3 aydan kısa bir süre içinde 1 milyon insanın ölümünden sorumlu olanların yargılanması sırasında ortaya çıkan bilgilere göz atmadan, yüz binlerce Hutu'nun 1994 yılında nasıl Tutsi yurttaşlarını öldürmeye giriştiklerini anlamak mümkün değil.

Aynı şey Nuseyrat'ta, Batı Şeria'da ve Gazze Şeridi'ndeki onlarca okul ve hastanede yaşananlar için de geçerli. İsrail'in sivillerin varlığını göz ardı etme ve savaşçıların bulunduğu bahanesi ile yıkıcı bombardımana başvurma konusundaki ısrarı, İsrailli yetkililerin Filistinli sivillere verdiği değeri, yani onları bir hiç olarak gördüklerini gösteriyor.

Dünyanın hâlâ soykırım olarak adlandırmayı reddettiği, Filistin halkının başına gelen insani felakete yeni bir gözle bakılmalı çünkü Filistinli sivillerin maruz kaldıklarını yansıttığı ölçüde İsrail hükümetinin, ordusunun ve toplumunun bir resmini çiziyor.

Dört İsrailli rehinenin dönüşüne sevinmek ve İsrail propagandasına göre “dünyanın en ahlaklı ordusunun” askerlerinin kurşunlarıyla can veren 274 Filistinliyi tamamen görmezden gelmek, Gazze ve Batı Şeria'nın ötesinde düşünmeyi gerektiriyor. Bir İsrailliye, 4 vatandaşı için sınırsız sayıda kişiyi öldürmesi yönünde bu açık çeki vermek, bir halk olarak Filistinlilere ve ganimet olarak topraklarına karşı davranışlarda da aynı düşünce modelinin hakim olduğunu söylememize olanak tanıyor. Bu durumda İsrail, kendisini korumak adına başkalarına zarar vermek için aynı yöntemleri, hem de aynı oranlarda kullanabilir. Çoğu çocuk ve kadın olmak üzere 40 bin ölü Filistinli ile Aksa Tufanı’nda öldürülenler karşılaştırıldığında görülen büyük resim, hükümeti, ordusu ve kurumlarıyla birlikte İsrail'in bu katliamın küresel çapta kabul görmesinden, Filistin toplumunu yok etme ve ona ilkinden çok daha büyük etki yaratabilecek ikinci bir felaket yaşatma çabasına verilen uluslararası desteğin devam etmesinden, kendini güvende hissettiğini söylüyor.

İsrail, dünyanın yüksek sesle söylemek istemediği bir gerçeğe dayanıyor ve bu gerçek özetle; insanların eşit olmadıkları, bazılarının hayattan keyif almaya diğerlerinden daha fazla hakkı olduklarıdır. Egemen güçler tarafından temsil edilen uluslararası toplumun, 40 bin sivilin ölümü pahasına bile olsa İsrail’in kendisini koruması için ona silah ve para sağlamaya çalışmaya devam etmeleri gerektiğidir. Nuseyrat katliamı da bu arka planda gerçekleşti. Gelecekte de aynı arka planda daha birçok katliam yaşanacak.

Ne yazık ki bu gerçeğe karşı çıkanların, boğulmadan önce insanın tutunduğu son dal olan umut dışında bu gerçeği değiştirebilecekleri bir araçları yok.



Uydu görüntüleri, Pekin'in nükleer sırrını ifşa etti

15 Haziran'da uydudan çekilen görüntüler, Çin'in denizaltısının battığını ortaya koydu (Planet Labs PBC/AP)
15 Haziran'da uydudan çekilen görüntüler, Çin'in denizaltısının battığını ortaya koydu (Planet Labs PBC/AP)
TT

Uydu görüntüleri, Pekin'in nükleer sırrını ifşa etti

15 Haziran'da uydudan çekilen görüntüler, Çin'in denizaltısının battığını ortaya koydu (Planet Labs PBC/AP)
15 Haziran'da uydudan çekilen görüntüler, Çin'in denizaltısının battığını ortaya koydu (Planet Labs PBC/AP)

Denizde ABD ve müttefiklerine üstünlük sağlamak isteyen Çin'in en son teknolojiye sahip yeni nükleer denizaltısının battığı iddia edildi. 

Hem kendi ülkelerindeki yayın organlarına hem de Birleşik Krallık merkezli Reuters haber ajansına konuşan Amerikalı yetkililer, olayın Kovid-19 pandemisiyle tüm dünyanın tanıdığı Vuhan kenti yakınlarındaki Wuchang tersanesinde mayıs ya da haziranda gerçekleştiğini öne sürüyor. 

Pekin yönetiminin gizlemeye çalıştığı olayın, uyduların gönderdiği fotoğraflarla gün yüzüne çıktığı bildiriliyor. 

Ölen ya da yaralananlara dair net bir bilgi henüz yok.

Haberi ilk kez dünyaya duyuran Wall Street Journal'a konuşan uzmanlar, batan denizaltında nükleer yakıt bulunmasının muhtemel olduğunu söyledi. 

Amerikalı yetkililer, Çinlilerin deniz ve çevresinde radyasyon kontrolü yaptığına dair herhangi bir emare görülmediğini ifade ediyor.

Kurtarılan denizaltının onarılıp yeniden denize açılmasının aylar süreceği aktarılıyor.

Çin'in yeni nesil nükleer denizaltı programının ilk ürünü olarak dikkat çeken Zhou sınıfı denizaltı, daha iyi manevra kabiliyeti sağlayan X şeklinde tasarlanmış kıç kısmıyla benzerlerinden ayrılıyor.

Çin Halk Kurtuluş Ordusu'ndan henüz olaya dair bir açıklama gelmedi. 

fghnjy
Battığı bildirilen denizaltı 10 Mart'ta tersanede görülmüştü (Maxar)

Eskiden ABD ordusunun denizaltılarında, halihazırdaysa Center for a New American Security adlı düşünce kuruluşunda çalışan Thomas Shugart, yazın gelen uydu görüntülerinde yüzer vinçlerin düzensiz hareket ettiğini görünce bölgede sıradışı bir olayın meydana geldiğini düşünmüş. 

Olayı ilk fark eden Batılı olan Shugart, denizaltı kazası ihtimalinin aklına geldiğini ama bunun nükleer enerjiyle çalışan bir deniz aracı olduğunu düşünmediğini söylüyor:

ABD'nin nükleer denizaltısının San Diego'da battığını ve yönetimin bunu herkesten gizlediğini düşünebiliyor musunuz?

ABD ordusundan adı açıklanmayan yetkililer de Çin ordusunun yeterliliği ve hesap verebilirliğini tartışmayı açtı. 

Pentagon'un sunduğu verilere göre 2022 itibarıyla Çin'in 6 nükleer balistik füze denizaltısı, 6 nükleer saldırı denizaltısı ve 48 tane de dizel motorla çalışan saldırı denizaltısı vardı.  

Pekin'in toplam denizaltı sayısının 2025'te 65'e, 2035'teyse 80'e çıkması bekleniyor. 

ABD, Çin'in bu filoyu büyüterek tartışmalı Güney Çin Denizi'nde üstünlük sağlamaya çalıştığını vurguluyor. 

ABD Donanması ise 53 hızlı saldırı, 14 balistik füzeli, 4 tane de güdümlü füzeli denizaltına sahip ve bunların hepsi nükleer enerjiyle çalışıyor.

Washington merkezli düşünce kuruluşu Heritage Foundation'dan Brent Sadler, "Yeni bir tersanede üretilen yeni bir nükleer denizaltının batışı, Çin'in nükleer denizaltı filosunu büyütme planlarını yavaşlatır. Bu önemli bir olay" diyor.
Independent Türkçe, Guardian, CNN, WSJ