Britanya: Ukrayna, Rusya'nın drone kabiliyetine sekte vurdu

Ukrayna Başbakanı Denis Şmihal ayrıca Kiev'in müttefikleriyle imzaladığı 20 güvenlik anlaşmasında belirtilen askeri taahhütlerin gelecek 4 dört yıl için yıllık 60 milyar dolara karşılık geldiğini açıkladı

Fotoğraf: ReutersUkraynalı bir asker, Harkiv bölgesinde Rus birliklerinin mevzileri üzerinde uçmak için Vector adlı orta menzilli keşif tipi bir drone fırlatıyor (Reuters)
Fotoğraf: ReutersUkraynalı bir asker, Harkiv bölgesinde Rus birliklerinin mevzileri üzerinde uçmak için Vector adlı orta menzilli keşif tipi bir drone fırlatıyor (Reuters)
TT

Britanya: Ukrayna, Rusya'nın drone kabiliyetine sekte vurdu

Fotoğraf: ReutersUkraynalı bir asker, Harkiv bölgesinde Rus birliklerinin mevzileri üzerinde uçmak için Vector adlı orta menzilli keşif tipi bir drone fırlatıyor (Reuters)
Fotoğraf: ReutersUkraynalı bir asker, Harkiv bölgesinde Rus birliklerinin mevzileri üzerinde uçmak için Vector adlı orta menzilli keşif tipi bir drone fırlatıyor (Reuters)

Birleşik Krallık Savunma Bakanlığı (MoD), Ukrayna'nın işgal altındaki toprakların dışındaki bir Rus hava üssüne yönelik saldırılarının Kremlin'in kendi drone saldırılarını başlatma kabiliyetini muhtemelen "kesintiye uğrattığını" açıkladı.

Eski adı Twitter olan X'te bir istihbarat güncellemesi yayımlayan Savunma Bakanlığı, Krasnodar Krayı'ndaki Yeysk hava üssüne Ukrayna'nın geçen hafta düzenlediği saldırının Rusya'nın drone kabiliyetlerine "kuvvetle muhtemel" zarar verdiğini belirtti. Krasnodar Krayı, işgal altındaki Kırım'ın Kerç Boğazı'nın karşı tarafında.

Yetkililer, 21 Haziran'da gerçekleştirilen başarılı saldırının Rusya'yı daha savunmasız üslerini Ukrayna topraklarından daha uzağa taşımaya zorlayabileceğini de sözlerine ekledi.

Savunma Bakanlığı şunları yazdı: 

Bu saldırıların kısa vadede Rusya'nın Ukrayna topraklarının derinliklerindeki hedefleri bu noktalardan vurmak için İnsansız Hava Araçları (İHA'lar) kullanma kabiliyetinde bir miktar kesintiye yol açması kuvvetle muhtemel. Rusya'nın İHA operasyonlarını daha korunaklı üslere dağıtması ve dolayısıyla etkinin muhtemelen geçici olması gerçekçi bir olasılık. Ukrayna'nın son dönemdeki başarılarından faydalanması ve Rusya'nın aleyhine olacak şekilde anti-İHA kampanyasını sürdürmesi muhtemel.

Kremlin yaklaşık iki yıldır Ukrayna enerji altyapısına ve sivillerin yaşadığı bölgelere saldırmak için uzun menzilli, İran yapımı "Şahid" drone'larını kullanıyor. ilk kullanımları Eylül 2022'de, topyekün istilanın başlamasından 6 ay sonra belgelenmişti.

Ancak son aylarda Ukrayna, Rus askeri hedeflerini vurmak için kendi ürettiği drone'ları kullanıyor. Yeysk hava üssüne yapılan saldırı, Ukrayna'dan 800 kilometreden fazla uzağa, Vladimir Putin'in memleketi St. Petersburg'a kadar ulaşan düzinelerce saldırıdan sadece biri.

Ukrayna'nın anti-İHA kampanyasının göreceli başarısına rağmen, 2023'ün sonunda ve bu yılın ilk yarısında Batı'dan ikmal alamaması cephede inisiyatifi kaybetmesine neden oldu.

Kiev, Rusya'nın daha donanımlı ordusunu geri püskürttüğü için askerlerini sürekli övüyor ve ABD askeri yardımının Ukrayna'ya ulaşmasıyla bu donanım açığı kapanmaya başlıyor.

Ukrayna Başbakanı Denis Şmihal da Kiev'in ortaklarıyla imzaladığı 20 güvenlik anlaşmasında belirtilen askeri taahhütlerin gelecek 4 yıl için yıllık toplam 60 milyar dolara karşılık geldiğini cuma günü duyurdu.

Ancak Moskova yine de toprak ele geçirdi ve Kremlin'in Savunma Bakanlığı cuma günü Ukrayna'nın doğusundaki Rozdolivka yerleşimini kontrol altına aldığını iddia etti.

Bakanlıktan yapılan açıklamada, Rusya'nın "Güney" askeri grubunun, Ukrayna güçlerini Donetsk bölgesinde bulunan yerleşim yerinden çıkardıktan sonra daha elverişli mevzilere yerleştiği belirtildi.

Ukrayna silahlı kuvvetleriyle yakın bağlantıları olduğu bilinen Ukraynalı savaş takipçisi DeepState, Rusya'nın Rozdolivka'ya doğudan saldırdığını kabul etti.

Ancak haritasında yaptığı son güncelleme, Rozdolivka yakınlarındaki Rus saldırılarının kasabanın kendisine ulaşamadığını gösteriyor.

Independent Türkçe



İkinci sonbahar merceğinde iki projenin çatışması ve 4 konu

Güney Lübnan'daki Zibkin köyünü hedef alan İsrail hava saldırısının vurduğu yerden dumanlar yükseliyor, 4 Ekim 2024 (AFP)
Güney Lübnan'daki Zibkin köyünü hedef alan İsrail hava saldırısının vurduğu yerden dumanlar yükseliyor, 4 Ekim 2024 (AFP)
TT

İkinci sonbahar merceğinde iki projenin çatışması ve 4 konu

Güney Lübnan'daki Zibkin köyünü hedef alan İsrail hava saldırısının vurduğu yerden dumanlar yükseliyor, 4 Ekim 2024 (AFP)
Güney Lübnan'daki Zibkin köyünü hedef alan İsrail hava saldırısının vurduğu yerden dumanlar yükseliyor, 4 Ekim 2024 (AFP)

Refik Huri

Gazze savaşının ve Lübnan'daki destek savaşının ikinci sonbaharının arifesinde, çatışma aynı olmasına rağmen parametreler önemli ölçüde değişti. Hizbullah'ın Aksa Tufanı operasyonunun ertesi günü başlattığı Hamas hareketine destek savaşı, bölgesel düzeyde Gazze savaşından daha büyük ve daha tehlikeli bir hal aldı.

Netanyahu hükümetinin Hizbullah’a karşı yürüttüğü güvenlik ve askeri savaşta açıkladığı hedefler, yerinden edilmiş İsrailli yerleşimcilerin Celile'deki yerleşim yerlerine geri dönmelerini sağlamanın ötesine geçerek, Hizbullah’ın gücünü hedef alma, siyasi ve askeri düzeydeki üst düzey liderlerine suikast düzenleme hedefine geçiş yaptı. Bu, Gazze savaşının açıklanmış “Hamas'ı ortadan kaldırma” hedefinin tekrarıdır. Ama her iki durumda da açıklanan hedefler gerçekçi ve gerçekleşmesi mümkün görünmüyor. Mümkün olan büyük yıkımlara yol açmak ve stratejik zafere dönüştürülmesi zor taktiksel kazançlar kaydetmektir.

Ancak esas çatışma savaş sonrası aşama içindir. Filistin, Irak, Lübnan ve Yemen'de Arap meşruiyetleri dışındaki arenalar birliği, onun davası adına olsa da Filistin'den daha büyük bir oyunda jeopolitik ve stratejik bir hareketten ibarettir. Keza Ortadoğu meselelerinin çözümünü Gazze Savaşı’nın ve şimdi de Üçüncü Lübnan Savaşı’nın sonucuna bağlamak, bölgeyi iki hususu kabul etmeye zorlama girişiminden başka bir şey değildir. Birincisi, Arap rolünü ortadan kaldırmaya yönelik bölgesel çabadır. İkincisi, Rusya, Çin ve Avrupa'nın sınırlı rolüyle birlikte Amerikan şemsiyesi altında iki proje, büyük İsrail projesi ile büyük İran projesi arasındaki çatışmaya odaklanmaktır.

İlk proje Filistin'i ortadan kaldırmayı ve halkını dağıtmayı hedefliyor, ikinci proje ise  geniş bölgesel hedeflerini gerçekleştirmeye ve uluslararası denklemlerdeki rolünü elde etmeye giden yolda Filistin bayrağını taşıyor. Hamas hareketi açısından, İsrail'i şiddetli ve derinden sarsan Aksa Tufanı operasyonu, denizden nehre Filistin’i kurtarma yolunda bir ilk adımdı. Tahran açısından ise bu, ABD'nin Ortadoğu'da desteklediği ve koruduğu statükoyu sarsacak ve iki kapı açacak bir hareketti. Birincisi, Büyük Şeytan ile vekiller aracılığıyla dolaylı çatışmaya girme kapısı, ikincisi de onunla, dört Arap başkentinde genişleyen nüfuzunu pekiştirecek bölgesel bir anlaşma müzakere etme kapısı. Netanyahu hükümetinin Gazze savaşı ile başlattığı şey, Aksa Tufanının ardından Hamas hareketini zorunlu olarak bitirmeye yönelik bir savaştı. Zorunlu olarak dedik çünkü Filistin bölünmesinin devam etmesi ve İsrail ile Hamas'ın her biri Filistin'in tamamını istediği için reddettikleri iki devletli çözümün önlenmesi için bir poliçe olarak İsrail Hamas’a bahis oynuyordu. Netanyahu'nun Aksa Tufanı’ndan önce bakanlarına “içinizden kim Filistin devletinin kurulmasına karşıysa Hamas'ı Gazze'de tutsun” dediği bir sır değil.

İsrail vahşeti ortasında Gazze Savaşı'nın, Lübnan Savaşı'nın ve diğer destek savaşlarının nasıl sonuçlanacağını kimse bilmiyor. Ancak savaşların bazı sorgulamaların ve bir tür belirsizliğin konusu olan dört konuda ortaya çıkardıklarını herkes somut olarak görüyor. Birinci konu, Hamas'ın 2006'daki askeri darbeyle Filistin Ulusal Otoritesi'nden ayrılmasının, sadece Fetih hareketi ile yaşanan iktidar anlaşmazlığından ibaret olmadığının ortaya çıkmasıdır. Darbe sonucunda Gazze’de iktidar İsmail Heniyye liderliğindeki hükümete devredildi. Ayrılmanın nedeni iktidar çekişmesi kadar, Gazze'de  topraklarına hakim olmak için bir üs hazırlamak ve Filistin'i özgürleştirmeye çalışacak bir güç oluşturmak için altında tüneller kazımaktı.

İkincisi, kurucusu David Ben-Gurion'dan bu yana askeri doktrini, uzun bir savaşın sonuçlarına katlanamayacağı için savaşı kendi lehine sonuçlandıracak hızlı ve yıldırım savaşlarına odaklanan İsrail'in, uzun savaşlara hazırlıklı hale gelmesidir. İsrail artık Gazze'de, Lübnan cephesinde ve Yemen'de Husilere karşı bir yıpratma savaşını sürdürebilir, ardından da yıkıcı bir yıldırım savaşı aşamasına geçiş yapabilir hale geldi. Aynı zamanda Filistin devletinin kurulmasını engellemek ve Ortadoğu'da istikrar için “iki devletli çözüm”ü bir gereksinim olarak gören Amerikan yönetimine karşı çıkmak için önemli şeyleri kaybetmeye de hazır gibi görünüyor. Tarihçi Tom Segev, Ben-Gurion'un yoldaşlarına şöyle dediğini aktarıyor: Araplar birçok yenilgiye katlanabilir, ancak İsrail için tek bir yenilgi onun sonu demektir.

Üçüncü konu, General Şaron'un İsrail'in ABD'nin bölgedeki çıkarlarını düşük maliyetle koruyan “sabit bir uçak gemisi” olduğu yönündeki açıklamasını kabul eden ABD’nin, kendisini İsrail'i korumak için etkili bir Amerikan deniz, kara ve hava kuvvetini harekete geçirmek zorunda kaldığı bir durumda bulmasıdır.

Dördüncüsü, İran'ın bölgesel projesine yönelik çalışma stratejisinde kartları çift taraflı oynamasıdır. Bir tarafta İsrail ve ABD'ye düşmanca sloganları, hatta “ABD ve İsrail'e ölüm” sloganını benimsiyor. Gazze'de Hamas ve İslami Cihat’ın yanı sıra Yemen, Irak, Suriye ve Lübnan'daki mezhepçi ideolojik grupları silahlandırıyor, finanse ediyor ve destekliyor. Diğer tarafta ABD ile sadece nükleer programını değil, Gazze, Sana, Bağdat, Şam ve Beyrut üzerinden bölgesel meseleleri de müzakere ediyor.

Silahlı örgütler Tahran'ın ve onun İsrail, ABD ve tüm Batı'ya karşı bölgesel projesinin ilk savunma hattını oluşturuyorlar. Aynı zamanda, İslam Cumhuriyeti'nin tehlikede olmaları durumunda onlarla savaşacağı temelinde, İsrail ile yıpratma savaşlarına ve ülkelerindeki egemen rejimlerle siyasi çatışmalara girişiyorlar. Şimdi tehlikede olduklarında ise Tahran, örgütlerin kendilerini savunabilecek durumda olduklarını söylüyor ve ABD ile bir çatışmaya girme korkusuyla doğrudan müdahale etmekten kaçınıyor. Yakın zamanda İsrail'i 200 füzeyle vurması bile tek seferlik bir yanıttı ve savaşa katılmak değildi.

Gazze ve Lübnan'daki sahne derinlemesine bir gözden geçirmeyi gerektiriyor. Filistin devleti, Filistin Ulusal Otoritesi’nin rüyası, Arapların, Batının, Rusların ve Çinlilerin talebi, İsrail, Hamas ve İran'ın ise kabusudur. Lübnan'da rehin alınmış devletin kurtulması bir umuttur ve Aristo’nun dediği gibi umut uyanık insanın rüyasıdır.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.