Rusya Federasyonu’nun Kuzey Kafkasya bölgesinde terör krizinin kökleri ve giderek büyüyen kartopu

‘Yumuşak karında’ safların yeniden düzenlenmesi

Dağıstan Özerk Cumhuriyeti Başkanı Sergey Melikov, Derbent'teki son terör saldırısına uğrayan sinagogu ziyaret etti (AP)
Dağıstan Özerk Cumhuriyeti Başkanı Sergey Melikov, Derbent'teki son terör saldırısına uğrayan sinagogu ziyaret etti (AP)
TT

Rusya Federasyonu’nun Kuzey Kafkasya bölgesinde terör krizinin kökleri ve giderek büyüyen kartopu

Dağıstan Özerk Cumhuriyeti Başkanı Sergey Melikov, Derbent'teki son terör saldırısına uğrayan sinagogu ziyaret etti (AP)
Dağıstan Özerk Cumhuriyeti Başkanı Sergey Melikov, Derbent'teki son terör saldırısına uğrayan sinagogu ziyaret etti (AP)

Samir İlyas

Rusya'ya bağlı Dağıstan Özerk Cumhuriyeti’nde meydana gelen son terör saldırıları, Rusya Federasyonu’nun Kuzey Kafkasya bölgesinde yer alan cumhuriyetleri yeniden şiddet sarmalına girmesine dair korkuları artırdı.

Rus yetkililer, her ne kadar 2000'li yılların başlarındaki terör eylemlerinin yeniden başlaması olasılığını en aza indirmiş olsalar da ‘Rusya artık farklı’. Terörist gruplar, Moskova'nın, istihbarat ve güvenlik servislerinin Ukrayna'ya ve Batı ittifakına karşı savaşla meşgul olmasından faydalanarak Rusya'nın ‘yumuşak karnı’ olan, yoksulluk, işsizlik, yolsuzluk, dini öğretilere karşı cahillik ve geçmişten günümüze devam eden problemlerle her an patlama hazır bir ortam olarak Kuzey Kafkasya'da yeniden örgütlenmiş gibi görünüyor.

Rus yetkililerin sahadaki yeni gerçekleri inkar etmesi ve her türlü terör eyleminden Ukrayna ve Batı ülkelerinin istihbarat servislerini sorumlu tutması, terörün Rusya Federasyonu’nun diğer bölgelerin yayılma riskini artırıyor. Putin rejiminin güvenlik ve istikrar temellerini sarsan bu terör eylemlerinin geçmişi yaklaşık çeyrek asır önce İkinci Çeçen Savaşı'nın (1999-2009) başlarına kadar uzanıyor.

Dağıstan’daki son terör saldırıları, daha önce 145'ten fazla kişinin ölümüne neden olan Moskova’nın kuzeybatısındaki Crocus City Hall saldırısının ardından Rus güvenlik servisleri için büyük bir istihbarat başarısızlığıydı. Dağıstan'ın başkenti Mahaçkale ve Derbent kentinde 23 Haziran Pazar günü eş zamanlı olarak gerçekleştirilen terör saldırılarının ayrıntıları, saldırıların koordineli ve iyi hazırlanmış gösteriyor. Son kanlı terör saldırıları, tehlikeli bir aşamanın başladığının ve DEAŞ'ın Rusya Federasyonu’na bağlı bölgeleri vurmak amacıyla Kuzey Kafkasya kolu olan ‘Kafkas Vilayeti’ni kurduğunu yüksek sesle ilan ettiğinin bir göstergesi olabilir.

Kafkasya Vilayeti'nin kuruluşu, geçtiğimiz mart ayı sonlarında Moskova'da meydana gelen ve terör örgütü DEAŞ’ın Afganistan kolu olan Horasan Vilayeti'nin üstlendiği terör saldırısından kısa bir süre sonra DEAŞ'ın medya kaynaklarında gündeme gelmeye başlamıştı. Teröristler, her zaman olduğu gibi Rusya'daki radikal örgütlere daha fazla genci çekmek için Moskova'da 2010 baharından bu yana düzenlenen en büyük saldırıyı fırsat bildi.

Kafkas Vilayeti’nin kurulduğuna dair açıklama, liderinin adı açıklanmadığı için pek dikkat çekmedi. Dolayısıyla terör eylemlerinin ciddiyeti, radikalleri bir araya getirip getiremeyeceği ve yeni oluşumun çalışmaları için gerekli finansmanın nasıl sağlanacağı konusunda şüpheler vardı. Öte yandan eğer Dağıstan’daki son terör saldırılarını Kafkasya Vilayeti’nin gerçekleştirdiğine dair haberler doğruysa, bu, örgütün Rusya Federasyonu’na bağlı bölgelere yönelik saldırılar düzenlemeyi ihmal etmeden saflarını hızlıca düzenleyebildiği ve Kafkasya'da istikrarı bozan bir unsur haline gelebildiği anlamına gelir.

Radikalleşmenin gerçek nedenlerini görmezden gelmek Rusya'ya bağlı Kuzey Kafkasya bölgesinin şiddet sarmalına girmesine kapıyı aralıyor.

Teröristler geçtiğimiz pazar günü Mahaçkale ve Derbent'te iki sinagog, iki Ortodoks kilisesi ve bir polis kontrol noktasına eşzamanlı olarak saldırılar düzenledi. Beş teröristin etkisiz hale getirilmesine karşılık 16 güvenlik görevlisi ve bir Hıristiyan rahip de dahil olmak üzere en az 21 kişi öldü. Sokaklar ve hatta bazı plajlar yaklaşık sekiz saat boyunca teröristler ve güvenlik güçleri arasında yaşanan çatışmalar nedeniyle adeta savaş alanına döndü. Her iki tarafın kayıpları, kullanılan silahlar ve terörle mücadele operasyonunun aktif aşaması için geçen süre karşılaştırıldığında, teröristlerin kendilerini askeri, psikolojik ve fiziksel olarak hazırladıkları anlaşılıyor. Bunun yanında Dağıstan’ın önde gelen isimlerinden birinin iki oğlunun ve bir akrabasının terör eylemlerine karıştığını doğrulayan haberler de basında yer aldı. Bazı yerel yetkililerin ya da bölgenin önde gelen ailelerinin mensuplarının, radikal İslamcıların eylemlerini desteklemesi ve modern silahlara ve eğitim alanlarına erişimlerini kolaylaştırması göz ardı edilemez. Sadece pitoresk dağlık manzaralarıyla değil, aynı zamanda etnik, dilsel ve dini çeşitliliğiyle de öne çıkan bu Kuzey Kafkasya cumhuriyetinde, büyük miktarlarda silah bulundurmayı gerektiren aile ve aşiret ilişkilerinin öncelenmesi, yolsuzluk ve adam kayırmacılık da bölgede oldukça yaygın.

Mahaçkale ve Derbent’teki terör saldırıları dünya genelinde manşetlere taşınırken, Rusya'nın güneyindeki Rostov-na-Donu bölgesindeki bir hapishanede meydana gelen rehine krizi, DEAŞ tehdidinin büyüdüğüne dair açık sinyaller göndermesine rağmen çok az dikkat çekti. Rostov-na-Donu’da 16 Haziran'da bir hapishanede DEAŞ’ın parmağının olduğu kanlı bir isyan patlak verdi. Rus Özel Kuvvetleri rehin alınan altı mahkumu öldürerek krizi hızla sona erdirmeyi başardı. Şans Rus yetkililerden yanaydı, çünkü şüpheli terör örgütü üyeleri silah odasına girip makineli tüfekleri ve mühimmatı ele geçirmeyi başaramadı. Bu da operasyon düzenleyen özel kuvvetlerin işini kolaylaştırdı.

Kuzey Kafkasya'nın en zayıf halkası

DEAŞ’ın Kuzey Kafkasya kolu olan Kafkasya Vilayeti, son terör saldırılarını üstlenmemiş ve faillerin hedeflerini ve saldırıların nedenlerini açıklayan videolar yayınlamamış olsa da saldırılar, Kuzey Kafkasya'daki en zayıf halka olan Dağıstan'ı kullanarak yeni bir şiddet dönemin başlangıcı oldu. iİstihbarat raporları Orta Asya'da geniş çaplı kanlı saldırılarla ilgili tahminlere yer verse de DEAŞ’ın Afganistan kolu olan Horasan Vilayeti’nin ‘Kafkasya'dan gelen kardeşler’ hakkındaki memnuniyet ve övgü dolu ifadeleri, Horasan Vilayeti’nin medya ve muhtemelen mali destek vererek faaliyetlerini daha çok Kuzey Kafkasya ve Rusya'ya kaydırdığını gösteriyor.

Mahaçkale ve Derbent'te meydana gelen terör saldırıları, Rusya’nın emniyet ve istihbarat servislerinin terör tehditleriyle yüzleşmeye hazır olmadığını, istihbarat servislerinin tehlikeli saldırılar hakkında bilgi edinip bunları önlemede başarısız olduğunu gösterdi. Polisin de terör eylemlerinin Ortodoks Kilisesi'nin Pentekost Bayramı (Hamsin Yortusu) kutlamaları sırasında gerçeklemesine ve 23 Ekim'de Mahaçkale Uluslararası Havalimanı'na düzenlenen baskının ardından İsrail karşıtlığının artmasına rağmen yeterli güvenlik önlemi almadığı anlaşıldı. Yaklaşık bin Dağıstanlı Mahaçkale Uluslararası Havalimanı'nı basarak İsrail'den gelen bir uçaktaki yolcuların inişini engellemişti. Derbent'te yaklaşık 400 Yahudi ailenin yaşadığı ve Dağıstan ile Moskova'nın ekonomisi için önemli bir rol oynadığı biliniyor.

Saldırılar, şu an Kuzey Kafkasya'daki en zayıf halka olan Dağıstan'ı kullanarak yeni bir şiddet döneminin başlangıcı oldu.

Birçok Rus yetkili, terör saldırılarının sorumlusu olarak Ukrayna’yı ve Batı ülkelerini suçlamakta gecikmeyip Dağıstan'da dini nedenler ya da İslamcı radikalleşme belirtileri olduğunu göz ardı ettiler.

 Kremlin, Dağıstan Cumhuriyeti'nde pazar günü yaşanan kanlı olayları, İkinci Çeçen Savaşı döneminde 2002 yılında yaşanan Nord Ost rehine krizi, 2004 yılında Beslan okul kuşatması ve Moskova metrosu bombalamaları gibi menfur terör saldırıları gibi ülkenin 2000’li yılların başlarına geri dönmesine yol açabilecek büyük bir risk olarak görmüyor.

Kremlin sözcüsü Dmitriy Peskov, terör saldırılarıyla ilgili yaptığı açıklamada, “Toplum kesinlikle bütünleşmiştir. Dün Dağıstan'da gördüğümüze benzer terörist tezahürler Rusya'da ya da Dağıstan'da toplum tarafından desteklenmiyor” ifadelerini kullandı. Peskov'un açıklamaları, Moskova'daki Crocus City Hall saldırısından Ukrayna'yı sorumlu tutan, ancak bu kez Dağıstan’daki saldırılara değinmemeyi tercih eden Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in genel kanaatlerinden çok da uzaklaşmıyor. Rusya’nın radikal İslamcılar tarafından gerçekleştirilen terör saldırılarının hedefi olamayacağını söyleyen Peskov, “Çünkü Rusya, dinler arası uyumun yanı sıra farklı etnik kökenler ve dinler arasındaki birliğin eşsiz bir örneğini sunuyor” diye konuştu.

Giderek büyüyen kartopu

Öte yandan bağımsız araştırmacılar, DEAŞ gibi radikal terör örgütlerinin Dağıstan da dahil olmak üzere Kuzey Kafkasya cumhuriyetlerindeki gençler arasında giderek artan bir popülarite elde ettiğine dair uzun süredir uyarıyorlar. Rus yetkililer, Batı'yı ve beşinci kolcuları işaret etmek bir yana, ortada bir sorun olduğunu bile görmezden geliyorlar. Son olaylar, hükümetin Kuzey Kafkasya'da gençlerin radikalleşmesinin altında yatan nedenleri ele almakta başarısız olduğunu ortaya koyarken söz konusu nedenler arasında zorlu hayat şartları ve Kafkas halklarının Rus İmparatorluğu ve Sovyetler Birliği dönemlerinden kalma geçmişten gelen mağduriyetleri yer alıyor. Bunlara bir de yabancı düşmanlığı ve İslamofobinin ülke genelinde yükselişte olması ekleniyor. Bu durum, Dağıstan yerel yönetiminden ve iktidardaki Birleşik Rusya Partisi’nden üst düzey bir yetkilinin, çocukları ve akrabalarıyla birlikte eğitim, para, olanak ve kariyer fırsatlarına erişebilmelerine rağmen neden terör eylemlerine katıldıklarını açıklıyor.

Kuzey Kafkasya bölgesinde Sovyetler Birliği'nin dağılmasından bu yana artan huzursuzluk, ayrılıkçı hareketlerin ve radikalizmin ortaya çıkmasıyla Moskova'daki merkezi otorite için kronik bir baş ağrısına neden oldu. Buradaki terör eylemleri Rusya'ya da sıçradı.

1999 yazında Moskova'da çok sayıda binanın bombalanması, Moskova’nın terörist olarak gördüğü Şamil Basayev ve Hattab liderliğindeki silahlı grupların Çeçenistan’ı işgali ve DEAŞ’ın ilanı, İkinci Çeçen Savaşı'nı tetikledi.

Çeçen militanlar 2002 yılında Moskova'nın güneydoğusundaki Dubrovka Tiyatrosunu ele geçirerek yaklaşık 750 kişiyi rehin aldı. Rehinelerin 100'den fazlası güvenlik güçlerinin tiyatroya baskın düzenlemek için kullandığı zehirli gazlar nedeniyle öldü. Bu olaydan iki yıl sonra Çeçen militanlar bu kez Kafkasya'da Beslan'daki bir okula benzer bir saldırı düzenleyerek binden fazla kişiyi esir aldı. Rus güvenlik güçlerinin binaya düzenlediği operasyonda 300'den fazla kişi öldü. Terör eylemlerine katılanlar ‘küresel cihat’ hareketleriyle ilişkilerini inkar etmediler.

Rusya'nın Çeçen ayrılıkçılara yönelik acımasız baskısı ve birinci ve ikinci Çeçen savaşlarındaki yakıp yıkma politikası bölgedeki bazı Müslümanları radikalleştirdi. Reuters'ın haberine göre Rusya, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'e karşı patlak veren ve savaşa dönüşen protestolardan yararlanarak Kafkasya'dan yüzlerce radikalin Suriye'ye gitmesini kolaylaştırmış olsa da Rusya'nın Suriye'ye askeri müdahalesi daha fazla radikalin ortaya çıkmasına ve terör örgütlerinin, vatandaşları Rusya'ya vizesiz girebilen Kafkasya ve Orta Asya ülkelerinden binlerce kişiyi saflarına katmasına katkıda bulundu. Dağıstan Vilayeti, 2015 yılının haziran ayında sosyal medyada DEAŞ’ın bir kolu olarak ilan edilirken Rusça konuşan kişiler Rusya'yı tehdit etti.

cvfgbhnyj
Grozni'den kaçan bir Çeçen kadını (Getty Images)

Rusya'nın Çeçen ayrılıkçılara yönelik acımasız baskısı ve yakıp yıkma politikası bölgedeki bazı Müslümanları radikalleştirdi.

Dağıstan'ın Kizlyar kentinde 18 Şubat 2018 tarihinde 22 yaşındaki militan Halil Halilov, Büyük Şehit Aziz Georgios Kilisesi'nde düzenlenen Bağışlanmanın Dirilişi ayininin ardından cemaatin üzerine ateş açtı. Saldırıda beş kişi hayatını kaybederken saldırgan ölü olarak ele geçirildi.

Pazar günü Derbent ve Mahaçkale'de gerçekleşen terör saldırılarına kadar bu olayların en büyüğü olan saldırı geçtiğimiz mart ayında meydana gelmiş, saldırının sorumluluğunu Horasan Vilayeti üstlenmişti.

Rus yetkililer, daha önce de olduğu gibi hiç vakit kaybetmeden terör eylemlerinden Ukrayna ve Batı'yı sorumlu tutarak halkın öfkesini başka yöne çekmeye dayalı kolay formüllere sarılırken etkili çözümler bulamamanın Kuzey Kafkasya'da daha fazla toplumsal bir bölünmeye neden olabileceği, öfkeyi artırabileceği ve Rusya'nın Ukrayna'daki savaşa odaklandığı bir dönemde ciddi patlamalarla tehdit edebileceği görülüyor.

Rus yetkililerin Batı’yı suçlamakta ısrar etmesi ve terörizmin gerçek nedenlerini görmezden gelmesi nedeniyle teröristlerin Dağıstan’dan diğer bölgelere sızma riski de artıyor. Rusya Soruşturma Komitesi Başkanı Alexander Bastrykin gibi Devlet Başkanı Putin'e yakın yetkililer tarafından Orta Asya'dan gelen ‘göçmen işçilere’ karşı yürütülen organize kampanya, bu bahar yaşanan Crocus City Hall saldırısından sonra Rusya'da Müslümanlara karşı artan nefretle birlikte yangını daha da körükleyebilir. Bu da Orta Asya ve Kafkasya'daki terörist gruplara daha fazla öfkeli ve dışlanmış genci saflarına katmak için altın bir fırsat verirken uzun zamandır ulusların ve dinlerin bir arada yaşamasına methiyeler düzen Rusya için ‘bir beka krizi’ haline gelebilir.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



DEAŞ tehdidi, Batı'yla Taliban'ı yan yana getirdi

Taliban, özellikle kadınlara yönelik yasaklarıyla Batılı devletlerden sık sık eleştiri alıyor (Reuters)
Taliban, özellikle kadınlara yönelik yasaklarıyla Batılı devletlerden sık sık eleştiri alıyor (Reuters)
TT

DEAŞ tehdidi, Batı'yla Taliban'ı yan yana getirdi

Taliban, özellikle kadınlara yönelik yasaklarıyla Batılı devletlerden sık sık eleştiri alıyor (Reuters)
Taliban, özellikle kadınlara yönelik yasaklarıyla Batılı devletlerden sık sık eleştiri alıyor (Reuters)

DEAŞ'ın  son dönemki saldırıları, Batılı ülkelere bunları durdurmak için Taliban'la işbirliği yapma olanağı sağladı. 

Fransız haber ajansı AFP, DEAŞ'ın Horasan kolunun (DEAŞ-H) yarattığı tehdidin, Batılı ülkelerle Taliban yönetimi arasında "nadir ve karmaşık bir işbirliği" oluşturduğunu yazıyor. 

Brüksel merkezli sivil toplum kuruluşu Uluslararası Kriz Grubu'ndan Graeme Smith, Batılı ülkelerin Taliban'la istihbarat paylaştığına dikkat çekerek şunları söylüyor: 

Batılı istihbarat yetkililerinden edindiğim bilgilere göre, Taliban'ın teröristlere karşı ölümcül saldırılar düzenlemesini sağlayan hedef bilgilerinin paylaşılması da dahil, DEAŞ-H'ye karşı Taliban'la işbirliği sürüyor.

Smith, Batılı ülkelerin, Afganistan'ın başındaki Taliban yönetimine karşı kamuoyu önündeki eleştirel tutumuyla örgütün düzeni sağlamasına yönelik destekleri arasında fark olduğuna işaret ediyor. 

2015'te kurulan DEAŞ-H, bu yıl Türkiye, Rusya ve İran'a düzenlediği saldırılarla sık sık gündem oldu. 

İran'ın Kirman şehrinde 3 Ocak'ta düzenlenen bombalı saldırıları DEAŞ-H üstlenmişti.  Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani için düzenlenen anma töreninde yapılan saldırılarda en az 100 kişi yaşamını yitirmişti.

DEAŞ, 28 Ocak'ta Sarıyer'deki Santa Maria Kilisesi'nde de saldırı gerçekleştirmiş, olayda bir kişi hayatını kaybetmişti. Bunun ardından DEAŞ'e yönelik peş peşe operasyonlar düzenlenmiş, çok sayıda kişi gözaltına alınmıştı. 

Rusya'nın başkenti Moskova'da 22 Mart'ta düzenlenen saldırıda en az 145 kişi ölmüş, 500 kişi de yaralanmıştı. Saldırıyı DEAŞ-H üstlenirken, Rusya'nın iç güvenlik teşkilatı FSB, olayla ilgili aralarında 4 Tacikistan yurttaşının da yer aldığı 12 kişinin yakalandığını duyurmuştu. 

ABD merkezli düşünce kuruluşu Washington Yakın Doğu Araştırmaları Enstitüsü'nden Aaron Zelin, DEAŞ-H'nin Mart 2023-Mart 2024'te 9 ülkede 21 saldırı planladığına, bu sayının bir önceki yıl sadece 8 olduğuna işaret ediyor.

Taliban, ABD'nin 2021'de ülkeden çekilmesiyle Afganistan'da kontrolü ele geçirmişti. Örgüt, Amerikan ordusunun bıraktığı askeri araç, silah ve mühimmata da el koymuştu. Ancak uzmanlar, istihbarat ve teknoloji açısından zayıf olan Taliban'ın tek başına DEAŞ-H'yle bir noktaya kadar mücadele edebileceğini belirtiyor.

Taliban Sözcüsü Zabihullah Mücahid, ajansa yaptığı açıklamada Batılı ülkelerle ortak çalıştıklarını doğrulayarak şunları söylüyor: 

DEAŞ-H'nin faaliyetlerinden etkilenen ülkelerle bazı alanlarda işbirliği yapılıyor. Zaman zaman onlarla bilgi paylaşımında da bulunuyoruz.

DEAŞ, son dönemde Afganistan'daki saldırılarını da artırdı. Örgütün mayıstaki saldırısında, aralarında üç İspanyol turistin de yer aldığı 6 kişi öldürülmüştü. Geçen ay düzenlenen iki saldırıda da toplamda 20 kişi yaşamını yitirmişti.

Rusya'dan Taliban hamlesi

Rusya Dışişleri Bakanlığı'ndan bugün yapılan açıklamada, Taliban'ın terör örgütü listesinden çıkarıldığı duyuruldu. Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, talibanla "pragmatik bir diyalog oluşturmak istediklerini" belirtti.

Rusya lideri Vladimir Putin, haziranda yaptığı açıklamada, Moskova'daki saldırının ardından DEAŞ'e karşı mücadele kapsamında Taliban yönetimini bir müttefik olarak gördüklerini söylemişti. 

Kremlin, Taliban'ı terör örgütü listesine 2003'te eklemişti. Birleşik Krallık merkezli haber ajansı Reuters, Taliban'ın listeden çıkarılmasının Rusya-Afganistan ilişkilerinin normalleştirilmesine yönelik önemli bir adım olduğuna dikkat çekiyor.

Independent Türkçe, AFP, Reuters, TASS