Pezeşkiyan'ın seçim kampanyasında yer alan ülkenin önde gelen avukatlarından Burhani tutuklandı

Burhani, Pezekiyan’ın geçtiğimiz çarşamba günü Şehid Haydarniya Stadyumu’ndaki son seçim mitingi sırasında sağında dururken (Jamaran)
Burhani, Pezekiyan’ın geçtiğimiz çarşamba günü Şehid Haydarniya Stadyumu’ndaki son seçim mitingi sırasında sağında dururken (Jamaran)
TT

Pezeşkiyan'ın seçim kampanyasında yer alan ülkenin önde gelen avukatlarından Burhani tutuklandı

Burhani, Pezekiyan’ın geçtiğimiz çarşamba günü Şehid Haydarniya Stadyumu’ndaki son seçim mitingi sırasında sağında dururken (Jamaran)
Burhani, Pezekiyan’ın geçtiğimiz çarşamba günü Şehid Haydarniya Stadyumu’ndaki son seçim mitingi sırasında sağında dururken (Jamaran)

İran resmi haber ajansları dün güvenlik güçlerinin, İran’da 2022 yılında Mahsa Amini'nin ölümünün ardından düzenlenen protesto gösterilerinin hükümet tarafından ele alınışını kamuoyu önünde eleştiren ve seçilmiş Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın seçim kampanyasında da yer alan, ülkenin önde gelen avukatlarından Muhsin Burhani’nin tutukladığını duyurdu.

Mahsa Amini'nin ‘kıyafet kurallarına uymadığı’ gerekçesiyle ahlak polisi tarafından gözaltına alındıktan sonra hayatını kaybetmesinin ardından ülkenin dört bir yanında başlayan protestolar, 1979 yılındaki İslam Devrimi’nden bu yana iktidarda olan rejime karşı en açık meydan okumaya dönüştü.

İran Yargı Erkine bağlı Mizan Haber Ajansı, dün Muhsin Burhani'nin daha önce bir mahkeme tarafından hapis cezasına çarptırıldığını bildirdi, ancak hangi davada yargılandığı ya da hapis süresi hakkında daha fazla detay vermedi.

Avukat Sina Yusufi X platformundak hesabından, Burhani'nin ‘ülke yönetimine karşı propaganda yapmak, kamuoyunu yanıltmak maksadıyla yalan bilgi yayınlamak, yargıçlar ve din adamlarıyla alay ederek manevi değerlere aykırı davranışlarda bulunmak’ suçlamalarıyla karşı karşıya olduğunu açıkladı.

Burhani, cumartesi sabahı X platformunda şu paylaşımda bulunmuştu:

Başörtüsü (zorunluluğu) konusunda İçişleri Bakanı'na yönelik eleştirel tavrım açık  ve net, ancak bugün kendisine seçimlerde halkın oylarını koruduğu için özellikle teşekkür etmeliyiz.

Avukat Burhani, reformist Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’ın ülkeyi yönetmek üzere seçilmesinden bir gün sonra tutuklandı.

scdfrgt
Burhani, Pezekiyan’ın seçim kampanyası kapsamında geçtiğimiz çarşamba günü Şehid Haydarniya Stadyumu’ndaki son seçim mitinginde konuşurken (Mevc)

Pezeşkiyan’ın seçim kampanyasında yer alan isimlerden biri olan Burhani, reformistlerin Tahran'ın Şehid Haydarniya Stadyumu’ndaki son seçim mitinginde bir konuşma yaptı.

Burhani, konuşmasında şunları söyledi:

Hukukun üstünlüğü demek, hiç kimsenin insanların protesto gösterilerine kurşunla karşılık verme hakkına sahip değil demektir. Hukukun üstünlüğü demek, öldürenler ve gözleri kör edenler hesap vermeli demektir.

Burhani, katı muhafazakâr cumhurbaşkanı adayı Said Celili'yi Mahsa Amini protestolarında atılan ‘Kadın, Yaşam, Özgürlük’ sloganını kullandığı için eleştirdi.

Pezeşkiyan, ülkedeki başörtüsü zorunluluğu uygulamasını hafifletme ve yıllardır İran İslam Cumhuriyeti'nin zayıflamasına yol açan yaptırımların ve protestoların ardından Batı ülkelerine açılma sözü verdi.

Pezeşkiyan, protestocuların marşı haline gelen ve Shervin Hajipour tarafından bestelenen ‘Baraye’ şarkısında geçen ‘İran için’ sloganını ödünç alarak seçim kampanyasında kullandı. Ancak şarkının yazarı şarkısının seçimlerde kullanılmasını kınadı.

Aynı zamanda üniversitede öğretim görevlisi olan Burhani, 2022 yılında ülkeyi sarsan protesto gösterileri sırasında İran hükümetine yönelik eleştirel görüşleriyle sosyal medyada popüler hale geldi. Güvenlik güçlerinin protestoları bastırmak için güç kullanması sonucu 500'den fazla kişi öldü, 22 binden fazla kişi tutuklandı.

Birleşmiş Milletler (BM), yaptığı bir soruşturma sonunda Mahsa Amini'nin ölümüne yol açan fiziksel şiddetten İran'ı sorumlu tuttu.

Reformist görüşlü analist Ahmed Zeydabadi sosyal medya hesabından yaptığı değerlendirmede, “Yetkililer ve yargıçlar eşzamanlılık kavramının farkında mı? Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarının açıklanmasının ertesi günü Burhani hakkındaki mahkeme kararının uygulanmasının herkesin dikkatini çekeceği akıllarına gelmedi mi? Görüyor musunuz, başladılar! Hiçbir şeyin değişmeyeceğini görüyor musunuz? Daha oy pusulalarındaki mühür mürekkebi kurumadan engeller çıkarmaya mı başlayacaklar? Cumhurbaşkanının değişmesinin herhangi bir etkisi olacak mı?” diye yazdı.

İranlı iki gazetecinin, protestolar sırasında Nika Şakarami adlı genç kızın öldürülmesine ilişkin BBC tarafından hazırlanan analiz haber hakkındaki yorumları nedeniyle yargılanacaklarına dair haberler basında yer aldı.

Gazeteci Marziye Mahmudi, Nika Şakarami’nin öldürülmesiyle ilgili yaptığı haber nedeniyle üçüncü kez mahkemeye çıktığını açıkladı.

Gazeteci Muhammad Parsi, X platformunda yaptığı açıklamada, Şakarami ile ilgili bir haber yayınladığı için savcılar tarafından suçlu bulunmasının ardından ‘yalan bilgi yayınlamak’ suçlamasıyla mahkemeye çıkarıldığını söyledi.



İkinci sonbahar merceğinde iki projenin çatışması ve 4 konu

Güney Lübnan'daki Zibkin köyünü hedef alan İsrail hava saldırısının vurduğu yerden dumanlar yükseliyor, 4 Ekim 2024 (AFP)
Güney Lübnan'daki Zibkin köyünü hedef alan İsrail hava saldırısının vurduğu yerden dumanlar yükseliyor, 4 Ekim 2024 (AFP)
TT

İkinci sonbahar merceğinde iki projenin çatışması ve 4 konu

Güney Lübnan'daki Zibkin köyünü hedef alan İsrail hava saldırısının vurduğu yerden dumanlar yükseliyor, 4 Ekim 2024 (AFP)
Güney Lübnan'daki Zibkin köyünü hedef alan İsrail hava saldırısının vurduğu yerden dumanlar yükseliyor, 4 Ekim 2024 (AFP)

Refik Huri

Gazze savaşının ve Lübnan'daki destek savaşının ikinci sonbaharının arifesinde, çatışma aynı olmasına rağmen parametreler önemli ölçüde değişti. Hizbullah'ın Aksa Tufanı operasyonunun ertesi günü başlattığı Hamas hareketine destek savaşı, bölgesel düzeyde Gazze savaşından daha büyük ve daha tehlikeli bir hal aldı.

Netanyahu hükümetinin Hizbullah’a karşı yürüttüğü güvenlik ve askeri savaşta açıkladığı hedefler, yerinden edilmiş İsrailli yerleşimcilerin Celile'deki yerleşim yerlerine geri dönmelerini sağlamanın ötesine geçerek, Hizbullah’ın gücünü hedef alma, siyasi ve askeri düzeydeki üst düzey liderlerine suikast düzenleme hedefine geçiş yaptı. Bu, Gazze savaşının açıklanmış “Hamas'ı ortadan kaldırma” hedefinin tekrarıdır. Ama her iki durumda da açıklanan hedefler gerçekçi ve gerçekleşmesi mümkün görünmüyor. Mümkün olan büyük yıkımlara yol açmak ve stratejik zafere dönüştürülmesi zor taktiksel kazançlar kaydetmektir.

Ancak esas çatışma savaş sonrası aşama içindir. Filistin, Irak, Lübnan ve Yemen'de Arap meşruiyetleri dışındaki arenalar birliği, onun davası adına olsa da Filistin'den daha büyük bir oyunda jeopolitik ve stratejik bir hareketten ibarettir. Keza Ortadoğu meselelerinin çözümünü Gazze Savaşı’nın ve şimdi de Üçüncü Lübnan Savaşı’nın sonucuna bağlamak, bölgeyi iki hususu kabul etmeye zorlama girişiminden başka bir şey değildir. Birincisi, Arap rolünü ortadan kaldırmaya yönelik bölgesel çabadır. İkincisi, Rusya, Çin ve Avrupa'nın sınırlı rolüyle birlikte Amerikan şemsiyesi altında iki proje, büyük İsrail projesi ile büyük İran projesi arasındaki çatışmaya odaklanmaktır.

İlk proje Filistin'i ortadan kaldırmayı ve halkını dağıtmayı hedefliyor, ikinci proje ise  geniş bölgesel hedeflerini gerçekleştirmeye ve uluslararası denklemlerdeki rolünü elde etmeye giden yolda Filistin bayrağını taşıyor. Hamas hareketi açısından, İsrail'i şiddetli ve derinden sarsan Aksa Tufanı operasyonu, denizden nehre Filistin’i kurtarma yolunda bir ilk adımdı. Tahran açısından ise bu, ABD'nin Ortadoğu'da desteklediği ve koruduğu statükoyu sarsacak ve iki kapı açacak bir hareketti. Birincisi, Büyük Şeytan ile vekiller aracılığıyla dolaylı çatışmaya girme kapısı, ikincisi de onunla, dört Arap başkentinde genişleyen nüfuzunu pekiştirecek bölgesel bir anlaşma müzakere etme kapısı. Netanyahu hükümetinin Gazze savaşı ile başlattığı şey, Aksa Tufanının ardından Hamas hareketini zorunlu olarak bitirmeye yönelik bir savaştı. Zorunlu olarak dedik çünkü Filistin bölünmesinin devam etmesi ve İsrail ile Hamas'ın her biri Filistin'in tamamını istediği için reddettikleri iki devletli çözümün önlenmesi için bir poliçe olarak İsrail Hamas’a bahis oynuyordu. Netanyahu'nun Aksa Tufanı’ndan önce bakanlarına “içinizden kim Filistin devletinin kurulmasına karşıysa Hamas'ı Gazze'de tutsun” dediği bir sır değil.

İsrail vahşeti ortasında Gazze Savaşı'nın, Lübnan Savaşı'nın ve diğer destek savaşlarının nasıl sonuçlanacağını kimse bilmiyor. Ancak savaşların bazı sorgulamaların ve bir tür belirsizliğin konusu olan dört konuda ortaya çıkardıklarını herkes somut olarak görüyor. Birinci konu, Hamas'ın 2006'daki askeri darbeyle Filistin Ulusal Otoritesi'nden ayrılmasının, sadece Fetih hareketi ile yaşanan iktidar anlaşmazlığından ibaret olmadığının ortaya çıkmasıdır. Darbe sonucunda Gazze’de iktidar İsmail Heniyye liderliğindeki hükümete devredildi. Ayrılmanın nedeni iktidar çekişmesi kadar, Gazze'de  topraklarına hakim olmak için bir üs hazırlamak ve Filistin'i özgürleştirmeye çalışacak bir güç oluşturmak için altında tüneller kazımaktı.

İkincisi, kurucusu David Ben-Gurion'dan bu yana askeri doktrini, uzun bir savaşın sonuçlarına katlanamayacağı için savaşı kendi lehine sonuçlandıracak hızlı ve yıldırım savaşlarına odaklanan İsrail'in, uzun savaşlara hazırlıklı hale gelmesidir. İsrail artık Gazze'de, Lübnan cephesinde ve Yemen'de Husilere karşı bir yıpratma savaşını sürdürebilir, ardından da yıkıcı bir yıldırım savaşı aşamasına geçiş yapabilir hale geldi. Aynı zamanda Filistin devletinin kurulmasını engellemek ve Ortadoğu'da istikrar için “iki devletli çözüm”ü bir gereksinim olarak gören Amerikan yönetimine karşı çıkmak için önemli şeyleri kaybetmeye de hazır gibi görünüyor. Tarihçi Tom Segev, Ben-Gurion'un yoldaşlarına şöyle dediğini aktarıyor: Araplar birçok yenilgiye katlanabilir, ancak İsrail için tek bir yenilgi onun sonu demektir.

Üçüncü konu, General Şaron'un İsrail'in ABD'nin bölgedeki çıkarlarını düşük maliyetle koruyan “sabit bir uçak gemisi” olduğu yönündeki açıklamasını kabul eden ABD’nin, kendisini İsrail'i korumak için etkili bir Amerikan deniz, kara ve hava kuvvetini harekete geçirmek zorunda kaldığı bir durumda bulmasıdır.

Dördüncüsü, İran'ın bölgesel projesine yönelik çalışma stratejisinde kartları çift taraflı oynamasıdır. Bir tarafta İsrail ve ABD'ye düşmanca sloganları, hatta “ABD ve İsrail'e ölüm” sloganını benimsiyor. Gazze'de Hamas ve İslami Cihat’ın yanı sıra Yemen, Irak, Suriye ve Lübnan'daki mezhepçi ideolojik grupları silahlandırıyor, finanse ediyor ve destekliyor. Diğer tarafta ABD ile sadece nükleer programını değil, Gazze, Sana, Bağdat, Şam ve Beyrut üzerinden bölgesel meseleleri de müzakere ediyor.

Silahlı örgütler Tahran'ın ve onun İsrail, ABD ve tüm Batı'ya karşı bölgesel projesinin ilk savunma hattını oluşturuyorlar. Aynı zamanda, İslam Cumhuriyeti'nin tehlikede olmaları durumunda onlarla savaşacağı temelinde, İsrail ile yıpratma savaşlarına ve ülkelerindeki egemen rejimlerle siyasi çatışmalara girişiyorlar. Şimdi tehlikede olduklarında ise Tahran, örgütlerin kendilerini savunabilecek durumda olduklarını söylüyor ve ABD ile bir çatışmaya girme korkusuyla doğrudan müdahale etmekten kaçınıyor. Yakın zamanda İsrail'i 200 füzeyle vurması bile tek seferlik bir yanıttı ve savaşa katılmak değildi.

Gazze ve Lübnan'daki sahne derinlemesine bir gözden geçirmeyi gerektiriyor. Filistin devleti, Filistin Ulusal Otoritesi’nin rüyası, Arapların, Batının, Rusların ve Çinlilerin talebi, İsrail, Hamas ve İran'ın ise kabusudur. Lübnan'da rehin alınmış devletin kurtulması bir umuttur ve Aristo’nun dediği gibi umut uyanık insanın rüyasıdır.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.