Yeni teknoloji baronlarının yükselişiyle insanlığın yok olma olasılıkları

Fotoğraf: (Shutterstock)
Fotoğraf: (Shutterstock)
TT

Yeni teknoloji baronlarının yükselişiyle insanlığın yok olma olasılıkları

Fotoğraf: (Shutterstock)
Fotoğraf: (Shutterstock)

Osama Esber

İtalya asıllı ABD’li düşünür Loretta Napoleoni'nin kısa bir süre önce Seven Stories Press yayınevi tarafından çıkarılan yeni kitabı ‘Technocapitalism: The Rise of the New Robber Barons and the Fight for the Common Good’ (Teknokapitalizm: Yeni Soyguncu Baronların Yükselişi ve Kamu Yararı İçin Mücadele) küresel durumu modern şirketlerin yükselişi, halklar pahasına zenginliğin zirveleri ve insanoğlunun bekasını tehdit eden felaket sonuçları açısından analiz eden bir eleştirel düşünce tezi olarak görülebilir.

Yazar, yeniyi anlama ve baş döndürücü hızla değişen bir gerçekliğe uyum sağlama konusundaki yetersizliğimizin neden olduğu ‘kaygı salgını’ adını verdiği yeni bir olgudan bahsediyor. Hatta beynimizin bu kadar yüksek düzeyde bir belirsizlikle baş edemediği bile söylenebilir. Çünkü biz, şimdiki zaman ile gelecek arasındaki sınırların kaybolduğu bir zaman ölçeğinde, olanlar ile olabileceklerin kesiştiği 'geleceğin şimdisinde' yaşıyoruz. Yazar, insanların atalarının, belirsizlik içinde, sınırlı bilgiye sahip oldukları ve değişimin kaprislerinin insafına kaldıkları, ancak çevrelerine uyum sağladıkları ve acılara ve zorluklara rağmen yaşamlarını sürdürdükleri, bugünkü yaşamlarımıza benzer tehlikeli ve değişken dünyalardaki yaşamlarına da geri dönüp değiniyor. Ancak Napoleoni'ye göre asıl korkutucu olansa insanların geçmişte kullandıkları araçların artık işe yaramaması ve başta insanlar arasındaki dayanışma olmak üzere varlıklarını koruyan değerlerin buharlaşması ve romancı Haruki Murakami'nin "Herkes, derinlerde bir yerde, dünyanın sonunu bekliyor” diye tanımladığı imrenilmeyecek bir duruma gelene kadar ‘tarihin bencil bir dönemine’ girmiş olmamızdır. Napoleoni, içinde bulunduğumuz yeni varoluşsal paranoya durumunu, insanlığın gezegeni kurtarmak için rasyonel bir seçim yapması halinde anlaşılabilecek ve yüzleşilebilecek tehlikelerle dolu ve giderek karanlıklaşan bir geleceği ortaya çıkarırken, insan direncini yok eden bir ‘korku politikası’ olarak tanımlıyor.

Karamsarlık çağı

Yazar yeni insan jeolojik çağını (antroposen) ele alıyor ve bu çağı karamsarlık çağı, doğanın artık değişimi yönlendirmediği ve Frankenstein’ın canavarının, yani yapay zekanın (AI) gezegenin dümenini ele geçirdiği bir çağ olarak tanımlıyor. Yazara göre bu durum şimdiye kadar sadece büyük bir kaygı üretti. Çünkü temelde olumsuzluklara odaklanıyoruz ve hayat artık iyi olmasa ve umut alanı daralmış olsa bile bizi umutlu hissettirecek olumlu şeyler kalmadı. Yapay zekanın ortaya çıktığı, temiz havayı kaybettiğimiz, buzdağlarının eridiği ve rengarenk mercan resiflerinin yok olduğu bir dönemde yaşıyoruz. On binlerce hayvan türünün nesli tükeniyor, ara mevsimler kalkıyor ve teknolojik dönüşümün, tüm dünya nüfusu pahasına bencil bir azınlığın kârını en üst düzeye çıkarmak için kontrol ve tekelleşme dışında herhangi bir olası tezahürünü ayırt etmek zorlaşıyor.

Yazar Loretta Napoleoni'ye göre teknoloji, insanlığın yeni jeolojik çağının bir ürünü ve onu kontrol edersek yüce hedeflere ulaşmamıza yardımcı olabilir, ama tekelleştirilirse bize büyük zarar verir. Modern teknolojiyi kontrol edenlerin nihai hedefi kâr etmektir. Tıpkı geleneksel arabalara kıyasla hidrokarbon enerjisinin çok daha azını tüketen ve yenilenebilir kaynaklardan elde edilen enerjiyle hareket eden elektrikli arabalar gibi. Ancak bu gelişmeler, imha edilmeleri için halen net bir mekanizma olmadığı için tehlikeli olan elektrikli araç bataryalarının üretimi sorununa bir çözüm getirmedi. 2017 yılında yapılan araştırmalar, tek bir elektrikli otomobilin üretiminin, bataryanın karbon ayak izi nedeniyle geleneksel bir otomobile göre yüzde 60 daha fazla CO2 yaydığını gösterdi.

Yazar, yeniyi anlama ve baş döndürücü bir hızla değişen bir gerçekliğe uyum sağlama konusundaki yetersizliğimizin neden olduğu ‘kaygı salgını’ adını verdiği yeni bir olgudan bahsediyor.

Napoleoni, günlük hayatımızda artık kendimizi huzurlu hissetmediğimizi, adımlarımızı endişe ve korkunun yönlendirdiğini, yarına ve onun getireceklerine dair endişe duyduğumuzu ve iyi bir hayat yaşayamayacağımız bir zamanın geleceğinden korktuğumuzu ekliyor. Napoleoni’nin analizine dayanarak, dünyadaki mevcut durumun milyonlarca insanın bu acı gerçekle yüzleştiğini ve bunun bedelini ödediğini söyleyebiliriz. Çünkü Ukrayna'da ya da başka bir yerde yaşananlar Ortadoğu'daki bir insanın iflas etmesine ya da aç kalmasına neden olabilir. Gazze’deki savaş, içinde savaşıldığı ve sakinlerinin başlarına acımasızca yıkıldığı coğrafyanın ötesinde amaçlara hizmet ediyor. ABD'li gazeteci Chris Hedges bu savaşı Kuzey'in Güney'e verdiği ‘Bize itaat etmezseniz sizi ezeriz’ mesajı olarak tanımlıyor. Dünyanın dört bir yanında insanların elektrik, su, gaz, telefon, internet ve temizlik faturaları için ödedikleri paralar sadece birkaç kişinin cebine giriyor. Devlet öldü, Ortadoğu'da ve başka yerlerde artık yoksulları koruyacak bir kurum yok. Yazarın yeni ‘baronlar’ ve ‘hırsızlar’ olarak adlandırdığı teknoloji alanındaki ilerlemenin tekelcileri, kişisel çıkarları için gece gündüz dünyanın boğazını sıkmaya çalışıyorlar. İklim değişikliğinin kötüleşmesi ve doğal felaketlerin gezegeni harap etmesi onlar için önemli değil.

Yeni yaradılış

Yazar bu olguları, zamanın olağanüstü hızlanmasının şimdiki zaman ile geleceğin kesiştiği olağanüstü bir değişim döneminde doğan yeni bir oluşum olarak tanımlıyor. Teknoloji ve yapay zeka dönüşümün hızını belirlerken, bu geçiş çoğu insan için zihinsel, duygusal ve varoluşsal olarak dayanılmaz bir hızda gerçekleşiyor. Her şey bir anda değiştiğinden, her türlü çaba boşa görünüyor. Çoğu insan her türlü başarının göz açıp kapayıncaya kadar kıymetini yitirdiğini hissediyor. Yazara göre şimdiki zamanın beyhudeliği o kadar rahatsız edici ki, kaygı bazen bizi felç ediyor.

zaxscdfvgb
Loretta Napoleoni (Facebook)

Önemli ve tehlikeli bir noktaya değinen Napoleoni, Kovid-19 pandemisinin, pandemik anksiyete olgusunu tetikleyen olaylardan biri olduğunu ve bunun sonucunda ortaya çıkan akıl hastalığı, bilinmeyene karşı duyulan korkunun tetiklediği bir dizi olumsuz düşünce olarak tanımlanabileceğini söylüyor. Napoleoni’ye göre belki de bu anksiyete, mevcut kesinliklerin parçalanma ve yeni ufukların ortaya çıkma hızından kaynaklanıyordu. Doğru cevabı bulmaya yardımcı olabileceği için geçmişe geri dönen Napoleoni, her büyük dönüşümün şafağında, bilinmeyeni kucaklayan vizyon sahiplerinin, neler olup bittiğini diğerlerinden daha hızlı fark eden ve bazen toplumun tamamına fayda sağlayan olumlu bir dönüşüme katkıda bulunan insanların olduğunu söylüyor. Örneğin çeliğin endüstriyel kullanımı modern şehirlerin doğuşuna yol açtı. Çelik 4 bin yıldır alet yapımında kullanılıyor olsa da demir cevherinden çelik üretmek için ilk ucuz endüstriyel süreç olan ‘Bessemer süreci’ gerçekten devrim niteliğindeydi. Yöntem, 1855 yılında sürecin patentini alan Henry Bessemer tarafından bulundu. Süreç, erimiş demire hava basarak demiri oksitlemek suretiyle demirdeki safsızlıkların (empürite) giderilmesine dayanıyor. Safsızlıklar oksitlenir ve oksitlenmeden kaynaklanan ısının bir sonucu olarak demir erir. Bu işlem çeliği köprü, demiryolu, makine ve gökdelen yapımında yaygın olarak kullanılan dünyanın en büyük endüstrilerinden biri haline getirdi. ABD’de etkili olduğu kanıtlanan bu yöntemin kullanılması hem kapitalistler hem de işçiler olmak üzere herkese fayda sağladı.

Yazar, dönüşümü onu Amerikan tarihinin en zengin adamlarından biri haline getiren, ancak zekası sadece kendisi ve ailesi için muazzam bir servet yaratmakla kalmayıp aynı zamanda diğer insanların yaşamlarını da iyileştiren Andrew Carnegie'ye övgüde bulunuyor. Napoleoni, bu kapitalistlerin biriktirdikleri servet ne olursa olsun ‘Büyük Dönüşüm’ sırasında başarılı vizyonerlerin gerçek başarısının, insanlığın ilerlemesine katkıda bulundukları sıçramanın boyutu olduğunu savunuyor.

Yapay zekanın ortaya çıktığı, temiz havayı kaybettiğimiz, buzdağlarının eridiği bir zamanda yaşıyoruz.

Yararın evrenselleştirilmesine ilişkin bu farkındalık olmaksa ilerleme, ya yoksullaştırma ya baskı ya da dolandırıcılık ve sahtekarlık yoluyla topluma zararlı olmaya mahkumdur. Tıpkı açgözlülük nedeniyle büyük iş ve para kayıplarına yol açan kripto para borsalarını hileli bir şekilde yöneten Sam Bankman-Fried gibilerinin yaptığı gibi. Ayrıca kan dökmeye dayalı pazarlama kaynaklarını güvence altına almak için siyaseti yönlendiren ve savaşları körükleyen silah şirketlerini de eleştiren yazar, bu şirketlerin başındaki soyguncu baronların, kâr ve faydaların yalnızca kendilerine ait olması ve hiçbirinin genel olarak insanların içinde bulundukları mevcut koşulları iyileştirmeye fayda sağlamaması bakımından önceki kapitalistlerden farklı oldukları sonucuna varıyor.

Adaptasyonun tarihçesi

Yazar, insan türünün Dünya gezegenindeki yolculuğundaki uzun soluklu adaptasyonun tarihçesinden bahsediyor. Eğer merakımız ve sezgilerimiz bilinmeyene karşı duyduğumuz korkunun üstesinden gelmeseydi, muhtemelen hayatta kalamayacağımızı savunuyor. Taş Devri’ndeki atalarımızı korkularının üstesinden gelip ailelerinin ve kabilelerinin güvenliğini terk etmeye iten, evimizin ve çevremizin sınırlarının ötesinde ne olduğuna dair merak ve daha zengin bir yaşam olduğunun farkına varmaktı. İçinde bulunduğumuz durumda da farklı değiliz. Ancak kaygımızı besleyen şey yalnızca bilinmeyene karşı duyduğumuz korku değil, aynı zamanda şimdiki zamanın geleceğe dönüşme ve gerçekliğin değiştirilip yeniden keşfedilme hızıydı. Bu da hepimizi kesinliklerin hızla paramparça olduğu bir dünyayla başa çıkmaya karşı bizi hazırlıksız yakalıyor.

cdvfrgbthy
Teknokapitalizm: Yeni Soyguncu Baronların Yükselişi ve Kamu Yararı İçin Mücadele kitabının kapağı

Yazar Napoleoni'ye göre şu an yaşanan, birkaç yeni vizyonerin, ileri teknolojiyle donanmış küçük bir grup zeki girişimcinin, değişimin hızını kendi avantajlarına kullanabilmeleri ve evrimi tekellerine alarak şimdiki zamandan/gelecekten faydalanabilmelerinden ibaret. Onlar teknolojiyi anladılar ve bunu kurnazlıkla kendi avantajları için kullandılar. Ancak bunu yaparken de benzersiz faydasını kötüye kullandılar ve nihayetinde topluma zarar verdiler.

Kitap, modern teknolojinin seçkinler lehine iş yapma hızının yarattığı yeni bir yasal belirsizliğe işaret ediyor. Bu durum yasaların karışmasına, güvenilmesinin zorlaşmasına ve yoruma açık hale gelmesine yol açtı. Böylece yetenekli avukatlar, bu tür hızlı gelişmelerle başa çıkmaya hazır olmayan işçilerin zararına olacak şekilde her davayı kazanabilir hale geldi. Amazon'un ve Uber'in işgücü piyasasını yok ederek yaptığı da budur. Buna karşı düzenlenen gösteriler ve grevler hiçbir işe yaramadı.

İleri teknolojiyle donanmış küçük bir grup bilgili müteahhit, değişimin hızını kendi avantajlarına kullanmayı başardı.

Kitap aynı zamanda yapay zekanın potansiyelini ve doğru şekilde kullanılması halinde oynayabileceği son derece olumlu rolü vurguluyor. Yapay zeka, insanların yaşamlarını iyileştirmek ve gezegeni kurtarmak için alçak Dünya yörüngesindeki uzay istasyonlarından yönetebileceğimiz ve denetleyebileceğimiz robotlarla uzayı kolonileştirmemize yardımcı olabilir. Ancak yazar, yapay zekanın yanlış ellere düştüğüne ve kapınıza gelen posta paketinden, cep telefonunuza yanıt veren ve sizi gideceğiniz yere ulaştıran arabaya ve insansız hava araçları (İHA) tarafından fırlatılan füzeye kadar gezegendeki her şeyi yönlendiren korku politikası altında belli başlı kişilerin ceplerine hizmet etmek için kullanıldığına inanıyor.

Kitabın bazı bölümleri, uzayın kolonileştirilmesi ve düşük maliyetli bir uzay sömürüsü yarışının önünü açan küçük uyduların icadına dikkati çekiyor. Küçük uydular Dünya tarafından yayınlanan radyo sinyallerini algılayabilir. Bu da bir felaket durumunda, etkinin derecesi ve en çok etkilenebilecek alanlar hakkında ön bilgi sağlayabilecekleri anlamına geliyor. Ancak şu anda yaşanmakta olan, yazarın ‘uzayın özelleştirilmesi’ olarak adlandırdığı, özellikle de Rusya, Çin, Hindistan ve ABD için bir çöplük ve silah deneme alanı haline gelen alçak Dünya yörüngesi aracılığıyla uzayı tekelleştirmeye yönelik farklı türde bir yarış. Gezegendeki bu çöplük, Dünyanın tüm uzay çevresini tehdit ediyor. Parçalanma, yüksek yayılma hızı ve bir yerden diğerine hızlı hareket olarak tanımlanıyor. Böylece gelecekteki herhangi bir uzay aracı, eğer bunu başarabilirse, yolculuğuna devam etmek için bir mayın tarlasını ya da uzayda yüzen enkaz ve döküntü bataklığını geçmek zorunda kalacak. Birleşmiş Milletler (BM) üyesi devletler tarafından 1967 yılında imzalanan ve ulusların ve bireylerin uzay nesneleri üzerinde mülkiyet ya da egemenlik iddiasında bulunmalarını yasaklayan Dış Uzay Anlaşması’na rağmen, uzayı gayrimenkul gibi bölmek için organize girişimler olduğu görülüyor.

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.

 



Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
TT

Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)

Dünya liderleri, Pazar günü Sydney’in Bondi Sahili’nde düzenlenen Yahudi kutlamasına yönelik saldırıyı şiddetle kınadı. Saldırıda en az 12 kişi hayatını kaybetti, onlarca kişi yaralandı.

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, olayı “Avustralya’daki Yahudilere yönelik bir saldırı. Hanuka Bayramı’nın ilk günü, normalde sevinç ve inançla kutlanması gereken bir gün…” sözleriyle değerlendirdi ve polis ile güvenlik güçlerinin olaya karışanları tespit etmek için çalıştığını söyledi.

frgt
Avustralya Güvenlik İstihbarat Teşkilatı (ASIO) Güvenlik Genel Direktörü Mike Burgess, Sidney'deki Bondi Plajı saldırısının ardından 14 Aralık 2025'te Canberra'daki Parlamento Binası'nda düzenlenen basın toplantısında konuşuyor (EPA)

Avustralya muhalefet partisi Liberal Parti lideri Susan Lee, “Avustralyalılar bu akşam derin bir yas içinde. Şiddet ve nefret, toplumumuzun kalbini vurdu… Hepimizin bildiği ve sevdiği Bondi’de” ifadelerini kullandı.

frgt
Avustralya Federal Polisi'nde ulusal güvenlikten sorumlu geçici komiser yardımcısı Nigel Ryan (EPA)

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, “Bu dünyada antisemitizme yer yok. Kalplerimiz bu korkunç saldırının kurbanları, Yahudi toplumu ve Avustralya halkı ile birlikte” dedi.

Saldırıya ilişkin tepkilerini dile getiren dünya liderleri arasında İngiltere Başbakanı Keir Starmer, olayın “son derece üzücü haberler” olduğunu söyledi. Yeni Zelanda Başbakanı Christopher Luxon ise, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın bir aile gibi olduğunu belirterek, Bondi’deki saldırının kurbanlarıyla dayanışma içinde olduklarını ifade etti.

sd
Avustralya polisi ve acil durum ekipleri, 14 Aralık 2025'te Bondi Plajı'ndaki silahlı saldırı olayının yaşandığı yere yakın bir bölgede çalışıyor (EPA)

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar, saldırının “Yahudi topluluğuna yönelik antisemitizmin bir sonucu” olduğunu ifade etti. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “Avustralya ve Yahudilerle dayanışma içindeyiz. Şiddet, nefret ve antisemitizme karşı birleşiyoruz” açıklamasında bulundu.

İspanya Dışişleri Bakanı José Manuel Albares, Norveç Başbakanı Jonas Gahr Støre ve İsveç Başbakanı Ulf Kristersson da benzer şekilde saldırıyı kınayarak, kurbanlar ve ailelerine başsağlığı dileklerini iletti.

ABD ve Kanada yetkilileri de saldırıyı terör eylemi olarak nitelendirerek, kurbanlara ve Avustralya halkına destek mesajı verdi. Almanya’daki Yahudi Derneği ise yaptığı açıklamada, “Derin bir şok içindeyiz. Antisemitizm öldürür” ifadelerini kullandı.

New South Wales Başbakanı Chris Minns, “Hanuka’nın ilk günü kutlanan bir bayram, ne yazık ki bu korkunç saldırı nedeniyle kabusa dönüştü. En az 12 kişi hayatını kaybetti, saldırganlardan biri de öldü” dedi.


Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
TT

Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)

Bondi Plajı’nda düzenlenen Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında yaşanan ve en az 12 kişinin yaşamını yitirdiği saldırıya dair ortaya çıkan görüntülerde, bir sivilin saldırgana müdahale ederek silahını elinden aldığı görüldü. Söz konusu davranış, kamuoyunda geniş yankı uyandırırken, çok sayıda kişinin hayatının kurtarılmış olabileceği değerlendirildi.

Görüntülerde, otoparkta beyaz tişört giymiş bir kişinin, tüfek taşıyan koyu renkli tişörtlü saldırgana hızla yaklaştığı, arkasından saldırarak silahı ele geçirdiği ve ardından silahı saldırgana doğrulttuğu görülüyor. Saldırganın dengesini kaybederek geriye doğru çekildiği ve köprüye doğru yöneldiği, kahraman vatandaşın silahı daha sonra yere bıraktığı anlar videoda net şekilde yer alıyor.

Olay anına ait görüntüler kısa sürede sosyal medyada yayılırken, çok sayıda kullanıcı müdahalede bulunan kişinin cesaretini övdü ve bu davranışın birçok insanın hayatını kurtarmış olabileceğini dile getirdi. Avustralya merkezli News.com.au sitesi, kahraman olarak anılan kişinin Sidney’de yaşayan ve Sutherland’da bir manav işleten 43 yaşındaki Ahmed el-Ahmed olduğunu duyurdu.

İki çocuk babası olan Ahmed’in, bu müdahalesi sırasında iki kurşunla yaralandığı, kuzeninin 7News kanalına yaptığı açıklamayla doğrulandı. Duygusal görüntülerde, 43 yaşındaki manavın saldırganlardan birinin silahını zorla aldığı anlar dikkat çekti.

h
Viral videodan bir görüntü (ABC Avustralya Haber Ağı)

Reuters, güvenilir görüntüler üzerinden videonun doğruluğunu teyit etti. Ajans ayrıca, söz konusu görüntülerdeki saldırganların, daha sonra polis tarafından çevrelendiği doğrulanan kişilerle aynı kişiler olduğunu, kıyafetlerinden yola çıkarak belirlediğini aktardı. Şüpheli saldırganlardan birinin öldürüldüğü, diğerinin ise ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldığı bildirildi.

“Nefreti körüklüyor” açıklaması

Saldırıdan saatler sonra açıklama yapan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ağustos ayında Avustralya Başbakanı Anthony Albanese’ye bir mektup gönderdiğini ve Canberra yönetimini “antisemitizm ateşini körüklemekle” suçladığını söyledi.

Albanese hükümetinin Filistin devletini tanımayı da içeren politikalarının, Yahudi karşıtlığını teşvik ettiğini ve sokaklarda yayılmasına neden olduğunu savunan Netanyahu “Antisemitizm bir kanserdir. Liderler sessiz kaldığında yayılır. Zayıflığın yerini eylem almalıdır” ifadelerini kullandı.

Saldırıyı “dehşet verici” olarak nitelendiren Netanyahu, “Bu soğukkanlı bir cinayettir. Ne yazık ki her dakika kurbanların sayısı artıyor. En uç kötülüğü gördük. Aynı zamanda Yahudi kahramanlığının zirvesine de tanık olduk” dedi. Netanyahu, kendisinin Yahudi olduğunu söyleyen ve saldırganlardan birinin silahını alan bir sivile atıfta bulundu.

Netanyahu açıklamasında, “Küresel antisemitizme karşı bir mücadele içindeyiz. Bununla mücadele etmenin tek yolu onu açıkça kınamak ve kararlılıkla karşı durmaktır. İsrail’de yaptığımız da budur. Ordumuz, güvenlik güçlerimiz, hükümetimiz ve halkımızla birlikte bunu sürdürmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Avustralya hükümetine dolaylı eleştirilerde bulunan Netanyahu, “Kınamayan, hatta teşvik edenleri kınamayı sürdüreceğiz. Özgür ülkelerin liderlerinden beklenen adımları atmaları için baskı yapmaya devam edeceğiz. Teslim olmayacağız, eğilmeyeceğiz ve atalarımızın yaptığı gibi mücadeleyi sürdüreceğiz” dedi.


Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
TT

Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)

United Airlines’a ait bir Boeing 777-200ER uçağı, kalkış sırasında meydana gelen motor arızası nedeniyle pistte çıkan yangın sonucu dün Tokyo’ya gitmek üzere havalandığı Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri dönmek zorunda kaldı.

Fransız Haber Ajansı AFP’nin aktardığına göre United Airlines şirketi, “UAL803, kalkıştan kısa bir süre sonra Washington’daki Dulles Uluslararası Havalimanı’na geri döndü ve motorlarından birinde meydana gelen güç kaybını gidermek için güvenli bir şekilde indi” açıklamasını yaptı ve 275 yolcu ve 15 mürettebat arasında yaralanan olmadığını belirtti.

Açıklamaya göre yolcuların başka bir uçakla United Airlines uçuşunun asıl varış noktası olan Tokyo Haneda Havalimanı'na götürmesi planlanıyor.

ABD'nin başkenti Washington’daki en büyük havaalanı olan Dulles Uluslararası Havaalanı’nın sözcüsü, uçağın saat 12:20 civarında (17:20 GMT) kalktığını ve olayın ‘pist yakınlarındaki bazı ağaçlarda yangına neden olduğunu’ söyledi.

Sözcü, açıklamasına şöyle devam etti:

“Yangın söndürüldü, uçak Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndü, saat 13.30 civarında güvenli bir şekilde indi ve havalimanı itfaiye ekipleri tarafından incelendi.”

Hasar gören pistin sınırlı bir süre için kapatıldığını açıklayan sözcü, Dallas Uluslararası Havaalanı'nda birkaç pist olduğu için diğer uçuşların etkilenmediğini de sözlerine ekledi.

rfgtyh
Uçak Dulles Uluslararası Havalimanı'na indikten sonra, bir acil müdahale aracı pistin yakınlarındaki yangını söndürmeye çalışıyor (Reuters)

ABD Federal Havacılık İdaresi (FAA), uçağın ‘kalkış sırasında motor arızası’ yaşadığı için Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndüğünü açıkladı, ancak daha fazla ayrıntı vermedi. FAA, olayı soruşturacağını belirtti.

ABD Ulusal Ulaşım Güvenliği Kurulu (NTSB) da resmi bir soruşturma açıp açmayacağına karar vermek için şu anda olayla ilgili verileri topladığını duyurdu.

Havacılık haber ağı AIRLIVE, uçağın motorunun kalkış sırasında alev aldığını ve pistin sonunda yangına neden olduğunu bildirdi.

AIRLIVE, olayın ardından acil iniş denemesi öncesinde uçağın ağırlığını azaltmak için kritik bir güvenlik prosedürü olan yakıt boşaltma manevrası yaptığının görüldüğü bildirdi.

AIRLIVE tarafından yayınlanan uçak kayıt bilgilerine göre uçak 1998 kasımında Continental Airlines'a teslim edilmiş, daha sonra United Airlines tarafından satın alınmış ve (2024 yılından beri GE Aerospace olarak bilinen) iki General Electric motorla donatılmıştı.