NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, Şarku’l Avsat’a konuştu: Çin'e ‘güçlü bir mesaj’ gönderdik… ABD'nin Ukrayna'ya desteğinin devam etmesini bekliyorum

Stoltenberg, Ukrayna’nın Rusya içindeki askeri hedefleri vurmasına yönelik kısıtlamaların gevşetilmesinden duyduğu memnuniyeti ifade etti

TT

NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, Şarku’l Avsat’a konuştu: Çin'e ‘güçlü bir mesaj’ gönderdik… ABD'nin Ukrayna'ya desteğinin devam etmesini bekliyorum

NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, Şarku’l Avsat’a konuştu: Çin'e ‘güçlü bir mesaj’ gönderdik… ABD'nin Ukrayna'ya desteğinin devam etmesini bekliyorum

Jens Stoltenberg 2014 yılında Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilat’nın (NATO) başına geçtiğinde muhtemelen Avrupa'nın İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana en büyük savaşı yaşayacağını tahmin etmiyordu. NATO Genel Sekreterliği görevini ekim ayında Mark Rutte'a devretmeye hazırlanan eski Norveç Başbakanı Stoltenberg, Batılı müttefikleri bir araya getirmeyi ve NATO’ya üye ülke sayısını 32’ye yükseltmeyi başardı. Bunun yanında NATO üyesi devletlerden, Rusya ile savaşında Ukrayna'yı mali ve askeri olarak desteklemeye devam etmeleri için söz aldı.

ABD’de kasım ayında yapılması planlanan başkanlık seçimlerinde eski Başkan Donald Trump'ın yeniden seçilmesi olasılığı NATO’nun çalışmalarına gölge düşürürken Stoltenberg, ABD'nin Ukrayna’ya verdiği desteğin ve NATO'yu güçlendirme konusundaki kararlılığının devam etmesi konusunda iyimser olduğunu ifade etti.

NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, Washington’daki 75. NATO Zirvesi sonunda Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, ABD'nin Ukrayna’yı desteklemeyi sürdürmesinin ‘özellikle bugün Ukrayna'da olanların yarın Asya'da tekrarlanması ihtimalinden dolayı’ kendi güvenlik çıkarlarına da uygun olduğunu söyledi.

NATO üyesi ülkelerin, Ukrayna’nın Rusya içindeki meşru askeri hedefleri vurmasına yönelik kısıtlamaların gevşetilmesinden duyduğu memnuniyeti dile getiren Stoltenberg, Batı'nın Ukrayna'ya desteğinin devam etmesi gerektiğini vurguladı.

saxcdvf
NATO üyesi ülkelerin liderleri Washington'daki zirvede bir araya geldiler (DPA)

Pekin'in NATO'nun Hint-Pasifik bölgesini istikrarsızlaştırdığı yönündeki suçlamasını reddederek, Belarus ile yaptığı askeri tatbikatlarla NATO üyesi ülkelerin sınırlarına yaklaşanın Çin olduğunu söyleyen NATO Genel Sekreteri, Washington'daki zirvede NATO'nun Rusya'nın Ukrayna’da yürüttüğü savaşa destek verdiği için Çin'e ilk kez ‘güçlü bir mesaj’ verdiğini ve bundan memnuniyet duyduğunu belirtti.

Ortadoğu ile ilgili olarak Gazze'de ateşkes için sürdürülen çabaları desteklediğini, ancak çatışmada ‘NATO'nun doğrudan bir rol oynamadığını’ ifade eden Stoltenberg, NATO'nun Ortadoğu'daki ortaklıklarından Suudi Arabistan ile terörle mücadele, İran'ın bölgenin istikrarını bozan faaliyetleri ve deniz seyrüsefer güvenliği konularında yapılan iş birliğine övgüde bulundu.

İşte NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile yapılan röportajın tam metni:

 Ukrayna'nın sağlamlığı ve NATO'nun sorumluluğu

NATO’nun kuruluşunun 75. yıldönümü münasebetiyle bu hafta Washington’da bir araya gelen NATO ülkeleri liderleri, Ukrayna için en büyük yardım paketlerinden birini onayladı. Rusya’nın 2022 yılının şubat ayında Ukrayna’ya karşı açtığı savaşın başlamasından bu yana ABD ve müttefikleri ilk kez Kiev'e F-16 savaş uçakları göndermeyi kabul etti. Ayrıca önümüzdeki yıl en az 40 milyar euroluk yardım taahhüdünde bulundular. NATO ülkeleri liderleri, bu yardımın Ukrayna ordusunun doğu ve güney cephelerinde yaşanan ve NATO’dan üst düzey bir yetkilinin ifadesiyle ‘Birinci ve İkinci Dünya Savaşları sırasındaki siper savaşlarını andıran’ şiddetli çatışmalara dayanma gücünü arttırmasını umuyor.

Ukrayna'daki zorlukları kabul eden Stoltenberg, Rusya’nın NATO Zirvesi’nden hemen önce Ukrayna’daki bir çocuk hastanesine düzenlediği saldırıya atıfta bulunarak “Savaş sahasındaki durum zor. Rusların yeni saldırılar düzenlemeye çalıştıklarını, Ukrayna şehirlerini vurduklarını ve masum sivilleri öldürdüklerini görüyoruz" dedi.

Ukrayna’daki savaş başladığında çoğu uzmanın ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Kiev'i birkaç gün içinde, Ukrayna'nın geri kalanını ise birkaç hafta içinde kontrol altına alınacağını düşündüğünü belirten Stoltenberg, “Ancak böyle bir şey olmadı” dedi.

NATO Genel Sekreteri, şöyle devam etti:

“Ukraynalılar savaşın başında Rusya tarafından işgal edilen toprakların yüzde 50'sini geri almayı başardılar. Tahıl ve diğer ürünleri dünya pazarına ihraç etmek için Karadeniz'de bir koridor açabildiler. Ayrıca Rus işgalcilere saldırıp ağır kayıplar verdirebildiler. Savaşlar doğası gereği öngörülemez olsa da Ukraynalılar Rusya’nın savunma güçlerine karşı koyabileceklerini kanıtladılar. Biz, önemli ölçüde destek sağlamaya devam etmekle yükümlüyüz.”

NATO Genel Sekreteri, bu çerçevede NATO üyesi ülkelerin Washington'daki NATO zirvesinde Ukrayna'ya yönelik önemli askeri desteğin yoğunlaştırılması ve sürdürülmesi konusunda vardıkları mutabakata övgüde bulundu.

Rusya içindeki askeri hedeflerin vurulması

Başta ABD olmak üzere bazı Batılı ülkelerin Ukrayna'ya saldırı silahları vermeyi kabul etmelerinin önündeki en büyük engel, Rusya içindeki hedeflerin vurulmasına karşı çıkmalarıydı. Ancak Rusya içindeki hedeflerin vurulmasını ‘meşru müdafaa’ hakkı olarak gören Stoltenberg, “Bunun Rusya tarafından Avrupa’da barışçıl, bağımsız ve egemen bir devlet olan Ukrayna’ya karşı yürütülen bir saldırı savaşı olduğu unutulmamalı. Bu uluslararası hukukun açıkça ihlali. Uluslararası hukuka göre Ukrayna meşru müdafaa hakkına sahip” ifadelerini kullandı.

Söz konusu meşru müdafaa hakkının saldırganın, yani Rusya'nın topraklarındaki meşru askeri hedeflere saldırma ya da onları vurma hakkını da içerdiğini vurgulayan NATO Genel Sekreteri, bu yüzden Ukrayna’nın Rusya’nın derinliklerinde saldırılar gerçekleştirdiğini söyledi.

Stoltenberg, NATO üyesi ülkeler arasında Ukrayna’ya verilen silahlara getirilen kısıtlamalar konusunda   anlaşmazlıklar olmasına rağmen kısıtlama getiren ülkelerin, özellikle de çatışmaların çoğu Ukrayna'nın derinliklerinde gerçekleştiğinden bu kısıtlamaları gevşettiklerini vurguladı.

Ukrayna'nın Rusya topraklarına saldırmasına izin verilmesinin önemini açıklamak için Harkiv cephesini örnek gösteren Stoltenberg, “Rusya şimdi Harkiv bölgesinde yeni bir cephe açtı, cephe hattı ile sınır hattı aşağı yukarı aynı. Doğal olarak Ukrayna'nın kendini savunmasının tek yolu cephe hattının dışında saldırmak. Bu da Rusya toprakları içinde saldırılar düzenlemek anlamına geliyor. Dolayısıyla önemli olan Ukrayna'ya ihtiyaç duyduğu imkanları sağlayabilmemiz. Müttefiklerimizin bu silahların kullanımına yönelik kısıtlamaları gevşetmesini memnuniyetle karşılıyorum” diye konuştu.

İran ve Kuzey Kore'nin rolü

NATO üyesi ülkelerin liderleri Washington’daki zirvede Rusya'nın Ukrayna'da yürüttüğü savaşta İran, Kuzey Kore ve Çin'den aldığı desteğin etkisini ele aldılar.

Stoltenberg, bu hususta şunları söyledi:

“Görüyoruz ki otoriter güçler, Rusya'yı desteklemek ve bu acımasız savaşı yürütmesini sağlamak için ittifak halindeler. Buna Kuzey Kore gibi ülkelerin yanı sıra Çin ve İran da dâhil. İran, Ukrayna'da çok fazla acıya ve hasara neden olan ve Rusya'nın bu savaşı yürütmesine yardımcı olan çok sayıda Şahid model insansız hava aracını (İHA) Moskova’ya teslim etti.”

İran'ın Rusya’ya balistik füze tedarik etme olasılığının Ukrayna'daki savaşın şiddetlenmesi açısından son derece tehlikeli olacağı uyarısında bulunan Stoltenberg, “NATO müttefikleri, bölgede ve ötesinde istikrarı bozucu faaliyetleri nedeniyle İran'a uzun yıllardır sert yaptırımlar uyguluyor. Elbette bu yaptırımlar İran'ın nükleer programının yanı sıra füze programını da hedef alıyor. İran'ın Rusya'ya verdiği destek, bu yaptırımların İran'ın, Rusya'yı desteklerken yaptığı gibi, yasadışı savaşını destekleme imkanlarını sınırlamasının önemini ortaya koyuyor” şeklinde konuştu.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg: İran yapımı Şahid model İHA’lar Ukrayna'da büyük acılara neden oldu.

Pekin’in Moskova'yı güçlendirmesi

NATO Zirvesi sırasında Çin'i Rusya’yı desteklediği için sert bir dille eleştiren Stoltenberg, “Her şeyden önce Çin'in Rusya'nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü savaşın kritik bir destekçisi olduğuna şüphe yok. Çünkü Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmak için kullandığı bombaları, uçakları ve füzeleri üretmek için ihtiyaç duyduğu elektronik parçalar, mikroçipler, çift kullanımlı ekipmanlar ve araçların neredeyse tamamını Çin sağlıyor. Çin'in Rusya'nın savaş ekonomisine verdiği destek olmasaydı, Rusya Ukrayna'ya açtığı bu savaşı yürütemezdi” dedi.

Pekin'in NATO’nun nihai bildirisine verdiği öfkeli tepkiye değinen NATO Genel Sekreteri “Çin'in bu tepkisinin, doğru bir noktaya temas ettiğimizi gösterdiğine yürekten inanıyorum” ifadelerini kullandı. Stoltenberg, küresel ekonominin yüzde 50'sini oluşturan NATO üyesi 32 ülkenin ilk kez Çin'in rolünü açıkça vurgulama kararının ‘güçlü bir mesaj’ olduğunu da sözlerine ekledi.

Pekin'in NATO'ya yönelik Hint-Pasifik bölgesini istikrarsızlaştırdığı suçlamasına yanıt veren Stoltenberg, “Mesele NATO'nun Hint-Pasifik bölgesine girmesi değil, Çin'in bize yaklaşması. Biz konuşurken Çin, Belarus ile birlikte NATO ve Ukrayna sınırında askeri tatbikatlar gerçekleştiriyor. Ayrıca Çin'in Afrika'da ve Kuzey Kutbu'nda kritik altyapıları kontrol etmeye çalıştığını görüyoruz” ifadelerini kullandı.

Stoltenberg, sözlerine şöyle devam etti:

İkinci olarak, Japonya, Güney Kore, Yeni Zelanda ve Avustralya’daki ortaklarımızla birlikte çalışıyoruz. Bunlar NATO ile güçlü bir ilişki içinde olmak isteyen bağımsız ve egemen ülkelerdir. Bunu memnuniyetle karşılıyoruz.

NATO’nun Kuzey Amerika ve Avrupa arasında bir ittifak olarak kalacağını vurgulayan Stoltenberg, “Küresel bir ittifak haline gelmeyeceğiz, ama küresel riskler, siber tehditler, terörizm ve aynı zamanda Çin'in modern askeri yeteneklere yaptığı büyük yatırımın güvenlik açısından doğurduğu sonuçları ele almak için elbette küresel ortaklarımızla birlikte çalışacağız” diye konuştu.

Batılı ülkelerin verdiği destekteki çatlaklar

ABD’nin Ukrayna'yı ve genel olarak NATO'yu desteklemekten vazgeçebileceği korkusu Washington’daki zirveye damgasını vururken Stoltenberg, ABD’de kasım ayında yapılması planlanan başkanlık seçimleri çerçevesinde oluşan belirsizliğe ve Kiev'e destek konusunda Avrupa'da yaşanan görüş ayrılıklarına rağmen iyimser konuştu. Avrupa'daki NATO müttefiklerinin yanı sıra Kanada gibi ABD'nin de Ukrayna'ya güçlü destek vermeyi sürdüreceğini umduğunu ifade eden Stoltenberg, “Rusya'nın Ukrayna'da zafer kazanmaması bizim güvenlik çıkarlarımızla da örtüşüyor” yorumunda bulundu. Bu desteğin çekilmesinin Rusya Devlet Başkanı Putin'in yanı sıra Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve diğer otoriter ülkelerin liderlerine de uluslararası hukuku ihlal ettiklerinde ya da başka bir ülkeyi işgal ettiklerinde ‘istediklerini alacakları mesajını vereceği’ konusunda uyardı. Stoltenberg, bunun da tüm dünyayı daha tehlikeli hale getireceğinin altını çizdi.

Stoltenberg, kurallara dayalı bir uluslararası düzeni ve tanınmış uluslararası sınırlara saygıyı önemseyen her ülkenin, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik acımasız saldırısının yanına kar kalmasından büyük endişe duyması gerektiğini, zira bu durumun diğer otoriter devletleri de Rusya'yı örnek almaya iteceği uyarısında bulundu.

zaxsdf
Trump ve Stoltenberg'in İngiltere’deki NATO Zirvesi sırasında çekilmiş bir fotoğrafı, Aralık 2019 (AP)

Ukrayna’nın işgalinden birkaç gün önce Çin Devlet Başkanı Şi ve Rusya Devlet Başkanı Putin'in bir ortaklık anlaşması imzaladığını hatırlatan NATO Genel Sekreteri, “Birbirlerine sınırsız ortaklık sözü verdiler. Bu nedenlerle ABD'nin Ukrayna'yı desteklemeye devam etmesini bekliyorum” dedi.

ABD'nin bu desteği taahhüt etmesinin sadece Çin’e dair endişelerden dolayı değil, ABD’nin güvenlik çıkarlarına da uygun olduğu için de önemli olduğunu ifade eden Stoltenberg, “Japonya Başbakanı Fumiyo Kişida'nın kısa süre önce söylediği gibi, bugün Ukrayna'da olanlar yarın Asya'da da olabilir. Yani Ukrayna ve Asya arasında bir bağ var” değerlendirmesinde bulundu. Donald Trump’ın yeniden başkan seçilmesi ihtimaliyle ilgili olarak ise Stoltenberg, eski ABD Başkanı’nın Ukrayna'ya ‘Amerikan yapımı Javelin tank savar sistemleri sağlama kararını hatırlattı. Stoltenberg, “Bu karar, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali karşısında çok önemliydi” dedi.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg: Bugün Ukrayna'da yaşananlar yarın Asya'da yaşanabilir.

Gazze’deki savaş

NATO’nun dünya genelindeki ortaklıklarını, özellikle de ‘Güney komşuları’ olarak adlandırdığı ülkeler aracılığıyla genişletmeye çalıştığını belirten Stoltenberg, buna karşın NATO’nun Gazze'deki insani kayıpların boyutu ve bu eşi benzeri görülmemiş şiddetin bölgesel ve uluslararası yansımaları göz önüne alındığında şaşkınlık ve eleştirilere neden olan Gazze'deki savaşla ilgili bir politikasını ya da tutumunu açıklamaktan kaçındı.

Stoltenberg, bu konuya şunları söyledi:

Tüm NATO müttefikleri ateşkes çağrısında bulundu. Ben de müttefiklerin müzakereleri, ateşkes çabalarını kolaylaştırma ve bu çatışmaya siyasi bir çözümle son verme yönündeki çabalarını destekliyorum. NATO müttefikleri, özellikle Gazze'deki yeni savaşın ardından iki devletli çözümü desteklediklerini ifade ettiler.

NATO Genel Sekreteri, sözlerine şöyle devam etti:

“NATO bir ittifak olarak (bu çatışmada) doğrudan bir rol üstlenmiyor. Bence şu an (bu çatışmada) yeterince aktör var. Başka bir kuruluşun doğrudan müdahil olmasına gerek yok. Ancak elbette ABD ve diğer arabulucuların müzakereleri kolaylaştırma, ateşkes sağlama ve siyasi bir çözüme ulaşma çabalarını destekliyoruz. İnsanların çektiği acıları, son aylarda tanık olduğumuz ölüm ve yıkımı görmek elbette yürek parçalayıcı. Tamda bu yüzden ben ve NATO müttefikleri siyasi bir çözüm bulunması yönündeki tüm çabaları destekliyoruz.”

xcsdfvfd b
NATO üyesi ülkelerin liderleri Washington'daki zirveye katıldılar, 9 Temmuz 2024 (DPA)

Bölgesel iş birliği

Gazze’deki savaşta NATO'nun bir rolü olmadığını belirtirken ittifakın Ortadoğu ülkeleriyle iş birliğinin ve ortaklığının altını çizen Stoltenberg, “NATO'nun Ortadoğu'da bir varlığı ve Körfez bölgesinde ortaklarımız var. Kısa bir süre önce terörle mücadele ve İran'ın istikrarı bozucu davranışları gibi konularda görüşmelerde bulunmak üzere Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'ı ziyaret ettim. Tüm bunlar NATO için olduğu kadar bölgedeki birçok ülke için de büyük bir endişe kaynağı” diye konuştu.

NATO’nun Ortadoğu’daki ortaklarıyla olan iş birliğini ve Suudi Arabistan'la terörizm ve deniz seyrüsefer güvenliği gibi birçok ortak problemi ele almak üzere yürüttüğü çalışmaları geliştirip genişletebileceklerini umduğunu ifade eden Stoltenberg, “NATO müttefikleri elbette Husilerin eylemleri karşısında derin bir endişe duyuyor. Bazı NATO müttefikleri seyrüsefer rotalarını korumak üzere deniz güçlerini bölgeye konuşlandırdı” ifadelerini kullandı.

Öte yandan NATO’nun Irak’ta DEAŞ’ın yeniden harekete geçmesini engellemeye yardımcı olmak üzere bir eğitim ve kapasite geliştirme misyonundan, Kuveyt'te bir eğitim merkezi kurduğundan ve Washington’daki zirvede duyurulan Amman'daki yeni irtibat ofisi açtığından bahseden Stoltenberg, Amman’daki ofisin NATO’nun Ürdün'le ortaklığını güçlendireceğini ve ‘siyasi diyaloğu ve operasyonel iş birliğini derinleştirmek için araçlar sağlayacağını’ belirtti.

Stoltenberg, devamında şöyle konuştu:

“Bunlar bölge ülkeleriyle farklı şekillerde ve farklı çerçevelerde nasıl çalıştığımıza dair sadece birkaç örnek. Irak'taki kapasite geliştirme misyonu, Amman'daki yeni irtibat ofisi, deniz seyrüsefer güvenliği, terörle mücadele ve İran'ın istikrarı bozucu davranışlarını ele aldığımız Riyad ziyaretim ve Tunus ile yürüttüğümüz ortak çalışmalar, bunların hepsi, farklı şekillerde de olsa, bölge ülkeleriyle ortak çalışmalarımız.”

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg: Gazze'de ateşkes için sarf edilen çabaları destekliyoruz. İnsanların çektiği acılar yürek parçalayıcı.

Elde edilen başarılar ve sonraki adımlar

Stoltenberg, Şarku’l Avsat’ın NATO Genel Sekreteri olarak görev yaptığı uzun süre boyunca elde ettiği başarıları ve başarısızlıklarıyla ilgili sorusuna şu yanıtı verdi:

“Her şeyden önce, başarısızlıklarım ya da hatalarımın bir listesini tutmuyorum. Sanırım Genel Sekreter olarak görev yaptığım süre boyunca parçası olduğum en önemli karar Rusya'nın Ukrayna'yı acımasızca işgaline verdiğim yanıt ve aynı zamanda bu çatışmanın Ukrayna'nın ötesine geçmesini önlemek için yaptıklarımdı. NATO'nun burada iki görevi var. Bunlardan birincisi Ukrayna'yı desteklemek ki bunu yapıyoruz. İkincisi ise Moskova'ya bir NATO müttefikine yapılacak herhangi bir saldırının NATO'nun misillemesiyle sonuçlanacağına dair açık bir mesaj göndermekti. Bu mesajı vermek için NATO’nun doğu kanadına daha fazla asker konuşlandırdık bile.”

xscdfe
ABD Başkanı Joe Biden, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'e Başkanlık Özgürlük Madalyası verirken (AFP)

Farklı bir hayat sürmeyi sabırsızlıkla beklediğini söyleyen Stoltenberg, “NATO Genel Sekreteri olarak görev yapmak benim için bir onurdu. Hem NATO üyesi 32 müttefikle hem de Ortadoğu da dahil olmak üzere ortak ülkelerle çalışma ayrıcalığına sahip oldum. Artık Norveç'e döneceğim. Tam olarak ne yapacağımı bilmiyorum. Aslında merkez bankası başkanlığına atanmıştım, ama NATO'ya devam edebilmek için bu görevden vazgeçtim ve bu kararımdan bir an bile pişmanlık duymadım” dedi.



BM, devam eden insani krizlere rağmen Suriye'de erken toparlanma aşamasının başladığını açıkladı

Eski rejimin devrilmesinin ardından çocuklar aileleriyle birlikte Suriye'nin kuzeybatısındaki İdlib'e geri döndü. (BM)
Eski rejimin devrilmesinin ardından çocuklar aileleriyle birlikte Suriye'nin kuzeybatısındaki İdlib'e geri döndü. (BM)
TT

BM, devam eden insani krizlere rağmen Suriye'de erken toparlanma aşamasının başladığını açıkladı

Eski rejimin devrilmesinin ardından çocuklar aileleriyle birlikte Suriye'nin kuzeybatısındaki İdlib'e geri döndü. (BM)
Eski rejimin devrilmesinin ardından çocuklar aileleriyle birlikte Suriye'nin kuzeybatısındaki İdlib'e geri döndü. (BM)

Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Mukim Koordinatörü Adam Abdelmoula, ‘Suriye'nin erken toparlanma ve yeniden inşa aşamasının’ başladığını duyurdu. Abdelmoula, Esed rejiminin devrilmesinden dokuz ay sonra, Suriye'deki yerinden edilme sorununun, 6 milyondan fazla ülke içinde yerinden edilmiş kişi ve dünya çapında 6 milyondan fazla mülteci ile dünyanın en büyük yerinden edilme krizlerinden biri olmaya devam ettiğini belirtti.

Suriye halkının yüzde 90'ından fazlası yoksulluk çekiyor ve bu yılki insani yardım planı için gerekli finansman ciddi şekilde yetersiz. Plan için gerekli olan 3,2 milyar dolarlık finansal desteğin şu ana kadar sadece yüzde 14'ü sağlanabildi.

gthyuı
Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Mukim Koordinatörü Adam Abdelmoula bu sabah düzenlediği basın toplantısında (Şarku’l Avsat)

Abdelmoula bugün, uzun süredir yürüttüğü görevini bırakmadan evvel düzenlediği basın toplantısında, son iki hafta boyunca yedi vilayeti gezdiği sırada ‘durumun ne kadar zor ve ihtiyaçların ne kadar ciddi olduğunu’ gördüğünü söyledi. On dört yıllık savaş, 2023 depremi ve Lazkiye'de son zamanlarda meydana gelen yangınlar gibi doğal afetler, kıyı kesiminde, Ceramana, Sahnaya ve Suveyda'da yaşanan güvenlik sorunları ve kuraklık, ‘insani durumu karmaşıklaştırarak müdahaleyi daha da zorlaştırdı’.

cvfghyj
Suriye'nin kuzeybatısında bulunan Lazkiye ormanlarındaki yangın söndürme çalışmalarından (Suriye Sivil Savunma Teşkilatı)

Abdelmoula, Suriye'de şu anda yaklaşık 16,5 milyon kişinin insani yardıma ihtiyacı olduğunu ve Suriyelilerin yüzde 90'ının yoksulluk içinde yaşadığını söyledi. Abdelmoula, ülke içinde ve dışında yaklaşık 2,5 milyon yerinden edilmiş kişi ve mültecinin geri döndüğünü, bunların çoğunun evlerinin yıkıldığını, Suriye'deki konutların yaklaşık yüzde 24'ünün çatışma ve depremler nedeniyle hasar gördüğünü veya yerle bir olduğunu ifade etti.

Suriye'nin altyapısının savaş nedeniyle harap olduğunu belirten Abdelmoula, ‘ev sahibi toplulukların sınırlı kaynaklarla ciddi baskı altında olduğunu’ bildirdi. Abdelmoula, “Suriye'deki sağlık tesislerinin yarısından fazlası çalışmıyor ve bu da temel sağlık hizmetlerine erişimi ciddi şekilde kısıtlıyor” dedi.

yu
Suriye'nin kuzeyindeki Halep'te ekmek taşıyan bir çocuk, yıkılmış bir okulun önünden geçiyor. (Reuters)

Suriye'deki eğitim durumuna ilişkin olarak Abdelmoula, ülkedeki okulların yüzde 40'ından fazlasının kapalı olduğunu, tahmini 2,4 milyon çocuğun okula gitmediğini ve 1 milyondan fazla çocuğun okulu bırakma riskiyle karşı karşıya olduğunu ifade etti. Suriye'deki yerinden edilme krizinin dünyadaki en büyük yerinden edilme krizlerinden biri olmaya devam ettiğini belirten Abdelmoula, “6 milyondan fazla Suriyeli ülke içinde yerinden edilmiş durumda ve dünya çapında 6 milyondan fazla mülteci bulunuyor” ifadesini kullandı.

gtgthy

BM Suriye Mukim Koordinatörü Abdelmoula, BM'ye sağlanan fonlarda ciddi bir eksiklik olduğunu ifade ederek, “Bugüne kadar, 2025 Suriye İnsani Müdahale Planı'na gerekli olan 3,2 milyar doların sadece yüzde 14'ü ulaştı” dedi. Fon eksikliği, insani yardım çalışmalarının otomatik olarak azalmasına yol açtı ve BM'nin çalışma alanı, Suriye'deki en savunmasız 8 milyon kişiye odaklanmak üzere daraldı. Bu sayı, yardıma ihtiyacı olan toplam sayının yarısından az.

ht

BM'nin Suriye'deki çalışmalarını, insani yardım faaliyetlerini güçlendirme ve Suriye'deki toparlanma ve kalkınmayı destekleme önceliklerini ve gelecek planlarını gözden geçiren Abdelmoula, vilayet yönetimleriyle birlikte müdahale önceliklerini belirlemek için çalışacağını söyledi. BM, ‘erken toparlanma ve yeniden inşa aşamasına giren’ Suriye genelinde kalkınma programlarını yeniden canlandırmaya başladı.

BM kuruluşları ve ortaklarının Suriye'deki hastaneleri, okulları ve altyapıyı yeniden inşa etmek ve restore etmek için çalıştıklarını belirten Abdelmoula, ‘Suriye halkının refah, kalkınma ve onurlu bir yaşamın geleceğini sağlayacak enerji ve kapasiteye sahip olduğuna’ olan güvenini dile getirdi. Abdelmoula, Suriye hükümeti ile ülkedeki BM çalışmalarını desteklemek için yakın ve artan bir iş birliği içinde olduklarını belirtti.

Adam Abdelmoula, Beşşar Esed rejimine karşı devrimin patlak vermesinden yaklaşık bir yıl sonra, 2012 yılında Suriye'deki görevine başladı. Abdelmoula, o dönemde ‘eski rejimin bunlardan yararlanmaması ve siyasi olarak istismar edilmemesi için tüm kalkınma faaliyetlerini durdurma’ kararı aldı. ‘Tarihi ana ve Suriyeliler için yeni bir dönemin başlangıcına’ şahit olmaktan duyduğu mutluluğu dile getiren Abdelmoula, BM'nin Suriyelilere yönelik rolünü sürdürme kararlılığını vurguladı.

Abdelmoula'nın Suriye'deki Mukim Koordinatörlük pozisyonuna henüz bir halef atanmadı. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin (UNHCR) Suriye Temsilcisi Gonzalo Vargas Llosa, yeni bir koordinatör atanana kadar geçici olarak Mukim Koordinatörlük görevini üstlenecek.


Küresel uyuşturucu ağları, Avrupa'yı fethetmek için Afrika'daki nüfuzlarını sağlamlaştırıyor

Uyuşturucu kaçakçılığı ağları, Batı Afrika'daki zorlu güvenlik koşullarından faydalanıyor (AFP)
Uyuşturucu kaçakçılığı ağları, Batı Afrika'daki zorlu güvenlik koşullarından faydalanıyor (AFP)
TT

Küresel uyuşturucu ağları, Avrupa'yı fethetmek için Afrika'daki nüfuzlarını sağlamlaştırıyor

Uyuşturucu kaçakçılığı ağları, Batı Afrika'daki zorlu güvenlik koşullarından faydalanıyor (AFP)
Uyuşturucu kaçakçılığı ağları, Batı Afrika'daki zorlu güvenlik koşullarından faydalanıyor (AFP)

Sagir el-Haydari

Uluslararası Organize Suçlara Karşı Küresel Girişim (GITO) tarafından yakın zamanda yayınlanan bir rapor, başta Balkan ağları olmak üzere, Afrika'daki uluslararası uyuşturucu ağlarının artan faaliyetleri konusunda alarm zilini çaldı.

Balkan ağları, Avrupa'nın kalbine doğru kokain kaçakçılığında faaliyet gösteren en önemli gruplar arasında yer alıyor. Bu grup, odak noktasını Batı Afrika'ya kaydırdı ve bu durum, bölgenin Latin Amerika'dan Avrupa'ya uyuşturucu kaçakçılığı için stratejik bir koridor olarak önemini yansıtıyor.

GITO'ya göre, “bu ağların Batı Afrika'ya kayması, Avrupa'da uyuşturucuya olan talebin artması ve yetkililerin Latin Amerika'dan yaşlı kıtaya uzanan geleneksel koridorlar üzerindeki kontrolünün sıkılaşmasıyla birlikte gerçekleşti.”

Yüzde 30

Suç şebekeleri, Senegal, Sierra Leone, Gine-Bissau, Cape Verde ve Gambiya gibi ülkelerdeki faaliyetlerini genişletmek için Batı Afrika'daki limanların genişlemesinden yararlanmaya çalışıyor.

Raporda, “Balkan ağları küresel sahnede önemli bir konuma ulaştı ve yaşlı kıtadaki kokain ticaretinde yer alan en önemli ağlar arasında sayılıyor” ifadesi yer aldı. Tedarik zincirlerindeki varlıklarını güçlendirmek için Hollandalı suç örgütleri ve “PCC” olarak bilinen Brezilyalı “Birinci Başkent Komutanlığı” örgütüyle kurdukları ittifaklardan yararlandıkları belirtildi.

Afrika meseleleri konusunda uzman siyasi araştırmacı Sultan Alban, “Avrupa'da kokaine olan talebin artması, Latin Amerika'dan yaşlı kıtaya uzanan klasik kaçakçılık rotaları üzerindeki kontrollerin sıkılaştırılmasına yol açan temel faktörlerden biri. Bu durum, Balkan ağlarını, yeni rotalar aramaya itti ve Batı Afrika öne çıktı. Bölge, yeni limanlara ve bu maddeleri taşımak için uygun imkânlara sahip, ancak zayıf denetim mekanizmalarından ve güvenlik icraatlarında eksikliklerden muzdarip, bu da onu uluslararası suç örgütlerinin yerleşmesi için uygun bir ortam haline getiriyor” dedi.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığı röportajda Alban, “Bu suç ağlarının başarısı, Avrupa'dan Afrika'ya, Asya'ya ve hatta Primero Comundo gibi organize suç örgütlerini de içeren Brezilya'ya uzanan kıtalararası ittifakların güçlenmesiyle bağlantılı. Bu, onların uluslararası kokain kaçakçılığı zincirlerini kontrol etmelerine olanak tanıyor ve bu maddelerin Batı Afrika'dan Avrupa'ya limanlar aracılığıyla dağıtımını kolaylaştırıyor” şeklinde konuştu.

cdfgthyu
Batı Afrika ülkeleri kaçakçılık ağları ile mücadelede zorluklarla karşı karşıya (AFP)

Alban sözlerini şöyle sürdürdü: “Batı Afrika ülkeleri uyuşturucu kaçakçılığı ağlarıyla mücadelede yapısal zorluklarla karşı karşıya. Güvenlik zaafiyeti, ulusal ve uluslararası otoriteler arasındaki zayıf koordinasyon ve sınırlı teknik kabiliyetler, hatta zayıf askeri lojistik, mücadeleyi engelliyor ve bu ülkelerin sınırlarını kontrol etme kabiliyetlerini kısıtlıyor” dedi. Ardından ekledi, “Güvenlik ekipmanları eksikliği ve diğer sorunlar var. Ancak son zamanlarda Avrupa hükümetleri ile bazı özel uluslararası programların desteği sayesinde güvenlik icraatlarının artırılması gibi, bu durumun iyileştiğine dair işaretler de bulunuyor.”

Alban, suç ağlarının artan faaliyetlerinin Sahra bölgesinde şiddetin, istikrarsızlığın ve yerel terörizmin finansmanının artmasına yol açtığına dikkat çekti. Alban, “Bazı tahminlere göre kaçak kokainin yüzde 30'unun Batı Afrika'dan geçtiğini ve bu oranın artacağını” belirtti.

İdeal bir bölge

Bu uyarılar, Batı Afrika'nın “JNIM” yani Cemaat Nusrat ul-İslam vel Müslimin (İslam ve Müslümanlar İçin Destek Cemaati) gibi silahlı ve radikal örgütlerin artan faaliyetleriyle karmaşık bir güvenlik durumu yaşadığı bir dönemde yapılıyor. Bu örgüt, son zamanlarda saldırılarını yoğunlaştırmayı büyük ölçüde başardı ve Mali ile Burkina Faso rejimlerini daha da kötüsüyle tehdit ediyor.

İngiliz hükümetinin kısmi desteğiyle hazırlanan GITO raporu, “uyuşturucu kaçakçılığı rotalarının genişlemesini engellemek için kolluk kuvvetleri, liman yetkilileri ve diğer paydaşlar arasında kıtalararası iş birliğinin güçlendirilmesi” çağrısında bulundu.

Le Diplomat dergisinin genel yayın yönetmeni, tarihçi ve jeopolitik bilimci Roland Lombardi, Batı Afrika'yı sınır ötesi suç ağları için “ideal bir gri bölge” olarak nitelendirdi. Lombardi, “Bu ağlar, Batı Afrika'yı Avrupa yönünde büyük bir kaçakçılık bölgesi haline getirmek için çeşitli faktörlerden yararlanıyor. Bunlardan en önemlisi, yeterli hükümet kontrolüne tabi olmayan Gine Körfezi gibi stratejik limanlar ve kırılgan kurumları ve yaygın yolsuzluk nedeniyle devletlerin zayıflığı. Gine-Bissau bunun en iyi örneği ve milenyumun başından beri Afrika'nın uyuşturucu devleti olarak tanımlanıyor” diye açıkladı.

Lombardi, “diğer faktörler arasında suç ortaklıkları da yer alıyor. Zira Balkan ağları, Latin Amerikalı muadilleriyle ve Batı Afrika'daki siyasi ve askeri örgütler, hatta bazen aşırılık yanlıları gibi yerel aktörler ile pragmatik ittifaklar kurmada usta. Avrupa'daki artan talepten bahsetmiyoruz bile. Zira Avrupa artık kokain için en kazançlı pazar konumunda ve Amerika Birleşik Devletleri'ni geride bıraktı” diye vurguladı.

Endişe verici sonuçlar

Lombardi, “Bu faaliyetin, uyuşturucu parasının yolsuzluğu körüklemesi ve yerel elitlerin suç ekonomisine bağımlılığını artırması nedeniyle Batı Afrika'daki devletlerin zayıflaması da dahil olmak üzere endişe verici sonuçları olacağı” konusunda uyardı. Şunu da ekledi: “Dahası, bu faaliyet organize suç-terörizm yakınlaşmasına yol açacaktır. Sahel'in bazı bölgelerinde uyuşturucu ticareti, Mağrip el-Kaidesi ve Büyük Sahra'daki İslam Devleti gibi silahlı ve cihatçı örgütlere bir finansman kaynağı sunarak direnme güçlerini pekiştirmektedir.”

yu
Afrika limanları, Avrupa'ya yönelen uyuşturucu kaçakçılığı ağları için bir sığınak (AFP)

Bu durum, Avrupa'ya yönelik tehdidi daha da artıracaktır. Yaşlı kıtadaki kötüleşen kokain krizine ek olarak, bu durum mafyaların Rotterdam, Anvers, Marsilya, Valensiya ve diğerleri gibi Avrupa limanlarına sızmasını da artırıyor ve suç ve yolsuzluk açısından istikrarsızlaştırıcı etkiler yaratıyor” diye vurguladı.

Net bir plan yok

Bu, Batı Afrika'daki uyuşturucu kaçakçılığı ağlarının artan faaliyetlerine dair ilk uyarı değil. Geçen yıl Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi tarafından yayınlanan bir raporda, Burkina Faso, Mali, Nijer, Çad ve Moritanya'yı içeren Afrika'nın Sahel bölgesinin bu zehirli maddelerin kaçakçılarının kalesi haline geldiği uyarısı yer alıyordu.

Afrika meseleleri konusunda uzman siyasi araştırmacı Muhammed Turşin, “Afrika'daki suç ağlarının faaliyetleri, kırılgan güvenlik ve meydan okumalar ile boğuşan ülkelerin içinde bulunduğu durumlardan yararlanma girişiminin bir sonucu” dedi. “Afrika'nın bu suç örgütleri için sürekli bir sığınak haline geldiğine inanıyorum çünkü rejimler istikrarsız, askeri darbeler ve terör örgütlerinin yoğun faaliyetleriyle boğuşuyor” diye ekledi.

Turşin. “Bölgedeki rejimler, silahlı örgütlerle çatışmalar ve mücadeleler ile meşgul oldukları için bu faaliyetlerle başa çıkamıyorlar. Bu, suç örgütlerinin kaçakçılık faaliyetlerinde radikal ve silahlı örgütlerle bile ittifak kurarak istismar etmeye çalıştığı bir kusur” diye konuştu.

Turşin, “Bölge ülkelerinin şu anda bu problemi ele almak için net bir planları yok ve uyuşturucu kaçakçılığı ağlarının bu faaliyeti şüphesiz yeni güvenlik sorunlarına yol açacaktır” diye ekledi.


Arakçi, UAEA Genel Direktörü ile görüşmek üzere Kahire'ye geldi

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (DPA)
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (DPA)
TT

Arakçi, UAEA Genel Direktörü ile görüşmek üzere Kahire'ye geldi

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (DPA)
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (DPA)

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, bir dizi üst düzey Mısırlı yetkiliyle görüşmek üzere diplomatik bir heyetin başında Mısır'ın başkenti Kahire'ye geldi.

Şarku’l Avsat’ın İran resmi haber ajansı IRNA’dan aktardığına göre Arakçi, Kahire'de, Tahran'ın temmuz ayında iş birliğini askıya aldığı Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Genel Direktörü Rafael Grossi ile görüşecek.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi yaptığı basın açıklamasında, Arakçi ile Grossi arasındaki görüşmenin ‘İran'ın UAEA’yla ilişkilerini düzenleyecek yeni bir mekanizmanın nihai formülasyonuna ilişkin müzakereleri tamamlamak amacıyla’ yapıldığını söyledi.

Bekayi, Arakçi'nin bir günlük ziyareti sırasında Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ve Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati ile ayrı ayrı görüşmelerde bulunarak ikili ilişkiler ile bölgesel ve uluslararası gelişmeleri ele alacağını duyurdu.

IRNA, İran'ın baş nükleer müzakerecisi Arakçi'nin Tunus'u da ziyaret edeceğini bildirdi.

UAEA, İran ile UAEA arasında yeni bir iş birliği protokolü üzerinde görüşmeler yürütüyor. Bu protokol, haziran ayında İsrail ve ABD'nin bombardımanının ardından İran'ın ana nükleer tesislerinde denetimlerin tam olarak yeniden başlatılması için yolların belirlenmesi de dahil olmak üzere birçok konuyu içeriyor.

Ancak Grossi dün düzenlediği basın toplantısında, bunun İran'ın Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'nın tarafı olarak denetimler gibi doğrulama önlemlerine izin verme yükümlülüğünü değiştirmediğini söyledi.

Tahran, İsrail'in 13 Haziran'da başlayan eşi görülmemiş savaşını kınamaması nedeniyle UAEA’yı suçluyor. İsrail, nükleer ve askeri tesisleri ve yerleşim bölgelerini bombalayarak binden fazla kişiyi öldürdü.

İsrail'in müttefiki ABD, savaşa müdahale ederek Fordo, İsfahan ve Natanz'daki üç nükleer tesisi bombaladı.

İsrail'in İran'a saldırısı, İran'ın nükleer programı konusunda ABD ile yeni bir anlaşma müzakereleri yürütüldüğü sırada gerçekleşti. Tahran, saldırının ardından müzakerelerden çekildi.

Savaştan sonra Tahran, UAEA ile iş birliğinin ‘yeni bir biçim’ alacağını doğruladı.

Arakçi cumartesi günü, ülkesinin Tahran ile UAEA arasında yeni bir iş birliği çerçevesi taslağı üzerinde çalıştığını söyledi, ancak denetimlerin ne zaman yeniden başlayacağına dair bir tarih belirtmedi.

Grossi, Tahran'ın ABD'nin yaptırımlarına yanıt olarak 2015 anlaşması kapsamındaki taahhütlerini terk etme kararı almasının ardından İran'ın nükleer programının genişlemesi nedeniyle denetimlerin niteliğinin gözden geçirilmesini talep etti.

Bu bağlamda Grossi dün yaptığı açıklamada, nükleer anlaşmanın ‘şu anki durumdan tamamen farklı bir İran nükleer programına uygulanmak üzere özenle tasarlandığını’ söyledi. Grossi, “Anlaşmayı yeniden canlandırmak isteseniz bile, bu yeterli olmaz, çünkü İran artık yeni teknolojilere sahip. Bu yüzden yeni bir şeye ihtiyacımız olduğunu söyledim” ifadelerini kullandı.

Geçtiğimiz ağustos ayı sonunda UAEA müfettişlerinden oluşan bir ekip, İslam Cumhuriyeti'nin ana nükleer santrali olan Buşehr'de yakıtın değiştirilmesini denetlemek için kısa süreliğine İran'a geri döndü. Ancak Arakçi, müfettişlerin geri dönüşünün UAEA ile iş birliğinin yeniden başlaması anlamına gelmediğini belirtti.

Washington ve Tahran müzakereleri yeniden başlatmamış olsa da, Tahran 2015 anlaşmasının tarafı olan üç Avrupa ülkesi (Fransa, Birleşik Krallık ve Almanya) ile dosyası hakkında görüşmeler yaptı.

Avrupa Troykası ağustos sonunda, anlaşmada yer alan ve Tahran'a BM yaptırımlarının yeniden uygulanmasını sağlayan snapback mekanizmasını devreye soktu. Üç ülke, yaptırımları yeniden uygulamaya koymadan önce İran'a 30 gün süre verdi.

Batı ülkeleri İran'ın nükleer silah elde etmeye çalıştığından şüpheleniyor, ancak İran bunu reddediyor ve sivil amaçlarla nükleer program geliştirme hakkını savunuyor.

UAEA, İran'ın yüzde 60 zenginleştirilmiş uranyum stokunun, zenginleştirme seviyesini yüzde 90'a çıkarması halinde on nükleer bomba için yeterli olduğunu söylüyor.

Grossi dün yaptığı açıklamada, UAEA’nın ‘İran'ı nükleer silaha sahip olmakla suçlamadığını, ancak şeffaflık eksikliği nedeniyle bu olasılığı göz ardı edemediğini’ belirtti. Grossi, UAEA’nın siyasi pozisyon almadığını veya suçlamada bulunmadığını, yalnızca teknik doğrulama ve gerçeklere dayandığını açıklığa kavuşturmak istedi. İran'ın iş birliğinin önemini vurgulayan Grossi, UAEA içindeki durum ile nükleer anlaşma konusunda devam eden müzakereler arasındaki bağlantıya dikkat çekti.