NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, Şarku’l Avsat’a konuştu: Çin'e ‘güçlü bir mesaj’ gönderdik… ABD'nin Ukrayna'ya desteğinin devam etmesini bekliyorum

Stoltenberg, Ukrayna’nın Rusya içindeki askeri hedefleri vurmasına yönelik kısıtlamaların gevşetilmesinden duyduğu memnuniyeti ifade etti

TT

NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, Şarku’l Avsat’a konuştu: Çin'e ‘güçlü bir mesaj’ gönderdik… ABD'nin Ukrayna'ya desteğinin devam etmesini bekliyorum

NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, Şarku’l Avsat’a konuştu: Çin'e ‘güçlü bir mesaj’ gönderdik… ABD'nin Ukrayna'ya desteğinin devam etmesini bekliyorum

Jens Stoltenberg 2014 yılında Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilat’nın (NATO) başına geçtiğinde muhtemelen Avrupa'nın İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana en büyük savaşı yaşayacağını tahmin etmiyordu. NATO Genel Sekreterliği görevini ekim ayında Mark Rutte'a devretmeye hazırlanan eski Norveç Başbakanı Stoltenberg, Batılı müttefikleri bir araya getirmeyi ve NATO’ya üye ülke sayısını 32’ye yükseltmeyi başardı. Bunun yanında NATO üyesi devletlerden, Rusya ile savaşında Ukrayna'yı mali ve askeri olarak desteklemeye devam etmeleri için söz aldı.

ABD’de kasım ayında yapılması planlanan başkanlık seçimlerinde eski Başkan Donald Trump'ın yeniden seçilmesi olasılığı NATO’nun çalışmalarına gölge düşürürken Stoltenberg, ABD'nin Ukrayna’ya verdiği desteğin ve NATO'yu güçlendirme konusundaki kararlılığının devam etmesi konusunda iyimser olduğunu ifade etti.

NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, Washington’daki 75. NATO Zirvesi sonunda Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, ABD'nin Ukrayna’yı desteklemeyi sürdürmesinin ‘özellikle bugün Ukrayna'da olanların yarın Asya'da tekrarlanması ihtimalinden dolayı’ kendi güvenlik çıkarlarına da uygun olduğunu söyledi.

NATO üyesi ülkelerin, Ukrayna’nın Rusya içindeki meşru askeri hedefleri vurmasına yönelik kısıtlamaların gevşetilmesinden duyduğu memnuniyeti dile getiren Stoltenberg, Batı'nın Ukrayna'ya desteğinin devam etmesi gerektiğini vurguladı.

saxcdvf
NATO üyesi ülkelerin liderleri Washington'daki zirvede bir araya geldiler (DPA)

Pekin'in NATO'nun Hint-Pasifik bölgesini istikrarsızlaştırdığı yönündeki suçlamasını reddederek, Belarus ile yaptığı askeri tatbikatlarla NATO üyesi ülkelerin sınırlarına yaklaşanın Çin olduğunu söyleyen NATO Genel Sekreteri, Washington'daki zirvede NATO'nun Rusya'nın Ukrayna’da yürüttüğü savaşa destek verdiği için Çin'e ilk kez ‘güçlü bir mesaj’ verdiğini ve bundan memnuniyet duyduğunu belirtti.

Ortadoğu ile ilgili olarak Gazze'de ateşkes için sürdürülen çabaları desteklediğini, ancak çatışmada ‘NATO'nun doğrudan bir rol oynamadığını’ ifade eden Stoltenberg, NATO'nun Ortadoğu'daki ortaklıklarından Suudi Arabistan ile terörle mücadele, İran'ın bölgenin istikrarını bozan faaliyetleri ve deniz seyrüsefer güvenliği konularında yapılan iş birliğine övgüde bulundu.

İşte NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile yapılan röportajın tam metni:

 Ukrayna'nın sağlamlığı ve NATO'nun sorumluluğu

NATO’nun kuruluşunun 75. yıldönümü münasebetiyle bu hafta Washington’da bir araya gelen NATO ülkeleri liderleri, Ukrayna için en büyük yardım paketlerinden birini onayladı. Rusya’nın 2022 yılının şubat ayında Ukrayna’ya karşı açtığı savaşın başlamasından bu yana ABD ve müttefikleri ilk kez Kiev'e F-16 savaş uçakları göndermeyi kabul etti. Ayrıca önümüzdeki yıl en az 40 milyar euroluk yardım taahhüdünde bulundular. NATO ülkeleri liderleri, bu yardımın Ukrayna ordusunun doğu ve güney cephelerinde yaşanan ve NATO’dan üst düzey bir yetkilinin ifadesiyle ‘Birinci ve İkinci Dünya Savaşları sırasındaki siper savaşlarını andıran’ şiddetli çatışmalara dayanma gücünü arttırmasını umuyor.

Ukrayna'daki zorlukları kabul eden Stoltenberg, Rusya’nın NATO Zirvesi’nden hemen önce Ukrayna’daki bir çocuk hastanesine düzenlediği saldırıya atıfta bulunarak “Savaş sahasındaki durum zor. Rusların yeni saldırılar düzenlemeye çalıştıklarını, Ukrayna şehirlerini vurduklarını ve masum sivilleri öldürdüklerini görüyoruz" dedi.

Ukrayna’daki savaş başladığında çoğu uzmanın ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Kiev'i birkaç gün içinde, Ukrayna'nın geri kalanını ise birkaç hafta içinde kontrol altına alınacağını düşündüğünü belirten Stoltenberg, “Ancak böyle bir şey olmadı” dedi.

NATO Genel Sekreteri, şöyle devam etti:

“Ukraynalılar savaşın başında Rusya tarafından işgal edilen toprakların yüzde 50'sini geri almayı başardılar. Tahıl ve diğer ürünleri dünya pazarına ihraç etmek için Karadeniz'de bir koridor açabildiler. Ayrıca Rus işgalcilere saldırıp ağır kayıplar verdirebildiler. Savaşlar doğası gereği öngörülemez olsa da Ukraynalılar Rusya’nın savunma güçlerine karşı koyabileceklerini kanıtladılar. Biz, önemli ölçüde destek sağlamaya devam etmekle yükümlüyüz.”

NATO Genel Sekreteri, bu çerçevede NATO üyesi ülkelerin Washington'daki NATO zirvesinde Ukrayna'ya yönelik önemli askeri desteğin yoğunlaştırılması ve sürdürülmesi konusunda vardıkları mutabakata övgüde bulundu.

Rusya içindeki askeri hedeflerin vurulması

Başta ABD olmak üzere bazı Batılı ülkelerin Ukrayna'ya saldırı silahları vermeyi kabul etmelerinin önündeki en büyük engel, Rusya içindeki hedeflerin vurulmasına karşı çıkmalarıydı. Ancak Rusya içindeki hedeflerin vurulmasını ‘meşru müdafaa’ hakkı olarak gören Stoltenberg, “Bunun Rusya tarafından Avrupa’da barışçıl, bağımsız ve egemen bir devlet olan Ukrayna’ya karşı yürütülen bir saldırı savaşı olduğu unutulmamalı. Bu uluslararası hukukun açıkça ihlali. Uluslararası hukuka göre Ukrayna meşru müdafaa hakkına sahip” ifadelerini kullandı.

Söz konusu meşru müdafaa hakkının saldırganın, yani Rusya'nın topraklarındaki meşru askeri hedeflere saldırma ya da onları vurma hakkını da içerdiğini vurgulayan NATO Genel Sekreteri, bu yüzden Ukrayna’nın Rusya’nın derinliklerinde saldırılar gerçekleştirdiğini söyledi.

Stoltenberg, NATO üyesi ülkeler arasında Ukrayna’ya verilen silahlara getirilen kısıtlamalar konusunda   anlaşmazlıklar olmasına rağmen kısıtlama getiren ülkelerin, özellikle de çatışmaların çoğu Ukrayna'nın derinliklerinde gerçekleştiğinden bu kısıtlamaları gevşettiklerini vurguladı.

Ukrayna'nın Rusya topraklarına saldırmasına izin verilmesinin önemini açıklamak için Harkiv cephesini örnek gösteren Stoltenberg, “Rusya şimdi Harkiv bölgesinde yeni bir cephe açtı, cephe hattı ile sınır hattı aşağı yukarı aynı. Doğal olarak Ukrayna'nın kendini savunmasının tek yolu cephe hattının dışında saldırmak. Bu da Rusya toprakları içinde saldırılar düzenlemek anlamına geliyor. Dolayısıyla önemli olan Ukrayna'ya ihtiyaç duyduğu imkanları sağlayabilmemiz. Müttefiklerimizin bu silahların kullanımına yönelik kısıtlamaları gevşetmesini memnuniyetle karşılıyorum” diye konuştu.

İran ve Kuzey Kore'nin rolü

NATO üyesi ülkelerin liderleri Washington’daki zirvede Rusya'nın Ukrayna'da yürüttüğü savaşta İran, Kuzey Kore ve Çin'den aldığı desteğin etkisini ele aldılar.

Stoltenberg, bu hususta şunları söyledi:

“Görüyoruz ki otoriter güçler, Rusya'yı desteklemek ve bu acımasız savaşı yürütmesini sağlamak için ittifak halindeler. Buna Kuzey Kore gibi ülkelerin yanı sıra Çin ve İran da dâhil. İran, Ukrayna'da çok fazla acıya ve hasara neden olan ve Rusya'nın bu savaşı yürütmesine yardımcı olan çok sayıda Şahid model insansız hava aracını (İHA) Moskova’ya teslim etti.”

İran'ın Rusya’ya balistik füze tedarik etme olasılığının Ukrayna'daki savaşın şiddetlenmesi açısından son derece tehlikeli olacağı uyarısında bulunan Stoltenberg, “NATO müttefikleri, bölgede ve ötesinde istikrarı bozucu faaliyetleri nedeniyle İran'a uzun yıllardır sert yaptırımlar uyguluyor. Elbette bu yaptırımlar İran'ın nükleer programının yanı sıra füze programını da hedef alıyor. İran'ın Rusya'ya verdiği destek, bu yaptırımların İran'ın, Rusya'yı desteklerken yaptığı gibi, yasadışı savaşını destekleme imkanlarını sınırlamasının önemini ortaya koyuyor” şeklinde konuştu.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg: İran yapımı Şahid model İHA’lar Ukrayna'da büyük acılara neden oldu.

Pekin’in Moskova'yı güçlendirmesi

NATO Zirvesi sırasında Çin'i Rusya’yı desteklediği için sert bir dille eleştiren Stoltenberg, “Her şeyden önce Çin'in Rusya'nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü savaşın kritik bir destekçisi olduğuna şüphe yok. Çünkü Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmak için kullandığı bombaları, uçakları ve füzeleri üretmek için ihtiyaç duyduğu elektronik parçalar, mikroçipler, çift kullanımlı ekipmanlar ve araçların neredeyse tamamını Çin sağlıyor. Çin'in Rusya'nın savaş ekonomisine verdiği destek olmasaydı, Rusya Ukrayna'ya açtığı bu savaşı yürütemezdi” dedi.

Pekin'in NATO’nun nihai bildirisine verdiği öfkeli tepkiye değinen NATO Genel Sekreteri “Çin'in bu tepkisinin, doğru bir noktaya temas ettiğimizi gösterdiğine yürekten inanıyorum” ifadelerini kullandı. Stoltenberg, küresel ekonominin yüzde 50'sini oluşturan NATO üyesi 32 ülkenin ilk kez Çin'in rolünü açıkça vurgulama kararının ‘güçlü bir mesaj’ olduğunu da sözlerine ekledi.

Pekin'in NATO'ya yönelik Hint-Pasifik bölgesini istikrarsızlaştırdığı suçlamasına yanıt veren Stoltenberg, “Mesele NATO'nun Hint-Pasifik bölgesine girmesi değil, Çin'in bize yaklaşması. Biz konuşurken Çin, Belarus ile birlikte NATO ve Ukrayna sınırında askeri tatbikatlar gerçekleştiriyor. Ayrıca Çin'in Afrika'da ve Kuzey Kutbu'nda kritik altyapıları kontrol etmeye çalıştığını görüyoruz” ifadelerini kullandı.

Stoltenberg, sözlerine şöyle devam etti:

İkinci olarak, Japonya, Güney Kore, Yeni Zelanda ve Avustralya’daki ortaklarımızla birlikte çalışıyoruz. Bunlar NATO ile güçlü bir ilişki içinde olmak isteyen bağımsız ve egemen ülkelerdir. Bunu memnuniyetle karşılıyoruz.

NATO’nun Kuzey Amerika ve Avrupa arasında bir ittifak olarak kalacağını vurgulayan Stoltenberg, “Küresel bir ittifak haline gelmeyeceğiz, ama küresel riskler, siber tehditler, terörizm ve aynı zamanda Çin'in modern askeri yeteneklere yaptığı büyük yatırımın güvenlik açısından doğurduğu sonuçları ele almak için elbette küresel ortaklarımızla birlikte çalışacağız” diye konuştu.

Batılı ülkelerin verdiği destekteki çatlaklar

ABD’nin Ukrayna'yı ve genel olarak NATO'yu desteklemekten vazgeçebileceği korkusu Washington’daki zirveye damgasını vururken Stoltenberg, ABD’de kasım ayında yapılması planlanan başkanlık seçimleri çerçevesinde oluşan belirsizliğe ve Kiev'e destek konusunda Avrupa'da yaşanan görüş ayrılıklarına rağmen iyimser konuştu. Avrupa'daki NATO müttefiklerinin yanı sıra Kanada gibi ABD'nin de Ukrayna'ya güçlü destek vermeyi sürdüreceğini umduğunu ifade eden Stoltenberg, “Rusya'nın Ukrayna'da zafer kazanmaması bizim güvenlik çıkarlarımızla da örtüşüyor” yorumunda bulundu. Bu desteğin çekilmesinin Rusya Devlet Başkanı Putin'in yanı sıra Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve diğer otoriter ülkelerin liderlerine de uluslararası hukuku ihlal ettiklerinde ya da başka bir ülkeyi işgal ettiklerinde ‘istediklerini alacakları mesajını vereceği’ konusunda uyardı. Stoltenberg, bunun da tüm dünyayı daha tehlikeli hale getireceğinin altını çizdi.

Stoltenberg, kurallara dayalı bir uluslararası düzeni ve tanınmış uluslararası sınırlara saygıyı önemseyen her ülkenin, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik acımasız saldırısının yanına kar kalmasından büyük endişe duyması gerektiğini, zira bu durumun diğer otoriter devletleri de Rusya'yı örnek almaya iteceği uyarısında bulundu.

zaxsdf
Trump ve Stoltenberg'in İngiltere’deki NATO Zirvesi sırasında çekilmiş bir fotoğrafı, Aralık 2019 (AP)

Ukrayna’nın işgalinden birkaç gün önce Çin Devlet Başkanı Şi ve Rusya Devlet Başkanı Putin'in bir ortaklık anlaşması imzaladığını hatırlatan NATO Genel Sekreteri, “Birbirlerine sınırsız ortaklık sözü verdiler. Bu nedenlerle ABD'nin Ukrayna'yı desteklemeye devam etmesini bekliyorum” dedi.

ABD'nin bu desteği taahhüt etmesinin sadece Çin’e dair endişelerden dolayı değil, ABD’nin güvenlik çıkarlarına da uygun olduğu için de önemli olduğunu ifade eden Stoltenberg, “Japonya Başbakanı Fumiyo Kişida'nın kısa süre önce söylediği gibi, bugün Ukrayna'da olanlar yarın Asya'da da olabilir. Yani Ukrayna ve Asya arasında bir bağ var” değerlendirmesinde bulundu. Donald Trump’ın yeniden başkan seçilmesi ihtimaliyle ilgili olarak ise Stoltenberg, eski ABD Başkanı’nın Ukrayna'ya ‘Amerikan yapımı Javelin tank savar sistemleri sağlama kararını hatırlattı. Stoltenberg, “Bu karar, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali karşısında çok önemliydi” dedi.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg: Bugün Ukrayna'da yaşananlar yarın Asya'da yaşanabilir.

Gazze’deki savaş

NATO’nun dünya genelindeki ortaklıklarını, özellikle de ‘Güney komşuları’ olarak adlandırdığı ülkeler aracılığıyla genişletmeye çalıştığını belirten Stoltenberg, buna karşın NATO’nun Gazze'deki insani kayıpların boyutu ve bu eşi benzeri görülmemiş şiddetin bölgesel ve uluslararası yansımaları göz önüne alındığında şaşkınlık ve eleştirilere neden olan Gazze'deki savaşla ilgili bir politikasını ya da tutumunu açıklamaktan kaçındı.

Stoltenberg, bu konuya şunları söyledi:

Tüm NATO müttefikleri ateşkes çağrısında bulundu. Ben de müttefiklerin müzakereleri, ateşkes çabalarını kolaylaştırma ve bu çatışmaya siyasi bir çözümle son verme yönündeki çabalarını destekliyorum. NATO müttefikleri, özellikle Gazze'deki yeni savaşın ardından iki devletli çözümü desteklediklerini ifade ettiler.

NATO Genel Sekreteri, sözlerine şöyle devam etti:

“NATO bir ittifak olarak (bu çatışmada) doğrudan bir rol üstlenmiyor. Bence şu an (bu çatışmada) yeterince aktör var. Başka bir kuruluşun doğrudan müdahil olmasına gerek yok. Ancak elbette ABD ve diğer arabulucuların müzakereleri kolaylaştırma, ateşkes sağlama ve siyasi bir çözüme ulaşma çabalarını destekliyoruz. İnsanların çektiği acıları, son aylarda tanık olduğumuz ölüm ve yıkımı görmek elbette yürek parçalayıcı. Tamda bu yüzden ben ve NATO müttefikleri siyasi bir çözüm bulunması yönündeki tüm çabaları destekliyoruz.”

xcsdfvfd b
NATO üyesi ülkelerin liderleri Washington'daki zirveye katıldılar, 9 Temmuz 2024 (DPA)

Bölgesel iş birliği

Gazze’deki savaşta NATO'nun bir rolü olmadığını belirtirken ittifakın Ortadoğu ülkeleriyle iş birliğinin ve ortaklığının altını çizen Stoltenberg, “NATO'nun Ortadoğu'da bir varlığı ve Körfez bölgesinde ortaklarımız var. Kısa bir süre önce terörle mücadele ve İran'ın istikrarı bozucu davranışları gibi konularda görüşmelerde bulunmak üzere Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'ı ziyaret ettim. Tüm bunlar NATO için olduğu kadar bölgedeki birçok ülke için de büyük bir endişe kaynağı” diye konuştu.

NATO’nun Ortadoğu’daki ortaklarıyla olan iş birliğini ve Suudi Arabistan'la terörizm ve deniz seyrüsefer güvenliği gibi birçok ortak problemi ele almak üzere yürüttüğü çalışmaları geliştirip genişletebileceklerini umduğunu ifade eden Stoltenberg, “NATO müttefikleri elbette Husilerin eylemleri karşısında derin bir endişe duyuyor. Bazı NATO müttefikleri seyrüsefer rotalarını korumak üzere deniz güçlerini bölgeye konuşlandırdı” ifadelerini kullandı.

Öte yandan NATO’nun Irak’ta DEAŞ’ın yeniden harekete geçmesini engellemeye yardımcı olmak üzere bir eğitim ve kapasite geliştirme misyonundan, Kuveyt'te bir eğitim merkezi kurduğundan ve Washington’daki zirvede duyurulan Amman'daki yeni irtibat ofisi açtığından bahseden Stoltenberg, Amman’daki ofisin NATO’nun Ürdün'le ortaklığını güçlendireceğini ve ‘siyasi diyaloğu ve operasyonel iş birliğini derinleştirmek için araçlar sağlayacağını’ belirtti.

Stoltenberg, devamında şöyle konuştu:

“Bunlar bölge ülkeleriyle farklı şekillerde ve farklı çerçevelerde nasıl çalıştığımıza dair sadece birkaç örnek. Irak'taki kapasite geliştirme misyonu, Amman'daki yeni irtibat ofisi, deniz seyrüsefer güvenliği, terörle mücadele ve İran'ın istikrarı bozucu davranışlarını ele aldığımız Riyad ziyaretim ve Tunus ile yürüttüğümüz ortak çalışmalar, bunların hepsi, farklı şekillerde de olsa, bölge ülkeleriyle ortak çalışmalarımız.”

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg: Gazze'de ateşkes için sarf edilen çabaları destekliyoruz. İnsanların çektiği acılar yürek parçalayıcı.

Elde edilen başarılar ve sonraki adımlar

Stoltenberg, Şarku’l Avsat’ın NATO Genel Sekreteri olarak görev yaptığı uzun süre boyunca elde ettiği başarıları ve başarısızlıklarıyla ilgili sorusuna şu yanıtı verdi:

“Her şeyden önce, başarısızlıklarım ya da hatalarımın bir listesini tutmuyorum. Sanırım Genel Sekreter olarak görev yaptığım süre boyunca parçası olduğum en önemli karar Rusya'nın Ukrayna'yı acımasızca işgaline verdiğim yanıt ve aynı zamanda bu çatışmanın Ukrayna'nın ötesine geçmesini önlemek için yaptıklarımdı. NATO'nun burada iki görevi var. Bunlardan birincisi Ukrayna'yı desteklemek ki bunu yapıyoruz. İkincisi ise Moskova'ya bir NATO müttefikine yapılacak herhangi bir saldırının NATO'nun misillemesiyle sonuçlanacağına dair açık bir mesaj göndermekti. Bu mesajı vermek için NATO’nun doğu kanadına daha fazla asker konuşlandırdık bile.”

xscdfe
ABD Başkanı Joe Biden, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'e Başkanlık Özgürlük Madalyası verirken (AFP)

Farklı bir hayat sürmeyi sabırsızlıkla beklediğini söyleyen Stoltenberg, “NATO Genel Sekreteri olarak görev yapmak benim için bir onurdu. Hem NATO üyesi 32 müttefikle hem de Ortadoğu da dahil olmak üzere ortak ülkelerle çalışma ayrıcalığına sahip oldum. Artık Norveç'e döneceğim. Tam olarak ne yapacağımı bilmiyorum. Aslında merkez bankası başkanlığına atanmıştım, ama NATO'ya devam edebilmek için bu görevden vazgeçtim ve bu kararımdan bir an bile pişmanlık duymadım” dedi.



Rus denizaltı, Britanya sularında gezinmiş

Bir denizaltısavar Merlin Mk2 helikopterinin gemiyi takip ettiği görüldü (Birleşik Krallık Savunma Bakanlığı)
Bir denizaltısavar Merlin Mk2 helikopterinin gemiyi takip ettiği görüldü (Birleşik Krallık Savunma Bakanlığı)
TT

Rus denizaltı, Britanya sularında gezinmiş

Bir denizaltısavar Merlin Mk2 helikopterinin gemiyi takip ettiği görüldü (Birleşik Krallık Savunma Bakanlığı)
Bir denizaltısavar Merlin Mk2 helikopterinin gemiyi takip ettiği görüldü (Birleşik Krallık Savunma Bakanlığı)

Britanya çevresindeki kritik sualtı altyapısını haritalayan casus geminin yanında bir Rus denizaltının görevlendirildiği ortaya çıktı.

Birleşik Krallık Savunma Bakanlığı (MoD), olayın fotoğrafını kamuoyuyla paylaştı. Fotoğrafta, resmi olarak Rus araştırma gemisi diye tanımlanan ve Britanya'yla İrlanda arasındaki doğalgaz boru hattını incelediği bildirilen Yantar'ı bir denizaltının takip ettiği görülüyor. Eşlik eden denizaltının Rusya tarafından özellikle sabotaj için inşa edilmiş denizaltılardan biri olup olmadığı net değil.

Geçen yıl kasımda İrlanda Denizi'nde Yantar'ı takip eden bir denizaltısavar Merlin Mk2 helikopteri ve yakınlarda yüzeye çıkmış bir Britanya denizaltısı da fotoğrafta görülebiliyor.

Sunday Times'a göre, bunun Rus denizaltılarının Yantar'a Britanya Adaları'na yakın sularda eşlik ettiği birkaç operasyondan biri olduğuna inanılıyor.

Kraliyet Donanması Komutanı General Sör Gwyn Jenkins bu ay, son iki yılda "Britanya sularındaki Rus ihlallerinde yüzde 30'luk artış" olduğunu söylemişti.

Bu faaliyetin en belirgin şekilde Birleşik Krallık (BK) sularının yakınında faaliyet gösteren Yantar gibi casus gemilerinin varlığında görüldüğünü belirten yetkili, "Beni en çok endişelendiren şey, dalgaların altında olup bitenler" uyarısında bulundu.

Geçen hafta Sör Gwyn, Rusya'nın GUGI diye bilinen seçkin derin denizaltı birimine yaptığı yatırımı yenilediği konusunda uyarıda bulunmuştu. BK, Rusya'nın sualtı istihbarat toplama operasyonlarının geliştirilmesine öncülük eden Rus askeri teşkilatına bu yıl haziranda yaptırım uygulamıştı.

Savunma Bakanlığı Sözcüsü şunları söyledi:

Savunma Bakanı'nın da söylediği gibi, Başkan Putin'e mesajımız açık: Sizi görüyoruz, ne yaptığınızı biliyoruz ve bu ülkeyi korumak için güçlü bir şekilde harekete geçmekten çekinmeyeceğiz. Rusya'nın hem BK'ye hem de müttefiklerimize ait denizaltı kablolarını, ağlarını ve boru hatlarını haritalama girişimlerini de içeren tehdidinin son derece farkındayız ve bu tehditlerle doğrudan mücadele ediyoruz. Bu nedenle başbakan, Soğuk Savaş'tan bu yana en büyük sürekli savunma harcaması artışını açıkladı; bu artış, Nisan 2027'den itibaren GSYİH'nin yüzde 2,5'ine kadar harcama taahhüdünü ve ekonomik ve mali koşullar elverdiği takdirde bir sonraki parlamentoda GSYİH'nin yüzde 3'üne kadar harcama yapma hedefini içeriyor. Ayrıca, Rusya rejimi altındaki bireylere, kuruluşlara ve gemilere karşı 900 yeni yaptırım uyguladık ve ileri seviye denizaltısavar teknolojisinin geliştirilmesini ve konuşlandırılmasını hızlandırdık.

BK hükümeti, otonom gemileri, yapay zeka destekli sensörleri, savaş gemilerini ve uçakları entegre ederek kritik denizaltı altyapısını gelişen zorluklara karşı korumayı amaçlayan Atlantik Kalesi programının, BK ve NATO için Kuzey Atlantik'i güvence altına alarak Rusya'nın gelişen denizaltı gücünün tehdidine karşı koymaya katkı sunacağına inanıyor.

Independent Türkçe


Trump'la görüşmeye Gazze için alternatif planla giden Netanyahu'nun hedefinde İran var

ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı  (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı  (AFP)
TT

Trump'la görüşmeye Gazze için alternatif planla giden Netanyahu'nun hedefinde İran var

ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı  (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı  (AFP)

Miami’deki Mar-a-Lago’da pazartesi günü yapılması planlanan Donald Trump– Binyamin Netanyahu görüşmesi öncesi İsrail’de kulisler hareketlenirken, siyasi kaynaklar bu zirveyi Netanyahu’nun siyasi kaderini şekillendirecek bir dönüm noktası olarak tanımlıyor. Ancak görüşmenin, Netanyahu’nun Beyaz Saray’ın Gazze planını hayata geçirme konusundaki ivmesini frenleme çabalarını da gündeme taşıması bekleniyor.

Taraflar arasında öncelikler konusunda ciddi bir görüş ayrılığı olduğu belirtiliyor. İsrailli siyasi kaynaklar, “Walla” sitesine yaptıkları değerlendirmede, “ABD yönetimi Netanyahu’dan rahatsız ve onu Trump’ın planını engellemekle suçluyor. Buna karşın Trump, Netanyahu’ya olan güvenini koruyor, onu kolluyor ve azarlamak yerine uzlaşma arayışında olacak. Trump, görüşmenin merkezine Gazze’yi koyarken, Netanyahu öncelikleri değiştirerek gündemi İran’la başlatmak istiyor” ifadelerini kullandı.

İsrailli yetkililer, Netanyahu’nun “İran’a yönelik, özellikle İsrail-ABD ortak bir saldırısının, gelecekteki nükleer anlaşma açısından daha iyi sonuçlar doğuracağı ve hatta Tahran’daki rejimi sarsabileceği” görüşünü savunduğunu aktarıyor.

Şarku’l Avsat’ın Yediot Ahronot gazetesinden aktardığı habere göre İran, Trump’ın girişimlerini boşa çıkarmak amacıyla Hizbullah ve Hamas’a büyük yatırımlar yapıyor. Gazete, bu örgütlerin silahsızlanmayı reddetmesinin Devrim Muhafızları’nın teşvikiyle gerçekleştiğini ileri sürüyor.

Gazze planında değişiklik arayışı

Aynı kaynaklara göre Netanyahu, Gazze dosyasını soğutmayı hedefleyen bir yol haritası önermeye hazırlanıyor. Bu planın, Trump’ın Gazze planını hayata geçirme konusundaki “görünen aceleciliğini” durdurmayı, süreci yavaşlatmayı ve hatta Beyaz Saray’da çizilen yol haritasının yerine İsrail önceliklerini esas alan yeni bir plan koymayı amaçladığı belirtiliyor.

“Maariv” gazetesine göre Trump’a sunulması planlanan İsrail önerisi, Hamas’ın fiilen silahsızlanmasına kadar Gazze Şeridi’nin yüzde 75’ine varan bir alan üzerinde İsrail kontrolü öngörüyor. İsrail’in mevcut anlaşmalar kapsamında şu anda Gazze’nin yüzde 53’ünü kontrol ettiği, son bir ayda bu oranı yüzde 58’e çıkardığı ifade ediliyor.

h
ABD Başkanı Donald Trump'ın planına göre Gazze Şeridi'nden çekilme aşamalarının haritası (Beyaz Saray)

Trump ise Gazze konusunda farklı bir yaklaşım benimsiyor. ABD Başkanı, Gazze’de ilerleme sağlanmasının İran’ı izole edeceğini ve diplomatik sürece yönelteceğini düşünüyor. İsrail değerlendirmelerine göre Trump, silahsızlanma sürecini zamana yayılan bir aşama olarak görüyor ve derhal ikinci aşamaya geçilmesini, yeniden imar sürecine odaklanılmasını istiyor. Bu çerçevede İsrail’den engel çıkarmamasını ve Gazze’de yeni bir çekilmeye hazırlanmasını talep ediyor.

Bu nedenle, Yediot Ahronot Netanyahu’nun, Trump’ın taleplerinin savaşta elde edilen kazanımları aşındıracağı endişesini taşıyan İsrail ordusunu da sürece dâhil ettiğini yazıyor. Netanyahu’nun, “ileri ve önleyici savunmayı da içeren yeni bir güvenlik doktrininin” merkezde yer almasını isteyeceği ve bu yaklaşım için ABD’den siyasi ve askeri destek talep edeceği belirtiliyor. Gazeteye göre Netanyahu ayrıca, Trump çevresinde etkili olan Türkiye ve Katar’ın nüfuzunu dengelemeye çalışacak.

Çatışma endişesi ve temkinli yaklaşım

Netanyahu, bu önerilerin Trump ve ekibiyle ciddi tartışmalara, hatta bir krize yol açabileceğinin farkında. Gazetenin stratejik işler muhabiri Ron Ben-Yişay, İsrail liderliğinin Trump ile Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy arasında Beyaz Saray’da yaşanan “küçük düşürücü” karşılaşmayı hatırladığını ve Trump’ın Netanyahu’ya karşı da ani bir tutum değişikliğine giderek İsrail’i “nankörlükle” suçlayabileceğinden endişe duyduğunu yazıyor.

csdfvgh
Trump ve Netanyahu, 29 Eylül 2025’te Beyaz Saray’daki basın toplantısının sonunda tokalaşırken (AFP)

Haberde, İsrail tarafının son derece temkinli davranmak zorunda olduğunun farkında olduğu vurgulanırken, Netanyahu’nun ikili ilişkiler kapsamında birçok talebi bulunduğu belirtiliyor. Bunlar arasında, önümüzdeki yılları kapsayan çok yıllı güvenlik yardımı planı çerçevesinde İsrail’in niteliksel askeri üstünlüğünün korunması ve bölge ülkelerine gelişmiş silah satışlarına kısıtlamalar getirilmesi de yer alıyor.

Bölgesel başlıklarda ise Türk meselesinin de Mar-a-Lago’daki görüşmede gündeme gelmesi bekleniyor. Netanyahu’nun, Gazze’de ve Suriye’nin orta ve güney kesimlerinde Türkiye’nin askeri varlığına İsrail’de geniş bir karşıtlık bulunduğunu savunacağı, bu varlığın İsrail’in güvenlik tehditlerini bertaraf etme kabiliyetini sınırladığını ileri süreceği belirtiliyor. Ancak Trump’ın bu konuda farklı bir tutum sergileyebileceği ve Netanyahu’nun muhalefetini yumuşatmak zorunda kalabileceği değerlendiriliyor.

İsrailli yorumculara göre Trump, Mar-a-Lago zirvesinde Netanyahu’dan, seçim yılı olması nedeniyle İsrail’deki sağ tabanı rahatsız edebilecek tavizler isteyebilir. Bu nedenle Netanyahu’nun her başlıkta sert bir pazarlık yürütmesi bekleniyor. İsrail basınına göre bu görüşme, Netanyahu için Florida sahillerinde “rahat bir gezinti” olmayacak.


Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud: Ortadoğu’daki çatışmanın topraklarımıza sıçramasına izin vermeyeceğiz

Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud (SONNA)
Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud (SONNA)
TT

Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud: Ortadoğu’daki çatışmanın topraklarımıza sıçramasına izin vermeyeceğiz

Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud (SONNA)
Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud (SONNA)

Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud, bugün yaptığı açıklamada, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Somaliland’ı bağımsız bir devlet olarak tanıma kararının ‘kabul edilemez bir adım, uluslararası normların ihlali ve ülkenin bağımsızlığına açık bir saldırı’ olduğunu söyledi.

İsrail, cuma günü tek taraflı olarak ilan edilen Somaliland’ı ‘bağımsız egemen devlet’ olarak resmen tanıyan ilk ülke oldu.

Bu karar, bölgesel dinamikleri yeniden şekillendirecek, Somali'nin uzun süredir devam eden ayrılıkçılığa karşı muhalefetini sınayacak ve Tel Aviv'e Afrika kıtasının en uzun deniz sınırına sahip ülkede, hassas Afrika Boynuzu bölgesinde bir dayanak noktası oluşturacak.

Somali Cumhurbaşkanı Şeyh Mahmud, parlamentoda yaptığı konuşmada, ‘Ortadoğu’daki çatışmanın ülkemize taşınmasını’ reddettiğini belirterek “Birliği sağlamak için Somaliland ile diyalog konusunda kararlıyız” dedi. Şeyh Mahmud, ülkesinin, saldırıların başlatılabileceği askeri üslerin kurulmasını kabul etmeyeceğini vurguladı.

Arap Birliği'nin olağanüstü toplantısı

Öte yandan Somali'nin Kahire Büyükelçisi ve Arap Birliği (AL) Daimi Temsilcisi Ali Abdi Avari bugün, Tel Aviv’in Somaliland’ı tanımasına atıfla, İsrail'in Filistin halkını topraklarından zorla çıkarmak amacıyla Somali'deki ayrılıkçı bir oluşumu desteklediğini söyledi.

j6y
Hargeisa Savaş Anıtı önünde Somaliland bayrağı taşıyan bir genç (AFP)

Avari, Arap Birliği’nin acil toplantısında “Somali, Filistinlileri topraklarından çıkarmaya yönelik hiçbir girişime taraf olmayacak” dedi.

Bu planları engellemek ve İsrail'in aleni emellerine karşı durmak için çalışacaklarını belirten Avari, İsrail'in Somaliland'ı tanıma kararının ‘tüm Arap ulusal güvenliğini ve Kızıldeniz'deki seyrüseferi etkileyen doğrudan bir saldırı’ olduğunu vurguladı.

Birleşmiş Millerler Güvenlik Konseyi (BMGK), İsrail'in Somaliland'ı bağımsız bir devlet olarak tanımasıyla ilgili olarak pazartesi günü acil bir toplantı düzenleyecek.

Avari, toplantı öncesinde, çoğu Müslüman olan 21 ülke dün geç saatlerde ortak bir bildiri yayınlayarak İsrail'in kararının ‘Afrika Boynuzu'ndaki barış ve güvenlik’ ile daha geniş kapsamda Kızıldeniz bölgesi üzerinde ‘ciddi yansımaları’ olacağı konusunda uyarıda bulundu.

Somali'nin kuzeyinde bulunan ve çoğunluğu Müslümanlardan oluşan nüfusu birkaç milyonu bulan Somaliland, otuz yılı aşkın bir süredir fiilen bağımsız bir bölge.