Putin'in pragmatizmi ve ABD'nin artan rolü arasında Güney Kafkasya

Azerbaycan'ın Ermenistan'dan geri aldığı Ağdam'daki yıkımdan (Arşiv - Reuters)
Azerbaycan'ın Ermenistan'dan geri aldığı Ağdam'daki yıkımdan (Arşiv - Reuters)
TT

Putin'in pragmatizmi ve ABD'nin artan rolü arasında Güney Kafkasya

Azerbaycan'ın Ermenistan'dan geri aldığı Ağdam'daki yıkımdan (Arşiv - Reuters)
Azerbaycan'ın Ermenistan'dan geri aldığı Ağdam'daki yıkımdan (Arşiv - Reuters)

Dünyadaki tüm sorunlara, özellikle de Gazze ve Ukrayna'daki en patlayıcı iki odağa rağmen, Azerbaycan'ın Karabağ'ı kontrol etmesi ve Eylül 2023'te Karabağ'ın Ermeni sakinlerinin Ermenistan'a göç etmesiyle dramatik bir değişime tanık olan hassas bölge Güney Kafkasya'ya yeterince ışık tutulmuyor. Tarihsel nedenler ve çatışmanın iki tarafının argümanları bir yana, Gürcistan'ı da içeren tiyatrodaki oyunculara bakmakta fayda var. Elbette doğrudan varlık gösteren Rusya, Türkiye, İran ve dolaylı olarak varlık gösteren Avrupa Birliği (AB) ve ABD tarafından temsil edilen Batı, bölgedeki oyuncular arasında. Söz konusu güçlerin hepsi çıkarlarını arıyor ve aynı anda hem Avrupa hem de Asya arasında bir bağlantı ve bölücü olan noktada, bir itme ve çekme oyunu oynuyor.

Azerbaycan'ın Karabağ üzerindeki kontrolünü geri kazanması meseleyi sona erdirmedi. Bakü, topraklarını özerk Nahçıvan bölgesine bağlayan Zengezur Koridoru’nu aktif hale getirmek istiyor. Bu koridor Asya ve Avrupa'yı birbirine bağlıyor, ticaret için hayati bir arter oluşturuyor ve Güney Kafkasya'nın küresel çıkarlar haritasındaki konumunu güçlendiriyor.

Karabağ'ın başkenti Hankendi (Stepanakert) (Reuters arşivi) Karabağ'ın başkenti Hankendi (Stepanakert) (Reuters arşivi)

Kontrol için rekabetin yoğunlaşması şaşırtıcı değil. 2008'de Rusya-Batı çatışmasına sahne olan Gürcistan, henüz gideceği yere karar vermedi. Uzun zamandır Rusya'ya organik olarak bağlı olan Ermenistan ise yıllardır Karabağ (Ermeniler Artsakh diyor) konusunda kendisine yardım etmeyen Batı'ya doğru ilerliyor. Çünkü bu arenada ayrıcalıklı bir konum elde etmek isteyen Türkiye, doğal müttefiki olan petrol ve gaz zengini Azerbaycan'la daha çok ilgileniyor.

ABD'nin rolü ve Zengezur Koridoru

Bu kırılgan durum, ABD için büyük bir fırsat teşkil ediyor. ABD, Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki barış görüşmelerini mutlu bir sonuca ulaştırabilirse, Güney Kafkasya'daki nüfuzunu genişletecek ve Karadeniz ile Hazar Denizi arasındaki geleneksel Rus nüfuz alanında bir dayanak daha kazanacak. Washington yönetimi bunu başarmak için hem Azerbaycan hem de Ermenistan ile ilişkilerini geliştirmeli.

Zengezur Koridoru'nun şu anda Kafkasya satranç tahtasındaki ana hamle olduğuna şüphe yok. Ermenistan koridoru kontrol etmek istiyor, ancak İran, koridorun, sınırlarını bozacağından ve dolayısıyla Azerbaycan'la ilişkilerini daha da karmaşık hale getireceğinden korkuyor. Türkiye ise koridoru Bakü ile yakın bağlarını güçlendirici, Asya, Avrupa ve Ortadoğu'yu birbirine bağlayan önemli rolünü pekiştirici bir unsur olarak görüyor. Çünkü Türkiye eş zamanlı olarak Hazar Denizi üzerinden uluslararası ulaşım yolunu etkinleştirmeye çalışıyor. Ayrıca Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan'ı içeren Türk Devletleri Teşkilatı'nın rolünü genişletmeye çalışıyor. Macaristan, Türkmenistan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de bu teşkilatta gözlemci üye olarak bulunuyor.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev (Reuters) Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev (Reuters)

Bakü ve Erivan arasındaki sınır belirleme görüşmelerinde ilerleme kaydedildiğine dair iyimserlik yayılırken, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Azerbaycan ve Ermenistan arasında bir barış anlaşmasının mümkün olduğunu söyledi. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, ‘Azerbaycan'ın hırsları’ karşısında gevşek davranmakla suçlandığı için karşılaştığı iç muhalefete rağmen, ülkesinin kasım ayına kadar bir anlaşma imzalamaya hazır olduğunu belirtti. Erivan'ın, dört kilit köyün kontrolünü Bakü'ye iade etmesi ise Ermenistan'da geniş halk kesimlerini kızdırdı.

Ermenistan'ın pragmatizmi mi?

Paşinyan'ın tutumu, Ermenistan'ın Karabağ'da pahalıya mal olan bir askeri yenilgiye uğraması, iki ülke arasında uzun süredir devam eden ilişkilere ve Ermenistan'daki Rus askeri varlığına rağmen Rusya'nın yardımına gelmeyi reddetmesi ve Batı'nın -Fransa hariç- Azerbaycan'ın yanında yer alması ile büyük bir askeri güç olan Türkiye tarafından doğrudan ve açıkça desteklenmesi karşısında maruz kaldığı jeopolitik izolasyondan anlaşılabilir.

Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan (AFP)Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan (AFP)

Ermenistan'ın karşı karşıya olduğu sorun, Rusya'ya yenilmemesi için yüzünü Ukrayna ile meşgul olan ve ona destek olmanın yollarını arayan Batı'ya çevirmesi ve tarihi müttefiki Rusya'ya sırtını dönmesidir. Ukrayna savaşı ve çevresinde sıkışıp kalan ve Azerbaycan ile daha yakın ilişkiler kurarak Güney Kafkasya'da nüfuzunu sağlamaya çalışan bir ülke. Dolayısıyla Erivan'ın toprak bütünlüğünü korumak adına barış yapmaktan başka bir seçeneği yok.

İşte bu noktada ABD'nin rolü daha da önem kazanıyor. Çünkü Washington hem Bakü hem de Erivan'la yakın ilişkiler kurarak ve onları Rusya ve Türkiye'yi endişelendirmeyen ama kendileri için tatmin edici bir barış anlaşması imzalamaya ikna ederek, Güney Kafkasya'da bir denge kurmaya en muktedir ülke.

Peki ya Putin 

Rusya'nın Karabağ krizi sırasında ‘saldırgan’ bir rol oynamaya neredeyse isteksiz göründüğü, durumun kötüleşmesini ve savaşın olduğu gibi sona ermesini engellemeyen bir barışı koruma rolüyle yetindiği bir sır değil.

Gerçekten de Şubat 2022'den bu yana Ukrayna'daki ‘özel askeri operasyon’ ile meşgul olan Vladimir Putin, Güney Kafkasya'daki birincil rolünü ve ülkesinin jeopolitik konumunu büyük ölçüde kaybetti.

Bazıları Putin'in 2018'den beri Ermenistan Başbakanı olan ve Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan'ı düşüren bir ‘devrim’ ile iktidara gelen Nikol Paşinyan'ı desteklemek zorunda olmadığını iddia ediyor ki,Şarku'l Avsat'ın edindiği bilgiye göre bu devrimin Rusya'nın başına bela olmak için Batı tarafından kışkırtıldığı, finanse edildiği ve ‘yönlendirildiği’ yaygın olarak söyleniyor.

Bu nedenle Rusya Devlet Başkanı, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile bağlarını güçlendirmek ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile anlayışını derinleştirmekle daha çok ilgileniyor gibi görünüyor. Çünkü bu iki liderle ittifak yapmak ve İran ile uyum sağlamak, Rusya'ya Ermenistan'ı desteklemenin garanti etmediği bir rol sağlıyor. Putin'in, Ermenistan'ın neredeyse çeyrek asırdır hâkim olduğu ve 2020'den bu yana Azerbaycan'ın saha kazanımlarıyla kurulan denklemi bozmak gibi bir niyeti yok. Kesin olan şu ki, Türkiye'nin Azerbaycan'a askeri desteği olmasaydı bu saha değişimi gerçekleşmezdi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (EPA)Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (EPA)

Putin'in Rusya'nın artık Güney Kafkasya'da geçmişte olduğu gibi mutlak bir kontrole sahip olmadığının, bu nedenle ,Türkiye ve İran'la çatışmaya girmek yerine anlaşmaya varmanın kendi çıkarına olduğunun farkında olduğuna şüphe yok. Ayrıca Bakü'nün Batı Avrupa başkentleriyle olan ilişkilerinin, bu başkentlerin Azerbaycan'ın 2,6 trilyon metreküplük kanıtlanmış doğal gaz rezervine ek olarak yedi milyar varillik tahmini bir rezerve sahip olan petrolüne duydukları ihtiyaca dayanan gücünün de farkında.

Rusya'nın bu pragmatizmi, küresel satranç tahtasında Amerikan politikalarının başlıca hedefi olan Çin'e uzanan bir yay üzerinde, Avrasya'nın kalbinde yer alan bölgede kalıcı barışı tesis ederek Washington'un Güney Kafkasya'da daha büyük bir rol oynama fırsatının bulunduğu inancını daha da güçlendiriyor.



Amerikan bankalarından Arjantin'e soğuk duş

Milei - Trump yakınlığının ekonomik boyuta taşınması, Arjantin'de "ABD içişlerimize karışacak" korkusunu büyüttü (AFP)
Milei - Trump yakınlığının ekonomik boyuta taşınması, Arjantin'de "ABD içişlerimize karışacak" korkusunu büyüttü (AFP)
TT

Amerikan bankalarından Arjantin'e soğuk duş

Milei - Trump yakınlığının ekonomik boyuta taşınması, Arjantin'de "ABD içişlerimize karışacak" korkusunu büyüttü (AFP)
Milei - Trump yakınlığının ekonomik boyuta taşınması, Arjantin'de "ABD içişlerimize karışacak" korkusunu büyüttü (AFP)

Wall Street Journal'ın (WSJ) özel haberine göre JPMorgan Chase, Bank of America ve Citigroup, Arjantin'e 20 milyar dolarlık kredi vermekten vazgeçti.

Amerikan gazetesinin kaynakları, Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei'yi desteklemek isteyen Donald Trump yönetiminin çağrısıyla harekete geçen bankaların bunun yerine daha küçük bir paket hazırladıklarını söyledi. 

WSJ, geçen ay ad ve görevlerini açıklamadığı kaynaklara dayandırdığı haberde bankaların kendilerini riske atmadan kredi vermeye çalıştığını bildirmişti. 

Normalde bu tarz işlemleri kendileri yürüten bankaların ABD Hazine Bakanlığı'na Buenos Aires yönetiminin kendilerine nasıl bir teminat verebileceğini sorduğu ve yeterli güvenceyi alamazlarsa ekonomik istikrarsızlığın sürdüğü Arjantin'e kredinin çıkmayabileceği aktarılmıştı. 

WSJ'nin yeni haberinde 20 milyar dolarlık krediden vazgeçen üç bankanın yaklaşık 5 milyar dolarlık bir repo anlaşması hazırladığı ve bu parayı birkaç ay içinde geri almayı planladığı belirtildi. 

Ancak müzakerelerin daha başlangıç aşamasında olduğu ve koşulların değişebileceği ya da anlaşmanın hiç yapılmayabileceği de vurgulandı. 

Buenos Aires yönetiminin ocakta ödemesi gereken 4 milyar dolarlık borcunu bu anlaşmayla kapaması bekleniyor. 

Arjantin, ABD Hazine Bakanlığı'yla yaptığı döviz takası anlaşmasıyla 20 milyar dolara erişmişti. Bu miktarın ne kadarının kullanıldığı net değil. 

ABD Hazine Bakanlığı'ndan WSJ'ye yapılan açıklamada "Birleşik Devletler, Başkan Milei ve Bakan Caputo'nun Arjantin'i Yeniden Harika Yapma konusundaki temel prensiplere bağlılığına güvenmeyi sürdürüyor" dendi. 

Diğer yandan Hazine Bakanlığı'nın bazı eski yetkilileri, ABD'nin Arjantin'e maddi desteğinin boyutlarının net bir şekilde kamuoyuna açıklanmadığını söylüyor. 

Barack Obama dönemi yetkililerinden Brad Setser da bunlardan biri:

Esasen bu paranın nasıl kullanıldığına dair hiçbir bilgi yok. Vergi mükelleflerinden alınan paranın verildiği düşünüldüğünde, bu sıradışı bir durum.

Independent Türkçe, WSJ, AP


Çin'in Japonya'ya öfkelenmesinin asıl sebebi ne?

Çin lideri Şi Cinping, göreve geldiğinden beri orduyu modernize etmeye çalışıyor (Reuters)
Çin lideri Şi Cinping, göreve geldiğinden beri orduyu modernize etmeye çalışıyor (Reuters)
TT

Çin'in Japonya'ya öfkelenmesinin asıl sebebi ne?

Çin lideri Şi Cinping, göreve geldiğinden beri orduyu modernize etmeye çalışıyor (Reuters)
Çin lideri Şi Cinping, göreve geldiğinden beri orduyu modernize etmeye çalışıyor (Reuters)

Çin'le Japonya arasında Tayvan meselesi nedeniyle çıkan gerginlik sürüyor. 

Pekin ve Tokyo'yu karşı karşıya getiren gerginlik, Japonya Başbakanı Sanae Takaiçi'nin Parlamento'da 7 Kasım'da düzenlenen oturumda yaptığı açıklamayla patlak vermişti. 

Takaiçi, Tayvan Boğazı'na yönelik muhtemel müdahaleyi "ülkesini tehdit eden bir hareket" olarak göreceğini, böyle bir durumda askeri güç kullanılabileceğini belirtmişti. Böylelikle ilk kez bir Japon başbakanı, Tayvan'ın işgali halinde ülkenin askeri müdahalede bulunacağını açıkça söylemişti. 

Pekin yönetimiyse Takaiçi'den sözlerini geri almasını istemiş, başbakan bunu reddedince Japonya'nın Pekin Büyükelçisi Kenji Kanasugi'yi çağırarak Tokyo'ya protesto notası vermişti.

Çin Dışişleri Bakanlığı, güvenlik koşullarının uygun olmadığı gerekçesiyle Japonya'ya seyahat uyarısı da yayımlamıştı. Çin Eğitim Bakanlığı da öğrencilere, güvenlik riskleri nedeniyle Japonya'da "eğitim koşullarının uygun olmadığı" uyarısında bulunmuştu.

Pekin'in Osaka Başkonsolosu Şüe Cien'in "kendilerine saldıran kirli bir boynu tereddüt etmeden kesmeleri gerekeceğini" yazdığı sosyal medya gönderisi de krizi körüklemişti. Japonya, diplomatın "gönüllü olarak ülkesine dönmesini" talep etmişti. 

Ancak CNN'in analizinde, Pekin'in asıl "Asya'daki askeri dengelerin değişme olasılığından endişelendiği" yorumu yapılıyor. 

Tokyo yönetimi, II. Dünya Savaşı'nda 1937-1945'te Çin'i işgal etmişti. İmparatorluk Ordusu, 1895-1945'te de Tayvan'ı da kolonileştirmişti. 

Geçen ay göreve gelen Takaiçi, Japonya'nın savunma harcamalarını marta kadar Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'nın (GSYH) yüzde 2'sine çıkaracaklarını duyurmuştu. Merkez sağ Liberal Demokrat Parti (LDP) lideri, Parlamento'da yaptığı ilk konuşmada Asya-Pasifik bölgesinde Çin, Kuzey Kore ve Rusya'yla artan gerilimlere dikkati çekmişti. 

Analizde, Pekin yönetiminin "Japonya'nın Çin'in yükselişini tehdit edebilecek askeri emelleri olduğunu" düşündüğüne dikkat çekiliyor. 

Çin Komünist Partisi'nin (ÇKP) resmi gazetesi Halkın Günlüğü'nde 17 Kasım'da yayımlanan bir köşe yazısında şu ifadeler kullanılmıştı: 

İlk kez bir Japon lider Tayvan'a silahlı müdahale niyetini dile getirdi ve Çin'e karşı askeri tehditte bulundu. Bunun arkasında, Japonya'nın sağcı güçlerinin pasifist Anayasa'nın kısıtlamalarından kurtulup ‘askeri güç' statüsü elde etme yönündeki tehlikeli girişimi yatıyor.

CNN'in analizinde, Takaiçi'nin savunma bütçesini artırdığı gibi ABD Başkanı Donald Trump'la daha yakın ilişkiler kurmayı hedeflediğine de dikkat çekiliyor. 

Singapur Ulusal Üniversitesi'nden Chong Ja Ian, Çin'in "ilk baştan Takaiçi'yi köşeye sıkıştırmayı" hedeflediğini ve Japonya'ya savunma harcamalarını artırmaması için gözdağı vermeyi istediğini söylüyor. 

Independent Türkçe, CNN, Reuters


ABD’nin Ukrayna barış planında “tam af” detayı

Ukrayna'nın baştan beri yanaşmadığı toprak tavizi seçeneğini kabul edip etmeyeceği henüz belli değil (AFP)
Ukrayna'nın baştan beri yanaşmadığı toprak tavizi seçeneğini kabul edip etmeyeceği henüz belli değil (AFP)
TT

ABD’nin Ukrayna barış planında “tam af” detayı

Ukrayna'nın baştan beri yanaşmadığı toprak tavizi seçeneğini kabul edip etmeyeceği henüz belli değil (AFP)
Ukrayna'nın baştan beri yanaşmadığı toprak tavizi seçeneğini kabul edip etmeyeceği henüz belli değil (AFP)

ABD'nin Rusya-Ukrayna savaşını sonlandırmak için hazırladığı 28 maddelik plan, Kiev yönetiminin birçok taviz vermesini öngörüyor. 

Wall Street Journal'ın (WSJ) incelediği taslak metne göre Ukrayna'dan işgal altındaki Donbas bölgesini Rusya'ya vermesi isteniyor. Ayrıca Ukrayna ordusunun 600 bin personelle sınırlandırılması ve ülkenin NATO'ya katılımının rafa kaldırılması talep ediliyor. 

Planın kabul edilmesi halinde Rusya'nın birçok talebi de gerçekleştirilmiş olacak. 

Bu hafta ABD heyetiyle toplantı yapan Ukrayna lideri Volodimir Zelenski, adil bir barış talep ettiklerini belirterek, "Bağımsızlığımıza, egemenliğimize ve Ukrayna halkının onuruna saygılı koşullar sağlayan değerli bir barış istiyoruz" demişti.

Ukrayna lideri 18 Kasım'da Ankara'yı da ziyaret ederek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la görüşmüştü. Zelenski "Acil bir barış ve bunun için güvenlik garantisi sağlanmasını istiyoruz" demiş, Erdoğan da "Adil ve kalıcı barışın önünü açacak önerileri Rusya'yla da ele almakta kararlıyız" ifadelerini kullanmıştı.

Diğer yandan WSJ'nin aktardığına göre anlaşmada son dönemde Ukrayna'yı çalkalayan yolsuzluk soruşturmasıyla ilgili bir maddede yer alıyor. Kimliğinin paylaşılmaması şartıyla gazeteye konuşan üst düzey bir ABD'li yetkili, basına sızan taslak metinde Kiev yönetiminin sonradan önemli bir değişikliğe gittiğini belirtiyor. 

Buna göre taslakta yolsuzluk iddialarının detaylandırılması amacıyla, "Ukrayna, aldığı tüm yardımları kapsamlı denetime tabi tutacak ve hataları düzeltmek ya da savaştan yasadışı kazanç sağlayanları cezalandırmak için yasal bir mekanizma oluşturacak" maddesi yer alıyordu. 

Kiev'in bu maddenin "savaştaki tüm taraflar savaş sırasındaki eylemleri için tam af alacak ve gelecekte herhangi bir talepte veya bulunmayacaklarını kabul edecekler" şeklinde değiştirilmesini istediği aktarılıyor. 

Ayrıca Rusya'nın büyük kısmı Avrupa bankalarında yer alan 300 milyar dolarlık dondurulmuş varlıklarının akıbetinin de anlaşma çerçevesinde belirlenmesi bekleniyor. 

ABD'nin öncülüğünde hazırlanan plana Avrupa'dan tepkiler de geldi. Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot dünkü açıklamasında "Barış, teslimiyet anlamına gelemez. Ukrayna'nın teslimiyetini istemiyoruz" dedi. 

Polonya Dışişleri Bakanı Radoslaw Sikorski de Ukrayna ordusuna sınırlandırma getirilmemesi gerektiğini belirterek, bunun yerine Rusya'nın "saldırgan potansiyelinin" törpülenmesi çağrısında bulundu. 

Independent Türkçe, Wall Street Journal, CNN, New York Post, Washington Post