Uluslararası Adalet Divanı'nın İsrail kararına ABD’den eleştiri, Avrupa’dan destek

UAD, İsrail’in Filistin topraklarındaki işgalinin yasadışı olduğuna hükmetti. Washington: Karar, İsrail-Filistin çatışmasını çözme çabalarını zorlaştıracak

ABD Dışişleri Bakanlığı: Taraflar arasında doğrudan müzakereler yapılması ileriye dönük en iyi yol (AFP)
ABD Dışişleri Bakanlığı: Taraflar arasında doğrudan müzakereler yapılması ileriye dönük en iyi yol (AFP)
TT

Uluslararası Adalet Divanı'nın İsrail kararına ABD’den eleştiri, Avrupa’dan destek

ABD Dışişleri Bakanlığı: Taraflar arasında doğrudan müzakereler yapılması ileriye dönük en iyi yol (AFP)
ABD Dışişleri Bakanlığı: Taraflar arasında doğrudan müzakereler yapılması ileriye dönük en iyi yol (AFP)

ABD, Uluslararası Adalet Divanı'nın (UAD) İsrail'in Filistin topraklarını işgalinin yasadışı olduğuna ilişkin duyurduğu danışma görüşünü eleştirerek bu kararın İsrail-Filistin çatışmasını çözme çabalarını zorlaştıracağını söyledi.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü tarafından dün e-posta ile yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

İsrail hükümetinin yerleşim birimlerini destekleme programının uluslararası hukuka aykırı olduğunu ve barışa engel teşkil ettiğini açıkça ifade ettik. Bununla birlikte, UAD’ın danışma görüşünün kapsamının, çatışmayı çözme ve barış ve güvenlik içinde yan yana yaşayan iki devletin çok ihtiyaç duyulan adil ve kalıcı barışını sağlama çabalarını zorlaştıracağından endişeliyiz.

İsrail-Filistin çatışmasına ilişkin bugüne kadarki en güçlü danışma görüşünü açıklayan UAD, cuma günü İsrail'in Filistin topraklarını işgalinin ve bu topraklar üzerindeki yerleşim birimlerinin yasadışı olduğunu ve bir an önce sona ermesi gerektiğini vurguladı.

ABD Dışişleri Bakanlığı, UAD’ın İsrail'in Filistin topraklarından mümkün olan en kısa sürede çekilmesi gerektiğine ilişkin danışma görüşünün çatışmanın çözümü için ‘mevcut çerçeve ile tutarsız’ olduğunu değerlendirdi.

Bakanlık, söz konusu çerçevenin İsrail'in güvenlik ihtiyaçlarını dikkate aldığını ve Hamas'ın 7 Ekim 2023 tarihinde İsrail'e yönelik saldırılarının bu ihtiyaçların altını çizdiğini vurguladı.

İsrail’in paylaştığı rakamlara göre 7 Ekim’deki saldırılarda bin 200 kişi öldü, yaklaşık 250 kişi rehin alındı.

İki devletli çözüm

UAD yargıçlarının danışma görüşü bağlayıcı olmamakla birlikte uluslararası hukuk açısından önem taşıdığı için İsrail'e yönelik desteği zayıflatabilir.

ABD Dışişleri Bakanlığı, İsrailli ve Filistinli taraflar arasında doğrudan müzakereler yapılmasının ileriye dönük en iyi yol olduğunu belirtti.

UAD Başkanı Lübnanlı Yargıç Nawaf Salam, cuma günü 15 yargıçtan oluşan heyet tarafından alınan kararı okudu. Salam “Batı Şeria ve Doğu Kudüs'teki İsrailli yerleşimleri ve onlarla ilişkilendirilen rejim, uluslararası hukuk ihlal edilerek oluşturulmuştur ve devam ettirilmektedir” dedi.

UAD, İsrail'in verilen zararın tazminatını ödeme ve ‘tüm yerleşimcileri mevcut yerleşimlerden tahliye etme yükümlülüğünde olduğunu söyledi.

İsrail itiraz etti

Öte yandan İsrail, UAD tarafından duyurulan danışma görüşü niteliğindeki kararı hiç vakit kaybetmeden eleştirerek ‘yalanlar üzerine alınmış bir karar’ olduğunu ve herhangi bir siyasi çözüme ancak müzakereler yoluyla ulaşılabileceğini söyledi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da UAD’ın kararını kınadı. Netanyahu, yazılı olarak yaptığı açıklamada, “Yahudi halkı, ne ebedi başkentimiz Kudüs'te ne de tarihi vatanımız olan Yahudiye ve Samiriye'de, kendi topraklarında işgalci değildir” dedi. Yahudiye ve Samiriye, İsrail'in işgal altındaki Batı Şeria için kullandığı isim.

Buna karşın Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın ofisinden yapılan açıklamada, UAD’ın kararı memnuniyetle karşılandı ve ‘tarihi bir karar’ olarak nitelendirildi.

ABD Dışişleri Bakanlığı, ilgili tarafları UAD’ın danışma görüşünü ‘bölünmeleri derinleştiren tek taraflı eylemler için bir bahane olarak ve müzakere edilmiş iki devletli çözümün yerine kullanmamaya’ çağırdığını belirtti.

UAD’daki dava, 2022 yılında Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu tarafından yapılan bir talep üzerine görülmeye başladı.

UAD’ın danışma görüşünde ayrıca BM Güvenlik Konseyi’nin (BMGK), BM Genel Kurulu’nun ve tüm devletlerin işgali tanımama ve İsrail'in işgal altındaki topraklarda varlığını sürdürmesi için destek ya da yardım sağlamama yükümlülüğü olduğu vurgulandı.

İsrail, Filistinlilerin bir devlet kurmak istediği Batı Şeria, Gazze Şeridi ve Doğu Kudüs'ü 1967 yılında işgal etti. O tarihten bu yana İsrail, Batı Şeria'da yerleşimler inşa ederek yerleşim birimlerini genişletti.

Avrupa’dan UAD’a destek

Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, dün yaptığı açıklamada, BM’nin en yüksek mahkemesi olan UAD’ın İsrail'in Filistin topraklarını 57 yıldır işgal ettiğine ilişkin danışma görüşünün ‘büyük ölçüde AB'nin tutumuyla uyumlu’ olduğunu söyledi.

AB’nin UAD’ın kararını ‘çok iyi anladığını’ söyleyen Borrell, UAD’ın danışma görüşüne daha fazla destek verilmesi çağrısında bulunarak “Uluslararası hukukun sürekli ve artan bir şekilde ihlal edildiği bir dünyada, UAD’ın tüm kararlarına sarsılmaz bağlılığımızı tutarlı bir şekilde yeniden teyit etmek ahlaki yükümlülüğümüzdür” ifadelerini kullandı.

Borrell, UAD’In danışma görüşünün AB’nin meseleyle ilgili politikası üzerindeki etkilerine bakmak da dahil olmak üzere daha kapsamlı bir şekilde analiz edilmesi gerektiğini belirtti.

UAD’ın kararı, Gazze'deki savaş nedeniyle İsrail üzerindeki diplomatik baskıyı ve AB'nin desteğini arttırabilir.

İsrail, 1967 yılının haziran ayında komşu Arap ülkeleriyle yaptığı Altı Gün Savaşı'nın ardından Batı Şeria, Doğu Kudüs, Suriye'ye ait Golan Tepeleri, Gazze Şeridi ve Mısır'ın Sina Yarımadası'nı ele geçirdi.

Daha sonra işgal ettiği 70 bin kilometrekarelik Arap topraklarını sömürgeleştirmeye başladı. Bunun üzerine BM, Filistin topraklarının işgalini yasadışı olduğunu duyurdu. Kahire, 1979 yılında İsrail ile yaptığı barış anlaşması çerçevesinde Sina Yarımadası’nı geri aldı.



Fransız ve Alman dışişleri bakanları Şam'da

Bab Tuma Meydanı'nda asılı Suriye bayrağının önünde duran bir muhalif savaşçı (Reuters)
Bab Tuma Meydanı'nda asılı Suriye bayrağının önünde duran bir muhalif savaşçı (Reuters)
TT

Fransız ve Alman dışişleri bakanları Şam'da

Bab Tuma Meydanı'nda asılı Suriye bayrağının önünde duran bir muhalif savaşçı (Reuters)
Bab Tuma Meydanı'nda asılı Suriye bayrağının önünde duran bir muhalif savaşçı (Reuters)

Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesinden yaklaşık dört hafta sonra Şam büyük bir diplomatik açılıma sahne olurken, Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot ve Alman mevkidaşı Annalena Baerbock bugün Suriye'ye gelerek bir Batı ülkesinden Şam'a bu düzeyde yapılan ilk ziyareti gerçekleştirdiler.

Ziyaretlerin amacı, Avrupa Birliği (AB) tarafından görevlendirilen yeni fiili yöneticilerle görüşmelerde bulunmak. Hem Barrot hem de Baerbock'un yeni Suriye yönetiminin lideri Ahmed eş-Şera ile görüşmesi planlanıyor.

Kıbrıs'tan Suriye'nin başkentine varışından önce yaptığı açıklamada Baerbock, Suriye'nin ‘kendi toprakları üzerinde tam kontrole sahip, işleyen bir devlet’ olmasına yardımcı olmaya çalıştıklarını vurguladı.

Baerbock, aralık ayı başında Esed'i deviren muhalif grupların koalisyonuna liderlik eden Heyetu Tahriru’ş-Şam'a (HTŞ) yönelik ‘kuşkulara’ rağmen, “Bu önemli noktada Suriye halkını destekleme fırsatını kaçırmamalıyız” dedi.

Baerbock, Suriye'deki yeni fiili yöneticilerin Almanya ve AB ile ilişkilerini yeniden başlatabilmeleri için gerekli koşulları sıraladı. “AB ile Suriye ve Almanya ile Suriye arasında yeni bir siyasi başlangıç mümkün” diyen Baerbock, Suriye'nin başkentine ‘net beklentilerle’ geldiğini ifade etti.

Baerbock ve Barrot, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas adına geçiş hükümeti temsilcileriyle görüşmelerde bulunmayı planlıyor.

Barrot yeni yılı Fransa Savunma Bakanı Sebastien Lecornu ile birlikte Lübnan'da Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü’ndeki (UNIFIL) Fransız askerleriyle birlikte kutladı. Baerbock ve Barrot, Esed'in devrilmesinden bu yana Suriye'yi ziyaret eden ilk AB dışişleri bakanları oldu.

Baerbock şunları söyledi: “Yeni bir başlangıç ancak, yeni Suriye toplumunun tüm Suriyelilere (kadın-erkek, etnik ya da dini grup farkı gözetmeksizin) siyasi süreçte yer vermesi, onlara haklar tanıması ve koruma sağlamasıyla mümkün olabilir. Bu haklar korunmalı; seçimler yapılana ya da yargının veya eğitim sisteminin İslamileştirilmesi için adımlar atılana kadar çok uzun süreler boyunca baltalanmamalı.”

Eş-Şera geçtiğimiz günlerde yeni bir anayasa taslağının hazırlanmasının üç yılı, seçimlerin yapılmasının ise dört yılı bulabileceğini söyledi. 10 yılı aşkın süredir devam eden iç savaşın ardından Suriye parçalanmış ve mezhepsel olarak bölünmüş durumda. Esed'in devrilmesinden sonra bile rakip silahlı güçler iktidar için savaşmaya devam ediyor.

Baerbock, “Son yıllarda Suriye halkına sağlanan insani yardıma ek olarak, Suriye'yi barışçıl bir iktidar geçişi, toplumda uzlaşma ve yeniden yapılanma yoluyla destekleme arzusundayız” dedi.

Yeni bir başlangıcın ancak geçmişin ele alınması, adaletin yerini bulması ve halkın bazı kesimlerine yönelik misillemelerden kaçınılması halinde mümkün olabileceğini ifade eden Baerbock, aşırıcılığın ve aşırı grupların Suriye'de yeri olmadığını vurguladı.

Baerbock sözlerini şöyle sürdürdü: “HTŞ’nin ideolojik olarak nereden geldiğini ve geçmişte neler yaptığını biliyoruz. Bununla birlikte, HTŞ’nin ılımlı olma ve diğer önemli aktörlere ulaşma isteği de görülmeli. Kürtlerin ağırlıkta olduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile görüşmelerin başlaması bu yönde önemli bir sinyal.”

HTŞ, El Kaide'nin bir kolu olan Nusra Cephesi'nden doğdu. Her ne kadar hem El Kaide'yi hem de DEAŞ'ı reddetmiş olsa da HTŞ liderliğinin El Kaide ile temaslarını sürdürdüğüne dair haberler var.

Baerbock, “HTŞ'yi eylemleriyle değerlendirmeye devam edeceğiz. Tüm kuşkulara rağmen bu önemli kavşakta Suriye halkını destekleme fırsatını kaçırmamalıyız” ifadelerini kullandı.

Almanya'nın Suriye'deki iç sürecin dışarıdan kesintiye uğramaması için de çalıştığını belirten Baerbock, Suriye'de kendi çıkarlarının peşinde koşmakla suçlanan Türkiye ve İsrail'e açık bir göndermede bulundu.

Baerbock ayrıca, ‘Rusya’nın Suriye'deki askeri üslerini terk etme zamanının geldiğini’ belirtti.

Rusya yıllardır Esed'in en önemli müttefiklerinden biriydi. Yaklaşık 14 yıl süren iç savaşın ardından Suriye harap oldu; kara mayınları ve diğer mühimmatlarla büyük ölçüde kirlendi.

Ülke şu anda insan gücü ve kalifiye işçi sıkıntısı çekiyor. Ekonomi küçüldü, para birimi 2020'den bu yana değerinin yüzde 90'ından fazlasını kaybetti ve kamu hizmetleri çöktü. Ülkede 16 milyondan fazla insan yardıma muhtaç durumda.

Baerbock'un Şam'daki görüşmelerinde, geçiş hükümetinin de desteklediği, Almanya'daki Suriyeli mültecilerin geri dönüşü konusunun ele alınması bekleniyor. Almanya İçişleri Bakanlığı'na göre şu anda Almanya'da yaklaşık 975 bin Suriyeli yaşıyor. Bunların çoğu iç savaştan kaçarak 2015 yılında Almanya’ya geldi.