Çin, ABD'nin Gazze’deki politikasından istifade ediyor

Pekin'in çatışma konusundaki bahislerini artırmaya niyeti yok gibi görünüyor

Fotoğraf: Nash Weerasekera
Fotoğraf: Nash Weerasekera
TT

Çin, ABD'nin Gazze’deki politikasından istifade ediyor

Fotoğraf: Nash Weerasekera
Fotoğraf: Nash Weerasekera

Christopher Phillips

Gazze Şeridi’ndeki acı savaş küresel jeopolitiği derinden etkilerken, ABD için de geniş kapsamlı sonuçları oldu. ABD Başkanı Joe Biden, kararlı bir şekilde İsrail'in yanında yer alsa da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu dizginlemekte defalarca kez başarısız oldu. Bu ise Başkanın zayıf ve etkisiz görünmesine yol açtı.

ABD merkezli kamuoyu araştırma kuruluşu Arap Barometresi (Arab Barometer) tarafından her iki yılda bir yapılan 16 Arap ülkesini kapsayan araştırma raporu, Gazze’deki savaşın ABD'nin Ortadoğu'daki itibarına ciddi zarar verdiğini ortaya koydu. Foreign Affairs tarafından yayınlanan araştırmanın yazarları, son on yılda ABD'nin popülaritesinde istikrarlı bir artış görüldüğünü ve 2003 yılındaki Irak işgalinin ardından dip seviyelerden toparlandığını belirtiyor. Yazarlar, 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana bu rakamların yeniden düştüğünü ve özellikle coğrafi olarak savaş bölgesine yakın ülkelerde bu düşüşün sert olduğunu ifade etti. Örneğin, 2021-2022 yıllarında Ürdün halkının yüzde 50'sinden fazlası ABD'ye olumlu bakarken, bu oran 2023-2024 yıllarında yüzde 28'e geriledi. Lübnan'da ise bu oran yüzde 42'den yüzde 27'ye düştü. Aynı dönemde Ürdün'de Çin’e olumlu bakanların oranı yüzde 14'ten yüzde 34'e, Lübnan'da ise yüzde 10'dan yüzde 27'ye yükseldi. Kısa süre önce anketin yapıldığı beş ülkeden üçünde soruları yanıtlayanlar, Çin'in politikalarının Ortadoğu’nun güvenliği için ABD politikalarından daha iyi olduğuna inandıklarını belirtti.

Bu rakamların Pekin'i memnun edeceğine ve Gazze savaşına yönelik şimdiye kadarki stratejik yaklaşımını haklı çıkaracağına şüphe yok. Çin, ABD'nin İsrail'e verdiği desteğin yarattığı hayal kırıklığından istifade ederek Ortadoğu'daki konumunu güçlendirmeyi amaçladığı anlaşılan bir yaklaşıma sahip. Bu yaklaşım, kapsamlı üç cepheden oluşuyor. Bunlardan ilki Çin, Gazze'deki şiddet olaylarını ABD politikasıyla ilişkilendirmeye ve İsrail'i eleştirirken, yaşanan acıların çoğunun sorumlusu olarak ABD'yi göstermeye çalıştı. Örneğin, geçtiğimiz mayıs ayında Çin’in Birleşmiş Milletler (BM) temsilcileri, Filistin’e tam BM üyeliği verilmesini veto ettiği için ABD'yi sert dille eleştirdi. Bu strateji, Gazze’deki savaşı kullanarak Ortadoğu’daki müttefiklerine ABD’nin kendi çıkarlarını düşündüğünü ve güvenilmez olduğunu göstermeyi amaçlarken, karşılığında Çin, daha iyi bir müttefik olmaya çalışıyor.

İkincisi, Çin geçmişte olduğundan daha fazla Arap ülkeleriyle ittifak kurdu. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi birçok Arap ülkesi Pekin'in önemli ticaret ortakları olmaya devam ederken, Ürdün dışında tüm Arap ülkeleri Pekin’in Çin'i dünyaya bağlamak için eski İpek Yolu'nun kalıntıları üzerine inşa ettiği Kuşak-Yol Girişimi'ne katıldı.

Ancak İsrail-Filistin çatışması konusunda Çin temkinli davranmaya devam ediyor. Çin, Filistin'i tanımasına rağmen, İsrail ile yakın ekonomik bağlara sahip olmasından dolayı son yıllarda eleştirilerini daha alt tonda dile getirdi. Ancak 7 Ekim’den sonra bu durum değişti. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile Mısır, BAE, Bahreyn ve Tunus liderleri arasında geçtiğimiz mayıs ayında Pekin'de düzenlenen zirvede Çin, İsrail'e karşı bugüne kadarki en sert dilini kullandı. Daha önce yayınlanan ortak bildiride de Çin ve 22 Arap ülkesinden heyetler, ‘İsrail'in Filistin halkına yönelik saldırganlığını’ kınanmış, İsrail’in Gazze Şeridi’nde yürüttüğü savaşı ‘aç bırakma politikası ve ölümcül bir abluka’ olarak tanımlanmıştı.

Zirvedeki konuşmasında Çin ve Arap ülkeleri arasındaki ilişkilerde yeni bir dönemin başlamasının ortak arzu olduğunu söyleyen Şi, bu ilişkilerin ‘küresel barış ve istikrarın korunması için bir model’ olabileceğini vurguladı.

Çin'e yönelik olumlu görüşler önemli ölçüde arttı. Örneğin, Ürdün’de Çin’e olumlu bakanların oranı yüzde 14'ten yüzde 34'e, Lübnan'da ise yüzde 10'dan yüzde 27'ye yükseldi.

Üçüncü olarak Çin potansiyel arabuluculuk kapasitesini güçlendirdi. Pekin, geçtiğimiz yıl İran ve Suudi Arabistan arasında imzalanan uzlaşı anlaşmasına arabuluculuk yaptıktan sonra, mayıs ayında Filistinli rakipler Hamas Hareketi ve Fetih Hareketi (El Fetih) arasında uzlaşma görüşmelerine ev sahipliği yaparak, arabulucu olarak güvenilirliğini arttırdı. Çin, tüm bu çabalarla kendisini, geçmişten beri bölgede arabulucu rolünü oynamış olan ABD'den daha güvenilir bir arabulucu olarak sunmaya çalışıyor. Hamas Hareketi Sözcüsü The Guardian gazetesine yaptığı açıklamada, Hamas’ın, Washington'a güvenmediği için Pekin’in Gazze’de ateşkes için herhangi bir anlaşmanın garantörlerinden biri olması için baskı yaptığını söylemesi, Pekin ile ilgili olumlu bir etkinin oluşturulduğunu gösterdi.

Ancak Çin'in Gazze stratejisinin göze çarpan özelliklerinden biri de nispeten risksiz olması. Çin kaynaklarını çatışma bölgesine akıtmıyor, aksine müttefiki olan Arap ülkelerinin ve Filistinli tarafların görüşmelerine ev sahipliği yapmak Çin için hem az maliyetli oluyor hem de Pekin'in Ortadoğu'da bir aktör olarak imajını güçlendiriyor. Savaş konusundaki daha sert tutumu İsrail ile ilişkilerine bir ölçüde zarar verebilir. Ancak iki ülke arasındaki ticaret hacmi, ABD'nin Çin tarafından yapılan yatırımların sınırlanması için İsrail’e yaptığı baskı nedeniyle 7 Ekim’den önce gerilemeye başlamıştı. Çin'in bölgeye barış gücü göndermek gibi çatışmaya daha fazla dahil olmak yerine, savaşın, ABD'nin bölgesel güvenilirliğine zarar vermesine ve sonuçlarından otomatik olarak yararlanmasına izin vermekten memnun görünüyor.

Arap Barometresi tarafından yapılan son anket sonuçları, bu stratejinin işe yaradığını gösteriyor. Küresel Güney'in diğer bölgelerinde olduğu gibi Çin de ABD'ye karşı oluşan olumsuz algıdan faydalanıyor. ABD merkezli düşünce kuruluşu Atlantik Konseyi'nin geçtiğimiz yıl hazırladığı bir rapora göre Pekin’in son birkaç yıldır kendisini Küresel Güney'in savunucusu olarak konumlandırmak için sarf ettiği ‘amansız çabalar’ şimdi meyvelerini vermeye başlamış gibi görünüyor. Gazze'deki çatışma ve ABD'nin Filistinlilerin çektiği acıları görmezden gelmesi, Çin'in Arap dünyası için süper güç olarak ,Pekin'in çok daha iyi bir ortak olduğu yönündeki söylemini güçlendiriyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Kim Jong-un, Ukrayna'yla savaşacak Kuzey Kore askerlerinin eğitimini "bizzat denetliyor"

(Reuters aracılığıyla KCNA)
(Reuters aracılığıyla KCNA)
TT

Kim Jong-un, Ukrayna'yla savaşacak Kuzey Kore askerlerinin eğitimini "bizzat denetliyor"

(Reuters aracılığıyla KCNA)
(Reuters aracılığıyla KCNA)

Pyongyang'ın deneyimsiz birliklerinin çok sayıda kayıp verdiğinin ileri sürülmesinin ardından Güney Kore istihbarat raporlarında, Kuzey Kore lideri Kim Jong-un'un Rusya'nın Ukrayna'yı işgaline destek vermek için gönderilecek askerlerin eğitimini bizzat denetlediği aktarıldı.

Güney Koreli milletvekili Lee Seong-kweun, Ulusal İstihbarat Servisi'nin parlamentoya yaptığı bilgilendirmeyi alıntılayarak savaşta en az 100 Kuzey Koreli askerin öldürüldüğünü ileri sürdü.

Lee "En az 100 kişinin hayatını kaybettiği ve yaralı sayısının bine yaklaştığı bildirildi" dedi.

Lee, milletvekillerine Kuzey'in Rusya'ya daha fazla asker göndermeye hazırlanıyor olabileceğinden ve ülkenin lideri Kim Jong-un'un eğitimi denetlediğine dair bir istihbarattan da bahsedildiğini söyledi.

Ukrayna ve müttefikleri, Kuzey Kore'nin Rusya'nın savaş faaliyetlerine destek vermek üzere halihazırda 10 bin ila 12 bin asker görevlendirdiği tahmin ediyor. Pentagon, askerlerin büyük ölçüde, Moskova güçlerinin ağustostan bu yana Ukrayna'nın kara harekatıyla savaştığı Rusya'nın Kursk bölgesine konuşlandırıldığını bildirmişti.

Kuzey Kore, Rusya'nın cephaneliklerini yenilemek üzere ağır silah sistemleri, balistik füzeler ve diğer silahlar sevk etmekle de suçlanmıştı. Rusya ve Kuzey Kore iddiaları ne doğruladı ne de reddetti.

ABD ve 9 ülke daha, pazartesi günü yaptıkları ortak açıklamada Pyongyang'ın Ukrayna savaşında kullanılmak üzere Rusya'ya balistik füze ve başka askeri teçhizat ihraç ettiği iddiasını kınamıştı. Kuzey'in, Rusya'nın savaş faaliyetlerine doğrudan destek vermesinin "çatışmanın tehlikeli bir şekilde genişlemesi" anlamına geldiğini belirttiler.

Kuzey Kore Dışişleri Bakanlığı, perşembe günü Rusya'yla ilişkilerinin Batı tarafından "çarpıtıldığını" söyleyerek Moskova'yla ittifakı "normal" ve "çok etkili" diye niteledi.

Açıklamada Pyongyang'ın Ukrayna savaşına dahil olmasına ya da Kursk'ta askeri birliklerinin kayıp verdiği iddialarına hiç yer verilmedi.

Kuzey Kore, Washington ve müttefiklerini Ukrayna savaşını uzatmak ve Avrupa'yla Asya-Pasifik'teki güvenliği istikrarsızlaştırmakla suçladı.

Kuzey Kore, Rusya'yla ilişkisine gösterilen tepkiyi "çılgınlık" diye niteleyerek "bunun, bağımsız egemen devletler arasındaki işbirliği ilişkilerinin güçlenmesinin ABD ve Batı'nın kötü niyetli etkisinin yayılmasını engellemekte çok başarılı olduğunu kanıtladığını" ekledi.

Washington ve Kiev, önceki günlerde Kuzey Kore askerlerinin Rusya sınır bölgesinde Ukrayna güçleriyle savaşırken ağır kayıplar verdiğini iddia etmişti. Ukrayna askeri istihbarat servisi, en az 30 Kuzey Kore askerinin hayatını kaybettiğini ya da yaralandığını söylerken ABD'li bir yetkili Kuzey Kore'nin "yüzlerce" kaybının olduğunu öne sürmüştü.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, savaşan Kuzey Kore askerlerini gösterdiğini iddia ettiği drone görüntülerini Telegram'da yayımlamıştı.

Zelenski "Ukrayna savunma kuvvetleri ve istihbaratı, Kuzey Korelileri de içeren Rus birliklerinin kayıplarının gerçek sayılarını saptamak için çalışıyor" demişti.

Zelenski, Rus ordusunun savaşta hayatını kaybedenlerin yüzlerini yakarak Kuzey Korelilerin kimliklerini gizlemek için sert önlemler aldığını ileri sürmüştü.
Independent Türkçe