Trump ilk başkanlık dönemindeki politikalarını sürdürecek mi? Harris yönetimi Biden'ın ikinci dönemi mi yoksa Obama'nın dördüncü dönemi mi olacak?

Trump ve Harris arasında Ortadoğu

Görsel: Brian Stauffer
Görsel: Brian Stauffer
TT

Trump ilk başkanlık dönemindeki politikalarını sürdürecek mi? Harris yönetimi Biden'ın ikinci dönemi mi yoksa Obama'nın dördüncü dönemi mi olacak?

Görsel: Brian Stauffer
Görsel: Brian Stauffer

Paul Salem

ABD, Ortadoğu'daki bazı ülkelerle olan çıkarları ve kalıcı ilişkileri sayesinde bölgedeki en etkili dış aktör olmaya devam ediyor. ABD yönetimleri, kendilerine defalarca kez yapılan ‘Asya’ya yönelme’ ve ‘sonu gelmeyen savaşlardan çıkma’ çağrılarına rağmen bölgedeki önemli siyasi, ekonomik ve askeri varlığını sürdürecekleri kesin.

ABD’de eski Başkanı Donald Trump ve mevcut Başkan Joe Biden’ın Yardımcısı Kamala Harris'in yarıştığı yaklaşan başkanlık seçimleri, 2025-2028 dönemi için Ortadoğu'daki stratejisi de dahil olmak üzere ABD dış politikasının yönünü belirleyecek.

Birkaç hafta önce Trump'ın seçimi kazanması garanti gibi görünüyordu, ancak Biden'ın adaylıktan çekilmesi ve Harris'in anketlerde Trump'ı yakalamasının ardından bu ihtimal ortadan kalktı. Kasım ayında yapılması planlanan seçimlerde kazanma şansları artık eşit gibi görünüyor.

Trump’ın 2017-2020 yılları arasındaki başkanlık dönemi

Trump, ünlü bir isimdi ve 2017 yılından 2020 yılına kadar görev yaptığı bir önceki başkanlık döneminde, İsrail'i güçlü bir şekilde destekledi, Filistinlilerle ilişkileri zayıflattı ve İsrail ile dört Arap ülkesi arasında normalleşmeyi kolaylaştırdı. İran konusunda ise resmi adı Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) olan nükleer anlaşmadan çekilip katı yaptırımlar uygularken Körfez Arap ülkeleriyle, özellikle de başkan olduktan sonra ziyaret ettiği ilk ülke olan Suudi Arabistan'la ilişkilere öncelik verdi. Trump’ın tüm bu eylemleri genel yaklaşımını belirledi.

Trump’ın Suudi Arabistan ve Körfez Arap ülkeleriyle ilişkilere ABD'ye sağladığı ekonomik faydalar ve Çin karşısında stratejik ihtiyaçlar nedeniyle öncelik vermeye devam edecektir.

Trump’ın ABD'nin bölgedeki askeri varlığıyla ilgili olarak ise Taliban'la ABD askerlerinin Afganistan'dan çekilmesi üzerine bir anlaşma yaptı. Suriye'den ABD askerlerini çekmeye çalıştı. Ancak ABD askerlerinin bir kısmı Suriye’de kalmaya devam etti. İran'ın ABD’nin çıkarlarına yönelik saldırganlığına güçlü bir şekilde karşılık verdi. Ancak Suudi Arabistan'ın Abkayk şehrindeki petrol tesisleri vurulduğunda askeri bir müdahale emri vermeyerek güvenlik konusundaki “Önce Amerika” yaklaşımını vurguladı.

Trump'ın olası ikinci başkanlık dönemi

Trump'a ikinci bir şans yakalayıp yeniden başkan olursa büyük olasılıkla bu genel tutumunu koruyacaktır. Göreve gelmeden önce Netanyahu'yu devam eden savaşı sona erdirmeye çağırmış olsa da İsrail'e verdiği güçlü desteği sürdürebilir. Trump'ın İsrail'e desteği sarsılmaz, ama Ortadoğu’da ABD'nin kendisini içinde bulabileceği çatışmalardan da kaçınmak istiyor.

Trump, her ne kadar Netanyahu ile ilişkileri gerin olsa da İsrail'in sağ kanadını desteklemeye ve güçlendirmeye devam edecektir. Şimdiden iki devletli çözümden uzaklaşmış olan Trump’ın politikasının İsrail'in savaştan sonra Gazze Şeridi’nin ve Batı Şeria'nın geleceğine ilişkin tercihiyle uyumlu olması muhtemel. Trump, İsrail ile ‘İbrahim Anlaşmaları’ adıyla bilinen barış anlaşmalarından imzalayacak ülkelerin sayısını arttırmaya ve Suudi Arabistan'ı devreye sokmaya çalışacaktır. Bu bağlamda Trump, Suudi Arabistan ile kazan-kazan esasına dayalı bir savunma ve nükleer anlaşmadan yana, ama Demokratların çoğunun kendisiyle birlikte oy kullanmayacağı ABD Senatosu'nda üçte ikilik çoğunluğu sağlayarak bu anlaşmayı geçirmekte zorlanacaktır. İran konusunda ise bir anlaşma yapıcı olarak İran ile yeni bir anlaşma müzakere etmeye açık olabilir.

xcsdvfbrgt
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (solda) ve eşi Sara (sağda) eski ABD Başkanı Donald Trump tarafından Florida Palm Beach'teki Mar-a-Lago Club'da ağırlanırken 26 Temmuz 2024 (AFP)

Askeri açıdan Trump'ın ABD'nin Suriye ve Irak'tan çekilmesini yönetmesi, ancak başka yerlerde bu askeri varlığı sürdürmesi, İsrail, Suudi Arabistan ve bölgesel müttefiklerle birlikte çalışarak füze ve insansız hava araçlarına (İHA) karşı savunma alanını güçlendirmesi ve İran karşısında denge kuracak bir koalisyon kurulması da muhtemel.

Trump, Suudi Arabistan ve Körfezi ülkeleriyle ilişkilere ABD'ye sağladığı ekonomik faydalar ve Çin karşısında stratejik ihtiyaçlar nedeniyle bu ülkelerle ilişkilerine öncelik vermeye devam edecektir.

Harris'in tutumları

ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris'in özellikle dış ilişkiler konusunda ne yapacağını tahmin etmek Trump’tan daha zor. Harris, başkan yardımcısı olarak Beyaz Saray'da geçirdiği dört yıl boyunca genellikle dış politika konusunda geniş deneyime sahip olan Biden'ı takip etti. Bundan önce ABD Senatosu'nda kısa süreliğine görev yapan Harris, yirmi yıl boyunca Kaliforniya'da savcılık yaptı. Aile üyelerinin uluslararası alandaki geçmişine rağmen, doğrudan sahip olduğu dış politika deneyimi oldukça sınırlı. Harris'in başkanlığı, Biden yönetiminin devamı ya da Obama'nın dördüncü dönemi olarak görülebilir. Başka bir deyişle, danışmanlar ve dış politika yetkilileri muhtemelen Biden ve Obama ile çalışan Demokrat Partili olağan gruptan seçilecektir. Harris'in başkan olarak nasıl bir tutum sergileyeceği ve nasıl tepki vereceği belirsizliğini korurken bu durum, karakteri açısından sınırlarını kendisinin de bilemeyeceği önemli bir sınava olacaktır.

Harris'in politikasının ilk etapta Demokrat Parti’nin İsrail'e yönelik genel desteğiyle uyumlu olabilir, ancak Harris'in Filistinlilere de sempati duyduğu ve bunun genç Demokrat seçmenler arasında önemli bir değişimi yansıtabileceği unutulmamalı.

Harris'in politikasının ilk etapta Demokrat Parti’nin İsrail'e yönelik genel desteğiyle uyumlu olabilir, ancak Harris'in Filistinlilere de sempati duyduğu ve bunun genç Demokrat seçmenler arasında önemli bir değişimi yansıtabileceği unutulmamalı.

Harris, bazı tutumlarını Jimmy Carter'ın İsrail-Filistin çatışmasına ilişkin tutumuna daha yakın bir şekilde belirleyebilir.

Netanyahu, Harris'in kazanması halinde Beyaz Saray'da iki devletli çözüm ilkesini yeniden masaya yatıracak bir dostu olmayacağını bildiğinden Ortadoğu'daki düşmanlarıyla hesaplaşıyor. Ancak İsrail bu yönde adım atmaya istekli olmadığı takdirde Harris yönetiminin fazla bir ilerleme kaydedebileceği şüpheli. Biden yönetiminin ABD, Suudi Arabistan ve İsrail arasında üçlü bir anlaşma imzalama girişimlerini sürdürecektir. Anlaşma, Suudi Arabistan ile savunma ve nükleer anlaşmalarını da kapsayabilir. Ancak İsrail yönetimi ve tutumları önümüzdeki bir ya da iki yıl içinde önemli ölçüde değişmezse bu anlaşma İsrail engeliyle karşı karşıya kalmaya devam edecek. Harris üçlü bir anlaşma imzalanmasını sağlamayı başarırsa Demokratların çoğunun desteğini alarak ve Cumhuriyetçilerin de en azından bir kısmını ikna ederek Senato tarafından onaylanması şansı elde edebilir.

Harris’in Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri söz konusu olduğunda Trump'ın sıcak ilişkilerine ya da ticari zekasına sahip olması pek olası değilse de bir başkan olarak ABD'nin Körfez'deki güvenlik, enerji, yatırım, teknoloji ve Çin'le mücadele alanlarındaki çıkarlarının ve ilişkilerinin derin öneminin altını çizmeyi sürdürecektir.

csdfvgbr
ABD Başkan Yardımcısı ve Demokrat Parti’nin 2024 başkan adayı Kamala Harris Atlanta, Georgia'da bir seçim mitinginde konuşurken, 30 Temmuz 2024 (AFP)

Harris, İran ile ilgili olarak ise Biden'ın ılımlı yaptırımları sürdürürken Tahran'la bir anlaşmayı canlandırmaya çalışma politikasını devam ettirecek ve yönetimiyle bir anlaşmaya varmak isteyip istemediğine karar vermeyi Tahran'a bırakacaktır. Öte yandan Harris’in askeri kararlarla nasıl başa çıkacağını hızlı bir şekilde öğrenmesi gerekecek. Başlangıçta komutanlarının tavsiyelerine güvenmesinde bir sorun olmayacaktır.

Sonuç olarak, 2025 yılında Beyaz Saray'a girecek olan kişinin, beraberinde farklı bir tarz ve bazı politika değişiklikleri getireceğine şüphe yok. Ancak, ABD'nin birçok çıkarının ve politikasının devam ettiğini ve hangi yönetim gelirse gelsin bunların sabit kalacağını kabul etmek de önemli. Bunun yanında 21'inci yüzyılın üçüncü on yılında Ortadoğu'daki en önemli gelişmeler Suudi Arabistan, İsrail, İran ve Türkiye gibi bölgesel güçlerce yönlendirilecek. ABD gibi büyük uluslararası aktörler önemli bir nüfuza sahip olmaya devam edecek olsalar da, bölgedeki savaş, barış ve ekonomik refahın farklı yörüngelerini dikte edebilmeleri pek olası değil.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



En eski yırtıcı kuş türleri keşfedildi: T-Rex'le beraber yaşamışlar

Adını Charles Darwin'den alan Avisaurus darwini, muhtemelen küçük memelileri avlıyordu (Ville Sinkkonen)
Adını Charles Darwin'den alan Avisaurus darwini, muhtemelen küçük memelileri avlıyordu (Ville Sinkkonen)
TT

En eski yırtıcı kuş türleri keşfedildi: T-Rex'le beraber yaşamışlar

Adını Charles Darwin'den alan Avisaurus darwini, muhtemelen küçük memelileri avlıyordu (Ville Sinkkonen)
Adını Charles Darwin'den alan Avisaurus darwini, muhtemelen küçük memelileri avlıyordu (Ville Sinkkonen)

Bugüne kadar bulunan en eski iki yırtıcı kuş türü keşfedildi. Şahin büyüklüğündeki kuşlar, T-Rex'le beraber yaşamıştı.

Bilim insanları ABD'nin Montana eyaletinde Kretase Dönemi'ne ait fosiller buldu. 66 milyon yıl önce sonra eren bu dönem, uçamayan dinozorların sonunu getirerek yeni bir çağ açmıştı.

Fosillerin bulunduğu Hell Creek Formasyonu'nda daha önce T-Rex'ten Triceratops'a çeşitli dinozor türlerinin kalıntıları ortaya çıkmıştı. 

Hakemli dergi PLOS One'da dün (9 Ekim) yayımlanan araştırmayı yürüten ekip, kuşların ve bazı dinozorların ayaklarında görülen tarsometatarsus adlı kemiğin fosillerini buldu.

Kemikleri inceleyen araştırmacılar üç ayrı yeni kuş türü tanımladı. Bunlardan ikisi bugüne kadarki en eski yırtıcı kuş türünü temsil ederken, onlarla aynı dönemde yaşayan Magnusavis ekalakaensis adlı üçüncü türün yaşantısı hakkında henüz yeterli bilgi edinilemedi.

Araştırmacılar Avisaurus darwini adını verdikleri bir türün, büyük bir şahin kadar olduğunu ve kanat boyunun 1,3 metreye ulaştığını tahmin ediyor. 

Henüz ismi belirlenmeyen fakat yine Avisaurus cinsine ait diğer türse bundan biraz daha küçüktü. 

67 milyon yıl önce yaşadığı hesaplanan yırtıcı kuşların ayak kemiklerinin, tıpkı bugünün şahin, baykuş ve kartalları gibi avlarını yakalamalarını, zapt etmelerini ve taşımalarını sağlayacak yapıda olduğu saptandı.

Bu iki türün kertenkele ve kuşlar gibi küçük hayvanlarla beslenmiş olması muhtemel. Araştırmacılar kuşların, ayaklarındaki kemikler sayesinde, boyutlarından beklenebilenden daha büyük hayvanları taşıdığından şüpheleniyor.

Tarsometatarsus örneklerinde şahin ve baykuşlara benzer güçlü bir kas bağlantı noktasının avları kavrayıp taşımayı sağladığı düşünülüyor. Ayrıca bu kemiklerde, yırtıcı kuşlarda görülen ve taşınan avı zapt etmeye yarayan yapılar da tespit edildi.

ABD'deki Chicago Üniversitesi'nde doktora öğrencisi olan Alex Clark, ortak yazarı olduğu çalışma hakkında "Ayak kemiklerindeki ipuçlarına dayanarak bu kuşların günümüzdeki bir şahin veya baykuşa benzer şekilde avı yakalayıp taşıyabildiğini düşünüyoruz" diyor: 

Evrimleşen ilk yırtıcı kuşlar olmayabilirler fakat bu fosiller, bilinen en eski yırtıcı kuş örneklerini temsil ediyor.

Bugüne kadar bilinen en eski yırtıcı kuşlar, dinozorların yok olmasının ardından memelilerin yükseldiği Senozoyik Dönem'in başlangıcından milyonlarca yıl sonrasına tarihlenmişti.

Çalışmada tespit edilen türler, halen yaşayan herhangi bir kuşun atası değil. İki yırtıcı türün ait olduğu enantiornithes grubu, Dinozorlar Çağı'nı bitiren meteor çarpmasıyla birlikte yeryüzünden silinmişti. 

Clark, "Hayvanları yırtıcı benzeri davranışlarla donatan morfoloji, muhtemelen birkaç kez evrimleşti" diyor.

Yeni çalışma, milyonlarca yıl önceki ekosistemlerin yanı sıra Dinozorlar Çağı'nı bitiren kitlesel yok oluşu da daha iyi anlamaya katkı sunabilir. 

Çalışmanın ortak yazarı Jingmai O'Connor'a göre bulgular, bu olaydan neden sadece bazı kuş türlerinin sağ çıktığını öğrenmede kritik önem taşıyabilir.

Independent Türkçe, Popular Science, Reuters, PLOS One