İran ‘casus uydular’ konusunda Çin'den yardım istiyor

Dünya yörüngesinde dönen bir uydu (Arşiv - Reuters)
Dünya yörüngesinde dönen bir uydu (Arşiv - Reuters)
TT

İran ‘casus uydular’ konusunda Çin'den yardım istiyor

Dünya yörüngesinde dönen bir uydu (Arşiv - Reuters)
Dünya yörüngesinde dönen bir uydu (Arşiv - Reuters)

Batılı güvenlik yetkilileri, İran'ın İsrail ve Ortadoğu'daki askeri hedeflerin yüksek çözünürlüklü görüntülerini de içerebilecek uzaktan gözetleme ve istihbarat toplama kabiliyetlerini genişletmek amacıyla iki Çinli uydu şirketiyle ortaklık geliştirmeye çalıştığını söyledi.

Görüşmeleri anlatan istihbarat raporlarını inceleyen ABD'li ve Avrupalı yetkililere göre, bu girişimler son aylarda Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) üyeleri ile sofistike kameralarla donatılmış uzaktan algılama uyduları üreten ve işleten Çinli şirketler arasında karşılıklı ziyaretleri de içeriyor.

Şarku’l Avsat’ın Washington Post'tan aktardığına göre İran ve iki Çinli şirket arasındaki yakınlaşma, herhangi bir anlaşmanın İran'ın ABD ve İsrail askeri tesislerini gözetleme kabiliyetini önemli ölçüde geliştirmesine izin verebileceği endişesi nedeniyle yakından izleniyor.

ABD'li ve Avrupalı yetkililere göre bu iki şirket, İran'ın en gelişmiş uydularından iki kat daha hassas optik donanıma sahip bir dizi uydu sağlıyor.

Ziyaretler, iki ülkenin dışişleri bakanları arasında üç yıl önce imzalanan 25 yıllık siyasi ve ekonomik iş birliği anlaşmasının ardından Pekin ile Tahran arasındaki ilişkilerin güçlenmesinin bir parçası olarak gerçekleşti. İran daha önce de Rusya'dan İran casus uyduları ağının geliştirilmesinde yardım istemişti.

Washington Post tarafından görülen gizli bir değerlendirme, Çin ile yapılacak bir anlaşmanın İran'a balistik füze cephaneliğini yönlendirmek için gelişmiş yetenekler ve yaklaşan saldırıları tespit etmek için erken uyarı sistemleri sağlayabileceği konusunda uyardı.

Değerlendirmede İran'ın bu kabiliyetlere sahip olmasının, uydular aracılığıyla elde ettiği istihbaratı Kızıldeniz'de ticari gemilere saldırılar düzenleyen Husiler’e ya da Suriye ve Irak'ta ABD'nin bölgedeki askeri üslerine insansız hava aracı (İHA) ve füze saldırıları düzenleyen vekil güçlerine aktarmasına olanak sağlayabileceği belirtiliyor.

Değerlendirmede ayrıca, İran'ın bu gruplara daha önce Çin'den satın aldığı uydu görüntülerini sağladığı belirtildi. Çin'in kuzeydoğusundaki Jilin eyaletinin Çangçun şehrinde bulunan Zhang Guang, daha sofistike ABD ve Avrupa ticari uydularınınkine benzer şekilde 30 santimetreye kadar çözünürlükte görüntüler üretebilen optik ekipmana sahip düşük maliyetli CubeSat'lar (küp uydu) üretirken, İran'ın Hayyam'ı yaklaşık 1 metre çözünürlükte görüntüler sağlıyor.

Söz konusu değerlendirmede, İranlı yetkililerin Taijing uzaktan algılama uydularını üreten Pekin merkezli Mino Space Technology ile ticari bağlar kurmaya çalıştıkları bildirildi. Her iki Çinli şirket de ABD ya da uluslararası ekonomik yaptırımlara tabi değil.

Geçtiğimiz yıl, Rusya'nın Ukrayna'yı askeri işgalinin başlamasından dokuz ay sonra, Kasım 2022'de Wagner tarafından imzalanan 30 milyon dolarlık bir anlaşmaya göre Zhang Guang'ın Wagner'e uydu görüntüleri sağladığı bildirilmişti.

Tarihsel olarak İran'ın en önemli askeri ortaklarından biri olan Çin, Batılı ülkelerin nükleer programı nedeniyle İran'a yönelik yaptırımları sıkılaştırması üzerine 2005 yılında Tahran'a silah satışlarının çoğunu durdurdu. 2015 yılında Çin'in İran'a uydu tabanlı konumlandırma teknolojisi sağlayarak Tahran'ın füze ve İHA’larının isabet oranını arttırmasına olanak tanıyan anlaşmayla başlayan Pekin ile ilişkiler son on yılda kademeli olarak iyileşti.

Tahran, İran uçakları için pek çok parçayı Pekin'den temin ediyor. 2021 anlaşmasına göre iki ülke ortak eğitim ve gelecekte uçak ve helikopter geliştirme taahhüdünde bulundu.

Washington Post, Pekin'in Tahran'la ittifakını geliştirmek için harekete geçtiğini ancak Çinli yetkililerin İran'ın komşularıyla gerilimi artırabilecek ya da Çinli şirketlere uluslararası yaptırım uygulanmasına yol açabilecek askeri yardımlar konusunda temkinli davrandığını belirtti.

Analistler, gözetleme uydularının çevresel izleme ve afet müdahalesi gibi askeri olmayan pek çok kullanım alanı olduğu göz önüne alındığında, Çin'in İran'ın uzay programına yardım etmek için sivil bir kılıfa sahip olduğuna inanabileceğini söylüyor.

Clinton ve Obama yönetimlerinde silah danışmanı olarak görev yapan ve Brandeis Üniversitesi'nde Crown Ortadoğu Araştırmaları Merkezi Direktörü olan Gary Samore şunları söyledi: “Çinli şirketlerin İran'la gözetleme teknolojisi konusunda çalışması mümkün, çünkü Çin açısından bu Tahran'a silah tedarik etmekle aynı şey değil. Çinliler siyasetin dışında kalmaya çalışıyor. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile ilişkilerinin etkilenmesini istemiyorlar.”

Bu arada Moskova, İran'ın yeni gelişmekte olan uzay programının en büyük destekçisi olmaya devam ediyor. Rusya, Şubat ayında bir Rus Soyuz-2 roketiyle uzaya fırlatılan Pars-1 uzaktan algılama uydusu da dahil olmak üzere 2022'den bu yana İran'a ait iki gözetleme uydusunu yörüngeye yerleştirdi.

İran, ocak ayında kendi roketlerini kullanarak üçü iletişim ve dördüncüsü uzaktan algılama için olmak üzere dört uyduyu başarıyla fırlattığını açıkladı.



İran’ın ikinci Rehberi, birinci Pehlevi deneyiminden ders çıkardı mı?

İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, Tahran’da düzenlenen İslam Cumhuriyeti cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında yaptığı konuşmanın ardından medya mensuplarına hitap etmek üzere kürsüye çıkıyor, 28 Haziran 2024 (AFP)
İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, Tahran’da düzenlenen İslam Cumhuriyeti cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında yaptığı konuşmanın ardından medya mensuplarına hitap etmek üzere kürsüye çıkıyor, 28 Haziran 2024 (AFP)
TT

İran’ın ikinci Rehberi, birinci Pehlevi deneyiminden ders çıkardı mı?

İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, Tahran’da düzenlenen İslam Cumhuriyeti cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında yaptığı konuşmanın ardından medya mensuplarına hitap etmek üzere kürsüye çıkıyor, 28 Haziran 2024 (AFP)
İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, Tahran’da düzenlenen İslam Cumhuriyeti cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında yaptığı konuşmanın ardından medya mensuplarına hitap etmek üzere kürsüye çıkıyor, 28 Haziran 2024 (AFP)

Sami Mubayyed

Başkent Tahran bugün İsrail ordusu tarafından acımasızca bombalanıyor. Bu şehir ilk kez bu tür şiddetli saldırılara maruz kalmıyor. Modern tarihinde daha önce de bombalanmıştı, ancak koşullar ve nedenler farklıydı. İran'daki tüm yaşlılar, 1941 yılının o kavurucu yazını hatırlar. O zamanlar çocuk olanlar, İkinci Dünya Savaşı'nda Nazi Almanyası ile ilişkilerini kesmeyi reddeden Şah Rıza'yı caydırmak için İngiltere ve Sovyetler Birliği'nin askeri müdahalesine tanık olmuşlardı.

Şah Rıza, bu müdahaleden iki yıl önce İkinci Dünya Savaşı patlak verdiğinde İran'ın tarafsızlığını ilan etti ve Birinci Dünya Savaşı'nda olduğu gibi uluslararası çatışmaların ülkesine sıçramasını istemedi. Ülkesi, çatışan tüm Avrupa ülkeleriyle, özellikle de fabrikaların ve demiryollarının yönetiminde uzmanlarına büyük ölçüde güvendiği Almanya ile sağlam ticari ilişkilere sahipti.

İngiltere, Adolf Hitler’in yönettiği Nazi Almanyası ile olan ilişkilerinden dolayı İran’a öfkelendi ve Şah’tan ülkedeki bin Alman uzmanı sınır dışı etmesini istedi, ancak o bunu yapmadı. İngiltere ilk uyarısını 19 Temmuz'da, ikincisini ise 17 Ağustos'ta yaptı. Fakat İran bu uyarıları da görmezden geldi. Bunun üzerine 25 Ağustos'ta İngiliz kuvvetleri Irak'tan İran'a girdi ve İran'ın başkentini bombaladı, Sovyet ordusu ise Tebriz ve İran’ın diğer şehirlerini bombaladı.

İran ordusu hızla çöktü ve Şah Rıza, tahtını 16 Eylül 1941'de Batı'nın talepleri karşısında daha uysal olacağına söz veren oğlu Muhammed Rıza Pehlevi'ye devretmek zorunda kaldı. Rıza Pehlevi, 1979'da İslam Devrimi onu devirene kadar sözünü tam olarak yerine getirdi. Babası Şah Rıza önce Mauritius adasına, ardından Güney Afrika'ya sürgün edildi ve 26 Temmuz 1946'da vefat etti. Oğlu ise 27 Temmuz 1980'de sürgün olduğu Mısır'da vefat etti ve Kahire'de toprağa verildi.

İran ile İsrail arasında 13 Haziran'da başlayan son çatışmayla Rıza Pehlevi'nin torunu, Taht-ı Tavus'un meşru varisi ve Ali Hamaney'in rejiminin düşmesi halinde İran'ın başına geçmesi beklenen şahı Rıza Pehlevi'nin adı yeniden gündeme geldi.

Şah Rıza mavi kan değildi. Ne Avrupa ne de dünyadaki hanedanlarla boy ölçüşebilirdi. Bu yüzden kendisi ve ardından gelen çocukları için özel bir hanedan kurdu ve ona ‘Pehlevi’ adını verdi. Bu, onun ailesinin adı değil, eski bir Farsça kelimeydi.

Birinci Şah Rıza

Rıza Han, 1789-1925 yılları arasında İran'ı yöneten Kaçar Hanedanlığı döneminde küçük bir subaydı. Sertliği ve soğukkanlılığıyla tanınırdı, ancak eğitimli değildi, daha çok bir dağ adamı gibiydi. Babasının (o da bir subaydı) aşırı yoksulluğundan kurtulup, İran'ı birçok alanda dünyaya açan büyük bir hanedanlık kurdu, ancak bu hanedanlık, Humeyni’nin İslam devrimi ile yıkıldı.

ı8ı
ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger ile İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi'nin İsviçre'de çekilmiş bir fotoğrafı, 18 Şubat 1975

İngiltere, 1919 anlaşmasıyla İran'da geniş siyasi haklar elde etti. Aynı zamanda 20 Şubat 1921'de Rıza Han'ın Şah Ahmed'e karşı yaptığı askeri darbenin arkasındaki ana itici güç olduğu düşünülüyor. Hukukçu Seyyid Ziyaeddin Tabatabai ile iş birliği yaparak onu başbakan olarak atadı, kendisi ise savunma bakanı olarak atanmadan önce genelkurmay başkanlığı görevini üstlendi. Ülkeyi perde arkasından yöneten Rıza Han, iki yıl sonra Şah'ı Avrupa'ya sürgüne gönderdi ve İran için istediği siyasi sistemi düşünmeye başladı. Rıza Han, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Kemal Atatürk'e hayrandı ve İran'ı bir cumhuriyete dönüştürmeyi ve onun ilk cumhurbaşkanı olmayı ciddi olarak düşünüyordu. Ancak dini kurumlar İslam dininin cumhuriyetleri tanımadığını ve uzun tarihinde sadece monarşi veya halifeliği tanıdığını söyleyerek bu eğilime karşı çıktı. İran parlamentosu 1925 yılının ekim ayında Kaçar Hanedanlığını düşürdü ve aynı yılın sonunda Şah Rıza ülkenin yöneticisi olarak ilan edildi ve 25 Nisan 1926'da taç giydi.

Şah döneminde eğitim yaygınlaştı ve devlet okulları uzak bölgelere yayıldı, Fransa'dan eğitim müfredatı getirildi ve bu müfredata Fars milliyetçiliği fikirleri aşılandı.

Reformcu Şah

Yeni Şah, İran'ı gelişmiş bir ülkeye dönüştürmek istiyordu. Bu amaçla yargı, eğitim ve askeri kurumlarda iddialı bir reform programı başlattı. Alman disiplinine ve Alman sanayisine hayran olan Şah, Alman üniversitelerinde eğitim görmüş danışmanlarla çevresini donattı. Emniyet Teşkilatı’nı Savunma Bakanlığı'ndan alıp Savaş Bakanlığı'na bağladı. Hava Kuvvetlerini kurdu, donanmayı örnek bir şekilde geliştirdi ve subaylarını Fransız, İngiliz ve Alman askeri enstitülerinde uzmanlık eğitimleri almaları için bu ülkelere gönderdi. 1941 yılına gelindiğinde, Savunma Bakanlığı'nın genel bütçeden aldığı pay yüzde 30'a ulaşmış, zorunlu askerlik süresi iki yıla çıkarılmış ve ordu 1925'te 40 bin kişilik bir güce sahipken, 1940'ta 120 bini aşan bir güç olmuştu. Suçluları cezalandırmak, muhalifleri tutuklamak ve vergileri tahsil etmek için orduyu kullandı. Demir yumruk yönetimiyle tanınan Şah, kendisine destekleyenler de dahil olmak üzere tüm siyasi partileri yasakladı ve özel gazeteleri kapattı.

Şah döneminde eğitim yaygınlaştı ve devlet okulları uzak bölgelere yayıldı, Fransa'dan eğitim müfredatı getirildi ve bu müfredata Fars milliyetçiliği fikirleri aşılandı. Şah rejimi 1941 yılında devrilmeden önce, devlete ait 2 bin 300 ilkokulda okuyan erkek öğrenci sayısı 280 bine ulaşmıştı, 28 bin öğrenci de ortaokullarda eğitimlerine devam ediyordu. Politeknik Enstitüsü'nü kuran Şah, 1936 yılında Tahran Üniversitesi’nin kapılarını erkek ve kız öğrencilere açtı ve üniversite tıp, mühendislik, hukuk ve tarım bilimleri alanlarında uluslararası geçerliliği olan bilimsel diplomalar vermeye başladı.

Şah, bakanların ve subayların eşlerine başörtüsü yasağı getirdi. Bazen polisler, Şah'ın kararını reddeden kadınların başörtülerini zorla çıkarmak için müdahale ediyordu.

Kadınların özgürlüğü

Şah Rıza, İranlı kadınların eğitimli ve toplumda aktif olmasını istiyordu. Eğitimlerinin yanı sıra, kadınların devlet memuru olmasına, kafelere, restoranlara, otellere ve sinemalara girmesine izin verdi. En ünlü ve en cesur kararı, 1936 yılında Kum ve Meşhed'deki dini otoritelere karşı gelerek çadoru (İran'da kadınlar tarafından giyilen bir çarşaf) yasaklamasıydı. Bir molla (din adamı) camide oturma eylemi yaptı. Bunun üzerine Şah, caminin basılması talimatı verdi. Şah Rıza takvimler 8 Ocak 1936'yı gösterdiğinde başı açık haldeki eşi ve kızlarıyla birlikte Tahran'da öğretmen okulunun açılışına katıldı.

Ayrıca İranlılara tek tip ve batılı kıyafetler giymelerini zorunlu kılan Şah, Avrupa'da giyilen kıyafetleri giyerlerse zamanla Avrupalılar gibi bir düşünce tarzına ve kişiliğe bürüneceklerini ve elbette giyim tarzı açısından da Avrupalılara benzeyeceklerini söyledi. 1927'de erkeklere ‘Pehlevi şapkası’ takmaları zorunluluğu getirildi. İki yıl sonra da mollalar ve medrese öğrencileri dışındaki herkese batı tarzı resmi şapkayı takmalarını zorunlu kıldı. Şah, 1935 yılında ülkesinin adını Pers yerine ‘İran’ olarak değiştirdi. Çünkü yeni ismin ilerleme ve refahı çağrıştırdığını, eski ismin ise tarihe ve geçmişe bağlılığı çağrıştırdığını, geleceğe atıfta bulunmadığını düşünüyordu.

sdfgrt
Tahran'daki parlamento binası önünde düzenlenen bir protesto gösterisine katılan İranlı kadınlar, 11 Nisan 1999 (AFP)

Şah’ın tüm bu reformları onu muhaliflerinin doğrudan hedefi haline getirdi. Bir yandan anayasacılar ve laikler, diğer yanda dindarlar ve radikaller olmak üzere muhaliflerinin sayısı çoktu. Bunların arasında elbette İslam devrimini yöneten (ve birinci Rehber olan) Ruhullah Humeyni de vardı. Humeyni, Şah ve oğlundan intikam almak için 1979'da Fransa'daki sürgünden döndü. Arkadaşı Ali Hamaney'e Şah Rıza’dan ya da 1941’deki İngiltere-Sovyetler Birliği işgalinden bahsedip bahsetmediğini bilmiyoruz, çünkü İran’ın mevcut Dini Lideri (Rehber) Hamaney o zamanlar henüz iki yaşındaydı. Fakat babası Cevad Hamaney, bu olayları çok iyi biliyordu, çünkü onları yakından yaşamıştı ve 1986'da vefat etmeden önce oğluna da anlatmış olduğundan eminim. Şimdi sorulması gereken soru şu: Ali Hamaney, 1941 deneyiminden ders çıkardı mı?

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.