Yapay zeka uluslararası çatışmaların fitilini ateşledi

Yapay zeka, dünyayı yeniden düzenleyecek ve insanlık tarihinin gidişatını değiştirecek

ABD ile Çin arasında yapay zeka alanındaki çekişme giderek kızışıyor (Reuters)
ABD ile Çin arasında yapay zeka alanındaki çekişme giderek kızışıyor (Reuters)
TT

Yapay zeka uluslararası çatışmaların fitilini ateşledi

ABD ile Çin arasında yapay zeka alanındaki çekişme giderek kızışıyor (Reuters)
ABD ile Çin arasında yapay zeka alanındaki çekişme giderek kızışıyor (Reuters)

Muhammed es-Sadık

Onlarca yıl önce uzaya gitme ve ayın yüzeyine ayak basma rekabeti, Soğuk Savaş döneminde ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki bilimsel rekabetin en önemli destanlarından biriydi. O dönemde rekabet halindeki bu iki ülke teknolojik olarak diğerine karşı üstünlük elde etmek için çok büyük paralar harcadı. Hatta bazıları bu harcamaları komplo teorilerine konu ederek ABD'yi Sovyetler Birliği'ni ‘mali ve insani açıdan maliyetli ve beyhude olan hayali bir yarışın içine çekmek için stratejik bir hile olarak aya gittiği iddiasında bulunmakla’ suçlayıp bunu gerçek dışı bir rekabet olarak tanımlıyor.

Ancak bugün, uluslararası aktörlerin en üst sırada yer almak için rekabet ettiği, teknolojiye bağlı farklı bir tablo var. Dünya son on yılda yapay zeka (AI) alanında muazzam bir gelişmeye tanık oldu. Yapay zeka teknolojisi, tıptan ekonomiye ve endüstriye kadar birçok alanda gelişmenin ve ilerlemenin temel itici gücü haline geldi.

Bu ilerlemeyle birlikte, yapay zekânın uluslararası dengeler ve ülkeler arasındaki jeopolitik güç üzerindeki etkileri konusunda endişeler de artıyor. Teknoloji uzmanları, çoğu konuda görüş ayrılığı yaşasalar da yapay zekanın kritik öneme sahip altyapı, ticaret, ulaşım, sağlık, eğitim, finans piyasaları, gıda üretimi ve çevresel sürdürülebilirlik alanlarında ilerlemeler kaydedildikçe dünyayı yeniden düzenleyeceğinde ve insanlık tarihinin gidişatını değiştireceğinde hemfikirler.

DARPA, yapay zekanın kontrolündeki bir savaş uçağının insan kontrolündeki bir savaş uçağına karşı yarıştığı her seferinde galip geldiğini tespit etti.

Çin Halk Kurtuluş Ordusu ve CIA

Tartışmanın diğer tarafında, Reuters'in Özel Haberler Birimi tarafından geçtiğimiz yıl yayınlanan bir raporda ve The CroAsia Enstitüsü’nden (CAI) Araştırmacı Leonardo Đinić tarafından iki yıl önce yazılan bir başka raporda, ABD ve Çin ordularının yapay zekâ teknolojisine dayanan bazı çabalarına ve elde ettikleri başarılara değinildi. Söz konusu raporlara göre hem Çin Halk Kurtuluş Ordusu (PLA) hem de ABD Merkezî İstihbarat Teşkilatı (CIA) gelecekte insan askerlerden daha etkili olması planlanan ‘robot askerlerden’ oluşan ordular yaratmak için yapay zeka sistemleri geliştirmek üzere çalışıyor.

ABD'deki Savunma İleri Araştırma Projeleri Ajansı (DARPA), yapay zekanın kontrolündeki bir savaş uçağının insan kontrolündeki bir savaş uçağına karşı yarıştığı her seferinde galip geldiğini tespit etti.

Şarku’l Avsat’ın Majalla’dan aktardığı habere göre ABD Savunma Bakanlığı'ndaki bir dizi üst düzey liderle birlikte yapay zeka uzmanları, yapay zeka teknolojisindeki ilerlemelerin devlet yönetimini, ekonomik güvenliği, sosyal istikrarı ve küresel yönetimi tamamen dönüştüreceğini kabul ediyorlar.

Bunun yanında yapay zeka alanında gerekli yatırımların yapılmaması nedeniyle Çin'in bu alanındaki hızlı ilerlemesini yakalayamamaktan korktuklarını ifade ederek ABD’nin karar alma merkezlerindeki bürokrasiden şikâyet ediyorlar.

Eski ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) bilgisayar yazılım sistemlerinden sorumlu yetkilisi Nicolas Chaillan, önümüzdeki on yıllarda yapay zeka alanında çığır açacak bir noktaya ulaşan bir ülkenin küresel siyasete ve ticarete hakim olabileceğini söyledi. ‘ABD ordusundaki teknolojik dönüşümün yavaş ilerlemesini ve Çin'in ABD'yi geçmesine seyirci kalmayı protesto etmek için’ görevinden istifa eden Chaillan, teknoloji alanındaki rekabete olan bakışını “Bu gelişmekte olan teknolojiler ABD’nin geleceği için pahalı savaş uçakları gibi donanımlardan çok daha önemli” sözleriyle özetledi. Chaillan’a göre ABD'nin bazı devlet dairelerindeki siber savunma sistemleri anaokulu seviyesinde.

Tıpkı diğerlerinde olduğu gibi bu konuda da Savunma Bakanlığı’ndaki ve ABD’nin diğer güvenlik kurumlarındaki üst düzey yetkililerin, cömert denebilecek destekler alan kuruluşlara karşı almayan kuruluşlar olduğu yönündeki itirazlarda bulunduklarını belirtmekte fayda var. Bu durumdan duydukları memnuniyetsizlik, bazı eski yöneticilerin açıklamalarında da belirttikleri üzere federal hükümetin her yıl harcadığı büyük bütçelere ve paralara rağmen büyük bir kısmının yanlış yerlere harcanmasından kaynaklanıyor. En göze çarpan örnekler arasında, geleneksel silah şirketlerinin bazı yasa koyucular üzerindeki güçlü etkileri nedeniyle aldıkları destek yer alıyor.

Aralarında Nicolas Chaillan'ın da bulunduğu çok sayıda ABD'li yetkili, ABD'nin Çin'e karşı bu yarışı kaybedeceğinden korkuyor. Çünkü onlara göre Washington finansman konusunda yeterince agresif değil ve yapay zeka projelerine yeterli desteği sağlamıyor.

ABD-Çin rekabetinin stratejileri

Çinli yetkililer, 2017 yılında iddialı bir hedef belirlediler. Bu hedefe göre 2030 yılına kadar yapay zeka alanında küresel üstünlüğe ulaşılması planlanıyor. Hedef, Çin'deki şirketlere, mahkemelere ve çeşitli devlet dairelerine, konuyla en yüksek düzeyde ilgilenmeleri yönünde baskı uygulayan Çin Devlet Başkanı Şi Cinping tarafından onaylandı. Çünkü rekabet, kendi küresel standartlarını ve yasamaları belirleyecek teknolojiye sahip olmanın ötesinde bir durum.

Araştırılan yasamalar arasında, sisteme kaynaklardan beslenen ve daha sonra kendi metinlerini üretmesi için ham veriler sunan üretken ve öğrenme verileri olarak bilinen yapay zeka programlarına insan unsurunun girmesine ilişkin telif hakkı konusu da yer alıyor. Ancak bu metinler temelde insan üretimi olduğundan fikri mülkiyet ve telif haklarına sahipler. Öyle ki Avrupa Birliği (AB), yapay zeka şirketlerinin zararına olacak şekilde yazarların ve yayıncıların haklarından yana tavır almıştır.

Yapay zeka alanında ABD ile Çin arasındaki rekabet konusuna dönecek olursak, aralarında Nicolas Chaillan'ın da bulunduğu çok sayıda ABD'li yetkili, ABD'nin Çin'e karşı bu yarışı kaybedeceğinden korkuyor. Çünkü onlara göre Washington finansman konusunda yeterince agresif değil ve yapay zeka projelerine yeterli desteği sağlamıyor.

Çin’in yapay zeka alanını güçlendirmek için özel sektörle ortak ya da onun denetimi altında çalışması modern teknolojilerin arzu edilen stratejik hedeflere ulaşmasını kolaylaştırıyor.

Buna karşın ABD federal hükümeti, özellikle Google ve diğer büyük teknoloji şirketlerinin yapay zeka alanında Pentagon ile iş birliği yapmayı reddetmesinin ardından, teknoloji alanlarında özel ve kamu sektörleri arasında ortak çalışmalar yapmakta zorlanıyor.

Ancak ABD, rakibi Çin’in yapay zeka sektörünü geliştirmek için gerekli teknolojiye sahip olmasını engelleme stratejisi çerçevesinde Çin'in, ABD'dekilerle rekabet edebilecek büyük dil modelleri gibi gelişmiş yapay zeka teknolojilerini geliştirmek için ihtiyaç duyduğu çiplere ulaşmasını zorlaştırdı. Dahası, Amerikan şirketleri Çinli geliştiricilerin ve programcıların bazı modern programlara erişmesini de engelledi.

Çinli bir bilgisayar korsanının OpenAI şirketinde yapay zeka teknolojisine ilişkin çalışanların tartışmalarına ilişkin sırları çaldığı suçlamasının ardından ABD merkezli yapay zeka kuruluşları İran, Kuzey Kore, Rusya ve Çin'in de aralarında bulunduğu bir grup ülkeye kapatıldı.

Çin, otomatik sistemlerin kontrol edilebilirliği konusunda bir çalışma grubuna liderlik etmek de dahil olmak üzere yapay zeka standartlarını belirlemeye yönelik uluslararası çabalara aktif olarak katılıyor.

Endişe ve yardımlaşma

Yıllar önce yapay zeka konusu bugün olduğu gibi birçok insan için hayatlarını doğrudan etkileyen temel bir konu değildi, ancak tablo hızla değişti. Yapay zeka, insan hayatını pek çok açıdan etkileyen bir teknoloji haline geldi. Bu önemli teknoloji, bir ülkenin geleceği, statüsü ve refahı açısından taşıdığı önem nedeniyle birçok ülkenin özel ilgisini cezbetti.

Hem Çinli hem de Batılı aktörler, yapay zekanın gelişmesiyle ilgili risklerle ve endişelerle boğuşuyorlar.

Bu ortak çıkar, sürekli iş birliği için fırsatlar yaratsa da ABD ile Çin arasındaki ilişkilerin çoğu zaman gergin olması birbirlerine yardım etmelerini engelliyor.

Ancak bu rekabete rağmen Çin, otomatik sistemlerin kontrol edilebilirliği konusunda bir çalışma grubuna liderlik etmek de dahil olmak üzere yapay zeka standartlarını belirlemeye yönelik uluslararası çabalara aktif olarak katılıyor. Bu da Soğuk Savaş sırasında ABD ile Sovyetler Birliği arasında nükleer silahların korunmasına ilişkin yapılan iş birliği gibi eski dönemlerde zaman zaman ortaya çıkan yardımlaşma ruhunu yansıtıyor.

Bununla birlikte ABD ve Çin gibi ülkeler için yapay zekanın devlet ve onun ekonomik, askeri ve dolayısıyla jeopolitik güç unsurları üzerindeki etkisinin boyutu da herkes tarafından biliniyor. Bu yüzden iki ülkenin de yapay zekaya yatırım yapmak için kesenin ağzını açtığını görüyoruz. Hatta karar vericilerin zihinlerine korku o kadar yerleşmiş ki, şu ya da bu ülkeye teknoloji transferini engellemek için alınacak önlemleri düşünmeleri ve cezai tedbirler uygulamaları zorunlu hale gelmiş durumda. Konu, çip gibi etkili ekipmanların aktarımının engellenmesi meselesinden, karşı tarafın yapay zeka uygulamalarına erişiminin engellenmesi meselesine kadar ilerledi. Tüm bu tedbirler en nihayetinde rekabet edemememiz için alınıyor.

Artık dünya, yapay zekanın günlük yaşamlarımız üzerinde yaratacağı devasa etkiyi ortaya çıkarmak üzere. Fakat burada ‘Yapay zeka teknolojisinde lider ülke kim? Liderliğe nasıl yatırım yapacak? Bu sayede sayısız ekonomik ve politik kazanç elde edebilecek mi?’ sorularını sormamız gerekiyor.



Güney Asya'da kırılgan barış

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Güney Asya'da kırılgan barış

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Kaswar Klasra

Hindistan ve Pakistan arasında, Hindistan yönetimindeki Keşmir'de gerçekleşen yeni bir terör saldırısıyla tetiklenen son şiddet patlaması, dünyanın dikkatini Güney Asya'daki gergin cephe hatlarına yeniden odakladı. ABD öncülüğündeki uluslararası arabuluculuk çabaları, iki nükleer silahlı komşuyu savaşın eşiğinden geri çekmeyi başarmış olsa da, bu ihtiyatlı sakinlik kalıcı bir barış olarak kabul edilemez.

İki ülke arasındaki anlaşmazlığın merkezinde yer alan Keşmir anlaşmazlığına bir çözüm bulunmaması nedeniyle, bölge 1 milyardan fazla insanın hayatını tehdit eden bir gerilimi tırmandırma döngüsünün esiri olmaya devam ediyor.

Bu hadise, on yıldan kısa bir sürede yaşanan üçüncü büyük tırmandırma sayılıyor ve her dalga bir öncekinden daha tehlikeli. Hindistan'ın Pakistan topraklarında faaliyet gösteren militanları sorumlu tuttuğu Pahalgam'daki saldırı, her iki taraftaki askeri tesisleri hedef alan bir dizi füze ve insansız hava aracı saldırısını tetikledi. Gerginliğin tırmanma hızı ve yoğunluğu, durumun kırılganlığını ve yarımadanın büyük bir felakete kaymaya hazır olduğunu teyit ederek, tehlike seviyesini yükseltti. Önceki örneklerde olduğu gibi, ABD, krizi kontrol altına almak için arabuluculu olarak müdahalede bulundu. Kendisine duyurulmayan Çin ve Körfez çabaları da destek verdi.

Bu model tanıdık hale geldi; Keşmir'de bir terör olayı gerçekleşiyor, onu Hindistan’ın yanıtı,  ardından Pakistan'ın askeri yanıtı takip ediyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Son şiddet dalgasını diğerlerinden ayıran husus yalnızca yoğunluğu değil, aynı zamanda kullanılan savaş araçlarının gelişmişliğiydi. Her iki taraf da geleneksel askeri güç kullanımının yanı sıra siber operasyonlara ve insansız hava araçlarına başvurdu. Bu çatışma, yapay zekanın, otonom insansız hava araçlarının ve siber savaşın savaş alanını yeniden şekillendirmeye başladığı Güney Asya'nın askeri tarihinde yeni bir bölümü işaret ediyor. Bununla birlikte, siyasi söylem durgun kaldı ve önemli bir dönüşüme sahne olmadı.

 Hindistan, çok daha büyük olan ekonomisi ve Batı'ya giderek daha yakın hale gelmesi sebebiyle stratejik bir ivmeye sahip olduğunu hissedebilir, fakat devam eden istikrarsızlık büyük hedeflerini tehdit ediyor. Tedarik zincirlerini Hindistan'a taşımayı düşünen küresel şirketler, çalkantılı bir bölgesel tablo karşısında tereddüt ediyor. Kalkınma veya kuzeydeki Çin tehdidi ile yüzleşmede kullanılabilecek kaynaklar kronik sınır krizi tarafından tüketiliyor. Dahası, Keşmir'de devam eden huzursuzluk, yerel halkı devletten daha da uzaklaştırıyor ve Yeni Delhi'nin son vermeye çalıştığı ayaklanmayı körüklüyor.

Pakistan’a gelince, yüksek gerilimin maliyeti onun için daha ağır. Uluslararası kredilere bağımlı ve yakın zamanda terörizm finansmanı artırılmış izleme listesinden çıkarılan kırılgan ekonomisi, her tırmandırmada ağır kayıplar yaşıyor.

Pakistan'ın Pahalgam saldırısıyla ilgili ortak soruşturma teklifi -Hindistan'ın bu tür girişimleri tekrar tekrar reddetmesine rağmen- ciddiye alınmayı hak ediyor. Bu tür konularda şeffaflık ve iş birliği, karşılıklı şüphe döngüsünü kırmaya yardımcı olabilir. Hindistan gerçekten sadece geçici bir ateşkes değil, uzun vadeli bir barışı hedefliyorsa, yanlış değerlendirme riskini azaltacak mekanizmalar kurmak için İslamabad ile ciddi bir diyaloğa girmelidir.

Sadece krizleri yönetmek yerine, iki ülke çatışmanın kökenlerini ele alma gibi daha zor bir göreve girişmelidir. Nükleer silaha sahip iki komşu arasındaki son gerginlik, Keşmir sorununun acilen ele alınması gereken bir nükleer patlama noktası olduğunu teyit etti. Bu kriz Hindistan ve Pakistan'daki 1 milyardan fazla insanın hayatını tehdit ediyor.

Uluslararası aktörler, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ve Körfez ülkeleri, doğrudan askeri iletişim kanalları da dahil olmak üzere etkili bir kriz yönetim mekanizmasının kurulması için bu anı değerlendirmelidir

Pakistan, Keşmir sorununun çözümünün ancak diyalog yoluyla mümkün olduğunu kabul ederken, Hindistan askeri baskının siyasi bir çözüme alternatif olmadığını kabul etmelidir. Keşmir'de adil ve kalıcı bir çözüm sadece bölgeyi istikrara kavuşturmakla kalmayacak, aynı zamanda onlarca yıldır arzu edilen ekonomik ve ticari iş birliğinin ve ilişkilerin normalleşmesinin önünü açacaktır.

Dış baskıyla durdurulan son turun sonucu, sahadaki gerçekleri değiştirmedi. Her iki tarafın askeri kuvvetleri halen yüksek alarm durumunda ve resmi bir barış anlaşması imzalanmadı. Ancak, her iki başkent de kısa vadeli taktik hesapların ötesine geçmeye karar verirse, bu tırmandırma bir dönüm noktası olabilir.

Uluslararası aktörler, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ve Körfez ülkeleri, doğrudan askeri iletişim kanalları, bağımsız soruşturma organları ve şeffaflığa yönelik karşılıklı taahhütler de dahil olmak üzere etkili bir kriz yönetim mekanizmasının kurulması için baskı yapmak üzere bu anı değerlendirmelidir. Aynı şekilde Pakistan ekonomisini ticaret ve yatırım teşvikleri yoluyla desteklemek, alışılmadık yöntemlere olan bağımlılığını azaltabilirken, Hindistan'ın daha ölçülü bir duruşu Keşmirliler ile genel olarak bölgenin sakinleri arasındaki güveni yeniden inşa edebilir.

Bu ganimet için yapılmış bir savaş değildi ve taraflardan hiçbiri zafer kazanmadı. Aksine bu savaş, Güney Asya'nın uçurumun eşiğinde olduğunun acı bir hatırlatıcısı ve Delhi ile İslamabad liderlerine kalıcı bir barış için gereken sıkı ve zorlu çalışmaya başlamaları yönünde acil bir çağrıydı.