Trump'ın şirketleri, seçim bağışlarından nasıl 28 milyon dolar kazandı?

Fotoğraf: AP
Fotoğraf: AP
TT

Trump'ın şirketleri, seçim bağışlarından nasıl 28 milyon dolar kazandı?

Fotoğraf: AP
Fotoğraf: AP

Donald Trump'ın kampanya bağışlarından elde ettiği milyonlarca dolarlık fonu aile şirketlerine aktardığı, yeni bir haberde ortaya kondu.

CNN'in yayımladığı habere göre eski başkan ve ona bağlı siyasi gruplar üç başkanlık yarışı boyunca, Trump'a ait işletmelerde kampanya fonlarından 28 milyon dolar harcadı.

CNN'e göre diğer Cumhuriyetçiler de benzer şekilde kampanya fonlarını Mar-a-Lago, Trump otelleri ve diğer bağlı işletmelerde büyük satın alımlar yapmak için kullandı ve bu da eski başkan için kâr anlamına geliyor.

Haber kuruluşuna göre Trump'ın kampanyası ve ilgili komiteler, eski başkanın özel jeti Trump Force One'ı işleten Trump'a ait TAG Air, Inc. şirketinde 14 milyon dolardan fazla harcama yaptı.

CNN'in haberine göre, bu yıl şimdiye kadarki en büyük fatura, Trump'ın kampanyası ve ilişkili komiteler tarafından TAG Air'den yapılan 1,9 milyon dolarlık satın alıma kesildi.

CNN'in haberi, ilgili kampanya ve komitelerin de bu yıl Mar-a-Lago'da 1 milyon dolardan fazla harcama yaptığını ortaya koydu. Diğer Trump otel ve tatil yerlerinde 200 bin dolar harcadılar.

Bir Trump kampanyası sözcüsü CNN'e, Trump'a ait işletmeler tarafından sağlanan "tüm mekan ve hizmetler için komitelerin adil piyasa fiyatını ödediğini" belirtti.

Sözcü ayrıca Cumhuriyetçilerin Trump'ın işletmelerinde iyilik karşılığında harcama yaptığına dair iddiaların "yanlış, aynı zamanda eski ve bayatlamış bir anlatıyı desteklemek için siyasi kasıtlı" olduğunu söyledi.

CNN'in haberine göre, adayların adil piyasa fiyatını ödedikleri sürece kampanya fonlarını kendi işletmelerinde harcamaları yasadışı değil.

Öte yandan Trump, milyonlarca dolar ödemesini gerektiren bir yığın mahkeme kararının ardından masraflı bir yıl geçiriyor.

New York'ta bir yargıç ocak ayında Trump'ın yazar E. Jean Carroll'a iftira attığı gerekçesiyle 83,3 milyon dolar ödemesine karar vermişti. Bir ay sonra, New York'ta mali dolandırıcılıktan sorumlu bulunmuş ve 350 milyon dolardan fazla ödeme yapmasına karar verilmiş ancak kefalet daha sonra 175 milyon dolara indirilmişti.

Temmuzda Trump'ın kampanyası sadece 137 milyon dolar bağış topladı. Öte yandan Kamala Harris'in kampanyası, Başkan Joe Biden'ın yarıştan çekilip kendisini desteklemesinin ardından temmuzun son 10 gününde 310 milyon dolar kazandı.

The Independent'ın daha önce bildirdiğine göre Harris'in temmuz bağışlarının büyük çoğunluğu 200 doların altında bağış yapan bireylerden geldi.

Harris, perşembe akşamı Demokrat Parti Ulusal Kongresi'nde büyük bir partinin adaylığını kabul eden ilk beyaz olmayan kadın olmuştu.

Independent Türkçe



'Cenevre Diyaloğu' İran ve İsrail füzeleriyle yarışıyor

Cenevre'de dün düzenlenen Avrupa-İran bakanlar toplantısından (AFP)
Cenevre'de dün düzenlenen Avrupa-İran bakanlar toplantısından (AFP)
TT

'Cenevre Diyaloğu' İran ve İsrail füzeleriyle yarışıyor

Cenevre'de dün düzenlenen Avrupa-İran bakanlar toplantısından (AFP)
Cenevre'de dün düzenlenen Avrupa-İran bakanlar toplantısından (AFP)

Tel Aviv ve Tahran arasındaki çatışma yeni hedeflere doğru genişlerken, Avrupalılar dün Cenevre'de ABD'nin doğrudan görüşme mesajını ileterek, İran ile diyalog yolunu açmaya çalıştı.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile İngiltere, Fransa ve Almanya dışişleri bakanlarının yanı sıra AB'nin dış politika şefi Kaja Callas arasında diplomatik yolu canlandırma umuduyla görüşmeler yapıldı.

Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul görüşmelerin ardından yaptığı açıklamada, “İranlı meslektaşlarımızla ciddi görüşmeler yaptığımız için memnunum” dedi. İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy İran'ı “Amerika ile görüşmelerine devam etmeye” çağırırken, Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot “görüşmelerin bölgedeki durumu yatıştırmayı amaçladığını” vurguladı.

İran heyeti, Avrupa ülkeleriyle yapılan görüşmelerin saygılı bir atmosferde gerçekleştiğini belirterek, “saldırganlığın durdurulmasının Batılı ülkelerle samimi diplomatik yolun açılması için bir ön koşul olduğunu” kaydetti.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığına göre toplantı öncesinde Avrupalı dışişleri bakanları İranlı mevkidaşlarına ABD'nin, nükleer kapasitesini zayıflatmak için İsrail'le birlikte İran'a saldırmayı düşünse de ülkesiyle doğrudan görüşmelere açık olduğunu söyledi. Reuters'in haberine göre üst düzey bir İranlı yetkili, İran'ın uranyum zenginleştirmeye getirilecek kısıtlamaları görüşmeye istekli olduğunu söyledi, ancak özellikle İsrail'in İran'a yönelik saldırılarının devam ettiği bir ortamda zenginleştirmenin tamamen yasaklanmasının reddedileceğini vurguladı.

“Cenevre diyaloğu”, hedef listesini güvenlik ve askeri kurumlar ile altyapıyı da kapsayacak şekilde genişleterek sekizinci gününe giren İran-İsrail savaşının önüne geçmiş gibi görünüyor. Başkent Tahran'daki mahallelerin yanı sıra İran'ın kuzey ve batısındaki dağınık bölgeler de İsrail saldırılarına sahne oldu ve bu saldırılardan bazıları askeri mevzileri, platformları, füze depolarını ve güvenlik karargahlarını vurdu.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, İsrail ordusuna İran içindeki saldırılarını yoğunlaştırma talimatı verdi. Katz yaptığı açıklamada, “Rejimin tüm sembolleri ve Besic (güçleri) ve Devrim Muhafızları gibi rejimin güç üssü, halkı bastırma mekanizmaları bombalanmalıdır.” İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir de İran'la savaşta “uzun bir sefer” için hazırlanılması gerektiğini belirtti ve halkı “zor günlere” hazırlanmaya çağırdı. Zamir, ülkesinin “bu büyüklükteki bir tehdidi ortadan kaldırmak için tarihimizdeki en karmaşık sefere çıktığını” söyledi.

İran İsrail'in saldırılarına balistik füze yağmuruyla karşılık verdi. İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO), Nevatim ve Hatzerim'deki İsrail hava üsleri de dahil olmak üzere, İsrail içindeki hedeflere karşı Gerçek Vaat 3 Operasyonu'nun 17. dalgasını gerçekleştirdiğini açıklarken, DMO “yeni nesil füzeler” kullanma tehdidinde bulundu.

İran'ın nükleer tesislerine yönelik saldırılarla ilgili olarak UAEK Başkanı Rafael Grossi, İsrail'in İran'ın güneyindeki Buşehr tesisine yönelik bir saldırısının, aşırı miktarda radyoaktivite salınımı nedeniyle bölgesel bir felakete yol açabileceği uyarısında bulundu. Grossi, savaşın başlamasından bu yana herhangi bir radyoaktif sızıntı tespit edilmediğini ifade etti.