Sisi ve Erdoğan'ın Ankara'da yapacağı görüşmelerin gündeminde savunma iş birliği varhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5054595-sisi-ve-erdo%C4%9Fan%C4%B1n-ankarada-yapaca%C4%9F%C4%B1-g%C3%B6r%C3%BC%C5%9Fmelerin-g%C3%BCndeminde-savunma-i%C5%9F-birli%C4%9Fi-var
Sisi ve Erdoğan'ın Ankara'da yapacağı görüşmelerin gündeminde savunma iş birliği var
Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es Sisi, Recep Tayyip Erdoğan'ı 14 Şubat'ta Kahire'de ağırlıyor (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)
Mısır ve Türkiye arasındaki savunma iş birliği, Cumhurbaşkanı Abdülfettah es Sisi'nin 4 Eylül'de Ankara'ya yapacağı ziyaret sırasında yapılacak görüşmelerin önemli bir bölümünü oluşturacak.
Türk basınında yer alan haberlere göre Sisi'ye ziyareti sırasında bakanlar, yetkililer ve iş adamlarından oluşan geniş bir heyet eşlik edecek.
Türk internet sitesi Sanayi Gazetesi'nin pazartesi günü yayınladığı bir habere göre Mısır, hava kuvvetlerini, yakın zamanda başarıyla test edilen Türkiye'nin beşinci nesil savaş uçaklarıyla donatmayı düşünebilir.
Büyüyen iş birliği
Türkiye Cumhurbaşkanı'nın 12 yıl aradan sonra Kahire'ye gerçekleştirdiği ilk ziyaret sırasında Sisi ve Erdoğan, iki ülke arasında bir dizi anlaşma ve mutabakat zaptının yanı sıra “iki ülke arasında yüksek düzeyli stratejik iş birliği konseyi toplantılarının yeniden düzenlenmesine” ilişkin ortak bir bildiri imzaladı.
Sisi ve Erdoğan 14 Şubat'ta Kahire'de anlaşma imzalarken (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 14 Şubat'ta Mısır'a yaptığı ziyaretin ardından geçen aylar, Ankara'nın yasaklı Müslüman Kardeşler yönetimine karşı darbe konusundaki tutumu nedeniyle 10 yıldan fazla süren gerginlik döneminin ardından, iki ülke arasındaki iş birliği alanlarını geliştirmek için yoğun faaliyetlere sahne oldu.
Türk internet sitesi, Amerikan “Intelligence Risk” şirketinin (Rain) Orta Doğu ve Kuzey Afrika baş analisti Ryan Paul'un, Mısır ordusunun hala umutsuzca dördüncü veya beşinci nesil savaş uçağı elde etmek istediğini söylediğini aktardı. 20 Amerikan F-35 hayalet savaş uçağının alınmasının mümkün olmadığına işaret etti.
Erdoğan'ın Kahire ziyareti sırasında Sisi ve Erdoğan, Mısır-Türkiye İlişkileri Yüksek Stratejik Konseyi'ne ilişkin bir dizi anlaşma ve ortak deklarasyona imza attı. (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)
Mısırlı yetkililerin Çin'den dördüncü ya da beşinci nesil savaş uçakları satın almayı müzakere ettikleri bildirildi. Bu durum Kahire'nin, ABD’nin bir rakibinden gelişmiş uçaklar almak için ciddi arayış içinde olduğunun ya da eski Başkan Donald Trump'ın satın alma sözünü verdiği F-35'ler için bastırdığının bir işareti olabilir.
Mısır'ın beşinci nesil savaş uçaklarına ilgisi
Mısır'ın istek listesinde Çin ve Pakistan hava kuvvetlerinde kullanılan dördüncü nesil J-10C Vigorous Dragon avcı uçağı ve henüz prototip aşamasında olan beşinci nesil FC-31 Gyrfalcon da yer alıyor. Hatta ağustos ayında çıkan bir haberde, Mısırlı yetkililerin, Çin'in diğer ülkelere satmakta isteksiz olduğu beşinci nesil avcı uçağı J-20 Mighty Dragon'u istediği iddia edilmişti.
Mısır, gelişmiş Çin yapımı savaş uçakları satın alarak ABD'yi kızdırma konusunda muhtemelen temkinli davranacak, ayrıca İsrail'in böyle bir satın almanın Mısır'ın İsrail'e yönelik gelecekteki niyetleri hakkında ne gibi sinyaller verebileceği konusundaki endişeleriyle de başa çıkmak zorunda kalacaktır.
Mısırlı subaylar, eski Genelkurmay Başkanı'nın geçtiğimiz nisan ayında Türkiye'ye yaptığı ziyaret sırasında Türk eğitim uçağını (Hürjet) inceledi (Arşiv)
ABD'nin iki yasası Mısır'ın F35 savaş uçağı satın almasını zorlaştırıyor. Bunlardan ilki, 2008 yılında kabul edilen ve ABD'nin İsrail'in Arap ülkeleri üzerindeki sözde niteliksel askeri üstünlüğünü destekleme taahhüdüyle ilgili, ikincisi ise Amerika'nın düşmanlarından silah ve askeri teçhizat satın alan ülkelere yaptırım uygulayan 2017 tarihli Amerika'nın Hasımlarıyla Yaptırımlarla Mücadele Yasası (CASA).
Ryan Paul, Kahire'nin yakın zamanda Washington'u F-35 uçağı satış yasağını kaldırmaya ikna edip edemeyeceğinin belirsiz olduğunu, ancak Mısır'ın Çin ve ABD'yi bypass ederek hayalet savaş uçakları elde etmek için üçüncü bir seçeneğe sahip olabileceğini söyledi. Güney Kore, Türkiye ve Hindistan gibi hayalet uçaklar geliştiren ülkelerden. Türk KAAN uçağı en gelişmiş uçak olduğu ve Ankara tarafından ihracat seçeneği olarak sunulduğu göz önüne alındığında uygun olabilir.
Erdoğan'ın Kahire ziyaretinden bir hafta sonra şubat ayında Türkiye, ocak ayında pistte test ettiği ilk yerli beşinci nesil savaş uçağının (KAAN), başarılı bir uçuş testi gerçekleştirdiğini duyurdu. Böylece Türkiye, dünyada beşinci nesil savaş uçağı üreten beş ülkeden biri oldu.
Türkiye, beşinci nesil savaş uçağının (KAAN) uçuş testlerini geçtiğimiz şubat ayında gerçekleştirdi (X)
Türk savaş uçağı havadan havaya muharebe görevlerini yerine getirebiliyor ve süpersonik hızlarda dahili silah yuvalarından hassas saldırılar gerçekleştirebiliyor.
Ortak Üretimin Görüşülmesi
Kısa bir süre önce Cumhurbaşkanı'nın askeri işlerden sorumlu danışmanı olarak atanan Mısır Silahlı Kuvvetleri eski Genelkurmay Başkanı Usame Aşkar, on yılı aşkın bir süredir Türkiye'yi ziyaret eden en üst düzey Mısırlı askeri yetkili sıfatıyla Genelkurmay Başkanı Orgeneral Metin Gürak'ın davetlisi olarak nisan ayı sonunda Ankara'yı ziyaret etti.
Görüşmeler sırasında iki taraf, savunma sanayii ve ortak üretim alanındaki iş birliği de dâhil olmak üzere, önümüzdeki dönemde birçok alanda askeri iş birliğini arttırma arzusunu teyit etti.
Ankara ve İstanbul'da aralarında Baykar'ın da bulunduğu birçok savunma sanayi şirketini gezen Aşkar, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. (TUSAŞ) tarafından geliştirilen, gelişmiş bir eğitim ve hafif taarruz uçağı olan Hürjet, Baykar tarafından üretilen hava muharebe amaçlı Kızıl Elma insansız hava aracı, Bayraktar TB2 insansız hava aracı ve TUSAŞ tarafından İtalyan Augusta Westland şirketi ile iş birliği içinde geliştirilmiş T-129 helikopteri de dahil olmak üzere farklı modellerde çok sayıda savaş uçağı gördü.
Türk eğitim uçağı Hürjet
Türkiye Cumhurbaşkanı'nın damadı Selçuk Bayraktar'ın yönetimindeki Baykar, Kahire'deki EDEX 2023 Savunma Sanayii Fuarı'nda, Bayraktar TB2 savaş aracını sergileyerek, ilk kez bir Türk şirketinin uluslararası savunma ve askeri sanayi fuarına katılmasını sağladı.
Mısır'ın eski Ankara Büyükelçisi Abdel Rahman Salah Şarku’l Avsat’a bu konunun Cumhurbaşkanı Abdül Fettah es Sisi'nin Türkiye ziyareti sırasında ele alınacağını ve iki taraf arasında sadece satış değil, insansız hava araçları ve diğerlerinin ortak üretimi konusunda da iş birliği yapılması ve üretimin sadece Türkiye'de değil, Mısır'da da yapılması konusunda bir anlaşma olduğunu belirtti.
İki ülke arasındaki askeri iş birliğinin boyutlarının Mısır'ın Türk insansız hava araçlarını edinme olasılığıyla sınırlı olmadığını, özellikle Mısır'ın, askeri teçhizatı yerel olarak üretme eğilimi ile birlikte ortak üretim alanına da uzandığını ifade etti.
ABD ile Avrupa arasındaki çalkantıların Ortadoğu’ya ne gibi yansımaları olacak?https://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5130154-abd-ile-avrupa-aras%C4%B1ndaki-%C3%A7alkant%C4%B1lar%C4%B1n-ortado%C4%9Fu%E2%80%99ya-ne-gibi-yans%C4%B1malar%C4%B1-olacak
ABD ile Avrupa arasındaki çalkantıların Ortadoğu’ya ne gibi yansımaları olacak?
Görsel: Sara Padovan
Robert Ford
Avrupa ile ABD arasındaki ilişkilerde yaşanan çalkantılar, Avrupa'nın askeri ve ekonomik politikalarındaki değişikliklerin hızını artırırken bu değişiklikler ise Avrupa'nın Ortadoğu ve Kuzey Afrika (ODKA/MENA) bölgesindeki komşularıyla ilişkilerini de etkilemeye başlıyor. Avrupa ülkeleri, ABD'ye olan bağımlılıklarını azaltmak için jeopolitik bir araç olarak askeri güce yeniden odaklanmaya başladı. Fakat gelişmiş bir askeri sanayi üssü kurmak, yüksek kaliteli silahlar üretmek ve daha büyük orduları harekete geçirip eğitmek zaman alacaktır.
Avrupa, jeostratejik dönüşümün bu aşamasının başlangıcında özellikle ekonomik yardım bütçelerinin azalmasıyla Ortadoğu'daki yumuşak gücünü artırmakta zorluklarla karşı karşıya kalıyor. Avrupa başkentlerinin, özellikle Körfez ülkeleriyle yeni ortaklıklar kurması ve stratejik önceliklerini net bir şekilde tanımlaması her zamankinden daha fazla gerekiyor.
İran
ABD ve Avrupa’nın başlıca ülkeleri, İran'ın nükleer silah edinmesinin engellenmesi gerektiği konusunda hemfikir ve yaptırımların bu amaca ulaşmak için kilit bir baskı aracı olduğunu düşünüyorlar. Ancak Washington ile Moskova arasındaki ilişkilerin gelişmesi ve Avrupa'nın güvenliğine doğrudan tehdit oluşturan Moskova'nın Tahran'la arabuluculuk yapma ihtimali bazı Avrupalı analistleri endişelendiriyor. İran’ın Rusya'ya Ukrayna topraklarını hedef almak için kullandığı binlerce insansız hava aracı sağlaması ve Rusya'nın insansız hava aracı programının geliştirilmesine yardımcı olması, Washington'un yanı sıra Avrupa’nın da Moskova aracılığıyla yapılabilecek herhangi bir uzlaşı anlaşmasına yönelik şüphelerini derinleştiriyor.
“Ekonomik yardımlardaki azalma, ABD Ortadoğu’dan giderek çekilirken Avrupa’nın Ortadoğu’daki yumuşak gücünden yararlanma kabiliyetini sınırlayacak olsa da Avrupa’nın varlığını genişletebileceği alternatif yollar var.
Washington, Moskova ve Tahran arasında varılacak herhangi bir anlaşmayı etkilemeyi hedefleyen Avrupa ülkelerinin, İran'ın nükleer silah edinmesini engelleme konusunda aynı hedefi paylaşan Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi etkili Körfez ülkeleriyle yakın koordinasyon içinde olması muhtemeldir. Ancak Avrupa'nın İran'a karşı ABD ve İsrail tarafından olası bir askeri harekâtına katılması pek olası görünmüyor. Çünkü Avrupa başkentleri, ABD Başkanı Donald Trump yönetimiyle, özellikle de Ukrayna konusunda Trump'ın desteğine güvenmeye devam ettikleri düşünüldüğünde, ek sorunlar yaratmak istemiyor. Bu yüzden Avrupa’dan ABD'nin İran'a yönelik herhangi bir askeri operasyonuna yönelik eleştirilerin tonu ve etkisi sınırlı olabilir.
Bütçeler ve yumuşak güç
Daha da önemlisi, Rusya'nın artan tehdidi çoğu Avrupa ülkesini askeri bütçelerini arttırmaya itiyor. Bu da dış ekonomik yardım bütçelerinde kesintilere yol açıyor. Brüksel merkezli düşünce kuruluşu Bruegel’e göre Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen tarafından şubat ayında açıklanan Avrupa'nın askeri harcamalarını gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYİH) yaklaşık yüzde 3,5'ine çıkarma hedefine ulaşmak için yılda 250 milyar avro gerekiyor.
Aynı zamanda Avrupa başkentleri de kalkınma yardımlarında kesintiye gidiyor. İngiltere Başbakanı Keir Starmer, şubat ayında İngiltere Parlamentosu’nda yaptığı açıklamada, hükümetinin savunma harcamalarında benzer bir artışı finanse etmek için dış yardımları 13 milyar sterlinden (yaklaşık 16 milyar avro) fazla keseceğini duyurdu. Fransa Savunma Bakanı Sebastien Lecornu, mart ayında Paris'in dış yardımlarını üçte bir oranında azaltarak 2025 yılında 3,8 milyar avroya indirdiği bir dönemde, önümüzdeki yıllarda savunma bütçesinde 40 milyar avroluk bir artış yapılması çağrısında bulundu. Almanya ve Hollanda da son iki yıl içinde dış yardım bütçelerini büyük ölçüde azalttı. Avrupa ülkelerinin dış yardım bütçelerinde yaptığı bu kesintiler, ABD’nin dış yardımda yaptığı önemli kesintileri takip etti.
Ekonomik yardımlardaki azalma, ABD Ortadoğu’dan giderek çekilirken Avrupa’nın Ortadoğu’daki yumuşak gücünden yararlanma kabiliyetini sınırlayacak olsa da Avrupa’nın varlığını genişletebileceği alternatif yollar var. Avrupa, geçtiğimiz onlarca yıl boyunca nüfuz elde etmek için büyük ölçüde mali imkanlarını kullandı. AB, geçtiğimiz yılın şubat ayında Mısır ile üç yıla yayılan yaklaşık 7 milyar avroluk yardım ve yatırım içeren bir anlaşma imzaladı. Resmi istatistiklere göre Ürdün 2011 yılından bu yana AB’den yaklaşık 4 milyar Avro aldı ve iki taraf 2025-2027 dönemi için 3 milyar avroluk yeni bir yardım ve yatırım paketi üzerinde anlaştı. Benzer şekilde Lübnan da 2011 yılından bu yana Avrupa'dan yaklaşık 3,5 milyar avro yardım aldı.
Suriye’nin önümüzdeki yıllarda büyük bir ekonomik yardıma ihtiyacı olacak. Dünya Bankası 2022 yılında Suriye’nin yeniden inşasının maliyetinin en az 250 milyar dolar olacağı tahminini açıklamıştı.
Rusya'yı caydırmak için artan askeri harcamalar ve siyasi açıdan hassas iç sosyal programların talepleri nedeniyle Avrupa ülkelerinin bütçeleri önümüzdeki yıllarda giderek daha fazla baskı altına girecek ve Mısır, Ürdün ve Lübnan gibi ülkelere sağlanan büyük meblağlardaki desteğin sürdürülmesini haklı göstermek giderek daha zorlaşacak. Bu zorluk, Avrupa ülkelerinin Afrika ve Asya'daki kalkınma yardım programlarını finanse etmeye devam etmeleri nedeniyle daha da karmaşık bir hale getiriyor.
Görsel: Sara Padovan
Batılı ülkelerin ODKA bölgesine yönelik yardımları azaldıkça Körfez ülkeleri, Türkiye ve hatta Çin'in desteği giderek daha önemli hale gelecek. Ancak yumuşak güç sadece mali destekten ibaret değil. Avrupa ülkeleri, ABD'de eğitim görmeye olan ilginin azalmasıyla birlikte üniversitelerine öğrenci çekmeye devam edebilir ve yeni nesillerle köprüler kurabilir. Dahası, ABD'nin bölgeye olan ilgisi azaldıkça, Avrupa ve bölge ülkeleri arasında birbirleriyle koordinasyon sağlama ve bölgesel çatışmaları yönetme ihtiyacı da artacak. Özellikle İsrail'le doğrudan ilgili olmayan çatışmalarda ABD'nin doğrudan müdahalesi olmadan hareket etmek için daha fazla alana sahip olacaklar.
Avrupa ve ABD’nin Suriye ayrışması
Örneğin Suriye’nin önümüzdeki yıllarda büyük bir ekonomik yardıma ihtiyacı olacak. Dünya Bankası 2022 yılında Suriye’nin yeniden inşasının maliyetinin en az 250 milyar dolar (en az 230 milyar avro) olacağı tahminini açıklamıştı. Bugünkü gerçek maliyet çok daha yüksek olabilir. Brüksel’de geçtiğimiz mart ayında düzenlenen Suriye konulu 9. Brüksel Konferansı'nda Avrupa ülkeleri toplam 5,8 milyar avroluk taahhütte bulunuldu. Bu miktar geçtiğimiz yıl aynı ayda düzenlenen konferansta taahhüt edilen miktarla neredeyse aynı.
Yardım bütçelerindeki küresel kesintilere rağmen bu kadar yüksek düzeyde desteğin sürdürülmesi, Avrupa'nın Suriye dosyasına verdiği önemi yansıtıyor. Avrupa’nın önde gelen ülkelerinin hükümetleri, AB ile birlikte topraklarına yeni bir Suriyeli mülteci dalgasını önlemek için Suriye'yi istikrara kavuşturmaya ve yeniden yapılandırmaya çalışıyor. Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, bu bağlamda geçtiğimiz mart ayında Şam'ı ikinci kez ziyaret etti ve yeniden inşa çabalarını desteklemek üzere 300 milyon avroluk yeni bir yardım paketi açıkladı.
Trump yönetimi Şam ile ilişkilerin düzelmesini Şam'ın İbrahim (Abraham) Anlaşmalarına katılmayı kabul etmesine bağlayabilir. Trump, yaptırımların tamamen hafifletilmesinden önce Şam'a İsrail ile ilişkilerini normalleştirmesi için baskı yapabilir.
Bu arada şubat ayında AB ve İngiltere, Suriye’nin kamu iktisadi teşebbüslerini (KİT’ler) ve özel sektörünü desteklemek amacıyla enerji ve ulaştırma sektörlerinde faaliyet gösteren belirli Suriye merkezli şirketlere ve beş ticari bankaya yönelik yaptırımları askıya aldı.
ABD Başkanı Donald Trump, Beşşar Esed'in geçtiğimiz aralık ayında devrilmesinin ardından “Suriye ABD’nin sorunu değil” şeklinde bir tweet atarak Suriye dosyasına ilgisinin az olduğunu gösterdi. Washington'daki birçok analist, Trump yönetiminin Asya'daki tehditlere karşı koymaya odaklanan daha geniş bir stratejinin parçası olarak önümüzdeki birkaç yıl içinde ABD güçlerini Suriye'nin doğusundan çekeceğine inanıyor.
Şarku'l Avsat'ın Al Majalla'dan aktardığı analize göre Trump yönetimi, Avrupa’nın tutumunun aksine eski ABD Başkanı Joe Biden yönetimi tarafından ocak ayı ortalarında atılan bazı sınırlı adımlar dışında Suriye'ye yönelik yaptırımları hafifletmedi. Ayrıca Brüksel'deki konferans sırasında yeni bir yardım taahhüdünde bulunmaktan da kaçındı. ABD'li üst düzey bir yetkili konferansta yaptığı açıklamada, Trump yönetiminin Suriye’deki yeni hükümetinin ‘radikalizmi’ ve ‘insan hakları ihlallerini’ terk etme konusundaki istekliliğine şüpheyle yaklaşmaya devam ettiğini söyledi. ABD’li yetkili, hiçbir dış yardımın ya da yaptırımların hafifletilmesinin yeniden inşa için gerekli yatırımı çekmeye yetmeyeceğinin de altını çizdi.
Öte yandan Almanya Şam'daki büyükelçiliğini sınırlı bir diplomatik personelle yeniden açarken, Trump yönetimi şimdiye kadar ikili ilişkilerin geleceğini görüşmek üzere Suriye hükümetiyle masaya oturma konusunda herhangi bir isteklilik göstermedi.
Trump'ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff, şubat ayında Washington'da düzenlenen Amerikan Yahudi Komitesi (AJC) etkinliğindeki konuşmasında Suriye ve Lübnan'ın önünde sonunda İsrail ile normalleşme anlaşmaları imzalayabileceğini söylemesi durumu ilginçleştiriyor. Washington'daki kaynaklara göre Trump yönetimi Şam ile ilişkilerin düzelmesini Şam'ın İbrahim (Abraham) Anlaşmalarına katılmayı kabul etmesine bağlayabilir. Trump, yaptırımların tamamen hafifletilmesinden önce Şam'a İsrail ile ilişkilerini normalleştirmesi için baskı yapabilir.
Avrupa ülkeleri ise Suriye'nin İsrail ile normalleşmesi konusunda ABD aynı tutuma sahip olduğuna dair herhangi bir sinyal vermemekle birlikte Şam'ın bu yolu izlemeye karar vermesi halinde buna karşı çıkmayacaklarını belirttiler.
Trump yönetiminin, Cumhuriyetçi Parti’nin ve hatta Demokrat Parti’nin büyük bir kısmının, Gazze'nin yeniden inşasını finanse etme konusunda istekli davranması pek olası değil.
Avrupa, Gazze ve İsrail
Avrupa’nın İsrail konusundaki odak noktası şu anda Gazze'deki savaşın durmasının ardından Gazze Şeridi’nin yeniden inşası. Avrupa ülkeleri Trump’ın Filistinlilerin Gazze’den çıkarılması ve Gazze’nin ABD ve özel yatırımcılar tarafından yönetilmesi önerisini reddetti. Fransa, Almanya ve İtalya hükümetleri bu fikrin uluslararası hukuku hiçe saydığını ve iki devletli çözümü engellediğini vurguladı.
Trump’ın şubat ayında açıkladığı öneriyi eleştiren Fransa, Almanya, İtalya ve İngiltere dışişleri bakanları mart ayında Arap ülkeleri tarafından onaylanan Mısır’ın önerisini desteklediklerini açıkladılar.
Avrupa’nın politikaları, Gazze'de yeniden inşayı destekleme yönünde açık bir eğilim gösterse de artan bütçe kısıtlamaları Avrupa başkentlerini Suriye, Mısır, Ürdün, Lübnan ve Gazze arasında yeniden önceliklendirme yapmaya zorlayacak. Bazı Avrupa ülkeleri ise kendi önceliklerini belirleyebilir. Bazı ülkeler yardımlarını güneyden kuzeye göç akışını azaltmaya yardımcı olabilecek ülkelere yönlendirmeyi seçebilir. Buna karşın diğer Avrupa ülkeleri iç siyasi güçlerin tercihlerini takip ederek, iç kamuoyuna ve her ülkenin koşullarına bağlı olarak, örneğin Filistinlilere, Suriye'ye veya Lübnan'a destek vermeyi tercih edebilir.
Öte yandan Trump yönetiminin, Cumhuriyetçi Parti’nin ve hatta Demokrat Parti’nin büyük bir kısmının, Gazze'nin yeniden inşasını finanse etme konusunda istekli davranması pek olası değil. Ayrıca İsrail'in 2028 seçimlerinden önce karşı çıkması halinde böyle bir fonun Washington'dan siyasi olarak geçmesi neredeyse imkansız. Sonuç olarak, 53 milyar dolar olarak tahmin edilen Arap yeniden imar planının finansmanının büyük kısmının Körfez ülkeleri tarafından karşılanması bekleniyor.
Artan ekonomik baskılar, bazı Avrupa başkentlerini, İsrail ya da ABD tarafından Arap ülkelerine silah satışına yapılan itirazlara daha az olumlu yanıt vermeye itebilir.
İsrail
Avrupa'nın İsrail'e yönelik tutumu, Avrupa ve ABD arasındaki ilişkilerde süregelen gerginliğin bir sonucu olarak doğrudan değişmeyecek olsa da Avrupa ve Tel Aviv arasında gelecekte yaşanacak gerginliğin işaretleri görülüyor. Her Avrupa ülkesinin İsrail ile kendine özgü ikili ilişkileri vardır ve bu ilişkiler tarih, iç politika ve stratejik öncelikler gibi çeşitli faktörlerden etkileniyor. Örneğin İspanya ve İrlanda, Levant bölgesine olan coğrafi uzaklıkları nedeniyle İsrail'i en çok eleştiren ülkeler arasında yer alıyor.
ABD'deki Cumhuriyetçi Parti ve Demokrat Parti’nin üst düzey siyasi liderlerinin açıkça destekledikleri iki devletli çözümden dahi giderek uzaklaşmaları dikkati çekiyor. Bu siyasi bağlamda Washington, İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’nın bir kısmını ilhakını tanıyabilir. Avrupa başkentleri, en azından kamuya açık söylemlerinde, iki devletli çözüme bağlı kalmaya devam edecek ve İsrail'in her türlü ilhakını eleştir
Avrupa’daki bazı çevrelerinde İsrail'e karşı ekonomik önlemler alınması yönünde çağrılar yapılabileceğini düşünmek zor değil. Dahası, orta vadede, yüksek kaliteli silah ve askeri teçhizat üretimini arttıran Avrupa'nın, Washington'ın F-35 uçaklarını bazı ülkelere satarak yaptığına benzer şekilde, üretim hatlarında ölçek ekonomisi elde etmek için bu ürünleri Ortadoğu ülkelerinde pazarlamaya çalışması bekleniyor.
Özellikle son on yılın ikinci yarısında artan ekonomik baskılar, bazı Avrupa başkentlerini, İsrail ya da ABD tarafından Arap ülkelerine silah satışına yapılan itirazlara daha az olumlu yanıt vermeye itebilir. Bu da iki taraf arasındaki ilişkilerde yeni bir gerginliğe neden olabilir.