İsrail, Tulkerim Taburu Komutanı Ebu Şucaa'yı öldürdü… Kudüs Seriyyeleri bir piyade birliğine saldırarak karşılık verdi

İşgal altındaki Batı Şeria'nın kuzeyinde yer alan Cenin kentine düzenlenen operasyonda İsrail güçleri bir hastaneyi kuşatırken, İsrail zırhlı aracı Filistinlilere ait bir ambulansın yanında duruyor. (DPA)
İşgal altındaki Batı Şeria'nın kuzeyinde yer alan Cenin kentine düzenlenen operasyonda İsrail güçleri bir hastaneyi kuşatırken, İsrail zırhlı aracı Filistinlilere ait bir ambulansın yanında duruyor. (DPA)
TT

İsrail, Tulkerim Taburu Komutanı Ebu Şucaa'yı öldürdü… Kudüs Seriyyeleri bir piyade birliğine saldırarak karşılık verdi

İşgal altındaki Batı Şeria'nın kuzeyinde yer alan Cenin kentine düzenlenen operasyonda İsrail güçleri bir hastaneyi kuşatırken, İsrail zırhlı aracı Filistinlilere ait bir ambulansın yanında duruyor. (DPA)
İşgal altındaki Batı Şeria'nın kuzeyinde yer alan Cenin kentine düzenlenen operasyonda İsrail güçleri bir hastaneyi kuşatırken, İsrail zırhlı aracı Filistinlilere ait bir ambulansın yanında duruyor. (DPA)

İsrail ordusu bugün (perşembe) Batı Şeria'nın Tulkerim kentinde düzenlenen askeri operasyonda, aralarında Tulkerim Taburu Komutanı ‘Ebu Şucaa’ lakaplı Muhammed Cabir'in de bulunduğu beş Filistinli militanın öldürüldüğünü açıkladı.

İsrail ordusu beş kişinin bir camide saklandığını söyledi. Askerlerle çatışma yaşandığı bildirildi.

İslami Cihad Hareketi bugün yaptığı açıklamada, Batı Şeria'daki önde gelen komutanlarından birinin öldürüldüğü haberini doğruladı. Açıklamada, “Ebu Şucaa olarak bilinen Muhammed Cabir, Kudüs Seriyyeleri'nin Tulkerim Taburu Komutanı ve taburdaki bazı kardeşleriyle birlikte taburun ilk kurucularından biriydi” denildi.

jumk
İsrail askerleri işgal altındaki Batı Şeria'nın Tulkerim kenti yakınlarındaki Nur Şems Mülteci Kampı’na baskın düzenledi. (Arşiv - AFP)

İsrail, Muhammed Cabir'in birçok saldırıya karışmakla suçlandığını ve bu saldırılardan birinde geçen Haziran ayında İsrailli bir sivilin öldürüldüğünü belirtti.

Kudüs Seriyyeleri hızlı bir yanıtla, Batı Şeria'nın kuzeyinde İsrail piyade gücüne yönelik bir patlayıcının infilak ettiğini ve doğrudan yaralanmalara neden olduğunu duyurdu.

Filistin Enformasyon Merkezi tarafından X platformunda yayınlanan açıklamada şöyle denildi: “Komutan Ebu Şucaa suikastına verilen ilk yanıtta savaşçılarımız, Ebu Ubeyde Camii'nin arkasındaki el-Menşiye ekseninde karmaşık bir pusuda piyade kuvvetini tuzağa düşürmeyi başardı. Burada mühendislik birimi kuvvetin içinde önceden hazırlanmış bir cihazı patlatmayı başardı ve onları kurşun yağmuruna tutarak doğrudan yaralanmalara neden oldu.”

Şarku’l Avsat’ın Filistin resmi haber ajansı WAFA’dan aktardığına göre, İsrail ordusu bugün şafak vakti Batı Şeria'daki Tulkerim Mülteci Kampı’na baskın düzenledi. Söz konusu baskın, Nur Şems Mülteci Kampı ile Tulkerim şehrine yönelik devam eden askeri operasyonla aynı zamanda gerçekleşti.

İsrail güçleri dün (çarşamba) Cenin, Tubas ve Tulkerim'e geniş çaplı bir saldırı başlatarak 12 Filistinliyi öldürdü ve 26 kişiyi yaraladı. En az 30 kişinin gözaltına alındığı operasyonlarda altyapı tahrip edildi.

sxdvfb
Dün Batı Şeria'da Tulkerim yakınlarındaki Nur Şems Mülteci Kampı’ndaki operasyonlar sırasında bir İsrail askeri (AFP)

Batı Şeria'nın kuzeyinde devam eden operasyonda helikopterler, insansız hava araçları (İHA), buldozerler ve çok sayıda askeri araç kullanıldı.

İsrail ordusu Cenin, Tubas ve Tulkerim şehirlerini kuşatma altına aldı ve ambulans ekiplerinin çalışmalarını kasıtlı olarak engelleyerek hedef alınan bölgelerdeki yaralılara ulaşmalarını engelledi.



Savaştan kısa bir süre önce

İsrail'in Güney Lübnan'a düzenlediği saldırılardan dumanlar yükseliyor (AFP)
İsrail'in Güney Lübnan'a düzenlediği saldırılardan dumanlar yükseliyor (AFP)
TT

Savaştan kısa bir süre önce

İsrail'in Güney Lübnan'a düzenlediği saldırılardan dumanlar yükseliyor (AFP)
İsrail'in Güney Lübnan'a düzenlediği saldırılardan dumanlar yükseliyor (AFP)

Husam İytani

İsrail'in son saldırısının belki de en kötü sonuçlarından biri, gerçeği kavrama konusunda giderek artan yetersizlik duygusudur. Lübnanlıların her geçen gün daha da perişan hale gelen günlük hayatlarıyla en yakından bağlantılı yerlerde olup bitenlere yabancılaşma duygusudur.

İsrail servislerinin, Hizbullah üyelerinin İsrail’in mutlaka hackleyeceği ve sızacağı cep telefonları yerine daha güvenli olacağını düşünerek kullandıkları çağrı cihazı olarak bilinen iletişim cihazlarını patlatmakta kullandığı gelişmiş ve ileri teknoloji, bırakın sıradan vatandaşları, gözlemciler için bile anlaşılması kolay değil. İsrail'in Lübnan ve Suriye'deki binlerce iletişim cihazına nasıl sızıp patlattığına dair teknik detaylar ve bunların ister Amerikan medyasının bildirdiği gibi birkaç gün önce gelen yeni cihazlar, isterse diğer medya araçlarının belirttiği gibi İsraillilerin bataryalarını ısıtarak patlatmanın bir yolunu bulabildikleri eski cihazlar olması bir yana, bu mesele birçok Lübnanlının istekleri ile yaşamak ve katlanmak zorunda kaldıkları şeyler arasında büyük bir engel oluşturuyor. Patlamalarda ölenler arasında masumların da olduğunu söylemek de yeni bir bilgi değil.

Hizbullah yetkililerinin yaşadığı ve Lübnanlıların sonuçlarına katlandığı paranoya, Hizbullah’ın ülkeyi içine soktuğu bu savaşın ne getireceğini sormaya cüret edenlere karşı üstten bakış, onları ihanetle, teslimiyetle, umutsuzluğu yaymakla suçlamak, artık kendisi için güçlerin seferber edilmesi gereken “büyük hedef” bahanesiyle göz ardı edilebilecek bir şey değil. Çünkü artık sadece özel unsurlarını ikna eden Hizbullah’ın saçmalıkları ve kibri karşısında her gün yüzünde patlayan bir skandala dönüşüyor gibi görünen bir savaşta, Lübnan halkının seferber edeceği bir gücü kalmamış durumda. “Hedef”e gelince, belirsizliği gittikçe artıyor ve Rakka, Deyrizor, Zabadani ve Sana'dan geçtikten sonra yol haritasını anlamak zorlaşıyor.

Bir saatten kısa bir süre içinde 2.800'den fazla “mücahidin” yaralanmış olması, güvenlik operasyonlarıyla ilgilenenlerin dikkatli ve detaylı takibini gerektirebilecek bir konu. Peki ama bu olay Hizbullah kontrolündeki bölgelerde veya yakınında ikamet eden vatandaşlar için ne anlama geliyor? Bunun, belki Filistin için özgürlük isteyen ama çocuklarının yaşamasını tercih eden bölge sakinleri üzerinde ne gibi etkileri olacak? Bu, ahlaki sorgulamaya tabi tutulmaması gereken bir mukayesedir.

İletişim cihazlarının bu kadar büyük çapta bir operasyonla patlatılmasının ve çok sayıda Hizbullah üyesinin ve bazı İranlı diplomatların (ve elbette sivillerin) ölmesinin veya yaralanmasının, bir sonraki savaşın Lübnan'a ne getireceğine dair kötü bir alamet olduğunu söylemek kaçınılmaz. İsrail'in, güneydeki çatışmanın ilk günlerinden bu yana, yüzlerce Hizbullah üyesini avlamasını veya askeri yetkilisi Fuad Şükür’e suikast düzenlenmesini ve hatta Hizbullah'ın Suriye'nin Masyaf bölgesinde bulunan bilimsel bir araştırma merkezine baskın düzenlemesini ve havaya uçurmasını sağlayan büyük güvenlik zaafı,  İsrail'in yalnızca Hizbullah planlamacıları ile askeri ve güvenlik liderlerinin şimdiye kadar aklına gelmeyen alanlara kadar sızdığı anlamına gelmiyor. Aksine bu aynı zamanda beklenen savaşın Lübnanlıların daha önceki savaşlarda görmediği yeni bir savaş türü olacağı anlamına da geliyor.

İletişim cihazlarının bu kadar büyük çapta bir operasyonla patlatılması ve çok sayıda Hizbullah üyesinin ve bazı İranlı diplomatların (ve elbette sivillerin) ölmesi veya yaralanması, bir sonraki savaşın getirebileceklerine dair kötü bir alamettir.

Bu gerçeklere ilaveten, birkaç gün önce bir Hizbullah yetkilisinin Hizbullah’ın onayı olmadan seçilmiş herhangi bir cumhurbaşkanına suikast düzenlemekle ilgili yaptığı tehditler, iç yıkım faktörlerinin, vahşi düşmanların eliyle gerçekleşen dış yıkımla birleştiği ülkeyi neyin beklediğine dair kasvetli bir tablo sunuyor. Lübnan'ın kronik krizlerinden çıkma girişimlerini engelleyen siyasi boşluk, ancak Hizbullah’ın istediği yönde bitecektir. Bu ise yaşamın her alanında sadece daha fazla yıkıma yol açan bir yöndür. Daha fazla yıkım getiren kapalı bir yıkım çemberidir.

Önceki deneyimlerle, özellikle de Hizbullah’ın hemen ardından Lübnan devleti üzerindeki kontrolünü deklare ettiği ve başkent Beyrut'u işgal ettiği Temmuz 2006 savaşıyla karşılaştırıldığında, İsrail'in Lübnan'a yönelik herhangi bir savaşı, Hizbullah'ın toplum, otorite ve devlet üzerindeki kontrolünü artırmasıyla sona erecek gibi görünüyor. Keza yıllardır anlaşılması güç ve anlaşılması zor sonuçlar üreten bir hızla dönen Lübnan'ın yaşanabilir bir versiyonunun üretilmesine yönelik tüm çabaları uzak bir geleceğe erteleyecek gibi görünüyor.

Trajediyi dört dörtlük yapansa, seyirciler, sempatizanlar ya da masumları kurtarmak için müdahale etmeye istekli olanlar olmadan gerçekleşmesidir.

Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.