Direniş ekseni efsanesinin sonu

İran ancak kendi bekasına yönelik bir tehditle karşı karşıya kalırsa vekillerini harekete geçirir

Direniş ekseni efsanesinin sonu
TT

Direniş ekseni efsanesinin sonu

Direniş ekseni efsanesinin sonu

Lina el-Hatib

Artık ‘direniş ekseni’ ifadesinin kullanımına bir son vermenin zamanı geldi. Son 20 yıldır İran'ın Ortadoğu’daki vekillerinden oluşan ağına atıfta bulunmak için kullanılan bu ifade, İran ve müttefiklerinin gerçek hedeflerini ve ilişkilerini gizledi. Gazze’de devam eden savaş ise direniş ekseninin bir efsane olduğunu ve hiçbir zaman var olmadığını açıkça ortaya koydu.

Çift yönlü

ABD’nin Irak'ın işgali öncesinde 2002 ocağında dönemin ABD Başkanı George W. Bush, ‘Birliğin Durumu’ konuşmasında ünlü ‘şer ekseni’ ifadesini kullandı. İran, Irak ve Kuzey Kore'yi bu eksenin üyeleri olarak tanımlayan Bush, bu ülkeleri teröristleri barındırmakla ve desteklemekle suçladı. Bush'un konuşması çift yönlü bir dünya görüşü yarattı. ABD'nin düşmanlarını, ‘başkalarının çocuklarını intihar ve cinayet görevlerine gönderen, zulüm ve ölümü bir dava ve ideoloji olarak benimseyenler’ olarak tasvir eden Bush, ABD ve müttefiklerini bu düşmanlara karşı mücadelede ‘özgürlüğün savunucuları’ olarak sundu.

Bush'un bu sözleri, İran'ın 1979 yılındaki İslam devriminden bu yana sergilediği ve devrimi ihraç etmeyi temel dayanaklarından biri haline getiren tutumuna atıfta bulunuyordu. İran, Ruhullah Humeyni döneminde Lübnan'daki Hizbullah Hareketi gibi kendi sınırlarının ötesindeki vekillerini desteklemeye ve ‘şehitliği kurtuluşa giden bir yol’ olarak tanıtmaya başladı. İran, Humeyni'nin ölümünden sonra da bu senaryoyu ‘tiranlıkla mücadele için bir gereklilik’ olarak sunmaya devam etti, ABD ile İsrail'i karşı koymaya çalıştığı ‘başlıca iki şer odağı’ olarak niteledi.

Ancak İran’ın altını oymak için kullanılan bu ifade, istemeden de olsa İran’ın 2004 yılından bu yana devrimin ihraç edilmesine ilişkin yayılmacı gündemini desteklemek için kullandığı başka bir ifadenin ortaya çıkmasına neden oldu. İran, geçtiğimiz yirmi yıl boyunca Bush’un ikilemine karşı bir panzehir olarak direniş ekseni ifadesini benimsedi. Meşruiyet ve adalet kavramlarını kapsayan bu ifade, İran'ın kamusal söyleminin çoğunda devrimi ihraç etme ifadesinin yerini aldı. Bu ifade İran'ın Ortadoğu'da nüfuzunu yayma hedefine ulaşmasında daha faydalı olduğu da kanıtladı.

İran, Ortadoğu'da lider bir ülke olarak konumunu güçlendirmek için yeni vekiller ediniyor.

Bush'un 2002 yılında yaptığı konuşma, İran'ın devrimci çerçevesine doğrudan bir meydan okuma niteliği taşırken İran'ın direniş ekseni söylemini benimsemesi sadece otoriterlik suçlamalarını saptırmaya hizmet etmekle kalmadı, aynı zamanda ABD ve İsrail'in aktif bir muhalifi olarak tasvir edilmesine de katkıda bulundu. Bu direniş, İran'ın tek başına sürdürdüğü bir çabadan ziyade daha geniş bir bölgesel ittifakın parçası haline geldi.

Bu söylem, 2011 yılında Suriye’deki halk ayaklanmasının ardından İran ve Hizbullah'ın Beşşar Esed rejimini desteklemek için Suriye'ye müdahale etmesiyle özel bir önem kazandı. İran, müdahalesini meşrulaştırmak için Suriye’deki çatışmayı direniş ekseni ile düşmanları arasındaki bir mücadele olarak tasvir etti. Husilerin lideri Abdulmelik el-Husi, geçtiğimiz ay İsrail'in Yemen'in Hudeyde Limanı’na yönelik saldırısına misilleme yapmak için Husilerin direniş ekseni ile koordinasyon içinde olacağını açıkladı.

Direniş ekseni hakkındaki gerçekler

İran'ı ve vekil ağını tanımlamak için direniş ekseni ifadesinin kullanılmasındaki temel sorun, İran'ın kendisini ve müttefiklerini birleşik ve koordineli bir güç olarak gösteren anlatısını güçlendirmesidir. Ancak bu ifade, gerçek durumu tam olarak yansıtmakta yetersiz kalıyor. Zira gerçekte İran ve vekilleri arasında daha karmaşık ve birbirinden kopuk bir ilişki söz konusu.

İran, Ortadoğu'da lider bir ülke olarak konumunu güçlendirmek için yeni vekiller ediniyor. Yerel aktörlerin hırslarını kullanarak onları mali, askeri ve siyasi destek karşılığında harekete geçirerek nüfuz elde etti. Filistin'i tüm vekillerinin kendi yerel gündemlerinin yanı sıra benimsediği ortak bir bölgesel dava olarak ön plana çıkardı. Ancak Filistin'in direniş ekseni ifadesindeki merkezi konumu, bu ifadenin içinin boşluğunu ve vekillerin yerel hedeflerinin diğer pek çok hususa göre önceliğini ortaya koymuş gibi görünüyor.

xcdvfbgnhtmj
Hamas'ın merhum lideri İsmail Heniyye’nin Tahran'daki bir caddede asılı bir resmi ve İran ve Filistin bayraklarıyla, 12 Ağustos 2024 (Reuters)

İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO), Tahran ile Ortadoğu'daki vekilleri arasındaki koordinasyonda önemli bir rol oynuyor. DMO, Hamas ve Hizbullah da dahil olmak üzere desteklediği gruplar için ortak bir askeri komuta yapısı kurdu. DMO ile koordinasyon sayesinde Irak’taki Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi), Husiler, Hamas ve Hizbullah gibi grupların liderleri Lübnan'da sık sık bir araya geliyor. Şarku’l Avsat’ın Majalla'dan aktadığı analize göre bu toplantılar mali kaynak aktarımını kolaylaştırırken bahsi geçen örgütlerin askeri yeteneklerini de arttırdı. DMO'nun gözetimi altındaki Hizbullah da Husilere, Haşdi Şabi’ye ve Hamas'a askeri eğitim verdi.

Teoride bu karşılıklı bilgi ve uzmanlık alışverişi İsrail için önemli bir tehdit oluşturabilir, zira İran prensipte İsrail'e karşı koordineli ve çok cepheli bir askeri harekat başlatmak için çeşitli vekillerini harekete geçirebilir. Ancak gerçek şu ki İsrail böyle çok taraflı ve eş zamanlı bir çatışmayla en son 1973 yılında Yom Kippur Savaşı sırasında Arap devletlerinden oluşan bir koalisyon İsrail'e saldırdığında karşılaşmıştı.

Direniş ekseni ifadesi, İran ve vekillerinin kendilerini gerçekte olduklarından çok daha güçlü göstermelerine olanak tanıyor, çünkü birleşik bir varlık olarak hareket eden bir müttefik ağı imajı yaratıyor.

Gerçekte ise İran destekli çok taraflı bir kampanya senaryosu sadece retorik olarak dile getirildi. Tıpkı Abdulmelik el-Husi ya da Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın Gazze'deki çatışmayı çok cepheli açık bir savaş olarak tanımlayan konuşmalarında olduğu gibi.

İran pratikte çeşitli vekillerinin eylemlerini İsrail'e karşı güçlü ve birleşik bir saldırı oluşturacak şekilde koordine etmiyor, daha ziyade İran'ın Filistinli olmayan vekilleri sınırlı askeri faaliyetler yürütüyor. İran ile birlikte bu faaliyetleri, Filistin yanlısı direniş söyleminin bir parçası olarak imajı kurtarma çabasıyla İsrail'e farklı yönlerden baskı yapmayı amaçlayan eş zamanlı saldırılar olarak konuşmalar ve açıklamalar yoluyla teşvik ediyorlar.

İran’ın vekilleri, İran'ın Filistin davasını sadece kendi iç siyasi ve askeri hedeflerine ulaşmak için bir bahane olarak eylemlerini meşrulaştırmak amacıyla gündeme getirme yaklaşımını takip ediyorlar. Ne var ki İsrail'e karşı yürüttükleri askeri operasyonlar, bölgesel bir savaşın içine çekilmeden bu hedefleri desteklemek üzere tasarlandı.

Bu yüzden İran’ın vekillerinin hiçbiri Filistin için kendilerini feda etmez. İran'ın kendisi de bölgesel kaynaklarını İsrail'e karşı fazlaca kullanmaktan kaçınıyor ve daha çok kendisini ve vekillerini İsrail'in misillemesinden korumak amacıyla gerilimi tırmandırmamak adına vekillerinin ortak bir noktadan komuta ediyor.

Direniş ekseni aslında hiç var olmadı

Direniş ekseninin bir seraptan ibaret olduğu ilk kez anlaşılmıyor. Böyle bir eksen hiçbir zaman var olmadı. Böyle bir eksen var olmuş olsaydı, İsrail büyük bir güvenlik tehdidiyle karşı karşıya kalacak ve uluslararası müttefikleri de eksendeki tüm aktörlere karşı bölgesel bir savaş vermek zorunda kalacaklardı.

Gerçekte var olan, İran ve vekillerinin direniş ekseni olarak tanımladığı bir çıkar eksenidir. Bu tanım, bahsi geçen örgütlerin yerel hedeflerine ulaşmak için İran kaynaklarına erişmelerine olanak tanıyor. Aynı zamanda İran'ın Filistin'i özgürleştirme ve ABD zulmüne direnme bahanesiyle Ortadoğu'daki nüfuzunu genişletmesine ve İran ekonomisi gerileme yaşarken bile vekillerine mali kaynak aktarmak için kendi kamuoyuna eylemlerini haklı göstermesine olanak sağlıyor.

Direniş ekseni ifadesi, İran ve vekillerinin kendilerini gerçekte olduklarından çok daha güçlü göstermelerine olanak tanıyor, çünkü birleşik bir varlık olarak hareket eden bir müttefik ağı imajı yaratıyor. Ancak gerçek şu ki İran ancak kendi bekasına yönelik bir tehditle karşı karşıya kalırsa vekillerini harekete geçirir.

Özetle direniş ekseni yanıltıcı bir ifade. Bununla birlikte İran ile vekillerini sadece kesişen çıkarlar, tutumlar ve kayırmalar bir araya getiriyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Netanyahu'nun tehditlerinin ardından İsrail Gazze'de saldırılarını arttırdı

Gazze'nin güneyinde İsrail saldırısında öldürülen yakınlarının cenazeleri başında ağlayan Filistinliler (AP)
Gazze'nin güneyinde İsrail saldırısında öldürülen yakınlarının cenazeleri başında ağlayan Filistinliler (AP)
TT

Netanyahu'nun tehditlerinin ardından İsrail Gazze'de saldırılarını arttırdı

Gazze'nin güneyinde İsrail saldırısında öldürülen yakınlarının cenazeleri başında ağlayan Filistinliler (AP)
Gazze'nin güneyinde İsrail saldırısında öldürülen yakınlarının cenazeleri başında ağlayan Filistinliler (AP)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Hamas üzerindeki askeri baskıyı iki katına çıkarma tehdidinin ve hükümetindeki bakanların Hamas’ın Filistinli tutukluların serbest bırakılmasını ve savaşın sona erdirilmesini öngören kapsamlı bir anlaşmaya varma talebini reddederek Gazze Şeridi'nin tamamını işgal etme çağrılarının ardından İsrail işgal güçleri, Gazze Şeridi'ndeki saldırılarını arttırarak dün daha fazla can kaybına neden oldu.

Filistinli tıbbi kaynaklara göre dün şafak vaktinden bu yana Gazze Şeridi'nin farklı bölgelerine düzenlenen çok sayıdaki hava saldırısı, topçu bombardımanı ve insansız hava aracı (İHA) ile açılan ateş sonucunda 30'dan fazla Filistinli hayatını kaybetti.

Aynı istatistiklere göre kurbanların çoğu Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus ile Gazze şehrinin doğusundaki Şucaiyye ve et-Tuffah mahallelerindendi.

Gazze'deki Filistin Sağlık Bakanlığı tarafından dün yapılan açıklamada, 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana İsrail tarafından Gazze Şeridi’ne düzenlenen bombardımanlarda ölenlerin sayısının 51 bin 201'e, yaralananların sayısının ise 116 bine yükseldiği bildirildi.

Yeni bir teknik

Şarku’l Avsat muhabiri, dün gece, Gazze şehrinin doğusunda yer alan Zeytun, Şecaiyye ve et-Tuffah mahallelerinin her noktasını vuran İsrail’in saldırılarının yoğunluğu açısından zor geçtiğini, özellikle et-Tuffah Mahallesi ve Yafa Caddesi çevresi ile Gazze şehrinin orta kesimlerine yakın bölgelerden çok sayıda insanı kaçmaya zorladığını bildirdi.

İsrail, 18 Mart'ta çatışmaların yeniden başlamasından bu yana İsrail askerleri arasında yaşanan ilk ölümcül olay olan, Hamas üyeleri ile İsrail askerleri arasında et-Tuffah Mahallesi’nin doğusunda yaşanan çatışmalarda bir İsrail askerinin ölmesi ve dört askerin yaralanmasından bir gün bu bölgelere saldırdı.

İsrail askerleri coğrafi olarak, ateşle korudukları, ancak asker bulundurmadıkları kuzeybatı bölgeleri dışında Refah şehrinin tamamını karadan kontrol ediyorlar. Refah şehrini Han Yunus'tan ayıran ve ‘Morag Koridoru’ olarak bilinen bölgede konuşlanmış durumdalar.

sdfgthy
Dün Gazze’nin kuzey yakınlarında İsrail’e ait askeri bir aracı taşıyan bir tır (Reuters)

İsrail kara kuvvetleri, Gazze Şeridi'nin kuzeyini orta kesimlerden ve güneyden ayıran Netzarim Koridorunda konuşlu olsa da bölgede tam kontrol sağlanmış değil, Reşid sahil yolu halen açık durumda. İsrail kara kuvvetleri aynı zamanda Şucaiyye ve et-Tuffah mahallelerinin dış bölgelerinde de konuşlu ve buradaki operasyonlar, kuzeydeki Beyt Hanun ve Beyt Lahiye semtlerinin dış mahallelerindeki diğer askeri birlikler gibi yavaş ve temkinli bir şekilde yayılıyor.

Operasyonlarında yeni bir taktiksel yaklaşım benimseyen İsrail güçleri, bir yandan Hamas'ı yavaş ilerleyen kara operasyonlarıyla baskı altına almayı hedeflerken, diğer yandan da bomba ya da patlayıcıları tespit etmek amacıyla geriye kalan binaları ve evleri havaya uçurmak için patlayıcı robotlar kullanıyor.

Öte yandan İsrail güçleri, Gazzelilerin evlerine dönmelerini engellemek için onların evlerini yıkmayı ve buraları yaşanmaz alanların ve belki de gelecekte girmelerinin yasak olduğu tampon bölgelerin bir parçası haline getirmeyi amaçlıyor.

Hamas'a baskı

Başta Netanyahu olmak üzere İsrailli yetkililer, Hamas üzerinde baskı kurmak amacıyla operasyonları yoğunlaştırmayı planladıklarını açıkladılar. Netanyahu cumartesi akşamı yaptığı açıklamada, İsrail güçlerine Hamas üzerindeki baskıyı her zamankinden daha fazla arttırmaları talimatını verdiğini ve İsrail'in mutlak zafer elde edene kadar savaşmaya devam etmekten başka çaresi olmadığını söyledi. ‘Katiller’ dediği kişilere teslim olmayacağını ve herhangi bir dikteye boyun eğmeyeceğini vurgulayan Netanyahu, Hamas tarafından ‘kapsamlı anlaşma’ olarak adlandırılan anlaşma kapsamında yeniden belirlenen koşulları reddettiğini belirtti.

Netanyahu hükümetindeki aşırı sağcı bakanlar bu konuşmayı överken, Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, Gazze'deki askeri operasyonların sürdürülmesi ve yoğunlaştırılması, herhangi bir müzakerenin kabul edilmemesi ve Gazze Şeridi'nin tamamen işgal edilerek askeri yönetimin kurulması için çalışılması çağrısında bulundu. Buna karşın İsrailli gazeteciler ve analistler, İsrail için askeri ve ekonomik risklere değindiler.

dfgthyu
İleri karakol kurmak için Gazze'ye geçmeye çalışan radikal Yahudi yerleşimciler, Şubat 2024 (DPA)

İsrail askerleri, Gazze Şeridi'nin yüzde 30 ila 40'ını etkin bir şekilde kontrol ediyor. Bu durum yerleşimcilerin liderlerini ve onları destekleyen bakanları, 2005 yılında boşaltılan Gazze Şeridi'nde yerleşim inşaatlarının yeniden başlatılması çağrısında bulunmaya teşvik ediyor.

Giderek kötüleşen insani kriz

İsrail'in İbranice yayın yapan haber sitesi Walla, İsrail ordusunun, Hamas'ın gücünü zayıflatmak ve yönetimini sarsmak amacıyla, Gazze'deki bölgeleri daha ufak bölgelere ayırmak amacıyla daha büyük operasyonlara hazırlandığını bildirdi. Walla’nın aktardığına göre bu çerçevede sivil şirketler tarafından işletilen ve doğrudan sivillere gıda yardımı dağıtacak merkezlerin kurulması da söz konusu.

İsrail, Hamas'a baskı uygulamak için sivilleri yerlerinden ederek ve evlerini yıkarak operasyonlarında açıkça sivilleri hedef alıyor. Ayrıca ablukayı sıkılaştırarak ve yardım ve ticari ürünlerin girişini engelleyerek onları açlığa mahkum ediyor.

Birleşmiş Milletler Yardım ve Bayındırlık Ajansı’na (UNRWA) göre 90 binden fazlası kendisine ait 115 barınakta olmak üzere, yaklaşık 420 bin kişi yeniden başlayan saldırıların ardından yerinden edilmiş durumda ve askeri operasyonlar ve insani yardım girişinin engellenmesi sonucunda insani koşullar hızla kötüleşiyor.

Öte yandan Dünya Gıda Programı (WFP) tüm tarafları sivillere öncelik vermeye ve Gazze Şeridi'ndeki insani yardım çalışanlarını korumaya çağırdı. WFP, İsrail tarafından Gazze Şeridi’nde yürütülen savaş nedeniyle insani acıların daha da arttığını vurguladı.

WFP tarafın dün yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

Gazze'deki aileler bir sonraki öğünlerinin nereden geleceğini bilmiyorlar. WFP tüm taraflara sivillerin ihtiyaçlarına öncelik vermeleri, insani yardım çalışanlarının korunmasını sağlamaları ve Gazze'ye derhal yardım girmesine izin vermeleri çağrısında bulunuyor.

sdfgrthy
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda ücretsiz gıda dağıtım noktasının önünde bekleyen Filistinliler, 12 Nisan 2025 (AFP)

Gazze Elektrik Kurumu (GEDCO) tarafından dün yapılan açıklamada ise Gazze Şeridi'nde yaklaşık 18 aydır elektrik kesintisi yaşandığı ve bu süre zarfında Gazzelilerin 1,88 milyar kilowatt saatten (kWsa) fazla elektriği kullanmaktan mahrum kaldığını bildirdi.

Bu uzun süreli kesinti, başta sağlık, su ve sanitasyon olmak üzere hayati öneme sahip alanları çöküşün eşiğine getirdi. Çünkü temel altyapıyı çalıştıracak enerji kaynağı yok ve kötüleşen insani durumla birleştiğinde salgın hastalıklar ve yetersiz beslenme riski artıyor.

İsrail, 2 Mart'ta Gazze'ye tam bir abluka uygulayarak ateşkesle birlikte yeniden başlayan uluslararası yardımların girişini engelledi. Ayrıca Gazze’nin başlıca deniz suyunu tuzdan arındırma tesisine giden elektriği de kesti.

Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA), bu hafta insani durumun savaşın başlamasından bu yana geçen 18 ayın en kötü halinde olduğu uyarısında bulundu. Gazze'ye herhangi bir malzemenin geçişine izin verilmesinin üzerinden bir buçuk ay geçtiğini vurgulayan OCHA, bu durumun bugüne kadarki en uzun süreli tedarik kesintisi olduğunun altını çizdi.