İtalyan kasabasındaki kriket yasağına göçmenlerden tepki

Bangladeşli göçmenlerin memleketlerindeki gibi kriket oynaması, güvenlik kameralarının da katkısıyla engelleniyor (Unsplash/Temsili)
Bangladeşli göçmenlerin memleketlerindeki gibi kriket oynaması, güvenlik kameralarının da katkısıyla engelleniyor (Unsplash/Temsili)
TT

İtalyan kasabasındaki kriket yasağına göçmenlerden tepki

Bangladeşli göçmenlerin memleketlerindeki gibi kriket oynaması, güvenlik kameralarının da katkısıyla engelleniyor (Unsplash/Temsili)
Bangladeşli göçmenlerin memleketlerindeki gibi kriket oynaması, güvenlik kameralarının da katkısıyla engelleniyor (Unsplash/Temsili)

Slovenya yakınlarındaki İtalyan kasabası Monfalcone'de kriket oynamak isteyenler artık merkezden uzaklaşmak zorunda. Zira belediye, aksi takdirde 100 euro'ya kadar ceza keseceğini vurguluyor. 

Kasaba dışındaki asfalt bir alanda spor yapan ekibin kaptanı Miah Bappy, "Monfalcone'nin içinde oynasaydık polis bizi durdurmak için çoktan gelmişti. 'Kriket İtalya'ya göre değil' diyorlar. Ben size işin doğrusunu söyleyeyim: Biz yabancıyız diye bu oluyor. Biz sorun çıkarmıyoruz, vergilerimizi ödüyoruz ama bizi burada istemiyorlar" diyor. 

İktidar ortağı radikal sağcı Lig Partisi'ne bağlı olan belediye başkanı Anna Maria Cisint, kriket toplarının tehlike arz ettiğini ve saha yapacak paralarının olmadığını öne sürüyor. Bangladeşlileri de şu sözlerle hedef alıyor:

Toplumumuza hiçbir şey katmadılar, sıfır! Monfalcone dışında herhangi bir yere gidip kriket oynamakta özgürler.

Ölüm tehditleri aldığı için 24 saat polis koruması altında olan Cisint, kasabanın kültürel değerlerini savunmak adına göçmenlerin hoşuna gitmeyecek kararlar alabildiklerini savunuyor:

Tarihimiz siliniyor. Her şey kötüye gidiyor. Burada yoğun bir İslami köktendincilik süreci var. Erkeklerin kadınları bastırdığı ve kadınlara kötü davranılan bir kültür.

Cisint bölgedeki gemi yapım şirketlerini de düşük maaş vererek bölgeye göçmenleri soktuğu gerekçesiyle eleştiriyor. 

İtalya'da büyümüş Bangladeşli gençlerden 19 yaşındaki Meheli'yse "Belediye başkanı İtalya'yı Müslümanlaştırmaya çalıştığımızı düşünse de biz kendi işimize bakıyoruz" diyor. 

1990'larda kruvaziyer inşasında çalışmak için gelen Bangladeşlilere yönelik ilk ayrımcılık bu değil. 

İtalya'nın kuzeydoğusundaki Gorizia kentine bağlı Monfalcone kasabasının belediye başkanı Anna Maria Cisint, kasımda Müslümanların namaz kıldığı iki kültür merkezinin kapatılmasına karar vermişti. 

Ayrıca aralıkta, eski bir süpermarketin bulunduğu alanda namazlarını kılmak isteyen Müslümanlar, belediyenin söz konusu yeri inşaat alanı ilan etmesiyle engellenmişti. 

Bunun ardından 23 Aralık'ta yaklaşık 8 bin kişi uygulamaya karşı protesto yürüyüşü düzenlemişti. 

İzinsiz bölgelerde ibadete izin vermeyeceklerini söyleyen Cisint, şehir planlama kanunlarının ibadethanelerin inşasını sınırladığını belirterek, yasalara uygun davrandıklarını savunmuştu. 

Birçok tersanenin yer aldığı Monfalcone'de 30 binden fazla kişi yaşıyor. Yabancı uyruklu 9 bin 400 kişiden 6 bin 600'üyse Müslümanlardan oluşuyor.

Yaklaşık 59 milyon nüfusa sahip İtalya'da 2,7 milyona yakın Müslüman var. AFP'nin aktardığına göre İslam'ın İtalyan hukukunda resmi bir statüsü olmaması, ibadethane sorununu daha da karmaşıklaştırıyor.
Independent Türkçe, BBC, AFP



Hizbullah'a "çağrı cihazı" operasyonunun detayları ortaya çıktı

Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
TT

Hizbullah'a "çağrı cihazı" operasyonunun detayları ortaya çıktı

Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)

Lübnan'da Hizbullah'ın çağrı cihazlarının ardından telsiz, radyo ve güneş enerjisi panellerinin patlatılmasıyla bölge topyekun savaşa doğru sürükleniyor. 

17 Eylül'de Hizbullah'ın kullandığı çağrı cihazlarında eş zamanlı patlamalar yaşanmış, ikisi çocuk 12 kişi hayatını kaybetmiş, 2 bin 800 kişi de yaralanmıştı. 

Dün de ülkedeki telsiz, radyo ve güneş enerji sistemlerinde patlama gerçekleşti. En az 20 kişinin öldüğü, 450'den fazla kişinin de yaralandığı bildiriliyor. Lübnanlı yetkililer, olaydan İsrail'i sorumlu tutarken Tel Aviv'den henüz açıklama gelmedi.

Diğer yandan saldırıyla ilgili bilgiye sahip olan fakat adlarının gizli tutulmasını isteyen kaynaklar, Amerikan gazetesi New York Times'a (NYT) operasyonun ardında İsrail'in olduğunu doğruluyor. 

Mossad'ın BAC Consulting adlı bir paravan şirket kurduğu ve çağrı cihazlarını bubi tuzağına dönüştürerek Lübnan'a soktuğu iddia ediliyor. Macaristan merkezli bu paravan şirket, kağıt üstünde Tayvanlı Gold Apollo firması adına çağrı cihazı üretiyor. Kimliklerinin açıklanmasını istemeyen İsrailli istihbaratçılar, buna ek olarak operasyonda en az iki paravan şirket daha oluşturulduğunu belirtiyor. 

Kaynaklar, AR-924 model numaralı cihazların bataryalarına patlayıcı bir madde olan pentaeritritol tetranitrat (PENT) yerleştirildiğini ve bunların 2022 yazında Lübnan'a gönderildiğini ifade ediyor.

Hizbullah, İsrail istihbaratı tarafından takip edilmemek için cep telefonlarını bırakıp çağrı cihazı kullanmaya başlamıştı. Kaynaklar, bu kararın ardından milyonlarca dolarlık yatırımla üretimin artırıldığını ve Lübnan'a bubi tuzağı haline getirilmiş binlerce cihaz sokulduğunu söylüyor.

Öte yandan ikinci dalga saldırıda telsiz ve güneş enerji panellerinin nasıl patlatıldığı henüz bilinmiyor.

NYT'nin patlayan telsizlerin görüntülerinden yola çıkarak yaptığı analizde, bunların çağrı cihazlarından daha ağır ve büyük olduğuna, bu yüzden daha fazla hasar yarattığına işaret ediliyor. 

Ayrıca telsizlerin patlamasıyla daha büyük yangınlar çıktığına, bunun da çağrı cihazlarına kıyasla telsizlere daha fazla patlayıcı yerleştirilmiş olabileceğini gösterdiğine dikkat çekiliyor.

Lübnan'ın açıkladığı rakamlara göre telsizlerin patlatılmasıyla en az 71 ev ve dükkanla 18 sivil araç ve motosiklet yandı. 

Telsizlerden bazılarında Japon firması Icom'un amblemi görülüyor. Ancak şirket, IC-V82 model numaralı telsizlerin ve bunlarda kullanılan bataryaların üretiminin neredeyse 10 yıl önce durdurulduğunu belirtiyor. Patlayıcıların bu cihazlara nasıl yerleştirildiğiyse henüz netleştirilemedi. Icom, bu telsizlerin sahte olabileceğini öne sürüyor.

Lübnan medyasındaki haberlerde, saldırıda en az iki güneş enerjisi panelinin de alev aldığı bildiriliyor. Saldırılarda çıkan küçük çaplı yangınların söndürüldüğü bildirilirken, patlamada bir kız çocuğunun yaralandığı aktarılıyor. Ancak bu panellerin infilak ettirilen diğer cihazların etkisiyle mi alev aldığı yoksa uzaktan kumandayla mı patlatıldığı belli değil. 

Amerikan düşünce kuruluşu Soufan Center'dan Clara Broekaert, CNN'e açıklamasında saldırı dalgasının Lübnan halkının psikolojisini olumsuz etkilediğini ve Hizbullah üzerinde misilleme baskısı oluşturduğuna dikkat çekerek şunları söylüyor:

Saldırılarda günlük hayatın böylesine korkunç, beklenmedik ve geniş ölçekte kesintiye uğratılması, misilleme yapılmasına yönelik ekstra bir baskı yaratacaktır diye düşünüyorum. İnsanlar yaşananların hesabının sorulduğunu görmek istiyor.

Üst üste gelen saldırıların ardından dün Hizbullah, İsrail sınırındaki el-Merc bölgesine füze fırlattı. İkisi ağır 8 İsraillinin yaralandığı bildirilirken, bu kişilerin sivil veya asker olduğuna ilişkin bilgi paylaşılmadı.

Independent Türkçe, Times of Israel, New York Time, Japan Times, CNN, France 24