Freedom House'dan analiz: "Suriye iç savaşı Türkiye'yi nasıl bozdu?"

Yakın zamana kadar Morton Abramowitz tarafından yönetilen düşünce kuruluşunun ABD derin devletiyle yakın ilişkide olduğu iddia ediliyor

Türkiye, Irak ve Suriye topraklarında düzenlediği operasyonlarda muhalif güçlerle işbirliği yapmıştı (AFP/Arşiv)
Türkiye, Irak ve Suriye topraklarında düzenlediği operasyonlarda muhalif güçlerle işbirliği yapmıştı (AFP/Arşiv)
TT

Freedom House'dan analiz: "Suriye iç savaşı Türkiye'yi nasıl bozdu?"

Türkiye, Irak ve Suriye topraklarında düzenlediği operasyonlarda muhalif güçlerle işbirliği yapmıştı (AFP/Arşiv)
Türkiye, Irak ve Suriye topraklarında düzenlediği operasyonlarda muhalif güçlerle işbirliği yapmıştı (AFP/Arşiv)

ABD merkezli düşünce kuruluşu Freedom House'ın (Özgürlük Evi) önemli isimlerinden Nate Schenkkan, dün "Suriye, Türkiye'yi nasıl bozdu?" başlığıyla bir yazı yayımladı. 

Yazıda, komşudaki iç savaşın Türkiye demokrasisine ve Washington-Ankara ilişkilerine verdiği zarar vurgulanıyor.

Özel Araştırmalar Direktörü Nate Schenkkan, yazısına Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'la görüşmeye sıcak baktığı mesajı verdiğini anımsatarak başlıyor:

Bu an, Türk tarihindeki olağanüstü çalkantılı dönemin sonu anlamına geliyor.

2010'lu yıllarda Türkiye'nin Arap Baharı ve özellikle Suriye'deki yansımalarının girdabına kapılarak zor zamanlar geçirdiğini savunan yazar, "Bu kritik dönemde Türkiye bölgeyi etkisine alan kaosun hem mağduru hem de aktörü oldu" diyor. 

Schenkkan, Erdoğan ve yakın çevresinin, ezilen Müslümanların özgürlüğünü savunan bir ideoloji ve devrimler aracılığıyla Ortadoğu'yu değiştiremese de özellikle 2013-2017'de Türkiye'de görülen şiddet dalgası ve siyasi kargaşayla birlikte otoriter bir sistem kurabildiğini öne sürüyor. 

Bu dönemdeki Gezi Parkı olayları, Kürt sorununa çözüm sürecinin çöküşü, terör saldırıları ve darbe girişimi hatırlatılıyor. 

Schenkkan, ABD'nin YPG güçleriyle IŞİD'e karşı yaptığı ittifak ve HDP'nin başkanlık karşıtı propagandasının Erdoğan'ın güvenlik kurumlarındaki şahin kanatlarla yürümesinde etkili olduğunu söyleyerek ekliyor:

O dönem yaygın olan 'Türkiye, İslam Devleti'ni destekledi' suçlaması hep abartılıydı. 2014-2015'te IŞİD, Türkiye'deki Kürt hareketine saldırırken Ankara için en iyi söylenebilecek şey, müdahale etmekle pek ilgilenmediği olur; en kötü şeyse bu konuda suç ortağı olduğudur.

MHP'yle ittifaka giden Erdoğan'ın iddiasının aksine başkanlık sisteminin Türkiye'ye istikrar getirmediği de savunulan tezler arasında:

Nihayetinde Kürt hareketini bastırmak, Türkiye'nin sınırlarını korumak ve iktidarda kalmak gibi dar çıkarlar kazandı. Ezilen Müslümanların hakları için savaşmaya dair kuru gürültüye rağmen Erdoğan'ın dış politikası artık kendini korumaya dair daha küçük hedeflere yöneliyor.

Yazar, ABD'nin Ortadoğu politikasınıysa şöyle suçluyor:

Suriye iç savaşının Türkiye demokrasisine ve ABD-Türkiye ittifakına yönelik zarara bakıldığında, Amerika'nın bu dönemdeki Ortadoğu politikasının temel günahı ortaya çıkıyor. Basitçe söylemek gerekirse, Washington çok fazla müdahil olmadan dahil olmaya çalıştı.

Yazar, sorunlara yol açan asıl sebebin, ABD'nin Ortadoğu'ya müdahil olmama rüyası olduğunu iddia ediyor. Gönülsüzce icra edilen ve birbiriyle çelişen politikaların yarattığı sorunların Türkiye demokrasisinde ve Ankara-Washington ilişkilerinde çok iyi bir şekilde görülebileceğini öne sürüyor:

İslam Devleti'ne karşı YPG'yle çalışmak, ABD'nin Türkiye cumhuriyetini parçalamaya ve ülkedeki iç çatışmaları derinleştirmeye azmettiği yönündeki popüler komplo teorisini büyüttü.

Schenkkan, Barack Obama döneminde Arap Baharı'na verilen desteğin ortaya çıkan belirsizliklerle azaldığını, ABD'nin bir yandan IŞİD'le mücadeleyi YPG'yle yürütürken diğer yandan Türkiye'nin bu örgüt ve uzantılarına düzenlediği operasyonlara ses çıkarmadığını ve bu olayların Ankara-Washington ilişkilerinde kırılma yarattığını sıralıyor.

Türkiye'de son iki yılda yapılan seçimlerin değişim arzusunu gösterdiğini savunan yazar, Washington'ın artık yeni döneme yatırım yapması gerektiğini de iddia ediyor:

Bir ormanın yangından sonra yeniden büyümesi gibi, Türkiye'de de afetten sonra farklı sosyal ve siyasi oluşumlar meydana geliyor. Bunlar nihayetinde ülkenin hukukun üstünlüğünün yeniden sağlanması, yurttaşlık haklarının korunması ve ülkedeki çoğulculuğun yeniden tesisi için faydalı olabilir.

Schenkkan, Türkiye'nin daha kapsayıcı bir yönetime sahip olması için ABD'nin burslar ve araştırma destekleri gibi çeşitli programlar uygulayabileceğini ve Washington'ın koyacağı küçük hedeflerle Türkiye'nin daha iyi bir geleceğe kavuşabileceğini savunarak yazısını bitiriyor. 

Freedom House bağımsız bir düşünce kuruluşu olduğu iddiasını taşısa da ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından fonlanıyor. 

CIA'in yönettiği öne sürülen Freedom House'ın eski başkanı Michael Abramowitz, artık yine benzer suçlamaların hedefi olan yayın kuruluşu Amerika'nın Sesi'nin (Voice of America/VOA) başında. 

Independent Türkçe, War on the Rocks



Gazze’de ateşkes bozuldu, açlık hüküm sürüyor

Dün Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Netzarim Koridoru’nda Gazze İnsani Yardım Vakfı’ndan aldıkları yardım malzemelerini taşıyan Filistinliler (AFP)
Dün Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Netzarim Koridoru’nda Gazze İnsani Yardım Vakfı’ndan aldıkları yardım malzemelerini taşıyan Filistinliler (AFP)
TT

Gazze’de ateşkes bozuldu, açlık hüküm sürüyor

Dün Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Netzarim Koridoru’nda Gazze İnsani Yardım Vakfı’ndan aldıkları yardım malzemelerini taşıyan Filistinliler (AFP)
Dün Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Netzarim Koridoru’nda Gazze İnsani Yardım Vakfı’ndan aldıkları yardım malzemelerini taşıyan Filistinliler (AFP)

Kaynaklar, ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında, Gazze'de ateşkesin sağlanması ve Hamas'ın silahsızlandırılması ile tüm esirlerin serbest bırakılmasını içeren yeni bir öneri hakkında yoğun görüşmeler yapıldığını bildirdi. Ayrıca, ABD liderliğinde Gazze için geçici bir uluslararası yönetim kurulması da önerildi. Güvenlik yetkililerine göre anlaşmaya varma olasılığı zayıf. Aynı yetkililer tarafların tutumları arasındaki uçurumun ‘büyük ve aşılması zor’ olduğunu belirttiler.

Öte yandan açlık, Gazze halkını yok etmeye devam ediyor. 24 saat içinde 6 kişinin hayatını kaybetmesiyle, savaşın başlangıcından bu yana açlıktan ölenlerin sayısı 93'ü çocuk olmak üzere 175'e yükseldi.

Diğer taraftan Kudüs'te İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir’in dün Mescid-i Aksa’ya baskın düzenleyerek ve mevcut durumu hiçe sayarak Mescid'i Aksa'nın halka açık avlusunda Talmud ayinleri gerçekleştirildi ve Gazze Şeridi'nin tamamen işgal edilip İsrail egemenliğine girmesi çağrısında bulundu. Bu olayla yaşanırken Savunma Bakanı Yisrael Katz da Kudüs'ün, Mescid-i Aksa da dahil olmak üzere, kontrolünün güçlendirileceğini taahhüt etti.

Arap ve İslam dünyası, Mescid-i Aksa'ya yapılan baskını kınadı. Filistin Yönetimi, Suudi Arabistan, Ürdün ve Dünya İslam Birliği (Rabıta) bu olaydı. Aynı şekilde Arap Birliği (AL) ve İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) bu olayı kınarken olanları ‘Müslümanların duygularına yönelik ciddi bir provokasyon ve Ürdün Haşimi Krallığı'nın Kudüs ve kutsal mekanlar üzerindeki vesayet hakkının bir ihlali’ olarak nitelendirdi.