Libya'da yeni bir 'iç savaş' türü: Artık mermiler değil, para konuşuyor

Ülkenin zenginliğini kontrol etme mücadelesi çerçevesinde yeni bir savaş türü yaşanıyor

Libya Merkez Bankası'nın Trablus'taki merkezinde nöbet tutan polis memurları, 27 Ağustos 2024 (AFP)
Libya Merkez Bankası'nın Trablus'taki merkezinde nöbet tutan polis memurları, 27 Ağustos 2024 (AFP)
TT

Libya'da yeni bir 'iç savaş' türü: Artık mermiler değil, para konuşuyor

Libya Merkez Bankası'nın Trablus'taki merkezinde nöbet tutan polis memurları, 27 Ağustos 2024 (AFP)
Libya Merkez Bankası'nın Trablus'taki merkezinde nöbet tutan polis memurları, 27 Ağustos 2024 (AFP)

Ben Fishman

Libya Merkez Bankası Başkanı Sıddık el-Kebir'in kendisine ve çalışanlarının güvenliğine yönelik tehditler nedeniyle ülkeden kaçması ve bankanın faaliyetlerinin fiilen durma noktasına gelmesinin ardından bankanın geleceğine ilişkin tartışmalar şiddetlenirken, Libya derin bir kaosun içine sürüklenmeye devam ediyor. Bu durum Libya'nın finansal sistemini tehlikeye atarken, ülkenin bankacılık sisteminin istikrarına yönelik uluslararası güveni de sarstı.

Libya’da bu kez geçmişte yaşanan iç savaşların aksine ülkenin önemli zenginliklerinin, özellikle de Merkez Bankası ve petrol üretim faaliyetlerinin kontrolü etrafında dönen bir mücadele yaşanıyor. Gayrimeşru olan yönetici sınıfı, bu kaynakları sömürerek kişisel çıkarları için ülkeyi daha fazla kaosa sürüklüyor. Uluslararası taraflardan istikrarı desteklemede etkili olabilecek müdahale gelmezken, bankacılık sistemindeki kriz geçici olarak çözülse bile, Libya'nın siyasi manzarası daha da kötüleşebilir.

Ülkenin istikrarına yönelik Birleşmiş Milletler (BM) tarafından desteklenen ve 2 Eylül'de açıklanan son girişim, Libya'nın siyasi kurumlarındaki karmaşık durumunu ortaya koydu. Merkez Bankası'nın geleceğine ilişkin anlaşmada, 2014 yılında seçilen Temsilciler Meclisi (TM), 2015 tarihli Libya Siyasi Anlaşması uyarınca kurulan Devlet Yüksek Konseyi (DYK) ve Başkanlık Konseyi yer aldı. TM ve DYK nadiren anlaşabilecekleri ortak bir zemin bulabildiklerinden anlaşmaya varmaları alışılmadık bir tablo ortaya çıkardı. Ancak bu kez Merkez Bankası'nın geleceği konusunda ortak bir zemin bulabildiler. Bu zeminde Sıddık el-Kebir yeniden Merkez Bankası Başkanlığına atanabilir ya da yeni bir geçiş süreci başlatılabilir.

xsdvf
Misrata'da bir banka şubesindeki Libya parası biriminden banknotlar (AFP)

Libya’da 2019-2020 iç savaşının ardından 2021 yılında, Libya Siyasi Diyalog Forumu'nun (LSDF) çıktılarından biri olan ve üç üyeden oluşan Başkanlık Konseyi, özellikle de yetkilerinin çoğunu iki yılı aşkın bir süre önce görev süresi dolan ve halen görevde kalmaya devam eden Ulusal Birlik Hükümeti'ne (UBH) ve UBH Başbakanı Abdulhamid ed-Dibeybe’ye devrettiği için etkisiz kalırken, son finansal krizin arkasında da Dibeybe’nin Kebir ile olan anlaşmazlığı yatıyor.

Ancak Sıddık el-Kebir'i ‘anayasal hakkı’ olduğu gerekçesiyle görevden alan Başkanlık Konseyi oldu. Bu şüpheli yasal iddiaya hemen itiraz edildi. Öte yandan Kebir’in yerine geçici olarak Abdulfettah el-Abdulgaffar atandı. 2 Eylül’de yeniden yapılandırılan Libya Merkez Bankası’nın X hesabından bankanın ‘her zamanki çalışmalarına geri döndüğü’ paylaşımı yapıldı.

Abdulgaffar, geçtiğimiz cuma günü düzenlediği basın toplantısında, hiçbir verinin gizlenmeyeceğini belirterek, ‘şeffaflık ve bankayla ilgili tüm verilerin denetleyici makamlara açıklanması’ sözü verdi. Her ne kadar yeni Libya Merkez Bankası artık fiziki merkezi ve SWIFT işlemlerini kontrol ediyor olsa da bankacılık krizine küresel olarak kabul gören bir çözüm bulunmadan, bankanın uluslararası ilişkilerinin normale dönmesi pek olası görünmüyor. Banka kamu sektörü çalışanlarının çoğunun maaşlarını dinar olarak ödeyebilse de daha geniş kapsamda bankacılık sistemi risk altında olduğundan, yerel para biriminin değeri muhtemelen düşmeye devam edecek.

Bankacılık krizine küresel olarak kabul gören bir çözüm bulunmadan, bankanın uluslararası ilişkilerinin normale dönmesi pek olası görünmüyor.

Libya'nın ulaşabileceği anlaşmalar yıllardır Halife Hafter, dış güçler ya da her ikisi tarafından engellendi. Hafter, Libya siyasi anlaşması için yapılan müzakereler sırasında, her defasında önerilere itiraz etmenin bir yolunu buldu. Onu destekleyen Batılı taraflar da en az onun kadar suçlu. Özellikle Hafter’in 2019 yılında Trablus'a başlattığı saldırı, onu desteklemenin boşuna olduğunu kanıtladı. Seçimlerin 2021 yılı sonlarında yapılması kararlaştırıldığında, Hafter'in adaylığı seçimlerin süresiz olarak ertelenmesine yol açan ana faktörlerden biriydi.

Mısır sürekli olarak Hafter'i desteklerken, Türkiye 2020 yılında Trablus'u Hafter’in saldırısından kurtarmak için müdahale etti. Ancak Hafter bugün en endişe verici ittifakını, özellikle Libya'nın petrol üretimini manipüle etmek söz konusu olduğunda, Libya'nın servetini kullanma fırsatının elinden kaçmasına izin vermeyecek olan Rusya ile kurmuş durumda.

Libya Ulusal Petrol Şirketi (NOC) tarafından yapılan açıklamaya göre ağustos ayı başlarında Halife Hafter'in oğlu Saddam Hafter, Libya'nın güneybatısındaki Şarara petrol sahasında üretimi durdurdu ve temmuz ayı sonlarında yaklaşık 1,3 milyon varil olan günlük üretimi 300 bin varil azalttı.

Şarara petrol sahasındaki petrol üretimi 24 Ağustos itibariyle günlük 600 bin varilin altına düşerken NOC, Halife Hafter'in Libya Merkez Bankasının kontrolünü ele geçirmek için kapattığı birçok sahada ‘mücbir sebep’ ilan etti. Ardından petrol üretimi günlük 300 bin varile geriledi. Şu an sadece ülkenin en batısında yer alan Vaha petrol sahası tam kapasiteyle çalışıyor.

sdevrgtbh
Libya'daki petrol kuyuları (Reuters)

NOC tarafından mücbir sebep ilan edilmesinin ardından, küresel petrol fiyatları yüzde 2-3 oranında yükseldi. OPEC+ çerçevesinde üye ülkelerin petrol üretiminde artışa gitmeleri ve Çin'in petrol talebinin azalması gibi diğer faktörler nedeniyle petrol fiyatları istikrara kavuşmuş olsa da Libya'nın petrol üretimindeki dalgalanmalar, üretim değişikliklerinin küresel petrol fiyatları üzerinde nasıl önemli bir etkiye sahip olmaya devam edeceğini gösterdi.

Bir enerji analiz firması, Vaha petrol sahasının düşük seviyelerde de olsa faaliyette kalması ve Arap Körfezi Petrol Şirketi (AGOCO) tarafından işletilen sahaların çalışmaya devam etmesi halinde, Libya’nın petrol üretiminin günlük 300 bin ila 400 bin varil civarında istikrar kazanmasını beklediğini açıkladı.

Diğer uzmanlar ise daha iyimserler ve krizin daha çabuk çözüleceğini düşünüyorlar. Bugün petrol istasyonları, talebi karşılayabilmek için stok petrolü kullanıyorlar. Ancak bu stok tükenmeye başladı ve tükendiğinde üretimin durmasının etkileri daha da belirginleşecek. Petrol sahaları kısa süre içinde yeniden faaliyete geçse bile hemen sonuç alınması mümkün değil.

Şarara petrol sahasındaki petrol üretimi 24 Ağustos itibariyle günlük 600 bin varilin altına düşerken NOC, birçok sahada ‘mücbir sebep’ ilan etti.

ABD şimdi daha önce yapılan ve Avrupa ülkeleriyle birlikte Libya'da istikrarın sağlanmasını engelleyen Libyalı ve uluslararası aktörler üzerinde yeterli baskı kuramadığı siyasi müzakerelerin aksine, Libya Merkez Bankası krizini ele almak için daha güçlü.

BM Libya Destek Misyonu (UNSMIL), Libya Merkez Bankası krizini çözmek üzere bir forum düzenledi. ABD, söz konusu müzakereleri desteklemek için kabul edilebilir ve şeffaf bir çözüme ulaşılana kadar bankaları Libya Merkez Bankası ile işlem yapmamaları konusunda uyarmakla tehdit edebilir. Büyük bankalar, Libya Merkez Bankası ile dolar işlemlerini durdurduğundan, ABD'nin UNSMIL’in başlattığı süreci desteklemesinin, geleneksel olarak Libya’daki istikrarı bozan tarafların çabalarının çok daha ötesinde önemli bir etkisi olacağına şüphe yok.

ABD ve Avrupalı müttefiklerinin atacağı en cesur adım, Libya’da uzun yıllardır devam eden çatışmayı çözmek için çalışmak ve ülkenin istikrara kavuşması amacıyla, siyasetçilerden ziyade teknokratlar tarafından yönetilecek yeni bir hükümetin kurulmasına yardımcı olmak olacak. Böyle bir hükümetin silahlı grupların tehditleriyle karşı karşıya kalacağı aşikâr, ancak bu gruplar fonlardan mahrum bırakılırsa, böyle davranmaktan vazgeçebilirler. Belki bu aynı zamanda Libya'da alternatif halk koalisyonlarının kurulmasını ve Libya'ya uzun süredir bireysel banka hesapları gibi davranan siyasi elitin değişmesi için zaman ve alan oluşmasını sağlar.

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Taliban’dan Pakistan’a fetvalı güvence

Afganistan'da Perşembe günü Celalabad'da düzenlenen mezuniyet töreninde polis memurları (EPA)
Afganistan'da Perşembe günü Celalabad'da düzenlenen mezuniyet töreninde polis memurları (EPA)
TT

Taliban’dan Pakistan’a fetvalı güvence

Afganistan'da Perşembe günü Celalabad'da düzenlenen mezuniyet töreninde polis memurları (EPA)
Afganistan'da Perşembe günü Celalabad'da düzenlenen mezuniyet töreninde polis memurları (EPA)

Afganistan’daki Taliban yönetimi, iki ülke arasında günler önce yeniden alevlenen sınır çatışmalarının ardından, Pakistan’a yönelik dolaylı güvence mesajlarını yoğunlaştırdı. Kabil, kırılgan ateşkesi koruma çabalarının sürdüğü bir dönemde hem dinî hem de siyasi bir dizi taahhüdü arka arkaya açıkladı.

Başbakan Ahund ve üst düzey isimlerin katıldığı, binden fazla din adamını bir araya getiren toplantıda yayımlanan fetva, Afgan topraklarının hiçbir ülkeye karşı kullanılmayacağını ilan etti. Siyasi–fiqhî bildiri, sınır ötesi çatışmalara müdahil olanlara karşı yaptırım uygulanacağını vurguladı.

Bildirinin ardından Dışişleri Bakanı Emirhan Muttaki, hükümetin fetvadaki taahhütlere “tam bağlılık” göstereceğini açıkladı. Açıklama, Pakistan içini hedef alan ve sorumluluğu başta Pakistan Talibanı (TTP) olmak üzere çeşitli gruplara atfedilen saldırıların ardından yükselen gerilimi yatıştırma girişimi olarak değerlendirildi.

Sınırdaki son saldırıda, salı günü Afganistan sınırına yakın Kurram bölgesindeki bir güvenlik noktasının hedef alınması sonucu 6 Pakistan askeri hayatını kaybetmişti. İslamabad, saldırıların Afgan topraklarını kullanan silahlı gruplarca planlandığını savunurken, Kabil bu iddiaları reddediyor ve TTP ile operasyonel bağları olmadığını öne sürüyor.

dfgt
3 Aralık 2025'te Afganistan sınırında düzenlenen saldırıda hayatını kaybeden Pakistanlı güvenlik görevlileri için düzenlenen cenaze töreninden bir kare (AFP)

Din adamları kurultayının sonunda yayımlanan bildiride, Afgan hükümetinin ülke topraklarının hiçbir devlete karşı kullanılmaması taahhüdünü “şer’î bir sorumluluk” olarak üstlendiği belirtildi. Açıklamada, bu taahhüdü ihlal edenlerin asi sayılacağı ve gerekli işlemlerin uygulanacağı ifade edildi.

Bildiride, ülke egemenliğini savunmanın dinî bir görev olduğu vurgulanırken, aynı zamanda “Afgan topraklarının başka herhangi bir devlete zarar vermek için kullanılmasının caiz olmadığı” yeniden teyit edildi. Ayrıca Afgan vatandaşlarının sınır ötesindeki askerî faaliyetlere katılmak üzere ülke dışına gitmesinin yasak olduğu, bunu yapanların “muhalif ve asi” kabul edileceği kaydedildi.

Toplantıda Başbakan Ahund’un yanı sıra Yüksek Mahkeme Başkanı, İyiliği Emretme ve Kötülükten Sakındırma Bakanı, Yükseköğrenim Bakanı ve diğer üst düzey isimlerin bulunması, Taliban yönetiminin Pakistan’a hem dinî hem de siyasi nitelikte çift katmanlı güvence sunma çabasının işareti olarak değerlendirildi. Kabil yönetimi, özellikle sınır aşan silahlı gruplar konusunda artan uluslararası baskıyla karşı karşıya.

hyju
Afganlar, 6 Aralık 2025'te Pakistan güçleriyle sınır çatışmalarında öldürülen bir adam için yas tutuyor (AFP)

Dışişleri Bakanı Muttaki, devlet medyasına yaptığı açıklamada, ülke genelindeki din alimlerinin “İslami düzenin korunmasına yönelik birleşik fetvalarını” yenilediklerini belirterek, Afganistan’ın hiçbir ülkeye zarar verecek bir faaliyete izin vermeyeceğini yineledi. Muttaki, “Bu, alimlerin tavsiyesidir ve tüm Müslümanlar için yerine getirilmesi gereken bir görevdir” dedi.

Muttaki, fetvayı ihlal ederek sınır ötesi faaliyetlerde bulunanlara karşı Afgan yönetiminin gerekli adımları atma hakkına sahip olduğunu vurguladı. Bu ifade, TTP’ye katılan Afgan unsurlara yönelik üstü kapalı bir mesaj olarak değerlendirildi.

Açıklamasının sonunda “birlik ve fitneden uzak durma” çağrısı yapan Muttaki, Afgan halkının tarih boyunca din alimlerinin fetvalarına uyduğunu ve bugün de bu çizginin sürdürüleceğini belirtti.

Gözlemcilere göre fetva, siyasi bildiri ve resmî açıklamaların tamamı, son haftalarda tırmanan saldırılar nedeniyle artan Pakistan tepkisini yatıştırmaya ve Kabil’in güvenlik taahhütlerine bağlılık gösterdiğini ispatlamaya yönelik koordineli bir çabanın parçası niteliğinde. Geçen cuma yaşanan ve 4 kişinin ölümüne yol açan sınır çatışması, iki ülke arasındaki gerilimi yeniden tırmandırmıştı.


Beyaz Saray, Trump'ın sağ elindeki bandajı "çok sayıda el sıkışması" ile gerekçelendiriyor

Trump, morluğa makyaj yapıyor (Arşiv- Reuters)
Trump, morluğa makyaj yapıyor (Arşiv- Reuters)
TT

Beyaz Saray, Trump'ın sağ elindeki bandajı "çok sayıda el sıkışması" ile gerekçelendiriyor

Trump, morluğa makyaj yapıyor (Arşiv- Reuters)
Trump, morluğa makyaj yapıyor (Arşiv- Reuters)

Beyaz Saray dün, ABD başkanının günlerdir sağ elinde taşıdığı bandajı, yaptığı sayısız tokalaşmaya işaret ederek bir kez daha haklı çıkarmaya çalıştı.

Beyaz Saray sözcüsü Karoline Leavitt dün, "Bununla ilgili size zaten bir açıklama yaptık" dedi. Leavitt'in açıklaması, son zamanlarda ortaya çıkan bandajlarla ilgili bir soruya yanıt olarak geldi. "Başkan sürekli insanlarla el sıkışıyor," diyen Leavitt, birkaç ay önce başkan şişmiş sağ eliyle görüldüğünde yapılan açıklamayı yineledi.

Leavitt ayrıca, "Kalp damar hastalığına karşı önleyici tedavi olarak her gün aspirin de alıyor" diyerek, "bu da gördüğünüz morluklara katkıda bulunmuş olabilir." Beyaz Saray, örneğin pazar günü Washington'daki bir etkinlik sırasında 79 yaşındaki Trump'ın taktığı bandajlar görülmeden önce de bu açıklamayı yapmıştı.

ABD'nin en yaşlı seçilmiş başkanı olan Trump için sağlık hassas bir konu. Demokrat selefi Joe Biden'ı bunama hastalığından muzdarip olmakla ve bu nedenle yönetmeye uygun olmamakla suçladı.

Trump, salı akşamı Truth Social’deki hesabından yaptığı öfkeli paylaşımda, sağlığıyla ilgili medya haberlerini "kışkırtıcı ve muhtemelen vatana ihanet" olarak nitelendirdi.

Trump'ın sağlığı, bir dizi etkinlikte uyanık kalmakta zorlandığı görülmesinin yanı sıra, ekim ayında ek tıbbi testlerin bir parçası olarak MR çektirmesiyle de mercek altına alındı.


Hegseth ve Japon mevkidaşı: Çin'in eylemleri bölgesel barışa hizmet etmiyor

ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
TT

Hegseth ve Japon mevkidaşı: Çin'in eylemleri bölgesel barışa hizmet etmiyor

ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth (Reuters)

Tokyo bugün yaptığı açıklamada, Japonya Savunma Bakanı Shinjiro Koizumi ve Amerikalı mevkidaşı Pete Higseth'in bölgedeki güvenlik konusunu görüşmek üzere yaptıkları telefon görüşmesinde, Çin'in son eylemlerinin "bölgesel barışın sağlanmasına yardımcı olmadığı" konusunda mutabık kaldıklarını duyurdu.

Japonya Savunma Bakanlığı yaptığı açıklamada, iki bakanın "6 Aralık'ta Çin askeri savaş uçakları tarafından Japonya Öz Savunma Kuvvetleri uçaklarının hedef alındığı radar kilitleme olayı da dahil olmak üzere, Hint-Pasifik bölgesindeki kötüleşen ciddi güvenlik durumu hakkında samimi görüş alışverişinde bulunduğunu" belirtti.

Açıklamada, Başbakan Sanae Takaichi'nin geçen ay Tayvan hakkındaki açıklamalarının ardından Japonya ve Çin arasında yaşanan anlaşmazlık ortamında, iki bakanın "Çin'in eylemlerinin bölgesel barış ve istikrara katkıda bulunmadığı gerekçesiyle, bölgesel gerilimleri tırmandırabilecek her türlü eylemden ciddi endişe duyduklarını" ifade ettikleri belirtildi.