BM’den İsrail'e 12 ay içinde Filistin topraklarından çekilmesi için çağrı

ABD uluslararası toplum tarafından tecrit edilirken Filistin, Arap ve Müslüman ülkeler ve Bağlantısızlar Hareketi’nin desteğiyle hazırladığı ilk kez bir karara tasarısı hazırladı

New York'ta BM Genel Kurulu (United Nations Photo)
New York'ta BM Genel Kurulu (United Nations Photo)
TT

BM’den İsrail'e 12 ay içinde Filistin topraklarından çekilmesi için çağrı

New York'ta BM Genel Kurulu (United Nations Photo)
New York'ta BM Genel Kurulu (United Nations Photo)

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, dün yapılan oylamada büyük bir çoğunlukla kabul edilen bir kararla İsrail'in ‘işgal altındaki Filistin topraklarındaki yasadışı varlığına’ 12 ay içinde son vermesini talep etti.

Oylamada 124 evet, 14 hayır ve 43 çekimser oy kullanılırken İsrail'in ve onun başlıca destekçisi ABD'nin uluslararası toplumun geri kalanından tecrit edildiği görüldü. BM’nin 79. Genel Kurul toplantıları önümüzdeki hafta New York'ta başlayacak. Dünya liderleri, İsrail'in Filistin topraklarını işgali, Gazze'de birinci yılını doldurmak üzere olan savaş ve Ortadoğu'da büyük bir bölgesel savaş riski gibi önemli uluslararası krizleri görüşmek üzere New York'a akın ediyor.

ABD Başkanı Joe Biden'ın önümüzdeki salı günü Genel Kurul'a hitap etmesi planlanıyor. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas da perşembe günü, aynı gün içinde BM üyesi 193 ülkenin liderlerine hitap etmek üzere konuşmaları bekleniyor.

Uluslararası Adalet Divanı

Karar, Uluslararası Adalet Divanı (UAD) tarafından 19 Temmuz'da yayınlanan ve ‘İsrail'in işgal altındaki Filistin topraklarında devam eden varlığının yasadışı olduğunu’ teyit eden tavsiye niteliğindeki kararını destekliyor. İsrail'in ‘bu yasadışı varlığını bir an önce sona erdirmek, tüm yeni yerleşim faaliyetlerini derhal durdurmak ve tüm yerleşimcileri işgal altındaki Filistin topraklarından tahliye etmekle yükümlü olduğunu’ vurgulayan kararda “BM, özellikle de tavsiye niteliğindeki görüş talebinde bulunan Genel Kurul ve BM Güvenlik Konseyi (BMGK), İsrail'in işgal altındaki Filistin topraklarındaki yasadışı varlığını mümkün olan en kısa sürede sona erdirmenin yollarını bulmalı” deniyor.

Kararda İsrail'in Filistin topraklarındaki yasadışı varlığına bu kararın kabul edildiği tarihten itibaren en geç 12 ay içinde son vermesi talep ediliyor. Metnin orijinal halinde altı aylık bir süre öngörülüyor. Karar ayrıca İsrail güçlerinin Filistin topraklarından çekilmesini, yeni yerleşim birimlerinin inşasının durdurulmasını, İsrail tarafından el konulan toprakların ve mülklerin sahiplerine iade edilmesini ve Filistinli mültecilerin geri dönmesini talep ediyor. Karar aynı zamanda üye devletleri, Filistin topraklarında kullanılabileceğine inanmak için ‘makul gerekçeler’ varsa İsrail'e silah ihracatını durdurmak için önlemler almaya ve İsrail'in işgal altındaki Filistin topraklarındaki yasadışı varlığını sürdürmesine katkıda bulunan kişilere yaptırım uygulamaya çağırıyor.

Karar tasarısı, Filistin Yönetimi'nin Genel Kurul salonunda BM üyeleri arasında bir sandalye ve karar tasarıları önerme hakkı da dahil olmak üzere bu ay ek hak ve ayrıcalıklar elde etmesinden bu yana Arap ve Müslüman ülkeler ve Bağlantısızlar Hareketi’nin desteğiyle resmi olarak sunduğu ilk karar tasarısı olarak öne çıkıyor.

ABD ve Suudi Arabistan

ABD'nin BM Daimi Temsilcisi Linda Thomas Greenfield, oylama öncesi yaptığı açıklamada, Washington'ın iki devletli çözüm beklentilerini baltalayan her türlü tek taraflı hamleye karşı olduğunu yineledi. ABD, tek taraflı olarak nitelendirdiği metne karşı oy kullanmaları için diğer üye devletleri ikna etmek üzere lobi faaliyeti yürüttüyse de başarılı olamadı. Kararın kabul edilmesinin ‘UAD'nin tavsiye niteliğindeki görüşünün özünü seçici bir şekilde yorumlanması olduğunu’ söyleyen Thomas Greenfield, kararın ‘New York'ta bir metin kabul etmenin günümüzün en karmaşık ve kronik diplomatik sorunlarından birini bir şekilde çözebileceği yönündeki yanlış düşünceyi güçlendirdiğini’ de sözlerine ekledi.

Öte yandan Suudi Arabistan'ın BM Daimi Temsilcisi Abdulaziz el-Vasıl, UAD'nin tavsiye niteliğindeki görüşünün uluslararası toplumun Filistinlilerin haklarına olan inancıyla tutarlı olduğunu vurguladı. BM Genel Kurulu tarafından temsil edilen uluslararası toplumun bu görüşe saygı duyması, kabul etmesi ve aynı zamanda İsrail’in yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğinin takibin yapması gerektiğinin de altını çizdi.

UAD'nin tavsiye niteliğindeki görüşü bağlayıcı olmamakla birlikte, uluslararası hukuk kapsamında ağırlığa sahip ve İsrail'e yönelik desteği zayıflatabilir. Genel Kurul kararı da bağlayıcı değildir, ancak siyasi ağırlığa sahiptir. BM’nin beş daimi üyesi; ABD, İngiltere, Fransa, Çin ve Rusya’nın veto hakkına sahip olduğu BMGK’nın aksine Genel Kurul'da veto yetkisi bulunmuyor.

Filistin ve İsrail

Filistin'in BM Daimi Temsilcisi Riyad Mansur, karar tasarısının görüşmeleri sırasında yaptığı konuşmada, “Her ülkenin bir sesi var ve dünya bunu izliyor. Lütfen tarihin doğru tarafında durun. Özgürlük için ve barış için uluslararası hukukun yanında olun” ifadelerini kullandı. Uluslararası toplumun Filistinlilerin yaşadığı trajediye son vermedeki yetersizliğinden şikayet eden Mansur, “Bu insanlık dışı durumu durduracak bir değişiklik olması için daha kaç Filistinlinin öldürülmesi gerekiyor?” diye sordu.

xcdvfgbr
Filistin'in BM Daimi Temsilcisi Riyad Mansur, tüm dünyayı İsrail'e Filistin topraklarından çekilme çağrısında bulunan karar tasarısını desteklemeye çağırdı (United Nations Photo)

Diğer taraftan İsrail’in BM Daimi Temsilcisi Danny Danon, Genel Kurulu, 7 Ekim'de İsrail'e karşı düzenlenen ve Gazze Şeridi’ndeki savaşın başlamasına neden olan Hamas saldırısını kınamamakla eleştirdi. Karar taslağına itiraz eden Danon, bunun ‘diplomatik terörizm’ olduğunu, diplomatik araçları köprüler kurmak için değil onları yıkmak için kullandığını söyledi. Danon, “Bu saçmalığa katkıda bulunanlar sadece seyirci değil, aynı zamanda işbirlikçidir. Bu saçmalığı destekleyen her ses şiddeti körüklemekte ve barışı reddedenleri cesaretlendirmektedir” diye konuştu.

xcv
İsrail’in BM Daimi Temsilcisi Danny Danon Genel Kurul’da konuşurken (United Nations Photo)

BM Genel Kurulu'nda geçtiğimiz yıl 27 Ekim'de Gazze'de insani ateşkes talebinin yer aldığı karar 121 oyla kabul edilmişti. Geçtiğimiz yıl aralık ayında da 153 ülke acil insani ateşkes lehinde oy kullanmıştı. Genel Kurul geçtiğimiz mayıs ayında ise 143 evet, dokuz hayır ve 25 çekimser oyla Filistinlilere, BM'ye tam üyelik hakkı veren önemli, ancak sembolik olan bir karar desteklendi. Ancak ABD, bunu da engelledi.



Hizbullah'a "çağrı cihazı" operasyonunun detayları ortaya çıktı

Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
TT

Hizbullah'a "çağrı cihazı" operasyonunun detayları ortaya çıktı

Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)

Lübnan'da Hizbullah'ın çağrı cihazlarının ardından telsiz, radyo ve güneş enerjisi panellerinin patlatılmasıyla bölge topyekun savaşa doğru sürükleniyor. 

17 Eylül'de Hizbullah'ın kullandığı çağrı cihazlarında eş zamanlı patlamalar yaşanmış, ikisi çocuk 12 kişi hayatını kaybetmiş, 2 bin 800 kişi de yaralanmıştı. 

Dün de ülkedeki telsiz, radyo ve güneş enerji sistemlerinde patlama gerçekleşti. En az 20 kişinin öldüğü, 450'den fazla kişinin de yaralandığı bildiriliyor. Lübnanlı yetkililer, olaydan İsrail'i sorumlu tutarken Tel Aviv'den henüz açıklama gelmedi.

Diğer yandan saldırıyla ilgili bilgiye sahip olan fakat adlarının gizli tutulmasını isteyen kaynaklar, Amerikan gazetesi New York Times'a (NYT) operasyonun ardında İsrail'in olduğunu doğruluyor. 

Mossad'ın BAC Consulting adlı bir paravan şirket kurduğu ve çağrı cihazlarını bubi tuzağına dönüştürerek Lübnan'a soktuğu iddia ediliyor. Macaristan merkezli bu paravan şirket, kağıt üstünde Tayvanlı Gold Apollo firması adına çağrı cihazı üretiyor. Kimliklerinin açıklanmasını istemeyen İsrailli istihbaratçılar, buna ek olarak operasyonda en az iki paravan şirket daha oluşturulduğunu belirtiyor. 

Kaynaklar, AR-924 model numaralı cihazların bataryalarına patlayıcı bir madde olan pentaeritritol tetranitrat (PENT) yerleştirildiğini ve bunların 2022 yazında Lübnan'a gönderildiğini ifade ediyor.

Hizbullah, İsrail istihbaratı tarafından takip edilmemek için cep telefonlarını bırakıp çağrı cihazı kullanmaya başlamıştı. Kaynaklar, bu kararın ardından milyonlarca dolarlık yatırımla üretimin artırıldığını ve Lübnan'a bubi tuzağı haline getirilmiş binlerce cihaz sokulduğunu söylüyor.

Öte yandan ikinci dalga saldırıda telsiz ve güneş enerji panellerinin nasıl patlatıldığı henüz bilinmiyor.

NYT'nin patlayan telsizlerin görüntülerinden yola çıkarak yaptığı analizde, bunların çağrı cihazlarından daha ağır ve büyük olduğuna, bu yüzden daha fazla hasar yarattığına işaret ediliyor. 

Ayrıca telsizlerin patlamasıyla daha büyük yangınlar çıktığına, bunun da çağrı cihazlarına kıyasla telsizlere daha fazla patlayıcı yerleştirilmiş olabileceğini gösterdiğine dikkat çekiliyor.

Lübnan'ın açıkladığı rakamlara göre telsizlerin patlatılmasıyla en az 71 ev ve dükkanla 18 sivil araç ve motosiklet yandı. 

Telsizlerden bazılarında Japon firması Icom'un amblemi görülüyor. Ancak şirket, IC-V82 model numaralı telsizlerin ve bunlarda kullanılan bataryaların üretiminin neredeyse 10 yıl önce durdurulduğunu belirtiyor. Patlayıcıların bu cihazlara nasıl yerleştirildiğiyse henüz netleştirilemedi. Icom, bu telsizlerin sahte olabileceğini öne sürüyor.

Lübnan medyasındaki haberlerde, saldırıda en az iki güneş enerjisi panelinin de alev aldığı bildiriliyor. Saldırılarda çıkan küçük çaplı yangınların söndürüldüğü bildirilirken, patlamada bir kız çocuğunun yaralandığı aktarılıyor. Ancak bu panellerin infilak ettirilen diğer cihazların etkisiyle mi alev aldığı yoksa uzaktan kumandayla mı patlatıldığı belli değil. 

Amerikan düşünce kuruluşu Soufan Center'dan Clara Broekaert, CNN'e açıklamasında saldırı dalgasının Lübnan halkının psikolojisini olumsuz etkilediğini ve Hizbullah üzerinde misilleme baskısı oluşturduğuna dikkat çekerek şunları söylüyor:

Saldırılarda günlük hayatın böylesine korkunç, beklenmedik ve geniş ölçekte kesintiye uğratılması, misilleme yapılmasına yönelik ekstra bir baskı yaratacaktır diye düşünüyorum. İnsanlar yaşananların hesabının sorulduğunu görmek istiyor.

Üst üste gelen saldırıların ardından dün Hizbullah, İsrail sınırındaki el-Merc bölgesine füze fırlattı. İkisi ağır 8 İsraillinin yaralandığı bildirilirken, bu kişilerin sivil veya asker olduğuna ilişkin bilgi paylaşılmadı.

Independent Türkçe, Times of Israel, New York Time, Japan Times, CNN, France 24