İsrail’den Lübnan’ın güneyine “geniş çaplı” hava saldırıları

TT

İsrail’den Lübnan’ın güneyine “geniş çaplı” hava saldırıları

İsrail’den Lübnan’ın güneyine “geniş çaplı” hava saldırıları

İsrail ordusu tarafından dün akşam yapılan açıklamada ‘onlarca’ savaş uçağının Lübnan'ın güneyindeki Hizbullah hedeflerine ‘geniş çaplı’ hava saldırıları düzenlediği duyuruldu.

İsrail Ordu sözcüsü Daniel Hagari, akşam 20.00’ı (17.00 GMT) biraz geçe yaptığı açıklamada, “Son bir saat içinde Hizbullah'ın İsrail topraklarına roket fırlatmaya hazırlandığının tespit edilmesinden sonra Lübnan'ın güneyine geniş çaplı hava saldırıları gerçekleştirdik. Onlarca savaş uçağı terörist hedeflere ve füze rampalarına hava saldırısı düzenledi” ifadelerini kullandı.

İsrail gazetesi The Jerusalem Post, İsrail Hava Kuvvetleri Komutanı Tomer Bar’ın, İsrail Hava Kuvvetlerinin herhangi bir gelişmeye karşı hem savunma hem de saldırı düzeyinde yüksek alarm durumunda olduğu açıklamasını aktardı.

İsrail ordusu tarafından dün yayınlanan bir rapora göre Bar, Hava Kuvvetleri komutanlarıyla gerçekleştirdiği toplantıda “Hava Kuvvetlerinin operasyonel hazırlık durumuyla ilgili olarak, Hava Kuvvetlerini, özellikle savunma açısından, en yüksek hazırlık seviyesinde tutmaya devam ediyoruz. Bu uzun bir süredir devam ediyor” dedi.

Bar, şöyle devam etti:

“Saldırı tarafında, hava kuvvetlerinin tüm kabiliyetlerini alarm durumuna geçirdik. Şu an her şey hazır. Şimdi gelişmeler neyi gerektiriyorsa ona uygun olan planlara başvuracağız.”

Öte yandan İsrail'in Lübnan’ın güneyindeki Katrani Tepeleri ve Batı Bekaa Tepelerini hedef alan hava saldırılarında dört kişi yaralandı. Lübnan Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Acil Operasyon Merkezi'nden yapılan açıklamada İsrail'in Katrani Tepeleri'ne düzenlediği saldırıda bir kişinin ağır yaralandığı ve yoğun bakım ünitesinde tedavi altına alındığı belirtildi. Merkez, İsrail'in Batı Bekaa tepelerine düzenlediği hava saldırılarında üç kişinin hafif yaralandığını da ekledi.

İsrail ordusu, Lübnan’ın başkenti Beyrut yakınlarında Hizbullah liderlerine yönelik bir hava saldırısından bir gün sonra, bu sabah Hizbullah mevzilerine yönelik yeni hava saldırıları düzenlediğini duyurdu.

Beyrut'un güney banliyölerinde cuma günü düzenlenen bir baskında en az 16 Hizbullah üyesinin öldürüldüğü belirtilen açıklamada “İsrail ordusu şu an Lübnan'daki Hizbullah mevzilerini bombalıyor” denildi.

Lübnan’da yayın yapan bir televizyon kanalı, İsrail savaş uçaklarının Cebel er-Reyhan tepelerini, Mahmudiye'nin dış mahallelerini, Vadi Burgaz'ı, Litani Nehri’ni, Labaya'yı ve Batı Bekaa'nın dış mahallelerini hedef alan hava saldırıları gerçekleştirdiğini bildirdi.

Televizyon kanalı, patlamaların güneyin en uzak noktalarından duyulduğunu ekledi.

Lübnan Sağlık Bakanlığı tarafından dün yapılan açıklamada, İsrail'in cuma günü Beyrut'un güney banliyösüne düzenlediği hava saldırısında, aralarında üç çocuk ve yedi kadının da olduğu en az 31 kişinin öldüğünü ve bunun Hizbullah ile İsrail arasında bir yıldır süregelen çatışmalar sırasında gerçekleşen en ölümcül saldırı olduğunu bildirdi.

Diğer taraftan Hizbullah dün gece, öldürülen 16 üyesi arasında üst düzey komutanlarından İbrahim Akil ve Ahmed Vehbi'nin de olduğunu teyit etti.



Biz, Hizbullah ve İsrail

Resim Beyrut'un güney banliyösünde düzenlenen cenaze töreninde komutanları Fuad Şükrü'ün tabutunu taşıyan Hizbullah üyeleri (AFP)
Resim Beyrut'un güney banliyösünde düzenlenen cenaze töreninde komutanları Fuad Şükrü'ün tabutunu taşıyan Hizbullah üyeleri (AFP)
TT

Biz, Hizbullah ve İsrail

Resim Beyrut'un güney banliyösünde düzenlenen cenaze töreninde komutanları Fuad Şükrü'ün tabutunu taşıyan Hizbullah üyeleri (AFP)
Resim Beyrut'un güney banliyösünde düzenlenen cenaze töreninde komutanları Fuad Şükrü'ün tabutunu taşıyan Hizbullah üyeleri (AFP)

Aliya Mansur

Hizbullah'ın 8 Ekim 2023'te “destek savaşı” olarak adlandırdığı savaşa girdiği ilk günden itibaren İsrail'in Hizbullah içine güvenlik, istihbarat ve askeri açıdan ne kadar sızdığı aşikardı. Lübnan'daki İsrail operasyonlarının çoğu, bizzat Hizbullah’ın Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın son konuşmalarından birinde belirttiği gibi, Lübnan'ı ve sivilleri dışarıda tutma çabasıyla Hizbullah’ın liderlerini ve üyelerini hedef alıyordu.

İsrail tarafından (bu makalenin yazıldığı ana kadar) üst üste üç gün boyunca gerçekleştirilen üç büyük güvenlik operasyonu, Hizbullah’a teknik olarak sızmadan önce üyeleri arasına sızmış olmasaydı gerçekleşemezdi. 7 Mayıs 2008'de Lübnan'da az kalsın iç savaş çıkaracak olan Hizbullah, iletişim ağını korumak için Beyrut'u ve Lübnan Dağı’nı işgal etmiş, masum insanları öldürmüştü. Bunu yapmasının nedeni o dönem iletişim ağlarının meşru ve Lübnan hükümetinin yetkisi altında olmasını reddetmesiydi. Şimdi ise İsrail, iki gün üst üste onun iletişim ağını hackledi ve Lübnan'a yasa dışı yollardan getirttiği elektronik cihazları patlattı. Dünyayı hayrete düşüren, benzeri görülmemiş düzeyde güvenlik endişeleri yaratan ve gelecekte de yansımaları olacak olan bu operasyonda çok sayıda kişi öldü ve çok sayıda kişi de yaralandı.

İsrail tarafından üç gün üst üste gerçekleştirilen üç büyük güvenlik operasyonu, teknik sızmadan önce Hizbullah üyeleri arasına sızılmış olmasaydı gerçekleşemezdi.

Üçüncü gün İsrail, Beyrut'un güney banliyösünde Rıdvan Tümeni liderlerinin toplantısını hedef aldı. İsrail toplantıyı, yerini ve zamanını biliyordu ve toplantı yeraltında olsa da yer üstünde zarar görecek sivillerin varlığı da onu caydırmadı. Toplantıda bulunan herkesi, ayrıca sivilleri ve çocukları öldürdü.

Sanki İsrail Lübnan'da geniş çaplı bir savaşa dönüşebilecek bir savaş başlatmak için Gazze Şeridi'nde Filistinlilere karşı yürüttüğü savaşın sonucunu garantiye almış gibi bir tablo ortaya çıkıyor. Pek çok dikkate değer şeyin arasında dikkat çekici olan, 1701 sayılı kararı uygulamak için şartlar koşan bazı seslerin artık bu kararın uygulanmasını bizzat kendilerinin talep etmesidir.  Ancak görünen o ki İsrail'in birkaç gün önce kabul ettiği şey artık onun için ne geçerli ne de kabul edilebilir.

Bu benzeri görülmemiş güvenlik açığı ve medyası, medyacıları bunun etkisini ne kadar hafifletmeye çalışırsa çalışsın, dahası “Hayfa’nın ötesinin de ötesi” ve “izin vermeyeceğiz” gibi söylemleri kullansa da Hasan Nasrallah'ın yüzünde ve sesinde açıkça görülen yenilgi şunun en güzel kanıtı; Temmuz 2006 savaşı sonrasında devletten daha güçlü kabul edilen, savaşını İsrail ile savaştan Lübnan'ın iç kesimleri, Suriye, Yemen, Irak halkı ve Arap ülkeleriyle bir savaşa taşıyan Hizbullah, bütün bu savaşları verirken gösterdiği kibrin kendisini güvenlik açığına maruz bırakacağını gözden kaçırdı.

Bugün pek çok kişi Hizbullah'ın güvenlik açığı yaşamasına neden olan şeyin Suriyelilere karşı savaşa katılması olduğunu söylüyor. Zira Beşşar Esed'in Suriye halkına savaş deklare etmesinden bu yana Suriye, tüm dünya istihbarat teşkilatlarına açık bir arena haline geldi

Bugün pek çok kişi Hizbullah'ın güvenlik açısından yaşadığı zafiyetin nedeninin Suriyelilere karşı savaşa katılması olduğunu söylüyor ve bu doğru olabilir. Zira Beşşar Esed'in Suriye halkına savaş deklare etmesinden ve savaşına katılmak üzere İran'dan, Irak'tan, Lübnan'dan ve diğer ülkelerden Şii milisleri getirtmesinden bu yana Suriye, tüm dünya istihbarat teşkilatlarına açık bir arena haline geldi. Irak ve Türkiye sınırlarından Suriye'ye sokulan Sünni radikallerdense bahsetmiyoruz bile. Hizbullah da Suriye'de savaşıyor ve bununla övünüyordu, kurbanlarının fotoğraflarını, varil bombalarının atılmasına nasıl katıldığının görüntülerini paylaşıyordu. Üyeleri bir bölgenin sakinlerini açlıktan ölecek kadar kuşatıyor ve onlardan sadece birkaç metre ötede lezzetli yemeklerin tadını çıkarırken çektikleri fotoğraflarını yayınlıyorlardı. Bugün Hizbullah, İsrail'in suikast düzenlediği liderler için yayınladığı ölüm duyurularında, onların Suriye'de savaştıklarından, Suriyelilerin öldürülmesi ve yerlerinden edilmesindeki rollerinden bahsediyor ve övünüyor.

Bugün bazı Lübnanlı siyasetçiler ve yöneticiler işleri yumuşatmaya çalışırken, Lübnan halkının büyük bir kısmının Hizbullah’ı suçladığı bir sır değil. Bunun bedelini Hizbullah’ın tek başına mı ödeyeceğini, yoksa Hizbullah’ın maceralarının ve İsrail'in suçlarının bedelini kendileri ve Lübnan’ın da mı ödeyeceğini görmeyi bekliyorlar.

Suriye'de ise pek çok Suriyeliye göre bu sahne “ilahi adalet” gibi görünüyor. 13 yılı aşkın süredir sessiz kalan dünyanın önünde onları öldüren, katleden, aç bırakan ve yerinden eden katillerinin şimdi birbiri ardına öldürüldüğünü görüyorlar. Bazı insanların onlara verdikleri dersleri ya da bunları katledenin düşman İsrail olmasını umursamıyorlar. Onlar için önemli olan bunca yıldan sonra az da olsa adaletin gerçekleşmesinin mümkün olduğunu hissetmeleri.

Evlerimizde sevdiklerimizle sağ salim otururken, Hizbullah üyelerinin eliyle  aç bırakılarak, katledilerek, işkenceye uğrayarak çocuklarını kaybedenlere dayanışma göstermeleri gerektiğini, ahlakın yaralarının üstesinden gelmelerini gerektiğini söylemeye nasıl cesaret edebiliriz? Bu ne ahlaktır ne de dayanışma. Bu daha ziyade, çoğu Suriyelinin katılmamaya, bir katil ile diğeri arasında ya da bir işgalci ile diğeri arasında seçim yapmamaya karar verdiği bir yalan ve ikiyüzlülük partisidir.

Suriye'de ise pek çok Suriyeliye göre bu sahne “ilahi adalet” gibi görünüyor

Evet, İsrail Suriye'nin Golan bölgesini işgal ediyor, ama İran ve Hizbullah Suriye'nin geri kalanının tamamını işgal ediyor. Evet İsrail sivilleri öldürüyor, Filistin'i işgal ediyor ve barışı reddediyor. Hizbullah da aynısını Suriye'de yaptı ve orada durum daha da korkunçtu. Bugün yalnızca Hizbullah'ın işbirlikçilik ve eylemsizlikle suçladığı kişiler seslerini yükselterek bir Filistin devleti talep ediyorlar. O ve beraberindekiler ise Filistinlilerin kanını ve davasını bir ticaret ve kazanç meselesine dönüştürmekten yorulmuyorlar.

Hizbullah veya bir kısmı kendilerini, Hizbullah’ı ve Şii toplumunun büyük bir kısmını çevreleriyle nasıl düşman hale getirdiklerinin farkında mı? Savunmasız ve silahsızlara karşı kazandıkları iddia edilen askeri zaferlerin onları güvende kılmayacağını biliyorlar mı? Hizbullah İran’ın yayılmacı projesini uygulamaya devam edebileceğini zannediyor mu?

Ayrıca birdenbire kendisini savunma ve yaptıklarını meşrulaştırma kampanyası başlatmaya karar veren Hizbullah karşıtları, geçmiş savaşların sadece yenilgi üreten sloganlarını umursamayan yeni bir neslin var olduğunun farkındalar mı? Filistin'in, İsrail gibi bölge halklarına karşı suçlar işleyen milisler tarafından temsil edilmekten daha haklı bir dava olduğunu anlıyorlar mı?

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.