“Mossad'ın matruşkası” ve İran’la çatışma

İhlaller çağrı cihazları ve telsizlerin ötesinde

Görsel: Nash Weerasekera (Al Majalla)
Görsel: Nash Weerasekera (Al Majalla)
TT

“Mossad'ın matruşkası” ve İran’la çatışma

Görsel: Nash Weerasekera (Al Majalla)
Görsel: Nash Weerasekera (Al Majalla)

Michael Horovitz

Tedarik zincirleri, paravan şirketler ve iletişim cihazları… Bu saydıklarımız nadiren bir casusluk hikayesine konu olur. Fakat Lübnan'daki son bombalı saldırılarda bu nadir olay gerçekleşti. Ancak dikkatler daha çok gerek siber saldırı gerek patlayıcılı pil gerekse başka bir özellik olsun saldırının teknik yönlerine odaklandı. Ancak geçtiğimiz günlerde Lübnan'da meydana gelen korkunç saldırı sadece yıkıcı etkisi nedeniyle değil, aynı zamanda İran'ın tedarik stratejisindeki süregelen bir kusuru hedef almak üzere dikkatle tasarlanmış unsurlar içerdiği için de önem taşıyor.

İlk değerlendirmelere göre saldırı büyük olasılıkla İsrail istihbaratı tarafından kontrol edilen ya da içine sızılan bir paravan şirket aracılığıyla önceden patlayıcılı iletişim cihazlarının dağıtımı sonucunda meydana geldi. Cep telefonlarına ya da iletişim cihazlarına patlayıcı yerleştirilmesi taktiği, İsrail Dış İstihbarat Servisi MOSSAD için yeni değil. Zira MOSSAD, 1970'li yıllarda İsrailli atletlere yönelik Münih saldırısına karıştığından şüphelenilen bir Filistinliyi hedef aldığı saldırıda bu taktiği kullanmıştı. İsrail, 1990'lı yıllarda Hamas'ın baş bombacısı Yahya Ayyaş'ı cep telefonuna yerleştirilen bir bombayla hedef aldı. İsrail’in o günden beri bu taktiği birkaç kez kullandığı düşünülüyor.

Bu bağlamda saldırının boyutundan ziyade ihlallerin sadece çağrı cihazları ve telsizlerle sınırlı kalmaması olasılığı, Hizbullah ve müttefiki İran için daha büyük endişe kaynağı haline geldi. İran uzun zamandır yerel olarak üretilen bileşenleri ticari olarak temin edilebilen parçalarla birleştiren hibrid tedarik tekniklerini destekliyor. Örneğin Rusya'nın Ukrayna'yı hedef almak için her gün kullandığı Şahid insansız hava araçları (İHA) İran tarafından geçtiğimiz nisan ayında İsrail'e karşı kullanıldı. Şahid İHA’ları aynı zamanda Yemen'de Husiler tarafından kullanılan silahlardan biri. Teoride ‘herkes’ tarafından satın alınabilecek bir dizi hazır bileşenden oluşan bu İHA’larda kullanılan motorlardan bazıları ya Avrupalı şirketlerden satın alınmış ya da Çinli şirketler tarafından kopyalanmıştır. Hayati önem taşıyan elektronik parçaların bazıları ABD’nin önde gelen markaları tarafından üretildi. İran yapımı bu sistemlerde ayrıca Batı yapımı bazı bileşenler de bulunuyor. ABD'nin İran'ın Husilere yaptığı sevkiyatları ele geçirmesinden sonra İran'ın bu sistemleri genellikle ayrı parçalar halinde gönderdiği ortaya çıktı. Bu da belirli grupların İran tarafından tedarik edilen sistemlerin parçalarını elde etme yolları konusunda daha fazla esneklik sağlıyor.

Uluslararası denetimler ve yaptırımlar altındaki bir ülke olarak İran ve Hizbullah gibi müttefikleri, bu tür baskılara uyum sağlamak zorunda kaldılar. İran ve müttefikleri, belli başlı bileşenlerin gerçek varış noktasını gizlemek için çeşitli ülkelerde paravan şirketlerden oluşan karmaşık bir ağ kurdular. Fakat Batı ülkelerinin hükümetleri bu taktiğin farkına varır varmaz söz konusu paravan şirketleri takibe aldılar. Ancak bu kedi fare oyununda oyun asimetrik bir alanda oynanmaya devam ediyor. Paravan şirket ağları oluşturmak, bu ağların izini sürmek ve yaptırımları ihlal eden araçları ortadan kaldırmaktan çok daha kolay.

Bu durum İran'ın yerli sanayisindeki sınırlılığına rağmen, vekillerini ve hatta kendisini uygun maliyetli ve askeri açıdan uygulanabilir sistemlerle silahlandırmada büyük başarı elde etmesini sağladı. Temel ekonomik ilkesi kendi kendine yeterlilik olan bir ülke için İran, sürekli değişen bir alıcılar ve paravan şirketler ağı aracılığıyla elde edilen Batı teknolojisine giderek daha bağımlı hale geldi.

İran ve müttefikleri, belli başlı bileşenlerin gerçek varış noktasını gizlemek için çeşitli ülkelerde paravan şirketlerden oluşan karmaşık bir ağ kurdular. Fakat Batı ülkelerinin hükümetleri bu taktiğin farkına varır varmaz söz konusu paravan şirketleri takibe aldılar.

Son derece karmaşık bir görev

Fakat bir sorun ortaya çıktı. İran ve müttefikleri, Batılı ülkelerce üretilen bileşenleri ve ürünleri edinmeye ve yeni yaptırımları aşmaya yöneldikçe son zamanlarda gördüğümüz üzere güvenlik ihlallerine karşı daha savunmasız hale gelmeye başladılar. Tedarik zincirlerini etkili bir şekilde korumak, yaptırımları delme ihtiyacı duymayan hükümetler ve büyük şirketler için bile çok karmaşık bir iş. Bu sanki yediğiniz hayvanların ne tükettiğini takip etmeye çalışmak gibi. Gıda zinciri ne kadar karmaşıksa, zehirlenme riski de o kadar fazladır. Tedarik zincirlerini sabote etmeye yönelik sınırlı girişimlere maruz kalabilecek çok uluslu şirketler, kendilerini bu tehditten korumak için büyük miktarda para ve kaynak harcıyor. Savunma şirketleri ve hükümetler de motive olmuş bir düşmanın sadece tedarik zincirlerini bozmak değil, aynı zamanda sabote etmek isteyebileceğinden giderek daha fazla endişe duyuyor.

Dolayısıyla İran ve vekilleri, bu risklere karşı özellikle savunmasızlar. Yaptırımların tümünden kaçmaya çalışan aktörler, önemli ürünleri nereden temin ettikleri ya da kimlerle iş yaptıkları konusunda daha dikkatsiz olabilirler. Yaptırımlar nedeniyle seçeneklerin az olduğu bir dünyada seçim yapmanın yeri yoktur. Dünyayı kandıran taraf olduğunuzu düşündüğünüzde tuzağa düşmek kolay olur.

Matruşka zincirinin’ son halkasının adının ne olacağını kim bilebilir? Bu son halkanın İbranice konuşan satıcılar olabileceği ve İran'ın yaptırımları delmek için kullandığı geniş ağlarına çağrı cihazlarından daha fazlasını satmış olabilecekleri aşikar.

MOSSAD, karmaşık operasyonları yürütmek için ilk kez paravan kullanmıyor. Etiyopyalı Yahudileri ülkelerinden kaçırmak için kullanılan Kızıldeniz Tatil Köyü bunun en ünlü örneklerinden biri ve bu taktik yıllarca birçok kez kullanıldı.

Bu taktik, bu hafta patlayan çağrı cihazları ve telsizlerin tedarik edilmesinde de kullanılmış ve İran'ın Batı teknolojisine (patlayıcılarla birlikte) ne kadar iştahlı olduğunu tatmin etmeye yardımcı olmuş olabilir. Aynı bileşenler ister Hizbullah'ın ister Rusya'nın eline geçsin, İran yapımı füzelerde ya da İHA’larda bulunabilir. Bunun doğru olabileceği ihtimali bile İran ve müttefiklerinin ticari cephelerini ve tedarikçilerini incelemeye başlamasıyla birlikte çılgınca bir furyanın başlamasına yol açacak. İran yapımı silahları satın alan ya da almayı düşünenlerse şimdi ne satın aldıkları hakkında gerçekten ne kadar bilgi sahibi olduklarını yeniden gözden geçirebilirler.

Bu durum, çok dikkatli ve gizli bir örgüt olmakla övünen Hizbullah'ın, büyük olasılıkla İsrail istihbarat ajanları olduğu ortaya çıkan kaynaklardan nasıl binlerce çağrı cihazı ve taşınabilir telsiz satın aldığını pekala açıklayabilir. Çağrı cihazlarının, markasını taşıdığı Tayvanlı şirket tarafından üretilmediğini ve Orta Avrupa'dan geçtiğini zaten öğrenmiştik.

İncelemeler, bu ölümcül patlamalara yol açan cihazların olası üreticisi olarak BAC Consulting Kft adıyla bilinen şüpheli bir kuruluşa işaret etti. Ancak Macar haber portalı Telex, BAC Consulting Kft sadece bir aracı olabileceğini, ancak çağrı cihazlarının Bulgaristan merkezli Norta Global Ltd'den temin edildiğini öne sürdü. Bulgaristan Devlet Ulusal Güvenlik Ajansı tarafından yapılan açıklamada ise çağrı cihazlarının Bulgaristan topraklarından geçmediği ve Bulgaristan'da üretilmediği vurgulandı.

‘Matruşka zincirinin’ son halkasının adının ne olacağını kim bilebilir? Bu son halkanın İbranice konuşan satıcılar olabileceği ve İran'ın yaptırımları delmek için kullandığı geniş ağlarına çağrı cihazlarından daha fazlasını satmış olabilecekleri aşikar.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.

 



İsrail, Hizbullah roketlerinin ardından yeraltı 'sığınak hastanesini' faaliyete geçirdi

Hayfa'daki Rambam Tıp Merkezi'nde bulunan Sami Ofer yeraltı sığınağı acil durum hastanesi (Arşiv - Times of Israel)
Hayfa'daki Rambam Tıp Merkezi'nde bulunan Sami Ofer yeraltı sığınağı acil durum hastanesi (Arşiv - Times of Israel)
TT

İsrail, Hizbullah roketlerinin ardından yeraltı 'sığınak hastanesini' faaliyete geçirdi

Hayfa'daki Rambam Tıp Merkezi'nde bulunan Sami Ofer yeraltı sığınağı acil durum hastanesi (Arşiv - Times of Israel)
Hayfa'daki Rambam Tıp Merkezi'nde bulunan Sami Ofer yeraltı sığınağı acil durum hastanesi (Arşiv - Times of Israel)

Lübnan'dan sınır ötesi roket saldırıları artarken, İsrail'in kuzeyindeki hastanelere hastaları sığınaklara taşımaları talimatı verildi.

İsrail Sağlık Bakanlığı, İsrail'in kuzeyindeki hastanelere sadece korunaklı ve güvenli tesislerinde faaliyet göstermeleri talimatını verdi.

Times of Israel'in haberine göre bu karar Hayfa'daki Rambam ve Carmel Tıp Merkezleri, Safed'deki Ziv Tıp Merkezi, Nahariya'daki Galilee Tıp Merkezi, Afula'daki Haemek Tıp Merkezi, Tiberias dışındaki Baruch Padeh Tıp Merkezi ve Nasıra'daki İtalyan ve İngiliz hastanelerini kapsıyor.

Bölgedeki en büyük hastane olan Hayfa'daki Rambam Hastanesi, ordudan talimat aldıktan sonra hastaları yeraltındaki acil hastanesine nakletmeye başlayacağını duyurdu.

Alman Haber Ajansı'nın (DPA) haberine göre, hastanenin internet sitesinde yer alan bilgiye göre 2014 yılında yerin 16 metre altına inşa edilen sığınak hastanede  bin 400 hasta hizmet verilebilmektedir.

Genellikle otopark olarak kullanılan hastane binası biyolojik ve kimyasal saldırılara karşı dayanıklı.

Daha önce medyada yer alan haberlere göre İsrailli doktorlar, çatışmaların tırmanması ihtimaline karşı “kapasite artırımı” kapsamında Kudüs'te bir yeraltı hastanesi hazırlayarak en kötü duruma hazırlanıyor. İngiliz Sky News'in haberine göre, yatak sayısı 350 çıkarılan Herzog Tıp Merkezi'nin altındaki sığınağa 100 yatak daha eklenecek.

İsrail ordusu gece boyunca Hizbullah tarafından 150 roket ve insansız hava araçlarıyla saldırı düzenlendiğini açıkladı. 

Lübnan'ın güneyindeki Hizbullah hedeflerine yönelik yoğun hava saldırıları başlatmasından saatler sonra, “yüz binlerce” İsraillinin sığınaklara sığındığını açıklayan İsrail ordusu , ülkenin kuzeyindeki okulların kapatılmasına neden olan roketlerin yol açtığı yangınları söndürmek için itfaiye ekiplerinin çalıştığını duyurdu.

İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşının patlak vermesinin ardından Hizbullah'ın Hamas ve Gazze için bir “destek cephesi” açmasının ardından Ekim 2023'ten bu yana Hizbullah ve İsrail karşılıklı sınır ötesi bombardıman düzenliyor.

İsrail, Beyrut yakınlarında iki üst düzey askeri yetkili ve bir birçok üst düzey birlik komutanı da dâhil olmak üzere 45 kişinin ölümüne neden olan ölümcül saldırının ardından Cumartesi günü Hizbullah hedeflerine yönelik saldırılarını yoğunlaştırdı. İki taraf arasında daha geniş çaplı bir çatışma yaşanacağı yönündeki korkular arttı.

İsrail acil yardım servisi Kızıl Davut Yıldızı yaptığı açıklamada, üçü İsrail'in kuzeyindeki Hayfa kenti bölgesinde olmak üzere dört kişinin şarapnel parçalarıyla yaralandığını açıkladı.