ABD'den itiraf: İsrail-Hamas ateşkes görüşmeleri durma noktasında

Fotoğraf: ABC
Fotoğraf: ABC
TT

ABD'den itiraf: İsrail-Hamas ateşkes görüşmeleri durma noktasında

Fotoğraf: ABC
Fotoğraf: ABC

Beyaz Saray ve ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, haftalardır ABD'nin Gazze'de İsrail'in ordusuyla Hamas arasında bir ateşkes anlaşması sağlamanın "eşiğinde" olduğunu söylüyordu.

Fakat gelinen noktada bir Beyaz Saray sözcüsü, görüşmelerin temelde yerinde saydığını itiraf etti.

John Kirby bunu, pazar günü ABC'nin This Week isimli programında, kendisine Gazze'ye dair konuşmalarda iyimserliğin azaldığını belirten bir Wall Street Journal haberi sorulduğunda itiraf etti. Haberde Biden yönetimindeki üst düzey yetkililerinin barışın bu sene ulaşılabilir olduğuna artık inanmadığı bildirilmişti.

Biden'ın Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü, ABC'ye son iki haftadır anlaşmada hiç yol katedilmediğini aktardı. Geçmişte Kirby ve başkaları, anlaşmanın büyük oranda hazırlandığını söylemişti.

George Stephanopoulos "Gazze'de ateşkes görüşmeleri durmuş gibi görünüyor. Bu doğru mu?" diye sordu.

Kirby "Geçen hafta veya son iki haftadır bu konuda ilerleme kaydedemediğimizi söyleyebilirim" diye yanıtladı.

Denemediğimizden değil.

Ardından Kirby, görüşmeleri 'iyi niyetle' sürdürmeyi reddettiği için Hamas lideri Yahya Sinvar'ı sert bir şekilde suçladı. Sinvar, kendisinden önceki görevli ağustosta bir İsrail saldırısında hayatını kaybettikten sonra Hamas'ın baş müzakerecisi olmuştu.

Bu, Biden yönetiminin, neredeyse bir yıldır süren çatışmayı sonlandırmak amacıyla Katar aracılığıyla İsrail ve Hamas arasında yürüttüğü müzakerelere dair yaptığı son belirsiz açıklama.

Biden, müzakerelerle bir anlaşmaya varılamamasında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun da kısmen suçlu olduğunu söylemişti. Yıkıcı çatışma, halihazırda binlerce çocuk da dahil olmak üzere 40 binden fazla Filistinlinin hayatını kaybetmesine yol açtı.

Netanyahu bu ay Fox News'a verdiği bir röportajda konuyla ilgili yorum yapmıştı. Netanyahu "Hazırlanan bir anlaşma yok… Maalesef, yakın zamanda gerçekleşmeyecek" demişti.

Bu yaklaşım, The Wall Street Journal'ın geçen haftaki haberinde, ismi verilmeyen bir yetkili tarafından yinelenmişti. Yetkili "Yakın zamanda bir anlaşma yok" demişti.

Hiç yapılacak mı emin değilim.

Aynı haberde, bir Arap ülkesinden başka bir yetkili "Şu dönemde gerçekleşme ihtimali hiç yok" diye eklemişti.

Herkes önümüzdeki seçime kadar bekleyip görelim modunda. Sonuç, bir sonraki yönetimde neler olabileceğini belirleyecek.

ABD Dışişleri Bakanlığı'nda yetkililer geçen haftayı, İsrail'in gerçekleştirdiğine inanılan, İran destekli militan örgüt Hizbullah'ın kullandığı çağrı cihazlarıyla telsizleri patlatan saldırı hakkında aldıkları sorularla geçirmişti. En az 39 kişinin hayatını kaybettiği saldırı, İsrail'le komşusu arasındaki gerginliğin tırmanmasına yol açmıştı.

Hükümet yetkilileri, saldırıyı resmen İsrail'e atfetmeyi veya saldırının uluslararası yasaları ihlal edip etmediği hakkında ABD'nin görüşünü açıklamayı reddetmişti. İsrail, saldırıyla herhangi bir bağlantısı olduğunu reddetmişti.
Independent Türkçe



Netanyahu, Nasrallah ve dar daire

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Netanyahu, Nasrallah ve dar daire

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

İbrahim Hamidi

Geçen hafta Hizbullah için zordu. Çağrı cihazından telsizlere ve dar daireye kadar “benzeri görülmemiş” darbeler ardı ardına geldi.

Bu üç darbe gerçekten de İsrail ile Hizbullah arasındaki büyük teknolojik uçurumu ortaya koydu. Aynı zamanda Hizbullah’ın düşmanı karşısındaki açığının boyutunu da gösterdi. Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, çağrı cihazı ve telsiz saldırılarının ardından, yayınlanan kayıtlı konuşmasında İsrailliler için “zorlu bir hesap vermenin” yaklaştığını söylemiş ve Hizbullah içinde büyük ölçekli sızmaların varlığı nedeniyle güvenlik konusunda ihtiyatlı olunduğuna açık bir göndermede bulunarak “hesabın nasıl sorulacağı çok dar bir daire tarafından bilinecek” demişti. Ancak sürpriz olan şu ki ertesi gün İsrail, Nasrallah'ın askeri yardımcıları ile bugünlerde sadece kendisinden bahsedilen Rıdvan Birimi’nin lideri ve kurucusu İbrahim Akil'in katıldığı bir liderlik toplantısını hedef alarak bu “dar daire”yi de havaya uçurdu.

Hiç şüphe yok ki Akil, çağrı cihazı ve telsiz saldırılarından sonra üst düzey yardımcılarını ve Genel Sekreter Yardımcısını İsrail'den nasıl “hesap sorulacağını” tartışmak üzere toplantıya çağırdığında tüm ihtiyati tedbirleri almıştı. Ancak İsrail istihbaratı hassas bir vuruşla onlara da ulaştı. Bu saldırıda ve Hizbullah'a veya Beyrut’un güney banliyöleri ya da Lübnan'da müttefiklerine yönelik diğer tüm saldırılarda, İsrailliler, sahadan gelen doğrulamalar ve ölen kişinin DNA testinin sonucunu beklemeden, hedefin adını ve kendisi ile ilgili ayrıntıları derhal ve kendinden emin bir şekilde duyurdulaqr. Son saldırıda da isimleri sadece tüm Lübnanlılar tarafından değil, Hizbullah içindeki liderler ve onların direniş eksenindeki muhatapları tarafından bile bilinmeyen liderlerin isimlerini ifşa ettiler.

Düzenin Maslahatını Teşhis Konseyi üyesi Muhsin Rızai'ye göre, Dini Lider Ali Hamaney bu koşullar altında İsrail ile savaş istemiyor

Tıpkı Nasrallah'ın, Hüdhüd insansız hava araçları ile çekilen İsrail’e ait askeri tesislere dair videolar ile Hizbullah tünellerine dair İmad videolarını yayınlayarak Tel Aviv'e baskı uygulamak ve onu kapsamlı askeri harekattan caydırmak istemesi gibi, Binyamin Netanyahu da, son saldırılar ile Hizbullah içindeki sızmaların boyutunu göstermek ve müzakere savaşında Hizbullah’a baskı yapmak için popüler ve askeri olarak onu ifşa etmek istedi.

Büyük savaş İran ile İsrail arasında ve Tahran'ın yayılması ve nükleer programıyla ilgili. Düzenin Maslahatını Teşhis Konseyi üyesi Muhsin Rızai'ye göre, Dini Lider Ali Hamaney bu koşullar altında İsrail ile savaş istemiyor. Netanyahu ise Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un söylediğine göre hem savaş hem de ABD’yi çatışmanın içine çekmek istiyor.

Hizbullah ile Tel Aviv arasındaki daha küçük savaş içinde daha büyük savaşın uzantıları iki konuya dayanıyor; Gazze Şeridi ile Güney Lübnan'ı birbirine bağlamak ve Kuzey İsrail ile Güney Lübnan'ı birbirine bağlamak. Netanyahu, birkaç gün önce Hamas'ın 7 Ekim'deki saldırısının ardından açıkladığı, Hamas’ın dağıtılması, rehinelerin geri dönmesi ve caydırıcı güvenliğin yeniden tesis edilmesini içeren “hedefler” listesine, yeni bir hedef ekledi; yerinden edilen Kuzey İsrail sakinlerinin evlerine geri dönmesini sağlamak. Nasrallah ise, yerinden edilmiş Lübnanlılar güneye dönmeden bunun olmayacağını söyledi.

18 yılın ardından Lübnan'da, bölgede ve dünyada pek çok koşul, Nasrallah ve Hizbullah’ın imajı değişti. İsrail'in varoluş korkusu arttı

Askeri çatışma “yeni bir aşamaya” geçti ve bu aşamanın başlığı da Güney Lübnan ile Kuzey İsrail ve Beyrut arasında diplomatik bir çözümün koşullarını dayatmak için azami karşılıklı saldırılar düzenlemek. 2006’daki savaşın ardından Lübnan ordusunun güneyde konuşlanmasını, Hizbullah'ın geri çekilmesini ve uygulanmayan diğer düzenlemeleri öngören 1701 sayılı karar alınmıştı.

18 yıl sonra Lübnan'da, bölgede ve dünyada pek çok koşul, Nasrallah ve Hizbullah’ın imajı değişti, İsrail'in varoluş korkusu arttı. Ancak henüz kapsamlı bir savaş ve İsrail'in kara saldırısı noktasına ulaşmamış olan bu yeni tur, büyük olasılıkla, diğer tüm savaşlar gibi diplomatik bir çözümle sonuçlanacak. Amerikan Özel Temsilcisi Amos Hochstein'ın girişiminden de bu sonuç çıkarılıyor ve kendisi şunları içeriyor; Rıdvan Gücü’nün Litani Nehri'ne çekilmesi, Lübnan ordusunun konuşlandırılması, İsrail'in Mavi Hat’a çekilmesi ile ilgili müzakerelerin yürütülmesi, İsrail savaş uçaklarının ve insansız hava araçlarının Kuzey Lübnan'daki uçuşlarının durdurulması, tarafların taahhütlerine bağlı kalıp kalmadıklarını denetleyecek UNIFIL güçlerinin güçlendirilmesi, yerinden edilmiş İsraillilerin ve Lübnanlıların geri dönmelerini sağlayacak garantilerin verilmesi.

2006'daki anlaşma ateşkes, Hizbullah'ın İsrail'in kuzeyinin güvenliğini temin etmesi ve “angajman kurallarına” bağlı kalmasının yanı sıra Beyrut'taki siyasi rolünün genişlemesini içeriyordu.

2006'daki anlaşma, teknik maddelere ek olarak, ateşkes, Hizbullah'ın İsrail'in kuzeyinin güvenliğini temin etmesi ve “angajman kurallarına” bağlı kalmasının yanı sıra Beyrut'taki siyasi rolünün genişlemesi de dahil olmak üzere pratik uzlaşılar içeriyordu. Yeni anlaşma, Hizbullah'ın Beyrut'taki muhaliflerine karşı ilave bir siyasi rol kazanması karşılığında ateşkes ve uzun süreli güvenlik garantilerini içeren benzer bir denklemi içerebilir. Aynı zamanda savaşın, İran'ın “kırmızı çizgisini” aşmamasını, yani bölgedeki nüfuzunun ana kolu olan Hizbullah'ın yenilmemesini de içerebilir.

Savaş peşinde koşan Netanyahu, “dar dairesini” kaybeden Nasrallah ve Beyaz Saray'da son günlerini yaşayan ABD Başkanı Joe Biden bu yeni anlaşmaya varmayı başarabilecekler mi? Yoksa mevcut tur, yeni Amerikan başkanı beklenirken ve İsrail ile Hizbullah'ın başka liderleri eksilirken başka bir “yeni aşamaya” mı geçecek?

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.