Columbia Üniversitesi'nden uzaklaştırılan Filistin yanlısı öğrenci, okula dava açtı

Columbia Üniversitesi'ndeki eylemciler, protestolarda kampüs binalarının önünde toplanmıştı (AFP)
Columbia Üniversitesi'ndeki eylemciler, protestolarda kampüs binalarının önünde toplanmıştı (AFP)
TT

Columbia Üniversitesi'nden uzaklaştırılan Filistin yanlısı öğrenci, okula dava açtı

Columbia Üniversitesi'ndeki eylemciler, protestolarda kampüs binalarının önünde toplanmıştı (AFP)
Columbia Üniversitesi'ndeki eylemciler, protestolarda kampüs binalarının önünde toplanmıştı (AFP)

ABD'deki Columbia Üniversitesi'nde düzenlenen Filistin'e destek eylemlerine katıldıktan sonra öğrenciliği askıya alınan Khymani James, okula dava açtı.

27 Eylül'de New York'ta açtığı davada James, adil muamele görmediğini ve hakkında verilen uzaklaştırma kararının medya baskısıyla alındığını iddia etti.

James, prestijli Columbia Üniversitesi tarafından siyah ve Filistin yanlısı olduğu için hedef alındığını savunarak, uzaklaştırma kararının kendisine yönelik "nefreti körüklediğini" ileri sürdü.

20 yaşındaki öğrenci, ayrıca üniversite yönetiminin kendisini "siyonist Yahudi" diye niteleyen bir sınıfa kampüste ayrıcalık tanıdığını da savundu. 

Davada James'i, 7 Ekim'de Hamas'ın düzenlediği saldırılara destek verdiği gerekçesiyle Columbia'dan kovulan Mohamed Abdou'yu savunan avukat Jonathan Wallace temsil ediyor.

Columbia Üniversitesi Apartheid'ı Reddediyor adlı grubun sözcülüğünü yapan James, üniversitede nisanda başlayan Gazze'ye destek eylemlerini örgütleyen öğrenciler arasındaydı. 

James'in şubatta sosyal medya hesaplarından yayımladığı ve Filistin eylemleriyle nisanda tekrar gündeme gelen videosu tartışma yaratmıştı. Protestocu videoda şu ifadeleri kullanmıştı: 

Siyonistler, konforlu bir hayat sürmeyi geçtim yaşamayı bile hak etmiyor. Nazilerin, faşistlerin ve ırkçıların yaşamayı hak etmediğini rahatça söylüyoruz. Siyonistler de aynı şekilde bu dünyada yaşamamalı.

Buna ek olarak James'in şubatta sosyal medyada yaptığı bir paylaşımda, "Siyonistler bana özelden mesaj atıyor. Kavga etmek istiyorlar. Ben yaralamak ya da kazanıp kaybetmek için değil, doğrudan öldürmek için kavgaya girerim" dediği de aktarılmıştı. 

Sosyal medyadaki tepkilerin ardından James, paylaşımlarından pişmanlık duyduğunu belirterek, "Söylediklerim yanlıştı. Topluluğumuzun her üyesi hiçbir ayrımcılığa uğramadan güvenli şekilde yaşamalıdır" ifadelerini kullanmıştı.

Aktivist öğrencinin açıklamalarına Washington'dan da tepki gelmişti. Beyaz Saray Sözcü Yardımcısı Andrew Bates, "Bu tehlikeli ve dehşet verici açıklamalar mide bulandırıcı. Bu sözler herkesin uyanmasını sağlamalı. Yahudilerin öldürülmesini savunmak iğrenç bir şey" demişti.

Columbia'dan yapılan açıklamada, disipline sevk edilen öğrencinin kampüse girmesinin yasaklandığı bildirimişti.

İsrail'in tanınmış gazetelerinden Haaretz, Columbia yönetiminin yorum taleplerine yanıt vermediğini aktarıyor. 

Columbia Üniversitesi'nde 18 Nisan'da başlayan olaylar, onbinlerce öğrenci ve akademisyenin katılımıyla Princeton, Yale, MIT ve Harvard gibi prestijli eğitim kurumlarının da yer aldığı birçok üniversiteye hızla yayılmıştı. 

Haziran sonuna doğru biten eylemlerde Amerikan gazetesi New York Times'ın verilerine göre, aralarında öğrenci ve akademisyenlerin yer aldığı toplamda en az 3 bin 100 kişi tutuklanmış veya gözaltına alınmıştı. 

İran'ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, mayıstaki açıklamasında protestoculara destek vererek "Tarihin doğru tarafındasınız" demişti.
Independent Türkçe, Haaretz, New York Times



ABD elçisi Tom Barrack Lübnan konusunda konuştu: Trump'ın sabrının da bir sınırı var

ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack (AFP)
ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack (AFP)
TT

ABD elçisi Tom Barrack Lübnan konusunda konuştu: Trump'ın sabrının da bir sınırı var

ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack (AFP)
ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack (AFP)

ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Lübnan'da kendi ifadesiyle ‘Başkan Trump'ın sabrına bağlı’ sınırlı bir zaman dilimi olduğunu vurguladı.

Barrack, New York'ta düzenlediği ve Şarku’l Avsat'ın da davet edildiği basın toplantısında şunları söyledi: “Trump sabrıyla tanınsa da bu sabır sınırsız değil. Lübnan'ı çok seviyor ve belki de Dwight Eisenhower'dan bu yana hiçbir ABD başkanı bu sevgiyi göstermemiştir. Bu ülkeye yönelik samimi takdirlerini ifade etti. Ancak Lübnanlılar harekete geçmeli. Bu fırsatı değerlendirmek zorundalar. Aramızda bir etkileşim var, bu nedenle zaman zaman biraz hayal kırıklığına uğrasam da iyimserim.”

Hizbullah'ın silahları konusunda Barrack, kabine içinde ve üç başkan (Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Meclis Başkanı) arasında bir uzlaşmaya varılırsa ve Hizbullah ağır silahlarını yavaş yavaş bırakmayı kabul ederse bunun bir başlangıç olacağını söyledi. Barrack sözlerini şöyle sürdürdü: “Lübnan'da herkes hafif silahlar taşıyor ama burada söz konusu olan İsrail'i etkileyebilecek silahlar. Bu desteklenmesi gereken bir süreç ve Lübnan ordusunun silah toplama işini yapabilmesi için güçlendirilmesi gerekiyor. Sorun şu ki orduya bir süredir ödeme yapılmıyor ve bu da engellerden biri. Tüm bu unsurların aynı anda gerçekleşmesi gerekiyor. Lübnanlılar arasında büyük saygı gören Lübnan ordusunun silahların nasıl iade edileceği ve bir iç savaşa yol açmadan nasıl toplanacağı konusunda Hizbullah ile yumuşak bir müzakere yürütmesi için güçlendirilmesi lazım. Çünkü bu silahlar yeraltı garajlarında, mahzenlerde ve evlerin altında saklanıyor.”

Barrack, Lübnan hükümetinin Hizbullah'ın silahlarıyla ilgili olarak gecikmesinin sebebinin iç savaş korkusu olduğuna inanıyor.

ABD elçisi, Suriye ile İsrail arasındaki herhangi bir normalleşmenin doğal olarak Lübnan, İsrail, Irak ve nihayetinde İsrail arasında da normalleşmeyi gerektireceğini belirtti. Barrack, “Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, İsrail'in düşman olmadığını ve mevcut sorunlara çözüm bulmak için İsrail'le görüşmeye ve müzakereye açık olduğunu söylerken tutumunda netti. Bu süreç diğer komşu ülkelerde olduğu gibi kademeli adımlarla başlayacak” ifadelerini kullandı.

Barrack, “Başkan Trump'ın İran'ın bombalanmasına verdiği destek gibi attığı cesur adımlar kısa vadeli de olsa bir fırsatı temsil ediyor. Çünkü İran, Hamas, Hizbullah ve Husiler şu anda geçici bir geri çekilme durumunda. Geri kalan ülkelerin kendilerini yeniden tanımlama şansı var” dedi ve kararın kendilerine bağlı olduğunu vurguladı. Barrack, “Bu adımların zaten atılmakta olduğuna ve herkesin bu yönde ilerlemek için sorumlulukla hareket ettiğine inanıyorum” diyerek sözlerini noktaladı.