Daha fazla parçalanma, biraz umut

Daha fazla parçalanma, biraz umut
TT

Daha fazla parçalanma, biraz umut

Daha fazla parçalanma, biraz umut

Husam İtani

Lübnan'ın sosyal ve politik dokusu hiçbir zaman bugünkü kadar kırılgan olmamıştı. Taif Anlaşması sonrası devlet,1943'teki bağımsızlıktan sonra kurulan selefine göre daha zayıftı. Ardından, 2005 yılında eski Başbakan Refik Hariri suikastı sonrası devlet, Taif Devletinden de daha zayıf, daha az uyumlu ve birleşik, daha az dayanıklıydı. Şimdi İsrail askeri mekanizmasının dayattığı şiddetli değişim ise özellikleri henüz belirlenmemiş bir siyasi oluşuma yol açacak.

1975 ile 1990 arasındaki iç savaş, (kendisine yönelik haklı çekinceye rağmen) geleneksel olarak “siyasi Marunizm” olarak adlandırılan ve George Orwell'in deyimiyle “bazıları diğerlerinden daha eşit” olan farklı dini grupların bir arada yaşaması fikrine dayanan bir yönetim biçimini alaşağı etti. Yaşananların artık sıkıcı hale gelen tekrarını yapmadan, Hariri'nin ekonomik ve kalkınma boyutlarını üstlendiği ve dolayısıyla döneminin “siyasi Sünnilik” olarak anıldığı Taif Devletinin, siyasi istikrarı sağlamakta Suriye ordusuna ve istihbaratına dayandığını söyleyebiliriz. Hizbullah'ın Mayıs 2008'de Beyrut'u işgal etmesinin ardından lideri Hasan Nasrallah, Hizbullah’ı Lübnan'ın perde arkasındaki yöneticisi olarak dayattı. Kendi seçtiği bir cumhurbaşkanını göreve getirdi ve birçok adımla siyasi ve hukuki hayatı zorla altüst etti. Bu adımların belki de en öne çıkanı, 2020'de Beyrut Limanındaki patlama olayıyla ilgili soruşturmanın devamını engellemesi ve Lübnan tarihindeki en yozlaşmış siyasi sınıfa koruma şemsiyesi sunarak, herhangi bir reformun önünde durmasıydı.

Bugün yüz binlerce mülteci, güvenli olarak sınıflandırılan belde ve şehirlere, yani Hizbullah üyelerinin bilinen silahlı varlığının, füze ve silah depolarının olmadığı bölgelere akın ediyor. Yerinden edilenlerin çoğunluğu İsrail'in şiddetli bombardımanına maruz kalan bölgelerden geliyor ve yine çoğu barınma veya gerekli ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Yani Hizbullah’ın güneyde yaşayanlara sağladığını söylediği koruma sisteminin çökmesi sonrasında yaşadıkları şoklarını ve psikolojik travmalarını da yanlarında taşıyorlar.

Başkent Beyrut ile Cebel ve kuzeydeki bazı bölgelerin kitlesel yerinden edilme nedeniyle tanık olduğu aşırı kalabalık, aynı zamanda 2019 yılından beri devam eden felaket niteliğindeki ekonomik çöküşün üstesinden gelemeyen bir ülkede, kıt kaynaklar için rekabet eden sakinler arasındaki gerilimin artmasına katkıda bulunuyor.

Lübnanlıları bir araya getiren unsurlardaki derin parçalanma, ülkeyi yönetmek için gerekli meşruiyete sahip bir “fikri” ve Lübnanlı bir otoriteyi yeniden formüle etmeyi son derece zorlaştırıyor.

Bu görüntüyü politik olarak ortaya koymak kolay bir iş değil. Ancak bazı güçler, Lübnanlıları yeniden birleştirmenin ve İsrail'e karşı kaybedilen savaşın yaydığı yıkıma sürüklenme hızını sınırlamaya çalışmanın ilk adımı olarak, yeni bir cumhurbaşkanının seçilmesi çağrısında bulunmaya başladı. Hizbullah'ın son iki yıldır dayatmaya çalıştığı ve seçilmesi için cumhurbaşkanlığı seçimini sekteye uğrattığı aday, yani Süleyman Frenciye, Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı yarışından henüz elenmemiş olmasına rağmen, büyük olasılıkla artık zayıf bir konumda.

Lübnan halkını bir araya getiren bugüne, geçmişe ve geleceğe dair vizyonun yaşadığı derin parçalanma, yurttaşların çoğunluğunun siyasi oluşumlarının varlığını haklı göstermek için taşıması gereken ve “kurucu anlatı” olarak adlandırılan şeyin yokluğu, ülkeyi yönetmek için gerekli meşruiyete sahip bir “fikri” ve Lübnanlı bir otoriteyi yeniden formüle etmeyi son derece zorlaştırıyor. Bilhassa Hizbullah'ın yenilmezlik ve güç söyleminin hızla yıkılması, hızlı yenilgisi ve liderinin öldürülmesi sonucunda taraftarlarının hissettiği aşağılanma duygusunun ardından, bu daha da zor görünüyor.

Siyasi sınıfın iflası ve tek tek düşmesi, ardından yalnızca Şii toplumunu korumakla kalmayıp aynı zamanda Lübnan'ı İsrail'e karşı savunabilecek, Sünni tekfirciler karşısında Şii-Hıristiyan siyasi ittifakı içinde Hıristiyanları koruyacak en güçlü taraf olan Hizbullah’ın gücüne dair ideolojik ve silahlı propagandanın çöküşü, devlet kurumlarının, hatta eğitim kurumlarının bile onarılamaz şekilde dağılması ve farklı dini grupların kontrolüne geçmesi, yakın gelecekte bir tür kurumsal otoritenin ortaya çıkma olasılığını sorgulamaya iten sorunlardır.

Şimdi dini gruplar arasında kolektif hayal gücünün kuruluğu, Lübnanlılara otoriteyi aralarında paylaşma ve dağıtma konusunda anlaşmaya varmalarına yönelik her türlü çağrı girişiminin önünde büyük bir engel teşkil ediyor. Bir tarafın diğeri üzerindeki hakimiyeti, “uzlaşıya dayalı demokrasi” efsanesi ve dürüstlükten yoksun ama son derece açgözlü ve acımasız politikacıların birçok oyun ve hilesi gibi başarısız oldu. Bazı siyasetçilere göre “kurtarıcı kurum”a, yani orduya bahis oynamak da şiddete ve öldürmeye yatkın, birbirinden nefret eden, korkmuş gruplar arasında bir fikir birliğini gerektiriyor.

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.

                                           



Gizli görüşme sızdırıldı: Trump’ın Özel Temsilcisi Witkoff topa tutuldu

Witkoff (en önde), Uşakov'la (en arkada) konuşmasının sızıdırılmasına dair yorum yapmadı (Reuters)
Witkoff (en önde), Uşakov'la (en arkada) konuşmasının sızıdırılmasına dair yorum yapmadı (Reuters)
TT

Gizli görüşme sızdırıldı: Trump’ın Özel Temsilcisi Witkoff topa tutuldu

Witkoff (en önde), Uşakov'la (en arkada) konuşmasının sızıdırılmasına dair yorum yapmadı (Reuters)
Witkoff (en önde), Uşakov'la (en arkada) konuşmasının sızıdırılmasına dair yorum yapmadı (Reuters)

Rusya-Ukrayna savaşını sonlandırmak için hazırlanan "barış planına” yönelik gizli görüşmelerin basına sızdırılması üzerine ABD Başkanı Donald Trump'ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff'a tepki yağdı.  

ABD merkezli medya kuruluşu Bloomberg, Witkoff'un Kremlin Dış Politika Danışmanı Yuriy Uşakov'la14 Ekim'de, Uşakov'un da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in uluslararası ekonomik işbirliğinden sorumlu özel temsilcisi Kiril Dmitriyev'le 29 Ekim'de yaptığı telefon görüşmelerinin dökümlerine ulaştı.

Yazılı dökümlere göre 14 Ekim'deki görüşmede Witkoff, Ukrayna savaşına dair barış planı üzerinde birlikte çalışılmasını istiyor ve Putin'in plan hakkında "Trump'la görüşürken neler yapması gerektiği” hakkında tavsiye veriyor. 

Witkoff görüşmede Putin'in Trump'ı Gazze'deki barış mutabakatı için tebrik etmesini, Rusya'nın anlaşmayı desteklediğini ve ABD Başkanı'na "bir barış adamı olarak saygı duyduğunu" söylemesini öneriyor. Uşakov'un da buna katıldığı aktarılıyor. 

Kayıtların sızdırılmasının ardından ABD'de hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi kanattan Witkoff'a sert tepkiler geldi.

Demokrat Temsilciler Meclisi Üyesi Ted Lieu, "Steve Witkoff'un Rusya değil ABD adına çalışması gerekiyor” diyerek, Trump'ın temsilcisini "hain” diye niteledi.

Cumhuriyetçi Temsilciler Meclisi Üyesi Don Bacon da Rusya-Ukrayna savaşının sonlandırılmasında Witkoff'un çabalarına güvenilemeyeceğini belirterek, temsilcinin görevden alınmasını istedi. 

Trump ise Witkoff'a yöneltilen eleştirilerin haksız olduğunu savunarak, "Onun bu planı Ukrayna'ya satması gerekiyor. Bir pazarlıkçının görevi budur” dedi.

Diğer yandan Dmitriyev ve Uşakov arasındaki görüşmedeyse Moskova'nın herhangi bir barış teklifinde taleplerini ne kadar güçlü şekilde dile getirmesi gerektiği ele alındı. 

Uşakov, Witkoff'la görüşmesinin sızdırılmasının "kabul edilemez” olduğunu söyledi. Rusya Doğrudan Yatırım Fonu (RDIF) Başkanı Dmitriyev ise Uşakov'la görüşmesine dair yayımlanan bilgilerin "sahte” olduğunu iddia etti. 

Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov, bilgi sızıntısının görüşmeleri sabote etmek amacıyla yapıldığını savunarak bunu "hibrit savaş” diye niteledi. 

Kaydı kimin sızdırdığı henüz tespit edilemedi. Uşakov, bunu Avrupa ülkelerinin sızdırmış olabileceğini ima ederken, Wall Street Journal'a konuşan Avrupalı diplomatlarsa olayın ardında Kremlin'in olabileceğini ileri sürüyor. 

Independent Türkçe, Guardian, Reuters, Wall Street Journal


Almanya’nın savaş planı: 800 bin asker doğuya nasıl gönderilecek?

Almanya'nın 2,5 yıldır bu plan üzerinde çalıştığı aktarılıyor (AFP)
Almanya'nın 2,5 yıldır bu plan üzerinde çalıştığı aktarılıyor (AFP)
TT

Almanya’nın savaş planı: 800 bin asker doğuya nasıl gönderilecek?

Almanya'nın 2,5 yıldır bu plan üzerinde çalıştığı aktarılıyor (AFP)
Almanya'nın 2,5 yıldır bu plan üzerinde çalıştığı aktarılıyor (AFP)

Almanya'nın Rusya'ya karşı hazırladığı savaş planı ortaya çıktı.

Wall Street Journal'ın incelediği "Almanya Operasyon Planı" adlı 1200 sayfalık metin, olası savaş durumunda 800 bin NATO askerinin doğuya nasıl sevk edileceğini detaylandırıyor. 

Bu süreçte hangi liman, nehir ve demiryollarının kullanılacağı, lojistiğin nasıl sağlanacağı üzerinde de çalışılmış.

Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephull, bu hafta yaptığı açıklamada Rusya'nın 2029'a kadar bir NATO ülkesine saldırabileceğini öne sürmüştü. 

Analizde ayrıca, ABD'nin öncülüğünde yürütülen süreçte Ukrayna cephesinde barış sağlanması durumunda Rusya'nın NATO'ya saldırı için hazırlık yapma fırsatı bulacağı savunuluyor.

Askeri çevrelerde "OPLAN" diye de bilinen metinde, Almanya'daki altyapı eksikliğine de dikkat çekiliyor. 

Otoyolların yüzde 20'sinin ve köprülerin çeyreğinden fazlasının yatırım eksikliği nedeniyle onarılmadığı belirtiliyor. Kuzey ve Baltık denizindeki limanlar için 15 milyar euroluk bakım gerekiyor, bunun 3 milyar eurosu limanların askeri kullanım amacıyla güçlendirilmesi için harcanacak. 

Bu eksikliklerin muhtemel savaş durumunda askeri birliklerin hareket serbestliğini kısıtlayacağı ifade ediliyor. Berlin yönetiminin sorunları gidermek için 2029'a kadar 166 milyar euro yatırım yapmayı planladığı aktarılıyor. 

Diğer yandan Almanya'nın Rusya'yla muhtemel savaşta NATO açısından coğrafi bir önemi de var. 

Alman düşünce kuruluşu Brandenburg Toplum ve Güvenlik Enstitüsü'nden Tim Stuchtey, çatışma nerede başlarsa başlasın sınırda uzanan Alp Dağları nedeniyle NATO birliklerinin Almanya üzerinden cepheye geçeceğini söylüyor. 

Ancak son dönemde artan sabotaj saldırılarının bu yoğun hareketlilikte aksaklıklara yol açabileceğine dikkat çekiliyor. Yürürlükteki veri koruma ve dijital iletişim yasalarının değiştirilebileceği belirtiliyor. 

Almanya Silahlı Kuvvetleri, gözetleme ve drone sistemleri için Münih merkezli Quantum Systems'la ortak çalışıyor. PayPal'un kurucusu ve Facebook'un ilk yatırımcılarından olan Peter Thiel'ın desteklediği firmadan Paul Strobel, Rusya'nın limanları bloke edip elektrikleri kesebileceğini ve demiryollarını sabote edebileceğini savunuyor. 

Almanya'yı "Avrupa'nın en güçlü ordusu" haline getirmek istediğini söyleyen Şansölye Friedrich Merz, eylüldeki açıklamasında şu ifadeleri kullanmıştı: 

Tehditler gerçek. Savaşta değiliz ancak artık barış içinde de yaşamıyoruz.

Rusya lideri Vladimir Putin ise NATO veya Avrupa Birliği'ne (AB) savaş açma niyeti olmadığını defalarca söylemişti. 

Independent Türkçe, Wall Street Journal, BBC


Ölü sayısı 55'e yükseldi... Hong Kong'daki yangına ne sebep oldu?

Hong Kong'daki Wang Fuk Court konut kompleksinde çıkan büyük yangının ardından çalışan itfaiyeciler (AFP)
Hong Kong'daki Wang Fuk Court konut kompleksinde çıkan büyük yangının ardından çalışan itfaiyeciler (AFP)
TT

Ölü sayısı 55'e yükseldi... Hong Kong'daki yangına ne sebep oldu?

Hong Kong'daki Wang Fuk Court konut kompleksinde çıkan büyük yangının ardından çalışan itfaiyeciler (AFP)
Hong Kong'daki Wang Fuk Court konut kompleksinde çıkan büyük yangının ardından çalışan itfaiyeciler (AFP)

İtfaiye ekipleri, Hong Kong'daki bir konut kompleksinde en az 55 kişinin hayatını kaybettiği ve yaklaşık 300 kişinin halen kayıp olduğu büyük bir yangını kontrol altına aldı. Polis, yangının güvenli olmayan malzemeler kullanan bir inşaat şirketinin ‘ağır ihmalinden’ kaynaklanmış olabileceğini açıkladı.

Yangın çıktıktan sonra neredeyse bir gün boyunca itfaiye ekipleri, Wang Fuk Court konut kompleksinin üst katlarında mahsur kalan sakinlere ulaşmak için aşırı sıcaklık ve yoğun dumanla mücadele etti.

Tai Po bölgesinin kuzeyindeki kalabalık konut kompleksi, sekiz blokta 2 bin daireden oluşuyor ve uygun fiyatlı konut sıkıntısı çeken bu şehirde 4 bin 600'den fazla kişiye ev sahipliği yapıyor.

51 yaşındaki Wan soyadlı bir sakin, “Bu binayı 20 yıldan fazla bir süre önce satın aldık. Tüm eşyalarımız buradaydı ve şimdi her şey yanıp kül oldu. Geriye ne kaldı? Hiçbir şey kalmadı. Ne yapacağız?” ifadelerini kullandı.

Sığınma alanı dışında kızını arayan 52 yaşındaki Naj soyadlı bir kadın ise gözyaşları içinde, elinde kızının mezuniyet fotoğrafıyla, “O ve babası hâlâ dışarı çıkamadı… Binamızı kurtarmak için suları yoktu” diye konuştu.

Yangın mahallinden çekilen bir videoda, yeşil inşaat ağları ve iskelelerle kaplı 32 katlı bloklardan en az ikisinde alevlerin yükseldiği görülüyordu.

Yetkililer, yedi bloktan dördünde yangının söndürüldüğünü, diğer üçünde ise yangının kontrol altına alındığını söyledi.

Binalarda yangın neden çıktı?

Yetkililer, Wang Fuk Court’taki yüksek katlı binaların cephelerinde yürütülen yenileme çalışmaları sırasında kullanılan inşaat malzemeleri ile iskelelerde yangının nasıl başladığını araştırıyor.

Yeşil koruma ağları ve ahşap iskeleler, geleneksel Çin inşaat kültürünün temel unsurları olsa da, güvenlik gerekçeleriyle Hong Kong’da mart ayından bu yana kademeli olarak kullanım dışı bırakılıyordu.

Bu arada, yetkililer bir inşaat şirketinin yöneticileri ile bir mühendislik danışmanını gözaltına aldı. Şüpheliler, taksirle adam öldürme suçlamasıyla soruşturuluyor. Polis şirketin adını açıklamadı, ancak AP’nin doğruladığı bilgilere göre arama yapılan mühendislik ve inşaat firması, binadaki yenileme çalışmalarından sorumluydu.

Yetkililer, pencereleri korumak için kullanılan plastik köpük paneller gibi bazı malzemelerin yangına dayanıklılık standartlarını karşılamadığından şüpheleniyor. Şiddetli rüzgârların da alevlerin hızla yayılmasına katkıda bulunduğu belirtildi.

Hong Kong Polis Teşkilatı’ndan üst düzey yetkili Elaine Chung, “Şirketin sorumlu taraflarının ağır ihmal gösterdiğine ve bu durumun kontrol edilemeyen bir yangına yol açarak büyük can kaybına neden olduğuna dair güçlü nedenlerimiz var” dedi.

Polis ayrıca, binaların yangın güvenliği standartlarına uygun olmayan plastik örtülerle kaplandığını ve bakım çalışmalarında yer alan bir inşaat şirketinin, zarar görmeyen bir blokta bazı pencereleri kapatmak için yanıcı köpük materyal kullandığını açıkladı.

dcfrgt
Hong Kong’daki Wang Fuk Court konut kompleksini saran büyük yangının ardından yükselen dumanlar (AFP)

Yetkililer bugün yaptıkları açıklamada, hayatını kaybeden 55 kişi arasında bir itfaiyecinin de bulunduğunu, çok sayıda yaralının ise hâlâ hastanede kritik durumda olduğunu bildirdi. Ayrıca yaklaşık 279 kişiye halen ulaşılamadığı belirtildi.

Endonezya Dışişleri Bakanlığı, konutlarda ev işlerinde çalışan iki Endonezyalı göçmen işçinin yangında yaşamını yitirdiğini, ikisinin de yaralandığını açıkladı.

En yüksek can kaybı

Yangın, Hong Kong’da 1948'de bir depo yangınında 176 kişinin öldüğü olaydan bu yana şehirde kaydedilen en yüksek can kaybına yol açtı.

Yangını kontrol altına almak için bin 200’den fazla itfaiyeci görev yapıyor; 304 itfaiye aracı ve kurtarma aracı da çalışmalara katılıyor.

Hong Kong Belediye Başkanı John Lee, daha önce yaptığı açıklamada, “Önceliğimiz yangını tamamen söndürmek ve mahsur kalan sakinleri kurtarmak. Ardından yaralılara destek verilecek. Daha sonra mağdurlara yardım sağlanacak ve olayla ilgili kapsamlı bir soruşturma başlatacağız” ifadelerini kullandı.

Hong Kong Ulaştırma Dairesi, bölgede bazı yolların bugün kapalı kalacağını; otobüs güzergâhlarının değiştirildiğini ve yakın çevredeki okulların tedbir amaçlı kapatıldığını duyurdu.

Hong Kong’da aşırı yüksek emlak fiyatları uzun süredir toplumsal hoşnutsuzluğun kaynağı olarak görülüyor. Uzmanlara göre bu büyük yangın felaketi, aralık ayı başında yapılacak şehir çapındaki yasama seçimleri öncesinde hükümete yönelik tepkiyi artırabilir.

a
Hong Kong’daki Wang Fuk Court konut kompleksini saran büyük yangının ardından yükselen dumanlar (AP)

Wang Fuk Court konut kompleksi, dünyanın en yoğun nüfuslu bölgelerinden biri olan Hong Kong'daki birçok yüksek katlı konut kompleksinden biri. Çin anakarası sınırına yakın bir konumda bulunan Tai Po, yaklaşık 300 bin nüfuslu, köklü bir banliyö bölgesi.

Emlak ajanslarının internet sitelerine göre, kompleks 1983 yılından beri faaliyette olup, devlet destekli ev sahipliği programına tabi.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre, kompleks 330 milyon Hong Kong doları (42,43 milyon ABD doları) maliyetle bir yıl süren bir yenileme çalışmasından geçmiş.

Diğer yandan şehrin yolsuzlukla mücadele kurumu, yenileme çalışmalarıyla ilgili yolsuzluk iddiaları hakkında soruşturma başlattığını açıkladı.