İran 'stratejik sabır' yaklaşımından neden vazgeçti?

İran, Nasrallah suikastı sonrası stratejik sabır yaklaşımını bıraktı

İran'ın İsrail'e düzenlediği füze saldırısının ardından Necef (Negev) Çölü yakınlarında İran'a ait bir füzenin kalıntılarının bulunduğu bölgeyi ziyaret eden insanlar, 3 Ekim (AFP)
İran'ın İsrail'e düzenlediği füze saldırısının ardından Necef (Negev) Çölü yakınlarında İran'a ait bir füzenin kalıntılarının bulunduğu bölgeyi ziyaret eden insanlar, 3 Ekim (AFP)
TT

İran 'stratejik sabır' yaklaşımından neden vazgeçti?

İran'ın İsrail'e düzenlediği füze saldırısının ardından Necef (Negev) Çölü yakınlarında İran'a ait bir füzenin kalıntılarının bulunduğu bölgeyi ziyaret eden insanlar, 3 Ekim (AFP)
İran'ın İsrail'e düzenlediği füze saldırısının ardından Necef (Negev) Çölü yakınlarında İran'a ait bir füzenin kalıntılarının bulunduğu bölgeyi ziyaret eden insanlar, 3 Ekim (AFP)

İyad el-Anber

İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney, elinde bir tüfekle Tahran'da verdiği cuma hutbesinde her ne kadar konuşmasına Hasan Nasrallah'ın ölüm ilanıyla başlasa da bu aslında İran'ın bir yıl önce 7 Ekim'de Hamas Hareketi’nin İsrail’e karşı düzenlediği Aksa Tufanı Operasyonu'nun başlamasından bu yana izlediği ‘stratejik sabır’ yaklaşımından vazgeçtiğinin açık bir ilanıdır.

Nasrallah'ın öldürülmesi İranlıları İsrail'le açık bir savaşa girmeye zorlamış gibi görünüyor. Bu savaşın öncülüğünü İran'ın desteğiyle Lübnan'ın güneyindeki çatışmayı yöneten Hizbullah yapıyor. Bugün bu savaş, belirli angajman kuralları olmayan ve güç gösterisi olduğu ve caydırıcılık dengesi olmadığı sürece tüm olasılıklara açık bir savaştır.

Nasrallah'ın öldürülmesi oyunun kurallarını değiştirdi. İran artık İsrail ile doğrudan bir çatışmaya girmesinin Tel Aviv'de Binyamin Netanyahu liderliğindeki Savaş Kabinesi’nin hedeflediği son olduğunu çok iyi bilmesine rağmen, İsrail'e karşı savaşta artık angajman çemberinin dışında kalamaz. İran’ın pes etme ya da seyirci rolüne razı olma lüksü yok.

Tahran tarafından 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana yapılan açıklamalar, İran'ın gerilimi tırmandırmak ya da bölgesel bir savaşa dönüştürmek istemediğini gösteriyordu. İran, İsrail tarafından geçtiğimiz nisan ayında Şam'daki konsolosluk binasına düzenlenen hava saldırısına misilleme olarak İsrail'e füzelerle saldırdıktan sonra yaptığı açıklamada bile İsrail ile bir savaşa girme niyetinde olmadığını, ancak uluslararası hukuka dayalı olan hakkını kullandığını vurguladı.

İsrail'in Lübnan'da Hizbullah'a karşı düzenlediği hava saldırılarının başladığı günlerde İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ve Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi yaptıkları açıklamalarda İran'ın ‘bölgede savaşın yayılmasını önlemeye’ çalıştığını vurguladılar. Arakçi, ABD’nin New York şehrinde düzenlediği basın toplantısında bir gazetecinin Hizbullah'ın İran'dan askeri müdahalede bulunmasını isteyip istemediğine ilişkin sorusuna verdiği yanıtta, Hizbullah'ın kendi kararlarını kendisinin verdiğini ve kendisini, Lübnan'ı ve halkını koruyabilecek kapasitede olduğunu söyledi.

Fakat Tahran, Nasrallah'ın öldürülmesinden sonra sadece söylemini değil, eylemlerini de değiştirdi. İran, savaşa doğrudan girme kararının maliyetinin yüksek olabileceğinin ya da karşılıklı misilleme sınırları içinde kalsa bile bir yıpratma savaşına sürüklenebileceğinin farkında olsa da İran topraklarından İsrail'e onlarca füze ile gerçekleştirilen saldırıdan sonra savaşa fiilen dahil oldu.

İran'ın hesapları artık stratejik sabır yaklaşımından vazgeçmekle direniş ekseninden kurbanlar feda etmekle sınırlı olduğunu düşünmek ve silahlı kollarının zayıflamasını kabullenmek arasında belirleniyor.

İran artık rakipleri karşısında stratejik sabır ve yumuşak güç yaklaşımını terk edip savaştaki varlığını güçlü bir şekilde yeniden ortaya koymaya başladı. Liderlik ettiği direniş ekseninde silahlı kollarına karşı yürütülen savaşın, nüfuzuna karşı yürütülen bir savaş ya da Irak, Yemen, Suriye ve Lübnan'da aktif olan silahlı adreslerle bağlantılı hale gelen ulusal güvenliğine karşı bir saldırı olduğundan artık emin. Bu yüzden Nasrallah suikastının ardından, İsrail’in Gazze'de yürüttüğü savaş boyunca takındığı diplomatik tutumun aksine sert bir şekilde müdahale etti.

İran’ın İsrail'e düzenlediği füze saldırısı, Hasan Nasrallah, İsmail Heniyye ve İranlı komutanların Lübnan ve Suriye'de İsrail tarafından hedef alınarak öldürülmesine bir tepki olmanın yanında İran'ın doğrudan askeri olarak hedef alınmasının ardından caydırıcılık seviyesini korumayı amaçlıyor. İranlılar Netanyahu hükümetinin Gazze'de Hamas'a ve Lübnan'da Hizbullah'a karşı yürüttüğü savaşla yetinmeyeceğini, stratejisinin Ortadoğu'yu silah zoruyla yeniden şekillendirmek olduğunu çok iyi biliyorlar. Bu yüzden İran, İsrail'in başını çektiği bu açık savaşta silahlı destekleyerek, askeri güç yoluyla başka bir gerçeklik dayatma stratejisine şimdiye kadar aynı geleneksel taktiklerle karşı koydu.

zxcsdv
Bağdat’ta Haşdi Şabi üyeleri, ABD’nin İran destekli grupları hedef alan hava saldırılarında ölen bir arkadaşlarının tabutunu taşırken, 25 Ocak 2024 (AFP)

İsrail'in İran'ın Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Genel Komutan Yardımcısı aracılığıyla İsrail'in İran'a saldırması halinde İsrail’in rafinerilerini ve doğal gaz sahalarını hedef alacağı yönündeki tehdidine rağmen İran saldırısına misillemede bulunması, iki taraf arasında bir tür caydırıcılık dengesi kurmuş olabilir. Ancak her iki taraf da topyekûn bir savaş değil, çatışma alanının Tel Aviv ile İran'ın bölgedeki silahlı güçleri arasında olabileceği sınırlı bir savaş istiyorlar.

Dolayısıyla İran'ın hesapları artık stratejik sabır yaklaşımından vazgeçmekle direniş ekseninden kurbanlar feda etmekle sınırlı olduğunu düşünmek ve silahlı kollarının zayıflamasını kabullenmek arasında belirleniyor. İran'ın İsrail'e karşı koymaya ve Lübnan ile Suriye'de nüfuzunu kabul ettirmeye yönelik ulusal güvenlik stratejisinin ana aktörü olan Hizbullah, şu an tek başına savaşırken saha komutanları İsrail’in suikastlarıyla burun burunalar. Husiler İsrail'i hedef alıyor ve Kızıldeniz'den geçen ticari gemileri durdurmakla tehdit ediyorlar. Ancak şimdiye kadar İsrail'e karşı askeri bir cephe açamayan Husiler, İsrail’in Gazze'ye ve Lübnan'daki Hizbullah'a karşı gerçekleştirdiği askeri saldırıları da hafifletemediler.

Irak'taki silahlı grupların da saldırıları belirli sınırlar içinde kalıyor. İsraillilerle çatışmaya girebilecek bir cephe açamayan Irak'taki silahlı direniş gruplarının henüz doğrudan savaşa girme kararı almadığı görülüyor. Tutumları halen savaşa hazır olduklarını teyit etmekle sınırlı olmaya devam ediyor.

İsrail, sınırlarını güvence altına almak, caydırıcılığını yeniden tesis etmek ve askeri gücünü ve istihbarat üstünlüğünü sergilemekle başlayarak bölgede yeni bir gerçeklik dayatmak istiyor.

Şu an Tahran ve Tel Aviv arasındaki strateji çatışması en açık ve samimi aşamasında. İran bölge ülkelerindeki nüfuzunu ve gücünü korumak istese de şu an bu nüfuzu savunmak ve son 20 yılda elde ettiği kazanımları korumakla yetiniyor. Güç kullanma mantığını benimsiyor, ama bunu kullanırken pervasızca davranmak istemiyor. Tahran’daki Cuma hutbesinde bu hususa dikkati çeken Hamaney, “Görevimizi yerine getirme konusunda isteksiz değiliz, ancak aceleci ve duygusal da davranmayacağız. Siyasi ve askeri kararlara göre mantıklı ve doğru olan, doğru zamanda uygulanacaktır. Gerekirse önümüzdeki süreçte de gerekeni yapacağız” ifadelerini kullandı.

cxs s
İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, Tahran'da yeni kabine atamalarını onaylamak üzere düzenlenen oturumda Şura Meclisi’ne hitap ederken, 21 Ağustos 2024 (AFP)

Öte yandan İsrail, sınırlarını güvence altına almak, caydırıcılığını yeniden tesis etmek ve askeri gücünü ve istihbarat üstünlüğünü sergilemekle başlayarak bölgede yeni bir gerçeklik dayatmak, ardından da bu gücü rakiplerine yöneltmek ve onların askeri kabiliyetlerini zayıflatmak istiyor. ABD'nin kasım ayında yapılması planlanan başkanlık seçimleriyle meşgul olmasından ve Washington'ın İsrail'i destekleyen müdahaleler dışında Ortadoğu'daki çalkantılı süreçten elini çekmesinden faydalanarak, bölgede bir sonraki ABD başkanının bir oldu bitti olarak ele almak zorunda kalacağı yeni bir gerçeklik dayatmaya çalışıyor. Dolayısıyla İsrail şu an ABD’deki başkanlık seçimlerinin yapılacağı 5 Kasım'a kadar zaman kazanma savaşı veriyor. Böylece kendi vizyonuna sahip olan ve özellikleri müzakerelerle değil kan, füzeler ve suikastlarla şekillenen yeni bir Ortadoğu yaratmayı umuyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Şarku’l Avsat’a konuşan kaynaklar: Sinvar ile iletişimde yaşanan gecikme nedeniyle müzakereleri ilerletebilecek üç fırsat elden kaçtı

İsrail, Nasrallah’tan sonra Yahya es-Sinvar’ı öldürmekle tehdit etti (AFP)
İsrail, Nasrallah’tan sonra Yahya es-Sinvar’ı öldürmekle tehdit etti (AFP)
TT

Şarku’l Avsat’a konuşan kaynaklar: Sinvar ile iletişimde yaşanan gecikme nedeniyle müzakereleri ilerletebilecek üç fırsat elden kaçtı

İsrail, Nasrallah’tan sonra Yahya es-Sinvar’ı öldürmekle tehdit etti (AFP)
İsrail, Nasrallah’tan sonra Yahya es-Sinvar’ı öldürmekle tehdit etti (AFP)

Hamas Hareketi’ne yakın kaynaklar, Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamada, Hamas Siyasi büro Başkanı Yahya Sinvar’ın birkaç gün önce Hamas’ın lider kadrosu aracılığıyla bazı arabuluculara bir mesaj gönderdiğini söylediler. Kaynaklara göre Sinvar mesajında, Hamas Hareketi’nin, İsrail'in Gazze Şeridi’nden tamamen çekilmesi, Gazze Şeridi'nin yeniden inşasını taahhüt etmesi, ablukayı tamamen kaldırması, yerinden edilenlerin herhangi bir engelle karşılaşmadan geri dönmesi ve bir esir takası anlaşması yapması gerektiği yönündeki daha önceki açıklamalarını yineledi.

Kimliklerinin gizli tutulması kaydıyla konuşan Hamaslı kaynaklar ise bazı kararlar ve mesajlar gecikse de Sinvar'ın Hamas içinde ve dışında neler olup bittiğinden her zaman haberdar olduğunu vurguladılar.

Müzakerelerdeki gidişatı yakından takip eden kaynaklar, Sinvar'la iletişimde yaşanan gecikme nedeniyle en az üç fırsatın kaçırıldığını belirterek “Eğer doğru yolda ve doğru zamanda olsaydı bu üç fırsat, nihai bir anlaşmanın ilk adımlarını oluşturabilirdi” diye konuştular.

ABD, Mısır ve Katar tarafından ağustos ayı sonlarından bu yana Hamas ve İsrail arasında arabuluculuk yapmak üzere yürütülen müzakereler fiilen donmuş durumda ve savaşan taraflar birbirlerini ABD'nin ateşkes ve esir takası anlaşması için sunduğu teklifin şartlarını değiştirmekle suçluyorlar.

Sinvar “kendi yöntemiyle iletişim kuruyor”

Hamaslı kaynaklar, Sinvar ile Hamas’ın lider kadrosu arasındaki iletişimin hiçbir zaman kesilmediğini, ancak bazı durumlarda tamamen güvenlik nedenleriyle gecikmelerin yaşandığını belirttiler. Aynı zamanda saha ve siyasi koşullar nedeniyle ve Sinvar'ın sistematik olarak benimsediği bir plan dahilinde, arabulucuların ya da herhangi bir tarafın istediğine göre değil, kendi belirlediği bir yönteme göre arabulucularla iletişim kurduğunu da ifade ettiler.

Şarku’l Avsat’a konuşan Hamas dışındaki diğer kaynaklara göre Sinvar’a ve Hamas’ın siyasi ve silahlı kanadının lider kadrolarına geçmiş dönemlerde zamanında ulaşılamaması, müzakerelerle ilgili bazı dosyalarda ilerleme kaydedilmesi fırsatının kaçırılmasına neden oldu.

Esir takassı anlaşmasıyla ilgili müzakereleri yakından takip eden kaynaklar, iletişim kurulmasındaki gecikmenin müzakereler üzerindeki etkisine işaret ettiler. Kaynaklar, geçtiğimiz aralık ayında, İsrail'in arabulucularla yapılan görüşmelerin ardından maddelerinin büyük bir kısmını kabul ettiği yeni bir teklif olduğunu, ancak Sinvar ve Hamas’ın silahlı kanadı İzzettin el-Kassam Tugayları komutanlarıyla iletişim kurmakta yaşanan zorluklar nedeniyle Hamas'ın yanıtının gecikmesi, ilerleme için önemli bir fırsatın kaçmasına neden olduğunu söylediler.

Geç gelen yanıtların arabulucuların işini zorlaştırdığını söyleyen kaynaklar, müzakerelerin Hamas içinde ele alınış biçiminin zaman zaman İsrail'in üzerinde mutabık kalınan konularda geri adım atmasına neden olduğunu belirttiler.

Hamas Siyasi Büro Üyesi Usame el-Hamdan, geçtiğimiz ağustos ayında verdiği bir röportajda savaşın doğası ve İsrail'in saldırganlığı nedeniyle iletişimde bazı zorluklar yaşandığını, ancak iletişimin kalıcı olduğunu ve istenen çıkarlara ulaşıldığını, Hamas yönetiminin iyi idare edildiğini itiraf etti.

Hamdan, Hamas’ın lider kadrosunun Sinvar ile liderlik çalışmaları için gerekli düzenlemelerin tamamlanması sürecini takip ettiğini ve işlerin sorunsuz ilerlediğini, ancak güvenlik gereklilikleri nedeniyle bu sürecin biraz zaman alabileceğini söyledi.

Hamas, eski Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye'nin Tahran'da düzenlenen bir operasyonda öldürülmesinin ardından 6 Ağustos'ta Sinvar'ı siyasi büro başkanı olarak seçti. Sinvar'ın geçtiğimiz pazartesi günü 7 Ekim 2023 tarihinde gerçekleşen Aksa Tufanı Operasyonu’nun birinci yıldönümünde hiçbir fotoğrafta yer almaması ya da mesaj yayınlamaması dikkati çekti.

Birkaç gün önce İsrail kaynaklı haberlerde Sinvar'ın son haftalarda ‘arabuluculara herhangi bir mesaj göndermemesinden dolayı’ öldürüldüğü iddia edilmişti.

Şarku'l Avsat'ın Axios'tan aktardığına göre pazartesi günü İsrailli bir yetkili, Sinvar'ın Katar'daki Hamas yetkilileriyle iletişim kurduğunu açıkladı. Ancak kaynak, Hamas'ın savaş cephesindeki askeri durumuyla mı yoksa Gazze’de ateşkesle mi ilgili olduğunu belirtmedi.

İsrail, Gazze Şeridi’deki Han Yunus şehrinin dört bir yanında üç ay boyunca yürütülen geniş çaplı bir askeri operasyon sırasında Sinvar'a ne yerin altında ne de üstünde ulaşabildi. İsrail, Gazze Şeridi'nin herhangi bir yerinde de Sİnvar’a ulaşmayı başaramadı.

Daha önce Şarku’l Avsat’a konuşan kaynaklar, Sinvar'ın nerede olduğunu sadece birkaç kişinin bildiğini ve yerinin teyit edilemediğini söylediler. Sinvar, savaş sırasında pek çok durumda hazır bulunmuş, her iki haftada bir, bazen de ayda bir talimatlar vermişti. Bazı durumlarda haftada bir kez Hamas'ın siyasi liderlerine talimatları ulaşıyordu.

Kaynaklar, Sinvar’ın mesajlarını ve talimatlarını el yazısıyla yazdığını, bazen imzasıyla birlikte basıldığını, bulunduğu yerden güvenli ve gizli yollarla taşındığını ve tüm yetkili makamlara takip edilemez ve izlenemez olmalarını sağlayacak şekilde ulaştırıldığını belirttiler.

Gazze Şeridi dışındaki Hamas kaynaklarına göre Snvar’ın özellikle kritik dönemlerde en az iki kez, müzakerelerin akıbetiyle ilgili bazı konularda arabuluculara yazılı mesajları ve bir ses kaydı iletildi.