Dünya genelinde nükleer gerilimi artıran 3 önemli dosya

2024 Nobel Barış Ödülü, Hiroşima ve Nagazaki'de hayatta kalanlar tarafından kurulan bir kuruluşa verildi

1945 yılında çekilen bu fotoğraf, atom bombasının Japonya'nın Hiroşima kentinde yol açtığı yıkımı gösteriyor. (AP)
1945 yılında çekilen bu fotoğraf, atom bombasının Japonya'nın Hiroşima kentinde yol açtığı yıkımı gösteriyor. (AP)
TT

Dünya genelinde nükleer gerilimi artıran 3 önemli dosya

1945 yılında çekilen bu fotoğraf, atom bombasının Japonya'nın Hiroşima kentinde yol açtığı yıkımı gösteriyor. (AP)
1945 yılında çekilen bu fotoğraf, atom bombasının Japonya'nın Hiroşima kentinde yol açtığı yıkımı gösteriyor. (AP)

Japon nükleer karşıtı kuruluş Nihon Hidankyo Nobel Barış Ödülü’nü kazandı. Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan atom bombalarından sağ kurtulanlar tarafından kurulan örgüt, bir madalya, sertifika ve 11 milyon İsveç kronu (1,1 milyon dolar) para ödülü alacak.

İşte dünya genelinde nükleer tansiyonu yükselten üç dosya:

9 Ağustos 1945 tarihinde çekilen bu fotoğraf, ABD tarafından Japonya'nın Nagazaki kenti üzerinde patlatılan atom bombasının neden olduğu mantar bulutunu gösteriyor. (AFP)9 Ağustos 1945 tarihinde çekilen bu fotoğraf, ABD tarafından Japonya'nın Nagazaki kenti üzerinde patlatılan atom bombasının neden olduğu mantar bulutunu gösteriyor. (AFP)

Ukrayna’da savaş

Rusya, Şubat 2022'de Ukrayna'yı işgal etmeye başlamasından bu yana defalarca Batı'ya karşı nükleer silah kullanma tehdidinde bulundu.

25 Eylül'de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ülkesine karşı ‘kitlesel’ hava saldırıları düzenlenmesi halinde nükleer silah kullanabileceği uyarısında bulunarak, nükleer bir güç tarafından desteklenen herhangi bir saldırının ‘ortak’ bir saldırı olarak değerlendirilebileceği tehdidinde bulundu.

Ukrayna'ya açık bir gönderme içeren bu tehdit, Kiev'in, müttefiklerini Rusya topraklarını vurmak üzere uzun menzilli füzelerin kullanımına izin vermeye ikna etmeye çalıştığı bir dönemde yapıldı.

Nikopol kasabası yakınlarındaki Kakhovka Rezervuarı kıyısından Zaporijya Nükleer Santrali (Reuters)Nikopol kasabası yakınlarındaki Kakhovka Rezervuarı kıyısından Zaporijya Nükleer Santrali (Reuters)

2023 yazında Rusya, Ukrayna'ya da sınırı olan Belarus'ta taktik nükleer silahların konuşlandırılacağını duyurdu.

Mayıs ayında Rus ordusu, ‘Batılı yetkililerden gelen tehditlere’ yanıt olarak, taktik nükleer silahların kullanımına ilişkin askeri tatbikatlar gerçekleştirdi.

Nükleer kaza korkusu, Mart 2022'den bu yana Rus güçleri tarafından işgal edilen Ukrayna'nın güneyindeki Zaporijya Nükleer Santrali’nin, iki tarafın karşılıklı suçlamalarda bulunduğu bombardıman operasyonlarında defalarca hedef alındığı bir dönemde sürüyor.

Kore Yarımadası

İki Kore arasındaki ilişkiler 1953'ten bu yana en gergin dönemlerinden birini yaşıyor. Pyongyang ile Moskova arasındaki askeri iş birliğinin güçlenmesiyle birlikte artan bu gerilim, bu yıl Güney'e doğru onlarca balistik füze ve binlerce çöp yüklü balon fırlatılmasıyla kendini gösterdi.

Ekim ayı başında Kuzey Kore lideri Kim Jong-un, Güney ya da müttefiki ABD tarafından saldırıya uğraması halinde ‘tereddüt etmeden’ nükleer silah kullanmakla tehdit etti.

Seul'ün atom silahı bulunmuyor, ancak ‘kararlı ve ezici bir yanıt’ sözü veren Washington'un nükleer korumasından yararlanıyor.

Kuzey Kore'nin 2006'daki ilk nükleer denemesinden bu yana uygulanan Birleşmiş Milletler (BM) yaptırımlarına meydan okuyan Kim, eylül ayında ülkesinin nükleer kapasitesini güçlendirme çağrısında bulundu ve uranyum zenginleştirme tesislerinin fotoğraflarını yayınladı.

Şarku'l Avsat'ın Kuzey Kore Merkezi Haber Ajansı'ndan (KCNA)aktardığı habere göre Kim, nisan ayında ABD-Güney Kore hava tatbikatlarına yanıt olarak nükleer bir karşı saldırıyı simüle eden ilk askeri tatbikatı denetledi.

Ocak ayında Pyongyang bir nükleer denizaltı test ettiğini duyurdu.

Kim, 2022 yılında Kuzey Kore'nin nükleerleşmesini ‘geri döndürülemez’ ilan etti ve bu karar Eylül 2023'te ülkenin anayasasına dahil edildi.

İran

İran, büyük güçlerle yapılan ve nükleer programın çerçevesini belirlemesi beklenen uluslararası anlaşmanın 2018'de ABD'nin çekilmesiyle boşa çıkmasından beri nükleer programını istikrarlı bir şekilde geliştiriyor.

İran, nükleer programının askeri bir bileşeni olduğunu reddediyor. Ancak Tahran, İsrail'i nükleer altyapısına saldırmanın ‘çok daha güçlü bir yanıt’ gerektireceği konusunda uyardı.

İsrail, Gazze Şeridi'nde devam eden savaşın bir parçası olarak ekim ayı başında Yahudi devletine roket atılmasına karşılık olarak İran'a ‘ölümcül, kesin ve sürpriz’ bir saldırı düzenleme sözü verdi.

ABD Başkanı Joe Biden müttefikini İran'ın nükleer tesislerinin hedef alınmaması konusunda uyarırken, selefi Cumhuriyetçi başkan adayı Donald Trump ise İsrail'e “Önce nükleeri vur, gerisini sonra hallet” dedi.

İsrail'in misilleme tehdidi karşısında İranlı parlamenterler, İran Dini Lideri Ali Hamaney'e İran'ın nükleer doktrinini yeniden gözden geçirmesi çağrısında bulundu.

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'na (UAEA) göre İran, üçten fazla nükleer bomba yapma kapasitesine sahip.



Ayırma ve ilhakın tehlikeleri: Bölünmeden sonra birlik

Suriye'deki haritanın değişmesi Ortadoğu'daki haritalara değişimi dayatıyor (AFP)
Suriye'deki haritanın değişmesi Ortadoğu'daki haritalara değişimi dayatıyor (AFP)
TT

Ayırma ve ilhakın tehlikeleri: Bölünmeden sonra birlik

Suriye'deki haritanın değişmesi Ortadoğu'daki haritalara değişimi dayatıyor (AFP)
Suriye'deki haritanın değişmesi Ortadoğu'daki haritalara değişimi dayatıyor (AFP)

Refik Huri

Suriye'nin birliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi yönündeki resmi Arap ve uluslararası çağrıların yanında, Suriye'nin bölünmesi yönünde seslerin yükselmesi şaşırtıcı değil. İlginç olan, bölünmeyi savunanların üç temel hususu göz ardı etmeleridir. Birincisi, Suriye'nin 2011 yılından bu yana bölgesel veya uluslararası bir gücün ya da her ikisinin kontrolünde olan kısımlara bölünmüş olduğudur. İkincisi, rejimin yıkılmasından sonraki doğal eğilim, bölünmeden birleşmeye doğru gitmektir; bölünmeyi resmen veya zorla kökleştirmek değildir. Üçüncüsü, Suriye haritası bölge haritasından izole bir harita değildir, dolayısıyla aktörler ister yerel ister bölgesel veya küresel olsunlar, bu haritayla oynamak, diğer haritalarla oynamaya kapalı bir süreç değildir.

Lübnan ve ardından Irak'tan öğrendiğimiz ders Sykes-Picot haritalarının, yüz yıldan fazla bir süredir milliyetçi birleştirme çabalarının ve mezhepçi bölme çabalarının başarısına direndiğidir. Ne ülkeler arasındaki birlik girişimleri başarılı oldu ne de bölünmeler gerçekleşti. Sir Mark Sykes ve François Georges-Picot'nun bölge hakkındaki bilgisizliklerine, İngiliz ve Fransız stratejik tercihler, iki manda ülkesi arasındaki petrol ve diğer hususlarla ilgili rekabet nedeniyle heterojen grupları kapsayan sınırlar çizmekte keyfi davrandıklarına dair hikayelere rağmen, bölge ülkelerinin haritaları iç içe geçmiş ve birbiriyle bağlantılıdır.

Diğer bir deyişle Suriye'de haritanın değişmesi, Lübnan, Irak, Filistin, Türkiye ve İran'daki haritaların da değişmesi anlamına geliyor. Bu da bir tür ayırma ve bir tür ilhak demektir. Zayıf ülkelerden toprak almak ve hayallerini gerçekleştirmek isteyen güçlü ülkelere eklemektir. Burada Osmanlı İmparatorluğu'nun özellikle Halep ve Musul'u ilhak etme hayallerine, Velayeti Fakih’in “Gizli İmam'ın zuhuru ve devletinin kurulması” için her şeyi ilhak etme ve dünyayı yönetme hayalleri, Suriye'deki Golan Tepeleri, Hermon Dağı'nın zirvesi, su kaynakları, Batı Şeria ve tabii Gazze’yi kapsayan ve hatta Güney Lübnan'da Evveli Nehri'ne kadar uzanan “Büyük İsrail” hayalleri ekleniyor.

Ayırma ve ilhak denkleminin gerçekten başarılı olması durumunda bölgede nasıl bir tablonun ortaya çıkacağını bilmeyen yoktur. Topraklarını kaybeden ülkeler ile kendilerine ait olmayan toprakları ilhak eden ülkeler arasında bir barış, kalkınma ve iş birliği tablosu olmayacağı kesindir. Aksine çatışmalara ve savaşlara sahne olacaktır. Dahası sadece İsrail ile toprağı kurtarmak için bir yüz yıl daha sürecek askeri çatışma yaşanmayacak, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu ile Pers İmparatorluğu arasındaki yüzyıllar süren çatışmalara da geri dönülecektir. Bu ikisi arasındaki çatışma ise sadece nüfuz için değildir.

Bölgesel oyunun, ister şiddetli çatışma bağlamında isterse her bir bölgesel gücün kendine özgü alanlarda nüfuzunu artırma ve böylece yeni bir bölgesel güvenlik sistemi düzenleme anlayışı bağlamında olsun, Türkiye, İran ve İsrail ile sınırlı olduğu düşünülemez. Uluslararası oyun daha büyük. Fransız siyaset bilimci Bertrand Badie'nin “ittifakların giderek ortadan kalktığı ve mevcut gerçekliğe damga vuran bir aşırı akışkanlığın hâkim olduğu, böylece korunan müttefik veya vekilin asıl güç karşısında bir tür bağımsız hareket etme marjına sahip olduğu bir döneme giriş” olarak adlandırdığı bir dönemde, fırsat verilen devlet dışı güçler olgusunun rolü açıktır.

Rusya Ukrayna savaşıyla meşgulse de Suriye'deki Hmeymim Hava Üssü ve Tartus Deniz Üssü'nün korunması için de aktif olarak çalışıyor. Ukrayna savaşında bile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in yürüttüğü savaş Ukrayna'dan çok daha büyük bir savaştır. Şarku'l Avsat'ın  Indepenedent Arabia'dan aktardığı analize göre Soğuk Savaş sonrasında Batı'nın Rusya'ya karşı haddini aşma durumunu “düzeltmek” ve Moskova'nın büyük bir gücün odak noktası olduğunu kanıtlamak için yapılan bir savaştır.

Mara Karlin'in “Topyekûn Savaş” ile ilgili bir makalesinde söylediği gibi, ABD “Kızıldeniz'in güvenliğini sağlamada başarısız olduysa ve Hint ile Pasifik Okyanuslarını güvence altına alma gücü ile ilgili soru karşısında durduysa” da Ortadoğu ve Uzakdoğu’da büyük oyunu oynamaya kararlı. Çin, ABD tarafından korunan Tayvan'ı geri almakla çok ilgilense ve 130 ülkenin katıldığı “Kuşak ve Yol” projesi konusunda çok rahat olsa da kendisine nüfuz alanları aramaya zorlayan devasa bir deniz ve hava kuvveti inşa ediyor. Ortadoğu ise sadece ticaretten ibaret değil.

Ayırma ve ilhak konuşmaları ile ilgili olarak George Washington Üniversitesi'nde siyaset bilimi ve uluslararası sorunlar profesörü Mark Lynch, “Ortadoğu'nun sonu”ndan bahsediyor. Neden? Çünkü ona göre “eski bir harita yeni bir gerçekliği çarpıtıyor.” Ortadoğu artık Amerikan üniversitelerinin ve ABD Dışişleri Bakanlığı'nın haritalarındaki gibi Arap dünyası, İsrail, Türkiye ve İran’dan ibaret değil. ABD Merkez Komutanlığı haritasına göre artık Afganistan, Cibuti, Eritre, Etiyopya, Kenya, Pakistan ve Somali'yi de kapsıyor. Edgar Morin'in dediği gibi “Hayatın tümü belirsizlik denizinde yüzmektir.”

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.