Ortadoğu’da gerilim tırmanırken Çin kendi çıkarlarına nasıl hizmet ediyor?

Askeri çatışmadan kaçınma ve tüm taraflar arasındaki ilişkileri dengeleme sanatı

Fotoğraf: Majalla
Fotoğraf: Majalla
TT

Ortadoğu’da gerilim tırmanırken Çin kendi çıkarlarına nasıl hizmet ediyor?

Fotoğraf: Majalla
Fotoğraf: Majalla

Shirley Ze Yu

İran-İsrail çatışmasının test edilmesi, Çin'in Ortadoğu’daki yeni barış yapıcı statüsünü ortaya çıkardı. Çin, ABD'nin İbrahim Anlaşmalarına öncülük etmesinin üzerinden iki yıl geçmeden 2023 yılının mayıs ayında Suudi Arabistan ile İran arasında gizlice bir uzlaşmaya arabuluculuk yaptı. Çin, 7 Ekim saldırısının ardından geçtiğimiz temmuz ayında, ‘Pekin Deklarasyonu’ olarak bilinen tarihi bir uzlaşıya varan 14 Filistinli grubun görüşmelerine ev sahipliği yaptı. Tüm bunlar Çin'in, hayati ekonomik ve güvenlik çıkarları Ortadoğu'nun kaderiyle ayrılmaz bir şekilde iç içe geçmiş olan bir dış güç olarak artan rolüne dikkati çekti.

Çin'in Avrasya kıtasındaki köklü tarihi bağları M.Ö. ikinci yüzyıla kadar uzansa da Ortadoğu'da nispeten yeni bir oyuncu sayılır. Çin, 1990 yılında Suudi Arabistan ve 1992 yılında İsrail ile diplomatik ilişkiler kurarak bölgedeki önemli güçlerle bağlarını güçlendirmişti.

Çin, 1993 yılında başlıca enerji ithalatçısı haline gelen Ortadoğu ile büyüyen ve derinleşen bir ekonomik ilişki kurdu. Çin'in 2023 yılında Körfez ülkeleri ve İran ile ikili ticareti 2019 yılında başlayan koronavirüs (Kovid-19) pandemisi öncesine kıyasla yüzde 48'lik bir artış göstererek 300 milyar doların üzerine çıktı. Son dört yılda küresel ticarette yaşanan sayısız şok dalgaları göz önüne alındığında bu son derece önemli bir büyüme. Yenilenebilir enerji kapasitesindeki muazzam artışa rağmen Çin, petrolünün yüzde 70'inden fazlasını ve doğal gazının yüzde 40'ını -ki bunun beşte biri Suudi Arabistan'dan tedarik ediliyor- ithal ederek, yakın gelecekte de dünyanın en büyük fosil yakıt ithalatçısı olmaya devam edecek.

Çin, petrolünün yüzde 70'inden fazlasını ve doğal gazının yüzde 40'ını -ki bunun beşte biri Suudi Arabistan'dan tedarik ediliyor- ithal ederek, yakın gelecekte de dünyanın en büyük fosil yakıt ithalatçısı olmaya devam edecek.

Ancak Çin'in ekonomik bağları sadece emtia ticaretinden ibaret değil. Çin, son on yılda bölgedeki en büyük altyapı yatırımcısı haline geldi. Ortadoğu’daki limanların, yolların, sanayi sitelerinin, serbest ticaret bölgelerinin ve hatta bazen yeni şehirlerin kurucusu, finansörü ya da yöneticisi oldu ve olmaya devam ediyor. Çin aynı zamanda 5G/5G+ ağları, denizaltı kabloları, gözetleme teknolojileri, bulut hizmetleri, uydu görüntüleri ve ortak uzay keşif programlarına kadar çok boyutlu bir bölgesel dijital altyapı sağlayıcısı. Suudi Arabistan'ın Vizyon 2030 projesi gibi bölge ülkeleri tarafından açıklanan ulusal kalkınma vizyonlarının boyutuyla uyumlu olarak giderek daha fazla kamu malları ve hizmetleri sağlayan Çin, yenilenebilir enerji alanında bölgedeki en büyük ihracatçı ve doğrudan yabancı yatırımcı konumunda.

Çin'in yumuşak karnı: Körfez'deki deniz seyrüsefer güvenliği

Öte yandan Çin'in güçlü yanlarının ardında zayıflıkları yatıyor. ABD, Amerikan barışının başlangıcından bu yana küresel deniz taşımacılığının güvenlik garantörü oldu. ABD'nin neredeyse otuz yıldır bölgedeki deniz seyrüsefer güvenliğini sağlaması, Çin'in kendi ticari faaliyetlerinin güvenliğini harcama yapmak zorunda kalmadan ticari faaliyetlerini artırarak sürdürmesini sağladı. Husiler, Kızıldeniz'de gemilere saldırdığında, Çin’in ürettikleri de dahil olmak üzere ticari malların Kızıldeniz’den güvenli bir şekilde geçişi için denizde devriye gezen Çin değil, ABD uçak gemisiydi.

Çin’in ABD’ye yönelik en büyük tehdit ve meydan okuma olarak görüldüğü bir dönemde, ABD'nin güvenlik şemsiyesi Çin'in zayıf noktalarından biri haline geliyor. ABD ile Çin arasında Güney Çin Denizi'nde ya da Tayvan Boğazı'nda doğrudan bir çatışma patlak verirse ABD'nin Süveyş Kanalı, Hürmüz Körfezi ya da Babu’l-Mendeb gibi petrol sevkiyatı için stratejik öneme sahip geçiş noktalarını kapatması beklenebilir. Çin, geçtiğimiz on yıl boyunca bölgedeki birçok altyapı projesi aracılığıyla hayati öneme sahip enerji çıkarlarının serbest akışını sağlamak için alternatifler sunmaya çalıştı.

dfvbghtyj
Nüfuslarının çoğunu Arapların ve Müslümanların oluşturduğu ülkelerin dışişleri bakanları Pekin'deki Diaoyutai Devlet Konukevinde bir araya geldi, 20 Kasım 2020 (AFP)

Çin, tam da bu sebepten Babu’l-Mendeb Boğazı yakınlarında Cibuti'de ilk çift amaçlı derin su limanını geliştirme çalışmalarını başlattı. Bununla birlikte petrol ticaretinin yüzde 45'inin yapıldığı Arap Körfezi boyunca, gerektiğinde bu hayati su yolunda güç kullanmak için çok amaçlı limanlardan oluşan bir deniz kalesi kuruyor. Umman'daki Duqm Limanı'na yatırım yapan Çin, sanayi parkları ve serbest ticaret bölgeleri inşa ederken, Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki (BAE) Halife Limanı'nı geliştirme çalışmalarını da sürdürüyor.

Esasen Çin'in Arap Yarımadası’nda deniz seyrüsefer güvenliği için alternatifler aramasının nedeni, diğer dünya güçlerine ve özellikle de komşu ülkelere karşı etkili bir güç gösterisi peşinde olmasından ziyade kendini savunma içgüdüsünden kaynaklanıyor. Stratejik kararları, deniz seyrüsefer güvenliğini Çin'e karşı kullanabilecek olan ABD ile olası bir çatışmaya hazır olmasıyla yakından ilişkili.

Esasen Çin'in Arap Yarımadası’nda deniz seyrüsefer güvenliği için alternatifler aramasının nedeni, diğer dünya güçlerine ve özellikle de komşu ülkelere karşı etkili bir güç gösterisi peşinde olmasından ziyade kendini savunma içgüdüsünden kaynaklanıyor.

Çin ve Ortadoğu'nun yeni güvenlik mimarisi

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, 2022 yılının eylül ayında Çin Devlet Başkanı Şi Cinping tarafından sunulan küresel güvenlik mimari önerisinin alt başlıklarından biri olarak küresel kalkınma ve güvenlik konusunda Çin'in girişimlerini yansıtan Ortadoğu için yeni güvenlik mimarisini açıkladı.

Çin, bölgesel güvenlik sorunlarının yerel güçler ve yerel yöntemlerle çözülmesi gerektiğinde ısrar ederek, ABD'nin yaklaşımını reddettiğinin sinyalini verdi. Bölgedeki diplomasinin bölgesel barışı güvence altına alabileceğini açıkça ifade eden Dışişleri Bakanı Wang, “Biz Ortadoğu halklarının bölgelerinin efendileri olduğuna inanıyoruz. Ortada bir otorite boşluğu bulunmuyor ve dışarıdan kabadayılık yapılmasına gerek yok” şeklinde konuştu. ABD, geçtiğimiz yirmi yıl boyunca Ortadoğu'da barışı ve güvenliği sağlama yöntemi olarak rejim değişikliklerini zorlayarak, savaşların fitilini ateşleyerek ve dinci radikalleşmeyi körükleyerek bölgede yıkıma neden olurken, Çin'in yeni güvenlik mimarisi, uzun süredir devam eden dış politikaya müdahale etmeme ilkesine dayanıyor.

dfvfd
Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan Al Suud, eski İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ve eski Çin Dışişleri Bakanı Chen Gang’ın başkent Pekin'deki görüşmelerinden, 6 Nisan 2023 (Reuters)

Yeni güvenlik mimarisi aynı zamanda kalkınmanın temel bir insani hak olduğunu vurguluyor. Kalkınma, beraberinde güvenliği getirirken, kalkınma olmadan güvenlik de olmaz. Bu da Çin'in liberal demokrasiden ziyade ekonomik kalkınma yoluyla güvenliği teşvik etme çabalarını yansıtıyor.

Bu yeni güvenlik mimarisi, Ortadoğu'da barışı ve iktidarlarının devamlılığını sağlamak isteyen liderlere hitap ediyor. Bölge ve Çin, barış için kalkınma felsefi temeline dayalı ortak bir zeminde buluşuyorlar.

Çin Ortadoğu’da barış için ne yapabilir?

Çin Dışişleri Bakanı, İsrail ve İran arasındaki mevcut çatışmayla birlikte iki devletli çözümün Ortadoğu'da barışın temel direği olduğunu vurguladı. Bir Filistin devletinin yokluğunda bölgesel çatışmalar devam ediyor. İsrail ve Hamas içindeki siyasi dinamikler göz önüne alındığında, her ikisinin de iki devletli bir çözüme yönelmeleri için çok az teşvik olduğu görülebilir. Çin’in onların desteği olmadan böyle bir çözüme ulaşmakta ısrar etmesi gerçekçi bir tutum gibi görünmüyor ve Çin'in Ortadoğu’da barış için arabulucu rolünü etkisiz kılıyor.

İsrail, tam da bu gergin ortamda petrol sahaları, askeri hedefler ve hatta nükleer tesisler gibi İran'ın stratejik konumlarını hedef alabilir. Öte yandan İran, stratejik bir caydırıcı unsur olarak nükleer silah geliştirmeyi hızlandırmak için güçlü bir motivasyona sahip. İsrail halihazırda nükleer bir güç olsa da İran'ın nükleer kapasiteye sahip olma ihtimali İsrail'in askeri planlarını ve bekleyebileceği ABD desteğinin seviyesini yeniden gözden geçirmesine neden olabilir. İran için rejiminin bekası söz konusu olduğunda, nükleer silah geliştirmesine yönelik motivasyonu, nükleer silaha sahip olmama riskinden daha ağır basıyor gibi görünüyor.

sdcvdsv
Çin Başbakanı Li Keqiang ve İsrail Başbakanı Binamin Netanyahu, Pekin'deki Büyük Halk Salonu'nda düzenlenen imza törenine katıldılar, 20 Mart 2017 (AFP)

Öte yandan İran'ın nükleer silah geliştirmesinin engellenmesi konusunda Çin ve ABD'nin çıkarları olağanüstü bir şekilde örtüşüyor. Çin, 2022 yılında İran ile 25 yıllığına milyarlarca dolarlık bir yatırım planı imzaladığında, bu yatırım planının uygulanması için Kapsamlı Ortak Eylem Planı'nın (KOEP) canlanmasını şart koşmuştu. KOEP'in askıya alınmasından bu yana Çin'in İran'daki yatırımları asgari düzeyde kaldı.

Çin’in İran'dan mütevazı miktarlarda petrol satın alması, Tahran’a Batı ülkelerinin uyguladığı yaptırımlar altında boğulan ekonomisi için bir can simidi oluyor. Çin, İsrail'le gerilimi düşürmek için İran'a ekonomik baskı yapmaya çalışırsa bu çabası etkili olabilir. İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, ABD ile nükleer müzakereleri yeniden başlatmaya istekli olduğunu belirtti. Çin’in petrol piyasalarındaki olası bir dalgalanmadan etkilenmeme çabasının arkasında hayati öneme sahip enerji çıkarlarını daha da güvence altına alma hedefi yatıyor.

Dünyaya Soğuk Savaş merceğinden bakan çok sayıda uzman, ABD'nin İsrail'e yaptığı gibi Çin'in de İran'ı kayıtsız şartsız destekleyeceğini düşünebilir. Ancak bu, Çin'in çıkarına olmaz. Çin’in asıl çıkarı, Ortadoğu'da İslam dünyasının birleşmesi ve güçlenmesinde yatıyor. Çin, halihazırda Sünniler ile Şiiler arasındaki ilişkilerin ısınmasında rol oynadı. Bugün ise Çin, barış ve savaş arasındaki kavşakta, Ortadoğu'daki diplomasisi için yeni bir dönüm noktasında olabilir.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Katar, Gazze ateşkes görüşmelerinin yeni turuna ev sahipliği yapıyor

 Filistinli çocuklar, Gazze şehrinin Şeyh Rıdvan mahallesinde bir binanın enkazı arasında hayatta kalanları arayan insanları izliyor. (AFP)
Filistinli çocuklar, Gazze şehrinin Şeyh Rıdvan mahallesinde bir binanın enkazı arasında hayatta kalanları arayan insanları izliyor. (AFP)
TT

Katar, Gazze ateşkes görüşmelerinin yeni turuna ev sahipliği yapıyor

 Filistinli çocuklar, Gazze şehrinin Şeyh Rıdvan mahallesinde bir binanın enkazı arasında hayatta kalanları arayan insanları izliyor. (AFP)
Filistinli çocuklar, Gazze şehrinin Şeyh Rıdvan mahallesinde bir binanın enkazı arasında hayatta kalanları arayan insanları izliyor. (AFP)

Görüşmeler hakkında bilgi sahibi Filistinli bir yetkiliye göre, Hamas ile İsrail arasında ateşkes anlaşmasına varılması ve esirlerin serbest bırakılmasını amaçlayan dolaylı müzakereler bugün Doha'da başlayacak.

AFP'ye konuşan yetkili, “Arabulucular Hamas ile İsrail arasında dolaylı müzakerelerin bugün Doha'da başlayacağı konusunda Hamas'ı bilgilendirdi” dedi. Yetkili, hareketin Halil el-Hayye başkanlığındaki müzakere heyetinin ve teknik personelin ‘şu anda Doha'da bulunduğunu ve ciddi müzakerelere hazır olduğunu’ bildirdi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu dün akşam yaptığı açıklamada, Hamas'ın son taleplerini ‘kabul edilemez’ olarak değerlendirirken, Gazze Şeridi'nde bir ateşkes anlaşması sağlamayı amaçlayan dolaylı görüşmeler için pazar günü Katar'a bir müzakere ekibi göndereceğini duyurdu.

Netanyahu'nun ofisinden yapılan açıklamada, “Dün gece Hamas'ın Katar'ın teklifinde yapmak istediği değişiklikler hakkında bilgilendirildik ve bunlar İsrail için kabul edilemez” denildi.

İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik devam eden saldırılarında bugün şafak vaktinden bu yana 23 Filistinli hayatını kaybetti, çok sayıda kişi de yaralandı. Filistin Enformasyon Merkezi, hayatını kaybedenlerden 12'sinin Gazze şehrinin kuzeyindeki Şeyh Radvan mahallesinden olduğunu ve Şeyh Radvan Kliniği civarındaki iki eve düzenlenen İsrail bombardımanında 20 kişinin de yaralandığını bildirdi.

Gazze Şeridi'ndeki Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre İsrail'in 7 Ekim saldırısına karşılık olarak Gazze Şeridi'nde başlattığı savaşta çoğu sivil en az 57 bin Filistinli hayatını kaybetti.

Görüşmeler hakkında bilgi sahibi iki Filistinli kaynağın AFP'ye verdiği bilgiye göre, ABD'nin önerisi 60 günlük ateşkes ve İsrail'in bir dizi Filistinli mahkûmu serbest bırakması karşılığında Hamas'ın yaşayan İsrailli esirlerin yarısını serbest bırakmasını içeriyor. Hamas cuma günü yaptığı açıklamada, ABD'nin desteklediği Gazze ateşkesi önerisi üzerinde görüşmelere başlamaya hazır olduğunu duyurdu.

ABD Başkanı Donald Trump, Gazze Şeridi'nde 21 aydır devam eden savaşı sona erdirmek için yeni çabalar sarf ediyor. Ayrıca Netanyahu'nun yarın Washington'a gelmesi bekleniyor.

Netanyahu ile anlaşmaya söz veren Trump, İran ile İsrail arasındaki ateşkesten elde edilen ivmeyi harap olmuş Filistin bölgesinde bir ateşkes sağlamak için kullanmayı umuyor.